Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️


***


~YAZARDAN~


Tekin sakin bir tavırla Pelin hanımı evde beklemesi için zar zor ikna ederek gönderirken Eylül ısrarla; "bende geleceğim" deyince, peşinden gelmesine müsaade etti. Koşturarak mahallenin arka sokağında olan parka doğru giderken, Eylül de hemen arkasında onu takip ediyordu.


Parka girdiklerinde ikiside aynı anda durup etrafa baktı. Ailesiyle oynayan bir kaç çocuk dışında kimse yok gibi gözüküyordu. Tekin bu sefer park kısmından çıkarak yürüyüş alanına geçti. Eylül de sessiz bir şekilde onu takip ediyor, endişeyle etrafına bakarak kardeşini arıyordu. Bugün hem annesinden hemde kardeşinden büyük bir özür dilemesi gerekiyordu. Öğrendiği gerçekler vicdanına ağır geliyorken, olaylardan bihaber sadece annesini suçlamış ve agresif tavırlarıyla deyim yerindeyse kadıncağızın burnundan getirmişti..


Oysa ki annesi suçsuz olduğu halde çocukları da üzülmesin diye eşinin yaptığı ahlaksızlığı örtbas ederek, sessiz kalmıştı. Eylül en başından beri bu durumlardan bihaberken, ablasından daha duygusal olan Erdem ise anne ve babasının tartışmasına istemeden de olsa şahit olarak bütün gerçekleri en başından öğrenmişti.


Sırf annesi üzülmesin diye o da ablasına birşey dememiş ve bu sırrı küçük yüreğinde beş ay boyunca saklamıştı. Kim bilir belki gerçekleri öğrenmek ağır gelmiş, ablası da onun gibi hissetmesin istemişti ama bugün annesinin maruz kaldığı suçlamalara artık daha fazla dayanamamıştı.


Ablasının da gerçekleri bilerek söylediği sözlere pişman olmasını istedi.. Ama gerçekleri söylemenin karşılığını pişmanlık olarak beklerken, tam tersi ablasının tokadını yüzünde hissettiğinde, küçük kalbi kırılmış ve ağzından istemeden ağır sözler çıkmıştı. Eylül öğrendiği gerçeklerle kendisini evden dışarıya zor atarken, Erdem de ablasına söylediği sözlerden dolayı evden çıktığını düşünerek üzüldü. Annesi Pelin hanım elini yüzünü yıkamaya lavaboya giderken, o da fırsattan istifade evden çıkıp dün keşfettiği parka doğru yürüdü.


Tekin ve Eylül koşu yolunda etraflarına bakarak telaşlı bir şekilde yürürken, Tekin ilerideki ağacın gövdesinde oturan çocuğu fark edince gülümsedi. Yanında yürümeye devam eden Eylül'ün kolundan tutup durdurduğunda, Eylül şaşkınca Tekin'e doğru baktı.


"İşte bak, orada" diyerek eliyle gösterdiği yere bakan Eylül, ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesini büyük bir rahatlıkla verdi. Genç kız bir an önce kardeşine gitmek için ileriye doğru adım attığında, Tekin tekrar kolundan tutarak durdurdu.


"Eylül, izin ver biz erkek erkeğe biraz dertleşelim. Sen eve git annene haber ver. Konuştuktan sonra ben Erdem'i eve getiririm."


Eylül kısa bir süre kardeşine baktıktan sonra itiraz etmeden; "peki" deyince, Tekin hafif bir şekilde tebessüm etti. Sanırım huysuz şirine, uysal şirine olmaya başlıyordu..


Tekin genç kızı ardında bırakarak ileriye doğru yürürken, elindeki yapraklarla oynayan Erdem, tepesinde beliren gölge ile birlikte kafasını yukarıya doğru kaldırdı.


"Selam ufaklık.." Erdem bir kaç gün önce evlerine gelen Tekin'i karşısında görünce, şaşırsada belli etmedi. Sessiz bir şekilde; "selam" diyerek karşılık verdi ve elindeki yaprağıyla oynamaya devam etti. Tekin ise daha fazla çocuğun tepesinde dikilmeye bir son verip, o da Erdem gibi sırtını ağaca dayayıp ayaklarını uzatarak oturdu.


"Annen ve ablan her yerde seni arıyor, çok merak ettiler." Diyerek, konuya girip onunla konuşmaya çalıştığında en nihayetinde istediği olmuş ve Erdem'in dikkatini çekebilmişti. Erdem ablasının onu aradığını duyunca bu sefer saklayamadığı şaşkınlığıyla beraber hızla Tekin'e doğru döndü.


"Ablam eve geldi mi?"


"Geldi tabi, sen ne sandın ?"


"Bir daha gelmez sandım."


"Niye peki ?" Diye sorduğunda, küçük çocuk üzgünce tekrar önüne doğru döndü. "Kavga ettik, bana tokat atınca bende sinirlendim. Ona abla olmayı beceremiyorsun diye bağırdım.."


Tekin küçük çocuğun pişmanlığını görünce hafif bir şekilde gülümsedi. Elini uzatarak Erdem'in kısa saçlarını karıştırdı.     


"Ablanın öfkesi sana değil ki, merak etme eve gidince barışırsınız" dediğinde, Erdem üzgün bir ses tonuyla; “umarım" diyerek cevapladı.


Tekin bu sefer konuyu biraz dağıtıp, Erdem'in moralini düzeltmek için; “bak ne diyeceğim sana, yarın parkta halı saha maçı yapacağız. Senin yaşlarında bir arkadaş daha gelecek ismi Furkan, çok iyi çocuktur arkadaş olursunuz belki ha ?"


Erdem gelen davet ile memnun olmuş bir şekilde gülümsedi. "Olur çok isterim." Tekin, sonunda az da olsa Erdem'i tebessüm ettirebildiği için oldukça memnundu. Tam, ‘hadi o zaman artık eve gidelim' diyecekken, önlerinden geçen bir baba ve oğlunun konuşmalarına şahit olunca sustu. Küçük çocuk babasının elini tutarak yürürken, az önce babasının ağaçta kalmış kediyi kurtarmış olmasından büyük bir gurur duymuş ve yüksek sesle;


"Baba sen benim KAHRAMANIMSIN!" Diyerek adeta haykırmıştı. Baba ve oğul birbirleriyle güzel sohbet ederek Tekin ve Erdem'in önünden geçip giderken, Tekin içinden; 'tamda sırasıydı' diyerek bakışlarını hızla yanındaki çocuğa çevirdi.


Küçük bir çocuk babasının kahramanlığıyla gurur duyup mutlu olurken, diğer yandan başka bir


çocuk babası yüzünden kırılmış olan kalbinin parçalarını süpürüyordu. Tekin, Erdem'in giden baba ve çocuğun ardından baktığını görünce üzüldü. Şimdi ne söylese telafisi olurdu ki ? Erdem ise aklına takılan sorunun cevabını bulamayınca, merak ile Tekin'e döndü.


"Tekin abi ?"


"Söyle koçum"


"Çocukların kahramanı, illa babaları mı olur ?"


Tekin küçük çocuğun sorduğu soruyla elinde olmadan yutkunurken, aklına gelen güzel anısıyla gülümsedi. "Elbette hayır. Kahramanlık hak edenlerin ünvanıdır.." dediğinde, küçük çocuğun gözünden geçen pırıltıyı görür gibi olunca içinden ona anısını anlatmak geldi.


"Hem biliyor musun, benim ve kardeşimin de ilk kahramanı babamız değil.."


Erdem hafif bir şaşkınlıkla; "gerçekten mi ?" Diye sorunca, Tekin hafızasına düşen görüntülerle birlikte içten bir şekilde gülümsedi..


***


Loading...
0%