@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim ❤️ *** ~GÖZDE~ Hayat gün be gün, farklı bir yola girmekten ibaretti.. Daha düne kadar rüyalarımdaki prensimi arayıp dururken, kader bizi kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir yerde bir araya getirmişti. Bu da sanırım hayatın bana; 'sen şansını istediğin kadar zorla, nasibin ne zaman ise o zaman geliyor' deme şekliydi. Cuma gecesi gözüme uyku girmezken heyecandan dolayı Tekin ve Metin’i de uyutmamış, bir de üzerine her ikisinide moda ikonu yapmıştım. O kadar elbise içinde ne giyeceğimi bir türlü karar veremezken, kardeşlerimin sayesinde hangi elbiseleri giymemem gerektiği konusunda artık emindim. Elbette onların seçtiği kıyafetleri giyecek değildim. Her ikisi benim canım olsa da, aynı zamanda her Gelen uykum artık kendini gösteriyordu. Esnerken ağzımı kapatıp komidinin üzerindeki saatte baktım. Saatin gece üçe geldiğini gördüğümde resmen şok oldum. Vakit ne ara geçmişti ? Sanırım insan aşık olunca geçen saatin ve dakikaların bile farkına varamıyordu.. Yağız'ın o yakışıklı yüzü gözümün önüne geldiğinde, elimi kalbimin üzerine koyarak yatağıma zıpladım. Yerimden kalkıp odamın ışığını kapattım. Yatağın kenarındaki gece lambaları açık olduğu için rahat bir şekilde yatağımın örtüsü kaldırarak içine girdim. Bu sefer tam anlamıyla uyumak için gözlerimi yumduğumda telefonuma gelen mesaj sesi, sessiz olan odamda yankılandı. Kapattığım gözlerim bir anda açıldı. Gece gece kim mesaj atar ki? Kesin reklam mesajıdır, sabah bakarım diye gözlerimi tekrar kapattığımda sol omzumdaki Şeytan yerini aldı. "Gözde, hepimiz senin yedi aylık olup o mesajı düşünerek uyuyamayacağını biliyoruz. Zorlama istersen.." diyerek kulağıma fısıldadığında, oflayarak gözlerimi açtım. Yatağımın içinde doğrulup yanımdaki komidine uzanarak telefonu elime aldım. Normal sms mesajı gelmişti. Açıp baktığımda ise gözlerim pörtlemiş, var olan uykum ise çoktan horon teperek karadenize kaçmıştı bile.. Gelen Mesaj:SEVDİCEĞİM Yaaa ama sen çok düşüncelisin.. Gözlerim adeta kalp emojisi haline geldiğinde mesajı on kez daha okuyup, son beş dakikasını da telefona sarılarak doya doya mutlu olmuştum. Sol omzumdaki Şeytan yine yerini aldı. "Sevdiceğim mi ? Tam da senden beklediğim bir lakap." Diyerek gözlerini devirirken, bu sefer de sağ omzumdaki Melek belirdi. "Ay, ne kadar da tatlısınız" onunda benim gibi gözlerinin içi kalplerle dolmuştu. Yağız'ın bu düşünceli hali beni benden alırken babama anlatma mevzusu aklıma gelince, sonunda kalbimden sıra gelen mantığımı devreye soka bilmiştim. Babama beraber gideceğimizi benim söylemem daha doğru olurdu. Genelde izin isterken annelerin tepkisi 'git babana sor, ben karışmıyorum' derken, babanın izin verdikten sonra eşine kızan Eve gelir gelmez ilk işim anneme durumu anlatmak olmuştu. Annemin yüz tipi gözümün önüne geldiğinde gülmeden edemedim yine. Gideceğim düğüne Yağız'ı da davet ettiğimi söylediğimde kadıncağız karşımda resmen ellerini açarak; "Allahım, sonunda kızıma verdiğin aklı fikri kullanmayı nasip ettiğin için sana binlerce kez şükürler olsun" dediğinde, her ne kadar gözlerimi devirip anneme küsmüş gibi yapsamda içten içe baya eğlenmiştim. Tabi bu duruma biraz da iyi niyetli bakmak lazım. Sanırım annem benden böyle birşey beklemediği için ne diyeceğini bilememiş ve bu yüzden dünden beri annem de en az benim kadar heyecanlıydı.Belki de annemin bu heyecanı düğüne gideceğiz derken, kendi düğünüm sandığı için de olabilirdi ama olsun kadıncağızın hevesini kırmayayım şimdi. Zaten sırf o üzülmesin diye ben kendimi feda eder, Yağız ile evlenir hemen de ona torun sevgisi yaşatırdım. Yani sırf annem mutlu olsun diye. Yoksa yani ben de çok çok istediğimden değildi.. Aslında annemi çok iyi anlıyordum. Uzun zamandır gönlümün kilitli kalması ve annemin artık zamanı geldi diyerek benimle uğraşması, tamamen benim iyiliğim içindi. Ben annemi, annem de beni çok iyi tanıyordu.. Yakın çevresindeki yaşıtlarının, annemin de deyişiyle ikinci torunları olurken, ben daha kalbime ev sahipliği yapacak damat adayını ilk defa anneme söylüyor ve yine ilk defa kalbimin anahtarıyla buyur ediyordum. O yüzden bu gece annem, babamla ön bir konuşma yapıp beni fazla sorgulamamasını isteyeceğinden oldukça emindim. Bunun rahatlığıyla da Yağız’a hemen cevap yazdım. Gönderilen Mesaj:SEVDİCEĞİM Mesajı gönderdiğimde heyecandan telefonu yatağıma bırakarak yerimden kalktım. Yazdığım son cümlelere ne cevap vereceğini merak ettiğim için atmıştım atmasına ama; 'ya tamam olur' derse ne yapacaktım ? Belki de uyumuştur. Umarım yaptığım şeyi elime yüzüme bulaştırmazdım ! Keşke acele etmeyip mesajı sağlam kafayla sabah atsaydım. Şimdiden pişman olurken odamın içinde bir ileri, iki geri yaparak bir yandan da heyecanla vereceği cevabı bekliyordum. Mesaj sesi kulağıma dolduğunda ise kendimi adeta uçarak yatağa attım. Gelen Mesaj:SEVDİCEĞİM Attığı mesajı gülümseyerek okuyup anında cevap yazdım. Gönderilen Mesaj:SEVDİCEĞİM Gelen Mesaj:SEVDİCEĞİM Gönderilen Mesaj:SEVDİCEĞİM Mesajı attıktan sonra heyecandan içimden bağırmak gelince, telefonu hızla bir kenara atıp yüzümü yastığa gömerek sevinçle bağırdım. *** Sonunda geçmek bilmeyen saatler geçtiğinde hazırlığımda tam anlamıyla bitmişti. Dün gece Feyza ile kararlaştırdığımız elbiselerimizi giyinmiştik. Ben kolları tül, bordo renkli dizimin hemen altında biten hafif kloş elbisemi giydim. Feyza ise ona çok yakışan krem renkli elbisesini giyinip, Efe'nin erkenden gelişiyle evden daha Gelen Mesaj:SEVDİCEĞİM Gönderilen Mesaj:SEVDİCEĞİM Odamdaki boy aynasında son kez kendime bakarak hızla çıktım odadan. Salona doğru gittiğimde, anne ve babam meyve yiyerek akşam haberlerini izliyorlardı. Sanırım çocuklar da odalarında takılıyordu. Ayağımdaki topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesle anne ve babamın bakışları anında beni buldu. Annem kucağındaki meyve tabağını hızla orta sehpaya bırakıp direk karşıma geçti. "Maşallah benim kızıma, ne kadar da güzel olmuşsun." Diyerek babama doğru döndü. "Dimi Şevket ?" Diye babamın da onaylamasını beklerken, babam yüzü beş karış bir halde bana kısa bir bakış attı. "Yani, eh işte.." Diyerek bakışlarını tekrar televizyona döndürdüğünde, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Belli ki babam kıskançlık krizlerine girmişti. "Sağol annem, Yağız gelmiş ben çıkıyorum." "Tamam kızım, dikkat edin." "Tamam annem." Diyerek yanaklarını öptükten sonra direk babamın yanına gittim. Arkasından boynuna sarılıp yanaklarını öptüğümde; "merak etme babacığım fazla geç kalmam. Bu arada beni çok beğenmene de memnun oldum." Diyerek babamın söyleyemedi sözlere gönderme yapıp gülümsediğimde babamda, boynuna sardığım kolumun üzerine elini koyarak tebessüm etti. "Biraz daha burada durursan, annenin beni bir hafta kanepede yatırmasına aldırmam, yollamam seni bilesin.." Derken ki ciddi ses tonu, gerçekten böyle birşey yapacağının habercisiydi.. O yüzden bu durumu riske atmamak için hızla babamın yanaklarını tekrar öpüp, adeta salondan koşarak çıktım. Ben koştururken annemde hemen arkamda ayaküstü beni okuyup püflüyordu. Birazdan okunmuş şeker gelirse hiç şaşırmazdım. Annemi de tekrar öpüp evden hızla çıktım. Bu heyecanla merdivenlerden uçarak da inerdim ama sırf saçımı başımı bozmamak için sabredip, asansörle aşağıya indim. Asansörden indiğimde çarpan kalbim sanki mümkünmüş gibi ritmini hızlandırıyordu. Derin bir nefes alıp vererek, apartman kapısını açıp sonunda dışarıya çıktım. İleride kollarını bağlayarak siyah arabasına yaslanmış, baştan aşağıya siyahlara bürünmüş takımıyla bir adet karizma abidesi Yağız'ı gördüğümde, elimde olmadan gülümsedim. O da aynı şekilde, beni gördüğünde yaslandığı arabadan ayrılıp hafif bir şekilde gülümsedi. Bir gülüşü vardı ki, insana suç işletirdi.. Akşam saati olmasına nazaran hava tam anlamıyla karanlık değildi. Olsa da bahçenin kenarlarındaki ışıklandırma birbirimizi net bir şekilde görebilmemizi sağlıyordu. Şuan sanki bir aşk filminin içinde gibiydik.. Arkamdaki apartman bir anda rüyamdaki saray olurken, önümdeki yol Yağız'ın ayaklarının dibine kadar kırmızı halıyla kaplanmıştı.. Bir tek müziğimiz eksikti derken, karşı daireden son ses açılan müzik sanki ayarlanmış gibi çok güzel denk gelmişti. Ve ben ilk defa o an zamanın durmasını diledim. Masallardaki şu meşhur peri anne, şimdi gelip zamanı durdursaydı ya.. Ona doğru gülümseyerek yürüdüğümde o da aynı şekilde bana doğru birkaç adım attı. Ve işte o an da, ben peri anneyi beklerken yukarıdan gelen silkeleme sesi bütün hayalimi süpürüp, beni gerçek zamana ışınlamıştı. Gayri ihtiyari başımı yukarı kaldırdım ve gördüklerim karşısında elimde olmadan; "baba !" Diye seslendim. Babam elindeki sofra bezini balkondan aşağıya silkelerken, adeta kaynanasına kendini gösteren "Aa Kızım görmemişim sizi, daha gitmediniz mi siz?" Babama gözlerimi kısarak; 'bende yedim' der gibi bir bakış attığımda, Yağız'ın sesi kulaklarıma doldu. "Nasılsın Şevket amca, kusura bakma evde değilsindir diye yukarı çıkmamıştım." Dediğinde, gözlerim yine kalp emojisi olmuş bir şekilde Yağız'a doğru döndü. "Estağfurullah oğlum, bugün bende izinliyim evde dinleniyordum. Dedim hanıma biraz yardım edeyim, şunu silkeleyeyim" dediğinde, Yağız da bu duruma tebessüm ederek karşılık verdi. "Kolay gelsin Şevket amca." "Eyvallah oğlum." Onlar konuşurken ben hızla Yağız'ın yanına doğru gittim. Babamın nutuğuna yakalanmadan yol yakınken, onu kurtarmam lazımdı. "Şevket ! İki dakika seni boş bırakmaya gelmiyorsun.." Neyse ki buna gerek kalmadan kurtarıcım yetişmişti. "Hatun sana da iyilik yaramıyor ha.." Annem babamın koluna girerek aşağıya doğru bize baktığında, bu seferde Yağız ile annem selamlaştı. "Nasılsın oğlum." "Çok sağolun efendim, siz nasılsınız ?" "Hamd olsun çok iyiyim. Neyse biz sizi tutmayalım geç kalmayın." "Tamam efendim, iyi akşamlar." "İyi akşamlar evladım." Derken bir yandan da babamın koluna hafif bir şekilde vurdu. "Madem bana çok yardımcı olmak istiyorsun, gel ben seni mutfağa götüreyim de bana orada yardım et !" "Hatun bi dur kızı uğurlayalım önce, hem ben mutfaktan ne anlarım ya !" Diye sitemine karşılık annemin babamı çekiştirerek içeriye sokması, Yağız ile birbirimize bakarak gülmemize neden olmuştu. Sonunda gülümseyerek önümüze döndüğümüzde, karşıma iki sorun daha çıkacağını nerden "Eyvallah çocuklar iyiyim, sizi sormalı ?" "Eyvallah abi bizde iyiyiz" diyerek aynı anda konuşan kardeşlerime yalandan gülümsedim. "Hadi ablacım siz eve gidin, bizde geç kalmadan gidelim artık." Dediğimde, yine aynı anda; "tabi tabi, iyi eğlenceler size" diyen kardeşlerime bu sefer içten bir şekilde gülümseyip, Yağız ile yan yana arabaya doğru yürüdük. Yağız ön kapıya doğru adım attığında, kapımı açacağını anlamıştım. Bu beni oldukça mutlu ederken, ortaya kara kedi misali giren Tekin, bütün ambiyansı bozunca sol gözüm seğirdi. "Abi sen geç ben açarım ablamın kapısını." "Sırf senin elbise seçimin için gece üçe kadar ayakta kaldık. Ve bu arada geçen sefer ki su dökme mevzusunu da şimdi çaktık. Arkanızdan su dökeceğiz ki tez git, tez gel ablacığım." Bu söyledikleriyle gözlerim fal taşı gibi açılırken, sırf Yağız'ı dafa fazla bekletmemek için sessizce; "bittiniz siz.." diyerek, ön koltuğa tebessüm ederek geçip oturdum. "Bizde seni çok seviyoruz ablacığım !" Diyerek kapıyı kapatan hain kardeşime, yalandan da olsa gülümsedim. Yağız arabayı çalıştırıp ilerlerken ben dudağımı kemirerek çocukların su döküp, dökmeyeceklerini bakmak için yandaki aynadan arkayı nceliyordum. Ama beklediğim şey olmadı. Tekin ve Metin'in birbirlerinin omzuna kolunu dolayıp, bana gülerek el sakladıklarında bu defa içten bir şekilde gülümsedim. Hainler beni kandırmışlardı… Araba mahalleden çıkarken, Feyza'ya yola çıktığımıza dair kısa bir mesaj atıp telefonu tekrar çantama attım. Yolculuğumuz havadan sudan sohbetlerle geçerken oldukça memnundum. Feyza'nın bize attığı konumla yaklaşık bir saate salona gelmiştik. Arabadan inerken görevlilerin kapımızı açmasıyla, geldiğimiz yerin ne kadar şatafatlı olduğunu fark etmiştim. Sanırım dokuz sene beklemelerinin nedeni düğüne birikip yapmaktı. Ben ise genel olarak doğallıktan yana olduğum için böyle fazla şatafatlı şeyler dikkatimi fazla çekmiyordu. Yağız arabayı valeci çocuğa vererek yanıma geldiğinde, beklemediğim bir şekilde bana kolunu uzatıp girmemi bekledi. Bu hareketiyle bir yandan içten içe erirken, bir yandan da kızaran yanaklarımı saklamak için hemen koluna girip ileriye baktım. Yan yana salondan içeriye girdiğimizde, kapıda bizi karşılayan aile büyüklerine selam vererek içeriye doğru girdik. Oldukça kalabalık ve geniş salonda Yağız ile birlikte yavaşça yürürken benim gözlerim Feyza ve Efe'yi arıyordu. Bize doğru gülümseyerek gelen Feyza ile Yağız'ın kolundan zorunlu bir şekilde çıkıp arkadaşıma sarıldım. Ayak üstü Feyza ve Yağız’ı kısaca tanıtıp, Feyza ve Efe'nin oturduğu masaya doğru gittik. Bizi gören Efe yerinden kalkıp lacivert takımının önünü ilikledi. Beni daha önceden tanımış olsada tam anlamıyla tanışmadığımız için önce benimle daha sonra ise Yağız ile tanışarak selamlaştı. Beraber masaya karşılıklı bir şekilde oturduğumuz da sohbet muhabbet bir anda başlamıştı. Yağız ve Efe bizi unutup farklı bir konu hakkında muhabbet ederlerken, Feyza ile onlara bakarak gülümsedik. Sanırım artık bu saatten sonra dünya ahiret kayınço olmuşlardı. Gelin ve damat hâlâ ortada yokken değişen müzikle herkesin bakışı kapıya doğru çevrildi. Tuğçe ve Emre kol kola alkışlar eşliğinde salona girerken, Feyza ve bende alkışlıyorduk. Gelin ve damadın gelmesiyle başlayan yemek servisleri ve ortada oynayan bir düzine insanla, ortam gayet güzelken ileride gördüğüm kişilerle kısa bir an şok yaşadım. Tuğçe ve Emre aynı liseden olduğu için ortak arkadaşlarının çok olduğunu biliyordum ama bütün lisenin burada olacağını hiç tahmin etmemiştim. Gerçi Tuğçe bu şaşırmamak lazımdı. Feyza ile beraber koyu sohbete dalan beylere gülümseyip, haber vererek lavaboya kalktık. Maksat makyaj tazeleme adında rahat rahat konuşabilmekti. Lavaboda makyajlarımızı tazeleyip, birazda sohbet ettikten sonra lavabodan çıktık. Salona girdiğimizde hareketli bir müzik eşliğinde, oturanların çoğu pistte oynuyordu. Feyza ile birlikte yanlarından geçerken, oynayan birkaç erkek arasından bir adamın bana seslenmesiyle durduk. "Gözde !" Diyerek yanıma gelen adamı ilk başta tanıyamasamda, yaklaşınca kim olduğunu maalesef ki hatırlamıştım. "Alper.." Lisedeyken iki sene boyunca peşimden koşan ve Emre'nin en yakın arkadaşıydı. Gerçi o peşimden koştuğu iki sene içinde kaç kızla çıkıp terk ettiği muammaydı. Kırdığı cevizlerin kabuklarından beş ailenin kışlık yakacak ihtiyacı karşılanır ama sorsan hep masum, hayatında hiç ceviz görmemişti ! "Evet ta kendisiyim ! Uzun zaman oldu Gözde, hiç değişmemişsin hâlâ çok güzelsin." Diyerek bana sarılınca ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde ayrılmasını bekledim. Sonunda benden uzaklaştığında, bu sefer aynı şeyi Feyza'ya yaparak geri çekildi. Lisede ki yılışık halinden birşey kaybetmeyen Alper'e, yalandan da olsa gülümsedik. Kısa bir süre ayakta kalıp Alper'in susmayacağı anlayınca, dilimden çıkan sözlere engel olamadım. "Kusura bakma Alper, erkek arkadaşlarımız bekliyor sonra görüşürüz." Yüzünde şaşırmış bir ifade belirdi. Sanırım benim erkek arkadaşım olma fikri ona fazla garip gelmişti. "Ha tamam olur, görüşürüz" dedi an, Feyza'nın koluna girerek hızla yürüdüm. İnşallah bir daha karşılaşmayız. Masaya geçip oturduğumuzda, bu sefer hep beraber sohbet ettik. Oynayanlar bir yana, masamızda olan sohbet daha çok hoşumuza gitmişti. Aramızda konuşurken Efe'nin teklifiyle takı töreninden hemen sonra kalkıp sahilde dondurma eşliğinde, yürüyüş yapmaya karar verdik. Yağız ile bir kaç saat veya birkaç dakika daha ! Ne yalan söyleyeyim, bu teklif oldukça hoşuma gitmişti.. Kısa bir süre sonra müziğin durup, sahneden gelen anonsla herkesin dikkati oraya kaydı. "Sayın konuklar, takı töreninde yaşayacağımız yoğunluğu oynayarak ve eğlenerek geçirebilmek adına, takacağınız takıları lütfen kapı girişindeki görevlinin tuttuğu sandığa atmanızı rica ediyoruz." Denildiğinde, Feyza ile göz göze gelip gülümsedik. Valla benim işime gelirdi, madem kimse görmeyecek iki yüz TL takacağım yere yüz TL takar çıkardım. Anonsun bitiminden hemen sonra çalan dans müziğiyle, herkes eşiyle birlikte piste yerini almıştı. Ben beklenti dolu gözlerle Yağız'a bakarken, Efe çoktan yerinden kalkıp elini nazikçe Feyza'ya doğru uzattı. Feyza gülümseyerek Efe'nin elini tutarak kalkarken, bana baktığında gülümseyerek göz kırptım. Gerçekten çok yakışıyorlardı. Kem gözler uzak dursun diye yanımda Yağız olmasaydı eğer yine okuyup püflerdim ama adam sırf beni lama halimle görmesin diye, onun yerine içimden okumakla yetindim.. Masaya kolumu yaslayıp Feyza ve diğer dans edenleri izleyecekken, Yağız'ın bir anda bana doğru dönmesiyle kolumu masadan çekip, umut dolu gözlerle Yağız'a doğru baktım. "İstersen.." diye başladığı sözleri, 'bir daha görüşmeyiz umarım' diye ümit ettiğim Alper tarafından kesilmişti. "Gözde, benimle dans eder misin ?" Gözlerimi devirirken net bir şekilde; "üzgünüm Alper istemiyorum." Dedim bıkkınlıkla. Ama Alper sanki geçmişte bir şeyler yaşamışız gibi; “yapma ama Gözde, yıllar sonra ilk defa karşılaşmışız beraber bir dans etmeyelim mi ?" Dediğinde sinirlendim. Hâlâ aynıdıydı ! Hayır denmesinden ve reddedildiği halde hâlâ ısrarlı tavrından vazgeçmiyordu. Tam ağzımı açıp yine reddedeceğim anda Yağız yerinden kalkıp Alper'in karşısına dikildiğinde, şaşkınca Yağız'a doğru baktım. Uzun boyu ve yapısı Alper'i görmemi engellerken, bende aynı şekilde yerimden kalktım. Yağız'ın ne diyeceğini merak ile beklerken, elini Alper'in omzuna koyup hafif bir şekilde kulağına eğilerek bir şeyler söyledi. Ama olmadı ki şimdi, dizinin en heyecanlı sahnesinde araya reklam girmiş gibi !.. Yağız diyeceğini dedikten sonra Alper'in omzuna dostaneden uzak bir kaç kez vurduğunda, Alper bana son bir bakış atarak, gerisin geriye gitti. Ne demişti acaba? Gel de çatlama şimdi ! Ben bunları düşünürken, Yağız hızla bana doğru dönerek; "dans edelim mi ?" Diye sorduğunda, meraklı melahat yanımı bir yana bırakarak gülümsedim. Hatta belki de otuz iki diş sırıtmışta olabilirim.. "Elbette" dediğimde tekrar girmem için bana kolunu uzattı. Hiç düşünmeden koluna girdim ve bizde dans eden çiftlerin yanında yerimizi aldık. Bu sefer Feyza bana bakıp gülümseyerek göz kırpıyordu. Benim bir elim Yağız'ın geniş omzunda, onun bir eli ise belimde yer alırken, diğer ellerimiz birbirine kavuştuğunda kalbimin ritmi aldı başını gitti.. Şuan bayılabilir veya kalp spazmı geçirebilirdim. Neyse ki yanı başımda iki doktor vardı ve Yağız'a kavuşamadan umarım dünyadan göçmeme izin vermezlerdi. Ayağımdaki topuklularla anca Yağız'ın adem elmasıyla bakışa biliyordum. Ama bu durum bile o kadar çok hoşuma gidiyordu ki, sanırım bu durumu anlatmak için şiir yazmak gerekliydi. Aydınlık olan salon spot ışıklarının nahoş etkisine bırakıldığında, ortam daha bir güzel olmuştu. Bu durum ise benim oldukça işime geldi. Hiç olmazsa utanınca kızaran yanaklarım artık görünmüyordu. Dans ederken aklıma gelen görüntüler, kendimi tekrar rüyamdaki masalın içinde bulmama neden olmuştu.. Şimdi ben bu adama seni ilk rüyamda gördüm desem, bana deli der miydi ? Müziğin ritmine kendimi bıraktığımda oldukça mutluydum. "Amirim arıyor, burası çok sesli ben dışarıda konuşup geliyorum." Bize kısaca açıklama yaparak dışarıya doğru çıkınca, arkasından tebessüm ederek baktım. Feyza yanıma gelip yanağımdan makas alırken; "ne o Gözde hanım, şimdi Leyla siz mi oldunuz ?" Ona söylediğim sözleri bana satınca beraber güldük. Daha sonra Feyza okuldan bir arkadaşını gördüğünü ve selam verip geleceğini söyleyerek masadan uzaklaştığında, sonunda Efe ile konuşma fırsatını yakalamıştım. Feyza'nın ardından gülümseyerek bakıp, çantamdan çıkardığım kağıdı alarak hızla Efe'nin yanına geçip oturdum. "Fazla vaktim yok, al bu kağıdı ezberle. Burada Feyza'nın sevip sevmediğinden tut, alerjisine kadar her şeyini yazdım." Efe'nin gözlerinin içi parladı. "Gözde ben çok teşekkür ederim, bu iyiliğini unutmayacağım." Dediğinde gülümsedim. "Ne demek siz mutlu olun yeter. Bu arada bu liste aramızda küçük bir sır, aman diyeyim sakın Feyza'ya söyleme yoksa bana acımaz gebertir beni.” Dediğimde, Efe dediklerime gülerken katlamış olduğum kağıdı hızla ceketinin iç cebine doğru koyarak gülümsedi. "Sen merak etme bu aramızda ömür boyu, sır olarak kalacak" dediğinde başımı tebessüm ederek sallayıp, hızla kendi yerime geçip oturdum. O sırada Feyza'nın yanımıza gelmesiyle, tekrar bir anons sesi yükseldi. "Evet şimdide gelinimiz Tuğçe hanım, çiçeğini atacak. Bekar kızlarımızı piste davet Tuğçe'nin atacağı çiçekten pek hayır beklemesem de, yine yerimden kalktım. Feyza böyle şeyleri pek sevmez ve inanmazdı. Onun gelmeyeceğini bildiğim için masadan uzaklaşmadan önce lafımı söylemeden edemedim. "Ben tek gidiyorum o zaman, sonuçta Feyza artık başı bağlandığını kabul etti." Dediğimde, Feyza'nın gözleri büyüyüp bana tam birşey diyecekken arkama bakmadan hızla kaçtım. Tuğçe sahneye çıktığında arkasındaki pist, resmen bekar kız ordusu tarafından kuşatılmıştı. Canımın kıymetini bildiğimden dolayı aralarına girmektense, kapıya yakın olan en arka sıraya geçmeyi tercih ettim. Sahnedeki adam beşten geriye doğru saymaya başladığında, kızlar adeta avını görmüş kaplan kesilmişti. "5..4..3..2..1..0 !" Geri sayım biter bitmez, Tuğçe eskiden voleybolcu olduğunu belli edercesine çiçeği geriye doğru hızla attı. O kadar yamyam kızın zıplamasına rağmen ellerinin ucuna dahi değmeyen çiçek, bana doğru gelmeye başladığında gözlerimi büyüttüm. Bana geliyor ! Hızla geriye doğru birkaç adım atıp tam çiçeği tutmuşken, maalesef ki ayağımın kaymasıyla bu sefer geriye doğru düşüşe geçtim. İçimden Şansıma bir kez daha saydırarak gözlerimi kapatıp rezil olmayı beklerken, güçlü kolların belime dolanan elleri sayesinde son anda düşmekten ve rezil olmaktan kurtulmuştum.. Kapalı olan gözlerimi açtığımda ise hızla dönüp beni tutan Yağız ile burun buruna geldim. Şunu daha iyi anlamıştım ki, ben yıllardır Beyaz atlı prensimi beklerken aslında Kara Şövalyeye aşık olmuştum… *** B Ö L Ü M Bu bölümü nasıl buldunuz ? |
0% |