Yeni Üyelik
44.
Bölüm

44. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️

***

~YAZARDAN~

Mevsimler birbirini kovalarken kış ayı kapıyı çoktan çalmıştı. Zaman kavramı ise dur durak bilmeden ilerlemeye devam ediyordu. Öyle ki aradan geçen bir ay Gözde için o kadar yoğun ve tempolu geçmişti ki, nerede ise hayata karşı; 'azıcık mola !' Diye bağıracak duruma gelmişti.

Hani bir söz vardır ya; ‘yakın çevrenizden biri evlilik yoluna girdiği an, diğerleri de atlı kovalar gibi peşinden o yola girerdi’ diye. Kulağa ne kadar saçma gelse de gerçekten de bu böyleydi. Gözde değer verdiği insanlar için çok mutlu olsa da, bu süreçte baya yorulmuştu. Bu son bir aya isim verecek olsa kesinlikle; 'sevip de kavuşanlar' olarak değiştirirdi..

~Önce Mehmet'in özel davetiyle nikah şahidi olarak yerini almıştı. Mehmet'e göre Gözde olmasaydı eğer ya annesinin ısrarıyla görücü usulüyle sevmediği biriyle evlenirdi, yada cesaretini bir türlü toparlayamayıp Açelya'ya bir iki sene daha açılamazdı. O yüzden Mehmet için Gözde artık onun hem nikah şahidi, hem de onların kavuşmasına vesile olan bir melekti..

Gözde nikaha giderken yine Yağız'ı davet ettiğinde, bu sefer genç adam hiç düşünmeden davetini kabul etmiş ve genç kızı tek başına nikaha göndermemişti. Yağız tam anlamıyla hâlâ duygularını belli edemese de hiç olmazsa artık kendisini kasmıyor, yanında huzur ve mutlu olduğu kadına karşı daha rahat davranıyordu. Belki de son bir şeylerden emin olmak için bekliyordu..

Bu süreçte muradına erme yolunda ilerleyen bir diğer kişiler ise en yakın dostu Feyza ve Efe'ydi..

~Feyza sonunda Efe ve ailesini akşam yemeğinde davet etmiş ve genç kadın o gece neredeyse heyecandan bayılacak haldeyken, babası Hasan bey ve annesi Gülten hanım da oldukça gergindi. Akşam yemeklerini sessiz sedasız yerlerken, Hasan beyin keskin bakışları Efe'nin üzerindeydi. Bu yüzden normal nefesini bile zar zor alan Efe ise yediği her lokmada öksürük krizine girmişti. Neyse ki bu durum da yemeğin bitimine kadar sürmüştü. Detaylı sohbet için salondaki kanepelere karşılıklı bir şekilde oturulduğunda, Şevket bey ve ailesi tam zamanında yetişti. Feyza yemek masasını Gözde ve çocukların yardımıyla hemen toplarken, babalar ve anneler koyu sohbete sonunda başladı. İki cephe tarafında ortada kuzu gibi masum ve savunmasız kalan Efe ise uzaktan masayı toplayan gençleri izledi. Eğer Hasan beyin ters bir tepki vereceğini bilmese, kalkıp o da masa toplama bahanesiyle sevdiği kadının yanına geçerdi ama maalesef ki oturduğu yerden izlemekle yetindi.

Gözde heyecanlı arkadaşını mutfağa sokmazken çay servislerini hazırlayıp ona vererek salona götürmesinden başka, bir şeye elini sürmesine izin vermedi. Aksi takdirde Feyza'nın bu heyecanla mutfağı yakacağından korkuyordu.

O gece Feyza ve Efe'nin evlilik meselesi sonunda konuşulmuştu. Hasan beye kalsa kızını hiç vermek istemiyor, onun bahanesiyle yine meseleyi başka bir aya atmak istiyordu ama neyse ki bu durumda da Şevket bey devreye girdi. Arkadaşını sakinleştirmeyi başarması ile isteme meselesi bu hafta sonu gerçekleşecekti. Herkes büyük bir rahatlık yaşarken Efe de oldukça rahatlamış, hatta olayları hizaya soktuğu için kalkıp direk Şevket beyin elini öpmüştü.

Gece daha rahat ve eğlenceli geçerken fırsatı değerlendiren tek kişi ise yine Tekin oldu. Bir yandan altın gününe katılmış gibi ağzına kadar doldurduğu tabağını yerken, diğer yandan da Buğra'nın söz de ne kadar para koparması gerektiğinin analizini yapıyordu.

Gergin başlayan gece sonlara doğru daha bir sakin ilerlerken, Efe ve ailesi haftaya sözlenecekleri günü kesinleştirip, izin isteyerek kalktı. Onları uğurladıktan sonra sohbete devam eden aile dostları ise gecenin ilerleyen saatlerine kadar oturmaya devam etmişti. Bir yandan anneler şimdiden eksik olan çeyizleri konuşurken, Gözde ve Feyza mutfakta sessizce kıkırdayarak eğleniyor, çocuklar ise Buğra'nın odasına geçerek Ps oynuyorlardı. Herkes mutlu ve rahatken hâlâ mutlu olmayan tek bir kişi vardı ki, o da Hasan bey den başkası değildi.

Evin babaları hava almak için terastaki masada otururken, sanki kızı bu gece evden gelin olarak gidiyormuşçasına üzülen Hasan beyin bu hali, dostu Şevket beyi oldukça güldürüyordu. Gözde elindeki çay tepsisiyle birlikte terasa çıkıp çayları babası ve Hasan amcasına verirken, Hasan bey hâlâ gülen dostuna karşı kaşlarını çatarak baktı.

"Gül öyle gül, senin de kızın var Şevket bey göreceğiz senide." Deyip uzatılan çayını alırken, Gözde'ye gülümseyerek göz kırpınca bir anda sus pus olan Şevket bey yutkundu.

Hay aksi adam ! Ne diye şimdi bunu hatırlatmıştı ki ? Kaşlarını çatarak çayını içmeye başlayan Şevket beyin ardından, bu sefer gülen Hasan bey olmuştu..

Gözde ise çocuk gibi didişen bu koca adamlara çaylarını verip içeriye doğru tekrar girerken, oldukça keyifliydi. Aklına bir zamanlar kardeşi olacak diye ağlayan dostu Feyza'nın tepkisine karşı kahkaha attığı hali geldiğinde gülümsedi. 'Gülme komşuna, gelir başına' sözcüğü acaba bu sefer de tutar mıydı ki ?..

O geceyi de sağ salim atlatan Gözde, iki gün sonra da Sinem'in nişan kıyafeti için uğraşmaya başladı..

~İki hafta sonra Sinem'in nişanı vardı ve Gözde bu çizimi bir an önce bitirip dikim ekibine vermeliydi. Sinem'in nişan elbisesini özel isteği üzerine Gözde hazırlarken, birkaç gününü sırf bunun için harcayan genç kadın, sonunda çizimi bitirdiğinde üzerinden büyük bir yük kalktı.

Çizimi görüp hayran kalan Sinem ise bir kez daha verdiği karardan memnun olmuşcasına Gözde'ye sarılarak teşekkür etmiş ve çizimi hemen dikim ekibine yollamıştı. Ve bu koşturmayı da atlatan Gözde, sonunda çıkış saatinin gelmesiyle Kahküllüyle vedalaşarak ajanstan çıktı.

Ajansın önünden geçen taksiciyi tam durduracakken elindeki telefonunun çalmasıyla dikkati bir anda dağıldı. Asıl dikkatini dağıtan şey, çalan telefonundan çok arayan kişiydi. Telefon ekranındaki 'SEVDİCEĞİM..' yazısına kısa bir an gülümseyerek bakan genç kadın, daha fazla bekletmeden telefonun yeşil butonuna basarak hemen cevapladı.

Günün yorgunluğundan eser kalmayan bir ses tonuyla; “Yağız.." Diye şakıyan Gözde ile birlikte, telefonun diğer tarafında olan genç adam, hafif bir şekilde gülümsedi.

Bir yandan arabasını sürerken diğer yandan hoparlörden; “nasılsın ?" Diye sorduğunda, genç kadın tebessümle karşılık verdi.

“İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın ?"

“Bende iyiyim sağ ol" deyip hemen ardından; “şimdi çıktım karakoldan, saklı bahçeye gidecektim de.." deyip bir eliyle direksiyonu tutarken, diğer eli her zamanki gibi ensesine doğru gitmişti. "Sende gelmek ister misin diye soracaktım." Gözde artık daha ne kadar gülümseye bilirse o kadar daha gülümsemiş ve telefonunu kendisinden kısa bir an uzaklaştırıp, sessiz bir çığlık atmıştı.

Hemen ardından ise telefonun diğer ucunda ki adamı daha fazla bekletmeden hızla ciddileşip, sesini sabit tutarak kibarca konuştu.“Olur tabi, buna hayır demem." Diye cevap verdiğinde, Yağız elini ensesinden hızla çekti. Neredeyse on beş dakikadır ajansın yakınlarında gereksizce tur atıyor, genç kadının yanına gitmek için bahane üretiyordu. Bu iki budala hâlâ farkında olmasada, aslında her ikisi de görüşmek için ellerinden geleni yapıyordu..

Genç kadının verdiği cevapla daha fazla oyalanmayı bir kenara bırakan Yağız ise gaza daha fazla yüklendi. "Tamam o zaman ajansa çok yakınım, beş dakikaya orada olurum" Gözde etrafına şaşkın ama gülümsemeye devam ederek baktı.

“Tamam o zaman ben ajansın önünde bekliyorum."

“Tamam görüşürüz."

“Görüşürüz.."

Gözde telefonu kapar kapatmaz hemen arkasına dönerek ajansın camından saçını başını düzeltmeye başladığında, içerideki güvenlik görevlisi Murat bey, genç kadının bu sevimli ve komik hallerine karşı; "deli kız" diyerek gülümsüyordu..

Yağız dediği gibi beş dakika içinde ajansın önüne geldiğinde, Gözde ile selamlaşmak için arabasından hemen inerek yanına doğru gitti. Kısa süren sohbet faslından sonra arabaya geçen ikili, fazla vakit kaybetmeden hemen yola koyulmuştu. Bir yandan sohbet ederlerken, Gözde annesinin endişelenmemesi için durumu açıklayacak kısa bir mesaj yazarak gönderdi.

Gönderilen Mesaj: ANNEM /~Damadınla bir çay içip geleceğim sultanım. Merak etme fazla geç kalmam😘

Annesinin bu mesajı okurken ki yüz tipini çok merak etse de, gülümseyerek telefonu paltosunun cebine koyarak tamamen Yağız'ın konuşmasına odaklandı. Fazla uzun sürmeyen yolculukları saklı bahçeye gelmeleriyle son buldu.

Arabadan inerek yan yana bahçeye girdiklerinde, bu sefer daha kalabalık olan bahçede yer bulmaları biraz zor oldu. Gözde içinden burasıda mı keşfedildi diye yakınırken, neyse ki bu durumda garsonun yardımıyla çözüldü. Diğer tarafta sakin bir yer bulup sonunda karşılıklı oturmuşlardı. Normalde çok sakin olan saklı bahçe, garsonun dediğine göre nikah yemeği için seçildiğinden dolayı bu kadar kalabalıktı. Gözde bu habere içten bir şekilde sevindi. Belki bencilceydi ama buranın sakin ve özel kalmasını isteyen bir yanı daha ağır basıyordu..

Yağız arabasının anahtarını cebine koyarken cebindeki farklı bir şey dikkatini çekince çıkarıp baktı. Operasyonlarda taktığı siyah kar maskesi cebinden çıkınca gülümsedi. Bazen Amirinin de dediği gibi işinden bir türlü kopamıyordu. Bu durumu Gözde'ye de anlatırken bu sefer ikisi birden gülmüştü. Manzaranın verdiği huzur bir yana, hafif esen rüzgar ise insanı kendine getiren cinsten esiyordu. Her ikisinin üzerinde palto olsa da, Yağız yine de Gözde için garsondan bir şal getirmesini rica ederken, Gözde sol elini çenesine yaslayarak garsonla konuşan Yağız'ı izliyordu. Bir yandan ona bakarken hayat ağır çekimdeymiş gibi ilerlerken, bir yandan ise bu naif ve güzel hareketleri Gözde'nin kalbine işlemeye devam ediyordu..

Sipariş verdikleri karışık tost ve çaylarıyla birlikte gelen kırmızı şalla gülümseyen Gözde, şalı teşekkür ederek omuzlarına doğru atarken, sıcacık çayından bir yudum aldığında keyfi oldukça yerindeydi..

Hemen ardından tostlarını aynı anda ısırıp birbirlerinin tepkilerine bakarken, ikisi de hem aldıkları tattan, hem de bulundukları yerden memnun olmuşçasına gülümsedi. O anda Yağız'ın telefonu çalınca hızla tostunu tabağına koyarak cebindeki telefonu çıkardı. Arayan kişi Mert'ti. Belli ki araştırmasını söylediği konu hakkında bilgi vermesi gerekiyordu.

Gözde'ye bakarak hafif bir şekilde gülümsedi. “Kusura bakma lütfen, bunu açmam gerekiyor." Diyen bu sevimli adama karşı, Gözde de içten bir şekilde tebessüm etti.

“Elbette bak lütfen" dediği an, oturduğu yerden kalkan Yağız; “hemen geliyorum." Telefonunu açmış ve daha rahat konuşabilmek için çıkışa doğru ilerlemişti.

Gözde ise aklına gelen annesiyle birlikte telefonuna bakmayı anca akıl etti. O da hızla tostunu tabağına koyup cebindeki telefonunu çıkararak, gelen mesajı açtı.

Gelen Mesaj: ANNEM /~O ne kız öyle el gibi ! Evladım o benim. Bu arada yüz bulup da eve fazla geç kalayım deme kafanı kırarım😌

Annesinin mesajına ve son olarak attığı emojiye kıkırdayarak okuyan Gözde, mesajın açık ve net olmasından dolayı cevap yazmaya gerek duymadı. Gülümseyerek ekran kilidini kapayarak telefonunu masaya koydu. Çayından bir yudum alıp içerken, ileride eğlenerek yemek yiyen gençlere baktı. Gelin ve damat birbirlerine karşı aşk ile yemek yedirirken gülümsedi. O anda bakışları Yağız'ı hissetmiş gibi yana doğru döndü.

Yağız telefonunu deri ceketinin cebine koyarak masaya doğru gelirken, bir an onu damatlık için de hayal etti. Bir gün eğer hayalleri ve duâsı kabul olursa eğer, onlarda nikahtan sonra kesinlikle buraya gelmeliydiler. Yağız tekrar yerine oturduğunda, Gözde hayallerinden çıkarak gülümsedi.

“Kusura bakma tekrar."

“Sorun değil."

Sohbet sohbeti açarken, diğer tarafta eğlenen gençler yemeklerini yemiş artık müziği son ses açtırarak eğlenmeye başlamışlardı. Gözde lavaboya gitmek için izin isteyerek yerinden kalkarken, onlar gibi diğer tarafta oturan iki genç adamdan esmer olanı, Gözde'nin ardından alık alık bakakaldı. Ve bu durum malesef ki Yağız'ın da dikkatinden kaçmamıştı. Kaşlarını çatıp burun kemerini sıkarak adama ters bir şekilde bakarken, içinden 'keşke bakışlarımdan rahatsız olup laf atsa da, anında paket yapsam' diye düşünüyordu..

Gözde ise lavaboda işini bitirip ellerini yıkarken, o esnada nikahtan gelen kızların konuşmasına ister istemez şahit oldu. Sarışın olan makyajını tazelerken, yanındaki kumral olan kadın ise saçını düzeltiyordu.

“Adamı gördün dimi?"

“Evet ya, fazla karizmatik ve yakışıklıydı."

“Ama bizim enişte beyin arkadaşlarından değildi."

“O zaman kesin yan tarafta çay içmeye gelen kişilerden biriydi."

“Ee o zaman şu çantaları bırakıp oraya gidelim. Çay içme bahanesiyle orada mı değil mi öğreniriz." Gözde kaşlarını çatarak ellerini yıkamaya devam ederken, bir yandan da oturdukları yerde tek olmadıklarını düşünerek sakinleşip suyu kapadı. Onlardan başka ilerideki masalarda iki genç adam daha oturuyordu. Kesin onlardan birilerinden bahsediyordu diyerek kendini sakinleştirip açık olan saçlarını düzeltirken, kapıdan çıkmak üzere olan sarışın kadının; “keşke kapıda telefonla konuşurken omzuna çarpıp tanışsaydım.." Gözde'nin ağzı şaşkınlıktan açıldı.

Bunlar kesinlikle onun Sevdiceğinden bahsediyordu !..

Gözde olayı idrak edene kadar kadınlar çoktan lavabodan çıkmıştı. Resmen sevdiği adama gidip sarkacaklardı ! Peki, Gözde buna izin verir miydi ? Elbette ki hayır !..

Bu duruma oldukça sinirlenen Gözde hızla lavabodan çıkarak, Yağız'ın yanına doğru seri adımlarla ilerledi. Şuan ki tek amacı Yağız'ın sevgilisi gibi gözükerek; 'bu adamın başı bağlı, haydin başka kapıya' mesajını vermekti.. Gözde tebessüm etmeye çalışarak masaya geçip otururken, Yağız'ın bakışları da az önce ki veletin üzerindeydi. Tahmin ettiği gibi Gözde'ye yanlışlıkla değil, bile isteğe bakıyordu !.. Ta ki Yağız'ın adamla göz göze gelip; 'hayırdır ne var ?' bakışını atana kadar. Adam anında toparlanıp önüne dönerken, Gözde'nin bakışları ise hemen girişin kapısında, koca avcısı olan kadınların gelip gelmediklerindeydi..

Önüne dönen Yağız kafasını dağıtmak için “bir çay daha içer miyiz ?" Diye sorduğunda, Gözde de hemen kendisini toparlayıp gülümsedi.

“Olur içeriz" Yağız garsonu çağırarak birer çay daha istedi. Garsonun yanlarından gitmesiyle tekrar sohbete başlayan çift, tam sohbet ederlerken hareketli müzik bir anda yerini dans müziğine bıraktı. Bu durum sohbet eden çifte de güzel bir atmosfer oluştururken, çalan dans müziği ve havanın hafif kararmasıyla açılan ışıklandırmalar da çok güzel bir manzara oluşturdu.

Diğer tarafta oynayan kişiler bu sefer dans etmeye başladıklarında, hem Gözde hemde Yağız kısa bir an onlara bakıp hemen ardından birbirlerine bakarak gözlerini kaçırdılar. Gözde içinden ‘keşke’ derken, Yağız ise başını hafifçe eğerek gergin olduğunda yaptığı gibi ensesini ovuşturdu. Kısa bir süre düşündükten sonra elini ensesinden çekip başını hızla kaldırarak karşısındaki kadına baktı. Ya şimdi ya hiç stratejisini uygulamak en iyisiydi..

Oturduğu sandalyesini geriye doğru iterek verdiği karardan vazgeçmemek için hızla yerinden kalkıp Gözde'nin yanına doğru geçti. Elini şaşkınca ona bakan kadına doğru uzatıp; "bu dansı bana lütfeder misin ?" Dedi hafif bir tebessümle..

Gözde ise çok kısa bir an; 'acaba düşünceleri mi çok abartıp, hayal falan mı görüyorum ?' Diye düşünse de, kendisine gelmesi fazla uzun sürmedi. Ona bakıp hâlâ eli havada olan adama karşı o da tebessüm ederek elini uzatıp yerinden yavaşça kalktı. İlerisi kalabalık olsa da Gözde ve Yağız'ın olduğu kısımda çok az kişi vardı ve Yağız genç kadınla birlikte masanın biraz ilerisindeki boş avluya doğru giderek durdu.

Elini tedirginlikle Gözde'nin beline yerleştirdiğinde, Gözde genç adamın tedirgin olduğunu fark edip gülümseyerek ona doğru yaklaştı. Elini naif bir şekilde genç adamın omzuna koyarken, bir diğer elini Yağız'ın avucunun içine emanet edercesine yerleştirdi..

Yağız'ın uzun boyuna tezat, tam kalbinin hizasına gelen Gözde'nin başı utancından dolayı ona bakmazken, dans ettikleri müziğin sözleri sanki genç kadının içinden geçenleri haykırır gibiydi..

~Sen dileğim, sen duamsın..

~Hem gündüz hayalim, hem rüyamsın..

~Bu kalp ikimizin..

~Söz verdik bizim için..

~Mutluyum kollarında çok…

Bu ilk dansları değildi belki ama sanki ilk dansları gibiydi heyecanları. Artık Gözde'nin bizim bir şarkımız var diyebileceği bu şarkı, hem aklına hem kalbine kazınmış gibiydi..

Kesinlikle eve gider gitmez bu müziği telefonuna indirecekti. Gözde, Yağız'ın gözlerine bakamazken, bakışları hemen ardındaki masada oturmuş şaşkınca onlara bakan kadınları bulduğunda, kaşlarını tekrar çatmıştı ki, aklına gelen şeyle gülümsedi. Biten müzikle duran çift birbirlerine gülümseyerek bakarken genç adam; “geç olmadan gidelim istersen ?" Diye sorduğunda, Gözde başını onaylar bir şekilde salladı. “Olur ama önce bana kar maskeni verir misin ?" Diyen kadınla şaşıran Yağız, ne diyeceğini bilmezken sorgulamadan ceketinin cebinden maskesini çıkarıp, genç kadına doğru uzattı.

Maskeyi gülümseyerek eline alan Gözde ise Yağız'a doğru uzanarak maskeyi kafasından geçirdi. Genç adam bu duruma şaşırsa da tek bir kelime bile etmeden Gözde'nin maskeyi düzeltirken ki konuşmasını dinledi. “Şey hava soğudu hasta olma, hem yeşil gözlerin böyle çok daha güzel gözüküyor. Arabaya gidene kadar çıkarma olur mu ?" Diye tatlıca sorduğu sorusuna gülümseyen Yağız, kafasını sallayarak onayladı.

Gözde de gülümseyerek tam çantasını almak için arkasını dönmüş masaya doğru giderken, kolunu tutup onu kendisine çeviren Yağız ile neredeyse burun buruna gelmişti. Bu durum her ikisinin de aklına ilk tanıştıkları anı getirdi..

Bu sefer güya onu soğuktan korumak isteyen genç adamdı. Tek kelime etmeden Gözde'nin paltosunun içinde kalan kapşonunun şapkasını tutarak, kafasından yavaşça geçirdi. Açık sarı saçlarını özenle içeriye doğru iterken, “banka da ilk karşılaştığımız an, sanki yine bu şekilde beni tanıyor gibi bakıyordun" diye sorarken, genç kadının sarı saçlarını özenle şapkanın içine yerleştiriyordu. Gözde ise Yağız’ın yeşil gözlerine o gün ki gibi gülümseyerek bakıyordu. Demek ki o da hâlâ o günü hatırlıyordu..

“Bilmem, öyle mi bakıyordum?" Yağız onaylar bir şekilde kafasını salladı. Genç kadın bu konu hakkında daha bir şey demezken, Yağız da bu durum hakkında daha fazla bir şey sormadı. Şapkanın iplerini tutarak yavaşça sıkarken neredeyse genç kadının suratının kapanmasıyla, bu sefer Yağız gülümsemişti. “Hava dediğin gibi çok soğudu, sende arabaya gidene kadar böyle dursan iyi olur." Gözde öyle bir gülümsedi ki, sanki yeni çalan şarkı onu kast eder gibiydi..

~Ah sen ne güzel, ne güzel gülüyorsun..

~Kız sen ne güzel, ne güzel bakıyorsun..

~O tatlı dilin, gülen yüzün, inan ki yüreği hoplatıyor..

Dışarıdan her ikiside artık bakılmayacak hâle geldiklerinde, birbirlerine bakarak güldüler. Güya soğuk diye bahane ürettikleri hava, onlara bakan kişilerin bakmaması için küçük bir bahane olsa da, asıl bu durum güzel çiftin yüreğini ısıtan küçük bir neden olmuştu..

Beraber arabaya kadar bu şekilde giden ikili, anca arabaya binince eski hallerine döndüler. Yol boyunca bu halleriyle dalga geçerek çok çabuk eve varmışlardı. Ve güzel anlarda zamanın hızlı ilerlediği sözü ise yine bir kez daha kendisini belli etmişti..

Gözde arabadan inerken Yağız da onunla beraber indi. Genç adam ellerini cebine yerleştirerek genç kadının karşısında durduğunda, Gözde gülümsedi.

“Bu akşam çok eğlendim çok teşekkür ederim."

“Rica ederim, bende öyle."

Tam o esnada telefonu çalan genç kız, cebinden telefonunu çıkararak bakarken annesinin aradığını görünce ekranı Yağız'a doğru göstererek gülümsemeye devam etti.

“Annem kızmaya başlamadan önce ben gideyim" Yağız da tebessüm ederek onayladı.

“Selma teyzeye selamlar."

“Olur söylerim, iyi geceler."

“İyi geceler.." 

Gözde gülümseyerek arkasını dönüp apartmana doğru giderken, Yağız da ardından gülümseyerek baktı. Ve tam o an çalan telefonuyla dikkati dağılan Yağız, cebindeki telefonu çıkarıp arayan kişiye bakınca kaşlarını çatmıştı. Bu saatte Amirinin araması hiç hayra alamet değildi. Bekletmeden ikinci çalışta telefonu açtı.

“Buyrun Amirim." 

“Gözün aydın evlat, istediğin rütbeye geçme hakkı kazandın ve tabi tayin meselende öyle.." Yağız'ın bakışları Gözde'nin apartmanına doğru kaydı.

Tam şimdi her şey oldu derken, bu durum Kader miydi yoksa Şans mı ?..

***

B Ö L Ü M

S O N U 


Loading...
0%