Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. Bölüm

@hayalperestanka

~ 7 SENE ÖNCE ~


Selma hanım, çocuklarının bitip tükenmeyen saçma kavgalarına bir güne daha gözlerini açtığında, gece aldığı karardan oldukça emindi. Geçen hafta babaları Şevket beyin iznine göre kararlaştırdıkları vapur gezisine bugün gideceklerdi.


Ama gel gör ki, Gözde ve ikizler yine saçma sapan bir nedenle kavgaya tutuşmuştu. Sabah kahvaltısını


ailecek yapıp, sofrayı kaldırırken çocuklar hazırlanmak için odalarına tam geçerken Selma hanım kendinden emin bir şekilde; "siz nereye?" Diye sordu.


İkizler birbirine şaşkınca bakarken, Gözde gayet normal bir şekilde; "geziye gitmiyor muyuz?" Diye sorduğunda, Selma hanım çocuklarına gülümseyerek baktı.


"Size eğer bir daha kavga ederseniz ceza vereceğimi söylemiştim, hatırladınız mı?" Kollarını birbirine bağlayarak sorduğu soruya, Gözde ve ikizler birbirine bakıp aynı anda; "evet.." diyerek onayladı.


Selma hanım, bu defa kendinden emin bir şekilde; "işte size ceza, üçünüzde evde kalıyorsunuz ve Gözde sen kardeşlerinin sorumluluğunu bu sefer düzgün bir şekilde alıp onlara bakıyorsun." Demiş ve ardından bakışlarını ona şok gözlerle bakan ikizlerine doğru çevirmişti.


"Ve siz, uslu bir çocuk olup biz eve gelene kadar ablanızın sözünden çıkmıyorsunuz." İtiraz dolu sesler hemen yükselmişti.


Şevket bey ise evlatlarının bu durumuna daha fazla dayanamayarak, eşine doğru döndü.


"Selma hayatım.." diyerek başladığı sözler çocuklarının ümidini arttırırken, Şevket bey Selma hanımın keskin bakışlarına maruz kaldığı anda, gece kanepede yatacağını anlayıp kurduğu cümlesini; "ben seni arabada bekliyorum." Diyerek Guinness rekorlar kitabına girecek kadar hızlı 'U' dönüşü yaparak, evden çıkmıştı. Ve bu durumda çocukların uzanacağı son dalda kırılmış oldu.


Gözde evde kaldığına değil de çocukların sorumluluğunu aldığı için sinirlenirken, Metin ve Tekin ise her gün kavga ettiği ablalarıyla tek kalacakları için öfkeliydi.


Selma hanım koluna çantasını takarak aşağıda bekleyen eşinin yanına giderken, Şevket bey oturduğu şoför koltuğunda oldukça gergindi. Selma hanım apartmandan çıkıp arabaya doğru giderek ön koltuğa oturduğunda, Şevket bey içindeki tereddüt ile arabayı çalıştırmadan önce eşine doğru döndü.


"Selma, biz şimdi ciddi ciddi çocukları evde bırakıp


gezmeye mi gidiyoruz?"


"Evet hayatım öyle yapıyoruz. Hem kızımız artık çocuk değil, on sekiz yaşında ve artık tam anlamıyla kardeşlerinin sorumluluğunu almayı öğrenmeli."


"Ben emin değilim."


"Ama ben çok eminim, sen içini ferah tut. Fırsat vermeliyiz ki kardeş olmayı öğrensinler."


Şevket bey, kendinden bu kadar emin konuşan eşinin bir bildiği vardır diyerek sessizce kafasını sallayarak eşini onayladı. Arabayı çalıştırıp son kez apartmana bakarak mahalleden uzaklaşırken, tek temennisi eve döndüklerinde çocuklarının hepsini sağ salim bulmaktı.


Gözde televizyon başında, izleyebilecek bir şeyler ararken şimdiden oldukça sıkılmıştı. İçinden; ‘keşke Feyza evde kalsaydı’ diye geçirdi. Ama maalesef ki, Feyza dün ailesiyle birlikte babaannelerine


gittiği için evde yoktu. Metin ve Tekin ise yarım saattir odalarında boş boş oturmanın verdiği can sıkıntısıyla uzanırken, sonunda Metin'in aklına gelen parkda basketbol oynama fikri Tekin'in de hoşuna gidince, odalarından çıkıp ablalarının yanına salona doğru geçtiler. Tekin masum bir şekilde; "abla" dediğinde, Gözde bakışlarını televizyondan çekmeden bıkkın bir şekilde; "ne oldu ?" Diye sordu.


İçinden; 'kesin yine beni delirtecek şeyler isteyecekler' diye düşünsede, bu sefer Metin öne atılarak;"abla biz parkda basketbol oynayabilir miyiz ?" diye izin istediğinde, Gözde uzandığı kanepeden yavaşça doğruldu. Sessiz ev Gözde'nin işine gelirdi..


"İyi peki oynayın ama bir saat geçmeden evde olacaksınız ve bana haber vermeden başka bir yere gitmek yok, anlaşıldı mı ?" Diye sorduğunda, Metin ve Tekin hızla başlarını sallayarak; "anlaşıldı.." diyerek onayladı. Çocukların itiraz etmeden onaylamasıyla birlikte bu defa Gözde; "tamam izin verdim." Diyerek, tekrar kanepeye doğru uzandı.


İzin almanın mutluluğuyla Metin hemen kapıda spor ayakkabılarını giyerken, Tekin de babalarının verdiği harçlıklarla aldıkları basketbol topunu almak için balkona doğru koştu. Topu alarak tekrar içeriye girdiğinde Gözde; "sakın yere sürme, dikkat et" diye uyardığında Tekin; "tamam" diyerek dikkatli bir şekilde dış kapıya doğru koştu.Topu kardeşine vererek o da ayakkabılarını giyerken, ardından kapıyı kapatarak beraber parka doğru koşturdular.


***


Geçen saatin farkına guruldayan karnıyla fark eden Gözde, yerinden kalkıp mutfağa geçti.


Annesi gezmeye gidecekleri için bir şeyler hazırlamadığından dolayı haliyle dolapta yemek de yoktu.


"Aç kurtlar birazdan acıktım diye başımın etini yerler.." Diye söylenerek, en kolayından hem kendisinin hemde kardeşlerinin çok sevdiği salçalı makarna yapmak için kolları sıvadı.


Yaklaşık yarım saatte makarnayı yapan Gözde, kardeşlerinin hâlâ eve gelmemesiyle birlikte iyice endişelenmişti. Mutfaktaki işini bitirip ellerini kurulayarak çıkarken, çocukların mahalleye girip girmediklerini anlamak için salonun balkonuna doğru çıktı. Esen hafif rüzgarla uçuşan saçlarını geriye doğru atarken, bakışlarını mahallenin girişine doğru çevirdiğinde sonunda gelen kardeşlerini gördü.


Ama ters giden bir şeyler var gibiydi..


Metin, Tekin’in kolunun altına girmiş yürürken, her ikisi de bir yandan gözlerini siliyordu. Gözde kardeşlerini o vaziyette görünce aklına bin bir türlü gelen sahneyle birlikte, hızla balkondan içeriye girip evin anahtarını da alarak kendisini dışarıya doğru attı. Apartmandan çıkıp kardeşlerine doğru hızla koşarken bir yandan da;


"Metin ! Tekin !" diyerek bağırıyordu..


Ablalarının onlara doğru geldiğini gören çocuklar, yerlerinde sabit dururken Gözde'nin seslenişiyle bu sefer daha fazla ağlamaya başladılar. Gözde sonunda  kardeşlerinin karşısına geçtiğinde dehşetle onlara baktı. Hızla tek tek bir yerlerine bir şey olup olmadığını incelerken Tekin'in dizindeki yarayı, Metin'in ise sol kaşının kanadığını gördü.


"Ne oldu size böyle ?" Elinde olmadan bağıran Gözde, oldukça korkmuştu.


Tekin hıçkırarak ağlamaktan konuşamazken, Metin daha sakin bir şekilde ablasına durumu anlatmaya başladı. "Abla biz Tekin ile basketbol oynuyorduk sonra bizden büyük çocuklar geldi, topumuzu zorla isteyip bizi sahadan atmak istediler. Ben topu vermek istemeyince çocuk önce bana tokat attı. Sonra da Tekin beni korumak için önüme geçip çocuğa vurunca, onu da döverek yere düşürdüler.." Gözde duydukları karşısında sinirden kızarırken, hıçkırığını bastıran Tekin; “abla topumuzu da aldılar.." Dediğinde, Gözde sinirle sağ elini yumruk yaptı.


"Metin al şu anahtarı, Tekin ile beraber eve geçip üzerinizi değiştirin. Ben geliyorum hemen." Kardeşlerinin arasından hızla geçerek giderken Metin ve Tekin aynı anda ablalarının arkasından seslendi."Abla nereye gidiyorsun ?" Diye sorduklarında, Gözde sinirle arkasını döndü.


"Sizi ilgilendirmez ! Eve geçin hemen." Diye tekrar bağırarak, yoluna devam etti. Metin üzgün bir şekilde önüne dönerken; "hadi Tekin yürü" dediğinde, Tekin gözyaşlarını iki eliyle hızla sildi.


"Nereye gidiyor sence, topumuzu almaya mı?" Diye sorduğunda, Metin sinirlendi.


"Ablamın bizi düşündüğü falan yok kas kafa !" Dediğinde, bu sefer Tekin sinirlendi.


"Görmedin mi az önce bizim için ne kadar endişelendi ! Sen merak etmiyor musun ?" diye bağırdı.


Tekin ve Metin doğduklarında, ablalarının hiç mutlu olmadığını ailesi ve çevresinden duyarak


büyüdükleri için Gözde'nin onları hâlâ


istemediğini ve en önemlisi sevmediğini düşünüyorlardı. Gereksiz kavgaları aslında onların ablalarına saygı duymadıkları, Gözde'nin ise kardeşlerine karşı sevgisini tam anlamıyla sunmadığından kaynaklıydı..


Tekin, Metin'e bağırdıktan sonra hızla arkasını döndü. Acıyan dizini tutarak ablasının peşinden yavaş bir şekilde gitmeye başladı. Tek merakı


ablasının onlar için bir şey yapıp, yapmayacağını kendi gözleriyle görmekti. Metin yürümekte zorlanan kardeşinin ardından üzgünce bakıp iç çekti. Kardeşi tam bir inatçıydı.


Metin bu görüntüye daha fazla dayanamamış ve Tekin'in yanına koşup tekrar kolunun altına


girerek, kardeşinin daha hızlı yürümesine yardımcı olmuştu. Tekin peşinden gelen kardeşine bakarak gülümseyince, Metin gözlerini kaçırdı.


"Böyle gidersen ablama yetişemeyeceksin. Yoksa ben hâlâ ne yapacağını merak etmiyorum" diyen çocuk, duygularını saklamakta oldukça ustaydı.


Mahallenin girişine doğru hızla yürüyen ablalarının ardından yetişmeye çalışan ikili, Gözde'nin parkın olduğu sokağa değil de, tam ters istikamette olan Tekvando salonuna girdiklerini gördüklerinde, her ikiside büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı.


Metin kardeşine öfkeyle bakıp;"al işte gördün mü, antreman yapmaya gitmiş." Dediğinde, Tekin bu azarla boynunu bükünce Metin daha fazla uzatmadı. Çünkü o da şuan büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. "Hadi yürü eve gidelim.." diyerek tekrar kardeşinin kolunun altına girerken, ileriden gelen ablalarının sesleriyle ikilinin bakışları tekrar salonun kapısına doğru döndü.


"Beni takip edin kızlar !"


Gözde arkasına onun gibi Tekvandocu olan kızları alarak, hızla parkın olduğu sokağa doğru ilerledi. Metin ve Tekin ise  ablalarına ve onun ardından hızla takip eden kızlara şaşkınca baka kalmıştı.


Gözde en önde üzerlerindeki tekvandocu kıyafetleriyle onu takip eden dokuz kız ise hemen arkasında, parka doğru giderek adımlarını basketbol sahasına doğru çevirdiler. Parkta spor yapanlar ayrı, yürüyüş yapanlar ayrı, herkes sanki Charlie ve Meleklerine bakar gibi şaşkınca Gözde ve hemen ardından gelen  kızlara bakıyordu. Sahanın içinde birkaç erkek basketbol oynarken, sahanın diğer tarafında birkaç kız ise onları izliyordu. Gözde sahanın kapısını tekmeleyerek açıp içeriye kızlarla beraber girince, basketbol oynayan çocuklar bir anda durup gelenlere baktı. O anda potaya vuran top ileriye zıplayarak Gözde'nin ayağına kadar yuvarlanırken, Gözde ayağını kaldırıp gelen topu hemen tuttu.


Yere eğilerek topu eline alırken gülümsedi.


"Bu top sizin mi ?" Diye ilerideki çam yarmalarına doğru seslendi. İçlerinden en yapılı olan çocuk, havalı bir şekilde öne birkaç adım attı. "Evet güzellik benim, istersen beraber oynayabiliriz" dediğinde, Gözde'nin yüzündeki gülümseme bir anda söndü. Bu çocuğu tanıyordu..


Okullarının biraz ilerisinde olan Erkek Meslek Lisesinde okuyan zibidinin tekiydi.. Okul çıkışında, ilk işleri kızları kesmek için kendi okul çıkışlarına gelmek olduğundan dolayı, Gözde çocuğu görür görmez tanımıştı. "Demek benim kardeşlerime vuran hayvan da sensin ha ?" Çocuk kısa bir süre afallasada hemen ardından burun kemerini sıkarak arsızca gülümsedi. "Diyelim ki öyle, ne olacak ? Yoksa arkandaki süvarilerle bizi mi döveceksin?" Diyerek kahkaha attığında, yanındaki çam yarmaları da ona eşlik etti.


Gözde sinsi bir gülüşle gülümseyip, ardındaki kızlara kısa bir bakış attı. Birkaç süvari olmasalar da, içerinden bir kaçı zamanında boksla ilgilenmiş, bazıları da onun gibi tekvandodan müsabakalarda ödül almış kızlardı. Gözde çıkarken kolaylık olsun diye topu yerden sürüyerek çıkış kapısına doğru atıp, tekrar doğruldu.


Açık olan saçlarını bileğindeki tokayla at kuyruğu yaparken ona bakan çam yarmalarından göz temasını ayırmadan, arkasındaki kızlara hitaben konuştu.


"Kızlar ! Benim döveceğim çam yarması haricinde diğerleri sizin.. Ve Küçük bir uyarı sadece süründürüyoruz, öldürmüyoruz.." Saçını bağladığında, karşısındaki çocuk alayla;


“ne diyorsun lan sen ?" Diye bağırdı..


Gözde ise sadece karşılık olarak gülümseyip, arkasındaki kızlara hitaben; "SALDIRIN !" Diye bağırdığında, basketbol sahası o an sanki turnuva sahasına dönmüş gibiydi..


Gözde kardeşlerini o hâle sokan çocuğu evire çevire döverken, adeta içinden bir Aslan çıkmış gibiydi.. Her zaman şiddete karşı olsa da, bazı hususlarda ve en önemlisi de gerçekten hak eden insanlara karşı öğrendiği teknikleri kullanmaktan hiçbir zaman çekinmezdi.


"Sen kimsin de benim kardeşlerime dokunuyorsun ha !" Diyerek yere serdiği çocuğun ilk önce sol kaşını, daha sonra ise sağ dizine vurarak kendince bir nevi kısasa kısas yapıyordu. Onları izleyen şaşkın kalabalık ise içeriye girip müdahale etmek bir yana dursun, şok olmuş vaziyette sanki turnuva izliyormuş gibi sahanın etrafına toplanmışlardı. Ve o kalabalık arasında iki küçük aslan yavrusu daha vardı ki, onlar şaşkınlıktan uzak olayı gözlerindeki yaşlarla izliyordu.


Ama yine ağlayan çocuklar bu sefer acıdan değil, mutluluktan ağlıyorlardı.. Tekin gülümseyerek kardeşine baktığında, Metin de aynı gülümsemeyle kardeşine karşılık verdi. Gözde ve kızlar çocukları haşat edip dediği gibi sadece yerde süründürürken, bütün siniri adeta uçup gitmişti..


"Tamam kızlar yeter bu kadar !" Dövdüğü çocukları yerde bıraktıklarında, Tekin telaşla kardeşine doğru döndü."Metin koş ! Ablamdan önce evde olmalıyız" diyerek koşmaya başladığında, Metin de hemen arkasından onu takip etti.


Parktan nefes nefese koşarak çıkarlarken, Metin'in aklına az önce acıdan yürümekte zorlanan kardeşi geldi. Yan yana koştuğu kardeşine hayretle bakıp; "sen nasıl koşuyorsun ?" Diye sorduğunda, Tekin de unuttuğu acısı ile kardeşine gülümseyerek baktı. "Bilmem ki, acımıyor artık" diyerek koşmaya devam etti..


Küçük çocukların hayret edip bilmediği şey, sevginin gücüydü. Çünkü sevginin gücü acıyı bile yok edebilirdi..


Eve telaşla giren ikili kendilerini direk banyoya doğru attı. Pislenen üzerlerini çıkarıp sepete attıktan sonra sırayla lavaboda ellerini ve yüzlerini yıkadı. İyice temizlendikten sonra da ablalarına yakalanmadan evvel üzerlerini değiştirmek üzere hızla odalarına girdiler.


Gözde kızlarla vedalaştıktan sonra elindeki basketbol topuna bakarak gülümseyip apartmana girdi. Oturdukları kata geldiğinde duran asansörden inip hızla zile bastı. Kısa bir süre sonra kapıyı Metin ve Tekin aynı anda gülümseyerek açtığında, Gözde şaşırsa da bunu belli etmedi.


"Temizlendiniz mi ?" Diye sorduğunda, ikili ellerinde olmadan otuz iki diş sırıtırken aynı anda; "evet abla" diyerek cevap verdiler. Gözde başını olumlu bir şekilde sallayıp eve girerken, Tekin ablasının elindeki topu fark edince şaşırmış gibi yaptı. "Aa ! Bizim topumuz, nasıl aldın abla ?" Diye sorduğunda, tek amacı ablasının vereceği cevabı merak etmesiydi.


Gözde gelen soruyla kısa bir süre kardeşlerine durumu nasıl izah etsem diye düşünürken, aklına gelen şeyle hafif bir şekilde gülümsedi. "Hani annem her zaman der ya tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır falan diye.. İşte bende gittim, güzel güzel konuştum. Dedim çok ayıp etmişsiniz falan, onlarda bir göreceksiniz yaptıklarından nasıl pişman olup utandılar.." diyerek masal anlatırken, Metin ve Tekin aynı sırıtma ile ablalarını dinliyordu.


Gözde daha fazla saçmalamamak için evin kapısını ardından kapatıp; "neyse işte sonuçta aldım geldim, şu topu balkona atayım da ellerimi yıkayacağım.." Kardeşlerinin arasından hızla geçip salona girdi.


Balkon kapısını açarak bugünün vukuatına neden olan topu bırakırken, ardından lavaboya giderek ellerini güzelce yıkadı. Kısa bir süre sonra üzerini de değiştirip, salonda uslu uslu oturan kardeşlerinin yanına geçti.


"Acıktınız mı ?" Sorusuna karşı, ikizler aynı anda birbirine bakıp gülümseyerek; "kurt gibi !" Dediklerinde, Gözde de gülümsemişti.. “İyi hadi mutfağa gelin, salçalı makarna yapmıştım" çocuklar yerinden fırlamış, adeta birbirini ezerek mutfağa doğru koşmuştu. Gözde bu görüntü karşısında sessiz bir şekilde gülüp; "pis boğazlar” diye söylenerek, peşlerinden mutfağa doğru gitti.


Hep beraber kavgasız, gürültüsüz yedikleri makarnadan sonra yine beraber televizyon karşısına geçip, güzel bir film izleyerek günü tamamlamışlardı. Annesi Selma hanım kızını arayıp, trafiğe takıldıklarını ve yarın okul olduğunu hatırlatarak onları beklemeden yatmalarını söylediğinde, Gözde kardeşlerini uyumaları için odalarına yollarken kendisi de dişlerini fırçalamak için lavaboya doğru geçti.


Elindeki diş fırçasıyla dişlerini fırçalarken gözü bir anda dolabının üstünde olan, sağlık kutusuna doğru kaydı. İçinden; ‘acaba yaralarına krem sürdüler mi?’ Diye geçirirken, sesli bir şekilde; “üşengeç be onlar, hayatta akıllarına gelmez" kendi sorusunu yine kendi cevaplamıştı.


Lavaboda işini bitiren Gözde odasına girmeden önce sağlık kutusundan aldığı kremi kardeşlerine sürmek için odalarına doğru gitti. Metin ve Tekin günün yorgunluğuyla tam yataklarına yatacaklarken, odaya ablalarının gelmesiyle şaşkınca baka kaldı..


“Siz yaralarınıza krem sürmüş müydünüz ?" Diye sorduğunda, ikili aynı anda kafalarını olumsuzca salladı. Gözde bu durum karşısında gözlerini devirerek; “doğru tahmin etmişim" önce Metin'in sol kaşına, daha sonra da Tekin'in sağ dizine kremi güzelce sürdü.


"Tamamdır hadi bakalım ışığı kapatıyorum, iyi geceler" dediğinde, ikizlerde yine aynı anda; "iyi geceler.." diyerek karşılık verdi. Gözde ışığı kapatarak hızla odadan çıkıp ellerini yıkamak için tekrar lavaboya girdi. Artık tam anlamıyla işini hal ettiğine emin olduktan sonra sonunda odasına geçip kendi yatağına yattı. Tam uykuya kendini teslim edecekken, odasının kapısı tıklayınca bir anda kapanan gözlerini açmak zorunda kaldı.


Yanındaki gece lambasını açıp hafif bir şekilde doğruldu. "Gel" diye seslendiğinde, kapıyı yavaşça açan Metin ve Tekin kafalarını uzatarak ablalarına doğru baktı.


Gözde şaşkınca; “ne oldu ?" Diye sorduğunda, Tekin mahcup bir şekilde; “şey abla, biz biraz korkuyoruz da.." Dediğinde Gözde; “yok artık.." Diyerek karşılık verdi.


Birde masal okumasını mı bekliyorlardı. Bu sefer Metin mahçup bir şekilde; “abla bu gece seninle uyuyabilir miyiz ?" Diye sorduğunda, Gözde şaşırsada net bir şekilde; “ne benim, ne de sizin yatağınıza sığarız" dedi..


Tekin ve Metin ablalarının dediği gerçekle kafalarını olumlu bir şekilde sallayarak, gerisin geriye odadan çıkacakken, Gözde’nin; "nereye ?" Diyen sorusu ile durdular.


“Abla sen yatağa sığmayız dedin ya. Bizde odamıza gidiyoruz işte." Diyerek karşılık veren Tekin'e, Gözde gülümseyerek baktı. “Taş kafalılar, ben sizin ve benim yatağıma sığmayız dedim." Ona şaşkınca bakan kardeşlerine aldırmadan yerinden hızla kalktı.


“Hadi gelin benimle.." Kardeşlerini peşine takıp, anne ve babasının odasına girdiler. Işığı yakıp odayı aydınlattığında; “hadi zıplayın yatağa, bende ışığı kapatayım" dediğinde, Metin ve Tekin ablasının ne yapmaya çalıştığını anlayıp kocaman gülümsediler. Hızla yatağın sağına ve soluna geçen küçük çocuklar yatağın pikesini kaldırarak içine girip uzandılar.


“Ortayı açın geliyorum" diyen ablalarına da yer açan küçük çocuklar, ışığı kapatıp da ortalarına uzanan Gözde’nin; “hadi bakalım şimdi uyuyoruz." Demesi ile gülümseyerek gözlerini yumdular..


Gözde çocukların ve kendisinin üzerini sıkıca örtüp, tam uzanarak gözlerini yummuştu ki; “abla ?" Diyen Tekin ile gözlerini tekrar açmak zorunda kaldı. Sanırım bugün Gözde'ye uyku haramdı..


Karanlıktan dolayı net bir şekilde görmesede, bakışlarını sol tarafında uymayan kardeşine doğru çevirdi. "Yine ne oldu ?" Dedi bezmiş bir ses tonuyla.Tekin de karanlıktan dolayı ablasının yüz halini göremesede, ses tonundaki bezmiş haline gülümseyerek; "seni çok seviyorum" dedi..


Gözde kardeşinden beklenmedik bir şekilde 'seni seviyorum' cümlesini duyduğunda, ne diyeceğini bir an bilemedi. Sessizce yutkunurken, bu sefer hemen sağ tarafında yatan Metin'in ona sımsıkı sarılması ile bir şok daha yaşadı. "Ama ben daha çok seviyorum.." diyerek karşılık veren Metin ile bu defa gülümsedi.


Tekin de ablasına sıkıca sarılırken, içinden geçen sözleri dile getirdi.. "Sen benim ilk kahramanımsın.." diye söylediği sözler, Gözde'nin elinde olmadan gözlerinin dolmasına neden olmuştu.


Aynı şekilde Metin de; “benim daha çok kahramanımsın" diyerek kardeşine nispet yaparak karşılık vermesi, Gözde’nin kendisini tutamayarak kahkaha atmasına neden olmuştu. Gözde'nin bir anda gözyaşı döküp, bir yanda ağız dolusu gülüşleri ilk defa başına geliyordu..


Ama en güzel ilk'i hiç şüphesiz ki, kardeşlerinin KAHRAMANI olduğunu duymaktı…


Ona sarılan kardeşlerine karşılıAnne yüreği bunları düşünerek duygulanırken, baba yüreği ise evlatlarına birşey olmadığını görerek rahatladıktan sonra aklına gelen daha büyük bir sorunla eşine doğru baktı..


“Ee bunlar bizim yatağı işgal etmişler hatun, biz nerede yatacağız ?"


Selma hanım eşinin sorusuyla kaşlarını çatarak, Şevket bey'in koluna vurdu. “Benim burada yüreğime iniyordu, senin düşündüğün şeye bak." Diye hafif bir sinirle kızdığında, Şevket bey masumca eşine baktı.


“Ne dedim ki ben ? Hem çok ciddiyim, ben ayrı ayrı yatmak istemiyorum." Diyen Şevket bey, nerede ise çocuk gibi mızmızlanır hâle gelmişti.


Selma hanım çocuklarını daha fazla rahatsız etmemek için gülümseyerek eşinin koluna girdi.


“Gel koca bebek gel, ben sana yatacak yer bulacağım.." Diyerek sessizce odadan çıktılar.


O gece Gündoğdu ailesinin evinde hem huzur, hem mutluluk, hem de bol sevgi vardı. Dünyanın en güzel tablosu, huzurlu bir ailenin aynı çatı altında olmasıydı…


Her ne kadar kanepede yatan çiftin sabah kalktıklarında bir tarafları tutulmuş, Gözde ve ikizlerde yattığı yerin rahatlığıyla okula geç kalmış olsalarda, oldukça mutluydular…


***


B Ö L Ü M


S O N U


Loading...
0%