Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️

***

Gözde hastaneye giriş yaparken oldukça mutluydu. Ona göre Fatih'in ajansa gelmesi, Sinem'in aşkının karşılıksız olmadığını doğruluyordu. Gözde hastanenin kafetarya kısmına doğru yürürken, içten bir şekilde gülümsedi. Sanırım 'Evle beni Gözde' den sonra kocaya kaçan şansı, kendisine altıncı his olarak geri dönüş yapıyordu. Kafeteryaya girdiğinde hemen boş bir masaya geçip oturdu. Yarım saat erken geldiği için hastaneye girene kadar Feyza'ya yolda olduğunun haberini vermemişti. Şimdi geçip oturunca, rahat bir şekilde çantasından cep telefonunu çıkardı. Meşgul olabileceğini düşündüğü için aramayı es geçip hemen mesaj bölümüne girdi.

Gönderilen Mesaj:Doktor Cevriyem / ~Kuzucum ben geldim kafeteryadayım.

Mesajı yazar yazmaz telefon elinde çantasını koluna takarak yerinden kalktı. Hastaneye gelmeden evvel Kahküllünün ikram ettiği poğaçalardan yediği için karnı fazla aç değildi. O yüzden Feyza gelene en azından bir çay içmeliydi. Gözde aldığı ince belli çay bardağıyla masasına tekrar dönerken, diğer elinde tuttuğu telefonundan mesaj bildirim sesi geldi. Yerine geçip bardağı masaya koyar koymaz mesajı açıp baktı..

Gelen Mesaj:Doktor Cevriyem / ~İşim biter bitmez yanındayım :)

Mesaja gülümseyip telefonunu masaya bıraktı. Çayına şekerini koyup karıştırarak ilk yudumunu alırken, aldığı lezzet adeta bütün sabahki koşturmasını alıp götürmüştü. Bardağı ellerinin arasına alıp bakışlarını camdan dışarıya çevirdi. Hastaneye gelen ve çıkanları izlemeye dalmışken; "Gözde.." diye seslenen kişiyle bakışlarını camdan çekip, ona doğru gelen Efe’ye doğru çevirdi.

Efe kaç gündür aklında olan planını devreye sokmaya artık hazırdı. Tek bir sorunu kalmıştı, onu da Gözde'nin yardımıyla yapmalıydı. Ama gel gör ki, Gözde'nin cep telefonunu alacak vakti hiç olmamıştı. En son Yağız'ı arayarak Gözde'ye ulaşmayı bile düşünmüşken, sabah mesaiye başlamadan önce Feyza'nın öğlen yemeğini, Gözde ile yiyeceğini haber vermesiyle gülümsedi. Fırsat ayağına kadar gelmişti. Tek sıkıntısı, Feyza'ya çaktırmadan Gözde ile nasıl konuşacağıydı.

Efe, Feyza ile hastalarını kontrol ederken, Feyza'nın cebindeki telefonunu çıkarıp gülümseyerek mesaj yazdığını görmesi dikkatini çekti. Acaba Gözde yolda olduğunu mu söylüyordu ? Ne deyip de Feyza’ya iş çıkarabilirdi ?

Feyza arkadaşının mesajına cevap verip telefonu tekrar cebine koyarken, Efe'nin ona bakmasıyla daha içten bir şekilde gülümsedi. “Gözde erken gelmiş, kafeteryada şuan onu haber veriyor.." diyerek durumu açıklarken, Efe duyduğu şeyle memnuniyetle gülümsedi. Sanırım şans bugün Efe den yanaydı. “Ya öyle mi çok iyi yapmış.." Cebindeki telefonunu çıkarıp sanki bir haber gelmiş gibi baktı. Kaçmak için en iyi fırsat buydu..

“Benim gitmem lazım, diğer hastayı sen kontrol edebilir misin ?" Sevdiği kadına doğru baktığında, Feyza içten bir şekilde gülümsedi.

“Olur tabi bakarım." Diyerek elindeki dosyalarla ileriye doğru adım atacakken, Efe'nin kolunu tutmasıyla soru sorarcasına baktı. Efe ise sevdiği kadından gözlerini zorlukla çekip, önce hızlıca etrafına baktı..

Koridorda hemşire veya tanıdık birinin geçmediğini kanat getirdiğinde, hiç vakit kaybetmeden Feyza'nın yanağını hızlıca öpüp geri çekildi. Feyza ise bu durum karşısında şaşkınca gözlerini büyüttü. Bunu iş saatlerinde bir kaç kez daha yapan Efe'ye, şuan gerçek anlamda sinirlenmesi gerekliydi.

Tam kaşlarını çatmıştı ki, Efe muhteşem gülümsemesiyle Feyza'nın kolunu bırakıp arkasına bakmadan kaçtı. Feyza'nın ise çatılan kaşları anında düzelmişti. Efe'nin bu şekilde kaçışına kahkahalar atmak istesede, kendine hakim olup sadece gülümsemekle yetindi. Eskiden olsa bu kadar gülümsemeyen kadın, şimdi küçücük bir hareketle bambaşka bir kadın oluyordu. Yüzündeki gülümsemeyi silmeden önüne dönerek sırada ki hastasına bakmak için hızla ilerledi. Aşk gerçekten de insanı değiştiriyordu. Hemde mükemmel bir şekilde..

Efe ise Gözde'yi kafeteryada bulur bulmaz karşısına geçip oturmuş ve fazla vakti olmadığı için hızlı bir şekilde aklındaki planı Gözde'ye anlatmıştı. Genç kadın ise duyduklarıyla içten bir şekilde gülümsedi. Bir yanı en yakın dostu adına mutlu olurken, diğer yandan Efe'ye sonuna kadar yardım edeceğine dair söz verdi.

Feyza'nın gelmesi an meselesi olduğu için Efe hemen Gözde'nin telefon numarasını alıp hızlıca kafeteryadan çıktığında, ardından kafeteryaya giren Feyza neyse ki Efe ile karşılaşmamıştı. Üzerinde gururla taşıdığı beyaz önlüğü ile dostunun yanına giderken, Gözde aldığı güzel haberle Feyza'yı görür görmez sanki yıllardır görüşmüyorlarmış gibi yerinden hızla kalkarak dostuna sıkıca sarıldı.

Feyza, Gözde'nin bu sevincine bir anlam veremezken; “hayırdır, sen niye bu kadar mutlusun ?" Diye sordu. Sonra aklına gelen şey ile Gözde den hızla ayrılıp, ona bakarak manidar bir şekilde gülümsedi.

“Yoksa Yağız sana açıldı mı ?" Diye sorduğunda, Gözde içinden 'yakında inşallah' diye geçirirken; “yok ondan değil, ben bu günkü olaylar için bu kadar mutluyum" dediğinde, Feyza tekrar gözlerini kısarak gülümsedi.

“Madem öyle her şeyi anlatıyorsun.” Demiş ve iki dost bu sefer beraber karşılıklı bir şekilde masaya geçerek oturmuşlardı. Gözde bütün olayları en baştan anlattığında, Feyza dostunun Sinem ile kanka olmasına biraz bozulmuş, hatta belki de biraz kıskanmıştı..

İş saati geldiğinde Feyza, Gözde'yi hastanenin kapısına kadar geçirirken, Gözde hâlâ dostunun kıskanç laf sokuşlarına gülümsüyordu. Beraber kol kola hastanenin bahçesine çıktıklarında, Gözde gülümseyerek Feyza'ya sıkıca sarıldı. “Sen benim hem dostum hemde kız kardeşimsin. İnan bana bunu hiç kimse değiştiremez.." Gözde'nin sarılarak söylediği bu sözlere karşı, Feyza çaktırmadan gülümsemişti.

O da aynı şekilde sarılarak karşılık verirken; "öyle olsa iyi olur yoksa bu sefer ben Sinem'i yolmak zorunda kalırım.." Dediğinde, bu sefer ikisi de gülmeye başladı. Gülüşerek ayrılıp birbirlerine doğru baktıklarında, Gözde hafif bir şekilde tebessüm etti. “Senin yerin apayrı." Sözlerinden sonra Gözde'nin aklına gelen çocukluktan kalma, beraber söyleyerek oynadıkları oyun geldiğinde; “biz seninle.." deyip, Feyza'nın devamını getirmesi için sırıtarak ona baktı.

Bu sözlerle birlikte Feyza'nın da aklına gelen anılar, yüzünde manidar bir gülümseme oluşturmuştu. Gözde'nin ne istediğini anladığında, etrafta meslektaşı olup olmadığını kontrol edip hemen sonrasında sözlerin devamını birbirlerine bakarak getirdiler.

"Biz seninle ! Ekmekle tuz gibi, yaz gününde buz gibi, sekizle dokuz gibi ayrılamayızzz !" Demiş ve hafif bir şekilde kahkaha atarak birbirlerine tekrar sarılmışlardı..

Bu hayatta ne zorluklarla karşılaşırsanız karşılaşın, ağlarken de, gülerken de yanınızda samimi bir dostunuz varsa eğer, deyim yerindeyse sırtınız yere gelmezdi..

Gözde, Feyza dan ayrıldıktan sonra hastanenin önündeki taksi durağına giderek tekrar ajansa gitmek üzere yola çıktı. Gözde, Efe'nin anlattığı planla Feyza adına heyecanlanırken, dostu ne yazık ki yarın karşılaşacağı süprizden bi haberdi. Efe ise artık her şeyi bitirmiş olmanın rahatlığı içerisinde odasına doğru girdi. Masasına geçip otururken aklına gelen kişiyle hafif bir şekilde tebessüm etti. Gittiği düğün de sanki yıllardır tanıyormuş gibi kaynaşıp muhabbet ettiği Yağız'ı da, yarın ki güzel anında yanında görmek istedi.

O gün hep beraber sahile gittiklerinde fazlasıyla eğlenmişlerdi. Hem anladığı kadarıyla Gözde ile aralarında da bir şeyler var gibiydi. Düşündüğü şeyi yaptıktan sonra yine hep beraber yemeğe çıkarlarsa adı gibi emindi ki, Feyza daha çok mutlu olacaktı. O yüzden hiç vakit kaybetmeden direk Yağız'ı aradı.. Kısa bir görüşmeden sonra dediği saatte mesaide olduğu için yetişemeyecek olan Yağız, en son anca akşam yemeğine yetişebileceğini söylediğinde, Efe gülümsedi. Yarın akşam ki planı ve hangi restoranda yemek yiyeceklerini kararlaştırdıktan sonra telefonları kapadılar.

Feyza için büyük bir sürpriz olacak bu plan da, Gözde'nin de nasibini alacağını kim nereden bilebilirdi…

***

~YAZARDAN~

Aşk gönül kapına bir kere geldi mi her zaman ki şeyler sana daha bir anlamlı ve daha bir güzel gelirdi..

Her sabah gördüğü insanlara daha sıcak bir tebessümle, her zamanki geldiği iş yerine daha bir hevesle gelen Feyza, oldukça enerjik ve oldukça mutluydu. Efe'nin ilk baştaki itirafı ve Feyza'nın sonunda ki itirafı, adeta ikisinin de kalbini ısıtmaya ve yeni bir ilişkiye ev sahipliği yapmaya temel atmıştı.Efe her sabah Feyza'ya günaydın mesajları ile başlayıp iyi geceler dileyerek gününü bitiriyor, Feyza ise her gelen mesajla daha bir heyanlı güne başlayıp aynı heyecanla gününü bitiriyordu..

Sabahın erken saatlerinde kalkmaya alışkın olan Feyza, alarmın çalmasıyla hemen yerinden doğrulup alarmı kapadı. Bugün Mustafa hocasıyla birlikte seminere katılacağından dolayı, öğle saatlerinde hastaneye gidecekti. Uyumak için daha vakti olsada, Feyza her zamanki gibi geç kalmamak için bir saat öncesinden kalkmıştı.Yataktan kalkmak için ayaklarını sarkıtıp, ilk önce yatağının dibinde olan terliklerini giyindi.

Tam kalkarken aklına gelen adamla gülümseyip, alışkanlık haline gelmiş gibi komidinin üzerinde ki telefonuna uzandı. Günaydın mesajı yine gelmişti..

❣️Efe: Günaydın Peri kızı. Bu sabah seni göremeden nasıl bir güne başlayacağım bilemiyorum ama merak etme, kendime bir şekilde mukayyet olurum. Yani umarım..

Feyza gelen mesajı okurken kalbinin ritmi bir an değişti. Uzun yıllar sonra kalbinin en güzel köşesine ev sahipliği yapan bu adam, kalbine ne güzel de gelmişti. Gülümseyerek içinden bir kez daha şükür etti. İyi ki de denk gelmişti..

❣️Feyza: Günaydın kalbimin sol köşesi..

Bu mesajı yazması Feyza'ya tuhaf hissettirsede, bu adam bu sözleri hak ediyordu. Ama gel gör ki Feyza bu cümleler için bile şimdiden utanmış, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Mesajı atar atmaz telefonu yatağa fırlatıp kendine gelebilmek için yanaklarını hafif bir şekilde tokatladı. “Kendine gel kızım !" Diyerek kendine kızarken, bir anda gülmeye başladı.

Aşk gerçek anlamda başa gelen en güzel ve en utanmaz şeydi ! Hızla yatağından çıkarak yanan yanaklarına soğuk su çarpmak için lavaboya doğru koşturdu.

***

Gözde kendinden beklenmeyecek bir performans ile sabahın erken saatlerinde deyim yerindeyse, sürüne sürüne yatağından çıkmıştı. Daha doğrusu çıkmak zorundaydı. Hızlı bir şekilde hazırlanıp geçen sene aldığı fotoğraf makinesinide yanına alarak, evden çıkmak üzere kapıyı açtı. Gözde, Feyza'nın hastaneye geç kalmamak için alarmını hep bir saat önceye kurduğunu biliyordu ama bu sabah hastaneye değilde, seminere gideceği için bi ihtimal evden daha geç çıkacağını düşünmüştü.

Ama gel gör ki, yakalanmaması gereken dostunun karşısına deyim yerindeyse adeta uçmuştu ! Feyza çıktığı kapıyı ardından kaparken, gördüğü kişiyle şaşırdı. Kolundaki saate bakıp ardından ona sırıtarak bakan Gözde'ye baktı.

“Gözde, işe çok erken gitmiyor musun sen?" Diye sordu. Genelde sabah sekizde başlayan iş saatine bile her sabah geç kalan Gözde’nin, bu sefer erken kalkıp gitmesi Feyza için oldukça şaşırtıcı bir durumdu. Gözde gelen soruyla hafif bir şekilde gülümsedi. İçinden; 'şimdi ne bahane sunsam da inansa' derken, aklına ilk gelen şeyi düşünmeden söyledi.

“Böcek fotoğrafı çekmeye gidiyorum !" Der demez, diğer elinde tuttuğu fotoğraf çantasını da ispatlamak ister gibi gösterdi. Feyza duyduğu bahane karşısında şaşkınlıktan kaşları havalanırken,

Gözde'nin neden saçmaladığını anlamaya çalışır gibi dostuna şüphe ile baktı. Gözde ise Feyza'nın bakışlarından sözlerinin saçmalığını daha yeni idrak ediyordu. Sanırım bir ara oturup nasıl bahane öne sürülür, bunun taktiklerini çalışmalıydı. Ama şimdi Feyza dan önce hemen yola çıkmalıydı. Bu sefer bahane öne sürmeyi bir kenara bırakıp dikkat dağıtma taktiğini denedi. Feyza'ya iyice yaklaştıktan sonra dikkatli bir şekilde yüzüne baktı.

“Ay kuzum benim rimelin akmış senin ! Hemen eve gir temizle" dehşetle konuştuğunda, Feyza refleks ile elini gözüne doğru götürdü. “Akmış mı, çok mu kötü gözüküyor ?"

“Hemde nasıl ! Hadi hemen git temizle.."

“Tamam dur geliyorum hemen" telaş yapan Feyza, hızlıca arkasını dönüp daha demin çantasına attığı evin anahtarını aramaya başladı. Gözde ise fırsattan istifade Feyza'nın yanından sessizce geçip, merdivenleri hızlı bir şekilde ikişer ikişer indi.

Sanırım bugün Gözde'nin tek şansı, ayağına spor ayakkabı giyinmiş olmasıydı. Aksi takdirde bu derece hızlı kaçması olanaksızdı ! Feyza ise anahtarını bulduğunda, daha aklı başına yeni gelir gibi öylece kala kaldı.

“İyi de, ben rimel sürmedim ki !" Deyip hızlıca arkasını döndüğünde, Gözde'nin çoktan gitmiş olduğunu fark etti. “Gözde !" Diye bağırarak merdivenlerden aşağıya baksa da, kimseyi göremedi. “Elbet akşama ben sana bunun hesabını sorarım !" Söylene söylene merdivenlerden inen Feyza oldukça şaşkın ve kızgın bir şekilde apartmandan çıkarak çağırdığı taksiye bindi. Gözde ise çoktan başka bir taksiye binmiş ve yola koyulmuştu. Yola çıkar çıkmaz Efe'yi arayıp durumu rapor eden Gözde, oldukça mutluydu. Sabah küçük bir aksilik yaşasada, durumu güzel bir şekilde kurtarıp kaçmıştı. Şimdi ise seminerin yapılacağı üniversiteye Feyza dan önce gitmeliydi..

Neyse ki her şey istediği gibi gitmişti. Kısa süren yolculuk da, Feyza dan önce üniversitenin kampüsüne gelmişti. Hızlıca taksicinin ücretini ödeyip, arabadan iner inmez kalabalık olan bahçede genç bir çocuk, Gözde'nin yanına doğru hızla geldi.

“Gözde hanım siz misiniz ?”

"Evet benim.."

"Buyrun bu taraftan.." Önden ilerleyen çocuğu takip eden Gözde, Feyza'ya yakalanırım korkusundan hızlıca koşturuyordu.

Her sabah sporunu çayına şeker atıp karıştırarak yapan Gözde için bugünkü koşturma acayip yorucu olsa da, sonucunu düşününce yorgunluğunu unutuyordu. Üst kata çıkan Gözde ile aynı anda Feyza da, üniversitenin kampüsüne giriş yaptı. Arabadan inerken eski okuluna gülümseyerek baktı. Ne çok senesi geçmişti bu okulda. Güzel ve yorucu seneler de olsa şimdi gözünde hepsi bir maziydi. Ama en önemlisi bu okulun semineri sayesinde, bugün sevdiği adamı kazanmıştı..

Feyza gülümseyerek üniversiteye giriş yaptığında, binada ki sessizlik dikkatini çekti. Bir sürü öğrencisi olması gereken koridorun bomboş olması, beklenmedik bir durumdu. Şaşırsada üst kata çıkmak üzere ilerledi. Hemen karşısında gülümseyerek gelen kumral bir kız, kırmızı bir gülü ona doğru uzatınca, şaşırıp durdu.

“Sizi ilk defa burada, bu seminer sayesinde görmüş.." Eline verilen gülle birlikte, arkasına bakmadan binadan çıkan kızın ardından, şaşkınca bakakaldı.

İçinden sadece Efe diye geçirip, gülümsedi.. Tam olarak ne olduğunu anlamayan Feyza şaşkınca ilerlemeye devam ederken, merdivenlerin başında başka bir kızın yine elinde ki gülü uzatmasıyla durdu.

“O gün ki cesaretinize hayran kalmış.." Gülümseyerek çiçeği uzatan kızın sözleri, Efe'nin üç yıl önce yazdığı nota aitti. Feyza uzatılan gülü eline alırken, bu sefer gözleri doldu..

Merdivenleri yavaş bir şekilde çıkmaya devam ederken yine Efe'nin sayesinde değişen kalp ritmi yüzünden, nefes almakta zorlanıyordu. Bu sefer merdivenlerin başında başka bir kız, yine elinde tuttuğu kırmızı gülü ona doğru uzattı.

“Kalp onun uzmanlık alanı olsa da, aşkın o gün kalp ritminin nasıl değiştirdiğini sizin sayenizde öğrenmiş.." Feyza'nın dolu olan gözlerinden yaşlar firar etti..

Gülümseyerek o gülü de eline alıp yürümeye devam ettiğinde, bu sefer nereye gideceğini gösteren başka kimse yoktu. Koridoru döndüğünde dikkatini çeken şey, neredeyse nefessiz kalmasına neden olacaktı. Yerde upuzun bir şekilde ona yol gösteren gül yaprakları vardı. Feyza şaşkınlıkla eliyle ağzını örttü.

Bu adam gerçekten deliydi ! Gözleri dolu bir şekilde gül yapraklarının arasında, yolun sonuna kadar yürüdü. Güllerin bitiş noktasına geldiğinde, kafasını kaldırıp geldiği yere baktı. Gördüğü şeyle bu sefer gelen hıçkırıklarını saklamak için bir eliyle ağzını kapadı.

Kütüphane..

Feyza kapıda öylece beklerken, büyük kapı iki taraftan açıldı. Ayağının ucuna kadar gelen kırmızı bir halı ve onun sonunda elinde bir demet kırmızı güllerle bekleyen Efe, tam da karşısındaydı.

Açılan kapıyla çalan piyano sesi Feyza'yı mest ederken, daha ne kadar şaşırabilirim diye içinden geçirdi. Feyza elini ağzından çekip, bu sefer de akan gözyaşlarını silmeye başladı. Karşısında siyah takım elbisesiyle bekleyen Efe, sevdiği kadına bakarak gülümsediğinde onunla birlikte Feyza da gülümsedi..

İçeriye doğru bir adım atacakken, hayatında yaşadığı en güzel an için neredeyse düşüp bayılacaktı. Diğer elinde tuttuğu güllerinden güç almak ister gibi onlara iyice tutundu. İçeriye doğru adım attığında bu sefer kenarda fotoğraf çeken Gözde'yi gördüğünde, hem güldü hem ağladı..

Sabah ki deli haller, demek ki bunun içindi. Gözde'ye; 'ben sana sonra soracağım' bakışını gülümseyerek attığında, Gözde de aynı gülümsemeyle karşılık verdi.

Tabi Feyza, bugün buradan çıkarken aklı hâlâ yerinde durursa hesabını soracaktı..

Bakışlarını sevdiği adama çevirerek kırmızı halıda, yavaş adımlarla ona doğru iyice yaklaştı. Yanına geldiğinde ise hâlâ ağlamaya devam ediyordu. Efe sevdiği kadının bu haline dayanamadı, elindeki çiçeği yanındaki masaya koyup ona yaklaşan kadının elini tutarak kendine doğru çekti. Feyza ise elinde tuttuğu gülleriyle birlikte sımsıkı Efe'ye sarıldı.

Bu anları ölümsüzleştiren Gözde ise çektiği güzel fotoğraflar arasında bu tatlı çiftle selfie yapmayı da ihmal etmemişti..

Efe, Feyza dan ayrılarak sevdiği kadının gözyaşlarını güzelce sildi. Mutluluktan bile olsa ağlamasını değil, gülümsemesini istiyordu. Feyza da sanki bunu hisseder gibi sevdiği adama bakarak sıcacık gülümsedi. Efe içinden; 'işte şimdi oldu' derken, teklifini yapmak üzere Feyza'nın elini tuttu..

Gözde, Efe'nin teklif edeceğini anlar anlamaz fotoğraf çekmeyi bir kenara bırakıp hızla Feyza'nın yanına doğru ilerledi. Genç kadının elindeki çiçekleri alıp daha rahat olmasını sağlarken, Feyza o kadar dalmıştı ki, elinden giden çiçeklerini bile hissetmedi.

Gözde hızla çiçekleri masaya koyup bu anın videosunu çekerken, Efe önce Feyza'nın tuttuğu eline küçük bir buse kondurmuş, ardından da önünde diz çökmüştü. Çalan piyano ve bu an, Feyza için kesinlikle unutulmaz bir sahneydi..

Efe, genç kadının gözlerinin içine bakarak gülümsedi. “Biliyorum daha çok erken diyeceksin ama ben seni üç yıl önce tam burada gördüğümde zaten kalbimi sana vermiştim. O yüzden bir üç yıl daha beklemek istemiyorum" dediğinde Feyza gülümsedi..

Genç adam hemen cebindeki yüzük kutusunu çıkarıp açarak, sevdiği kadına doğru kaldırdı.“Kalbine bir ömür ev sahibi olmak istiyorum Peri kızı, beni kabul eder misin ?.." Feyza sözlere mi düşmeliydi yoksa kutuda ki yüzüğün stetoskop görüntüsüne mi ?..

Efe heyecanla Feyza'nın vereceği cevabı beklerken, kenarda gözlerinden neredeyse kalpler çıkacak olan Gözde, video çekmeye devam ederken, Feyza'nın donmuş olduğunu anladı. Olaya hemen müdahale etme içgüdüsüyle; “Feyza evet de !" Diye bağırdı. Gözde'nin seslenişiyle birlikte kendine gelen Feyza ise ne zaman tuttuğunu bilmediği nefesini yavaş bir şekilde dışarıya verirken, hemen ardından ona merakla bakan Efe'ye gülümseyip “Evet !" Diye bağırdı..

Feyza'nın verdiği cevapla rahatlayan Efe; "çok şükür" diyerek gülümsedi. Bir an ‘hayır’ diyecek diye ödü kopmuştu. Hemen kutusundan çıkardığı yüzüğü Feyza'nın narin parmağına takarken, Gözde de hemen arkada şükür duası yapıyordu. Efe yüzüğü taktıktan sonra ayağa kalkıp, Feyza'ya sıkıca sarıldı. Kaç gündür bu anı planlayan Efe şimdi tam anlamıyla rahatlamıştı. Okulun bu kısmının tadilata girdiğini duyduğundan beri bu anı planlıyordu. Tabi sağolsun hocaları da oldukça yardımcı olmuştu.

Bugün hem Feyza hem de Efe sanki üç yıl öncesine gitmiş gibiydiler..

O gün Efe, Feyza'yı bu kütüphane de görmüş ve içten bir şekilde bir kez daha onunla görüşebilmeyi dilemişti ve şimdi aynı yerde evlenme teklifi etmenin mutluluğunu yaşıyordu…

Gözde dostunu tebrik etmek için bir anda koşup boynuna atladı. Her ikisi de oldukça mutluydu. Feyza ve Gözde ayrılıp birbirlerine baktığında, Feyza dostuna takılmak için hafif bir şekilde omzuna vurdu. “Hani sen böcek resmi çekecektin?"Diye imayla söylediği sözlere karşı, Gözde sinsi bir şekilde gülümsedi.

“Ee yalan mı söyledim, aşk böcüklerinin resmini çektim işte.." Hepsi bir anda gülmeye başladı. Efe akşam yemeği için dışarıda yaptığı planı hanımlara anlattığında, Gözde hemen itiraz etti.

‘O ne öyle, oğlunu ve gelinini yalnız bırakmayan kaynana gibi' Diye düşünsede, Efe akşam yemeğine Yağız'ın da katılacağını söylediğinde, genç kadın hızla Efe'ye doğru döndü. Şu an elinde olsa gözlerinden kalp çıkaracak haldeydi.

Demek Yağız da gelecekti ! Bir anda naifleşen Gözde, istemem yan cebime koy misali; “ee tamam madem, siz bir plan yapmışsınız ben oyunbozanlık yapmayayım” deyip hemen ardından; “geliyorum !" Diyerek çocuklar gibi şakıyınca, Efe kolunun altına aldığı Feyza ile birlikte genç kadının bu haline güldü..

Herşey bittiğinde gerçek seminer için Feyza diğer kampüse geçerken, Efe de Gözde’yi iş yerine kadar bırakmıştı. Ajansın önüne geldiklerinde Gözde, Efe’ye bakarak gülümsedi. “Çok teşekkür ederim, zahmet oldu sana da” Efe de aynı içtenlikle karşılık verdi.

“Ne demek, bu saatten sonra baldızımsın artık” Gözde gülerek karşılık verdi. “O zaman tekrar teşekkür ederim enişte, akşama görüşürüz..” Tam arabadan inecekken; “aa Gözde söylemeyi unuttum.” Diyen genç adamla birlikte, Gözde buyur der gibi Efe’ye doğru baktı.

“Akşama seni Feyza ile birlikte almaya geleceğiz haberin olsun.”

“Zahmet etmeyin ya ben gelirim.”

“Olmaz öyle, hem Feyza da kabul etmez.” Gözde el mecbur gülümseyerek kabul etti. Gözde tekrar vedalaştıktan sonra arabadan inip ajansa doğru girerken, Efe kafasında kurduğu plan ile gülümsedi. Genç kadın ona her konuda çok yardımcı olmuştu. Bu yüzden Efe de, Yağız ile Gözde’yi bir araya getirmek için kollarını sıvamıştı..

***

Gözde akşam saatinin gelmesiyle birlikte önce annesine geç geleceğine dair haber vermiş, hemen ardından da ajanstan çıkmak için hazırlanmıştı. Feyza’ya 'hazırım' diye kısa bir mesaj atarak, genç çifti bekletmemek için hemen ajansın önüne çıkıp bekledi. Kolundaki saatine baktığında saat yediyi gösteriyordu, birazdan gelirlerdi.. Önünde duran arabayla dikkati dağılan Gözde bakışlarını oraya doğru odakladığında, arabadan çıkan kişiyi ile birlikte gözlerini büyüttü..

***

~GÖZDE~

Ben Efe ve Feyza'yı beklerken karşımda bir anda Sevdiceğimi görünce sanırım bana inme inmişti. Yağız yanıma gelip gülümseyerek; "merhaba" dediğinde, beynimdeki nöronlar o an şaşkınlıktan tepki veremedi. Neyse ki yine her zamanki gibi son anda mantığım devreye girmiş ve nöronlarıma tekme atarak bir şekilde kendilerine gelmelerini sağlamıştı..

Hoşgeldin ! Diye bağıran kalbime inat, mantıklı yanım hafif bir tebessümle; "merhaba, kusura bakma lütfen seni beklemiyordum şaşırdım" Yağız cevabımla birlikte daha bi içten gülümsedi. “Sorun değil, beni de yoldayken Efe aradı çok trafik varmış, seni almam için rica etti." Ne yani mecburiyetten mi gelmişti ? Keşke ben alırım diye ısrar etmiş olsaydın..

“Ne gerek vardı, söyleselerdi ben taksiye biner gelirdim. Sana da zahmet oldu böyle kusura bakma." Adama resmen trip atıyordum..

“Ne kusuru yolumun üzeriydi, hem zaten.." Deyip duraksadı, ne diyecek diye merakla gözlerine bakarken o benden gözlerini kaçırıp, bir elini ensesine doğru götürdü. Şu hali o kadar tatlıydı ki adama trip bile atamıyorum..

“İstemeseydim gelmezdim.." Sözlerini tamamladığında, bu sözleri altın harflerle kalbime yazdım. Kesinlikle eve gider gitmez horon oynayacaktım..

“Peki o zaman gidelim mi ?" Diye gülümsediğimde, o da aynı şekilde karşılık verirken buyur der gibi yaparak önden benim geçmemi bekledi. Arabanın ön koltuğuna geçip oturduğumda, benden mutlusu yoktu.. Doktor Civan işte şimdi dünya ahiret Eniştem olmuştu !

Yol boyunca güzel bir şekilde muhabbet ederek sahil köşesinde, lüks bir restoranın önünde durduk. Ben arabadan inerken Yağız da arabayı valeye teslim ederek yanıma doğru geldi. Beraber yan yana restorana giriş yaptığımızda, çifte kumrular da az ileride oturmuş gülüşerek konuşuyorlardı. Yanlarına doğru gidip selamlaştıktan sonra hemen yemekleri sipariş verdik. Güzel bir akşam yemeği ve yine güzel bir sohbetten sonra bu defa benim önerimle birlikte, sahilde yürüyüş yapmaya karar verdik.

Resmen şu an Yağız ile biraz daha vakit geçirebilmek için bahane arıyordum. İşin güzel tarafı ise o da bahanelerime itiraz etmiyor, tam tersi ayak uyduruyordu. Önce ki sahil yürüyüşümüz gibi Efe ve Feyza en önde el ele yürürlerken, bizde hemen arkalarından yine yan yana yürüyorduk.

Sessiz ve sakin yürüyüşümüz benim az ileride salıncak görmemle bozuldu. Yağız'a işaret parmağımla ilerideki parkı gösterdim. “Biraz sallanalım mı ?" Diye heyecanla sorduğum soruya, Yağız şaşırsada hemen ardından gülümseyerek kafasını onaylar bir şekilde salladı.

Beraber yine yan yana parka doğru hızla ilerledik. Sanırım akşam olduğundan dolayı parkta kimse yoktu. O yüzden Yağız'ın yanında çocuklarla salıncak mücadelesi yapmayacağım için oldukça memnundum. Ben hemen sağda ki boş salıncağa geçip otururken, Yağız da hemen yanımdaki direğe yaslanıp beni izledi. Onunda yanımdaki diğer salıncağa oturmasını istesem de, ısrar etmek istemedim. Zaten istese kendisi otururdu. Sessiz ortamı bozmak için aklıma gelen anımı anlatmak istedim..

“Benim bu salıncak sevdam küçüklüğümden kalan bir durum. Çocukken çok yaramaz bir kız olduğum için mahalledeki çoğu çocukla anlaşamazdım. O yüzden de kimse benimle salıncağını paylaşmak istemezdi.." Diyerek gülümsedim. Sanırım bu yüzden hâlâ boş bir salıncak bulduğumda, hemen koşup sallanmak istiyordum..

Sözlerimden sonra Yağız'a baktığımda, bana buruk bir şekilde tebessüm ettiğini gördüm. Üzüldüğümü hissetmesin diye hafif bir şekilde gülümsedim. O ise beni şaşırtarak hemen yanımdaki diğer salıncağa geçip oturdu..

Ama beni asıl şaşırtan şey, hiç şüphesiz kurduğu cümleler oldu !

“Eğer seni çocukken tanımış olsaydım, salıncak sıramı mutlaka sana verirdim.." Kurduğu bu cümleler içimi ısıtırken, aynı zamanda kalbimi de aydınlatmıştı..

Nedendir bilmem ama gözlerim doldu. Cevap veremedim, sadece içten bir şekilde gülümsedim. Birbirimize bakarak gülümseyip, hemen ardından ikimizde bakışlarımızı sahile doğru çevirdik. Ona karşı belki şimdi söyleyemezdim ama ileride içimden taşan bu cümleleri, umarım gözlerine bakarak tekrarlardım.

Sen yeter ki hep yanımda ol.Gönlümdeki salıncağın hazır…

***

B Ö L Ü M

S O N U 


Loading...
0%