Yeni Üyelik
49.
Bölüm

49. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️

***

Gözde kıskançlık krizine girmiş sevdiceğini memnuniyetle izlerken, bir anda hayatındaki şans, kendisini bir kez daha belli edercesine ortaya çıktı. Neriman hanım ise Yağız'ın kibar ama bir o kadar da keskin cevabından sonra meseleyi daha fazla uzatmayarak tekrar salona geri dönerken, ardında bıraktığı bombadan bir haberdi..

Ağızları beş karış açık vaziyette yan yana dizilen çocuklar, hâlâ el ele tutuşan çifte şaşkınlıkla bakıyorken, Gözde ise konuya nereden başlayacağını düşünüyordu. Zaten en kısa zamanda bu durumu kardeşlerine de anlatacakken, bu şekilde yakalanmış olmalarına oldukça mahcup olmuştu. Genç kadın elini Yağız'ın elinden yavaşça çekip çocuklara doğru bir adım atacakken, Yağız elini tekrar tutarak ona bakmasını sağladı.

Gözde sevdiği adama bakarken, Yağız hafif bir şekilde tebessüm etti. “İzin verirsen eğer biz erkek erkeğe konuşalım." Tek amacı Gözde'ye oluşacak tepkileri önceden önlemekti..

Bunu fark eden genç kadın ise Yağız'ın bu naif düşüncesine karşı tebessüm ederken, Tekin’in bir anda; “ben kazandım !" Diye coşkuyla bağırmasıyla, bir anda bütün atmosfer değişti. Bu sefer ağzı şaşkınlıktan açılan Gözde ve Yağız olmuştu. Tekin ise neredeyse dans edecek haldeyken, Metin ile Buğra ise dokunsan ağlayacak moddaydı..

Tekin basketbol maçlarında attığı üçlük sayıdan sonra ki yaptığı zafer duruşu sergileyip, hızla yanındaki Buğra ve Metin'e doğru döndü. Sırıtarak iki elini birden açıp; “evet gençler alayım paraları." Metin ve Buğra, Tekin'e ölümcül bakışlar atarak ablalarının az önce verdiği parayı ceplerinden çıkartıp, Tekin'in eline verdi. Bu duruma anlam veremeyen Gözde ve Yağız ise şaşkınca bakmaya devam ederken Gözde; “biriniz bana burada ne olduğunu anlatacak mı ?" Diye sonunda soru sormayı akıl edebilmişti.

Gözlerini kısarak kardeşlerine doğru bakarken, bu sefer üç kafadar aynı anda birbirlerine bakarak yutkundu. Sanırım hesap verecek kişiler şimdi değişmişti..

Gözde'nin daha rahat konuşabilmeleri için bahçeye inme önerisiyle, hep beraber apartmanın bahçesine doğru kurbanlık koyun misali sırasıyla indiler..

Yağız ve Gözde yan yana dururken, çocuklarda hemen karşılarında süt dökmüş kedi misali sessizce bekliyorlardı. Gözde kollarını birbirine bağlarken, Yağız da ellerini pantolonunun ceplerine sokarak çocuklara sorgular bir şekilde bakıyordu. “Evet Tekinciğim, sen kazandığına göre istersen önce sen başla ha ?" Diyen Gözde ile Buğra ve Metin sinsi bir şekilde sırıtarak Tekin'e doğru baktı. Ne demişler; 'her zaferin bir bedeli vardır..'

Tekin çocuklara karşı gözlerini kısıp, hemen ardından hafif bir şekilde sırıtarak tam anlamıyla ablasına doğru döndü. En baştan her şeyi tek tek anlatmaya başladığında, Metin ve Buğra da hemen ardından konuya dahil olarak anlatmaya başladı. Genç kadın ve genç adam ise şaşkınca çocukları dinliyorlardı..

Çocuklar meğer daha Yağız'ın eve ilk gelişinde, ablalarındaki değişikliği hissetmiş ama bunu dile getirmemişlerdi. Yani Gözde'nin ilk günden beri gizli olduğunu düşündüğü hisleri, aslında daha en başından beri çocukların dikkatini yeterince çekmişti. Hatta Tekin ablasına ip ucu bile vermiş, Yağız'ın o sabıkalı adamları etkisiz hale getirirken ablasına sessizce; “eniştem olacaksa Yağız abi gibi olmalı." Diye dile bile getirmiş ama o an şaşkın olan Gözde bunu bile anlamamıştı..

Tekin her şeyi anlatırken Gözde utanarak dinliyor, Yağız ise çocukların ağzından ablalarının ondan ne zaman hoşlandığını dinleyerek çaktırmadan gülümsüyordu. Tekin en son da ablasına Yağız'ın oturması için yerini değiştirdiğinde, genç adamın hiç tereddüt etmeden kalkmış olduğunu söylediğinde, genç kadının yanakları hafifçe kızarmaya başladı..

Ve böylelikle Tekin ablasının yaptığı en son hareketten sonra gözlem yeteneğine güvenerek, Metin ve Buğra'ya çıkmaya başladıklarını söylediğinde, çocuklar ise bunun aksini söyleyip platonik demiş ve sonunda olayı iddiaya çevirmişlerdi..

“Yani kısaca ablacım, en başından beri Yağız abiye aşık olduğun belli oluyordu" deyip, ardından sırıtarak işaret parmağını Metin ve Buğra arasında sallayarak; "ve bende bu sayede bu safalokları yolmuş oldum" Gözde bu utanca daha fazla dayanamadı..

“Sizi eşek sıpaları !.." Hızla ayağından çıkardığı topuklu ayakkabısını gören Buğra'nın; “Kaçın !.." Diye feryadıyla, çocuklar anından bahçeden kaçıp apartmana doğru koşarken, Gözde son anda ayakkabısını atmış ama çocukların şansına ayakkabı kapanan kapıya isabet etmişti. Zaten şans anca Gözde'ye bir taraflarıyla gülsün !..

Ayağındaki tek ayakkabı ile dengede duramayan Gözde'nin yardımına ise yanı başında bu duruma hâlâ gülen Sevdiceği yetişti. Yağız genç kadının kolunu tutarak ayakta sabit durmasını sağlarken; “iyisin dimi ?" Diye sorduğunda, Gözde utançla bakışlarını kaçırarak; “hı hı" diyerek onayladı.

Genç adam önce karşısında utancından kızaran kadına şefkatle bakmış ve hemen ardından arkasındaki basamağa dikkatlice oturmasını sağlamıştı. Gözde ise genç adamın ne yapmak istediğine bir anlam verememiş olsada, yine de sesini çıkarmadan oturmasını istediği yere oturmuştu.

Gözde şaşkınca Yağız'a bakarken, genç adam bir şey demeden ileriye doğru gitmiş ve Gözde'nin attığı ayakkabısını eline almıştı. Bu görüntü karşısında başını diğer tarafa çeviren Gözde ise; “rezillik ya !" Diye sessizce kendisine kızarken, Yağız gülümseyerek genç kadına doğru yaklaştı.

Şu meşhur Külkedisi masalında ki Prensesini bulmuş prens misali, Gözde'nin önünde diz çöküp ayakkabıyı ayağına doğru uzattığında, genç kadın hızla Yağız'ın eline doğru uzandı.

“Yağız lütfen kalk ! Ben giyerim.."

“Önemli değil Gözde, uzatır mısın ayağını ?" Diye gülümsediğinde ise Gözde mahçup bir şekilde uzun elbisesini hafif bir şekilde kaldırıp, ayağını Yağız'a doğru uzattı..

Yağız, Gözde'nin ayakkabısını ayağına giydirirken genç kadın içten bir şekilde gülümsedi. Bu sahneyle onunda aklına hemen külkedisi masalı gelmiş ve o da masaldaki gibi sonunda prensini bulmuştu..

Yağız ayakkabıyı giydirdikten sonra Gözde elbisesini düzeltip teşekkür ederken, Yağız da rica ederek hemen Gözde'nin yanına geçip oturdu. Konuşması gereken konu için ortam gayet müsaitti. Genç kadına doğru elini uzattığında, Gözde de hiç tereddüt etmeden elini sıkıca tuttu.

Kavuşan ellerine bakarak gülümseyen genç kadının bakışları; “Gözde" diyen Sevdiceğine doğru kaydı. Aynı gülümseme ile; “efendim" diyerek karşılık verdi.

“Biliyorum şimdi sırası değil ama şu doğu görevini konuşmamız lazım" Gözde'nin gülen yüzü şimdiden solmuştu. Umarım birazdan duyacağı sözler, solmuş yüzünü tekrar canlandırırdı..

***

~TEKİN~

Bugün itibariyle sınav haftasından sonunda kurtulmuş ama daha bunun sevincini yaşayamadan üniversite sınavları için denemelere başlamıştık. Ve ben sanayi işler oda başkanı olmak istemiyorsam eğer sınavlara çok iyi çalışmalıydım. Ne olurdu yani sınav stresine girmek yerine, karşıma fabrikatör sahibinin biricik kızı çıksaydı..

Bunlarda yetmezmiş gibi birde sabah okula girerken okul başkanı demez mi; “mezuniyet balosuna katılacak mısınız ?" Diye..

Ben direk; “katılmıyorum" dediğimde ise bu defa da bana niye katılamayacağımı sordu. Ulan zaten ben sizden kurtulmak için gün sayıyorum, bir de bunu sizinle mi kutlayayım !.. Tam bu sözleri söyleyecekken Buğra ve Metin'in beni sınıfa sürüklemesiyle susmak zorunda kalmıştım.

Fizik hocamız Aynur hoca, tahtada Buğra'nın anlamadığı soruyu tekrar açıklarken, ben de can sıkıntısından önümdeki defterime bir şeyler yazıyordum.

~ÖĞRENCİ SÖZLÜĞÜ~

Okul: Hayvanat Bahçesi

Ders: Zulüm

Sıra: Üçlü koltuk

Öğretmen: Pimi çekilmiş el bombası

Ödev: Gerilim sebebi

Defter: Karalama 

Tahta: Tuval

Zil: Cankurtaran 

Teneffüs: Oksijen merkezi

Bahçe: Karnaval

Laboratuvar: Patlama merkezi

Öğretmenler Odası: Mayınlı bölge

Kopya: Acil yardım 

Sözlü: Aksiyon

Karne: Sayısal loto

Kendime ait öğrenci sözlüğümü bitirip sırıtarak kolumdaki saate baktım. Cankurtaran zilin çalmasına tam tamına bir dakika on beş saniye vardı. Bu sefer gülümseyerek bakışlarımı Aynur hocaya doğru çevirdim. Tahtada yazdıklarından sonra hemen ön sıramda oturan Buğra'ya doğru baktı. “Buğracığım, şimdi anladın mı sorunun cevabını" diye sorduğunda, Buğra'nın sırasından yavaş bir şekilde ayağa kalkmasıyla yüzümdeki gülümsemem daha da genişledi. Kesin anlamamıştı..

“Hocam anlamadım ama anlamış gibi yapıyorum. Çünkü anlamadığım için siz tekrar anlatacaksınız ve ben artık kendimi gerçekten gerizekalı gibi hissedeceğim. O yüzden anladım hocam” dediği an, sınıfça gülmeye başladık. Sanırım Sanayiye bir tek ben gitmeyecektim..

Buğra'nın cevabından sonra siniri bozulan Aynur hocada bize eşlik etmiş, hep beraber bu duruma gülerek karşılık vermiştik. Daha sonradan çalan zil ile Aynur hoca gülmeye devam ederek sınıftan çıkarken, Buğra da hemen yanımıza geldi. “Kanka sanırım Aynur hocanın sinirlerini fena halde bozdum. Kadın gülme krizine girerek gitti" bizde Metin ile gülmeye devam ederek yerimizden kalktık.

Metin hemen Buğra'nın omzuna kolunu doladı. “Hadi bahçeye çıkıp oksijen alalım biraz" yan yana sınıftan çıktık. Tam merdivenlerden inerken, o an telefonumu sıramın altında bıraktığımı fark ettim.

“Ulan.." Diyerek durduğumda, Metin ve Buğra da durarak bana doğru döndü. “Ne oldu ?" Diye soran kardeşime; “siz önden gidin telefonu sınıfta unuttum alıp geliyorum hemen" dediğimde, onaylayıp dışarıya çıktılar. Sınıfa çıkıp telefonumu alarak tekrar dışarıya doğru çıktığımda, bizimkiler ilerideki bankda otururken, bir iki adım önümde yürüyen kızların konuşmasına ister istemez kulak misafiri oldum.

“Bak seninki orada" diyen esmer kız, arkadaşının koluna girerek gülümsedi. Sarışın olan kız ise ileriye doğru bakarak; “gördüm" dediğinde, yanındaki arkadaşı yine gülümseyerek konuştu.

“Şimdi bak, sana yanlarından geçerken adın, soyadın ve twitter kullanıcı adınla sesleneceğim" dediğinde, gözlerimi büyüttüm.

Oha ! Akla bak. Yemin ediyorum şimdiki kızlara kırmızı başlık takıp ormana göndersek bu zeka ile kurt'u yer gelirdi..

“Hayır Kübra ! Biz kez yapmana izin verdim zaten fark etmiyor işte. O yüzden yapmıyorsun bak küserim."

“İyi tamam be ! Sen böyle susmaya devam et. Buğra seni kırk, bilemedin kırk beş yıl sonra falan kesin fark eder.."

Buğra mı demişti o ?.. Bizim gerzek Dünya genelinde kız ararken burnunun dibindeki kızı mı fark etmemişti ?

Kızlar tartışarak yolunu kantine doğru çevirerek gözden kaybolduğunda, ben de bakışlarımı ileride her şeyden bir haber camış gibi oturan kankama doğru çevirdim. Ulan Buğra, yine dört ayak üzerine düştün. Bu sefer hayatta bu işi tek yapmasına müsade etmeyecek ve kendim ona yardım edecektim. Sonuçta eline yüzüne bulaştırdığında, melankolik hallerini ben çekmek zorunda kalıyordum. Sırıtarak bizimkilere doğru ilerledim.

Gelsin entrika gelsin aşk !..

***

“Ya kanka vaz mı geçsek acaba ?" Buğra'nın arkasından kafasına yavaş bir şekilde patlattım.

“Olmaz işimizi garantiye almalıyız. Belki başka bir Buğra vardır okulda."

“Oldu o zaman istersen bir de kitap alayım elime, çünkü bu hazırlıkla anca Türk film sahnesi çekeriz."

“Az sus be !.." Sessizce söylenerek önüne tekrar döndüğünde beklemeye devam ettik.

Olan biteni Buğra ve Metin'e anlattığımda Buğra ilk başta dalga geçtiğimi sansada, gerzek kankam sonradan ikna olmuştu. Ama durumu kesinleştirmek için kızın tepkisini görmemiz lazımdı. Sırf bu yüzden de derse girmeden önce Metin ile birlikte kantinden çıkan kızları çaktırmadan takip etmiş ve hangi sınıfa girdiklerini öğrenmiştik. Kız da bizim gibi son sınıflardandı..

Diğer teneffüs zili çaldığında ise antrenmana gitmek zorunda olduğumuzdan dolayı, Metin'i hocayı oyalaması için önden gönderirken, Buğra ile bizde kızın sınıftan çıkmasını beklemek üzere köşe başında nöbet tutmaya başladık. Amacımız kızın Buğra'yı gördüğünde verdiği tepkiyi ölçmekti. Tabi söz konusu Buğra olunca, ne olacağı belli olmazdı. O yüzden de bütün önlemleri önceden alıyordum.

Gelen geçen bize şaşkınca bakmaya devam ederken, sonunda kız tek başına sınıftan çıktı. Kızın tek başına olması işimize gelirken, ayriyeten elinde tuttuğu kitapları gördüğümde, Buğra'nın omzuna hafif bir şekilde vurdum.

“Ulan kitap yerine başka bir şey dileseymişsin tutacakmış." Deyip konuşmasına müsade etmeden; “yürü hadi" diyerek kolundan tutarak yan yana ileriye doğru yürüdük. Kız başı önünde yürümeye devam ederken, Buğra'yı kolundan sıkıca tuttum. Kız tam yanımızdan geçecekken matematik zekam ile açıyı en iyi şekilde ayarlayıp Buğra'yı hızlı bir şekilde ittim ama keşke itmez olaydım. Çocuğu itmek yerine bildiğin fırlatırken, neyse ki Buğra'nın hayalleri gerçek olmuştu. Kitaplar yere saçılmış ve kızla göz göze gelmişlerdi. Al sana doğaçlama Türk sahnesi !..

Ben gülerek ilerdeki köşe başına geçip olayı izlerken, Buğra özürler dileyerek düşen kitapları kızla birlikte toplamaya başladı. Kızın da heyecanlı halleri Buğra dan gerçekten hoşlandığını yeterince belli etmişti. Buğra kitapları kızın eline verip mahçup bir şekilde bana doğru hızla gelirken, kızaran yüzüne bakıp sırıttım.

“Kanka kız çok tatlı lan !" Yanıma geldiğinde, kolumu omzuna atıp hızla dışarıya doğru çıktık. Antrenman salonuna gidene kadar, Buğra'nın Mecnun hallerine sırıtarak karşılık verdim.

Diğer teneffüs saati geldiğinde ise Buğra adına kızın sınıfına giderek kızla konuştum. Kız ve yanındaki arkadaşı beni görünce baya bir şaşırdı. Kısa bir tanışma faslından sonra Meltem'e, Buğra'nın konuşmak istediğini söyleyerek çıkışta hep beraber bir kafeye gitmeyi teklif ettim. Neyse ki kızda fazla düşünmeden arkadaşıyla birlikte geleceğini söylediğinde, bende daha fazla beklemeden veda ederek sınıftan çıktım.

Buğra'nın bir kaç ders yaşadığı gerilim ve heyecandan sonra sonunda çıkış saatimiz gelmişti. Hep birlikte çıkışta buluşup okulun yakınlarında olan bir kafeye gittik. Meltem ve Kübra yan yana otururken biz de üçümüz hemen karşılarında oturuyorduk.

Tatlı ve içecek siparişlerimiz geldikten sonra havadan ve sudan konuşarak gergin ortamı dağıtırken, sağolsun bu duruma Kübra da çok yardımcı olmuştu. Şimdi ise Buğra ile Meltem'i baş başa bırakma zamanı gelmişti.

Ama bunun bahanesini söylemek için Metin ile konuşmam lazımdı. Yerimden kalktığımda bana bakan bakışlara karşı tebessüm ettim. “Lavaboya gidiyorum" Metin'e kaş göz işareti yaparak benimle gelmesini söylerken, sazan kardeşim sadece bana bakıp gülümsedi.

Hayır utanmasa lavaboya gidiyorum diye el sallayacak !.. Bu duruma daha fazla sabır gösteremedim. “Kardeşim sende gelsene" Metin şaşkınca bana baktı.

“Yok kardeşim ben iyiyim böyle sen git."

Gelde sövme şimdi. Bize şaşkınca bakan kızlara bakıp gülümsedim. “Şey biz ikiziz ya hani, benim tuvaletim gelince bir dakika sonra kardeşimin de geliyorda o yüzden ısrar ediyorum" sonunda Metin o kıymetli totosunu oturduğu yerden hızla kaldırdı.

“Yürü mal kardeşim yürü !"

Kızlar aynı anda gülerek bakışlarını başka bir tarafa doğru çevirirken, biz de o sırada Metin ile birlikte hızla lavaboya doğru gittik. “Oğlum sen mal mısın, ne biçim konuşuyorsun kızların yanında !"

“Sivri zeka ! O kadar kaş göz işareti yaptım anlasaydın sende.."

“Her neyse ne oldu ?"

“Biz eve gidelim artık, Buğra da rahatça konuşsun kızla."

“İyi tamam."

“İyi hadi yürü."

Beraber lavabodan çıkıp tekrar masaya doğru gittiğimizde, masaya oturmadan Buğra ve kızlara bakarak gülümsedik. “Kusura bakmayın bizim acil eve gitmemiz lazım." Buğra; “önemli bir şey mi kanka, bende geleyim mi ?" Diye ayağa kalkacakken, hızla omzundan tutup kalkmasını engelledim.

“Yok kanka önemli bir şey değil, siz takılın biz gidiyoruz."

“İyi tamam."

Biz çantalarımızı alırken Meltem'in arkadaşı da çantasını eline alarak ayağa kalktı. “Aslında benim de çıkmam lazım" dediğinde, Metin'e bakarak çaktırmadan kızı gösterdim. 'Şu kız kadar akıllı ol azıcık' bakışı atarak önüme döndüğümde, Meltem de şaşırarak arkadaşına doğru baktı.

“Sende mi gidiyorsun ?"

“Evet canım yarın okulda görüşürüz zaten." Diyerek arkadaşını öperek geri çekildiğinde, daha fazla oyalanmadan; “oldu o zaman biz kaçtık gençler, yarın görüşürüz" diye vedalaşarak, üçümüzde hızla çıkışa doğru yöneldik.

O anda kasanın yanından geçerken, çaktırmadan hızla bizim masanın hesabını ödedim. Dün o kadar çocukların parasını yolmuştum, elbette ki bir abilik yapacaktım..

Kübra ve Metin ile birlikte durağa geldiğimizde, bizim otobüsümüz hemen gelmiş olsada Kübra'yı durakta tek başına bırakmamak için onun otobüsü gelene kadar sohbet ederek beklemiştik. On beş dakika sonra gelen otobüsle Kübra’yı otobüsüne bindirip, ardından bizde gelen diğer otobüsle yola koyulduk. Metin ile yol boyunca biraz tartışıp, biraz da kaş, göz işaretiyle ne demek istediğimizin dersine çalışarak eve varmıştık.

Sonunda mahalleye giriş yaptığımızda yanımızdan geçen lüks bir araba dikkatimizi çekerken, araç hemen ilerideki apartmanın önünde durdu. Arabadan inen kişiler ise hiç beklemeyeceğim Eylül ve bizim yaşlarımızda bir çocuktu.

Sanırım bu gece Müslüm baba komasına girecek olan aday bendim..

***

~YAZARDAN~

Metin kardeşinin bir anda durmasıyla şaşırsada, o da ayak uydurarak durmuş ve Tekin'in nereye baktığını görmek için bakışlarını o tarafa doğru çevirmişti. Gördükleri ise Tekin'in neden şaşkınca durduğunu yeterince belli ediyordu. Eylül ve onun yaşlarında uzun boylu bir çocuk arabadan indiğinde, üzerlerindeki formadan aynı okula gittikleri belliydi.

Tolga okulunun futbol takımında kaptandı. Zaten vücut yapısıyla bir sporcu olduğunu yeterince belli ederken, bir de üzerine oldukça yakışıklıydı. Eylül kendini bildi bileli Tolga hep onun hayatında vardı. Bunun en büyük etkisi ise ailelerinin dost olmasından kaynaklıydı.

Neredeyse beraber büyümüş, beraber yan yana okula gitmişlerdi. Şimdi ise Tolga, Eylül'ün en zor zamanında yanında olmaya çalışıyor ve belki de yıllardır Eylül’e söylemek istediği gizli duygularını, ifşa edecek cesaretini topluyordu..

Arabadan inen gençler gülüşerek apartmana doğru girdi. Lüks araba mahallenin diğer ucundan çıkarak gözden kaybolurken, Metin bakışlarını apartmana giren Eylül ve Tolga’dan çekerek yanı başında olan kardeşine doğru çevirdi. Tekin'in, Eylül den hoşlandığını bildiği için kardeşinin hüzünlendiğini düşünüp, kolunu omzuna doğru attı. “İyi misin ?" Diye sorduğunda, Tekin daldığı düşüncelerinden ustalıkla sıyrılıp kendine geldi. Hafif bir şekilde sırıtarak o da kolunu kardeşinin omzuna doğru atarken; "gayet iyiyim, hadi gidelim" diyerek kardeşiyle birlikte eve doğru ilerlemeye devam etti.

***

B Ö L Ü M

S O N U 


Loading...
0%