@hayalperestanka
|
Kahvaltıdan hemen sonra Babam toplantı için Emniyete giderken, Metin ve Tekin de arkadaşlarıyla buluşmak için dışarıya çıkmıştı. Benim ise pazar günümü sessiz bir şekilde evde tamamen dinlenerek geçirmek için annemi de ikna edip Gülten teyzeme yollamam yeterliydi. İşte o zaman ev tamamen bana kalırdı ! . 1 SAAT SONRA "Bitti anne süpürdüm her yeri" diyerek, annemin yanına kanepeye attım kendimi. Annem ise istifini hiç bozmadan televizyondaki yemek programını izlerken; "aferim yavrum" diyerek programını izlemeye devam etti. Buna da şükür. Hiç olmazsa annemden taktir alabilmiştim. Bırakın annemi evden göndermeyi, birde evin bütün işlerini ben yapmıştım. Ah şansım ah... Ev işi yapmanın yorgunluğuyla kanepedeki yastığa sarılmış, gözlerimi tam kapatmışken kapı zilinin çalmasıyla gözlerimi tekrar açmak zorunda kaldım. Yok anam yok, bir daha büyük konuşursam iki olsun ! Şansıma saydırarak ayağa kalkarken sanırım annem bu halime acıdı. "Dur yavrum ben bakarım" diyerek kapıyı açmaya gittiğinde, arkasından kocaman gülümsedim. "Annem benim ya, Allah razı olsun." Diyerek yine tam gözlerimi kapatmış, uyku moduna girerken bu sefer de annemin sesiyle gözlerimi tekrar açmak zorunda kaldım. "Gözde bak, kimin davetiyesi geldi." Merak ediyor muydum ? Kesinlikle hayır. Annem tekrar yanıma oturduğunda elindeki davetiyeyi açarak sesli bir şekilde okudu. "Siz değerli dostlarımızı bu özel günümüzde yanımızda görmekten onur duyarız. Turgut & Melda.." Duyduğum isimle kapatmamayı zorladığım gözlerim anında açılmıştı. "Hangi Melda ?" Diye merakla sorduğumda, annem davetiyeyi elime verdi ve televizyona bakıyormuş gibi yaptı. "Karşı binadaki Aynur'un kızı Melda. Hani şu senden iki yaş küçük olan" diyerek bana laf soktuğunda, elimdeki davetiyeye kinayeli bir bakış atarak orta sehpaya doğru attım. "Ay Haspam ! Daha dünkü sümüklü, bugün evleniyormuş" dediğimde, annem hemen avukat moduna geçti. "Sümüklü mümüklü, sonuçta bulmuş mu koca bulmuş. Hem kıskanma kızı, daha geçenlerde gördüm maşallahı vardı." Deyince, bende uyku muyku kalmadı. Dış görünüşü belki güzel olabilirdi ama kesinlikle karakteri çirkin bir kızdı... "Ay aman ne kıskancam onu. Çocukken de hiç sevmezdim zaten" diyerek bende annem gibi önüme döndüm. Bir süre televizyona boş boş bakarak izlerken annem demez mi; "gideriz düğününe" diye. Anında gözlerimi devirdim. "Ne gerek var anne, zaten sevmiyorum kızı." "Olur mu kızım öyle şey ayıp olur. Hiç mi bir şey öğrenmedin sen benden. Sen gelmek istemiyorsan gelme, biz babanla gideriz." Dedi an da, imalı bir şekilde gülümseyerek anneme baktım. "Öğrenmez olur muyum annem. Geçen yaz tanık olduğum yüzlerce düğünden, tek bir şey öğrendim ben" dediğimde, annem büyük bir merakla; "neymiş o ?" Diye sorduğunda gülümsedim. "Ne olacak, erik dalı gevrektir giden bizim çeyrektir.." Çok haklı bir konuya parmak bastığımda, benimle birlikte annem de oldukça gülmüştü. Doğruya doğru şimdi sonuçta olan bizim çeyreklere oluyordu. Bir süre sonra annem yine televizyondaki ustanın yaptığı böreği izlemeye devam ederken, bende cebimdeki telefonumu çıkarıp Feyza'ya mesaj yazdım. Gönderilen Mesaj: Doktor Cevriyem: Kuzu sanırım biz bu dünyaya sap geldik, sap gideceğiz... Diyerek yazıp gönderdiğimde hâlâ oldukça şaşkındım."Şuna bak ya, o bile evleniyor" diye kendi kendime mırıldandığımda, malesef ki annemin radarına çoktan girmiştim. "Yani evde kaldığını kabul ediyorsun artık" diyerek güldü. Resmen gelen taliplerimi beğenmediğim için bana alttan alttan laf sokuyordu. Sanki beyaz atlı prens geldi de, biz beğenmedik... Hadi kızım Gözde, çevir kazı yanmasın! "Ne alakası var ? Benim hayallerim başka.." Ben işin içinden çıkmaya çalışınca bu sefer annem sinirle homurdandı. "Ah anam ah biz böylemiydik, şimdiki kızların hayalleri de bir başka." Diye ağıt yakan annemin bu haline kıkırdayarak, merak ile sordum. "Neymiş şimdiki kızların hayali ?" Annem sanki bu sorumu beklermiş gibi anında patlattı bombayı. "Bizim zamanımızda kızların tek hayali 'Singer Dikiş' makinasıydı ama şimdiki kızların hayalleri de farklı anam. Denizde yat, karada kat, ahırda at, faturalı hat, kaynanasız hayat. Oh ne ala memleket, yan gel yat.." Dediğinde, kendimi tutamayıp kahkahalara boğuldum. Gülmekten karın boşluklarım ağrımaya başlayınca kendimi sakinleştirerek, derin bir nefes aldım. "Yalnız anne, nasıl her konuyu kendine özgü yorumluyorsun? Gerçekten merak ediyorum." Tam da o esnada yemek programına reklam girince annem bir anda gözlerini kısarak bana döndü. Hah şimdi tam da reklamın sırasıydı. "Sen annenle dalga mı geçiyorsun?" Diyerek hemen dibindeki terliğe doğru uzanınca o an açıklama yapmayı bir kenara bıraktım. Çünkü o anda toto korkusundan salondan Gelen Mesaj: Doktor Cevriyem: İşte ya! Nasıl da anladı uyuz olduğumuz birinin evlenecek olduğunu. Zeki kızçem benim. Mesaj atmayı bir kenara bırakıp 'Kim? Nerede? Nasıl evlenebiliyor acaba?' Muhabbetini yapmak için telefon numarasını tuşladım. Dikkatinizi çekerim bizimkisi gıybet değil, tamamen saf ve iyi niyetli bir muhabbetti... *** Öğle vakti gelip çatmış ve sonunda annem; "Gözde, biz Gülten teyzenle Aynur'a hayırlı olsuna gidiyoruz." Diye seslenerek evden çıkarken; "aman hemen koşun hayırlı olsuna" diye, arkalarından söylenmekle yetinmiştim. Daha sonra ise sırf bu anın keyfini bozmamak adına, gülümseyerek kendimi salonun geniş kanepesine doğru attım. Akşama daha çok vardı ve Feyza da bir saate anca evde olurdu. O zamana kadar televizyondaki programlara bakabilirdim. Magazin programını açıp kucağımdaki cips kasesinden bir avuç alıp ağzıma attım. O esnada dış kapının hızla açılıp sert bir şekilde kapanmasıyla, ağzımdaki cips korkuyla boğazımda kaldı. Hızla sehpadaki suyuma uzanıp kafama diktim. Su sayesinde rahatlayan boğazımla oturduğum yerden kalkmadan "ne oluyor be !" Diye şaşkın bir şekilde bağırdım ama Yatağına yüz üstü uzanan kardeşim "yok bir şey abla !" Diye sinirle bana karşılık verdiğinde, karşımda Metin'i görmeyi beklerken sadece Tekin'i görmem ile şaşırdım. Çünkü genel de çok çabuk sinirlenen Metin, her şeyi şakaya vuran ise Tekin olurdu. Hemen şefkatli abla moduna girerek elimde tuttuğum terliği hızla ayağıma geçirdim ve yatağının %90'nı kaplayan Tekin'in, küçük bir boşluk bıraktığı yere göz devirerek oturdum. "Paşam, neyin var senin?" Diyerek saçıyla oynamaya başladığımda, sorum tekrar havada asılı kalmıştı. Baktım bu kibarlıktan anlamıyor, hemen sinirlenmeye başlayan abla moduna geçtim. Kısa saçlarını bu sefer okşamak yerine, yavaş bir şekilde tutup çektim. "Ahhhh saçım !" Diye acıyla bağırarak, kafasını kaldırıp bana baktı. Tamam, belki biraz elimin ayarını kaçırmış olabilirim... İşaret parmağımı ciddi bir şekilde ona doğru salladım. "Neyin var hemen söylüyorsun yoksa herkesten sakladığın yıllık abur, cubur zulanı şimdi patlatırım." Dediğimde sanırım tehdidim işe yaramış olacak ki, Tekin dehşetle bana baktı. "Bakma hiç öyle, biliyorsun kafam atarsa yaparım" diye tekrar gözdağı verdiğimde, bu sefer oflayarak dile geldi. "Bugün basketbol antrenmanında kaptanlık seçimi vardı o kadar çabaladım ama kaybettim." Dedikten sonra kafasını dizlerime koyarak tavanı izledi. Meselenin bu kadar küçük ve gereksiz olmasına gözlerimi devirirken, bu durumu Tekin'e çaktırmadım. Gülümseyerek tekrar saçını okşadım. "Sen üzülme, asıl koçunuz senin gibi yetenekli birini kaybettiği için üzülsün" dediğimde, Tekin anında gözlerini tavandan çekip bana baktı. "Dimi be ! Koç kaybeder." Diye gaza gelen kardeşimin bu haline "elbette" diyerek gülümsedim. O an da aklıma diğer paşamın yokluğu geldi. "Bu arada Metin nerede?" Tekin sorumla birlikte gözlerini devirip, dizlerimden kalkarak yanıma oturdu. "Cansu'nun yanında" diye sorumu cevapladığında, hayretler içerisinde Tekin'e baktım. "Onlar hâlâ sevgililer mi ?" Diye sorduğum soru karşısında, Tekin içten bir şekilde gülümsedi. "Valla abla, o yaptığın şeyden sonra bende ayrılırlar diye bekledim ama birbirlerine nasıl aşıklarsa artık, kız ağzını açıp tek bir laf bile etmemiş." Bu sefer gözlerini deviren bendim. "Abartma be, alt tarafı biraz toz aldırdım." Tekin bu çemkirmeme karşı kahkahalarla gülerken, bende onun bu haline gülümsedim. Tamam, bir tek toz aldırmamış olabilirim ama benim ne suçum var ki ? Bu durum tamamen onun şanssızlığıydı.. Bundan iki hafta önce, yine pazar günü evde dinlenme hayalleri kurarken annem beni yine ev temizliğine maruz bırakmış ve ne şanstır ki müstakbel gelin adayımız o gün çat kapı bize ziyarete gelmişti. Sonuçta yanlış zamanda gelen o'ydu. Ben sadece bir görümce olarak iş yapabiliyor mu, yapamıyor mu diye kontrol etmiştim.. Gerçi annem sonra dan kıza çok iş yaptırdım diye bana kızmış, Metin ise üç gün benimle konuşmamıştı ama ne yapayım, nedense o burnu havada olan Cansu'ya hiç mi hiç ısınamamıştım. Bak aklıma geldi yine sinirimi bozdu haspam. Ben tam bu düşüncelere dalmışken Tekin'in "abla" diye seslenmesiyle kendime geldim. "Söyle paşam" diyerek ona baktığım da, içten bir şekilde gülümsedi. "Bilirsin, normalde yağcılığın alasını yaparım ama bugün ayrı bir yapasım var. İyi ki benim ablamsın" dedikten hemen sonra boynuma sıkıca sarıldı. Bu şapşal ama bir o kadar da sevimli olan tepkisine karşı gülümsedim. "Sen de benden bunları her zaman duyamazsın ama sen de iyi ki varsın." Diyerek, bende ona sıkıca sarıldım. Biz sarılırken ardımızdan gelen "Sen ne zaman geldin?" Diye sorduğumda, gözlerini kıstı. "Daha yeni geldim." Sesindeki kıskançlık daha fazla gülümsememe neden olurken; "iyi bari, kıskanma sen de gel" diye bu sefer kollarımı ona doğru açtım. Ama Tekin haylazı Metin den önce yine kollarımın arasına girdi. "Yo gelme sen ! O şuan sadece benim ablam" diyerek Metin'e dil çıkardığında, bu komik hallerine daha fazla dayanamayarak kahkaha attım. Tekin'in bu tepkisine karşı, Metin daha fazla gözlerini kıstı. "Sana mı soracağım? Kay kenara !" Diyerek Tekin'e diklenip, o da diğer taraftan yanıma gelmiş ve uzun boyunun avantajıyla ahtapot gibi boynuma sarılmıştı. Her zaman olmasa da işte bizde bazen bu şekilde çatlak kardeşlerim ile romantik anlar yaşayabiliyorduk. "Ay tamam durun, boğuldum." Yaşları her ne kadar onsekiz olsa da, okulun basketbol takımında oynadıkları için boylarının ve cüsselerinin maşallahı vardı. Üçümüz de ayrılırken hâlâ birbirimize bakarak gülümsüyorduk. O esnada aklıma gelen "aç mısınız ?" sorusunu sesli bir şekilde sordum. İkisi de aynı anda "kurt gibi !" Diye bağırınca gülümsedim. Siz ne zaman toksunuz ki? "Annem evde yok ama buzdolabında bir tencere sarma var." Diyerek ayağa kalktım. Amacım kibarlık yapıp onlara sofra hazırlamaktı ama gel gör ki, bizim öküzler hâlâ öküzdü... Sarma deyince neredeyse kendi cüsselerini unutup aynı anda kapıdan çıkmaya çalışınca, her ikiside adeta bir sümük gibi yere yapıştı. "O sarmalar benim" diyen Tekin, elleriyle Metin'in saçını çekerken Metin; "lan ! Çekmesene saçımı" diyerek, Tekin'in sol bacağını ısırdı. Şunlara bak, daha bir dakika önce bana sarılmak için kapışan davarlar, şimdi yaprak sarmaları için kapışıyordu. Bunlar kardeş değil, bildiğin kalleşti... Metin ve Tekin parkeye yapışmış bir şekilde hâlâ boğuşmaya devam ederken, onlara üstten kinayeli bir bakış atıp, kenardaki boşluktan geçerek kapıdan çıktım. Sorun; Sonuç ise; B Ö L Ü M |
0% |