@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim❤️ *** ~GÖZDE~ Hayaller geleceğin fragmanıdır... Bugün işten hariç farklı bir koşturma içerisindeydim. Birçok şirket ve ajans sahiplerinin her yıl düzenlediği yardım vakfı için bu sefer balo değilde daha mütevazi bir akşam yemeği düzenlenmişti. Mütevazi dediysem şimdi öyle şirin ve küçük kafeler aklınıza gelmesin çünkü zenginlerin mütevazi anlayışı, en lüks ve en pahalı restoranlardan oluşuyordu.. Geçen sene de olduğu gibi yine bu vakıf yemeğine Sinem ile katılmak üzere ofisten çıktık. Tabi eskiden olsa birbirimizi görmemek için ayrı yollardan giden biz, bu sefer kanka edasıyla yan yana aynı arabada yolculuk yapıyorduk. Sabah ise evden çıkarken anneme akşam yemeğine gideceğimi söylerken, canım annem; "dışarıda ki yemekleri fazla tüketme yavrum, eve gelince yemeğini yersin." Diyerek güya beni dışarıdaki yemeklerden korurken, malesef ki eve gideceğim saatte yiyeceğim yemeğin ve alacağım kalorileri hiç hesaba katmıyordu. Anne yüreği işte.. Sinem'in arabasıyla giderken iş çıkış saati olduğundan dolayı trafik kendisini yavaş yavaş belli etmişti. O esnada Sinem'in çalan telefonunda kocaman 'AŞKIM' yazısını görmemle, sırıtarak Sinem'e doğru bakmam bir oldu.. Aramayı yanıtlamak için kulaklığını takarken bir yandan da bana bakarak gülümsedi. Bu duruma aynı şekilde karşılık verirken, diğer yandan ise daha rahat konuşabilmesi için hızla çantamdaki telefonumu çıkarıp elime aldım. Konuşması bitene kadar sosyal medyada takılırım diye düşünüyordum ama ekranı açmamla Yağız'ın attığı mesajı görmen bir oldu. Gelen Mesaj:SEVDİCEĞİM /~Gözde bu akşam müsaitsen eğer iş çıkışında görüşebilir miyiz? Ne ?.. Neden ?.. Niçin ?.. Ne yani daha bir gün önce görüşmüşken şimdi bir daha görüşmek mi istiyordu ? Kesinlikle kabul ediyorum !.. Bir yandan kocaman gülümserken diğer yandan da bir saat önce attığı mesajı daha yeni gördüğüm için kendime içten içe kızıyordum. Umarım yanlış anlamamıştır diye düşünürken hızlıca otomatik tuşlara dokundum.. Gönderilen Mesaj:SEVDİCEĞİM /~Çok üzgünüm Yağız bugün yoğun olduğum için mesajını daha yeni görüyorum. Şimdi ajansın düzenlediği vakıf yemeğine gidiyorum ama eğer istersen oradan çıkışta sahilde yürüyebiliriz.. Mesajı gönderdiğim de belki hemen cevap verir diye telefonun ekranına bir süre merakla bakarak bekledim. “Önemli bir haber falan mı bekliyorsun?" “Ha ?.." O kadar çok dalmışım ki, Sinem'in telefon görüşmesinin bittiğini bile duymamıştım. Yoldan çektiği bakışını kısa bir an bana sorgular gibi baktığında ise az önce ki sorduğu sorusunu yeni idrak ettim. “Ha yok canım önemli bir şey değil, dalmışım sadece" diye tebessüm ederek telefonun ekranını kilitleyip kucağıma koyduğumda, neyse ki Sinem de bu durumu fazla üstelememişti.. Yol boyunca bir yandan yemeğe katılacak olsan diğer şirketleri çekiştirirken, bir süre sonra İstanbul'un denize sıfır ve en lüks restoranın önünde durup araçtan indik. Bu yardım vakfı yetim çocuklar için kurulmuştu ve genelde bu balolarda yardım çekleri gösteriş yapar gibi havada uçuşurdu ama bu sefer kim akıl ettiyse artık, sadece yemek yenecek ve çekler daha mütevazi bir şekilde verilecekti. Yemekteki insanlar ise oldukça zengin, şirket ve ajans sahibi olan insanlardı. Ama gel gör ki o kadar insan arasında beş parmağın beşini geçmeyecek kadar mütevazi ve yine yardımsever çok az insan vardı. Gerisi ise tamamen parasıyla hava atan vurdumduymaz insanlar topluluğuydu. O yüzden her sene malesef ki bu eziyeti çekiyorduk.. Çocuklara karşı o yalandan iyilikleri ve tavırları oldukça iticiydi. Bir de ayak üstü o kadar güzel yalanlar söylüyorlar ki, ağzım her defasında açık kalıyordu. Biz küçükken; 'yalancının mumu yatsıya kadar yanar' derlerdi ama şimdi o mum hiç sönmüyordu. Mübarek sanki yerine ampül takmışlardı ! Sinem arabayı valeye verdiği sırada telefonuma mesaj gelince hızla açıp baktım. Gelen Mesaj:SEVDİCEĞİM /~ Olur tabi sen konum at ben gelirim. Ah ah, acaba kalbimin de konumunu atsam oraya da kalıcı bir şekilde gelir misin ki ?.. Gönderilen Mesaj:SEVDİCEĞİM /~ Hemen atıyorum :) Oyalanmadan hemen bulunduğumuz restoranın konumunu atarken, Sinem'in yanıma gelip; "hadi girelim" demesiyle, tebessüm edip başımı olumlu bir şekilde salladım. Beraber yan yana restorana doğru girdiğimizde, garsonun yönlendirmesiyle ilerideki kalabalık olan yere doğru ilerledik. Masaya geldiğimizde dikkatler hemen bizim üzerimize yoğunlaşınca, el mecbur hafif bir şekilde tebessüm etmek zorunda kalmıştık. Şirket sahipleri en başta yerini alırken, biz şirket yöneticileri ise hemen masanın diğer başında oturuyorduk.. Bende bana ayrılan yere geçerken yanı başımda oturan diğer ajans yöneticileri Füsun ve Özge hanıma gülümseyerek selam verip tam sandalyemi çekip oturacaktım ki, karşımda oturan ve hiç sevmediğim şirketin erkek yöneticilerini gördüm. Özellikle bana her fırsatta asılmaya çalışan Vedat beyi gördüğümde, gözlerimi devirip sandalyemi hızla çekerek oturdum. Umarım şansım olmadığını artık tam anlamıyla herkes anlamıştır teşekkürler !.. Bir süre sonra samimiyetsiz sohbetlerle yemeklerimizi yemeye başlamışken, Vedat beyin her zamanki lâbali halleri beni benden almıştı. Gereksiz yakınlığı ve çok konuşan.. Daha doğrusu çok boş konuşan insanları oldum olası itici bulmuşumdur ! Yine bana kendisini överken, kaçacak yerim olmadığından dolayı mecburen dinlemek zorunda kalıyordum. “Benim sayemde şirketimiz oldukça iyi bir kâr sağlayınca, arkadaşlarım da sağ olsun bu gece benim için barda bir eğlence planladı" önünde ki kırmızı şarabından bir yudum alıp tekrar konuştu. “Yani kısaca Gözde hanım, güzel günler pek yakında.." Diyerek sustuğunda, gözlerimi devirdim. Ne diyeyim ki ben sana, güzel günlere koşarken donunun lastiği kopsun inşaAllah !.. Ama elbette ki yine içimden geçenleri söyleyememiştim. “Ya ne güzel hayırlı olsun Vedat bey." “Teşekkür ederim Gözde hanım." Deyip tam yine bir şeyler gevelemeye devam edecekti ki, telefonum çaldı. Tam zamanın da çalan telefonumla kurtulmuş olmam beni oldukça mesut ederken, bir de arayan kişinin 'SEVDİCEĞİM' olduğunu görmem, hem mutlu hemde mesut olmama neden olmuştu.. Yağız'ı daha fazla bekletmeden hızla telefonu açarak kulağıma doğru götürdüm. “Gözde ben şimdi yola çıktım, senin işin bitmiş miydi ?" Mest olduğum sesi duyar duymaz gülümsedim. Tam cevap verecektim ki, karşımda oturan hıyar demez mi; “Gözde hanım, buradan çıkışta işiniz yoksa kutlama partisine benimle gelir misiniz ?" Diye.. Kaşlarımı çatarak sinirle hadsiz herife doğru baktım. Hem telefonla konuştuğumu bilerek bana soru soruyor hemde kaç kez onu reddettiğim halde hâlâ bir yerlere gelmem için bana ısrar ediyordu. İçtiği içki kafa yaptı sanırım ama ben o kafayı kırmasını iyi bilirdim ! “Gözde o kim ?" Ben sinirden tek kelime edemezken, telefonun diğer ucundan Yağız'ın gür sesi kulaklarıma doğru dolduğunda bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Hızla; “boşver küçük bir parazit sadece" demiş ve sinirle Vedat denen gerzek herifin gözlerinin içine doğru bakarak; "Bu arada benim işim bitti, seni bekliyorum" hem Yağız'a hem de bu hadsiz herife cevabımını kısa ve net vermiştim. Yağız'ın; “geliyorum" demesiyle telefonu hızla kapatıp yerimden kalktım. Daha fazla bu adamla karşı karşıya oturmaktansa, dışarıda soğukta beklerdim daha iyidi.. Füsun ve Özge hanıma; "iyi akşamlar" dileyerek paltomu ve çantamı da alıp Sinem'in yanına doğru ilerledim. Tam yanına geldiğimde ise kulağına doğru eğilip; “Sinem ben kaçıyorum artık" diye fısıldadım. O da aynı benim gibi fısıldar bir tonla; “dur o zaman ben bırakayım seni hem bende kaçarım." Durumu kısaca özetledim. “Ama ben bir arkadaşımla görüşecektim o alacak beni.." diye utangaç bir tavırla söylediğim bu sözlerle, Sinem durumu hemen anlamış ve hızla geriye doğru çekilerek; “yaa, öyle mi Gözde hanım.." Diyerek imalı bir şekilde gülümsemişti. Onun bu imasına karşı bende gülümseyerek geriye doğru çekildim. "Oldu o zaman iyi akşamlar.." Bu durumdan bir an önce kaçmak isterken, Sinem hemen aynı imayla karşılık verdi. "Sizede iyi akşamlar Gözde hanımcığım, şirkette görüşmek üzere." Yani bu demek oluyor ki yarın şirkete giderken, yanımda yine bir paket çekirdek bulundurmam lazım.. “Elbette Sinem hanımcığım görüşmek üzere.." bir yandan imasına karşılık verirken, diğer yandan da masadaki kişilere de, 'iyi akşamlar' dilemiş ve restoranın lavabosuna doğru hızla ilerlemiştim.. Saçımı başımı düzeltmek üzere hızla lavaboya girip çantamı ve paltomu askılığa doğru astım. Elimi yıkadıktan sonra açık olan saçımı ıslattığım ellerimle güzelce düzelttim. Makyaj yapmayı oldum olası hiç sevmediğim için yanaklarımı eski usül hafif bir şekilde cimcikleyerek kızartırken, sol omzumdaki şeytan lafını yine esirgememişti.. “Şuna bak, fakirliğin yeni adı makyaj sevmem olmuş" gözlerimi devirip hemen karşılık verdim. "Benim gayette güzel bir birikimim var." Dediğimde, bu defa sinsi bir şekilde gülümsedi. “Ha öyleyse durum başka tabi.. O zaman ya kendini tokatlamayı seven bir sadistsin, ya da maaşını düzgün kullanmayan bir salak." Kahkaha atmaya başladığında, ters bir şekilde ona doğru baktım. “Sen sanki yine bi euzü besmele istiyorsun ?" Dediğim an Şeytan hızla ağzına fermuar çekerken, bu seferde sağ omzumdaki Melek yerini aldı. “Sen ona bakma Gözdeciğim gayette güzel gözüküyorsun ama keşke yanımızda bir kırmızı biber de olsaydı ya, onu da dudağına sürerdik." Kendisini bir anda hükümet kadındaki anaya bağlayan Meleğin bu tepkisine karşı gülümserken, Şeytan ise hayretler içerisinde; "al birini vur ötekine" diye kendi kendine hayıflanıyordu. Aynanın karşısında son rötuşları da yaptıktan sonra daha fazla oyalanmadan hızla paltomu giyip çantamı da koluma takarak lavabodan çıktım. Havalar iyice soğumaya başlamış olsa da ben kış ayını çok sevdiğim için sorun etmiyordum ama yine de hasta olmamak için paltomun yakalarını açıp restoranın önünde Yağız'ı beklemeye başladım.. Gelen geçen arabaları öylece izlerken, hafif bir şekilde gülümsedim. Meğer insan sevdiğini beklerken bile mutlu olabiliyormuş işte bunu şimdi daha iyi anlıyordum.. “Gözde!.." Ardımdan gelen hızlı adımlar ve bana seslenen erkek sesiyle kaşlarımı çatarak arkama doğru döndüm. Buna bey diyerek, dünyadaki bütün beylere hakaret ettiğimi işte o zaman anlamıştım. Hadsiz herif yanıma gelip tam karşımda durdu. “Gözde hadi ama naz yapma artık sende benimle gel.." Diğer kadınlar çekici olurken, sanırım ben gerçekten sadece çile çekiciydim.. “Sen ne nazından bahsediyorsun be ! Seninle ilgilenmediğimi daha ne kadar belli edeceğim ben. Yürü git şimdi elimden bir kaza çıkmasın !..” Daha fazla onunla muhattap olmamak için arkamı hızla döndüm. Ben gitmesini beklerken gerizekalı herif hâlâ akıllanmamış ve bir de üzerine koluma asılarak beni kendisine doğru döndürmeye çalışmıştı. İşte şimdi damarıma tam anlamıyla basmıştı ! Ben tam dönüp ona Osmanlı tokadımı atacakken, adamın bir anda başka bir yere havalanmış olmasına mı şaşırsam yoksa onu havalandıran kişinin Yağız olduğuna mı hayretler etsem bilemedim. Öylece donup kalırken Yağız adamın yakalarından tutup onu hızla duvara çarptığında, anca aklım başıma geldi. Eğer ben dövecek olsaydım benim açımdan bir sıkıntı olmazdı belki ama Sevdiceğimin başı belaya girer endişesiyle hemen soluğu yanlarında aldım. “Yağız boşver hiç uğraşma !.." Endişeyle kolunu çekiştirdiğimde, kafasını çevirip bana baktı. Sanırım o da endişemi anlamış olacak ki, başka birşey dememe gerek kalmadan Vedat'ı yere çarparcasına bıraktı. O an fırsattan istifade Yağız'ı çekiştirerek onu oradan uzaklaştırırken, Vedat dengesizi yerden destek alarak kalkıp; “lan ! Sen kim oluyorsun ?.." Diye bağırdı. Sanırım; 'Canına susamış' tabiri de buradan geliyor olsa gerek !.. “Gözde sen arabaya geç." “Yağız lütfen.." “Söz birşey yapmayacağım, geliyorum hemen." Gözlerimin içine baktığında, ister istemez başımı onaylar bir şekilde salladım. Hemen ilerideki arabasına doğru gidip binerken, bir yandan da cama yapışmış bir şekilde ne yapacağına bakıyordum. Neyse ki korktuğum gibi olmamış ve Yağız bu sefer tek elini Vedat'ın omzuna bastırmış bir şekilde konuşuyordu. Bu defa ne dediğini merak ederken neredeyse tırnaklarımı kemirecek hâle gelmiştim. Neyse ki bekleyişim fazla uzun sürmedi. Yağız o hadsiz herifin omzuna bir iki kez vurup ardından onu orada bırakarak arabaya doğru yönelince, bende heyecanla gelmesini bekledim. Acaba ne konuşmuşlardı ?.. Yağız şoför koltuğuna geçip oturduğunda bakışları anında beni buldu. “Sen iyisin dimi ?" Hafif bir şekilde tebessüm ettim. "Ben gayet iyiyim" deyip hemen ardından mahcup bir ifadeyle; “ama kusura bakma lütfen, seni yine uğraştırdım" dediğimde, Yağız'ın o güzel kaşları hemen çatılmıştı. "Ne bunda nede diğerinde senin hiç bir suçun yok ki, aksine etrafta şerefsiz çok !.." Diyerek karşılık verdiğinde, bir an içimden; 'İşte feraset ! İşte adalet ! İşte Adamlık !..' Diye bangır bangır bağırasım gelmişti. Gerçekten bu hayatta Erkek doğmak alın yazısı olsada, Adam olmak her kula nasip olmuyordu.. Yağız önüne dönüp arabayı çalıştırırken; “sahilin ilerisi daha sakin oraya gidelim mi ?" Diye sorduğunda, hiç düşünmeden hemen; “olur" diyerek onayladım. Şuan sanırım istese onunla birlikte dünyanın bir ucuna kalkar giderdim.. Kısa bir süre sessiz sedasız geçen yolculuğumuz, Yağız'ın arabayı uygun bir yere park etmesiyle son buldu. Dediği gibi sahilin ilerisi daha sakin ve daha huzurluydu. Arabadan beraber inip yine yan yana sahil kenarındaki boş banka geçip oturduk. Ne ben bir şey sorabiliyordum ne de o bana bir şey anlatıyordu ama meraklı Melahat modum daha fazla dayanamadığı için hızla Yağız'a doğru döndüm. “Kötü bir şey yoktur umarım?" Diye sorduğumda o da bana baktı. “Yo hayır, tam tersi terfi aldım" dediğinde kocaman gülümsedim. “Senin adına çok sevindim hayırlı olsun." “Teşekkür ederim." “Ee peki şimdi aynı karakolda mı çalışacaksın yoksa farklı bir karakola mı geçeceksin ?" “Burada değil malesef farklı bir şehir ?" Dediğinde, gülen yüzüm anında solmuştu. “Hangi şehir ?.." “Hakkari.." Daha bir şey soramadım. Çünkü soracağım bütün sorular kesinlikle boğazımda oluşan düğümlere takılacaktı. Yönümü hızla denize doğru çevirip derin bir nefes aldım. Ağlamamak için derin nefesler almam şarttı.. Bu hayatın acı bir gerçeği var ki; hikayeyi giden değil kalan bitirirdi. Ve ben sanırım Aşık olduğum adamın ardında kalacaktım. Çantamdaki telefonum çalınca bakışlarımı hızla kucağımda tuttuğum çantama doğru çevirdim. Bugün bu çalan telefonlar ne çok kurtarmıştı beni. Hızla çantamı açıp arayan kişiye baktığımda, ekranda Doktor Cevriyem yazısını gördüm ama nedense telefonu açıp konuşacak hâli kendimde bir türlü bulamıyordum. Hele de şimdi Yağız'ın yanında telefonu açarda Feyza'nın sesini duyarsam, sanırım bu duygusallıkla hüngür hüngür ağlardım.. O yüzden telefonu sessize alıp tekrar çantama atarken, Yağız'ın sorusuyla zorlada olsa gülümsedim. "O adam mıydı arayan ?" “Yo hayır Feyza'ydı" dedikten sonra hem bu üzücü konuyu dağıtmak hemde merak ettiğim diğer soruyu sormak için gözlerinin içine doğru dikkatli bir şekilde baktım. “Bu arada, sen o adama ne dedin de hemen kuzu gibi oldu ?" Yağız hafif bir şekilde gülümsedi. “Kim olduğumu sormuştu, bende kendimi tanıttım." Onun bu cevabı ile bu sefer gerçekten gülümsemiştim. “Tabi polis olduğunu duyunca hemen kuzuya döndü." “Polis olduğumu söylemedim" dediğinde ise bu sefer daha da bir merakladım. “Ne dedin peki ?" Bu sorumla birlikte Yağız bana öyle bir bakmıştı ki, sanki o an içimdeki bütün buzlar erimiş ve hemen ardından söylediği sözlerle ise kalbim sanki at yarışına girmiş gibi hızlanmıştı.. “Sevdiceğin olduğumu söyledim.." O ne demişti öyle ! Sevdiceğim mi ?.. O anda panik, heyecan, şaşkınlık, endişe sanki bütün duyguları bir anda aynı anda yaşadım. Yanaklarıma hücum eden ateş ise cabasıydı !.. Adama resmen rezil oldum. Hayır hayır, daha beteri kepaze oldum ! Evrene mesajım; 'lütfen beni buradan alın !' Ben şaşkınlıktan tek kelime edemezken, Yağız bu halime tebessüm ederek tam anlamıyla bana doğru döndü. “Gözde, ben böyle süslü kelimeler veya romantik hareketler bilmem. O yüzden direk sana karşı ne hissediyorsam onu söyleyeceğim" resmen nefesimi tutmuştum. Ne yani, Yağız da bana karşı bir şeyler mi hissediyordu ? O zaman umarım az önce evrene yolladığım mesaj tutmazdı !.. Yağız bir elini ensesine doğru götürüp derin bir nefes aldığında, benim bütün dikkatim tam anlamıyla onun üzerindeydi. "Gözde ben.." Diyerek tam söze başlamıştı ki, denizin üzerinden geçen bir tekneden havai fişekler bir anda patladı. Bunu beklemediğim için korkuyla yerimden sıçradığımda, Yağız benim aksime daha soğuk kanlılıkla karşıma geçmiş ve korkmamam için omuzlarımdan destek olurcasına tutmuştu. Elimi kalbimin üzerine doğru koyup havai fişeklere bakarken bu defa da hemen arkadan gelen keman sesleri, iyice göz bebeklerimin büyümesine neden olmuştu. "Yağız.." diyerek tam anlamıyla ona doğru döndüm. “Bilmem dediğin romantiklik bu muydu ?.." Hayretler içinde sorduğum soru karşısında, Yağız ellerini teslim olmuşçasına havaya doğru kaldırıp indirdi. "Gerçekten benim bunlarla bir ilgim yok.." O da en az benim kadar şaşkın bir şekilde bu durumu sorguluyorken, Yağız'ın arkasından “evet !" Diye bağıran bir kadının sesini duyduğumuzda, ikimizinde bakışları hızla oraya doğru yöneldi. Gördüğümüz manzara evlilik teklifi eden bir çifte aitti. Bu durum karşısında birbirimize bakıp gülmeye başladık. Şu an sanırım her ikimizde sudan çıkmış şaşkın balığa benziyorduk. Yağız bir anda dikkatli bir şekilde bana baktığında, gülüşlerimiz yerini tebessüme bıraktı.. Ya şimdi ya hiç !.. Yağız bir eliyle elime uzanıp tuttuğunda, yüzümdeki tebessüm arttı. Eli elimde, gözleri gözlerimdeydi. Allah'ım, eğer bu bir rüya ise ve beni biri kaldıracak olursa kesin katil olurdum. O yüzden ne olur şimdi bu yaşananlar gerçek olsun !.. “Daha fazla uzatırsam eğer kesin yine saçma bir şey çıkacak" bu endişeli haline daha fazla gülümsedim. “Gözde.." “Hı.." “Bunu anlamam biraz uzun sürdü ama artık buna eminim. Seni Seviyorum ve o yüzden senden bana bir şans vermeni istiyorum.." Ne bir şansı Sevdiceğim, şu an bütün Şanslar sana feda olsun !.. Uzun zamandır beklediğim soru sonunda gelmiş ve benim mutluluktan gözlerim dolmuştu. Gülümseyerek bende onun diğer eline uzanıp tuttum. Gözlerimi onun yeşilliğiyle buluşturduğumda, onun da içten bir şekilde gülümsediğini gördüm. Bu tablo sanırım bana bir ömür yeterdi. “Benim cevabım zaten belli" demiş ve o çok uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yaparak, Sevdiceğime doğru uzanıp boynuna sımsıkı sarılmıştım. Şu an hayal ettiğim anın en güzel sahnesini yaşarken, diğer yandan da içimden şükürler ediyordum.. Hayaller gerçekten de geleceğin fragmanıymış, işte bunu şimdi anladım.. *** B Ö L Ü M S O N U |
0% |