@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim ❤️ *** Acil bölümünde hemşire Emel ile oturmuş sohbet ediyorken, telsize gelen acil anonsla sohbetimiz anında kesildi. “Acil hasta geliyor. Kapıda hazır olun!” Masanın üzerindeki telsizi hızla elime aldım.“Bekliyoruz” diyerek Emel ve diğer hemşirelerle birlikte hızla kapıya doğru çıktık. Kısa bir süre sonra ilk önce ambulansın yüksek sesi, sonra da kendisi acilin kapısında yerini almıştı. Yanımdaki hemşirelerle birlikte kapısı açılan ambulansa doğru koştuk. “Nesi var ?” “Gonca Yıldırım otuz yaşında, kocası tarafından bıçaklanmış. Bıçak karın boşluğuna girip çıkmış, kan grubu A Rh+ çok kan kaybetmiş.” “Tamam, bundan sonrası bizde. Hadi arkadaşlar hemen acil müdahale odasına !” Sedyeyi hızlı sürerek müdahale odasına girdiğimizde, bir yandan hızla Cerrah eldivenlerini giyerken, diğer yandan ise hemşire arkadaşıma komut veriyordum. “Emel, hemen A Rh+ kan takviyesi yapalım.” “Peki, doktor hanım.” Eldivenlerimi giyinip hemen hastanın yanına geldiğimde önce üzerindeki elbiseyi makasla yırtıp çıkarttım. Karın boşluğuna bastırılan tamponu çektiğimde neredeyse yedi santimlik bir kesik ile karşılaştım. Bu bir kadındı, belki de bir anne. Sırf sinirlendi veya namusu olarak görüldü diye mi bıçaklandı ? Hastaneye bu şekilde darp ve yaralanarak gelen kişilerin çoğunluğu malesef ki kadındı ! Niye peki ? Daha güçsüz ve zayıf oldukları için mi ? Kesinlikle hayır ! İyi adamlara denk gelemedikleri içindi.. Küçük bir operasyon ile hastanın hayatını kurtarmıştık. Sekiz dikiş ve iki ünite kan takviyesi vererek sonunda hastayı özel odaya yatırdık. “Emel, kadının durumunu Efe hocaya rapor verir misin?” “Elbette hocam.” Sanırım aşırı sinirden dolayı başımda keskin bir ağrı oluşmuştu. Hemşirelere bir şey olursa beni çağırmalarını tembihleyerek dinlenme odasına doğru ilerledim. İlk işim doğruca odadaki lavaboya girmek olmuştu. Elimi ve yüzümü yıkayarak hemen lavabonun yanındaki kağıt havluyla yüzümü ve ellerimi kuruladım. O an aynada ki yansımamdan beyaz önlüğüme bulaşan kanı fark ettim. Sinirle üzerimdeki önlüğü çıkartıp lavabodan dışarıya çıktım. Hırsla odanın içindeki kirli sepete gidip önlüğü içine attım. Arkamı dönüp tekli koltuğa oturduğumda, başımda ki keskin acı yine kendini belli etmişti. Parmaklarımla şakaklarıma iki yandan bastırarak masaj yaparken, kapı bir iki kez tıklayıp açıldı. “Doktor hanım, polis memurları sizinle konuşmak istiyor.” “Tabi gelsinler.” Hemşire geri çekilerek “buyrun” dediğinde, içeriye giren üniformalı iki polisle oturduğum yerden hızlıca kalktım. “Merhaba doktor hanım.” “Merhaba, buyrun” dediğimde, memur bey elindeki dosyaya göz atıp ardından bana baktı. “Eğer izniniz olursa, Gonca Yıldırım’ın ifadesini almamız gerekiyor.” “Üzgünüm, şu an anestezi etkisinde. Yarın sabah alsanız daha iyi olur.” “Peki doktor hanım, o zaman biz sabah erken geliriz.” “Elbette” diyerek gülümsedim. “Buyrun ?” “Hastanın eşi yakalandı mı ?” “Maalesef hâlâ aranıyor. “Peki teşekkür ederim, iyi akşamlar.” “İyi akşamlar” Umarım o cani hemen yakalanırdı. Böyle cani insanların dışarıda eli kolu serbest gezmesi, herkes için sakıncalıydı ! Polis memurları odadan çıkarken, kapıyı da ardından kapatmışlardı. Artık bende biraz olsun dinlenmek adına odada ki kanepeye gidip uzandım. *** Koridor oldukça sessizdi. Kolumdaki saate baktığımda saat gece üçü gösteriyordu ve ben iki saattir uyuyormuşum. Bir şey olsa kesin haberim olurdu, ya da bir memur zaten odanın kapısında nöbet tutuyordu. Peki ya bu içimdeki huzursuzluk neyin nesiydi ? Bu düşüncelerimin susması için koşar adımlarla ilerledim. İkinci kata asansörle değilde merdivenleri hızla tırmanarak çıkmıştım. Odanın olduğu koridora döndüğümde ise olduğum yerde kala kaldım. Koridordaki sessizlik haricinde, kapıdaki memur da yoktu. Danışma kısmı ise hemen ileride karşımdaydı ve orada olması gereken hemşire de yoktu. Kalbim adrenalin pompalarken, hızla odaya doğru koşarak girdim. Karşımda gördüğüm manzara, nefesimi kesecek türdendi. Kapıyı hızla açışım ile tuttuğu yastıkla elleri havada kalan adamla göz göze geldim. Kâbusumun çıkmış olması nefesimi keserken, bakışlarım yerde baygın bir şekilde yatan hemşireye kayınca, korkum uçmuş yerine büyük bir öfke doldurmuştu. “Sen ne yaptığını sanıyorsun !” Diye bağırdığımda, sanırım adam çığlık atıp yardım isteyeceğimi düşünmüş olmalı ki, yastığı bir kenara atarak hızla üzerime doğru geldi ama yanıldığı bir şey vardı. Benim ilk yapacağım iş yardım çağırmak değil, onu gebertmekti ! Aynı şekilde adama doğru hızla adım attım, ağzımı kapatmak için uzattığı elini yakalayıp hemen ters çevirirken aynı zamanda dizinin arka kısmına da hızla vurarak diz çökmesini sağladım. İyi ki çocukken Gözde ile tekvando dersi almıştım. Adam diğer eliyle cebindeki çakıyı çıkartıp ben daha ne olduğunu anlayamadan kafasının üzerinden bana doğru savurunca, refleks olarak çakıyı tutmak için hamle yaptım. Çakı avuç içimi kessede, elinden alarak yere atmayı başarmıştım. Adrenalin ve can acısı ile kanayan elimle adamın kafasını tutup, önünde ki dolap kapağına hızla vurdum. İyice sersemleyen adamın kafasını bir kez daha dolap kapağına vuracakken kapıda beliren polis memurun sesiyle durmak zorunda kaldım. “Doktor hanım !” Diyerek hızla yanıma gelen polis memuru ile ellerimi o pislikten hızla çektim. “Doktor hanım, siz iyi misiniz ?” Diyerek, sersemleyen adamı ensesinden kavrayarak yere yatırdı. “Evet ben iyiyim, siz lütfen şu pisliği hemen karakola götürün !” Demiş ve korkuyla yerde yatan hemşirenin yanına giderek nabzını kontrol ettim. Çok şükür ki sadece bayılmıştı. Arkamdan gelen sesler ile birkaç hemşire ve güvenlik görevlisi anında kapıda belirdi. “Hemşireyi müdahale odasına götürün hemen!” Diyerek, yerden hızla kalktım. Yatakta yatan hastanın durumuna da baktığımda, oldukça rahatlamıştım. Çok şükür ki tam zamanında gelmiştim. Güvenlik görevlisi hemşireyi kucağına alarak odadan çıkarken, ellerimi yatağın korkuluklarına dayayıp derin bir nefes alıp verdim. Az önce sessiz olan koridor şimdi farklı sesler ve telaş içerisindeydi. Odaya bu sefer Efe hoca girdi. “Herkes iyi mi ?” Diye telaş ile sorduğunda, hızla toparlandım. “Evet hocam merak etmeyin, her şey yolunda” dedim ama elimden damlayan kanlar Efe hocanın gözünden kaçmamış, soluğu dibimde alması bir olmuştu. “Belli oluyor her şey yolunda. Yürü hadi pansuman yapalım” diye azarlar tonda konuşarak, beni odadan çıkardı. Pansuman için acile değilde Efe hocanın odasına doğru gidince, şaşırsamda ses etmedim. Odanın kapısını açıp sırtıma hafifçe dokunarak beni içeriye soktuğunda, kendisi de ardımdan girerek kapıyı kapattı. “Otur bakalım şöyle” diyerek, masasının önündeki tekli koltuğa geçmemi isteyince lafını ikiletmeden geçip oturdum. Pansuman malzemelerini ve eldivenlerini alıp önümde ki sehpaya oturduğunda, şimdi karşı karşıyadık. Fazla mı yakın olmuştu ne ? O eldivenlerini özenle eline geçirirken, ben hâlâ fazla yakın oluşumuza takılmıştım. Acaba koltuğu az ileriye mi itseydim ? Efe hoca tentürdiyotu pamuğa döküp, ardından elimi hızla tutarak kendine doğru çekti. Yavaş ve dikkatli bir şekilde kesiğe sürmeye başladığında, bakışlarımı elimden çekip ona doğru kaldırdım. “Çok derin değil aslında.” Bunu bende hallederdim, ne gerek vardı ? “Farkındayım, korkma dikiş atmayacağım” diyerek gülümsediğinde, hâlâ yaramı temizlemeye devam ediyordu. Öyle bir gülüşü vardı ki, insan ister istemez gülüşüne baka kalıyordu. Anında kendime gelip kaşlarımı çattım. “Korktuğumu kim söyledi ? Ben sadece fazla uğraşmaya gerek yok diye söyledim.” Tebessüm ederek pamuğu kenara koyup, yara bandıyla kesiği güzelce kapattı. Daha sonra sargı beziyle elimi yavaşça sararken öyle birşey söylemişti ki, gözlerim neredeyse yuvalarından çıkacaktı... *** B Ö L Ü M |
0% |