Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️


***


Bugün de hayallerim 'su çok güzel, gelsene !' Diye bağırmıştı adeta. Tam da tahmin ettiğim gibi annem görücü meselesini açmıştı. Her ne kadar istemiyorum diye söylensemde, sonunda meseleyi hakkını helal etmemeye kadar getirmişti..


“Yavrum bir git görüş Gönül dedi bak çok iyi adammış. Okumuş, tahsilli eğer beğenmezsen söz bir şey demeyeceğim ama ola ki daha uşağı görmeden istemem dersen işte o zaman sana analuk hakkumu helal etmem ona göre” dedi, sağolsun beni hiç zan altında bırakmayan annem..


Annem sinirlendiğinde veya sinirlenmeye başladığında sözleri şivesiyle birlikte karışıyordu. Hem annemi üzmemek hemde daha fazla sinirlendirmemek adına görüşmeyi kabul ettim. Avını bekleyen kartal annem, köşeye sıkışan tavşan da bendim.


Sonunda onayımı alan annem gülümseyerek anında cebindeki telefonu çıkarıp Gönül ablayı aradı.


Evle beni gönül abla, seni Allah'a havale ediyorum!


Her şey gözümün önünde beş dakika da olup bitmişti. Bu kadınlar resmen evle beni çetesiydi ve benim kaçışım yoktu. O yüzden bende makus kaderime boyun eğerek bu pazar günü görüşmeye gidecektim.


Keyfim oldukça kaçmış iken dış kapıdan gelen anahtar sesiyle babamın geldiğini anlayıp kendimi hemen toparladım. Aslında bu durumdan kaçmak için babama görüşmeye gitmek istemiyorum demem yeterliydi. Hayatta beni zorlamazdı. Çünkü kendisi daha çok benim turşumu kurmak isteyen sevimli ve kıskanç babalardandı ama işte işin ucunda annemin de gazabı vardı-ki şu an isteyeceğim son şey annemin gazabıydı..


O yüzden hiç bu konuyu açmadan akşam yemeğimizi babamla günlük sohbetimizi yaparak bitirmiştik. Masayı toparlamaya anneme yardım ederken babamda oturma odasına geçmiş, akşam haberlerini izlemek üzere tekli berjerde yerini almıştı. Annem çaydanlığın altına su doldurup, ocağa koyar koymaz yanıma yaklaştı. Sessiz ve temkinli bir şekilde; “kızım sen mutfağı toparla, bende babana uygun bir dille pazar günü görüşmeye gideceğini söyleyeyim” dedi. Masada ki tabakları bıkkınlıkla iç içe koyarken; “tamam anneciğim, ben mutfağı toparlarım sen git babama müjdeyi ver” dedim.


Annem hiçbir şey söylemeden gözlerini devirip mutfaktan çıkarken, bende hızla masayı toparlayarak bulaşıkları akıttım. Tam bulaşıkları makineye yerleştirecekken gördüğüm manzara, kaçan keyfimin yanı sıra bir de üzerine sinir katsayısı eklemişti.


Allah hiçbir kızı kirli bulaşıkları makinaya yerleştirmek için açtığında, temiz bulaşıklarla karşılaştırmasın.


Sinirle makinayı kapatıp çıkan bulaşıkları elimde yıkamaya karar verdim. Benim bu evlenme işim evle beni çetesinin eline kalmış ise demek ki çok yakında bulaşık yıkarken bileziklerimi şıngırdatmama da az kalmıştı. Ellerime bulaşık eldiveni geçirerek hazırladığım köpüklü suya elimi daldırdım. Ben tam tabakları yıkarken arkamdan; “barış alanına girebilir miyim ?”


Arkamı dönüp baktığımda Tekin'in kapı pervazına saklanarak, elinde ki beyaz peçeteyi salladığını görünce gülümsedim. “Girebilirsin” onayımla birlikte Tekin önden Metin ise hemen ardından ellerindeki bulaşıklarla yanıma gelerek, tezgahın üzerine bıraktılar.


“Sanırım hepiniz benim bulaşık yıkama mı bekliyordunuz ?” Tekin solumda, Metin ise hemen sağımda tezgaha yaslanarak beni izliyorlardı.


Tekin sırıtarak; “olur mu öyle şey güzellik ? Sırf sen stres at diye, tabakları sünnetleyip de getirdik” dediğinde, kinayeli bir şekilde Tekin’e baktım.


“Ah ne güzel düşünmüşsünüz ! Tabi bir de ablanıza siz vurun, hiç sorun değil” diye sitem ettim. Metin bu halime gülümseyip yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu ve ardından lavabonun içine koyduğum bulaşık leğenini yana koyarak, beni kenara hafifçe itti.


“Yana kayda, bende durulayayım” dediğinde, hafif bir şekilde gülümsedim. Yaa bu çocuğun centilmenliği kimsede yoktu.. Mesela Tekin de ! Ah Cansu ah, bir bilsen ne kadar şanslısın.


Bulaşıklara devam edecekken bu sefer de Tekin sol yanağıma uzun bir öpücük kondurunca sırıttım. Belli ki Tekin de centilmenliğe adım atmaya hevesliydi. Tam elimde ki kırmızı eldivenleri çıkarıp Tekin'e verecekken, Tekin hızla ellerimi tutarak beni durdurdu.


“Ben sadece öptüm ablacığım, hâlâ bulaşık yıkayacak kadar centilmen değilim” diyerek sırıttı.


“Aman yıkama, öküz” diyerek önüme dönüp işimi yapmaya devam ettim. Tabağı güzelce köpürtüp Metin'e verdiğimde Tekin konuşmaya başladı.


“Aslında bulaşıkları mutfağa daha önce getiriyorduk ama o esnada annemle sen görücü meselesini konuşunca, konu bölünmesin diye içeriye girmedik.” Dediğinde gülümsedim.


“Siz şuna kapıyı dinledik desenize” dediğimde, Tekin anında elini kalbinin üzerine doğru götürdü. “Haşa ! Sadece konuşmanızın bitmesini bekledik, dimi Metin ?” Diye onaylaması için topu Metin'e attığında, buna çoktan pişman olmuştu.


“Yalan söyleme be, resmen dinledik. Babam gelince de odaya kaçtık” diyen kardeşimin bu tepkisine gülerek karşılık verdim. Tekin işaret parmağı ile Metin'i göstererek; “resmen anne karnındayken zekanın yüzde doksanını ben, yüzde onunu da bu çocuk almış.” Diyerek Metin’e kinayeli bir şekilde baktığında, Metin de duruladığı bardağın içinde kalan suyu Tekin'e doğru salladı.


Hah ! Batan hayallerimin yerine bir de su savaşı yapalım tam olsun…


“Metin ! Tekin ! Rahat durun. Zaten yeterince gerginim bir de üzerime siz gelmeyin” diyerek, ikisini birden azarlayınca anında durdular. Bulaşıklar bitene kadar da, ne ben ne de onlar ses çıkarmadı. Zaten az olan bulaşıklar iki kişi olunca hemen bitti.


Ellerimdeki eldivenleri çıkarıp kenara koydum. Ocakta kaynayan çaydanlığı alıp demlerken, çocuklarda sessizce beni izliyordu. Çaydanlığa tekrar su koyup ocağa koyduğum o esnada Tekin eline tepsi alıp çay bardaklarını dizerken Metin de kaselere karışık kuruyemişlerden doldurmaya başladı.


Kolay kolay moralim bozulmazdı benim. Bozulsa da çok iyi saklar yakınlarıma çaktırmazdım. Çok nadir patlama anlarım olurdu.. Metin ve Tekin ise bunu çok iyi bildikleri için sanırım üzerime gelmiyor, sessiz sedasız bana yardım ediyorlardı. Şu an ikiside gözümde çok tatlıydı ve ben onlara sahip olduğum için içimden bir kez daha şükür etmiştim…


Hazırladıklarını masaya bırakıp, bana doğru döndüler. O an kocaman gülümseyerek kollarımı onlara doğru açtım. İkisi de bunu bekler gibi anında kolumun altına girerek yerlerini almışlardı. Tabi boyları benden uzun olduğundan dolayı birazcık dizlerinin üzerine çökmüş olabilirlerdi ama olsun.


Sağ tarafımdaki Metin; “abla eğer gitmek istemiyorsan gitme. Biz bu görüşmeye engel oluruz” derken, hemen sol tarafımdaki Tekin ise; “aynen abla ben gider babama durumu ispitlerim, olmadı adamın görüşmeye gelmesini engelleriz” dediğinde, ikisinide serbest bırakıp gülümsedim.


“Siz beni merak etmeyin, kimse bana zorla bir şey yaptırmıyor. Nasip kısmet bu işler elbet vakti geldiğinde olacak. Hem siz bilmiyor musunuz beni, ben üstesinden gelemeyeceğim bir olaya girmem. O yüzden bu konuyu şimdilik kapatıyoruz” dediğimde, Metin kolunu omzuma doğru attı.


“Sanırım evlenmene hazır değilim be abla” dediğinde, gülümseyip yanağını öptüm.


“Sonuçta ne demiş atalarımız, gelin ata binmiş..” Diyerek tam özlü bir söz söyleyecekken, şebek Tekin diğer taraftan kolunu omzuma atarak sözümü kesti.


“Gelin ata binmiş buşş yehh, kıs kıs kıs..Tey tey, yeah yeah hadi kızıma demiş.” Dediğinde, kahkaha attım.


Metin ve Tekin de en az babam kadar kıskançlardı. Daha sözü söylememe bile müsade etmiyorken, ben gerçekten evlenmek istesem ne yapacaklardı hayal bile edemiyordum..


Ama ne olursa olsun bildiğim net bir şey vardı. O da ailemin ve bu şebekelerin varlığına her günün sonunda şükür ettiğimdi…


***


B Ö L Ü M


S O N U


Loading...
0%