Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️


***


Açelya masasına geçtiğinde Mehmet ile birlikte ona eşlik ederek, hemen önündeki koltuklara karşılıklı bir şekilde oturduk. Açelya gülümseyerek bize baktı.“Çay içer misiniz?” Diye sorduğunda, Mehmet ile kısa bir süre göz göze geldik. Bugün biraz daha çay içersem eğer ya kalp çarpıntısı geçirecektim, ya da lavabodan çıkmayacaktım. “Çok teşekkür ederim ben almayayım.” Kibarca reddettiğimde, Mehmet'de hemen ardımdan; “bende almayayım sağol" diyerek, çay teklifini geri çevirdi.


“Peki, o zaman konumuza gelelim.” Tam önündeki dosyayı açmıştı ki, “Açelya, bir gelir misin ?” Diye seslenen başka bir bayan ile dikkatimiz oraya doğru yöneldi. Açelya hemen yerinden kalkarken bana bakarak gülümsedi.“Kusura bakmayın lütfen, hemen geliyorum” aynı şekilde karşılık verdim. “Elbette, sorun değil” Açelya gözden kaybolduğunda Mehmet'e doğru hafif öne doğru eğilerek; “bu kadın senden hoşlanıyor, sen nasıl anlamazsın bunu ?” Diyerek fısıldadığımda, Mehmet şaşkınca bana baktı.


“Ciddi misin sen ?” Diye sorduğunda, gözlerimi devirdim.


“Seni nasıl kıskandığını, nasıl baktığını gördüm. Kız resmen senden bir adım bekliyor.” Mehmet de benim gibi biraz daha öne doğru kaydı. “Ne yapayım peki, direk açılayım mı ?" büyük bir heyecanla sorduğu soruya gülümsedim. Kıvırcık prensin sadece biraz cesarete ihtiyacı vardı. Bankanın kapanmasına birşey kalmamıştı. İçeride benden başka işini yaptıran kimse de yoktu. Hoş bende yaptırmak için gelmemiştim ya neyse..


“Bak şimdi, ben Açelya geldiği zaman acil bir işim çıktı diyerek gideceğim. O sırada sende ona akşam yemeği teklifinde bulunacaksın. Zaten bankada kimse kalmadı hemen çıkarsınız." Diye taktik verdiğimde, Mehmet heyecanla; “tamam öyle yapayım.” Diyerek, derin bir nefes alıp geriye doğru yaslandı. Açelya'nın bize doğru geldiğini gördüğümde, Mehmet'e bakarak “geliyor” diye sessizce uyarınca, aynı anda ayağa kalktık.


Kadıncağız da bizi birden ayağa fırlar gibi görünce "bir şey mi oldu ?" Diye merakla sordu. Hemen rolüme girdim.“Ya evet, malesef çok acil bir işim çıktı gitmem gerek. Artık sizi de başka sefere görmeye gelirim.” Bu oyunculuk performansı için beni ilkokulda tiyatro kulübü seçen Kadriye hocama, buradan saygı ve sevgilerimi yolluyorum..


Açelya naif bir şekilde gülümsedi. “Elbette, her zaman beklerim.” Diyerek bana elini uzattığında, bende aynı şekilde karşılık vererek elini tutup sıktım. Sıra Mehmet ile vedalaşmaya geldiğinde samimi bir şekilde yanına giderek sarıldım. Mehmet’e sarılırken kulağına çaktırmadan; "sakın heyecan yapma" diye fısıldadığım da, Mehmet'de aynı fısıltıyla; "umarım bir şey olmaz" diyerek karşılık verdi. Bu adamın pimpirikli halleri nedense beni güldürüyordu. Her güzelin ve yakışıklının bir kusuru olurmuş, sanırım onunda tek kusuru buydu. 


İkisine birden gülümseyerek hızlı adımlarla merdivenlere doğru yürüdüm. Merdivenlerden inerken, veznelerin kapandığını ve banka memurlarının çoktan paydos verdiğini gördüm.


Bu da demek oluyor ki, Mehmet ve Açelya da fazla oyalanmadan çıkacaklardı. Gülümseyerek banka çıkışına doğru ilerlerken, uzaktan gelen polis siren sesleri dikkatimi çekti.


Ben tam dışarıya çıkayım bakayım diye düşünürken, bankanın hemen önüne hızla yapılan frenle korkup yerimde durdum. Arabadan yüzündeki karlı maske ve ellerindeki pompalı tüfekle bankaya doğru koşan iki adam, telaştan arabanın kapılarını bile kapatmayarak üzerime doğru koşunca, şoka girmiş bir şekilde öylece bakakaldım. Kısa boylu olan kar maskeli hödük; “içeriye gir çabuk !” Diyerek beni içeriye doğru itince, geriye doğru düşmemek için vezne bölümüne tutundum. Beni boş verip, ikiside aynı anda büyük banka kapısını üzerimize kapattıklarında şok olan bünyem, işte o zaman korktu. Bu sefer kısa boyluya nazaran, uzun boylu ve zayıf olan maskeli adam, sol omzuma bastırarak; "otur yere!" Diyerek beni dizlerimin üzerine yere oturttu.


Diğer maskeli yukarıya çıkarken sesleri duyup gelen güvenlik görevlisi abiyi görünce mutlu oldum. 'Hadi abi, çak şu hödüğe kurtar bizi' diye bir umut beklerken, uzun boylu maskeli olan pompalı tüfeğini ona doğru doğrultunca en az benim kadar şaşkın olan adama “geç sende!” Diyerek, görevli abiyi de yanıma silah zoruyla oturttu. Benim hayaller yine, 'su çok güzel Gözde, gelsene' diye bağırmıştı.


“Daha hızlı yürüyün !” Bu sefer merdivenlerin başından gelen bağırtıyla bakışlarımız oraya kaydı. Mehmet koruma içgüdüsüyle Açelya'yı kolunun altına alarak yürürken, arkasından gelen iki kadın da birbirine tutunup, ağlayarak aşağıya geliyorlardı. Mehmet ile göz göze geldiğimizde 'ben sana demiştim' der gibi baktığında, dudaklarımı oynatarak “hay ben senin şom ağzına Mehmet..” diye fısıldadım. Onlarda yanımıza gelip oturduğunda bize tepeden bakan adamlardan kısa boylu olanı konuşmaya başladı.


"Yerinden kımıldayan olursa acımam, hepinizi vururum !" Dediği an, polis sirenleri hemen bankanın önünde durduğunda, korkum yerine mutluluğa bıraktı. Şansıma bir de arka sokaklardaki Rıza baba gibi babamda; "tamam Aylin, olay yerine çok yakınız" diyerek buraya gelirse, tam olurdu. Gerçi bende bu Şans olduktan sonra olsada hiç şaşırmazdım..


Bankanın alt bölümü tamamen yere kadar uzanan camlarla kaplıydı. Etrafta ki hareketlilik içeriden rahat görülürken, maalesef ki dışarıdan içerisi bu kadar net değildi. İki polis otosundan çıkan polis memurları arabalarının arka tarafına geçti.


"İçerdekiler ! Etrafınız sarıldı, teslim olun !" Megafondan gelen anonsla kısa boylu olan hödük, uzun boyluya baktı."Lan bir bankayı soyamadan başka bir bankaya sığındık ! Ne yapacağız şimdi ?"


"Lan bir sus ! Düşünüyorum "diye bağırıp bir eliyle silahını tutarken, diğer eliyle kafasını ovuşturup durdu. Görende Alaaddinin sihirli lambası elinde, ovuşturarak içinden cin çıkarıp kendilerini kurtaracaklar sanırdı. Onlar telaşla konuşurken ben bakışlarımı koluma dokunarak dikkatimi çeken Mehmet'e doğru çevirdim.


"Gözde, ben gerçekten çok üzgünüm. Sana demiştim, çok da şanslı bir insan sayılmam." Bakışlarındaki hüzün ve mahçupluğuna bakarak, durumumuzun tezatlığına inat gülümsedim.


"Şanssızlıkla alakası yok. Bir şeyi kırk kere söylediğinde ister istemez oluyor zaten. Sen boşver şimdi onu. Madem oldu, bu durumu değerlendirelim." Adamların dikkatini çekmemek için fısıltıyla "Nasıl ? " Diyerek şaşkınca sordu.


"Bak şimdi, ortam tam aşk itirafı yapmak için çok müsait. Genelde filmlerde böyle olur. Çocuk kızı korurken, birden seni seviyorum der ve bamm! Aşk başlar." 


"Direk seni seviyorum mu diyeyim ?" Kimseye çaktırmadan hafifçe koluna vurdum.


"Saçmalama azıcık romantik ol. Bak şimdi şöyle diyeceksin" Mehmet'e bakarak, sessizce "Gözlerinin güzelliği seni ilk gördüğümde beni vurdu, eğer bir sonum olacaksa da seninle olsun."Dedikten sonra; "Tamam mı ?" Diye sorduğumda, başını olumlu bir şekilde salladı.


"Tamam anladım" dediğinde, gülümsedim. 


"Aferim, şimdi dön kıza söyle." 


Mehmet tekrar beni onaylayıp hızla diğer tarafındaki Açelya'ya doğru döndüğünde, büyük bir merakla ne yapacağını izlemeye başladım.


***


~ YAZARDAN ~


Kar maskeli adamlardan biri, rehinelerin başında silahıyla nöbet tutarken diğeri bir umut, bankanın başka bir çıkışı var mı diye kaçış yolu arıyordu. Mehmet aldığı gazla Açelya'ya doğru döndüğünde, genç kız yaşadığı panik ile ona baktı. 


"Açelya benim sana bir şey söylemem lazım." Genç kadın, başlarında silahla duran adamın korkusuyla Mehmet'in dibine daha fazla girerken; "söyle, Mehmet" dedi.


Mehmet sevdiği kadının gözlerinin içine baktığında, beynindeki sözcükler yaşadığı adrenalin yüzünden her zamankinden daha fazla karışıktı. Gözde ise Mehmet'in hemen arkasında, heyecanlı bir film izler gibi baş tırnağını kemirirken, Mehmet sevdiği kadının gözlerinin içine bakarak dile geldi.


“Seni ilk gördüğüm günden beri, ne yaptığım belli değil. Nasıl bir göz varsa artık sende. Vurdu beni." Diyerek saçmaladığında, onu büyük bir dikkatle dinleyen genç kadın, Mehmet'in söylediği sözlerle ağzı beş karış açık kalmış bir şekilde sadece;


"ne..?" Diye bilmişti.


Mehmet, küfür mü etmişti yoksa iyi birşey mi söylemişti genç kadın hiçbir şey anlamamıştı. Gözde ise duyduğu sözlerin şokuyla gözlerini büyütüp, kendine hakim olamayarak "Oha ! Mehmet" diyerek, bütün dikkatleri üzerine topladı. Gözde içinden; ‘Keşke hiç romantik olmasını istemeden direk seni seviyorum demesini söylemiş olsaydım’ diyerek hayıflanırken, arkaya giden adam telaşla geldi. 


"Başka çıkış falan yok !" Diye bağırdığında, kısa boylu maskeli adam sinirle birkaç küfür savurmuştu ki, bankanın önüne gelen PÖH aracını görünce “bittik oğlum biz ! Şimdi ne yapacağız" diyerek, sinirle araçtan inen Polis özel harekatçıları gösterdi. Dışarıda birçok polis aracı, ambulans ve bolca haber muhabiri yerini alırken, çevrelerinde toplanan meraklı kalabalıkta cabasıydı. 


Hırsızlar özel harekat polisinin geldiğini görünce daha bir panikledi. Kendileriyle birlikte rehineleri tek tek kalkmalarını söyleyerek, üst kata doğru çıktıklarında hâlâ ne yapacaklarını tartışıyorlardı. Gözde bu sefer Açelya ve Mehmet'in arasına oturmuştu. Açelya diğer tarafta mesai arkadaşı Eda'ya sarılırken, Gözde gözlerini kısarak Mehmet'e doğru baktı. 


Meşhur bir söz vardı; 'yanlış yoldayız ama bu kadar yürüdük, dönemeyiz artık' diye, Gözde sanki tam da bu sözü doğrular biçimde olayın içerisine düşmüştü ve takmıştı kafasına bir kere, yanlış yolda da olsa Mehmet'e yardım edecekti..


Fısıltıyla, "Ben sana böyle mi söyledim" diye, Mehmet'in kolunu fazla acıtmadan cimcikledi. Mehmet'in yaşadığı adrenalinlerin biri gidiyor, biri geliyordu. Kıza gözlerin çok güzel demek isterken, resmen kem gözlüsün demişti. Bugün buradan sağ salim çıkarlarsa eğer, ilk işi anneannesine gidip kendini okutmak olacaktı.


Derin bir of çekti. "Valla Gözde nasıl dedim inan bende bilmiyorum." Diyerek eliyle yüzünü sıvazladı.


"Yok zaten bu böyle olmayacak. Senin bundan sonra sadece seni seviyorum demen gerekiyor. Aksi takdirde o sözlerden sonra kıza ne dersen de, her cümleni küfür farz edecek gibi.."Gözde'nin haklı azarından sonra Mehmet tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki, İleride ki masada çalan banka telefonuyla herkesin bakışları oraya doğru kitlendi. Bir süre birbirlerine bakan hırsızlar kısa bir süre telefonu açmaya tereddüt etsede, sonunda uzun boylu olanı susmak bilmeyen telefonu kaldırıp kulağına doğru götürdü. Bankanın hemen karşındaki dairede ekibin keskin nişancısı, Mert yerini almışken diğerleri bankanın etrafını çoktan sarmıştı.


Keskin nişancı silahının dürbününden gördüklerini, kulağında ki telsizle bankanın önündeki Komserinine bildirdi. "Komserim, suçlular rehineleri üst kata çıkardı." PÖH Komiseri olan Yağız ekibiyle hazırlanırken, kulağına gelen Mert'in haberiyle uzun namlulu silahını eline aldı.


"Görüş açın nasıl ?" 


"Net Komserim. Rahatlıkla etkisiz hâlâ getirebilirim." 


"Tamam, benden haber bekle." 


"Emredersiniz.."


Yağız, PÖH Komiserleri arasında en genç olanıydı. Yirmi sekiz yaşında, aldığı makam onun ve ailesinin gururuydu. Çocukluğundaki tek hayali babası gibi bir polis olmaktı ve bunu da en iyi şekilde başarmıştı. Onun görevi, terör olaylarında ki Şerefsizleri gebetmek, rehine operasyonlarında ki Masumları kurtarmaktı. Yağız, içeriye dalmadan önce prosedür gereği anlaşma yapmak için memurlardan birine bankayı aramasını emretti. Yanına gelen polis memuru telefonu Yağız'a doğru uzatarak, "Çalıyor komserim buyrun."


 Memurun uzattığı telefonu alırken "Eyvallah "diyerek kulağında ki telsizi çıkarıp, telefonu kulağına götürdü. Sabrını zorlayan bir kaç çalıştan sonra telefon nihayetinde açıldı.


"Kimsin ?" Sorulan soruya kaşlarını çatan Yağız, yönünü bankaya doğru çevirdi. İçinden Celladın demek gelsede dilinden; "Polis Özel Harekat Komiseri, Yağız Şentürk” dedi. 


Telefonun diğer ucundaki adamın Yağız'ın güçlü ses tonuyla tedirginliği atarken, sessiz kalarak devam etmesini bekledi. 


"Etrafınız sarıldı teslim olmadığınız ve rehineleri bırakmadığınız takdirde, ben ve ekibim içeriye gireceğiz.” Maskeli adam polisin tehdidiyle telefonu sıkarken yanına gelen arkadaşı “ne diyorlar !" Diye sordu.


Arkadaşına cevap vermeyi es geçen hırsız, telefonun diğer ucunda cevabını bekleyen polise döndü." Elinizden geleni ardınıza koymayın ! Elimde bir sürü rehine var. Gitmemiz için yol vermezseniz eğer hepsinin kafasına sıkarız." Yağız gelen tehdit ve taleple hayran olunası gülüşünü istemeden sunarken, bir emriyle asıl kafalarına sıkacak olan keskin nişancısı Mert'in, konumlandığı yere doğru baktı.. 


"Madem siz gelmiyorsunuz, biz sizi zevkle almasını biliriz.." Diyerek telefonu şak diye kapattı. Telefonun yüzüne kapatıldığını anlayan adam, öfkelendi. Öfkesi tamamen komiserin onu kâle almamasınaydı. Telefonu kırarcasına yere savurduğunda rehinlerdeki kadınlar hafif bir şekilde çığlık attı. Yanındaki arkadaşına sinirle dönerek, "kadınlardan birini al gel hemen. Elimizde rehineler varken nasıl bizi alacaklar görelim bakalım !" Diye öfkesini kusarcasına bağırdı.


Kısa boylu, maskeli olan adam bir elinde pompalı tüfeğini tutarken, diğer eliyle ensesini ovuşturdu." Kapana sıkıştık ! Adamlar özel harekatçı, nasıl baş etmeyi düşünüyorsun ? Bırakalım artık." Dediğinde belki de hayatında ilk defa mantıklı konuşmuştu.


Ama maalesef ki arkadaşı mantığını kullanacak konumda bile değildi. Uzun boylu olan adam tüfeğini masaya bırakarak hızla arkadaşının yakasına yapıştı. “Dalga mı geçiyorsun lan sen ! Şunu kafana sok ! Ben o pisliklere teslim falan olmam." Tuttuğu yakayı geriye doğru iterek bağırdı.


"Şimdi git, bir rehine getir gel ! " Yapacak bir şeyi kalmayan adam, rehinelerden birini almak için geriye doğru gitti. Mehmet ise Gözde den aldığı yeni taktikle Açelya'ya doğru döndü. Bakışları anında birbirini bulan ikili, kısa bir süre bakıştı. Açelya, Mehmet'in artık anlamlı birşey söylemesini beklerken, Mehmet sevdiği gözlere baka kaldı. Gözde ise Mehmet'in daha fazla ne kadar saçmalayacağı hakkında endişe ediyordu.


İkilinin Aşk dolu bakışları Mehmet'in arkasında duran Gözde'nin gözlerini devirmesine neden olurken, daha fazla dayanamayan Gözde, Mehmet'in sırtına hafif bir şekilde vurarak konuşması gerektiğini hatırlattı. Mehmet'in o an aklı başına geldi ve dili çözüldü. "Açelya, lütfen az önce ki durumu heyecanıma ver. Benim sana söylemek istediğim şeyler, onlar değildi" dediğinde, Açelya hafif bir şekilde gülümseyip, Mehmet'in devam etmesini beklerken Gözde ise gol atmaya giden futbolcuyu tribünden izleyen seyirci gibi heyecanla bekliyordu.


"Ben seni sev.." Diye başlayan cümlesi, aşk düşmanı olan hırsızın Açelya'nın kolunu tutup kaldırmasıyla kesilirken, Açelya beklenmedik gelen bu hareketle çığlık attı. Gözde ve Mehmet ise anında ayağa kalkmış, Mehmet adamın elindeki pompalı tüfeği göz ardı ederek öne atılmıştı. Mehmet'in ayağa fırlamasıyla Güvenlik görevlisi Ali de, Mehmet'e destek için ayağa kalktı. Kısa boylu olan adam son anda geriye çekilerek, üzerine gelen adamları püskürtmek için elindeki tüfekle tavana doğru bir iki el ateş etti. 


Kadınlar çığlık atarken, Mehmet ve Ali hâlâ adamın karşısında dikiliyordu. Açelya ve Gözde hemen Mehmet'in kollarından tutup geriye çekerken, uzun boylu maskeli adam  çoktan yanlarına gelmişti.


"Ne oluyor lan !"


"Kızı almama engel oldular !" 


"Bana bakın deli etmeyin beni ! Hepinizin kafasına sıkarım !" Mehmet ve Ali kadınları arkasına almış bir şekilde geride duruyordu. Uzun boylu adam sinirle, elinde tuttuğu tabancanın namlusunu onlara doğru uzattı.


"Kadınlardan birini gönderin hemen !" Dediğinde, Açelya ve Eda ağlamaya başladı. Gözde korksada başını dik tuttu. Adamların şakası olmadığı belliydi ve yine belli ki rehineleri ön plana atarak korunacaklardı. Gözde olayın daha fazla kızışmasını istemediği için Mehmet'in arkasından çıktı. Tam ileriye doğru gidecekken, Mehmet kolundan hızla yakaladı.


"Gözde ne yaptığını sanıyorsun ? Geç arkama ben giderim." Dediğinde bu sefer Açelya öne atıldı.


"Hayır tamam, beni alın." Diye öne çıkmıştı ki, Mehmet bu sefer de Açelya'yı kolundan tutarak arkasına çekti. Ve böylelikle dünyaya yedi aylık gelmiş olan Gözde'nin, sabahtan beridir sabrettiği sabrı çatladı.


"AY YETER ! " Diye bağırdığında, hırsızlar başka olmak üzere herkes istemeden geriye doğru bir adım attı.


"Bu ne arkadaş ya ! Daha düne kadar kendi dünyamda monoton bir hayatım varken, bugün maceradan maceraya koşuyorum ! Bir de üzerine birbirine açılamayan çifti bir araya getirmeye çalışan teyzeler gibi oldum." Diyerek, eliyle Mehmet ve Açelya'yı gösterdi. 


"Açelya, Mehmet seni ilk gördüğü günden beri Se-vi-yor ! Deli divane bu çocuk sana." Diyerek sabahtan beri Mehmet'in ağzında eveleyip durduğu itirafı, kendi yapmıştı.


"Oh be, rahatladım ! " Diyerek, bu sefer de elinde silah tutan adamlara doğru bir iki adım attı.


"Alın geldim. Ne yapacaksanız yapın sizde, valla çok sıkıldım ha !" Dediğinde adamlar şaşkınlıkla Gözde'ye baktı.


Şokunu çabuk atlatan uzun boylu hırsız, Gözde'nin arkasına geçerek yürümesi için omzundan itti. Mehmet tekrar öne atılacakken, Gözde'nin hayır dercesine başını sallamasıyla yerinde durmak zorunda kaldı. Uzun boylu adam silahın namlusunu Gözde'nin omzuna bastırarak, yürümesini istedi. Rehinelerin bakış açısından çıktıklarında, Gözde adamın yönlendirmesiyle bankanın en sonunda ki pencerenin önüne doğru gelmişti. Adam sinirle


"Pencereyi aç." Dediğinde Gözde içinden 'az ye de uşak tut' demek istesede, dışından ‘ya sabır’ çekerek adamın dediğini yaptı.


"Şimdi, aşağıdaki itlere beni kurtarın diye bağır !"


Gözde'nin o an sağ gözü seyirdi. O aşağıda ki polislere, it mi demişti ? Artık Gözde'yi tutana bilene aşk olsundu..


Az önce ki silah sesinden sonra Mert'in; "rehinelerin durumu iyi, adam tavana sıktı." Demesiyle, Yağız ve ekibi hazır bir vaziyette banka kapısının önünde yerini almıştı.


 Tam içeriye gireceklerken, Mert'in telsizden; "Komiserim, adam rehinelerden birini pencereye çıkardı. Aklınca şov yapıyor."


"Anlaşıldı, içeriye giriyoruz.." Yağız ve ekibi başlarında ki kar maskelerini indirdiler.


Yağız, kilitli olmayan banka kapısını yavaş bir şekilde açarak içeriye ekibiyle birlikte sessizce süzüldü. Üçü arka da, üçü önde elindeki silahlarla yavaş bir şekilde merdivenlere doğru yürüdüler. O sırada tekrar kulağına gelen Mert'in sesiyle, elini yumruk yapıp havaya kaldırarak, ekip arkadaşlarıyla birlikte merdivenlerin ortasında durdu.


"Komserim pencereye çıkardığı kadın rehine şuan adamı dövüyor." Mert'in şaşkınca söylediği sözler, ekibi de şaşkına uğratırken Yağız; “olaya müdahale ediyoruz" diyerek eliyle ileriyi göstermiş, ekibine tekrar devam emrini vermişti.


O pis sözcükleri söyledikten sonra Gözde'nin laz damarı adeta ortaya çıkmıştı. "Sanırım sana sesleniyorlar." Dediğinde, adamın sorgulamadan aşağıya bakmasıyla gözlerini devirdi. Hayır zaten soyamadıkları bankadan kaçıp, başka bir bankaya saklanmaya çalışan zekalardan, daha ne bekleyebilirdi ki.. Boşluktan yararlanıp adamın önce arka dizine tekme atıp çökertirken, bi sakatlık çıkmaması için de silahını elinden alarak ileriye doğru attı. Siyah kar maskesini hızla yüzünden çekip atarken, adamın uzun saçları ortaya çıktı. Gözde, çok uzun zamandır saç baş yolma isteğini gerçekten hak eden biri üzerinde uygulayacak olmanın mutluluğuyla gülümsedi.


Adamı önce yere yatırıp, ardından saçını başını yolarken oldukça mutluydu. Polisler diğer adamı kolaylıkla paket yapmışken, Gözde'nin elinden adamı almak o kadar da kolay olmamıştı. 


En son dayak yiyen adam polisleri gördüğünde; "beni kurtarın ! " Diye haykırmasına, polisler çaktırmadan gülmüş ve adamı genç kadının elinden zorla almışlardı. "Ahh saçlarım !" Adamın haykırışları bir yana, Gözde'nin elinde kalan bir tutam saç ile, polisler yüzlerindeki maske sayesinde baya gülümsemişti.


Onlar adamları götürürken, Yağız çalan telefonuyla durdu. Amiri arıyordu. Aşağıdaki hengameye inmeden daha rahat konuşabilmek için ekibine aşağıda beklemesini söyleyerek, telefonunu açtı. Mehmet ve Açelya koşarak Gözde'nin yanına geldiğinde, ikiside aynı anda genç kadının boynuna sarıldı. Gözde gülerek karşılık verdiğinde, bugünün kazasız belasız bitmesine sevindi.


"Hep beraber karakola gelmeniz gerek, ifadeleriniz alınacak." Diyen polis memuruyla birlikte, birbirlerinden gülerek ayrılarak  memuru takip ettiler.


Hep beraber merdivenlerden ineceklerken, Gözde unuttuğu çantasını hatırlayınca Mehmet'e doğru baktı. "Çantamı unuttum. Siz gidin ben geliyorum hemen."


"Tamam biz kapıda bekliyoruz."


Gözde kafasını onaylar bir şekilde sallayıp, arkasını dönüp az önce rehine olarak oturduğu yere doğru hızla koşarken Yağız, amirine durumu kısaca anlatmış yaralı ve ölü olmadığını bildirerek telefonu kapatmıştı. Arabada bekleyen ekip arkadaşlarının yanına gitmek için arkasını döndüğünde, asma tavanın genç kadının kafasına düşecek olduğunu fark etti.


"Dur bekle !.."


Telaşla genç kadına doğru koşarken, Gözde duyduğu kelimelerle deyim yerindeyse beyninden vurulmuşa döndü. Bu ses tonu ve cümleler aynı rüyasındaki prensine aitti. Büyük bir merakla sesin sahibine doğru döndüğünde, kendini güçlü kolların arasında yan tarafa doğru dönerken buldu. Ve o anda çok büyük bir gürültüyle tavanın zarar gören kısmı yere düştüğünde, Gözde korkuyla kafasını onu kenara çekip sarılan adamın göğsüne doğru gömdü.


Kalp atış sesleri ona mı aitti Yoksa kendi kalbi dışarıya falan mı çıkmıştı ? 


Sırtına sarılı olan güçlü kollar omuzlarına çıkıp ondan biraz uzaklaştığında, onun bakışları hâlâ genç adamın göğsündeydi. "İyi misin ?" Diyen erkeksi ve güçlü ses tonuyla kendine gelen Gözde, bakışlarını en nihayetinde yukarıya kaldırmayı akıl edebildi. Yüzündeki maskesi yüzünden sadece adamın gözlerine bakabildiğinde, yeşilin hakim kurduğu o gözlerde kayboluverdi.


Öyle bir kaybolu verdi ki, dilinden dökülenlere engel olamadı. "Buldum seni" diye fısıldadığında, Yağız’ın soru işareti şeklinde ki şaşkın bakışları, Gözde'nin yüzünde git gide büyüyen gülümsemesiyle yok oldu...


***


B Ö L Ü M


S O N U


Loading...
0%