@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim❤️ *** ~YAZARDAN~ Aşk gönül kapına bir kere geldi mi her zaman ki şeyler sana daha bir anlamlı ve daha bir güzel gelirdi. Gözde ve Yağız da şu an bu duyguları sonuna kadar yaşayan, en güzel çiftlerden biriydi.. Her ikisi içinde bu gece sanki sahil daha bir güzel, gökyüzündeki yıldızlar ise daha bir anlamlıydı. Birbirlerine açıldıktan sonra yan yana sahilde yürümeye başlamışlardı. Hava soğuk olduğundan dolayı Gözde'nin elleri biraz üşüyünce, tam ellerini paltosunun ceplerine yerleştirecekti ki, Yağız'ın eline uzanmasıyla bir anda durdu. Genç adam cebinden siyah eldivenlerini çıkarırken, Gözde bu görüntü karşısında tebessüm ederek bekledi. Yağız'ın kibarca; "ellerini uzatır mısın ?" Demesiyle birlikte Gözde iki elini birden hızla ona doğru uzattığında, genç adam kadının küçük ellerine bakarak gülümsedi. Sanırım eldivenler eline bol gelecekti ama olsun, hiç olmazsa üşümeyecekti.. Aynı kibarlıkla bir eldiveni Gözde'nin sağ eline doğru geçirirken, genç kadının aklına daha önce okuduğu o güzel sözler düşüverdi.. 'Önemli olan sözler değil davranışlardır. Bu yüzden sevdiğini söyleyen birisi yerine, sevgisini gösteren birine inanın' diyordu.. Ve şimdi Yağız'ın bu küçücük hareketi ona ne kadar değer verdiğini ispatlıyor, sevgisini iliklerine kadar hissetmesini sağlıyordu. Genç adam eldiveni geçirir geçirmez Gözde gülümseyerek elini havaya doğru kaldırıp baktı. Bol ama acayip güzel olmuştu.. Gülümsemeye devam ederek elini indirip bu sefer sol elini ona doğru uzattı ama beklediği şey olmadı. Yağız genç kadına tebessüm ederek sol eldivenini de kendi eline geçirdiğinde, Gözde bu defa şaşkınca; 'ne yani, böyle mi gezeceğiz ?' dercesine baktı. Genç kadın şaşkınca bu durumu sorgularken Yağız çoktan eldivenini giymiş ve Gözde ile açıkta kalan ellerini de uzanarak birleştirmişti. Genç adamın yapmış olduğu bu ince hareketle Gözde kendisini romantik bir film karesinde hissederken, gülümseyerek adamın kocaman eline karşı kendi küçücük elini seve seve teslim etti. Her ne kadar soğuk bahanesiyle eller birleşmiş gibi gözüksede, asıl ısınan kalpler olmuştu.. Bu defa birbirine kenetlenmiş olan ellerle bir süre daha sahil boyunca sohbet ederek yürümüşlerdi. Daha sonrasında ise Gözde'nin eve daha fazla geç kalmaması için bu defa da beraber arabaya geçerek yola koyuldular. Aslında Yağız genç kadını hiç bırakmak istemiyor, bunu da yolu uzattıkça uzatmasından yeterince belli ediyordu. Gözde ise annesinden yiyeceği azarı şu an hiç mi hiç düşünmüyor, sevdiği adamın elini rahat bir şekilde tutmanın sevincini sonuna kadar yaşıyordu. Yol boyunca birbirlerine bakıp gülümsemiş, bazen de kıskandıkları gerçekleri itiraf ederek eğlenmişlerdi. Yağız yolu her ne kadar uzatmış olsada, er ya da geç mahalleye giriş yapmak zorunda kalmıştı. Arabayı sokak başında durdurup Gözde'ye doğru döndü. "Geldik maalesef.." Genç kadın da aynı tebessümle; "öyle oldu maalesef.." Diyerek karşılık verdi. Bu durum Yağız'ın güzel gamzelerini ortaya çıkaracak kadar gülümsetirken, bir an karşısında hem bu kadar güzel, hem de bu kadar sevimli bu kadının Sevdiceği olduğu gerçeği, onu içten içe gururlandırdı. "Yarın işten izin alabilir misin ?" Diye sorduğunda, aklında olan güzel planı Gözde'ye söylemeden önce yarın müsait olup olmadığını öğrenmeliydi. Gözde bu soru karşısında daha fazla gülümsedi. Onunla vakit geçirmek istiyor oluşuna mı bu kadar çok mutlu olmuştu yoksa kendi de bütün gün onunla vakit geçirmek istediği için miydi ? Biraz düşününce her ikiside kabulüydü.. "Sanırım patronum yılın en iyi çalışan elemanına bir günlük izni çok görmez.." Hafif böbürlendikten sonra bu sefer Gözde merakla sordu. "Peki ya sen, karakoldan izin alabilecek misin?" İşte bu sefer böbürlenme sırası genç adamdaydı. Gülümseyerek tek kaşını havaya kaldırıp; "sanırım amirim yılın en iyi özel harekatcısına bir günlük izni çok görmez.." Dediğinde her ikisi de gülmeye başladı. Gözde ile vakit geçirmek ve bu tayin meselesini onunla uzun boylu konuşmak istiyordu. Ama bildiği net ve çok açık bir şey vardı ki, şu an bile kal dese seve seve kalırdı.. "Tamam o zaman ben şimdi eve geçer geçmez patronumu arar konuşur, daha sonra da sana haber veririm olur mu ?" "Olur tabi haber bekliyorum." "Tamam, ben gideyim o zaman." "Tamam, bende ineyim seninle" arabadan beraber indiler. Gözde ellerini önünde birleştirip evinin balkonuna çıkan birileri var mı diye çaktırmadan bakarken, Yağız da mahallede birileri var mı diye etrafa kısa bir bakış atarak genç kadınla birlikte arabanın önünde tebessüm ederek karşı karşıya geldi. Her ikiside resmen şu an ilişkilerinin ilk gününde birbirinden çekinen liseli aşıklar gibiydi.. Bu durum gerçek anlamda, hem çok sevimli hemde çok samimiydi.. Gözde daha fazla beklemek istemedi. Çünkü kalbi bu şekilde çarpmaya devam ederse eğer her an düşüp bayılabilir ve bir rezillik yaşanabilirdi. Meğer sevgili olmadan önce boynuna atlayıp sımsıkı sarılma hayalleri kurmak ne kolaydı.. "Şey ben daha fazla geç kalmayayım, sende kendine çok dikkat et olur mu?.." Yağız utancından yanakları kızaran kadının bu haline bile bakmaya doyamazken, bir de şimdi yanağından öpse bayılacak diye endişe ediyordu. "Ederim merak etme, o zaman senden haber bekliyorum.." Genç kadın ileriye doğru bir iki adım atıp; "hemen arayıp haber vereceğim, görüşürüz" diyerek el salladığında, genç adamda onun gibi elini sallayarak genç kadının gidişini izledi. Gözde apartmana doğru heyecandan koşar vaziyette girerken, Yağız da genç kadının bu sevimli haline gülümseyerek bakıyordu. Gözde ise apartmana girer girmez demir kapıya doğru yaslanmış ve elini gümbür gümbür atan kalbinin üzerine doğru koymuştu. Hâlâ uyanmadığına göre bu bir rüya olamazdı !.. Yaslandığı kapıdan ayrılıp sevinçle dans ederek hızla asansöre doğru bindi. Kendi dairesinin katına geldiğinde hâlâ yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Hemen asansörden inerken bir yandan da çantasındaki telefonunu çıkardı. Bu haberi bir an önce Feyza ile paylaşmaz ise kesinlikle bu gece uyuyamazdı.. Direk Doktor Cevriyesini arayıp telefonu kulağına doğru dayadı. Eğer evde olsaydı direk açardı ama telefon çaldığı halde açan yoktu. Muhtemelen hastanede nöbetçi olabileceğini düşünüp, aramayı sonlandırdı. Zaten Feyza müsait olduğunda ona direk geri dönerdi.. Hem Yağız da haber bekliyordu o yüzden daha fazla oyalanmadan eve girmek için hızla kapı ziline bastı. "Ben bakıyorum !.." Diyerek kapıyı açan Tekin, ablasını görünce gülümsedi. "Hoş geldin güzellik." "Hoş buldum paşam benim. Nasılsın, sınavların nasıl gidiyor ?" İçeriye girip ayakkabılarını çıkarırken, Tekin ise ablasının sorusuyla kapıyı hüzünle kapadı. "Valla abla sınavlara bismillah diye girip, tövbe bismillah diyerek çıkıyorum" dediğinde, Gözde gülümseyerek önce kardeşinin yanaklarından öpmüş ve hemen ardından da yanaklarını sıkarak sevmişti. "Oh Maşallah benim paşama böyle devam" diyerek, Tekin'in yanağını sıkmaktan neredeyse çürütecek olan Gözde, kardeşini bırakıp hızla odasına doğru koştu. Ablasının bırakmasıyla neredeyse geriye doğru savrulan Tekin ise dehşetle ablasının ardından öylece baka kaldı. Az önce ablası övmüş müydü yoksa gömmüş müydü ?.. Bir de üzerine uğradığı işkence vardı !.. Bir yandan derin nefesler alıp yanaklarını ovuştururken, diğer yandan da endişeyle hızla kendi odasına doğru koşarak girdi. Metin odaya dalan kardeşinin dehşet verici halini görünce, bir an korkup elindeki cep telefonunu yatağına fırlatarak yerinden hızla kalktı. "Ne oldu oğlum sana ?.." Tekin hâlâ yanağını ovuştururken; "Metin koş, sanırım ablam tiner koklamış !" Metin'in şaşkınlıktan göz bebekleri büyüdü. "Ne !.." "Lan yanaklarımın şu haline bak ablam yaptı ! Ya acayip mutlu ya da kafası fazla güzel !.." İkizler yan odada ablalarının bu hali için tartışırken, Gözde ise çoktan Sinem'i arayıp yarın için izin almıştı. Aksi takdirde izin alamamış olsaydı bile kesinlikle bu heyecan ve mutluluktan sonra istifa eder, yine de yarın Yağız ile vakit geçirirdi. Tebessüm ederek hızla mesaj bölümüne girip, Yağız'a hemen haber verdi. Gönderilen Mesaj: SEVDİCEĞİM /~ İzin aldım :) Gözde mesajı yollar yollamaz bakışlarını odasında ki boy aynasına doğru çevirdiğinde, daha paltosunu bile çıkarmadığını fark etti. Ah bu sevda halleri, şimdiden Gözde'yi deli divane hallere sokmuştu bile.. Kendi haline gülümseyerek telefonu komidine bırakıp hemen üzerinden paltosunu çıkarırken, yere attığı çantasını da alarak her ikisinide odasındaki askılığa astı. Tam kıyafetlerini almak için dolabına doğru yönelmişti ki, kulağına mesaj bildirim sesi geldiği an komidine doğru koşarak telefonu hızla eline aldı. Gelen Mesaj: SEVDİCEĞİM / ~ Bende öyle :) O zaman sabah kahvaltı yapalım. Saat sekizde yine sokağın başından alırım seni olur mu ? Mesajı okurken neredeyse gözlerinden kalpler çıkacaktı. "Ne demek olur mu, sen iste ben sabah altıda kalkarım !.." O kadar heyecanlı ve mutluydu ki, tepkisini bile sesli bir şekilde dile getirdiğinin farkında değildi. Gönderilen Mesaj: SEVDİCEĞİM /~Olur tabi :) O sırada salonda dizisini izleyen Selma hanım televizyon izlemeye dalmışken, kızının eve geldiğini duymuş ama hâlâ salona gelerek ona selam vermediğini fark edince endişelenmişti. "Gözde !.. Kızım nerdesin gel bakayım bir yanıma." Diye seslendiğinde, Gözde annesinin sesini duyunca Yağız'a hemen iyi geceler mesajı atıp, telefonu hızla yatağına doğru attı. Annesinin yanına gitmek için odasının kapısını açtığında ise ayaklarına kapanan erkek kardeşleriyle birlikte büyük bir şaşkınlığa uğradı. Kapıya kulaklarını dayamış olan Tekin ve Metin yere bir sülük edasıyla yapışınca, Gözde hayretler içinde; "hayırdır ne oluyor ?.." Diye sordu. Bu durum karşısında Metin ve Tekin ne diyeceklerini bilemediği için yerde hâlâ uzanmış bir şekilde ablalarına bakarak sırıttı. Bu gece sanırım çok sorguya çekilecek insan vardı.. *** Gözde o gece Metin ve Tekin den gizli bir şekilde annesine durumu anlattığında, Selma hanım mutluluktan neredeyse ağlayacaktı. En çok da kızının kalbinin kırılmadan, aşklarının karşılıklı olmasına çok sevinmişti. Gözde bunun üzerine bir de annesine sabah Yağız ile birlikte gezeceğini söylediğinde ise Selma hanım her ne kadar oğlu gibi gördüğü Yağız'a çok güvensede, her anne gibi o da kızına dikkatli olma konusunda iki saate yakın nasihat vermiş ve Gözde el mecbur güzelce annesini dinlemişti.. Daha sonra annesiyle konuşması biten genç kadın, dostunun aramasıyla bir iki saate Feyza ile konuşmuştu. Ertesi sabah ise Gözde heyecandan dediği gibi sabah altıda kalkmış ve anca hazırlanıp evden sekizde çıkabilmişti. Gözde ve Yağız izin günlerinin hakkını verircesine gezmiş ve bolca eğlenmişlerdi. Normalde daha önce de yemeğe çıkmış olsalarda, sevgili olduktan sonra ilk yemeklerine çıkmış olmalarından dolayı her ikiside daha heyecanlıydılar. Yağız daha sonra tayin meselesini açtığında ise Gözde çok net bir şekilde; "elbette gitmeni istemem ama bu senin görevin ve hayallerin. O yüzden ben ne olursa olsun seni beklerim.." Demiş ve son kararı Yağız'ın vermesini daha uygun bulmuştu. Genç kadın bu cevabıyla, genç adamın kalbinde taht kurduğunun farkında bile değildi.. O gün zaman her ikisi içinde çok çabuk geçerken, diğer tüm günler ise aynı liseli aşıklar gibi her vakit buldukça görüşmüşler, hatta vakit bulamamış olsalar bile bir şeyi bahane edip telefonda konuşmuşlardı.. Kimileri çok hızlı geçen zamandan şikayetçi olsa da, kimileri de geçmek bilmeyen zamanın, daha hızla geçmesini bekliyordu. Ve o kişilerden birisi de Feyza'ydı.. Sonunda geçmek bilmeyen zaman geçmiş ve hafta sonu gelmişti. Feyza daha mütevazi bir tören istediğinden dolayı ailesine ve çevresine söz ve nişanın bir arada olmasını söylediğinde, bu duruma tek itiraz eden kişi ise Feyza'nın babası Hasan bey olmuştu. Kızını daha geç evlendirmek için elinden geleni yapıyor olsa da, Feyza babasıyla bir gece boyunca güzel bir şekilde konuşmuş ve sonunda babasının fikrini değiştirebilmişti.. Hasan bey kızının bu uğraşıyla Efe'yi gerçekten sevdiğini anlamış ve el mecbur durumu artık kabullenmişti. Madem seviyordu, o zaman Hasan beyin boynu artık kıldan inceydi. Tek sorun söz ve nişanı bir arada yapacağı için misafirlerin eve sığmayacak oluşuydu. Ama gel gör ki, bu durumu da Gündoğdu ailesi çözü verdi. Feyza, Şevket bey ve Selma hanımdan oldukça güzel bir azar işitirken, onun bu o haline gülen tek kişi ise Gözde olmuştu. Çünkü ailesine gidip, Feyza'nın rahatsızlık vermek istemiyorum düşüncesini ispitleyen Gözde'ydi. Halbuki o kadar da demişti; "bu düşünceni annem ve babam öğrenirse eğer sana çok kızar" diye.. Kısaca Feyza kendi etmiş, kendi bulmuştu. Neyse ki bu durum hemen tatlıya bağlandı. Şevket bey ve Selma hanım öz kızlarından ayırt etmediği Feyza için evinin kapılarını sonuna kadar açtı. Böylelikle Gündoğdu evinde, kadınlar eğlenerek otururken Feyza'ların evinde ise erkekler rahat bir şekilde takılabilecekti.Tabi herşey böyle kolay geçmemişti. Özellikle Gözde ve Feyza için.. Ojeler çıkarılmış, kafalara eski bir yazma bağlanmış, eski eşofmanlar giyilmiş, yine eski atletler yırtılarak toz bezlerine ek destek olmuş ve temizlik baş-la-mış-tı !.. Anneler bir evi değil, iki evi birden dip köşe temizlemeye karar vermişti. Bu durumda hem Feyza hemde Gözde iki kat daha fazla yorulmuş olsa da, annelerinin de destekleriyle işleri sonunda hal edebilmişlerdi. Temizlik telaşı sonunda bittiğinde ise bu seferde hazırlık telaşı başladı. Ama temizlikten dersini alan Feyza bu konuda daha tecrübeli davranarak önceden ayarladığı organizasyon şirketi sayesinde daha rahattı. Nişana bir gün kala salonun büyük bir kısmı boşaltılmış, arka plan ve masa tam da hayaline göre hazırlamıştı. O gece herşey planlanmış bir şekilde hazırken, geriye sadece tek bir şey kalmıştı.. O da özel günlerde olmazsa olmaz olan, yaprak sarmasıydı !.. O kadar çeşit varken iki annenin de diretmesi sonucu, yaprak sarmaları o gece hep bir elden sarılmak üzere Gündoğdu evinde toplanıldı. Salondaki büyük masada yapraklar ve iç harçları yerini alırken, Gülten ve Selma hanım masanın başında yan yana otururken, hemen yanlarında ise kızları karşılıklı bir şekilde oturmuştu. Ama kuşkusuz en tatlı ve en komik olan görüntü, iki evin oğlanlarının kollarını sıvamış bir şekilde mecburen o masada karşılıklı oturmasıydı..Tekin masanın diğer ucunda otururken Metin solunda, Buğra ise hemen sağında oturuyordu. Tekin, yaprak sarmalarını adeta eski tecrübeli gelinler gibi hızlı ve incecik sararken, bunun başarısını gittiği altın günlerindeki teyzelere ve annesine borçluydu.. Metin ise kimyagerler gibi dikkatli ve ölçülü bir şekilde aynı yeni gelin edasıyla yavaş ama güzel sarıyordu.. Buğra ise bu duruma düşmekten oldukça mutsuz bir şekilde yaprak sarmasını adeta katlederek sarmaya çalışıyordu.. Anneler muhabbet ederken, Gözde ve Feyza ise karşılıklı bir şekilde gülüşerek yaprak sarmalarını sarıyordu. Tekin kenara dizdiği yapraklarını düzelterek koyup tekrar yaprak almak için uzandığında, Buğra'nın sardığı dolmaları görünce gözlerini büyüttü. "Höst lan ! Oğlum lahana dolması sarmıyoruz bunlar ne ?" Diye sorduğunda, Buğra memnuniyetsiz bir şekilde Tekin'e doğru baktı. "Kankacım, sence şu an tek sorun yaprak sarmasını lahana dolması gibi sarmam mı ? Şu halimize bak ! İyi ki sınav stresinden canımız sıkılıyor dedik.." Diye ses tonunu acınası çıkartarak, bu sefer annesine doğru baktı. Ama Gülten hanım arkadaşıyla sohbete daldığından dolayı, oğlunun bu isyanını duymazken ablası Feyza ve Gözde bu haline gülerek karşılık verdi. Tekin ve Metin ise kendilerini ilk defa bir konu hakkında, saçmalamamış olan Buğra'yı onaylarken bulmuşlardı. Tekin önündeki yaprağa iç harcını koyarken; "valla kardeşim bu konuda arkandayım ! Film ve dizilerde çocuk sınav stresini atsın diye yurt dışına tatile gönderirler. Bizimkiler de stres atalım diye yaprak sarması sardırırlar.." Gözde ve Feyza kardeşlerinin bu hallerine katıla katıla gülerek sarma sarmaya devam etti. Genç kızlar sarma sararken bir yandan da birbirlerine sataşmadan duramıyordu. Gözde yarınki nişan için Feyza'yı heyecanlandırken, Feyza da yarın nişana gelecek olan Yağız'ı söyleyerek Gözde'yi heyecanlandırıyordu. Kim daha çok heyecanlı olacaktı orası belli olmazdı elbet ama yarın her ikisi içinde heyecan dolu bir an olacağı kesindi.. *** B Ö L Ü M S O N U |
0% |