Yeni Üyelik
52.
Bölüm

52. Bölüm

@hayalperestanka

Keyifli Okumalar Dilerim ❤️

***

~YAZARDAN~

Gözde dünkü aksiyondan sonra bu sabah işe yorgun ama oldukça keyifli bir şekilde gitmişti. Bu yorgunluğu ise kesinlikle dünkü yaşadıkları olayla ilgili değildi. Çünkü dün Feyza ile vedalaşıp eve geçtikten sonra biraz da ailesi ile vakit geçirmiş ve ardından yorgun olduğunu söyleyerek odasına doğru çekilmişti. Ama tabi ki hemen uyumadı. Aralarında Sinem'in de olduğu, 'Olay Yeri Kızçeler' adında bir WhatsApp grubu açmış ve neredeyse sabaha kadar kızlarla birlikte görüntülü sohbet eşliğinde, yaşamış oldukları olayı bu defa gülüşerek konuşmuşlardı.

Feyza ve Sinem ise artık birbirlerine laf sokmuyor aksine şimdi daha iyi anlaşıyorlardı. Bu duruma daha fazla keyiflenen Gözde ise sohbeti uzattıkça uzattı. Sinem kızları eve bıraktıktan sonra Fatih'in ona 'daha dikkat etmelisin' adı altında kıskançlık krizlerini keyifle anlatırken, gece saat üçü geçiyordu..

Sinem ajansın sahibi olduğu için işe geç kalma gibi bir durumu yoktu. Feyza da yarın izinli olduğu için oldukça rahatken, Gözde ise kendisini hesaba katmayarak biraz uykusuz kalmıştı. Peki pişman mıydı ? Elbette ki hayır..

Yağız göreve gittiğinden beri ilk defa bu kadar eğlenmişti. Tabi bir de Sevdiceği bugün dönüş yapıyordu, o yüzden yorgun olsa da keyfi gayet yerindeydi. İş çıkışı ajansın yakınlarında olan bankaya doğru giderken, bir yandan da Sevdiceğinin 'geldim' diye aramasını büyük bir heyecanla bekliyordu. Bankaya girmiş ve kalabalık olan sırada sıranın kendisine gelmesini beklerken, bir yandan da cüzdanından banka kartını çıkarıp eline aldı. Bugün maaşı yatmıştı o yüzden de anne ve babasıyla daha önceden kardeşlerinin üniversitesi için açmış oldukları ortak hesaba, maaşının bir kısmını yatıracaktı. Ve bu durumu daha ne Metin, ne de Tekin biliyordu. Onların geleceğini düşünen anne ve babasına karşı Gözde de abla olarak destek olmak istediğini söylediğinde, anne ve babasının ona gururla baktığı gün aklına geldi..

Bir anne ve babanın çocuğu ile gurur duyması kesinlikle bir evlat için paha biçilmez bir mutluluktu. Sonuçta zamanında anne ve babası da onun okuması için birikim yaparak kızlarını okutmuştu. Annesi Selma hanım altın günlerindeki birikimini yatırırken, babası Şevket bey de maaşının bir kısmını yatırarak birikim yapmıştı. Şimdi ise kızları büyümüş, okulunu okumuş ve ayakları üzerinde sağlam duran bir genç kadın olmuştu. Elbette ki o da ailesi gibi kardeşlerinin geleceğini düşünecekti..

Genç kadın bunları düşünerek gülümsediğinde sıranın ona gelmesi ile oturduğu yerden kalktı. Banka memuruna kendi kartını ve çocukların hesap kartını uzatarak işleminin yapılmasını beklerken;

"34 KML 98. Arabanızı Banka önünden hemen çekin !" Diyen anons sesiyle birlikte, bütün bankadakilerin ilgisi hemen dışarıya doğru yoğunlaşmıştı.

Gözde'nin hemen yanındaki sırada işlemi daha yeni yapılan orta yaşlı, hafif göbekli ve kel olan beyefendi sırf sırasını hemen arkasındaki adama kaptırmamak için büyük camın ardından, el kol hareketleri yaparak Polis memuruna para çektiğini anlatmaya çalıştı. Bu durum Gözde'yi bir anda küçükken Feyza'yla oynadığı sessiz sinema da, şekilden şekile girdikleri o komik anılara götürmüştü..

Hem anılarına düşen o komik sahneler, hemde karşısındaki adamın üstün çabayla bir şeyler anlatmaya çalışması, neredeyse kahkaha atmasına neden olacaktı. Gözde sırf bu yüzden gülüp de kendisini rezil etmemek adına dudaklarını birbirine bastırıp, işleminin hemen bitmesi için içinden duâlar etti. Bu sırada dışarıdaki trafik memuru ise bir yandan arabanın işlemini yaparken diğer yandan da bankadaki adamın üstün çabasıyla anlatmak istediği şeyleri bir süre izledi.

Daha sonra ise gülümseyerek elindeki megafonu tekrar ağzına doğru götürdü. "Beyefendi tamam sorun kalmadı, siz fazladan bir yüz TL daha çekin biz cezayı yazdık !" Diyerek bankaya doğru el salladığında, yaptığı anons bankadaki herkesi bir anda kahkahaya boğmuştu. Bu durumda gülmeyen tek kişi ise mağdur olan adamdı. Önüne dönerek gülen banka memuruna karşı; "yüz TL daha fazla çekiver" demekten başka elinden bir şey gelmedi.

Gözde ise daha fazla gülmemek için hızla önüne dönerken, karşısında işlem yapan banka memuru gülümseyerek; "buyrun hanımefendi" beklediği kartı ve dekontu uzattı.

Gözde uzatılan kartlarını alıp teşekkür ederken, daha fazla gülüp de adamı sinirlendirmemek için hızla arkasını dönmüş ve bankadan çıkmıştı. İleride zaman Gözde'ye ne gösterir veya nerede, hangi şehirde yaşardı bilemezdi ama her yeri ayrı mükemmel olan ve en önemlisi de her şehri ayrı bir mizah kokan bu ana Vatanından başka bir ülkede kesinlikle yaşayamazdı..

Bankadan uzaklaşıp taksi durağına doğru giderken, cebindeki telefonunun çalmasıyla anında yerinde durmuş ve heyecanla paltosunun cebinden telefonunu çıkararak ekrana doğru baktı.

Arayan kişi SEVDİCEĞİ'ydi..

Oyalanmadan telefonu açıp kulağına doğru götürdü. "Güzelim.." Diyen erkeksi sesi kulaklarına dolduğunda, soğuktan üşüyen yanakları şimdiden al al olmuştu. Büyük bir özlem ve heyecanla; "geldin mi ?" Elinde olmadan etrafına doğru baktı. Belki de gelmiş ona sürpriz yapacaktı..

Ama maalesef ki asıl sürprizi daha duymamıştı.. Yağız takside arka koltukta otururken, bakışlarını soğuktan dolayı boş olan İzmir meydanına doğru çevirdi. "Geldim ama İstanbul da değilim, İzmir'deyim" Gözde istemsiz bir şekilde kaşlarını çatmış ve şaşkınca; "neden ?" Diye sormuştu..

"Tam İstanbul uçağına binmek için hazırlık yaparken babam aradı. Yüz yüze konuşmamız gereken çok önemli bir konu varmış, hemen gelmemi istedi.."

Duydukları karşısında Gözde'nin çatılan kaşları hemen düzelirken, bu sefer içine bir endişe düştü. "Bir şeyleri yok dimi, sizinkiler iyidir inşallah ?.." Bu defa endişe ile konuştuğunda, Yağız genç kadının ailesi için endişelenmiş olmasına karşı içten bir şekilde gülümsedi. Ailesine değer veriyor oluşu onu oldukça mutlu ederken, şuan genç kadının yanında olup ona sımsıkı sarılmak istemişti..

"Yok güzelim merak etme hepsi iyi. Babam telefonda bir şey demedi ama büyük ihtimalle reddettiğim tayin işini konuşmak istiyor."

"Anladım, peki fazla kalır mısın orada ?.."

Yağız, Gözde'nin sorusu ile tebessüm ederek bakışlarını dışarıya doğru çevirdi. "Niye, çok mu özledin beni ?" Gözde tebessüm ederek tam cevap verecekti ki, Yağız ondan önce davrandı..

"Ben çok özledim seni, o yüzden fazla duracağımı sanmıyorum" dediğinde karşı taraftan Gözde'nin naif gülüşü Yağız'ın kulaklarına bayram etkisi oluştururken, genç kadın da gaza gelerek; "ben daha çok özledim hemde çok çok" diye itirafta bulundu. Bu durum Yağız'ın oldukça hoşuna giderken, Gözde ise oldukça utanmış ve sanki Yağız bir an yanı başındaymış gibi panik yapmıştı. "Ee şey, oldu o zaman kendine çok dikkat et olur mu ?" Daha Yağız'ın cevap vermesine dahi müsade etmeden, telefonu hızla adamın yüzüne doğru kapattı.

Yağız yüzüne kapanan telefona bakıp kahkahasına engel olamazken, diğer tarafta Gözde ise rezilliğine karşı çığlık atmamak için eliyle ağzını kapattı. Kesinlikle ateş bacayı sarmış dedikleri bu olsa gerekti..

Gözde telefonunu cebine koyup ardından elleriyle yanan yanaklarını tutarak gülümsedi. 'Bugün ne kadar güzel bir şekilde bitti' diye düşünerek eve gitmek üzere taksi durağına doğru hızla yürürken, daha gelecek sürprizlerden bir haberdi..

***

Gözde sonunda eve gelmiş, üzerini değişmiş ve elini yüzünü yıkadıktan sonra da annesine yardım etmeye mutfağa geçmişti.. Yemekler hazır olduğunda evin babası Şevket beyde tam yemek saatinde eve geldi. Çocukların yardımıyla da yemek sofrası tam anlamıyla kurulduğunda, Şevket beyin masada baş köşeye oturmasıyla bütün aile sofrada yerini aldı. Herkes gününü anlatırken Selma hanım da bugün evine misafir olan Tekin'in arkadaşı Dolunay'ı anlatmaya başladı. Metin annesinin heyecanını gülerek izlerken, Tekin ise pes etmiş bir şekilde kendisini önündeki mercimek çorbasıyla boğmaya çalışıyordu..

Yemek eşliğinde başlayan sohbet ise yemeğin sonlarına doğru devam ederken, son noktayı Şevket bey koymuştu. Masadaki suyundan bir yudum alıp gülümseyerek; "Selma hazırlıklı ol, bu hafta belki İzmir'e Yusuf'lara gidebiliriz" Gözde heyecanla babasına baktı. Ne yani Yağız'lara mı gideceklerdi ? Ama neden onlar gidecekti ?..

Selma hanım yanında oturan kızına çaktırmadan gülümsemiş ve tam anlamıyla eşine doğru dönmüştü. "Olur tabi hayatım da, biz niye gidiyoruz ?" Gözde'nin merak ettiği soruyu annesi sormuştu. Şevket bey ise boş tabağına kaşık ve çatalını koyup doyduğunu belli ederken, bir yandanda eşine bakarak tebessüm etti.

"Yusuf ve eşi Yağız'a pek güzel, hamarat bir kız bulmuş. Bu hafta da kızı onunla tanıştıracaklar. O yüzden dedim hazırlıklı ol diye, belki nişan törenine gidebiliriz." Bombayı patlatmış ve keyifle yerinden kalkıp yan taraftaki kanepeye geçerek, akşam haberlerini izlemeye başlamıştı..

Şevket bey haberleri izlemeye dalmışken, sofrada oluşan sessizlik oldukça ürperticiydi.. Gözde donmuş bir şekilde babasının dediklerini sindirmeye çalışırken Metin, Tekin ve Selma hanımın şaşkın ve hayretler içerisindeki bakışları ise Gözde'nin üzerindeydi. Selma hanım en sonunda daha fazla dayanamayıp kızının koluna dokundu. "Annem, iyi misin ?" Sessizce sorduğunda, Gözde sanki kendisine gelmiş gibi hızla yerinden kalkarak odasına doğru ilerledi..

Odasına girip kapıyı hızla kapattıktan sonra ilk işi hemen komidinin üzerindeki telefonunu eline almak oldu. Elleri sinirden titrerken, resmen ağlamamak için kendisini zor tutarak hemen Yağız'ı aradı. Telefon çalarken Gözde de sanki mapushane damlarına düşmüş gibi odanın içinde volta atmaya başladı..

Yağız ise cebindeki çalan telefonunu çıkarıp ekrana baktığında, Gözde'nin arıyor oluşuyla içten bir şekilde gülümsedi. Mutfakta yemek yapan annesiyle uğraşmayı bir kenara bırakıp hızla odasına doğru geçerek, telefonu açıp yatağına doğru uzandı..

"Bakıyorum da çabuk özledin" diyerek şaka yapmak isterken genç kadın sinirle gözlerini yumup açtı.

"Yağız sen babanla konuştun mu ?" Engel olamadığı öfkesiyle bir anda bu soruyu sorduğunda, Yağız bir terslik olduğunu anlayıp uzandığı yatağından hızla doğruldu.

"Yo hayır birazdan konuşacağım da, senin sesin niye böyle ağlamaklı geliyor iyi misin ?.." Gözde bu sefer yatağına oturup sakinleşmeye çalıştı.

"Hiç iyi değilim Yağız ! Babam bugün Yusuf amca ile konuşmuş. Seni oraya çağırmasının nedeni sana güzel bir kız bulmuşlar. Ha bir de pek hamaratmış !" Yağız şaşkınca yerinden kalktı. Ne kızı, ne hamaratı ? Ailesi pek iyi biliyordu ki Yağız görücü usulü bir tanışma yapmayı tercih etmezdi. Peki bu durum nereden çıkmıştı da, Şevket beyin bile kulağına kadar gitmişti ?..

"Güzelim bak benim hiçbir şeyden haberim yok. Kaldı ki öyle bir şey olsa bile ben görüşmeye falan gitmem. Sen merak etme ben şimdi gider konuşurum bizimkilerle." Gözde neredeyse çocuk gibi ağlayacaktı. Burada gül gibi Gözde dururken, elin İzmirlisinden güzel bir kız bulmak da ne demekti !..

"Tamam ama bak sen sakın evden çıkayım deme olur mu ? Bak hatta belki yüzsüzlük yapıp kalkıp sizin eve falan gelmeye kalkarlar, sakın diyeyim odandan çıkma kilitle kapını otur." Özel harekat polisine saklanma tüyoları vermesi, Yağız'ın kaçan keyfini yerine getirerek güldürmüştü..

Karşı taraftan Gözde hâlâ birşeyler anlatırken Yağız'ın gülüşü kulaklarına dolduğunda, çocuk gibi kaşlarını çatıp oturduğu yatağından hızla fırladı. "Yağız ben burada sinir krizi geçirirken sen gülüyor musun ?" Yağız gelen soruyla gülüşünü zar zor durdurdu.

"Ne yapayım kıskanç halin çok hoşuma gitti. Hem unuttun sanırım ben özel harekatçıyım" dediğinde Gözde anca kendisine geldi. Adam cidden haklıydı, kime ne dersi veriyordu ?..

"Tamam o zaman sen ne yapacağını biliyorsun.."

Gözde'nin bu sefer daha sakin bir tonda konuşması, Yağız'ı daha bir içten gülümsetti. "Biliyorum güzelim o zaman ben şimdi gidip bizimkilerle konuşayım. Sen canını sıkma olur mu ? Gece arayacağım seni.." Yağız'ın güven veren sesi adeta Gözde'nin içine su serpmiş, yüzüne tekrar bir gülümseme kondurmuştu..

"Olur bekliyorum."

"Bekle güzelim.."

Telefonlar kapandığında, Yağız hemen işin aslını öğrenebilmek için hızla odasından çıkıp ailesinin yanına giderken, Gözde ise kendisini sırt üstü yatağına doğru atıp o meşhur tavanla bakışmaya başladı.

İstanbul'a düşen ilk kar geceyi beyaza boyamaya başlarken, Gözde ise dışarıda yağan kardan bir haber tavanı izlemeye devam etti..

***

Kötü düşüncelerle kendine işkence eden Gözde, artık tam anlamıyla mutlu olmak istiyordu ama yakasına yapışan kötü şansı ona adeta; 'yav he he' der gibi her an, her yerde karşısına çıkıyordu..

Neyse ki kısa bir süre sonra odaya önce Selma hanım, hemen ardından ise Metin ve Tekin gelerek genç kadını teselli etmiş ve Gözde son anda kendisini bir bardak su ile boğmaktan vazgeçmişti..

Daha sonrasında ise Gözde'yi rahat bırakan Selma hanım ve çocuklar odadan çıkarken, Selma hanım kızına neyin iyi geleceğini biliyordu. Çayı güzelce demleyip, kuruyemişleri bir bir hazırladıktan sonra çocuklara ablalarını çağırmasını söyledi. Ama ne yazık ki genç kadın çayı bile reddetmiş, odasında tek başına kalmayı tercih etmişti..

Gözde ki; 'bensiz çay içenin demliği kireç tutsun' derken, şimdi resmen çayı bile reddeder konuma gelmişti. Belki de babası Şevket beye kırgındı. "Senin burada hem güzel hem hamarat biricik kızın varken, sen kalkıp da elin İzmir'li kızını bana ne diye översin !.." Diye kendi kendine söylenerek odasında volta atmaya devam etti. Ta ki, pencereden yansıyan beyazlığı görünceye kadar..

Hızla pencereye doğru giderek perdeyi araladı. Dışarıda kar o kadar hızlı yağıyordu ki, Gözde'nin siniri bir anda uçup gitmişti. Gülümseyerek pencereyi açıp elini dışarıya doğru uzattığında, eline gelen karın soğuğuyla daha fazla gülümsedi. Sanırım şu an Gözde'yi bundan başka mutlu edecek bir şey yoktu..

Tam yine yüzü gülümsemişken aşağıdaki sesler dikkatini çekti. Kafasını gökyüzünden çekip aşağı mahalleye doğru baktığında ise bu defa da bir aşk filmiyle karşı karşıya geldi. Genç bir kız ve erkek birbirlerine kartopu attıktan sonra oğlan kızın belinden tutarak döndürmeye başladı. Gözde ise bu görüntü karşısında yine hüzünlenmiş ve morali bozuk bir şekilde hızlıca pencereyi kapatmıştı. Perdeyi çekmeden önce buharlaşan camı gördüğünde yaptığı tek şey kalp çizmek oldu..

"Millet karda sevgilisiyle kartopu oynasın, bende anca camlara kalp çizeyim ! Teşekkürler hayat.." Diye söylenip perdeyi hızla çekerek arkasını döndü.

Tekrar yatağına doğru gidip bu sefer de kendisini yorganı ile boğarken, kapının çalmasıyla yine durmak zorunda kaldı. "Gel" demesiyle birlikte kapıyı açan Tekin, tebessüm ederek elindeki abur cuburlarla önden girerken, hemen ardından da Metin elinde tuttuğu çay tepsisiyle birlikte odaya girdi.

"Sırf senin için abur cubur zulamı feda ediyorum ablam, buyur gel" Tekin'in hemen ardından; "çaylar da benden" diyen Metin de ablasına karşı gülümsedi..

Tekin ve Metin adeta ablalarının bunalıma girmemesi için ellerinden gelen herşeyi sonuna kadar yaparken, genç kadın ise bu naif ve düşünceli kardeşlerine sahip olduğu için bir kez daha içinden şükürler ediyordu..

O yüzden onları kırmayan Gözde eski haline dönmek için elinden geleni yaparak, hem çayını hemde abur cuburları güzelce midesine gömerken, diğer yandan ise hâlâ o tanımadığı ama çok ayar olduğu kıza saydırıyordu. Metin bakışlarını hemen yanında oturan kardeşine doğru çevirip çaktırmadan; "sence bu kızgınlığı ne zaman biter ?" Diye sessizce sordu.

Tekin ise kardeşine karşı sırıtıp çayından bir yudum alarak, anında psikolog moduna girdi. Ablasının duymaması için yaklaş der gibi işaret yaptığında, Metin de hemen kardeşine doğru biraz daha sokularak onu can kulağı ile dinlemeye başladı. "Bak şimdi kardeşim sana en kolay şekilde anlatayım. Bir erkek, bir erkeğe uyuz olduğu zaman gidip direkt dövüyor ve konu kapanıyor. Ama bir kadın, bir kadına uyuz olduğu zaman hoşgeldin iki sezonluk Netflix dizisi !.." Geri çekilip tekrar çayından bir yudum aldığında, Metin ise şaşkınlığını eliyle ağzını örterek yaşıyordu.

İlerleyen saatlerde ise babaları ve anneleri yatmak için odalarına geçerken, bu sefer de yarının pazar oluşu ile birlikte Tekin'in film izleme fikri ortaya çıktı. Gözde her ne kadar film izleyecek bir hali olmadığını söylesede, sonunda kardeşlerinin tatlı ısrarlarına dayanamayıp odadan çıkarak beraber salona geçtiler. Amaç yine Gözde'nin aklını dağıtmak olduğu için Tekin korku ve gerilim filmini seçtiğinde, üçüde yan yana kanepelerde oturarak filmi izlemeye başladı..

Aradan yarım saat geçtiğinde Metin güya korku ve gerilim olan filme gülerek tepki verirken, Tekin ise sinirle; "hay ben sizin yapacağınız filme !.."Diyerek filmin saçma sapan konusuna saydırmaya başladı..

Tam o esnada filmde klişe bir sahne geldiğinde ise Tekin dayanamamış ve yanında oturan kardeşinin kolunu dürtmüştü. "Bak bak, şimdi kesin aşağı kata inecek salak" deyip, ardından filmdeki çocuğun taklidini yaptı. "Alt kattan bir ses duydum sanki. Hazır elektrikler yokken, şimşekte çakıyorken, gidip bir bakayım da öleyim ! Çünkü ben malım.." Tekin sayesinde korku filmi bile bir anda komedi filmi olmuş ve Metin kardeşinin bu tepkisine kahkahalar atarken, Gözde ise sadece gülümsemekle yetinmişti..

Neyse ki salonun kapısını kapatmışlardı da, sesleri anne ve babalarına kadar gitmiyordu. Gözde'nin yanında olan telefonuna mesaj geldiğinde, genç kadın heyecanla hemen telefonunun kilidini açarak mesaja tıkladı..

✓Yağız: Uyudun mu ?

Gözde gelen mesaja istemsizce gülümseyip hemen cevap yazarken, Metin ve Tekin ise hâlâ filmin daha ne kadar saçmalayabileceğini tartışıyordu.

✓Gözde: Hayır uyumadım, çocuklarla film izlemeye çalışıyorum. Sen ne yaptın konuştun mu sizinkilerle ?..

Mesajı gönderdikten sonra gelecek olan cevabı, büyük bir merak ile ekrana bakarak bekledi.

✓Yağız: Merak etme ben o meseleyi hallettim. İstanbul da kar yağıyormuş doğru mu ?

Gözde mesajda hallettim kısmını gördüğünde derin bir nefes verdi. Sanki omuzlarından büyük bir yük kalmışçasına gülümseyerek hemen Yağız'ın diğer sorduğu soruyu cevapladı.

✓Gözde: Evet yağıyor keşke sende burda olsan. İlk kar'ın düşüşünü beraber görelim isterdim..

İçinden geçenleri samimi bir şekilde yazıp gönderdi. Belki de o deli gibi kar oynayan çifte özenmiş ve o yüzden böyle bir mesaj yazıp yollamıştı..

✓Yağız: Bende özledim seni..

Yağız'ın konuyu değiştirmeye çalışmasına karşı genç kadın içten bir şekilde gülümsedi.

✓Gözde: Madem öyle, sende gelene kadar fotoğrafımıza bakıp özlem gider :)

Sevgili olduklarından beri belki de bir sürü anıları olacak fotoğraflar çekmişlerdi ama her ikisi de ilk defa o sahil kenarındaki ağacın altında çekildikleri fotoğraflarını çok seviyordu. Öyle ki, Gözde'nin ilk işi mesajı gönderir göndermez galeriye girerek o resmi bulmak olmuştu. 'Şimdi burada olsaydı da ona sımsıkı sarılsaydım' diye düşüncelerle gülümserken, yeni bir mesajın gelmesiyle hemen mesaja tıkladı..

✓Yağız: Fotoğraf iyi hoş ama kokun şart. Eğer sende beni bundan mahrum etmek istemiyorsan aşağıda seni bekliyorum..

Gözde ilk satırları okuyup erirken, diğer satırlarda ki yazıyı birinci okuyuşunda anlamayıp ikinci kez okuduktan sonra ancak idrak edebildiğinde, telefonu elinden düşürüp oturduğu yerden hızla kalktı. Öyle bir hızla kalkıp salonun balkon kısmına koşmuştu ki, Tekin ve Metin sabahtan beri gülerek izledikleri korku filmden daha çok ablalarının ani hareketi karşısında korkup birbirlerine sımsıkı sarıldı. Gözde balkona çıkıp hızla aşağıya doğru baktığında ise arabasının hemen önünde bekleyen Yağız'ı gördü..

Çığlık atmamak için eliyle hızla ağzını kapatırken, ona gülümseyerek el sallayan Yağız'a karşı bu defa ellerini ağzından çekip o da aynı şekilde el sallamış ve bir an önce yanına gitmek üzere hızla içeriye girmişti.

Tekin ve Metin ise gülümseyerek salondan koşarak çıkan ablalarının peşinden kapıya doğru gitti. Metin'in amacı ablasının heyecan yapıp terliklerle dışarıya çıkmaması için ayakkabılarını uzatmakken, Tekin'in amacı ise ablasının bu soğuk havada üzerinde sadece pijamalarıyla çıkmaması için paltosunu giydirmekti..

Gözde ona yardım eden kardeşlerinin yanaklarını hızla öperek evden çıkarken, asansörü çağırmak bile aklına gelmemiş ve onun yerine merdivenleri koşturarak inmişti. Apartman kapısına geldiğinde ise kapıyı hızla açarak kendisini hızla dışarıya doğru attı. Kar yavaş yavaş yağmaya devam ederken Yağız tam da ileride, onu gülümseyerek bekliyordu. Genç kadın gözlerinden istemsizce akan yaşlara tezat, kocaman gülümsemiş ve onu bekleyen SEVDİCEĞİNE doğru hızla koşmuştu.

Sevdiği adamın kollarının arasına girdiğinde ise bugün o çok özendiği çift gibi birbirlerine sımsıkı sarılmışlardı. Onlar bir süre bu şekilde hasret giderirken, apartmanın penceresinden onların her anını dikizleyen birileri vardı..

Tekin ve Metin ablalarının ardından kapıyı yavaşça kapatırken hızlı ama sessiz bir şekilde salona tekrar geçmişti. Tekin masadaki cep telefonunu görünce sırıtıp hemen eline alırken, Metin ise hemen sokağı net gören pencerenin önüne geçerek ikiliyi izlemeye başladı. Hemen yanına gelen Tekin elinde tuttuğu telefonuyla; "kay kenara.." Demesi ile anlamaz gözlerle ona doğru baktı.

"Ne yapıyorsun ?"

"Hiç entrikalardan anladığın yok senin. Ne yapacağım anı olsun diye kayıt alıyorum." Deyip ardından sırıtarak kardeşine doğru baktı.

"Hem bu anılar belki bir kaç ay sonra bana para olarak geri dönecek.." Metin şaşkınca gözlerini büyüttü.

"Çüş ! Ablama veya Yağız abiye şantaj yapmayı düşünmüyorsun dimi ?" Bu sefer Tekin şaşkın gözlerle kardeşine baktı.

"Yok devenin nalı, salak mısın oğlum sen ? Ben özel harekatçıya veya öz ablama şantaj yapacak biri miyim ?" Deyip aklına gelen detayla gülümsedi. "Sadece söz, nişan ve gelin alma törenlerinde, senden bir miktar daha fazla para alacağım o kadar" deyip kaldığı yerden devam ederken, aklına gelen detayla tekrar Metin'e doğru baktı.

"Ha bu arada, sende ayağındaki terlikleri çıkar hemen eline al." Metin artık Tekin'in bu üstün zekasını çözmeye bir kenara bırakmış ve yine şaşkın bir şekilde; "o niye peki ?" Diye sormuştu.

"Kardeşim anlasana ! Belki uygunsuz bir sahne falan olursa, terlikler RTÜK gibi araya girecekte ondan.." Bu sefer konuyu çok mantıklı bulan Metin, hızla ayağındaki terlikleri çıkarıp eline alarak pencereye daha çok yaklaştı. Yağız bir kaç gündür kokusuna bile hasret kaldığı kadına sımsıkı sarılırken, Gözde ise bir kaç gündür hayal ettiği sahneyi doyasıya yaşadı. Üzerlerine gökten inen karlarla sonunda ayrılıp bu defa tebessüm ederek birbirlerine doğru baktılar. Yağız hemen genç kadının üşüyen ellerini tutarken, sevgili olduklarından beridir düşündüğü o anı şimdi burada teklif edecekti.

Aksi takdirde daha fazla genç kadından ayrı kalmaya ne sabrı, ne de takati kalmıştı. Gözde'nin ellerini yavaş bir şekilde bırakıp hemen cebindeki yüzük kutusunu çıkarttı. Genç kadın aralarına giren yüzük kutusuyla bir an ne yapacağını şaşırmış ve hızla Yağız'a doğru bakmıştı. Genç adam ise gülümseyerek yüzük kutusunu açarak Gözde'ye doğru uzattı.

"Benimle evlenir misin ?" Diye sorduğunda Gözde akan gözyaşlarına engel olabilirse eğer, Yağız'ın sorusuna cevap verecekti ama bir türlü kendisini ağlamaktan alıkoyamıyordu. Sevinçten, mutluluktan ve heyecandan ağlamak neymiş, ilk defa başına geliyordu..

En son dayanamayarak eliyle yüzünü kapattığında ise Yağız gülümseyerek sevdiği kadının sakinleşmesi için sarılarak saçlarını öptü. Kısa bir süre sonra sakinleşmiş olan Gözde ise hemen gözyaşlarını kurulayarak geri çekildiğinde, Yağız da hemen eğilerek genç kadının yüzüne doğru baktı.

"Şimdi daha iyisin dimi ?" Gözde kocaman gülümseyerek karşılık verdi.

"Kalpten gitmediğime göre evet iyiyim."

"Tamam o zaman, soru mu tekrar edeyim mi ?" Yağız'ın masumca sorduğu soru karşısında, Gözde bu defa kahkaha atmamak için eliyle ağzını örtmüş ve kafasını 'olur' dercesine hızla sallamıştı..

Yağız da şuan Gözde den farksız değildi. Hem heyecanlı hemde oldukça mutlu bir şekilde sorusunu tekrar etmek için derin bir nefes alırken, Gözde de içten bir şekilde gülümseyip hızla önüne gelen saçlarını geriye doğru atarak derin bir nefes alıp bekledi..

Genç adam tekrar yüzük kutusunu açıp genç kadına doğru kaldırdığında, Gözde bu sefer ağlamak yerine tebessüm ederek sevdiği adama doğru baktı.

"Bu güzel ömrünü benimle evlenerek devam eder misin ?"

Genç kadın aşık olduğu adamın gözlerinin içine hayranlıkla bakarak, en güzel ve en anlamlı cevabı verdi. "Vatan emanet edilen adama, ömür de emanet edilir." Dediğinde Yağız hayatında aldığı en güzel 'evet' cevabıyla dayanamamış ve Gözde'nin alnına uzun bir öpücük kondurup, ardından yüzüğü hemen kutusundan çıkararak genç kadının naif parmağına takmıştı..

Yüzüğü takar takmaz Gözde tekrar Yağız'a sarılmak için boynuna doğru uzandığında, genç adam bunu memnuniyetle karşılamış ve belinden kavradığı genç kadına sıkıca sarılmıştı. Gözde'nin deyim yerindeyse ayakları yerden kesilirken, bir de Yağız'ın uzun boyu sayesinde gerçek anlamda kesildiğinde, bu haline karşı içten bir şekilde gülümsedi.

Bir yandan genç adamın boynuna sıkıca sarılırken diğer yandan ise parmağındaki yüzüğüne hayranlıkla bakıp kar yağan havaya doğru kaldırdı. İşte şimdi ondan mutlusu yoktu. Her zaman şansına öfkelenen Gözde, bugün adeta bu şansı için şükür ediyordu..

Dışarıda mutluluk varken, evin içinde de aynı mutlu tablo devam ediyordu. Öyle ki Tekin kamerayı bir kenara bırakırken, Metin de terliklerini tekrar ayağına giyerek, omuz omuza sarılmış bir şekilde ablalarının mutluluğunu izliyorlardı.

Her ikisi de bu şekilde gülümseyerek pencereden dışarıyı izlerken, salonun ışıklarının bir anda açılması ile çocuklar adeta Behlül ve Bihter gibi yakalanmış olmanın korkusu ile hızla arkalarına doğru döndü.

"Oğlum gece gece pencere kenarında ne yapıyorsunuz öyle ?" Diyen babaları Şevket bey, uyku dolu gözlerle çocuklarına baktığında Metin ve Tekin aynı anda yutkunarak birbirlerine doğru baktı. Sanırım birazdan, Cafer bez getir mevzusuna girmeleri an meselesiydi..

Şevket bey cevap vermeyen çocuklarına karşı daha bir şüphe ile salona doğru adımladığında, Tekin ve Metin telaş ile hızla pencereden uzaklaşarak babalarına doğru koşup sarıldı.

"Oğlum bi durun ! Ne oluyor ?" Diyen Şevket beyin omuzlarının ardından, Metin ve Tekin sessizce birbirlerine yakanlandıkları için kızarken, Şevket bey ise ikisinin de yakalarından tutup hızla geri çekti.

Ve o an Tekin direk aklına gelen senaryoyu babasına sundu. Açık olan televizyonu gösterip; "Babacığım bizi uyku tutmayınca bizde film izleyelim bari dedik ama izlediğimiz film de çok korkunç olunca biraz gerildik. Sonra da sakinleşmek için biraz yağan kar'ı izleyelim dedik o anda da sen geldin işte.." Hemen ardından Metin de kalbini tutarak; "aynen öyle baba ya baya korkunçtu." Diye kardeşinin senaryosuna hemen destek çıktı. Şevket bey ise 'anladım' dercesine kafasını salladı ve hemen ardından merak ettiği soruyu sordu.

"Peki filmin adı neydi ?" Çocuklara hazırlıksız bir soru sorduğunda, Metin ve Tekin ikiz olduklarından dolayı mıdır yoksa yaşadıkları gerçek korkudan mıdır bilinmez ama saçma ve bir o kadar da komik olan o cevabı aynı anda verdi.

"En son babalar duyar !.."

Şevket bey aldığı cevapla kaşlarını kısa bir süre çatmış ve çocukları sorgular bir şekilde göz hapsine almış olsada, hemen ardından daha fazla meseleyi uzatmak istemeyip; "her neyse, hadi televizyonu kapatın da yatın artık" dedi.

Bu sefer Tekin ve Metin yine aynı anda; "tamam baba !" Diyerek onayladığında, Şevket bey ardında sanki amel sorularına cevap vermiş gibi terleyen oğullarını bırakarak, salondan gülümseyerek çıktı.

"Eşek herifler, siz babanızı ayakta uyuttuğunuzu sanmaya devam edin" diye sessizce söylenerek, odasına doğru ilerledi.

Şevket bey, daha önceden Yağız'ı uğurlamak için haber vermeden gittiği havaalanında, kızı ile onu gördüğünden beridir zaten olayları öğrenmişti. Sırf Yağız'ı oğlu gibi görüp güvendiği içinde, kızı ile ilişkilerine karşı gelmemiş ve bu durumu gelip kendisiyle konuşana kadar görmezlikten gelmişti..

Ama işte baba yüreği, oldum olası kıskanç bir adam olduğu için daha fazla sabredememiş ve dostu Yusuf'u arayarak olayları anlatmıştı. Yusuf bey ise bu duruma oldukça sevinirken, oğlunu görevden sonra hemen yanına çağırıp olayı daha detaylı öğreneceğini söyleyerek, dostuyla vedalaşıp konuşmayı şimdilik orada bitirmişlerdi..

Ve bu akşam yatmadan önce dostu Yusuf'dan gelen mesaja ise sadece gülümsemek ile yetindi.

✓Gelen Mesaj: Devrem Yusuf /~Kardeşim öncelikle şimdiden seninle dünür olacağım için pek mesut olduğumu bil. Ha bir de bizim oğlan gerçekleri duyunca burada duramadı. İlk İstanbul uçağına atlayarak geliyor. Sakın ola, oğlumu kapıda görüpte topuklarına sıkma. Haftaya kızımızı istemeye geliyoruz Allah'a emanet ol.

İşte hayat bunun gibi bir sürü sürprizlerle doluydu ve bazen şans; 'yav he he' demekten başka işlere de yeterince yardımcı oluyordu..

***

B Ö L Ü M 

S O N U 


Loading...
0%