Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm: Kalbine Girdim

@hayalperestyazar02

 

 

Esselâmü aleyküm canlarım

 

 

Keyifli okumalar oy ve yorumlarda buluşalım.

 

 

💜💜💜

 

 

Sızlayan ruhuma söz geçiremiyordum. Derdimin dermanı var mıydı, nakil olabilmem için sıra bana ne zaman gelirdi ki ya da benimle uyumlu olur muydu organ tam bir bilinmezlikti. Ağlayıp durmuş kendimden geçmiştim Bora beni arabaya bindirip sahile getirdi, taşların üzerine oturmuş kıyıya vuran dalgaların haşin sesini dinliyor sessiz sessiz gözyaşı döküyordum.

 

 

Diyaliz çare olacak mıydı bana, biliyordum ki diyalize giren çoğu kişi daha çabuk ölüme gidiyordu. Tek çare nakildi fakat kim gönüllü olurdu ki, hem olsa bile bir çok testten geçtikten sonra karar verilirdi. İşim öyle zordu ki sadece içimden Rabbime işimi kolaylaştırsın diye duâ ediyordum. Aramızdaki sessizliği bozan yeşil gözlerin sahibi oldu.

 

 

"Meryem hemen üzülüp yıkılma daha doktorla görüşmedik tedavine net bir karar verilmiş değil. Bak Filistindeki doktor ilaç tedavisi de görebilir diyalize de girebilir kararı doktorlar verir dedi. Ölümü düşünme, ben eminim ki sağlığına kavuşacaksın."

 

 

Teselli dolu cümleleri beni sakinleştirmeye yetmişti, elimle akan yaşları silip ciğerlerime iyot kokusuyla dolu denizin kendine has kokusunu çektim. Çocukken, daha yasaklar bu denli çoğalmazken kendi vatanımın deniz kıyılarında vakit geçirme şansım olmuştu. Denizi görmüştüm ama yıllardır görmemek özlemle doldurmuştu içimi. Kokusu tanıdık ve özlem doluydu, dalgalar nerdeyse ayağıma değecekti, köpüklü sular durgunlaşmama yardım ediyordu.

 

 

"Tamam sakinim daha iyi hissediyorum ve evet yıkılmadım. Ben bunu da atlatacağım yeneceğim bu hastalığı sağlığıma kavuşup kendi topraklarıma dönüp orada şehit düşeceğim."

 

 

Esen rüzgar kıvılcık saçlarımı arkama doğru atarken Bora çenemden tutup başımı kendisine çevirdi. Gözleri benim gibi kızarmıştı, sanırım o da gizlice ağlamıştı. "Meryem hastalığının hangi aşamaya geleceği belli olmaz, sen ayakta durmalısın güçlü olmalısın ki senin neslin de güçlü olsun. Sen Filistinin mücahidelerinden sadece birisin ve yenilmeyeceksin. Ben her zaman yanında olacağım uzağında olsam da bir telefon yeter."

 

 

Hafifçe gülümsedim kendimi asla bir mücahide olarak görmüyordum. Ben ülkem için daha hiçbir şey yapmamıştım ki. Ummarım bu mertebeye yakışır bir mücahide olurum da ülkemin ismini tüm diller haykırarak kurtuluşa giden yolu nasip eder.

 

 

"Hastalığımı tam olarak bilmesem de kendimi asla mücahide olarak görmedim. Diyebileceğim tek şey sağlığıma kavuşup aileme dönmek. Şimdiden hepsini özledim."

 

 

Teselli eder gibi gülümsedi bazen bana acıyormuş gibi hissediyordum acıdığı için iyi davranıyordu sanki. Sahte bir evliliğin sonunda yollarımız ayrılacaktı başta böyle konuşmuştuk fakat bu asla doğru değildi. Ben Kudüs'e dönecektim o ise Türkiye'de kalacaktı buna göre ama yanlış bir karar almak Allah'ın emrini yok sayıp günaha girmek istemiyordum.

 

 

"Sen güçlü kızsın Meryem, başaracaksın, bu hastalığı yeneceksin. Hadi eve gidelim bizim kızlar gelmiştir seni çok merak etmişler."

 

 

"Hangi kızlar?" diye sordum, sonrasında pot kırmış gibi dudağımı dişledim. Onunla evliydim ya hani kıskanıyormuşum gibi olmuştu off.

 

 

"Kızlar dediğime bakma beş kardeşiz biz iki abim var ben ortanca çocuğum iki de kız kardeşim var çok tatlılar eminim ki iyi anlaşacaksın ikisiyle de."

 

 

"Hmmm inşAllah." dedim ve ardından oturduğum taşların üzerinden kalktım. Birlikte arabaya binip eve doğru yol aldık.

 

 

Eve vardıktan sonra kapıya gelir gelmez zilin sesiyle kapı açıldı ve genç bir kız kapıyı açıp Bora'nın kollarına sevinçle atladı. Sanırım kız kardeşiydi.

 

 

"Abim çok özledim seni."

 

 

Bora'dan ayrılan genç kızın bakışları beni buldu, annesi gibi kahverengi gözleri vardı tesettürlüydü ve güleç bir kıza benziyordu.

 

 

"Yengem hoş geldin. Geçmiş olsun iyisin değil mi?" diyerek sarıldı bana samimi ve sevecen davranıyordu. İyi olduğumu söylediğimde gülümsedi.

 

 

Birlikte odaya geçtik, hem dayım, hem kayınbabam olan adam bana sevgiyle bakıyordu. Biz çıktıktan sonra beni sordular, iyi olduğumu öğrenince sorgulamayı kestiler. Fatih dayım daha doğrusu kayınbabam ve Bahar yengem kendimi az da olsa toparladığımı fark edince tebessüm ettiler. Bora'nın bakışıyla onların yanına oturduk. Henüz ismini bilmediğim Bora'nın kız kardeşi ve yanında başka bir kız gelip karşımda durdular. Bora beklemeden bizi tanıştırdı.

 

 

"Meryem bu iki cimcime benim kız kardeşlerim. Seninle yaşıt olan Esma, küçüğü de Büşra." dediğinde ayağa kalktım.

 

 

Büyük olan kapıda bana sarılan genç kızdı. Abisinin tersine gözleri Bahar yengem gibi kahveydi, güzel bir yüzü vardı ve tesettürlü bir kızdı. Sevecen ve tatlı bir kıza benziyordu. Tekrar sarıldı bana ikisiyle de tanıştığım için memnuniyetimi dile getirdim. Esma benden ayrıldığında 14 yaşında olduğunu öğrendiğim Büşra'ya sarıldım.

 

 

Sapsarı saçları ve abisi gibi yeşil gözleriyle ilerde çok güzel bir kız olacağının sinyallerini veriyordu. Biraz utangaç görünse de bana sevgiyle sarılması hoşuma gitti. Neşeli sesiyle hoş geldin dedi ve geçmiş olsun dedi bana. Aynı şekilde karşılığını verdim. Yerime oturduğumda Esma yanıma kıvrılıp gözleriyle beni süzdü, ardından elimi tutup Bora'ya döndürdü bakışlarını.

 

 

"Abi, yengem çok güzelmiş biraz kilo alsa çok daha güzel olacak. Ya ben çok sevdim Meryem'i, yaşıtız ve arkadaş olacağız. Ha abi görümcelik yapmam merak etme."

 

 

Sözleriyle utanmış olsam da teşekkür ettim nezaketen. Hastalığım uzun zamandır benimleydi ve sonunda kilo vermemdeki en büyük etmen olmuştu. Hastalığımı tam bilmiyor olmaksa beni daha da üzüyordu. Kimse bana tam olarak ne olduğundan bahsetmiyordu. Sadece iyileşmek istiyordum, acı çekecek olsam bile sağlığıma kavuşup kendi vatanımda son nefesimi vermek istiyordum.

 

 

Bora kardeşine göz kırptı, kısa bir an yeşil gözleri gözlerimle buluştu ama bakışlarımı hemen geri çektim. Esma kollarıyla beni sardığında arkadaş edasıyla bakışlarını görmek sevindirdi beni. Yorgun hissediyordum, bugün dinlenip yarın hastaneye gidecektik, hastalığımla ilgili her şeyi öğrenmek istiyordum. İlaç tedavisi işe yarayacak mıydı yoksa diyaliz benim için kaçınılmaz mıydı bunu öğrenmeliydim. Üst kata bizim için ayrılan odaya gittiğimizde odaya şöyle bir göz gezdirdim.

 

 

Şık duvar kağıtlarıyla süslenmiş yatak odasında kocaman bir yatak vardı. Üzerinde beyaz renk yatak örtüsü her iki kenarında komodin ve üstünde abajur vardı. Yine geyet büyük dolap kıyafetler için ayrılmıştı, fazlasıyla yeterliydi ama dikkatimi çeken bir şey vardı. Bora odada kanepe olduğundan bahsetmişti lâkin kanepe yoktu odada. Biraz garipsemiş gibi gözlerimi devirerek ona döndüm. Bavullarını açıp içinden eşyalarını ayıklıyordu.

 

 

"Hani odada kanepe vardı hiçbir şey yok burda?"

 

 

Sanırım o da fark etmemişti bavulunu bırakıp bana döndü odaya göz gezdirdi. "Kesin annemle babaannemin işidir, kanepe vardı burada ama kaldırmışlar. Meryem, bir süre idare etsek olmaz mı ailem yanlış anlar odaya kanepeyi geri getirirsem."

 

 

Şaşkın bakışlarla yeşillerine sitem eder şekilde baktım. "Ne yani aynı yatakta mı uyuyacağız? Saçmalıyorsun." dedim dudak bükerek. En azından ona biraz alışana ve ben biraz kendime gelene kadar ayrı yatmamız iyi olurdu.

 

 

Eliyle saçını karıştırıp ofladı. "Başka çare yok üzgünüm herkes bizi evli biliyor ki zaten öyleyiz. Merak etme söz verdim elimi sürmem sana hem zaten iki haftaya gidiyorum rahat olursun artık."

 

 

O gidince rahat olacağımı söylüyordu, ondan rahatsızlık duyduğumu düşünmüş olmalıydı. Sanırım uzatmamalıydım başka çare yoktu. Olmadı yerde yatardım zaten alışıktım yer yatağına bozulduğunu anlamıştım konuyu kapatmalı kavgaya mahal vermemeliydim.

 

 

"Bora, tamam ya kızma aynı yatakta uyuruz idare ederim. Gideceksin diye rahat olacağım kanısına nerden kapıldın bilmiyorum ama senden rahatsızlık duymuyorum bunu bil."

 

 

Sözcüklerimle birlikte bakışları bana döndü, ani duygu değişimini fark ettim. Derince gülümsediğinde neden ona bakıp durduğuma anlam veremedim. Fark ettiğim gibi başımı çevirdim.

 

 

"Benden rahatsız olmamana sevindim. Meryem, ben beni istemeyen bir kadına dokunmam aklına takılıyorsa bu konu kendi içinde kapat ve açma konuyu emin ol yapmam."

 

 

Yüzünün ifadesini merak ediyordum, korkuyordum evet ama bir yanım da onun kalbinin temiz olduğunu haykırıyordu sanki. Başımı olumlu anlamda sallayıp cevap verdim.

 

 

"Sana güveniyorum." Verdiğim cevapla gülümseyip bavullarına döndü.

 

 

Sahi ben niye öyle demiştim ya aynı yatakta uyuruz idare ederim falan. Kaşlarımı çatıp gözlerimi kapattım o görmeden dudağımı ısırdım. Bora kıyafetlerini dize dursun odadaki balkon dikkatimi çekti, kapıya varıp açtım kocaman balkonun bahçesi yemyeşil bir deniz gibi serilmişti önüme. Temiz hava ciğerlerime dolarken kuş sesleri kulaklarımda dolanıyordu.

 

 

Gelen ezan sesiyle ne ara öğle vakti girdi diye düşündüm uzun saatlerdir yoldaydık girmişti elbette vakit, önce abdest almalı ardından namaz kılmalıydım. Odaya tekrar döndüm Bora'ya abdest almak istediğimi söyledim odada banyo olduğunu söyleyip rahat olmam gerektiğine ikna etti beni. Bora abdest yenilemişti ama benim fırsatım olmamıştı. Bora seccadeyi serip namaza durdu ben ise abdest alıp gelecektim.

 

 

 

Banyoya girdim işlerimi hallettim, çok geçmeden döndüm lâkin nasıl söyleyecektim bilmiyorum evet evliydim onunla ama çekiniyordum ondan. Nerdeyse iki aydır regl olmuyordum ve şimdi olmuştum bunu nasıl söyleyeceğimi de bilemiyordum. Vücudum vitaminsiz kalmıştı ayrıca kist de vardı ve bu günlerimin geçmesine, adet düzensizliğine neden olmuştu. Doktor doğum kontrol hapı kullanmam gerektiğini söylemişti zamanla kist küçülecek ve ben rahatlayacaktım.

 

 

En azından bir derdimden kurtulmuş olurdum diye düşündüm yoksa böbreğim için uzun süre tedavi olacaktım. Elimi yüzümü yıkayıp işlerimi hallettikten sonra odaya geldim. Bora namazını kılmış duâ ediyordu duâsı bitince seccadeyi kaldırıp bana döndü. Kıvranıyor gibi nasıl söyleyeceğimi bilemez halde karşısında duruyordum. Bora bir şey olduğunu anlamış gibi hasta olduğumu düşünmeye başlamıştı. Sonunda hastaneye gidelim dediğinde gerçeği söylemek zorunda kalmıştım.

 

 

 

"Gerek yok hastaneye ben şey oldu işte ya anla..." dediğimde lafımı kesmişti. "Şey ne Meryem açık konuş bak hastasın ağrın varsa hemen gidelim zaten yarın mecbur gidecektik olsun bugün olsun."

 

 

Bu sefer sözünü kesen ben oldum. "Ya iyiyim kadınsal şeyler işte off illa her şeyi söyleteceksin kanamam var salak şey." der demez başımı çevirdim.

 

 

"Ha öyle desene korktum sana bir şey oldu diye."

 

 

Bir dakka ya benim için endişe mi duyuyordu, daha doğru düzgün tanımadığı bir kıza karşı üstelik. Fazlasıyla şaşırdım fakat belli etme niyetinde değildim. Odadan çıktım Esma nerdeydi acaba ped isteyecektim ondan, bavulumu karıştırsam çamaşırlarım ortaya dökülecek Bora görecekti tekrar utanmak istemiyordum. Merdivenlere göz gezdirirken Esma'nın üst kattan indiğini fark edip el işaretiyle yanıma çağırdım.

 

 

"Ne oldu Meryem bir sorun mu var?" diye sordu gelir gelmez.

 

 

"Yok sadece bana ped lazım onu söyleyecektim bavulda vardı ama şimdi açamam zaten ev de kalabalık olur sende varsa..." dememe kalmadan eliyle ağzını kapattı.

 

 

"Abbov yazık size ya daha ilk geceniz bile olmadı. Düğünde vuruldun, iyileştin derken evine döndün, eee tabi kız evinde de olacak değil ya. Biz de bugün sizi yalnız bırakacaktık akşam gidecektik şansa bak tüh."

 

 

Ne diyordu bu kız böyle makineli tefek misali hızlı konuştu. Yalnız bırakacaklardı öyle mi? Hadi ya herkes gerçekten evlendik sanıyordu, daha ben hastaydım kendime bile gelmedim. Tam cevap verecekken kapı açıldı Bora ikimize cevap bekler bakışlarla bakıp dudaklarını araladı.

 

 

"Ne oluyor burda, Meryem niye böyle şaşkın?"

 

 

"Ayy yazık abim sana ya daha gülünü koklayamadın bile." Esma dudak bükerek alaycı bir tonda konuştu.

 

 

Bora kaşlarını hafifçe çatıp kardeşine döndü. "Esma ne diyorsun sen öyle?"

 

 

"Abi diyorum ki ilk geceniz olmadı daha, yengem de malum gününe denk gelmiş, biz bu akşam evde olmayacaktık ama plan değişti. Eee yengem ne zaman biter bu iş biz ayarlayalım bir gece çıkalım yeni evli çift de baş başa kalsın ya da sizi bir yerlere gönderelim."

 

 

Bora da ben de fazlasıyla şaşkındık. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum, bu görümcem fazla mı samimiydi yoksa patavatsız mıydı çözememiştim henüz? Bora kaşlarını çatarak kardeşini uyarır tonda çıkıştı.

 

 

"Esma utanmıyor musun bunları söylemeye? Sen hangi ara böyle konuları konuşur oldun?"

 

 

Esma abisinden korktuğunu belli ediyordu. Korkulu gözlerle abisine bakıp dudaklarını araladı. " Ya abi ben seni düşünüyorum hemen de yanlış anladın bak kırılırım ama..." diyerek dudak büktü.

 

 

Bora ise başını sallayıp, " Tamam cadı bir daha böyle şeyler sorup eşimi utandırma." dedi yeşil gözlerini üzerime dikti.

 

 

Saçlarımı okşuyor gibi yaptı hafifçe kulağıma eğilip fısıldadı. Sanırım birazdan ikisini de öldürüp katil olabilirdim beni ne kadar da zorluyorlardı böyle.

 

 

"Esma bekliyor cevap almadan gitmez sen en iyisi söyle, çekinirsen şüpheye düşer. Ben sana zaten dokunmam rahat ol onlar aramızda birşey var sansın yeter numara yap biraz."

 

 

Bora'nın sözleriyle Esma'ya dönüp bir açıklama yapmalıydım. Yoksa Esma şüphe edecekti. Bora'nın yeşil gözlerine gülümseyerek baktım.

 

 

"Ben de seni seviyorum." dediğimde Esma kıkırdadı.

 

 

Kulağıma ne dediğini soracağından emindim. Bora ise beklemiyormuş gibi hafif bir tonda kulağıma fısıldadı tekrar.

 

 

"Çok iyi numara yapıyorsun ben bile inanacağım beni sevdiğine. "

 

 

Beklemeden Esma'ya döndüm.

 

"Beş gün sürüyor Esma." dedim kendimden emin şekilde.

 

 

Esma ikimize de sizi gidiler sizi der gibi bakıyorken Bora belimden tutup kendine çekmişti beni. "Hadi bacım oyalama bizi sen git Meryem ne istiyorsa getir biz biraz dinlenelim öyle ineriz aşağıya."

 

 

Esma kıkırdayarak giderken Bora elini belimden çekti. Bu evlilik oyununu biraz abartmıyor muydu? Bana fazla yakın durması kızdırıyordu beni, içten içe gitmesini istesem de dilim söylemeye varmıyordu onu kırmak istemiyordum. Kendimi fazlalık gibi görüyordum. O kadar sevgi ve ilgi de istemiyordum ama benimle fazla ilgili ve sevgilerini göstermekten çekinmeyen bir aile karşıladı beni. Bora ile hiç konuşmadım, konu açıp tekrar didişmek niyetinde değildim. O dolabına kiyafeemtlerini dizip işlerini hallettikten sonra banyoya gireceğini söyledi.

 

 

Duymamazlıktan geldim o gidince de kendi bavullarımı açtım. Sadece kıyafetlerim vardı, annem çeyizimi sonra göndereceğini söylemişti, hatta belki geri dönerdim de gerek bile kalmazdı değil mi? Yanıma sadece uzun olan kıyafetlerimi almıştım okula başladığımda kapanmaktı niyetim, artık tesettürlü olmalıydım geç bile kalmıştım ama Bora beni fazla izliyor ve inceliyordu bu durum rahatsız ediyordu beni ve o gidince örtünme fikrine kapılmıştım.

 

 

Düşüncelerim böyle olmasını gerektiğini haykırıyordu, beni beğenen bakışları altında kalmaktan bıkmıştım, annem istiyor diye evlenmiştim ama en kısa zamanda bu evliliğe kendimi hazırlamalıydım. Şimdilik ilk işim sağlığıma kavuşmak ardından okulumu bitirmek olacaktı. İkisini bir arada götürmek zor olsa da başka çarem yoktu katlanmak zorundaydım.

 

 

Son bavulu da açtığımda içindekiler bende şaşkınlık yaşattı. Allah'ım bunlar neydi böyle kim almıştı bunları acaba? Çamaşırlarımın arasında dikkat çekici saten gecelikler vardı. Kocaman olmuş gözlerimle içinden siyah gayet çekici görünen dantelli geceliği iki parmağımın ucuyla çıkartıp şöyle bir baktım. Benim bunu giyeceğimi nasıl düşünmüşlerdi ya?

 

 

Fazlasıyla çekici ve cüretkâr görünüyordu ve ben bakmaya bile utanıyordum. Neydi bu şimdi kesin yengelerim aldırmıştı, anneme verip bavuluma tıkmış olmalıydılar. Utançla gözlerimi kapattım kendimi bunun içinde hayal dahi edemiyordum hem kilo vermiştim ben bunun içinde kaybolurdum. Off ben neler düşünüyordum böyle hangi ara buralara geldik ya?

 

 

"Ben bu varla yok arası geceliği giyemem ki bu ne ya?" dedim içimden.

 

 

Arkamdan gelen kahkaha sesiyle gözlerimi açıp döndüm. Bora banyodan çıkmıştı altını havluyla sarmıştı göğsü açıkta duruyordu ve ıslak saçları alnına düşmüş damlalar güzel yüzünü ıslatıyordu.

 

 

"Neye gülüyorsun sen, hem ben banyoda giyeneceksin sandım bu ne hal böyle?" dedim ve arkamı döndüm.

 

 

Elimde hâlâ gecelik vardı iğrenir gibi yere attığımda Bora yanına vardı bile. Yere attığım geceliği eline alıp baktı.

 

 

"Ne söylediğini duydum ona güldüm. Ha ayrıca burası benim ailemin evi ve bu oda da bana ait yani istediğim yerde giyinirim. Hem sen benim karım değil misin niye utanıyorsun?"

 

 

Yere düşen bakışlarımı kaldırdım yüzüme sert bir ifade takındım. Off içimden konuştuğumu sanmıştım dilime ne ara vardı bu sözler böyle? Evli olmamız normal çiftler gibi olacağımız anlamına gelmiyordu az azından bir süreliğine beni salıp alışmama izin vermeliydi.

 

 

"Biz sadece evlendik karı koca olmadık uzatmasan mı?"

 

 

Alay eder gibi çarpık şekilde güldü. "Evliliğin sahtesi olmaz güzelim biz evliyiz ve eninde sonunda bu evlilik gerçek olacak kaçışın yok bence sen uzatma."

 

 

Bu sefer ben alaycı bir tavır takındım. "Beni hiçbir şeye zorlayamazsın, kendini de vazgeçilmez sanma. İlgimi çektiğini düşünüyorsan yanılıyorsun, benim çok daha önemli ideallerim var. Benimle evliliğini gerçek yapmak istiyorsan beni biraz rahat bırak hâlâ kendime gelmiş değilim."

 

 

Son cümlelerin üzerine bastırdım yeşil gözlerine bakarken. Elimi tuttuğunda dişlerimi sıktım, yüzüm kasılmıştı sert bakıyordum ona. Diğer elini kalbime indirdiğinde üzerinde bir acı varmış gibi canım yanmıştı. Bir süre hiç konuşmadan kaldı öylece, gitmeme izin vermedi.

 

 

Sadece yüzüme şefkatle baktı, onu anlamakta güçlük çekiyordum beni hangi ara beğenmişti, hangi ara sevmiş ve eşi olarak görmüştü inanamıyordum. Ben o gözle bakmıyordum ki ona, bunu anlamalı beni zorlamamalıydı. Dudakları arandığında arkasında çıkacak olan cümlelere odaklandım.

 

 

"Kalbine girdim Meryem, kaçışın yok, benim kalbim sen diye atıyorsa senin kalbin de ben diye atıyor."

 

 

Kalbi hangi ara sevmişti beni neden böyle delice atıyordu kalbim yerinden çıkacakmış gibiydi söz dinlemeyen bir çocuk gibi arsızdı. Bilmeliydi, onu sevmiyordum evet yakışıklıydı hoş adamdı ama aşık değildim sevgi yoktu içimde. Ben sevmeden kendimi teslim etmezdim, bu evliliği gerçek yapmazdım yapamazdım bunu bilmeliydi. Sevgi yoksa o evlilikten bir hayır gelir miydi bilmiyorum.

 

 

"Kalbimin sen diye attığı falan yok şunu da bil ki seni sevmiyorum bu evlilik bir gün gerçek olsa bile ben elbet özgür olacağım vatanıma gideceğim anladın mı? Bana isteğim dışında dokunursan seni öldürürüm, inan bana acımam zaten çok yandı canım, sen de bana imtihan olma aklını başına al seni sevmeyen birini zorlamaya hakkın yok."

 

 

"Meryem sen hâlâ küçücük bir kızsın belki şimdi anlamıyorsun ama ilerde kalbini titreten kişiyi bileceksin. Seni zorlayacak değilim elbette, yatağıma almam gerekiyor seni ama sen istemeden asla olmaz. Şimdi önümüzde iki yıl var ben iki yıl sonra döneceğim ve o zaman sen bu evliliği gerçek yapmak istersen ailemin kararıyla burada kendi aramızda evliliğimizi duyurarak evleneceğiz ama istemezsen seni azad ederim."

 

 

Bu bir teklif miydi? Bir dediği bir dediğini tutmuyordu. Evliliğin sahtesi olmaz diyordu sonra önüme bir yol çizip birini seç diyordu. "Peki iki yıl sonra kararının değişmeyeceğini nerden bileyim?"

 

 

"Değişmez, söz veriyorum sana, istemezsen boşanırız sen yoluna ben yoluma giderim."

 

 

"Tamam öyle olsun." dediğimde bakışlarım elindeki geceliği kaymıştı. Elinden sertçe çektim ve bavula tıktım tekrar. Bora gitmeden bunları yerleştiremeyecektim.

 

 

"Ha sana da çok yakışırdı bu ama." dediğinde tekrar kahkaha attı . Giyinme odasına gittiğinde bavulumu boşaltmaya devam ettim. En azından bir kaç parça bu arada yerleştirirdim.

 

 

"Pis sapık." diyerek yüzümü buruşturdum kapı tıklatıldığında gel komutuyla içeri Esma girdi.

 

 

Bana poşette bir kaç paket ped getirmişti sanırım birine aldırmışlardı. Teşekkür ettim ve önce Esma çıkınca giyinme odasına girip işlemi hallettim üstümü değiştirdim. Bora ise önüne labtabını almış yatakta oturur pozisyonda sanırım işlerini hallediyordu belki de maillerine bakıyordu aman bana ne ki.

 

 

Şimdiden annemi özledim gözümde tütüyordu hepsi, kardeşlerim, abilerim,yeğenlerim hepsini özledim. Kızıyordum anneme ama konuşmalıydım da telefonumu çantamdan aldığımda şarjının bittiğini görüp şarja taktım. Bora soran gözlerle baktı önce, sonra yanında duran telefonunu bana doğru uzattı.

 

 

"Anneni ara konuş merak etmiştir seni."

 

 

Başımı salladım telefonumun şarj almasını bekleyecek sabrım kalmamıştı, sesini duymalıydım annemin. Ağlayacağımı bile bile arayacaktım onu. Yanına gelip telefonu elinden aldım.

 

 

"Meryem..." dediğinde durdum arkamı dönüp gidemedim. Bakışlarımı kaldırıp yeşil gözlerine döndüm.

 

 

"Anneni üzme olur mu? Evlilik konusunu açıp da kalbini kırma halam senin için çok endişe etti çok korktu şimdi aklı sendedir o yüzden annene mutlu olacağını beni sevdiğini söyle ki aklı sende kalmasın. İnandır onu mutlu olacağına, ki olacaksın da."

 

 

Olacak mıydım yoksa ecelim hastalığımla gelecek miydi? Hepsi bilinmezlikti, yalnız yüce Rabbim bilirdi olacakları. Sonsuz bir mutluluk kimseye nasip olmazdı, her gülün bir soluşu vardı, her güneşin bir batışı, her şeyin bir sonu vardı peki benim hayatımın sonu neresiydi? Şehadetti isteğim, hasta yatağımda değildi hayalim, kâfire yeterince zarar verip ülkeme fayda sağlayabilmek, şehitliğe ulaşmaktı tek dileğim tek arzum. Giyinme odasının kapısının önünde durup annemi aradım çok geçmeden çalan telefonunu hemen açtı.

 

 

"Yavrum nasılsınız çok merak ettim sizi gittiniz mi eve Maryam nasıl iyi mi kızım?"

 

 

Sesimi bile duymadan konuştu annem. Gözümde biriken yaş acıyla yanağımdan akıp gitti. "Annem, geldik biz merak etme."

 

 

Sesimi duyduğu gibi ağladı, beni de ağlatıyordu. Dayanamazdım ki ben anneme tek kızıydım ya onun, tek kuzusuydum şimdi ise benden küçük kardeşlerim yanındaydı. Onlar benim hasretimi dindireceklerdi.

 

 

"Ağlama annem iyiyim ben, öğrendim ben her şeyi, hastaymışım böbrek yetmezliği varmış nakil olmam lazımmış. Annem neden sakladınız benden bunu, dayanamaz mıyım sandın, dayanırım annem merak etme sen gül kızını."

 

 

Türkçeydi sözcüklerim acım ise her dilde aynıydı. Sitem eder gibiydi son cümlelerim, sahi annem söylememişti bana gerçeği belki de şehitliği ne denli istediğim gerçeği durdurmuştu onu. Korkum hastalık değildi, çekeceğim acı hiç değildi, korkum topraklarımda can verememe korkusuydu. Allah büyüktü elbet, derdi veren dermanı da verirdi. Ben sağlığıma kavuşur dönerdim topraklarıma.

 

 

"Kızım kıyamadım sana diyemedim işte. Bora ile nasılsınız aranız iyi mi? Yengeni, dayını, annemi sevdin mi sana nasıl davranıyorlar?"

 

 

Annem hızını alamamıştı ha bire soru sorup durmuştu cevabını da almıştı. Hepsinin bana iyi davrandığını söyledim, şimdilik bir sorun yoktu sadece beni bu evliliğe ittiği için kızgındım ona.

 

 

"Annem korkma iyiyim herkes bana iyi davranıyor."

 

 

Ağladığı sesinde belliydi boğazını temizledi telefonun diğer ucundan. "Kızım, sen Bora evlisin kocanla iyi geçinmeye bak onu sevmeye çalış. Ben eminim ki seveceksin de sadece kendine biraz zaman ver."

 

 

"Annem senin aklında başından beri Bora mı vardı çünkü Rıdvan konusunda bu kadar istekli değildin, sana istemiyorum dedim ama beni Bora ile evlenmeye zorladın şimdi de gerçek yap evliliğini diyorsun. Kimse için değil Allah rızası için kendimi eşimi sevmeye zorlayacağım. Ama biliyorum ki ben kimseyi sevmiyorum sevemem de."

 

 

Hıçkırığı devam edip giderken gözyaşlarımı durdurmaya çalışsam da başaramadım. Dayanamazdım ki ben anneme tek kızıydım ya, tek gülüydüm ya onun kıyamıyordum ona. "Anne ağlama ne olur, bak üzülüyorum, burda daha kötü olmamı istiyorsun galiba, hastayım ben ama iyileşip geleceğim yanına."

 

 

"Kızım, baban şehit düşmeden önce seni Bora ile uygun görmüştü zaten ama kimseye söylememişti bunu. O zamanlar Bora'nın da yaşı evlilik için uygun değildi, sen de küçüktün sana bunu söyleyemedim. Maryam üzme beni senin için en uygun kişi Bora'ydı, baban öyle istemişti ama ikinizin de gönlü olmasa zorlamazdım sizi. Kızım, Bora bana istiyorum dedi seni sevdiğimi ilk görüşte sana vurulduğunu söyledi, sen de onu seversin kızım hem baban da böyle olsun isterdi."

 

 

Babam, ah annem yine yumuşak karnımdan vurmuştu beni. Kasten öyle söylediğini düşünmedim annem yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren biri değildi. Emindim ki bu gerçekti, ki babam konusunda asla yalan söylemezdi. Annemin hıçkırığı yaktı ciğerimi, kavruldum, dağlandı yüreğim kıyamıyordum anneme bizim yüzümüzden çok fazla fedakarlık yapmıştı. Burnumu çekip boğazımı temizledim.

 

 

"Annem ağlama ne olur tamam Bora ile evliliğime devam edeceğim boşanmak gibi bir şey olmayacak, yakında gidecekmiş iki yıl sonra dönerim o zaman düğün olur ve evleniriz dedi. O zamana kadar da alışırım belki de severim onu." Durdum, düşündüm kısa bir süre, annemden ses gelmiyordu ama ağlamaya devam ediyordu.

 

 

"Anne, Bora çok iyi biri ben hayatımda onun kadar anlayışlı birini görmedim. Her zaman yardım ediyor bana, galiba sevmeye başladım onu."

 

 

"Kızım ben üzgünüm diye yapıyorsan yapma, sevmeye zorlama kendini içinde yoksa boşa uğraşmış olursun. Affet beni kızım seni zorla bir evliliğe ittim sahte dedim ama evlilikte olmaz öyle şeyler. Evlilik oyuncak değil ben gitmeni biraz uzaklaşmanı babanın isteğini yerine getirmeyi istedim o da elime yüzüme bulaştı."

 

 

"Annem gerçekten kendine kızma Bora benimle fazlasıyla ilgili. Sevmeye başladım onu hadi ağlama ama bak uçak bileti alır dönerim hemen ha."

 

 

Şakayla karışık sözlerimden sonra ikna olmasını arzu ettim. Sevmiyordum ama annem için sevdiğimi söyledim. Allah'ım affet beni yalan söyledim. Annem sakinleşmeye başladığında sesime neşe verip kardeşlerimi sordum. Sami ben gittiğim için evden kaçıp gitmişti. Ah Sami şimdi bütün gün dolanıp duracak akşam dönecekti eve.

 

 

Yaser de üzgündü ama annem teselli ediyordu onu, 'Ablan mutlu olmaya gitti.' demiş, Yaser ise gülmüş ve 'Bunu hak ediyor.' demiş. Gittiğime herkes üzülmüştü biliyorum ama en çok üzülen annemdi. Neşeli sesimle konuşurken Bora yanıma vardı sessizce, bana konuşmak istediğini söylediğinde telefonu verdim. Annem ile gayet samimi şekilde konuştu, sesine fazlaca mutluluk ekledi.

 

 

"Tamam halam merak etme aklın kalmasın yarın hastaneye gideceğiz. Evet ben de yakında gidiyorum, kızını dünyanın en mutlu insanı yapacağım emin ol. Evet fark ettim, söylemiyor ama o da boş değil. Tamam halacığım ararım seni, üzme kendini iyiyiz biz haber veririm sana hadi görüşürüz Allah'a emanet ol halam."

 

 

Telefonu kapatıp beklemediğim şekilde bana sarıldı. Sessizce ağlıyordum, Bora annemle konuşurken şimdi ise kollarında hıçkırıklara boğulmuştum. Ben ona nasıl alışacaktım, nasıl inanmıştım bu yalana, nasıl kanmıştım? Bora kollarında beni sararken saçlarımı okşadı sonra saçıma bir öpücük bıraktı, yaşlarla dolan fakat ağlamaya yüz tufan yeşil hareleri adeta ağlama diye haykırıyordu.

 

 

Elleri yanaklarımda yer edindiğinde hafifçe okşadı, eğilip yanağımı öptüğünde hislerinin hoşlantıdan ibaret olmadığını anladım. Anneme de bana aşık olduğunu söylemiş peki tanımadan nasıl oldu bu hâlâ anlamıyordum. Seviyordu beni ya da hoşlanıyordu ama bana karşı boş değildi. Peki ben ne yapacaktım sevmediğim bir adamla yaşamaya devam mı edecektim? Bora beni kaldırıp kucağına aldığında konuşmaya takatim yoktu.

 

 

Beni yavaşça yatağa bıraktı hâlâ ağlıyordum kendime gelemiyordum. Yanıma uzandığında beni kendine çekip göğsüne indirdi başımı. Düşündüm, evlilik oyuncak değildi annem haklıydı. Bu evlilik alın yazısıydı, Allah bizi birbirimize layık görmüştü ki evlenmiştik. Kaderime razı olmalıydım bunu belli eder gibi göğsünde ağladım o ise saçlarımı okşayıp nefesini saçlarıma saldı. Usulca öptüğünde saçlarımı içimden duâlar ettim.

 

 

Dilime devamlı varacak bir duâ.

 

'Allah'ım evli olduğum adamı sevmeme yardım et, kaderimdeki insanı bana hayırlı kıl. Evliliğimin razı olacağın şekilde olması için yardım eyle Rabbim.'

 

 

Kadının kocasının üzerinde görevleri vardı bunlar aklıma geldi. Annemin üzülmesine dayanamıyordum. Belki de Allah onu, eşimi bana sevdirirdi. Kadının kocasına karşı görevleri sırasıyla şunlardı 1 itaatt, 2 kanaat, 3 temiz olma, 4 ihtiyaçların karşılanması, 5 malın korunması, 6 akrabaya saygı, 7 sır saklanması, 8 saygı ve hürmet. Bizim aramızdaki evlilik ise daha yeni başlıyordu. Görevlerimin bilinciydeydim ve eğer Bora ile bir aile olacaksam görevlerimi yerine getirmeliydim.

 

 

Loading...
0%