@hayalperestanka
|
Keyifli Okumalar Dilerim ❤️ *** ~YAZARDAN~ Beklenen pazar günü gelip çattığında, herkes ayrı bir telaş içerisindeydi. Feyza akşam olacak nişanı için oldukça heyecanlıyken, Gülten hanım ve Selma hanım hazırlıklar için oldukça telaşlı, evin babaları Hasan bey ve Şevket bey ise oldukça stresliydi.. Metin,Tekin ve Buğra ise farklı bir stres alemindeydi. Sınav üstüne sınav olan gençler oldukça bunalmış olsa da, bu akşam olacak nişan için seslerini çıkarmıyor, işi şakaya vurarak birbirlerine takılıyorlardı.. Bu kadar karmaşa içinde en zekice hareket eden ise Gözde oldu. Sabah kahvaltısından sonra aldığı sakinleştirici sayesinde daha rahat hareket eden genç kadın, adeta bütün haftanın stresini bir anda atmıştı.. Hatta şuan o kadar rahattı ki, biri çıkıp da; 'hayat nasıl gidiyor ?' Diye sorsa gülerek; 'yokuş aşağıya saldım' diyecek kadar relaxtı.. Öğle vakti geldiğinde evin hanımları daha önceden aldıklarını randevu saatine göre kuaföre gittiğinde, evin erkekleri de tıraş olmak için mahallelerindeki emektar berberlerine gitti.. Gözde giyeceği siyah uzun elbisesine uygun bir şekilde saçlarını doğal bir dalga yaptırırken, Feyza ise balık elbisesine yakışır bir topuz yaptırmış ve adeta nişanlanacak kız imajını hemen çizmişti. Selma hanım ve Gülten hanım ise anne olduklarını belli edercesine, kaynana topuzlarını yaptırıp süslendi. Hanımların iki buçuk saatten fazla süren kuaför maceraları, Selma hanım ve Gülten hanımın; “acele edin ! Misafirlerden önce evde olmamız lazım !.." Diye feryatlarıyla son bulmuş ve Şevket beyin gelip hanımları kuaförden almasıyla hemen eve geçilmişti. Evin delikanlıları ise zorunlu bir şekilde takım elbiselerini giydikten sonra akşam karanlığının çökmesiyle iki dairenin kapıları gelen misafirler için sonuna kadar açıldı.İlk gelenler Efe ve ailesi olurken, arkasından bir de uzun bir konvoy gelmişti. Bu durum karşısında şaşıran Gözde, bir ara Efe'nin aşiret çocuğu olup olmadığını kısa bir an düşünürken, ardından Efe'nin Bursa'lı olduğunu hatırlayınca yine kendi düşüncesine kendi gülmüştü.. Dış kapılar açık olduğundan dolayı iki ev adeta küçük bir salon görevi görmüş ve her iki daire de herkes kendine bir yer bulup sohbete başlamıştı. Saat ilerleyip misafirler kalabalıklaşınca, bir o eve bir bu eve koşturmaktan bu gece garanti herkes ikişer kilo verecekti.. Ardından Feyza'nın ve Efe'nin hastaneden arkadaşları gelince ortamdaki gerginlik biraz da olsa rahatladı. Feyza odasında kız arkadaşlarıyla selfie çekilme komasına girecekken, Gözde'nin tam zamanında Feyza'yı bir bahaneyle kendi odasına götürmesiyle, bu durum da hemen son bulmuştu. Gözde kapıyı kapatır kapatmaz Feyza derin bir nefes alarak dostuna sıkıca sarıldı. “Canım benim çok teşekkür ederim, resmen hayatımı kurtardın !.."Gözde de arkadaşının bu haline gülerek karşılık verdi. “Ne demek kuzum bu benim görevim." Birbirlerinden ayrıldıklarında Gözde, Feyza'nın elinden tutarak tebessüm etmeye devam etti. “MaşaAllah benim kuzuma ya çok güzelsin." Deyip ardından dostuna manidar bir şekilde gülümsedi. “Efe'nin sana çiçek uzatırken ki halini gördün dimi ? Adam neredeyse bayılacaktı." Diye güldüğünde, Feyza dalga geçen dostunun omzuna hafif bir şekilde vurup gülümsedi. "Ay hatırlatma hiç, o an bende düşüp bayılacağım sandım." Demiş ve hemen ardından ciddi bir ifade ile; “acaba sabah sakinleştirici almayarak hata mı yaptım ? Sence şimdi alsam mı ?" Dediğinde Gözde daha çok keyiflendi. “Ne o hanımefendi, hani sen doktordun alışıktı bünyen heyecana ?" “Yok yok tamam sözleri mi hemen geri alıyorum, bu heyecan başkaymış. O yüzden sakinleştiriciyi alayım yoksa kahve götürürken adamı yakarım !.." Diyerek dostuna baktığında, Gözde kahkahasına engel olamamış ve bu sefer omzuna darbe alan Feyza olmuştu. "Ay Feyza hiç güleceğim yoktu. Tamam hadi gel sakinleştirici mutfakta.." “Tamam hadi." Diyerek odadan yan yana çıkan genç kadınlar, seri adımlarla mutfağa girdiklerinde ise erkek kardeşleriyle karşılaştılar. Metin ve Tekin, Buğra'yı ortalarına almış dostlarının derdine ortak olurcasına teselli ediyorlardı. Sonuçta evin diğer ablası artık nişanlı bir kadındı. Gençler her ne kadar çaktırmıyor olsa da, kıskançlık konusunda babalarından farksız değildiler. Onlarda ablalarını elbette ki çok seviyor ve çok değer veriyordu. O yüzden şimdi evlilik yoluna giriyor oluşları onları bir yandan üzmüş, bir yandan da ablalarının mutlu olmasına buruk bir şekilde sevinmişlerdi.. Gözde ve Feyza ise kardeşlerini çok iyi tanıdıkları için gülerek yanlarına doğru gitmiş ve kollarını açarak hep birlikte sarılmışlardı. Dışardan görüntüleri sadece kocaman bir daire oluştururken, içerideki görüntüleri sıcacık bir sevgiden ibaretti.. Gözde bu duygusal anı dağıtmak için hemen gülümseyerek geri çekildi. “Başka sakinleştirici almak isteyen varmı?" Diye sorduğunda, herkes bir anda gülmeye başladı. Hepsi her ne kadar duygusal olsada, aralarında bunu göstermeyi hiç sevmeyen ilk kişi de Tekin'di. O yüzden o da hemen geri çekilip kendisini hızla toparlayarak kocaman gülümsedi. “Sağ ol güzellik ama ben yıllardır bunlarla uğraşarak zaten sakinleştiricinin âlasını yeterince alıyorum." Diyerek Metin ve Buğra'yı göstererek gülümsemeye devam etti. Bu hareketine ise Metin ve Buğra aynı anda göz devirirken, Feyza da ağlamamak için elleriyle yüzüne yelpaze yaparak tebessüm etti. “Sanırım sakinleştiriciyi sadece ben alsam yeterli olacak." Diyen dostuna karşı Gözde; “hemen veriyorum" diyerek arkasında ki sağlık kutusuna doğru uzanırken, Buğra da hızla mutfak masasındaki sürahiden ablası için bir bardak su doldurup ona doğru uzattı. Feyza karşısında şapşal ama bir o kadar da tatlı olan kardeşinin yanağını hızla öperek uzatılan bardağı aldı. Gözde'nin de uzattığı ilacı alıp hızla yutarak suyunu içerken hemen ardından boş bardağı arkasındaki tezgaha koyup derin bir nefes aldı. “Çocuklar sizde isteme merasiminde mutlaka salonda olun, ortam gergin ya siz birşeyler yaparak ortamı neşelendirirsiniz tamam mı ?" Diye sorduğunda, Buğra ve Metin Feyza'yı hemen onaylarken Tekin ise manidar bir şekilde gülümsedi. “Ablacım sen içini ferah tut o iş bizde." Gözde kardeşinin yanağını sıkarak; “hadi inşallah" diyerek gülümsedi. Feyza da aynı şekilde karşılık verip; “tamam o zaman, ben şimdi gideyim de boynu bükük bıraktığım nişanlıma çaktırmadan bir bakayım" mutfaktan hızla çıktığında, Gözde de hemen ardından; “dur ya bu eğlenceyi kaçıramam beni de bekle" diye gülerek, ardından koşturdu. Tekin kolunu Buğra'nın omzuna atıp ablalarının ardından; “bir de bize ergen derler, şu hallerine bak" diye gülümsediğinde, Buğra düşüncelere dalmıştı.Tekin bunu fark edince kolunu hızla Buğra'nın omzundan çekip tam karşısına geçerek dikkatini çekti. “Tamam oğlum bu kadar duygusallık yeter. Sonuçta Feyza abla ülke sınırlarına gelin gitmiyor ya.." Dediğinde, Buğra olumlu bir şekilde kafasını salladı. “Yok kanka ben o durumu aştım gibi de, canım başka bir şeye sıkıldı." Metin hızla bir adım geri çekilerek; “dur ! Ben tahmin edeyim" diye gülümsemiş ve hemen ardından aklına ilk gelen seçeneği söylemişti. “Kız meselesi mi ?" Buğra şaşırarak Metin'e doğru baktı. "Aha valla doğru, nasıl bildin kanka ?" Diye büyük bir merak ile sorduğunda, Tekin gözlerini devirmiş ve Buğra'nın kafasına arkadan yavaş bir şekilde patlatırken, diline gelen sözlerini anında dışa vurmuştu. “Ulan sanki senin başka derdin var." Diye sinirlenirken Buğra, Tekin'in haklı olduğunu bildiği için sesini dahi çıkarmadan sadece kafasını ovuşturdu. Tekin ise anında vicdana geldi. Sessizce kafasını ovuşturan Buğra'nın elini hızla çekerek, kendi vurduğu yeri ovuşturarak bu sefer daha ılımlı bir şekilde konuştu. “Kardeşim, acaba senin kalbinin şifresi 1, 2, 3 mü ? Her önüne gelen Kıza aşık oluyorsun da.." Dediği an, Buğra hızla kaşlarını çattı. “Ya yok, aşık falan olmadım bu sefer. O konuştuğum Rus kız Tatyana, okul balosu için giyeceği elbiseye kötü yorum yaptım diye, kız hiç bir şey söylemeden bir anda beni engelleyince ona takılı kaldı kafam." Tekin direk; “ne dedin ki kıza birşey söylemeden hemen engelledi seni ?" “Bir şey demedim kanka ya doğruyu söyledim, hiç güzel değil dedim." Tekin arkadaşının verdiği cevaba karşı, onu alkışlayıp bir anda psikolog moduna girdi. Hem Buğra'ya hemde Metin'e bakarak kinayeli bir şekilde gülümsedi. “Şimdi kısa ve net kızlarla arkadaşlığının, neden ilerlemediğini sana söyleyeyim mi ?" Diye sorduğunda, Buğra direk; “söyle lan valla merak ettim." Dediğinde, Metin kolunu Buğra'nın omzuna doğru atarak kardeşine karşı gülümsedi. “Söyle bakalım filozof ikizim, bizim oğlanın sıkıntısı neymiş ?" Diye dalga geçerek sorduğu soruya karşı, Tekin kollarını birbirine bağlayarak gülümsedi. "Şimdi evlatlarım. Bir kıza kelebek gibi duruyorsun dersen ne olur ?" Diye sorduğu soru karşısında, Metin ve Buğra şaşkınca düşünürken, Tekin daha fazla beklemeden direk konuya girdi. “Elbette ki bu onun çok hoşuna gider. Peki kıza kalkıp da, yarın geberecek gibi duruyorsun dersen ne olur ?" Diye sorduğunda, yine kendi sorusunu kendi cevapladı. “Açık ve net kafanı kırar ve seni ilişki listesinden siler." Deyip ardından bakışlarını Buğra'nın üzerinde yoğunlaştırdı. "Yani uzun lafın kısası kankacığım, senin sorunun üslup farkı. Sen daha türk kızına kendini anlatamazken kalkıyorsun, Google çevirisinden 'hiç güzel değil' sözünü Rusçaya çevirip öyle gönderiyorsun. Allah bilir o çeviri senin dediğinden daha farklı birşey söylemiştir. Hatta belki de kıza direk küfür etmiş de olabilirsin." Sözlerini bitirdiğinde, Metin kolunu Buğra dan hızla çekerek kardeşini gururla alkışladı. “Yemin ediyorum kardeşim buralarda harcanıyorsun ! Resmen olay yeri ekibi gibisin.." Tekin gelen iltifata karşı kocaman gülümseyerek; “valla bu konuda hiç mütevazi olamayacağım, teşekkür ederim kardeşim." Diye övgüleri kabul ederken, Buğra adeta beş karış açılan ağzıyla donup kalmıştı. “Hay benim sersem kafam. Ben o zaman kesin kıza küfür ettim. Oğlum ben kesin malım ya !" Diye isyan eden Buğra'ya karşı Tekin ve Metin aynı anda; “sanırım" diyerek onayladıklarında, Buğra dehşetle dostlarına doğru baktı. “Lan oğlum bu kısımda beni hayır kankacığım, senin boşluğuna gelmiş diyerek beni sakinleştirmeniz gerekmiyor muydu ?" Diye sorduğunda, Tekin gülümseyerek Buğra'nın kolunu sıvazladı. “Şşt kardeşim sakin ol, biz seni böyle kabul ettik" deyip ardından Metin'e doğru baktı. "Hadi burada fazla oyalandık, diğer tarafa geçelim" diyerek, Metin ile birlikte Buğra'yı da beraberlerinde sürükleyerek mutfaktan çıktılar. Feyza kapı ağzından çaktırmadan sevdiği adama bakarken, Gözde de gülümseyerek ikiliye doğru bakıyordu. İçerideki kalabalık grup da büyükler bir köşede otururken, diğer köşede gençler sohbet ediyordu. Kızlar kapı ağzında öylece beklerken Tekin, Metin ve Buğra yanlarından tebessüm ederek geçip salondaki yerlerini aldıklarında herkes neredeyse tamamdı.Tek eksik olan kişi ise Gözde'nin sevdiceği Yağız'dı.. Genç kadın Yağız ile sabah konuştuğu için tekrar arayıp rahatsız etmek istemiyor olsa da, bir gözü hep kapıda onu bekliyordu. Salondaki görüntü altın gününden farksız olmasa da, neyse ki şimdilik gergin havadan başka bir sorun yoktu. Tabi bir de böyle ortamları değerlendirip, 'sen bekar mısın kızım ?' Diyerek oğluna kız avına çıkan teyzeleri ihmal etmemek lazımdı. Genelde cenaze, düğün, nişan ve kına gecesi ortamları, bekar oğlu veya torunu olan teyzelerin müdavim olduğu ortak noktalardan bir kaçıydı. Ve sabahtan beri Efe'nin teyzeleri Gözde'yi keserken, genç kadın adeta dört duvar arasında göz göze gelmemek için elinden geleni yapıyordu. Feyza'nın ardından kapı ağzından öylece sohbetleri dinlerken, sonunda aramasını beklediği sevdiceği, Yağız arayınca kocaman gülümsedi. Daha rahat konuşabilmek için hızla Feyza'nın odasına girerek telefonu açtı. Açar açmaz Yağız'ın; “çok geç kaldım mı?" Diyen telaşlı sesini duyunca, genç kadın daha içten bir şekilde gülümsedi. “Sakin ol daha yeni geldiler sayılır. Şuan herkes gergin ortamı dağıtmak için sohbet ediyor." “Sorun yok o zaman ?" Diye sorduğunda ise Gözde'nin gülen yüzü yerini şaşkınlığa bıraktı. “Yoo niye olsun ki ?" Diye merakla sorduğu sorusuna karşı ise telefonun diğer ucundan Yağız'ın erkeksi kahkahası kulaklarına dolduğunda, Gözde'nin kaybolan gülümsemesi anında yerini bulmuştu.. “Efe sabah bana eğer akşama çok gergin bir ortam olursa, arkadaşlarınla evi basar mısın diye mesaj atmıştı da." Bu sefer genç kadın kahkahalarına engel olamadı. “Sen ciddi misin ?" Diye zar zor sorduğu soruyla, gülümseyen genç adam; "evet, bende o yüzden telaş yaptım ya.." Diye cevap verdiği esnada arkadan kapanan kapı sesi, Gözde'nin dikkatini çekince kahkahasına bir son verip gülümsedi. Sonuçta adam özel harekat polisiydi ve daha eve yeni gidiyor olabilirdi. Merakla; “evde misin ?" Diye sorduğunda, telefonun diğer ucunda olan genç adam gülümsemeye devam etti. “Yo hayır, şimdi sizin apartmana girdim sen neredesin ?" Gözde beklemediği bu cevap karşısında, kısa bir an afalladı. “Ne yani geldin mi ?.." Gözde'nin bu heyecanlı sorusuna karşı daha fazla gülümseyen adam; “geldim" diyerek asansöre bindi. Gözde ise heyecanla; “kapıya çıkıyorum" Yağız da hemen; “tamam" diye onaylayarak telefonları karşılıklı bir şekilde kapattılar. Gözde önce hızla Feyza'nın odasındaki boy aynasının karşısına geçerek kendine çeki düzen verirken, yine aynı hızla odadan çıkarak açık olan dış kapıya doğru koşturdu. Tam Yağız'ı kapıda karşılama hayalleri kurarken, annesinin ondan önce karşılamış olduğunu görünce durdu. Her ne kadar bu duruma biraz üzülmüş olsa da, Yağız'ın eğilerek Selma hanımın elini öpmesi, Selma hanımında Yağız'a sıkıca sarılarak karşılık vermesi, Gözde'nin üzüntüsünü alıp bir anda uçurmuştu.. Hiç olmazsa anası damadını pek seviyordu. Artık darısı kardeşleri ve babasına kısmetti.. Gözde uzakta durmaya bir son verip, gülümseyerek yanlarına doğru gitti. Genç adama hayran hayran bakarak; “hoşgeldin" dediğinde, genç adamda Gözde'ye aynı şekilde bakıp, hafif bir tebessümle; "hoşbuldum" diyerek karşılık verdi. Ah şimdi annesi olmayacaktı ki, sımsıkı sarılacaktı sevdiceğine.. Bir tarafta damat Ferit gibi boylu poslu yakışıklı olan Yağız, diğer taraf da ise Filiz Akın gibi güzel olan genç kadın bakışlarıyla Türk film sahnesi çekerken, araya Selma hanımın öksürüğü girince bir anda Türk film sahnesi son bulmuştu.. “Hadi oğlum isteme başlayacak geçelim artık." “Tabi efendim." Selma hanımla birlikte salona geçen Yağız'ın ardından giden Gözde, kapı ağzında durarak Yağız'ın salondaki babası ve diğerleriyle selamlaşmasını tebessümle izlerken, ardından Selma hanım Yağız'ı kalabalık olan salonda manken gibi bir kızın yanındaki sandalyeye geçip oturttu. Bu durum Gözde'nin göz bebekleri adeta yuvalarından çıkacak kadar büyütürken, bir yandan da; "anne ya ! Dost musun, Düşman mı ?" Diye sessizce söyleniyordu. İşin kötü tarafı ise Yağız'ın yanında ki kız hem çok güzel, hemde çok alımlıydı. Üstüne üstlük kızı bile tanımıyordu ! Gelen konvoydan kim bilir kimdi ? Yağız hiç sağına soluna bakmadan oturuyor olsada, içindeki kıskançlık krizine engel olamayan Gözde, daha fazla dayanamayarak hızla salona girdi. Neyse ki herkes birbiriyle sohbet ettiği için fazla dikkat çekmiyordu. Yağız'ın karşısına geçip gülümsedi. Sesini diğer tarafta oturan ailesine duyurmak istemesede, bir taraftan da Yağız'ın yanında oturan kızın duyup anlaması için sessiz ama net bir şekilde; “hayatım oradan kalkar mısın ?" Diye sorduğunda, Yağız 'hayatım' kelimesine mi şaşırsaydı yoksa Gözde'nin kıskançlıktan kızaran yüzüne mi gülseydi ? Bilemedi ama akıllıca hareket edip sevdiği kadını bekletmeden, hızla oturduğu sandalyeden kalktı.. Gözde ise Yağız'ın kalkmasıyla sandalyeyi kucakladığı gibi genç adamın şaşkın bakışları arasında, sandalyeyi rahat bir şekilde taşıyarak ilerideki oturan kardeşlerinin yanına götürüp koydu. Sonuçta kız kelimesi üç harfliydi.Yeri geldiğinde kıskanır çarpar, yeri geldiğinde ise dellendiği gibi güçlenirdi.. “Buraya oturabilirsin hem bizimkilere de daha yakın." Gülümsemeye devam ettiğinde, Yağız da başıyla onaylayıp gülümseyerek çocukların yanına geçip oturdu. Gençler ve Yağız selamlaşırken, Gülten hanım Gözde'yi görünce; “Gözde kızım bi bakarmısın ?" Diye seslenmesiyle, genç kadın bu defa adımlarını hızla oraya doğru yöneltti. Gülten teyzesinin yanına vardığında; “kızım, Feyza'ya söyle gelsin kahveleri nasıl içiyorlar diye sorsun." Diye sessizce fısıldayışına karşı Gözde; “hemen söylüyorum" diye geri çekilmiş ve hızla kendi evinin salonuna giderek Feyza'yı çağırmıştı. Feyza ise sakinleştiricinin verdiği relax ile hızla Gözde'nin peşine takılıp salona geldi. Bakışları direk Efe'yi bulduğunda iki genç de aynı anda kocaman gülümsedi. Feyza'nın hemen ardında olan Gözde ise salonun ortasında dikilen dostunu uyarmak için beline küçük bir cimcik atınca, Feyza'nın aşka düşen bakışları hızla kendine geldi. Başta kayınvalide ve kayınpederine, daha sonra ise misafirlere bakıp gülümseyerek; “kahvelerinizi nasıl içersiniz ?" Diye sorduğunda, Buğra ablasının az önce gergin ortamdan yakındığını düşününce, sırf ortamın havası değişsin diye yüksek sesle; “Şahsen biz ağzımızla içiyoruz !.." Diyerek espri yapmaya çalıştığında salonda oturan büyükler şaşkın bir şekilde baka kalırken, diğer tarafta oturan gençler ise gülmemek için kafalarını önlerine eğmiş halı desenini izliyordu.. Feyza ve Gözde kardeşlerine dehşetle bakarken, Tekin ve Metin ortalarında oturan Buğra'nın kafasına aynı anda vurmuş ve Tekin durumu düzeltmek için hemen öne atılmıştı. “Ha,ha,ha.. Aklınca şaka yaptı bizimkisi" diyerek yalandan güldüğünde, diğerleri de bunu bekler gibi kahkaha atmaya başlayınca, herkes mecburen gülmüştü. Sonuçta Haticeye değil Neticeye bakılmalıydı.. Gergin ortam bu saçma ama komik espri ile oldukça rahatlarken, Feyza kahveleri yapmak üzere Gözde ile birlikte mutfağa doğru gitti. O kadar insana kahve yapmaya makine dayanamayınca en son Gözde yine dahiyane bir fikirle, çaydanlık altında kahveleri yaparak Feyza'ya verdi. Sonunda Allah'ın emri, Peygamber Efendimizin kavli ile evin kızı istenmiş ve evin babası Hasan bey ise duygusal bir konuşma yaparak kızını vermişti. Hemen ardından yüzükler takılırken, tepsiyi tutan Gözde eniştesinden, 'yok istemem yan cebime koy' deyimiyle, yüklü bir para almıştı. Bu duruma Tekin sessizce; "ulan keşke üçümüzden biri kız olsaydı. Özellikle de sen Buğra keşke kız olsaydın ! Hiç olmazsa orada hayrın olurdu." Diye yakınmasına gülen Gözde, nişan yüzükleri takıldıktan sonra çocukları odaya çağırarak parayı aralarında bölüştürdü. O anda çocuklardan aldığı duâ ile neredeyse hac sevabı almış kadar huzur bulan Gözde odadan çıkacakken, Yağız'ın 'Kapıdayım müsaitsen gelir misin?' diyen mesajıyla gülümseyerek dış kapıya doğru koşturdu. Hızını ayarlayamadan sevdiceğine doğru koşan genç kadın, kapı ağzında Yağız ile burun buruna geldiğinde bir anda çarpmamak için geriye doğru düşecekken, genç adam hızlı refleksleriyle Gözde'yi belinden tutup kendisine doğru çekti. Durumu değerlendiren Yağız genç kadına doya doya sarılırken, Gözde'nin yanakları çoktan yine al al olmuştu. Bu yüzden de utancından yüzünü adeta Yağız'ın göğsüne deve kuşu misali gömdü. Tam o esnada çifte kumrular birbirlerine sarılırken, arkadan gelen seslerle nerede olduklarını bir anda hatırlamış ve birbirlerinden gülümseyerek ayrılmışlardı. Kapıya orta yaşlı bir kadın çıktığında gençler diğer daireye gireceklerini düşünsede öyle olmadı. Neriman hanım Gözde'yi görür görmez beğenmiş, oğluna da pek yakıştırmıştı. Geldiğinden beri gözü genç kadının üzerinde olsa da, bir an kaybolmasıyla yerinden kalkarak Gözde'yi aramaya koyuldu. Tek amacı sözlü veya evli olup olmadığını öğrenmekti. Genç kadını bulamayınca karşı daireye geçmek üzere evden çıktığında ise Gözde ve Yağız'ı kapıda dikilirken buldu. Fırsat bu fırsat diye gülümseyerek hemen konuya girdi. “Merhaba güzel kızım, sana birşey soracaktım." Diyen kadına karşı Gözde hafif bir şekilde gülümsedi. “Elbette buyrun efendim" dediğinde, Neriman hanım Gözde'nin ellerine uzanarak tuttu. Amacı genç kadının parmaklarında yüzük olup olmadığına bakmaktı. Ve istediği gibi bir yüzük göremeyen kadın bu defa Yağız'ı görmemezlikten gelerek manidar bir şekilde gülümsedi. “Belli ki evli veya sözlü değilsin. Valla kızım lafı hiç uzatmayacağım seni çok beğendim. Eğer sende kabul edersen seni oğlumla tanıştırmak çok isterim." Gözde şaşkın bakışlarını direk yanındaki sevdiceğine doğru çevirdi. Sinirden yüzü kızarmaya başlayan Yağız'ı gören genç kadın gülmemek için dudaklarını birbirine doğru bastırırken, bu defa bakışlarını hemen karşısındaki kadına doğru çevirdi. Belli ki Yağız, Gözde'nin vereceği cevabı merak ettiği için hâlâ sükunetini koruyordu. “Üzgünüm teyzeciğim ama benim sevgilim var." Bakışlarıyla yanındaki genç adamı gösterdiğinde, Yağız biraz da olsa rahat bir nefes almıştı. Ama asıl bomba Teyzenin cevabıyla patladı.. “Olabilir yavrum bu işler kısmet işi. Sen yine bir görüş, belki fikrin değişir." Dediğinde ise Yağız daha fazla dayanamayarak Gözde'nin elini kadından kurtarıp kendi eliyle birleştirdi. “Teyzeciğim yanlış anlamayın saygısızlık yapmak istemem ama manavdan elma almıyorsunuz ! Gözde benim sevgilim. Siz oğlunuza başka bir kız bulun." Dediğinde Tekin, Metin ve Buğra aynı anda "Oha !.." Diye bağırdı. Bir an da olaya dahil olan üçüz kafadar, kapı ağzında öylece dikilirken duyduklarının şaşkınlığı ile el ele tutuşan çifte baktığında, Gözde ilk önce Yağız'a daha sonra da bakışlarını zoraki bir şekilde gülümseyerek çocuklara doğru çevirdi. Bazen şans Gözde'ye de gülümsüyordu ama ağzıyla değil.. *** B Ö L Ü M S O N U |
0% |