@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim ❤️ *** “Ben seni daha önceden tanıyorum” dediğinde, şaşkın bir şekilde hâlâ elimle ilgilenen Efe hocaya baktım. “Ne !” Diye yüksek sesle ani bir tepki verince, bu sefer sesimi biraz daha kıstım. “Yani bu nasıl olur ? Ben sizi daha yeni tanıyorum” dediğimde, oldukça şaşkındım. Elimi usulca bıraktı. Eldivenlerini çıkarıp sehpanın üzerinde ki tepsiye bırakırken bu sefer bakışları gözlerime doğru kaydı. Aramızda zaten fazla mesafe yokken bir de öne doğru eğildiğinde sanki daha bir dibime girer gibi olmuştu. Gözlerimi büyüterek elimde olmadan sanki yerim varmış gibi geriye doğru gitmeye çalışınca gülümsedi. Hocam valla elimin ayarı yok ! Heyecandan yüzüne bir tane çakacağım tam olacak.. “Aslında doğru, sen beni tanımıyorsun ben seni tanıyorum” diye gülümsediğinde, fazla Feyza kızım kendine gel ! Ya fabrika ayarlarıma çok acil geri dönmeliyim, ya da hiçbir şey söylemeden kaçmam lazımdı.. Ama merakım adeta oturduğum yere mıhlamıştı beni. “Hiçbir şey anlamıyorum. Daha açık konuşur musunuz ?” *** ~3 SENE ÖNCE~ Bugün kampüs düşünüldüğünden daha da kalabalıktı. Kalp konferansı için okulun içinde ki öğrenciler kadar, dışarıda gelen Uzman Doktor ve asistanlar da oldukça kalabalıktı. Okulun kafeteryasında neredeyse oturacak yer kalmamıştı. Her grup bir masa kaparak konferans saatine kadar oturmuş sohbet ediyorlardı. Uzman Doktorlar onlara ayrılmış toplantı odasında konferansın detayların konuşurken, onlara eşlik eden asistan doktorlarda, kafeteryada oturmuş bir şeyler içerek sohbet ediyordu. Bütün kafeteryada ki kızların gözü ise okullarına gelen, yakışıklı asistanların üzerindeydi. Esmer teni ve uzun boyu ile dikkat çeken Yavuz, içtiği çayını masaya bırakarak yanındaki dostuna takıldı. “Efe, bir saattir şu yan masadaki kızlar sen bak diye yapmadıklarını bırakmadı. İki bakış atsana” diye gülümsedi. Bu durum Efe' nin dikkatini hiç çekmezken dikkatini dağıtmadan elindeki tabletten konferans için yapılacak sunumları incelemeye devam etti. Bu seferde solunda oturan Cihan, dirseğiyle arkadaşının koluna hafifçe dürttü. “Oğlum var ya seni bilmesem gay sanacağım” diye sessizce konuştuğunda, sonunda Efe'nin dikkatini çekerek sinirli bakışlarını üzerinde toplamıştı. Cihan tehlikeyi fark edince yalandan gülümsedi. “Ama neyse ki öyle değilsin. Zaten öyle olsan ilk benim gibi bir karizmaya yürümen lazımdı” diyerek olayı daha da batırınca, Yavuz'un şen kahkahası ona bakan kızların gözünü ve kulağını bayram ettirmişti. “Gevşek herif !” Diye Cihan’nın yüzüne tıslayan Efe'nin dikkati oldukça kaçınca, tableti kapatıp masaya koydu. Önündeki soğumaya duran çayına uzandığında, ilerideki masadan gelen yüksek sesle bütün dikkatler oraya toplandı. Orta masada tek başına oturan genç bir kızın başında dikilen çocuk, inadına sesini yükseltti. “Ah be Zeynep, demek olgun erkeklerden hoşlandığın için beni reddettin !” Zeynep, son sınıf tıp fakültesi öğrencisiydi. Oldukça güzel ve sessiz bir kız olduğu için de haliyle fazla dikkat çekiyordu. Herkes tarafından sevilip, bir çok çıkma teklifi aldığı halde kendini derslerine adayan çalışkan bir kızdı. Bundan birkaç gün önce Zeynep ve hocası hakkında çıkan çirkin bir iftira, okuldaki haber kaynağı olarak bakılan siteye yüklenmiş ve site tam anlamıyla magazin sayfasına dönüşmüştü. Bu durum okul Rektörünün kulağına kadar gittiğinden dolayı da, yarına acil bir disiplin kurulu kurulacaktı. Zeynep'in okul hayatı ve bursu yanacakken hocanın da okuldan atılması herkes tarafından konuşuluyordu. Okulda zengin züppe olarak bilinen Furkan ise daha önceden Zeynep'e çıkma teklifi etmiş ve geri çevrilmişti. Şimdi ise aklınca onu rezil ederek intikam almaya çalışıyordu. Genç kızın teni kumral iken duydukları karşısında yüzü kireç gibi oldu. Bir de üzerine bütün kafeterya birden sessizleşip tüm dikkatler onun üzerinde toplanınca, yanakları utançtan kızarmaya başladı. Furkan sırıtarak genç kıza iyice yaklaşıp kolunu omzuna doğru attı. Zeynep hızla omzundaki eli indirmeye çalışırken, bir yandan da sessizce yalvarıyordu. “Furkan lütfen çek elini !” Kafeteryada ki herkes genç kızın rahatsız olduğunu gördüğü halde, hem Furkan'a bulaşmamak için hem de adı çıkan birine yardım etmeye çekindikleri için sessiz kalıyordu. Efe ve arkadaşları bu duruma fazla bile sabır göstermişti. Tam yerlerinden kalkıp Furkan'ı paket etme hayalleri kurarlarken kafeteryada yükselen bir ses ve hareket, herkesi yerine mıhlar cinstendi. “Çek o pis elini !” Zeynep'in omzundaki elini bilekten burkarak kızdan uzaklaştıran Feyza, oldukça sinirli izleyen herkes ise oldukça şaşkındı. “Bırak elimi !” Acıdan kitlenen çocuk acı içinde bağırırken, Zeynep şok ile oturduğu yerden hızla kalkarak Feyza'nın yanına geldi. Feyza ile aynı dersleri alsada fazla samimi değildiler. Zeynep yakın arkadaşlarından destek beklerken, hiç ummadığı kız yanına gelmiş onu koruyordu. İşlerin daha da çok büyüyüp kendi yüzünden Feyza'nın da başını yakmak istemedi. “Feyza uğraşma bırak” Feyza ılımlı bir şekilde cevap verdi. “Elbette bırakırım” diyerek çocuğu tuttuğu bileğinden ileriye doğru itip, yere düşmesini sağladı. Furkan düştüğü yerden büyük bir öfkeyle ayağa kalktı. “Sen ne yaptığını sanıyorsun !” Feyza hiç istifini bozmadan ona tepeden bakarak bağıran çocuğa gözlerini devirdi. “Ne yapayım işte bir soytarıya ders veriyordum.” Furkan duyduğu kelimelerle daha fazla sinirlenirken ağrıyan bileğini diğer eliyle tuttu. “Bittin kızım sen ! Bir yollu için kendini yaktın. Seni de darp etmek suçundan Rektörlüğe şikayet edeceğim” dedi. Feyza duydukları karşısında sinirden gülerek Furkan'a doğru yaklaşınca, Zeynep de endişeyle Feyza'nın koluna tutundu. Utancından başı yere eğilirken, bir yandan da önüne gelen saçlarıyla ağlayan yüzünü saklıyordu. “Bak sen, şikayet edecekmiş ! Görende az önce kızı taciz eden başkasıydı sanır.” “Onun hakkında haber çıktı ! Benim hakkımda değil” diye bağırdığında, bu sefer Feyza bakışlarını karşısında ki öküzden çekip, film izler gibi kendilerini izleyen insanlara çevirdi. “Hepiniz beni iyi dinleyin ! Çoğunuz bu durumun dedikodu veya iftira olduğunu adı kadar eminken sesini çıkarmıyor ! Ama şunu sakın unutmayın. Dedikodu nefret edenler tarafından çıkarılır, kendini bilmezler tarafından yayılır ve empati yapamayanlar tarafından da inanılır !” Yanı başında başını eğerek ağlayan Zeynep, Feyza'nın sözleriyle başını eğdiği yerden yavaşça kaldırdı. Feyza çok haklıydı. Onun suçu yokken niye suçlu gibi davransın ki ? “Eğer sizde karşımdaki bu soytarı gibi” diyerek, bir eliyle ona sinirle bakan Furkan'ı gösterdi. “İftiraya uğramış biriyle dalga geçecekseniz eğer size tavsiyem aynanın karşısına geçip iki yüzlülüğünüze birden bakmanız. Eminim ki orada gülecek daha iyi sebepler bulacaksınız !” Diyerek herkesin ağzını açık bırakan Feyza, Zeynep'in kolundan tutup masadan eşyalarını alarak çıkışa doğru yürüdü. Az önce ki sessiz kafeterya, kızların gözden kaybolmasıyla birlikte ses bombası patlar gibi patlamış, herkes hep bir ağızdan konuşmaya başlamıştı. Efe ve arkadaşları hâlâ giden kızların ardından bakarken kendine gelip ilk konuşan Cihan oldu. “Kızı gördünüz dimi? Tam bir Zeynaydı” dedi büyük bir hayranlıkla. Yavuz da arkadaşını onaylar bir şekilde kafasını salladı.“Helal olsun valla. Kız hem eliyle, hem de çenesi ile herkesin hakkından geldi.” Efe bu durum karşısında sessiz kalırken arkadaşlarının dediklerine katılır bir şekilde kafasını salladı.Tam da o esna da masaya çöpleri almaya gelen kafeterya görevlisini fark eden Efe, daha fazla düşünmeden bakışlarını direk adama çevirdi. “Pardon, az önce ki konuşan kızı tanıyor musunuz ?” Diyerek içinde oluşan merakı dile getirdi. Adam sorulan soru ile bardakları tepsiye koyarken duraksayarak gülümsedi. Feyza gibi bir kızı tanımamak mümkün değildi.. “Evet, kendisi son sınıflardan Feyza” diye sözünü tamamlar tamamlamaz, giden adamın ardından Cihan ve Yavuz manidar bir gülümseme ile Efe'ye doğru baktı. Efe ise düşünceli bir şekilde karşıya doğru bakarken, Yavuz’un tekrar kahkaha atmasına sebep olan kişi yine Cihan olmuştu. “Oh çok şükür iffetim kurtuldu. Bizim oğlan gay olmadığını şu an ispatladı.” *** Sonunda konferans saati geldiğinde herkes oturduğu yerden kalkıp, yer bulabilmek için konferans salonuna akın ederken, tıklım tıklım olan koridorda Efe ve arkadaşları sakince yürüyordu. Ne de olsa onların yerleri ayrılmıştı. Tam da o esnada kütüphane salonundan koşturarak çıkan genç bir çoçuk Efe ile çarpıştı. “Kusura bakmayın acelem vardı.” “Önemli değil” diyerek gülümseyen Efe, tam yoluna devam edecekken kapanmak üzere olan kütüphane kapısından Feyza'yı görür gibi olunca tekrar durdu. Arkadaşını yanında göremeyen Yavuz ise arkasına dönerek; "Efe hadisene" diye seslendi. “Yavuz siz gidin ben birazdan geliyorum.” “Tamam çok geç kalma.” “Tamam” diyerek, hızla kütüphaneye doğru girdi. Çoğunluk konferans salonuna akın ettiğinden dolayı koskocaman kütüphanede tek tük insan kalmıştı. Feyza, Zeynep ile biraz sohbet ettikten sonra onu dinlenmesi için eve yollamış, kendisi de yarın ki sınava biraz daha çalışabilmek için kütüphaneye gelmişti. Yarım saatlik çalışmanın ardından dün gece ki çalışmanın yorgunluğu da eklenince, Feyza daha fazla dayanamamış ve elini destek olarak kafasına yaslayarak uyuya kalmıştı. Efe masanın yanına geldiğinde Feyza'yı uyurken görünce gülümsedi ve genç kızın uyurken ne kadar güzel olduğunu fark edince, gülümsemesi yüzünde asılı kaldı. O sırada kütüphaneden telaşla çıkan kızlardan kumral olanı, yanındaki arkadaşlarına hitaben; “konferansa geç kalacağız çabuk olun” diye koşturarak çıktıklarında, Efe kendisine gelmiş gitmesi gerektiğini hatırlamıştı. Gidecekti gitmesine ama bu peri kızına söylemek istediklerini söylemeden gitmek istemiyordu.. Ama önce daha rahat bir şekilde uyumasını sağlamalıydı. İlk önce Feyza’nın önündeki kalın kitabı yavaşça kapattı. Daha sonra Feyza'nın arkasına sessizce geçerek, başına dayadığı elini yavaşça çekip düşen başını hızla tuttu. Feyza’nın ipek gibi saçları Efe'nin kolunun üzerine serildiğinde, Efe bu görüntü karşısında içten bir şekilde gülümsedi. Genç kızın başını yavaşça kitabın üzerine doğru yaslamak isterken, Feyza uyku mahmuru bir şekilde kolunu hızla kitabın üzerine koymuş ve başını güzelce kitaba yaslamıştı. İşte şimdi daha rahattı. Efe kütüphaneden çıkmadan önce Feyza’nın bulunduğu masada defter ve kalemi görünce gülümsedi. Yavaşça defteri ve kalemi önüne çekip, boş bir sayfa açarak yazmaya başladı.. Amacım sadece arkadaşını korumana hayran kaldığımı söylemekti ama seni uyurken görünce, sana hayran kaldığımı itiraf etmem lazım peri kızı. Umarım bir yerlerde tekrar karşılaşırız… Notunu yazdıktan sonra kalemi arasına bırakarak kapattı. Defteri tekrar Feyza’nın önüne koyarken, son bir kez daha peri kızına bakarak hızla çıktı kütüphaneden. *** ~GÜNÜMÜZ~ Efe hoca gözlerimin içine bakarak beni nerden tanıdığını anlattığında, sanki büyülü bir değnek üzerime değmiş ve beni o güne götürmüştü. Zeynep'in o yaşadıkları, iftiraya uğrayan hocamızın büyük uğraşlarıyla ortaya çıkmıştı. Yapan kişinin Furkan çıkmasına ben başta olmak üzere kimse şaşırmamıştı. Ve bu dünyada hiçbir şey saklı kalmazdı. Şükür ki kimse zarar görmeden suçlu gereken cezayı almış, Furkan babasının parası sayesinde başka özel bir okula geçiş yapmıştı. Tabi Efe hocaya gelecek olursak.. “Millet bulamıyor, sende buldun da bunuyorsun. Sakla şunu gebertirim seni !” Diyen tehdidi ile, o an yatağımın altında ki hatıra kutumun bir köşesine atmıştım.. Peki o zamanlar da saçma gelen not, şimdi neden değerli gelmişti ?.. Gözümün önünde sallanan el ile bir anda kendime geldim. “Feyza, iyi misin ?” Peki ya şimdi karşımda bana gülümseyerek bu soruyu soran bu adam, neden gözüme çok sevimli gelmişti ? “Evet iyiyim, şaşırdım sadece” dediğimde, Efe hoca oturuşunu dikleştirip elini ensesinde gezdirerek gülümsedi. “Anlıyorum. Peki sana yazdığım notu hatırlıyor musun ?” Diye sanki çekinir gibi konuşması ile, anında gözlerimi kaçırdım. Daha mı sevimli olmuştu ne ? “Hayır ! Yani ben okuldan biri dalga geçiyor sanıp notu yırtıp atmıştım. Kusura bakmayın lütfen.” Bu tepkime karşı Efe hoca tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki, cebindeki çalan telefonunun sesi ile birazda olsa rahatlamıştım. O cebinden çıkarıp telefonuna bakarken, ben ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi geri vermekle meşguldüm. Efe hoca hızla ayağa kalktı. “Benim çıkmam lazım” bende hızla ayağa kalkarak masadaki eşyaları toplamaya başladım. “Tamam hocam, bende burayı toparlayıp çıkıyorum hemen” onaylar bir şekilde kafasını sallayıp arkasını döndü. Tam kapının kulpunu tutmuştu ki, bir anda gülümseyerek tekrar bana doğru döndü. “Bu arada, bir daha sakın üstünü örtmeden uyuma” deyip, beni şaşkın suratım ile birlikte baş başa bırakarak hızla odadan çıktı. *** B Ö L Ü M |
0% |