@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim ❤️ *** “Kanka Instagram şifreni bir versene, bir şeye bakacağım.” Buğra’nın sorusuyla bakışlarımı televizyondaki basketbol maçından çekmeden; “860tkn” diyerek kucağımdaki cips paketinden, bir avuç cips daha alıp ağzıma doldurdum. “Okul numaranı şifrem mi yaptın ?” Buğra’nın şaşkınca sorduğu soruya sırıttım. “Sende biliyorsun ki okulu çok seviyorum. Kopamadığımı belli etmek için yaptım..” Cevabım ile birlikte Buğra gülerek telefonuna dönünce, bende tekrar maça odaklandım. Buğra ile antrenmandan sonra pestilimiz çıkmış bir şekilde evlere dağılmıştık. Zar zor aldığım duştan sonra bir güzel de yemeğimi yemiş, kendime gelmiştim. Abur cubur almak için markete inecekken anneminde çay içmeye Gülten teyzelere gideceğini öğrenince, bende o bahane ile Buğra’yı bize çağırdım. Cırcır mevzusu yüzünden bütün gün bana kız gibi trip atınca, gönlünü almak için iyi bir bahane olmuştu.. Benden âlâ pisboğaz olmasın ama Buğra da en az benim kadar pis boğazdı. O yüzden bu kadar hazırlığa dayanamayıp geleceğine emindim. Televizyondan basketbol maçı izlerken, yan yana oturduğumuz kanepede ayaklarımızı önümüzdeki sehpaya doğru uzatmıştık. Her yerde bir abur cubur paketi vardı. Birini bitirip hemen diğerine geçiyorduk. Annem burayı böyle görse, garanti beni evlatlıktan reddederdi. Maç reklama girince Buğra ile uğraşmak için ona doğru döndüm. Telefonundan benim hesabıma girdiğini görünce sırıttım. “Oğlum bak ben şifremi sevgilime bile vermiyorum ha, kıymetini bil” dediğimde, Buğra gözlerini telefonundan çekerek ciddi bir şekilde bana baktı. “İyi de senin sevgilin yok ki kanka” dediğinde, anında gözlerimi devirdim. “İyi di sinin sivgilin yik ki linki” diye taklidini yapınca gülmeye başladı. O sinirle elime doldurduğum cipsi zorla Buğra’nın ağzına soktum. “Konumuz bu muydu salak !” Diyerek geri çekildiğimde, Buğra boğulmamak için ağzındaki cipsi bitirmeye çalışıyordu. Sanki sevgili isteyen var.. Aha, sanırım yedirdiğim cips boğazında kaldı. Açılın ! Ben dokuz sezon doktorlar dizisini izledim.. Telaşla ayağa kalkıp tam Buğra’ya müdahale edecekken, yüzüme karşı “oho lon !” Diye yiyemediği cipsleri püskürünce önce bir Yarabbi Şükür yapıp hemen sonrasında sinirle kafasına bir tane çaktım. “Lan mal ! Bende boğuluyorsun sandım ağzını bitir de konuş” dediğimde, sehpanın üzerinde duran gazozunu kafasına dikleyip, konuşacak hâle geldiğinde hızla telefonunun ekranını bana doğru çevirdi. “Kanka bu kız Instagram fenomeni, sana mesaj atmış neden cevaplamadın?” Gösterdiği resmi ve mesajı görünce gözlerimi devirdim. “Mesele bu muydu? Konuşmak istemediğim için yazmadım” diyerek, eski yerime geçip oturdum. Kanalları gezmek için kumandayı tekrar elime aldığımda, Buğra da hızla yanıma zıpladı. “Kanka doğruyu söyle, benimle dalga falan geçmiyorsun dimi ? Kız sana takip isteği bile atmış lan !” “Oğlum ne abarttın ya ! Ne var bunda ?” “Nasıl ne var ya ! Niye cevap yazmıyorsun kıza?” Buğra’nın merak ettiği bir şeyi öğrenene karar karşısındaki insanı deli edeceğini bildiğim için konuyu fazla uzatmadım. “Onun amacı benimle tanışmak değil, bana laf sokmak. Ben bu kızı zaten takip ediyordum. Her hikayesinde yediği yemekleri, içecekleri paylaşarak dalga geçer gibi konuşuyordu. Bende rahatsız oldum ve ona açıklamalı bir şeyler yazarak Afrika’da ki açlıktan ölen çocukların resmini atıp takipten çıktım. Şimdi o da aklınca bana açıklama yaparak vicdanını rahatlatacaktır, o yüzden uğraşamam” diye, uzunca yaptığım açıklamamdan sonra Buğra çok doğru yapmışsın der gibi kafasını sallayıp onaylamasının birinci dakikasında, gözlerini kısıp gülümseyerek tekrar bana baktı. “Kankacığım, bari takip isteğini kabul edeyim ha ?” Diye sorduğunda, gözlerimi devirdim. Bu iş daha fazla uzamadan elindeki telefonu çevik bir hareketle aldım. Kızın bana attığı takip isteğini hızla silip geriye doğru yaslanırken, bana şaşkın gözlerle bakan Buğra’ya dönüp telefonunu geri verdim. Yorgan gitti kavga bitti. “Ne cins adamsın ya, belki sevgili falan olurdunuz !” Diye ciddiyet ile söylediği sözlere karşı güldüm. “Lan sevgili isteyen mi var ? Hem sevgilim olsun istesem, internette fenomen değil evde menemen yapan kızı tercih ederim” dediğimde, Buğra gözlerini devirerek tekrar telefonuna döndü. Bende bu sayede izlediğim maça geri döne bilmiştim. Tam rahat edecekken bu seferde anahtarla kapı açılma sesini duyunca, Buğra ile aynı anda ayağa fırladık. “Topla topla !” “Tamam dur, heyecan yaptırma!” Sessiz fısıltılarımıza tezat fırtına gibi sehpada, yerde ve kanepede duran çöpleri poşetlere tıkayarak doldurmaya başladık. Annem yakalarsa eğer kesin mahallenin çocuklarına ibretlik olsun diye bizi pencereden sallandırırdı. Kapı hızla kapandığında, ikimizde doldurduğumuz poşetlere düğüm atarak aynı anda potaya top atar gibi diğer kanepenin arkasına doğru attık. Hemen eski yerlerimize zıplayarak oturduğumuz da, anneme yakalanmamış olmanın verdiği zafer ile sırıtarak beşlik çaktık. Bir süre annemin salona gelmesini beklerken, kimsenin gelmemesi her ikimizi de şaşırtmıştı. Buğra kapıya doğru bakarak; “Metin gelmiş olmasın?” Diye mantıklı bir soru yönelttiğinde onayladım. “Olabilir, kalk bakalım.” İkimiz de merak ile oturma odasından çıkıp koridorun ortasındaki odaya doğru hızla yürüdük. Odanın kapısı açıktı ve Metin kendi yatağına sırt üstü uzanmış, sağ koluyla da gözlerini kapatmış bir şekilde yatıyordu. O an Buğra ile birbirimize bakıp aynı anda “durum vahim..” Diye fısıldayarak odaya girdik. Ellerimi siyah eşofmanımın cebine sokup, Buğra ile birlikte Metin’in yanına yavaşça ilerledik. Şimdi yanına zıplayıp uzanalım desek, üçümüzünde bu cüsselerle yatağı kırma ihtimali veya totolarımızın dışarıda kalma ihtimali çok yüksek olunca, Buğra ile Metin’e tepeden bakmaya karar verdik. Buğra sessizce kafasını sallayarak 'önce sen konuş' dercesine baktığında, gözlerimi devirdim. Sanki ilk kendisi konuşsa büyü bozulacak. Buğra’yı boş verip tekrar Metin’e doğru döndüm. “Kardeşim, erken gelmişsin. Hayırdır bir sıkıntı mı oldu ?” Diye sorduğumda, Metin kolunu gözlerinden çekerek sakin bir şekilde bize baktı. Tepesinde akbaba misali meraklı gözlerle ona baktığımızı görünce, uzandığı yerden doğrularak duvara doğru yaslandı. Bize otomatik olarak yer açılınca ben sağına Buğra soluna ses etmeden geçip oturduk. Ayaklarımızı ileriye doğru uzatarak sırtımızı duvara doğru yaslandığımızda, Buğra beyimiz hemen yatağın başında ki yastığa uzanıp arkasına koydu. O an ona füze atan bakışlarımı yolladım. Görende plajda şezlonga uzanmış güneşlenecek sanır. Ben Buğra’ya odaklanmışken Metin’in bir anda; “biz ayrıldık” demesiyle, bu sefer ikimizde şaşkınlıkla Metin’e doğru baktık. “Nasıl ayrıldınız ?” Ben şaşkınlıktan dolayı soru soramazken, sağolsun Buğra aklımda ki soruyu hemen sormuştu. “Konuyu tamamen kapattık. Dostça ayrıldık işte” dediğinde, Buğra kaşlarını çattı. “Dostça ayrıldık ne ya?” Diye sorduğunda, bu çocuğun esas konuyu değil de neden gereksiz ayrıntıları merak ettiğini kısa bir an düşündüm. Hafif bir imayla; “ben sana sonra anlatacağım kardeşim ama dur şimdi, esas konumuz o değil” dediğimde Buğra mahcup bir şekilde Metin’e baktı. “Ha doğru, kusura bakma kankacığım” diyerek olayı hemen toparlayınca, Metin ‘sorun yok’ dercesine kafasını salladı. O an hemen psikolog moduna girdim. “Anlat bakalım kardeşim, ne oldu ?” Diyerek kolumu Metin’in omzuna attım. Geleceğimdeki meslek artık belliydi. Zaten bunlara yaptığım seansları gerçek hayatta birilerine yapmış olsaydım şu an Vehbi Koç’un zenginliğine adaydım.. *** Metin olayı anlatmaya başladığında tam bir psikolog uzmanı iken konu Cansu yengemizin zengin çıkma kısmına geldiğinde, psikolog hastası olan ben olmuştum. Yok böyle Şans ! Ben yıllardır; ‘yokmu, babasının şirketlerinden birine yönetici olacağım. Cemiyette ki samimiyetsizlikten iğrenmiş. Babasından gizli evlenip ben evlendim, al bu da damadın diyerek beni zorla kabullendirecek asi bir kız' olsa ne güzel olurdu derken, ikiz kardeşim olacak saf ! Sırf kızın bu durumundan dolayı ayrılmıştı. Ben olayın şoku ile Metin’e hakaret edince, Metin elleriyle yüzünü sıvazlayıp Buğra’ya döndü. “Al şunu götür salonda geçirsin sinir krizini, uyuyacağım ben” demesi ile Buğra tarafından akıl hastanesine götürülen hasta gibi odadan sürüklenerek çıkarılmıştım. Salona tekrar geçtiğimizde, Buğra ile yine aynı yerlerimize geçip oturduk. “Benim kardeşim harbiden saf ya ! Bu nedenden dolayı kızdan ayrılınır mı hiç ? Ben olsam duâlarım kabul oldu diye, bir de kıza kalkıp Allah razı olsun diye teşekkür ederdim.” Buğra bu halime gülerek beni onayladı. “Sen rahat ol kanka, birkaç güne kalmaz barışırlar. Bu arada Tekin bey, dostça ayrılmakla ilgili yorumlarınız nelerdir ?” Diye merak ettiği soruyu tekrarladı. Buğra’nın gergin havayı dağıtmak için takıldığını anlayınca bende hemen ayak uydurdum. Nede olsa bu dünyada hepimiz deli olmaya birer adaydık.. Yayıldığım kanepede dikleşerek psikolog moduma tekrar girdim. “Elbette Buğra bey. Şimdi konuyu tam kavraya bilmeniz için dostça ayrılmayı size kısa bir tiyatro gösterisiyle anlatmak isterim” dediğimde, Buğra kocaman gülümsedi. “Memnuniyetle efendim, buyrun lütfen” diyerek eliyle ileriye doğru göstererek, ‘sahne sizin’ der gibi yaptı. Sırıtarak ayağa kalktım ve anında psikolog modumdan, tiyatrocu moduma geçtim. Sesimi incelterek karşımda sanki biri varmış gibi konuşmaya başladım. “Aşkım ben ayrılmak istiyorum” dediğimde, Buğra hızla eliyle ağzını kapatarak kahkasını son anda bastırdı. Hemen diğer tarafa geçtim ve bu sefer sesimi normal bir şekilde çıkardım. “Tamam kardeşim ne demek” diyerek, tekrar kız tarafına geçtim. “Yaaa, çok sağol cınım” diyerek diğer tarafa geçtiğimde, bu sefer Buğra kahkahasına engel olamamıştı. “Lafımı olur kanki” diyerek tiyatro mu sonlandırdığımda, Buğra’ya bakarak sahne selamı verirken Buğra kahkaha atarak beni alkışlamaya başladı.Ta ki içeriden; “her ikinizde evden kaybolun !” Diyerek bağıran Metin’e kadar.. *** Kokusunu içine çeke çeke sarılmak varya hani, hele bir de yeni yıkanmış ise.. Canım pikem ya, mis gibi kokuyordu ! Tam uyumak için gözlerimi kapatacakken, karşı yatakta Metin’in arkasını bana dönmüş hareketsiz yatışına baktım. Saat gece yarısını geçiyordu ve Metin eve geldiğinden beri doğru düzgün konuşmamış, akşam çayını bile içmemişti. Bizde çay hassas mevzudur. İçmeyen ya hasta ya da dertli sayılırdı. Bizimkilere ve özellikle anneme telaş yapmasın diye 'başı ağrıyordu, ağrı kesici aldı yattı' diyerek olayı örtbas etmiştim etmesine ama şimdi kardeşimi böyle görmeye de dayanamıyordum. En önemlisi de o uyumayınca nedense beni de uyku tutmuyordu. “Metin !” Diye seslenmem ile homurdanarak kulağındaki kulaklığı çıkardı. “Ne var ?” “Müslüm babayı dinlemeyi kes de uyu artık” dediğimde, anında itiraz etme moduna girdi. “Ne Müslüm babası be, yabancı müzik dinliyorum” dediğinde, inanmadığımı belli edercesine sırıttım. “He paşam he, bilmiyorum sanki ben seni. Sen birazdan Ümit besenden nikahına beni çağır sevgiliyi de dinlersin”diye güzel bir tespit yapınca, Metin anında sinirlendi. “Tekin ! Uğraşma benimle zıbar.” “Lan bende onu diyorum zaten. Sen huzursuz olunca beni de uyku tutmuyor ! Kendin için uyumuyorsan bari bana acı” dediğimde, yattığı yerden hızla doğruldu. Telefonunu ve kulaklığını hemen arkasında duran bilgisayar masasına doğru atıp, tekrar yatağına girerek arkasını döndü. Benimle hiç dalaşmadan sözlerimi sessizce ve direk yerine getirmesi, içimdeki vicdanı yine körüklemişti. Bu sefer daha tatlı bir ses tonu ile “Metinciğim” diye seslendim. “Yine ne var ?” Diye, arkasını dönmeden konuşunca gülümsedim. Bu sefer de “baksana bi..”Dediğimde bir süre homurdansada, yatağının içinde hızla bana doğru dönerek ‘ne var ?’ dercesine kafasını salladı. “Yok bir şey, gül cemalin gözümün önünde olsun istedim. İyi geceler kardeşim” diye sırıttığımda, Metin de hafif bir şekilde tebessüm ederek gözlerini kapadı. İşte şimdi rahat bir şekilde yatağım ile aşk yaşayarak uyuyabilirdim… *** B Ö L Ü M |
0% |