@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim ❤️ *** ~YAZARDAN~ Tekin apartmana girer girmez, Gülten teyzesinin ona ayırdığı içli köfteleri almak için soluğu ilk onların kapısında almıştı. Buğra ile kapı ağzında on dakika boğuşmanın ardından, zaferle tepsiyi alıp kendi evine geçti. İlk işi boğazını doyurup üzerini öyle değiştirmek olmuştu. Sonunda eve gelen annesiyle birlikte televizyon karşısına geçip oturdular. Kanallara bakarken iç geçiren Tekin, şimdiden sıkılmıştı. Televizyonda ki dizi isimlerine göz atarken, "Şu isimlere bak.. İçerdeyiz, çukurdayız, avludayız. Memleketçe bi gün yüzü göremedik" diye hayıflanırken, elindeki örgüsüyle ilgilenen Selma hanım, oğlunun bu haklı isyanına hafif bir şekilde gülümsedi. Daha sonra duvardaki saate bakışlarını kaldırdığında dehşetle; “Tekin ! Benim kanalımı aç program başladı” diye söylendi. Tekin annesinin dediğini yaparken bir yandan da gözlerini devirdi. “Memleketin Tv kültürü kendisini gitgide aşıyor. Sabah kaybolanı bul, öğlen evlendir, akşam haberlerinde öldür" diye, söylenerek kanalı açtı. Selma hanım ise hızla oğlunun elinden kumandayı alıp, televizyonun sesini açarken; "çok konuşma, senin test çözmen gerekmiyor mu ? Hadi bakalım git azıcık test çöz." Diyerek oğlunu salondan kovduğunda, gözlerini devirerek sessizce odasına doğru ilerledi. Zaten o da kalkacaktı. Aksi takdirde biraz daha televizyon karşısında kalacak olsaydı, belgesel kanalını açacaktı. İçinden 'hiç olmazsa hayvanlara yem olmuyoruz' diyerek geçirip, odasına girdiğinde çalışma masasına bıraktığı telefonundan gelen bildirim seslerini duydu. Telefonunu eline alıp yatağına sırt üstü uzanarak gelen mesajlara baktı. Mesaj ablası ve Feyza'nın da içinde olduğu gruba aitti. Metin'in gruba attığı fotoğrafa baktığında sırıttı. Sonunda kardeşi Müslüm babaya veda etmiş ve sevdiğine kavuşmuştu. ✓Feyza: Sizin adınıza çok sevindim Metinciğim. Cansu'ya benden çok selam söyle😘 ✓Buğra: Nedense bu habere en çok Tekin sevinecek diye düşünüyorum. Bu arada kardeşim bende barışmanızı kutlarım👏👏 ✓Gözde: Sonunda paşam kararını vermiş. Bilirsiniz çok tatlı bir görümce olduğumdan dolayı çok mutlu oldum. Cansu'ya benden selam söyle. Bir daha ki hafta bize çağır annemin altın günü varmış. Temizlik yapacağız, o da gelsin de ona toz nasıl alınırmış öğreteyim🤭 ✓Tekin: Oh çok şükür. Kesin bugün kurtardığım örümceğin hayrına Rabbim beni Müslüm babanın gazabından kurtardı 😁 Tebrik ederim kardeşim. Artık eve geri gelebilirsin izin var. ✓Metin: Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Cansu'nun da size çok selamı var. Bu arada abla altın günü temizliğinizi biliyoruz, hiç mi acımıyorsun sevgilime😅 ✓Gözde: Elbette acımıyorum. Niye o gün çekeceğim eziyeti bir tek ben çekeyim ki? Gelin adayımız daha ne istiyor acaba ? Ne güzel işte kendini kaynanasına ve görüncesine ispat edecek 🙃 ✓Tekin: Abla senden korktuğu mu söylemiş miydim ?😳 ✓Gözde: Söylemene gerek yok ablacığım, ben biliyorum😎 ✓Metin: Cansu'ya söyledim de, bütün sene meşgulmüş abla😂 Gözde, Metin'in son attığı mesaja gülerek cevap vermeden geri çıktı. Ne de olsa o bir görümce adayıydı. Kaçsa da gelin hanımı yakalamak onun işiydi. WhatsApp dan çıkmadan önce Feyza'ya da özelden mesaj yazdı. ✓Gözde: Kuzucum bu gece nöbetin var mı ? ✓Feyza: Yok tatlım eve erken geçeceğim. ✓Gözde: Tamam o zaman akşama bize bekliyorum konuşmamız lazım. ✓Feyza: Tam saatinde oradayım.. Gözde telefonunu masasına bırakarak, yerinden kalktı. Sekreteri Kahküllüyüde alarak kesim ve dikim departmanına doğru indiler. İki hafta sonra ünlülerinde katılacağı büyük bir defile olacaktı. Daha önceden tedbirlerini alarak hazırlıklara başladıkları için neredeyse işleri bitmek üzereydi. Defile büyük ve ihtişamlı olacaktı. Öyle ki, ünlüler bir yana aralarında defileyi izlemeye gelen yabancı ajanslarda olacaktı. O yüzden bu defile herkes için önemliydi. Defiledeki elbiseler birçok kapıyı beraberinde açacağından dolayı, bütün markalar kendini gösterme peşinde oldukça iddialıydı. Sinsirella Sinem de bu durumun farkında olduğundan dolayı, işini hiç aksatmadan dikkatlice takip ediyordu. Ve bu durum Gözde'nin dikkatinden kaçmamıştı. Öyle ki Sinsirellayı kendinden önce dikim atölyesinde görünce duygulandı. Hemen yanında ki sekreterine doğru döndü. "Valla gözlerim doldu, şunda ki azime bakar mısın? Onu ilk defa böyle görüyorum." Dediğinde, Ayşe patronunun bu tepkisine hafif bir şekilde tebessüm etti. "Sekreterinin dediğine bakılırsa, evde bile elbiselerin çizimleri hakkında ondan bilgi alıyormuş. Sanırım onun için bu defile çok önemli.." Diyen kahküllü ile Gözde bu defa bakışlarını elbiseleri inceleyen Sinem'e doğru çevirdi. Neden böyle yaptığını az buçuk tahmin edebiliyordu. Bu defilede birinci olarak, kendisini annesine ispatlamak istediğini düşünüyordu. İçten bir şekilde gülümsedi. Sinem ile normalde pek anlaşamasalar da, onun bu tutumunu ve çabasını içten içe takdirde ediyordu. Adımlarını ileriye doğru atarak Sinem'in yanına giderken, içinden 'Umarım zıtlaşmadan bugünü güzel bir şekilde bitiririz' temennisi vardı… *** ~ GÖZDE ~ İş çıkışı eve dönerken Feyza'ya eve geçtiğime dair kısa bir mesaj attım. Otobüs sonunda durağa geldiğinde inerek mahalleye doğru yürürken, bizim apartmanın önünde ki gri araba, dikkatimi çekti. Oraya doğru yavaşça yürürken, arabadan inen Feyza ve Doktor Civanı görünce, bir an yakalanmamak için hızla kendimi ilerideki çınar ağacının gövdesine doğru saklandım. Efe hocanın karşısında, kızarıp bozaran arkadaşıma mı gülsem yoksa Feyza'nın kendisini eve bırakmasına müsade etmesine mi şaşırsam ? Karar verememiş, büyük bir şaşkınlık ve heyecanla izlemeye devam etmiştim. Doktor Civanımız, eğer Feyza'yı eve kadar getirmiş ise bu iş oldu demekti. Onlar konuşurken ben uzaktan ne kadar yakıştıklarını düşünüp, adeta bir anne edasıyla nazar değmesin diye, birkaç duâ okuyarak ileriye doğru hafif bir şekilde tükürerek üfledim. Biraz lama gibi tükürmüş olsamda, beni görmedikleri için sorun yoktu. Kısa bir süre daha konuştuktan sonra Efe,gülümseyerek arkasını dönüp arabasına bindi. Feyza'nın utandığını 1 kilometreden, elinde tuttuğu çantanın sapını sıkı sıkı tutmasından anlamıştım. Efe hoca eliyle görüşürüz der gibi Feyza'ya el salladığında, bizim kızda yeni gelin edasıyla tebessüm ederek kibarca el salladı. Daha düne kadar manavcı amca gibi olan Feyza, bugün adeta kendi özünü bulmuşçasına tebessüm ediyor, kirpiklerinin altından gözlerini süzerek bakıyordu. Yanımdan geçip giden Efe'nin arabasıyla kuala gibi yapıştığım ağacın arkasından sonunda gülerek çıkıp, arabanın ardından Leyla gibi bakan Feyza'ya doğru koştum. Ben yem görmüş tavuk gibi gülerek koşarken, Feyza hâlâ beni fark etmemişti. "Kız, Feyza.." "Hıı, geldik mi?" Verdiği cevaba elimde olmadan kahkaha attım. "He kuzum dünyaya indik." Diyerek, gülmemle anca kendine gelen Feyza, etrafına şaşkınca baktı. "Gözde sen ne zaman geldin?" "Efe beye bakmaktan, beni gördüğün mü var leylam" diyerek, yanağından makas alarak tekrar güldüğümde, Feyza da hafif bir şekilde koluma vurdu. "Sessiz ol biri duyacak." ELALEM diye bir örgüt vardı ki, İlluminatiden daha tehlikeliydi.. "Ay tamam olurum olmasına da, sen bana her şeyi en baştan anlatacaksın, yürü bakayım" diyerek koluna girdiğimde, Feyza bu durumdan oldukça memnundu. Apartmana girdiğimizde sensörlü lambayı yakıcaz diye Feyza ile kısa bir süre Afrika'nın yerel dansını yaparak sonunda lambayı gülerek yaka bildiğimizde, Feyza üzerini değişmek için evine giderken, bende aynı şekilde eve girerek üzerimi değiştirdim. On beş dakika sonra bize geldiğinde önce yemeğimizi yiyip, sonra tamamen bilgi alışverişi yapmak üzere beraber odama geçtik. Dinledikçe güldüğüm, sonunda birbirlerine açılan Feyza ve Efe'yi dinlerken, oldukça keyif almıştım. İkiside aynı liseli aşıklar gibiydi.. "Ee sen ne yaptın peki ? Yağız'ın Konu en son bana ve Yağız'a geldiğinde, öğle arasında edindiğim bilgileri dostuma anlatmak için yatağımdan hızlıca kalktım. Adeta bir avukat gibi dik durarak öğrendiğim tüm bilgileri hızlıca döküldüm.. "Stalklarıma göre; kız anayasasının 62. Maddesinin 3. Fıkrasına göre, malum kişinin sosyal medya hesabında sevgiliye dair hiçbir bulguya rastlanmamakla birlikte, söz konusu Sevdiceğimin sadece instagramı aktif ve ondan da sadece iki resmi kamuoyuna açık ve net gözükürken, içinde dişi sineğe bile yer verilmemiştir" diyerek bitirdiğimde, Feyza büyük bir gururla beni alkışlamaya başladı. "Kuzum benim tebrik ederim, sen stalklarda aşmışsın kendini. Harcanıyorsun buralarda" dediğinde, çoktan ikimizde gülme krizine girmiştik. Çaylarımızı tazeleyerek tekrar oturduğumuzda, bu sefer asıl konuyu ele aldık. Feyza üç gün sonra olacak düğüne Efe'nin bizimle geleceğini söylediğinde, onların baş başa gitmesini söylesemde Feyza'nın mükemmel fikriyle kararım anında değişmişti. Yağız'a doğru düzgün teşekkür edemediğim için bu bahaneyle Pazar günü olacak düğüne, benimle birlikte gelmesini rica edecektim. Bu kararı alırken o kadar çok mutlu olmuştum ki, gören sanki yarın nikah tarihi alacağım sanırdı. Ay hadi, o da olur inşallah.. *** Hani aile fertlerinden biri, teflon tavaya metal kaşıkla dokununca kalp krizi geçiren anne modeli vardır ya..? Hah işte, bende geç kalktım diye bu sabah onun gibi panik ve heyecanla uyanmıştım. Neyse ki, kurduğum alarmdan bir saat önce kalktım. Dün geceden hazırladığım elbisemi giyinip, hafif bir makyajla saçımı düzleştirdim ve babamın evden çıkması için odamda bir süre sessizce oyalandım. Bu durumu babama anlatamayacağım için ona yakalanmadan Emniyete girerek, Yağız'ın yanına gitmem lazımdı. Stalklarda çok iyi olduğumu düşünürsek eğer gizli ajanlıkta da başarılı olacağımı ümit ediyordum.. Babamın evden çıktığını dış kapının kapanma sesiyle anlamıştım. Hızlıca kolumdaki çantamla odadan kendimi dışarıya attığımda, koridorda babamı yeni uğurlayan annem ile karşılaştım. Beni görünce şaşıran annemin yüzündeki şaşkınlığa gülümseyerek, yanağını hızlıca öpüp mutfağa girerek kahvaltımı yaptım. İşin iyi kısmı artık erkenden yatıp yine erkenden kalka biliyordum. Bu durum benim için büyük bir başarı olsa da, asıl annem için büyük bir rahatlık olmuştu. Çünkü genel olarak uykuyu çok seven evlatlarıyla her sabah, annem uğraşmak zorunda kalıyordu. Kahvaltıdan sonra evden çıkarken, işimi garantiye alarak yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindim. Yoldayken Kahküllüye biraz gecikeceğimi haber verdiğimden oldukça rahattım. Yaklaşık yarım saat sonra Emniyetin önüne gelmiştim. Taksinin ücretini ödeyerek indiğimde, kapıda fazla oyalanmadan içeriye girdim. Güvenlik noktasından geçerken oradaki memurdan öğrendiğim PÖH departmanı için asansöre binerek ikinci kata çıktım. Neyse ki babamla aynı katta değildiler. Asansörde ki birkaç memura çaktırmadan asansörün aynasından saçıma başıma bakarken, mecbur asansörün ikinci katta durmasıyla indim. Asker formalı polisler etrafta dolanırken, benim gözlerim Yağız'ı arıyordu. Bana doğru gelen memur kadını görünce önüne geçerek gülümsedim. "Pardon, Yağız Komiser nerede acaba ?" Karşımdaki kadından bir cevap beklerken, arkama doğru bakarak dalması dikkatimi çekince hızla arkama doğru dönüp baktım. Yağız ve yanındaki arkadaşları aralarında bir şeyler konuşarak yürürken, Yağız'ın bu kadar güzel gülümsemesiyle ilk defa karşılaştığımdan dolayı gülüşüne maalesef ki bende takılı kaldım.. Yağız'ın asker formasıyla daha dikkat çekici ve yakışıklı olduğu gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarparken, sonunda kendime gelebilmiştim.. Arkamdaki kadının hâlâ aynı yerde dikildiğini fark ettiğimde, gözlerimi kıstım. Daha da önemlisi kadının bakışları Yağız'ın üzerindeyken, gözlerinin içinin parladığıydı. Yağız dan etkilenen hem cinslerimin çok olması azıcık moralimi bozarken, sinirle memur hanıma baktım. "O kem gözlerini ilerideki çocuklarımın babası olacak adamın üzerinden çekersen, çok sevinirim tatlım." Diyerek sessizce verdiğim ayarla, şaşkına dönen kadını umursamadan Yağız'a doğru hızla ilerledim. Sakin olmalıydım ! Önce Yağız'ın kalbine girip, daha sonra diğer kem gözlü kadınların icabına bakmalıydım. Yağız ile karşı karşıya gelmemizle, ikimizde aynı anda durduk. "Gözde.." Beni gördüğüne oldukça şaşıran Yağız, şu an karşımda o kadar tatlı gözüküyordu ki yanaklarını sıkarak sevmemek için kendimi zor tuttum. "Selam" gülümseyerek verdiğim selama karşı, bu sefer o da; "Selam.." Diyerek karşılık verirken, yanındaki arkadaşlarından sağ tarafında ki, uzun boylu çocuk bana bakarak gülümsedi. "Siz şu bankadaki hırsızı döven kadın değil misiniz ?" Diye soru sorduğunda, mahçup bir ifadeyle; "evet benim.." diyerek tebessüm ettim. Demek ki o olaydan sonra beni konuşmuşlardı… Çocuk başka birşey söyleyecekken Yağız'ın çocuğa 'kaybolun' der gibi yandan attığı kısa bir bakışla, genç çocuk daha fazla gülümsedi. "Oldu o zaman komiserim, biz gidelim artık.." diyerek yanındaki diğer arkadaşıyla birlikte uzaklaşırken, Yağız bu sefer sorgu dolu bakışlarını bana doğru çevirdi. "Bir sorun yok değil mi?" "Yoo hayır, ben sadece rahat bir şekilde sana teşekkür edemediğim için gelmiştim." Dediğimde, Yağız'ın boğazındaki adem elmasının hareket etmesiyle, yutkunduğunu anlamıştım. "Teşekkür edecek birşey yok. Biz görevimizi yaptık. Bu arada ayakta kaldın, vaktin varsa bir çay içelim ?" Teklifiyle gözlerim ışıldarken; "elbette olur" diyerek karşılık verdim. Bana eliyle buyur der gibi yolu gösterince, beraber yan yana yürüyerek odası olduğunu tahmin ettiğim odaya doğru girdik. Yağız kendi koltuğuna geçerken, bende hemen masanın önündeki deri koltuğa geçip oturdum. Kolumdaki çantamı çıkarıp yanıma koyarken, o da masasının üzerindeki telsiz telefonundan bir tuşa basıp, kulağına doğru götürdü. "Hasan abi, iki çay getirir misin ?" Diyerek telefonu kapattı. Ben ona bakarken o da ellerini masada birleştirerek bana baktı. "Şevket amca giyim ajansında çalıştığını söylemişti.." "Evet, ilk zamanlar grafiker tasarımcısı olarak çalışıyordum ama şimdi genel müdür yardımcısıyım." "Tebrik ederim." "Teşekkür ederim." Dediğim anda kapı iki kez tıklayınca sustuk. Yağız gür sesi ile; "gel" dediğinde, içeriye orta yaşlarda bir adam elindeki çay tepsisiyle birlikte girdi. Çayı ilk önce bana uzattığında; "çok teşekkür ederim" diyerek gülümsediğimde, "Eyvallah abi " "Afiyet olsun yiğidim." Diyerek odadan çıkan abinin ardından, çay tabağının yanındaki iki şekerden birini atarak karıştırdım. Yağız'ın da aynı şekilde tek şeker atıp çayını karıştırması, gülümsememe neden olmuştu. İkimizde çayımızı tek şekerli içiyoruz, bence evlenmeliyiz.. Çaylarımızdan bir yudum alıp bıraktığımız da, konuya girmek için Yağız'a tebessümle baktım. Yapabilirsin kızım, konuya direk dal ! “Aslında müsaitsen eğer, seni bu hafta sonu gitmem gereken bir düğününe kavalyem olarak davet edecektim.." Soruma şaşıran Yağız'ın, vereceği cevabı büyük bir merakla beklerken, bir yandan da o gün işi olmaması için içimden duâ ediyordum. Oturduğu yerde biraz daha dik oturur pozisyonuna geldikten sonra; "Aslında olabilir, pazar günü izinliyim." Dediğinde, içten bir şekilde gülümsedim. Ah, bir an gelemem diyecek diye çok korkmuştum.. "Tamam o zaman, pazar günü görüşürüz. Ben seni daha fazla meşgul etmeyeyim." Diyerek yerimden kalkarken, Yağız da benimle beraber kalktı. "Telefon numaranı alabilir miyim ?" Dediğinde, ona şaşkın bir şekilde bakakaldım.. "Yani, o gün haberleşebilmek için" diyerek konuya açıklık getirdiğinde. Sol omzumdaki Şeytan; "Yok canım ne gerek var, Gözde dumanla haberleşiyor.." diyerek kahkaha atarken, Sağ omzumdaki Melek ise; "yeter ki Aşk olsun, her türlü haberleşirsiniz.." diyerek, etrafında uçuşan kalplere baktı. Benim ise ilk işim, dışarıya çıkar çıkmaz kafama vurmaktı ! "Ah tabi, kusura bakma" diyerek, bana gülümseyerek uzattığı telefonunu hemen elime aldım. Heyecandan numaramı iki kez yanlış yazıp, sonunda düzgün yazmayı başararak geri uzattım. Adam da bu şapşal halimi anlamış olacak ki, hafif bir tebessüm ile beni telefondan bir kez çaldırıp kapattı. "Oldu o zaman, ben bu sefer gideyim" dediğimde, yanıma gelerek bana elini uzattı. "Tamam o halde, pazar günü görüşürüz." Gülümseyerek; "görüşürüz" diyerek, odadan çıktığımda. Heyecandan yere yapışmamak için hızlıca yürüyerek, kendimi asansöre zor attım. O kadar heyecanlı ve mutluydum ki, önde ki memura; "şuradan bir Yeni Zelanda alır mısınız.." Diyesim gelmişti. Tek sorun pazar gününü sabır ederek beklemekti. Gel de bekle şimdi... *** B Ö L Ü M |
0% |