Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@hayalperestanka

~GÖZDE~


Bir elimde kırmızı mini cooperın anahtarı varken, diğer elimde ise bugün karşıma çıkan prensimin evine gideceğim adres vardı. Bekle beni düşlerimin prensi, prensesin sana geliyor !


Normalde kimse bana o Sinsirellanın ayak işlerini yaptıramazdı ama gel gör ki, yolun sonunda bugün prensim ile tekrar karşılaşmak vardı.


Sinsirellanın verdiği dosya ile birlikte seri adımlarla odama doğru koştururken, mutluluktan karnımda uçuşan kelebekler yüzümü gülümsetiyordu.


Belli mi olur, belki tekrar ayağım falan kayar o da beni tekrar tutar falan.. Ay hadi inşallah !


Bu düşüncelerle birlikte odama girdim. Kahküllüye durumu kısaca özet geçerek çantamı da alıp hızlıca odadan tekrar çıktım. O kadar neşe dolu bir hal içerisindeydim ki asansörden indiğimde, otoparkta kendimi havalı bir şekilde podyum yürüyüşü yaparken bulmuştum. Neyse ki etrafta kimse yoktu da, deli sanmamışlardı beni. Bu düşünceme kendi kendime gülerken, hemen karşımda adeta bana göz kırpan mini coopera doğru yaklaştım.


Elimdeki otomatik anahtarla kapıyı açarak şoför koltuğuna geçip otururken, sesli bir şekilde “çok şükür” diye mırıldandım. Hiç olmazsa arabası pembe değil de kırmızı renkti.


Bir düşünsenize, eğer arabada pembe renk olsaydı kendimi yol boyunca kafasına sim dökmüş gelinin kız kardeşi gibi hissedecektim..


Yine bir yandan kendi düşüncelerime gülerken bir yandan da kemerimi takıp, adresi yazmak için navigasyona doğru uzandım. İşte tam da o anda, aklıma Feyza'ya bugünkü olağanüstü olaylardan bahsetmediğim geldiğin de, sol omzundaki Şeytan anında belirdi. “Büyük kayıp, nasıl da oldu unuttun ?” Diyerek benimle dalga geçer gibi konuştuğunda, sağ omzumdaki Melek ise yine benim yanımda olduğunu belli edercesine araya girdi. “Dalga geçmesene kızla, heyecanlı şuan.” Diye Şeytana meydan okuyunca, içten bir şekilde gülümsedim.


Navigasyona adresi yazmadan önce hemen yanımdaki çantamdan telefonu çıkarıp, Doktor Cevriyemi aradım. Üçüncü çalışta açılan telefon ile birlikte heyecanımdan dolayı resmen “Feyza !” Diye haykırdım.


Feyza karşı taraftan sinirle “Gözde ! Az yavaş ciyaklasana.” Diye kızdığında gülümsedim. Aramızda kalsın ama dostumu bu şekilde sinir etmeye bayılıyordum. Tekrar büyük bir heyecanla; “ay tamam bırak şimdi azarlamayı, sana muhteşem bir haberlerim var” dediğimde, Feyza derin bir nefes alıp ardından; “benim de öyle” diyerek beni şaşırttı.


Şaşırdığım şey ise onunda bana bir şey anlatmasından ziyade ses tonuydu. Çünkü benim neşeli sesime nazaran sanki Feyza'nın ses tonunda, feryat figan ‘jilet yok mu jilet !’ Diye haykıran bir ses tonu vardı...


“Dur o zaman, ilk önce ben söyleyeyim !” Diye heyecanla sesimi yükseltince, karşı taraftan heyecanımı anlayan Feyza; “söyle hadi söyle” diye kıkırdadı. Bu sayede Feyza'nın düzelen ses tonu ile birlikte daha da bir keyiflenerek yaşadığım bugünkü olayı anlatmaya başladım.


“Prensimle karşılaştım Feyza ! Aynı filmlerdeki gibi çarpıştık, hatta şuan yanlış dosya yüzünden onun evine gidiyorum. Bugün benim için inanılmaz bir gün !” Diye heyecanlı konuşmam ile Feyza da en az benim kadar şaşırdı. “Oha! Akşam eve gelir gelmez sizdeyim, olayları daha detaylı dinlemek istiyorum.” Dediğinde gülümsedim. İşte şimdi eski haline dönmüştü...


“Tabi ki anlatacağım” ardından onun moralini bozan şeyi merak ederek konuyu değiştirdim. “Eee, sen anlat bakalım. Sana ne oldu ?” Diye merakla sorduğum soru karşısında, Feyza derin bir of çekti.


“Sorma Gözde ya ! Adama çok kötü rezil oldum” dediğinde, şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm. “Hangi adama ?” Diye merakla sorduğumda, Feyza bir iki saniye sessiz kaldı.


“Yeni gelen Kalp Cerrahına.” Diye beni yanıtladığında ise yüzümdeki şaşkınlık yerini tekrar tebessüme bırakmıştı.


“Ne olur bana adamın genç ve bekar olduğunu söyle ?” Feyza’nın sesi bu sefer kısık ve temkinliydi. “Öyle de, konumuzla ne alakası var şimdi ?” Diye sorduğunda, ben bu haber karşısında neredeyse çiftetelli oynayacak hâle gelmiştim.


“Çok alakası var Feyza ! Anlasana bugün bizim şanslı totemimiz tuttu. İkimiz de bugün gerçek prenslerimizi bulmuş olabiliriz.” Dediğimde Feyza yine sinirlenmişti.


“Höh Gözde ya ! Ben adama rezil oldum diyorum, sen utanmasan çifte düğün yapalım diyeceksin. Hem bağırtma beni, akşama konuşuruz kapatıyorum.” Dediğinde gülümsedim.


“Yalnız çifte düğün çok mantıklıymış.” Diyerek kahkaha attığımda, karşı taraftan; “Gözde !” Diye uyarı gelince, yine susmak zorunda kaldım.


“Tamam tamam, akşama görüşürüz o zaman” deyip, hemen ardından sinsice gülümsedim. “Kendine ve prensine de çok dikkat et öptüm.” Diyerek telefonu hızlıca Feyza'nın yüzüne kapattım.


Feyza'nın son anda ‘ya sabır’ çektiğini duymuş ve bunun üzerine keyfim daha da bir yerine gelmişti. Tabi bu durum Feyza'nın akşama bize geldiğinde canımı okuyacağı gerçeğini değiştirmezdi ama olsun. Keyifli bir şekilde telefonu yan koltuğa atıp, navigasyona adresi yazarak yola çıktım. İçimde durduramadığım neşemle birlikte şarkı söyleye söyleye, sonunda adresteki eve vardığımda oldukça heyecanlıydım.


Tabi şoför koltuğunda iken yaptığım Yıldız Tilbe hareketleri yol boyunca, trafikteki insanların gözlerini pörtleterek bana bakmasına neden olmuş olsa da, şu an bu gereksiz detaylar pekte umrumda değildi…


Sonunda arabayı boğaza nazır, büyük yalının demir kapısının önünde durdurdum. Daha bir dakika geçmeden, kapının hemen yanındaki güvenlik camı açıldı. Adrese gelmemiş olsaydım sanırım buranın ev değil de, banka kasası falan olduğunu düşünürdüm.


“Buyrun, kime bakmıştınız ?”


“Ben Gözde Gündoğdu. Aksay Giyim Ajansından geliyorum, Zehra hanımla görüşecektim.”


“Haber vermem lazım, bir dakika bekleteceğim sizi.”


“Tabi tabi, bekliyorum ben.” Diyerek gülümsedim. Bırak bir dakika beklemeyi onu bir daha görebilmek için bir hafta beklerdim..


Kısa bir beklemeden sonra güvenlik görevlisi elindeki telefonu kapattıktan sonra ardından hemen çelik kapıyı otomatik bir şekilde açtı. “Buyrun Gözde hanım, Zehra hanım sizi bekliyor.” Diyerek gülümsedi.


Gülümsemesine karşılık vererek arabayla açılan çelik kapıdan içeriye girdim. Büyük bahçede arabayı uygun bir yere park ederek durduğumda, yan koltuktan eşyalarımı ve telefonu alıp yavaş bir şekilde arabadan indim. Koca yalıdan gözlerimi ayıramazken, ağzım çoktan 'O' şeklini almıştı.


Şimdi bunlar ev oluyorsa, acaba bizim kaldığımız yerler ne oluyordu ?


Görgüsüzler gibi yalıya dibim düşmüş bir şekilde bakarken, koca yalının kapısı açıldı ve içeriden kısa boylu, orta yaşlı bir bayan çıktı.


Kapının önünde beni beklemeye başlayınca gözlerimi hemen yalıdan ayırıp, kapıya doğru ilerledim. “Hoş geldiniz hanımefendi..” Ay bu ne kibarlık !


“Hoş buldum.." Diyerek mahcup bir şekilde cevap verdim. Beni içeriye buyur ederken kadının hemen arkasındaki iki hizmetçi daha dikkatimi çekmişti. Demek ki bu bayanda buranın sorumlusuydu. Tepkime karşı sıcak gülümsemesi ile karşılık verdi.


“Zehra hanım sizi bekliyor, şöyle buyrun lütfen.” Demesi ile ister istemez gerildim.


Şimdi ben müstakbel kayınvalidemin karşısına mı çıkacaktım ? Eyvahlar olsun! Keşke abiye falan giyseydim.


Sol omzundaki Şeytan gözlerini devirdi. “Yok canım, abiye de az kalırdı. Keşke gelinlik giyip de gelseydin.” Derken sağ omzundaki Melek bu duruma küçük bir kahkaha attı. “Sen bakma ona Gözdeciğim, şu an gayet iyisin" diyerek, göz kırpması bile maalesef ki


gerilen bünyemi rahatlatamamıştı.


Önümdeki bayanın beni yönlendirmesiyle, kendimi büyük ve ferah bir salonda bulmuştum. Hemen karşımda ihtişamlı koltuk takımları ve onun karşısında da yerlere kadar uzanan camlar vardı. Ferah ortam oldukça dikkat çekerken camın hemen önündeki tekli berjerde, çayını içen bir kadın vardı.


“Zehra hanım, beklediğiniz misafiriniz geldiler efendim.” Diyen kadının uyarısıyla, Zehra hanım elindeki fincanını önündeki sehpaya bırakarak, naif gülümsemesi ile yerinden yavaşça kalktı.


“Hoş geldiniz.”


“Hoş bulduk efendim.” Deyip benimle tokalaşmak yerine, samimi bir şekilde sarıldı. Bu duruma şaşırsam da ne yalan söyleyeyim çok da mutlu olmuştum. Zehra hanıma aynı şekilde karşılık verdiğimde, gergin olan vücudum biraz da olsa rahatladı. Tam da bana göre kayınvalide !


Hemen karşısındaki diğer berjere kibar bir şekilde oturmam için bana yer gösterirken, kendisi de hemen karşımdaki eski yerine geçip oturdu.


“Size ne ikram edelim?” Diyen Zehra hanıma karşı içten bir şekilde gülümsedim. “Zahmet olmayacaksa çay olsun lütfen” dediğimde, Zehra hanımda aynı gülümle ile yanımızda duran kadına doğru baktı.


“Serpilciğim, kızlara söyler misin misafirimize de çay getirsinler?” Dediğinde, böylelikle bana kapıda eşlik eden bayanın ismini de öğrenmiş oldum.


“Hemen söylüyorum efendim.” Deyip yavaşça salonu terk ettiğinde, gözlerimi tekrar karşımdaki naif ve güzel kadına sabitledim. “Sinem telefonda olaylardan biraz bahsetti. Sanırım tasarım olan dosyalar karışmış.”


“Doğrudur efendim, Sinem hanım yanlış dosyayı oğlunuza vermiş.”


“Evet, bugün işlerim çok yoğundu. O yüzden oğlumdan dosyayı alıp bana göndermesini rica etmiştim.”


Allah razı olsun ne güzel düşünmüşsünüz, demek istesemde sadece tebessüm etmekle yetindim ve hemen yanımdaki mavi dosyayı elime aldım.


“Asıl tasarım buydu” diyerek, dosyayı Zehra hanıma doğru uzattım. O esnada kapıda gördüğüm hizmetli genç kızlardan biri, elinde tuttuğu tepsi ile yanıma geldi ve çayı almam için tepsiyi bana doğru naif bir şekilde uzattı.


“Buyrun efendim”


“Çok teşekkür ederim” Diyerek tepsiye uzandığımda, çay bardağımın hemen yanındaki koca bir dilim çikolatalı pasta bana göz kırparcasına parladı. Pastaya artık nasıl baka kaldıysam, Zehra Hanım gülümseyerek açıklama yapma gereğinde bulundu.


“Dün kızımın doğum günüydü. Onun için özel olarak kendim yapmıştım, lütfen sende tadına bak.”


Kocaman gülümsedim. “Ellerinize sağlık” Diyerek pasta tabağınıda önümdeki sehpaya koyduğumda, Zehra hanımda aynı gülümseme ile "afiyet olsun” diyerek elindeki dosyayı incelemeye başladı. Çayımdan bir yudum aldığım esnada Zehra hanım dosyayı kapatıp, kibarca yerinden kalktı.


“Gözdeciğim lütfen sen keyfine bak, ben diğer dosyayı alıp geliyorum.”


“Tabi ki efendim, bekliyorum ben.”


Zehra hanım gülümseyerek büyük salondan çıkarken, bende önümdeki pasta tabağıyla baş başa kalmıştım. Daha dün sabah fazla çikolata ve tatlı çeşitleri yememek için kendimce diyete girmiş iken, şimdi bu bana reva mıydı ! Bir de müstakbel kayınvalidecim yapmış, yemesem kesin ayıp olurdu...


Sol omzumdaki Şeytan anında başladı konuşmaya. “Saf mısın kızım sen ? Bırak şimdi diyeti, madem kadının oğluna vuruldun o zaman yaptığı pastayı da yiyeceksin.”


“Evet, sanırım haklısın” diyerek dudaklarımı büzdüm.


“Haklıyım tabi ! Bana bak, bu Şahin senin son şansın. Yoksa bu gidişle anan seni görücü usulü birine verecek ona göre.” Yalnız annem konusunda çok haklıydı. Eğer kendime göre birini bulamazsam annem pek yakında, altın günü çetesi ile birlikte olay yerine girer gibi devreye girecekti..


Şeytan bu sefer kulağıma doğru “hadi ye onu, biliyorum sende istiyorsun” deyince, onaylar bir şekilde kafamı salladım. İrademin son noktasına gelmiştim artık ama yine Meleğe de


danışmak istedim. “Bilemiyorum ki ! Sen ne düşünüyorsun melek ?” Diye sağ omzuma bakmıştım ki, gözlerim gördüklerim sayesinde pörtledi.


“Melek !” Diye sessizce haykırmama karşı, Melek ağzı dolu bir şekilde “hmmm” Diyerek bana baktı. “Yazıklar olsun. Ben burada irademin sonuna kadar savaşayım ama sen kalk, hiç savaşmadan pastaya dal !” Diye kızınca, bu sefer Melek mahcup bir şekilde bana bakarak; “üzgünüm” dedi.


“Neyse artık, madem sende yedin bende bekleyecek değilim..” Sonuçta savaşta her şey mübahtır..


Hızla pasta tabağını ve çatalı elime alıp büyük bir parçayı kopararak, mideme gönderdim. Tek kelimeyle enfesti. Çikolata damak tadımda enfes bir lezzet bırakmıştı. Maşallah kaynanamda pek hamaratmış...


Pastayı yemek ile kalmamış bir de üzerine en son tabakta kalan çikolata soslarını çatalım ile sıyırmıştım. İyi ki dosyayı almaya Zehra hanım gitmişti de, bu halimi görmemişti. Yoksa kibarlıktan pastayı yiyemez yarım bırakmak zorunda kalırdım.


Boş tabağı sehpanın üzerine bırakırken, yanındaki peçete ile dudaklarımı da güzelce temizleyip, peçeteyi katlayarak boş tabağın üzerine bıraktım. O sırada Zehra hanımda salondan içeriye girdi. Tekrar yerine gülümseyerek oturup, elindeki dosyayı önündeki sehpaya bıraktı.


“Gözdeciğim, tam bir hafta sonra yardım kurulumuzun bir balosu var ve ben de oranın başkanı olarak yer alıcam. Aslında bakarsan Sinem’in tasarımı da oldukça modern ama ben bana yanlışlıkla gönderilen tasarıma daha çok hayran kaldım. Tam hayal ettiğim gibi şık ve sade.” Deyip tekrar gülümsedi.


“O yüzden lütfen bu tasarımın çalışmalarına başlansın. Ben bu akşam Sinem ile uygun bir dille konuşurum. Kızım Cansu'nun elbisesini Sinem’den rica edersem, böylelikle sorun kalmamış olur” diyerek, bana istediği tasarımın dosyasını uzattı. O an merakıma engel olamadım. Zehra hanımın çok beğendiği tasarıma bakmak için dosyayı açmam ile gözlerimin anında fal taşı gibi açılması bir oldu.


“Ama bu benim tasarımım.” Şaşkın bir şekilde söylediğim sözler üzerine, Zehra hanımın adeta gözleri ışıldadı.


“Gerçekten mi ? Tesadüfe bak, inan çok mutlu oldum şu an. Seni tebrik ederim gerçekten çok şık bir tasarım olmuş.” Zehra hanımın övgülerinden sonra şaşkınlığımı bir kenara bırakıp utangaç bir tavır ile tebessüm ettim.


“Çok teşekkür ederim, beğenmiş olmanız beni gururlandırdı.”


“Kesinlikle gururlanacak kadar iyisin ama çok az zamanımız var. Umarım yetişir ?”


“Siz hiç merak etmeyin. Oldukça hızlı ve profesyonel terzilerimiz var. Elbiseniz beklediğiniz günden daha da erken gelecektir.”


“İnan bu habere çok sevindim.”


Ah, bir de bana sorun…


“O zaman ben izninizle kalkayım. Daha yapılacak bir sürü işim var.”


“Tabi ki ama bunu saymıyorum. Lütfen bir gün akşam yemeğinede gel.”


Gelmem mi ! “Çok kibarsınız, elbette.” Büyük salondan çıkarken Zehra hanım ve yardımcısı da bana kapıya kadar eşlik etti. Kapıdan çıkmadan önce Zehra hanım bana yine gülümseyerek sarıldı.


“O zaman yarın ajansta görüşürüz.”


“Görüşmek üzere efendim.” Diye vedalaşarak arabaya doğru yürüdüm.


Sanırım bu sefer Şans benden


yanaydı...


***


B Ö L Ü M


S O N U


Loading...
0%