Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11.Bölüm:Davetsiz Misafir

@hayalperestyazar02

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

Keyifle okuyun oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Sarsılan kalbime söz geçiremiyordum, özlemiştim annemi, ailemi. Bora üzüldüğümü fark edip beni kendimle kalmam için kısa bir süre yalnız bıraktı. Evliliğin süresinin olmadığını, sahte bir evliliğin haram sayıldığını bilmek kalbimi parçalıyordu. Ben nasıl düşmüştüm bu oyuna? Nasıl evet demiştim diye kendimi sorgulasam da sonra anladım ki beni buna iten kaderimdi. Allah, alnıma Bora'yı yazmış ve ben onunla evlenmiştim. Evliliği kabullenip gerçekleştirmek ise nedense ağır geliyordu bana, zaten şu an bunun için müsait değildim. Bana ancak en yakın arkadaşım, her anımızı birbirimizle paylaştığımız yegane dostum kardeşimle konuşmak iyi gelecekti. Telefonumu elime alıp Muna'yı aradım. Telefonum eski ve bozuktu, Bora Türkiye'ye gelmeden önce yenisini almış hattımı yurt dışı aramalarına açtırmıştı.

 

"Maryam..." diyen ses özlem doluydu ve sanki ağlamaklı.

 

"Muna nasılsın şimdiden hepinizi özledim? Kudüs'te ters giden bir şey var mı yine?"

 

Ah benimki de soruydu ya, Kudüs olayın olmadığı tek bir gün bile yaşamazdı. Her mahellesi, Müslümanların olduğu her bölge zülüm ile dost olmuştu. Muna sıkıntılı bir nefes verdikten sonra konuşmaya başladı.

 

"Sıkıntısız bir gün bile olmuyor canım ya. Bugün Şeyh Cerrah mahallesinde bir kaç delikanlıyı gözaltına aldılar yok yere, ona üzüldüm ama elimden de bir şey gelmiyor. Biliyorsun her alanda önümüzü kesiyorlar. Neyse işte aynı şeyler, sen de durumlar nasıl? Arayacaktım seni ama yeni gittin müsait değilsindir diye düşündüm. Seni çok özledim Kudüs çiçeği!"

 

Muna, benim can dostumdu çocukluğumuzdan beri birbirimizi tanırdık ve birbirinizi Kudüs çiçeği diyerek severdik. Ben onun, o ise benim Kudüs çiçeğimdi.

 

"Kudüs çiçeğim, aslında pek iyi değilim, konuşacak kimse yok sana öyle ihtiyacım var ki bilemezsin. Muna seninle önemli bir konu hakkında konuşabilir miyim?." diye sordum gözlerim dolu doluydu Muna görmüyordu. Ağlarsam fark ettirirdim o yüzden kendimi sıkıyordum. Bora ile aramdaki meseleyi kimseyle konuşmayacaktım. Muna'nın sesini özlemiştim ve hastalığımın gidişatından bahsedecektim.

 

"Maryam kötü bir şey mi var? Sen hastaneye gittin mi? Yoksa, ne olur korkutma beni..." Cümlesini bitirmesine izin vermeden susturdum onu.

 

" Yok ben iyiyim yarın doktora gideceğim ilaçlarla düzelirim İnşAllah."

 

Muna telefonun ardından, "İnşAllah canım."

 

Bir süre daha konuştuk sohbet ettik. Muna ile konuşmak beni fazlasıyla rahatlattı.

 

Konuşmamız sonlanınca Bira ile bana ne olacağını düşündüm.

Of ben yanında uyumaya bile korkuyorum aklım gittikçe karışıyordu. Kısa bir süre düşüncelerimi tartıp yanım da getirdiğim kitaplarıma baktım. Tam aradigin kitabı bulunca gülümseyip yatağa oturdum. Bora'yı sevmiyorum hatta vatandaşlık için evlendim ama bu günahtı. Ben Allah'ın razı olmadığı bir evlilik yaptım, günaha girdim şimdi ise bunun pişmanlığıyla boğuşuyorum.

 

Ben susarken iç sesim konuşmaya başladı. Maryam kafayı mı yedin sen? Belli bir süreliğine evlilik mi olurmuş hiç? Tabi ki günaha giriyorsun, hemen tövbe et Rabbine yakar derdini. Eşini zamanla seveceksin.

 

Tek bildiğim tövbe edeceğim gerçeğiydi, evliliğimi de gerçek yapmalıydım ama aklımı kurcalayan şeyler vardı. Ben sevmek isterdim aşık olmak ama sevmiyorum onu işte. Bora her kızın hayalini süsleyecek derecede yakışıklıydı ama benim duygularım net değildi. Onu tanıma fırsatım dahi olmamıştı ki.

 

Bildiğin saçmalıyordum eşim yani Bora iyi birine benziyordu. Annem tam da söyle demişti sözleri kulaklarımda gezindi. 'Sizi görenler gözlerini Bora'dan alamadı sen zaten hep sevilen bir kızsın nazara geleceksiniz diye korktum da sana diyemedim sonra seni vurdular işte.'

 

Sonrasında ise gelinlikle kanlar içinde onun kucağına yığılınca Bora yapacağını şaşırmış ameliyathanenin önünden ayrılmamış devamlı benim için duâ edip durmuş. Bu adam bana aşık olmuş bile. Ben de ona kadınlık yapmalıydım yoksa kurtlar kapardı kesin.

 

Annemle de konuşmuştum meğer babam eskiden beri beni Bora için uygun görüyormuş annem o yüzden de zorlamış. Ben Bora'nın sesiyle ölüm uykusundan uyandım. Yoğun bakımdan uyandığımda Kur'an okuyordu sonra benim için duâ etti. Allah duasına karşılığı gözlerimi açarak verdi çok şükür.

 

Ve kocamı sevmen için bir sebep daha adam gözlerimin içine bakıyor, beni seviyor, bunu fazlasıyla belli ediyor. Aslında çok şanslıyım, günümüz gençleri çoğu namazdan bihaber ama Bora namaz kılıyor ibadetlerini yapıyor dinini iyi öğrenmiş bir adam ve benu üzmeyeceğini düşünüyorum. Düşündüğüm gibi ben de karşılık verip eşime yok koynuna girmem falan demeyeceğim günaha girmek istemiyorum.

 

Elimdeki kitabı açıp bir süre aradıktan sonra okumak istediğim sayfayı açıp okumaya başladım.

 

Sözlükte menfaat, faydalanma anlamındaki müt'a (mit'a), fıkıhta talâk, nikâh ve hac kelimelerine izâfe edilerek değişik mânalarda kullanılır. Müt'atü't-talâk, boşanmış kadınlara ve özellikle mehir belirlenmeden yapılan bir nikâhı takiben temas olmadan boşanan kadına verilecek maddî desteği, müt'atü'l-hac, aradaki zaman diliminde ihramsız durabilmek üzere hac aylarında önce umre, ardından hac için iki defa ihrama girerek yapılan haccı, müt'atü'n-nikâh geçici olarak yapılan bir evlilik türünü ifade eder.

 

Uzun süre kitabı okuduktan sonra kitabın başka bir bölümünü açıp Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) muta nikahını kesin yasakladığı ile ilgili sözlerini okudum.

 

"Selleme bin el-Ekva (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

 

"Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Evtas yılında üç kere muta nikahı hususunda ruhsat verdi..."

 

Evtas: Tâif'te bir vadinin ismidir. Evtas senesi ve Mekke'nin fethi senesi aynı şeydir. Evtas savaşı Huneyn savaşının içinde dahil bir grupla yapılan savaşın ismidir. Bu savaş Mekke fethinden hemen sonra olmuştu.

 

Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

 

"Ali (Radiyallahu Anh) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)'dan kadınlarla muta nikahı ile evlenmeye kolaylık gösterdiğini işitti.

 

Bunun üzerine:

 

−Yavaş ol! Ey Abbas'ın oğlu! Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hayber günü muta nikahını yasakladı!.. dedi."

 

Ebu Sebre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

 

"Biz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber iken:

 

'Ey insanlar! Ben, kadınlarla muta nikahı yaparak faydalanmanıza izin vermiştim. Ancak Allah bu nikahı kıyamet gününe kadar haram kılmıştır! Dolayısıyla kimin yanında bu nikahla bir kadın bulunuyorsa, onu hemen bıraksın ve o kadınlara verdiğiniz faydalanma ücretinden hiçbir şeyi geri almayın!' buyurdu."

 

Yani o dönemlerde muta nikahına bir süreliğine izin verilmiş olsa da sonra açık bir şekilde yasaklanmış. Burada açık şekilde görünüyor ki bu tür bir evlilik haramdır. Ben böyle bir evliliği asla istemem bu evlilik gerçek olmalıydı.

 

Elbette bunun günahını biliyorum, bu yüzden evliliğin kurallarına uyacak kendim için değil Allah'ın rızasını kazanmak için Bora'ya evet diyecektim. Hatta evliliği gerçek yapma teklifini ben sunacaktım çünkü biliyorum ki ben istemeden o bana dokunmazdı. Neyse zaten banyo yapmak için muayyen günümün geçmesini beklemek zorundaydım. Kalbim Bora diye atmıyor olsa bile onun eşi olmaya razı olmalıydım. Allah benden razı olursa evlendiğim adamı da kalbime yerleştirirdi, hem kaderimde o vardı ki evlenmiştim onunla.

 

Aşağıya inmeliydim akşam olmak üzereydi yemeğe yardım edebilirdim. Bora, abileri ve yengelerinin geleceğini söylemişti onlarla tanışacağım için heyecanlı bir o kadar da tedirgindim. Beni severler mi diye düşünüp duruyordum. Esma yanıma geldiğinde aşağıda misafirlerin beklediğini söyledi birlikte merdivenlerden indik. Salon kalabalık görünüyordu, galiba annemin diğer kardeşleri de gelmişti onlarla da bir araya gelmek iyi gelecekti bana.

 

Dayılarımı tanıyordum elbet fakat sadece çocukken Türkiye'ye geldiğimde tanışma imkanım olmuştu sonrasında onlar ara ara da olsa gelmişti yanımıza. Varlıkları bile yetiyordu şimdi ise bana oldukça yakınlardı. Salona geçtiğimde önce en büyük dayım Hüseyin'in elini öptüm. Beni gayet hoş karşıladı sonra yanında oturan Fatih dayım yani kayınbabam dikkatimi çekti, hangi ara üstünü değiştirmişti bu adam diye düşünürken arkamdaki sese döndüm.

 

"Meryem şaşırdı galiba, kızım Fatih benim, o gördüğün Faruk dayın yani benim ikizim."

 

Gözlerim kocaman oldu öylece kaldım. Benim dayılarım ikiz miydi peki ben bunu neden bilmiyordum? Şaşkınca ikisine de baktım acayip şekilde benziyor oluşları hangisinin kim olduğunu karıştırmama yetmişti zaten. Annemin biricik annesi Zehra ninem gülümseyerek söze başladığında dikkatle onu dinledim.

 

"Kızım şaşırmakta haklısın sen küçükken gördün dayılarını o zaman da karıştırmıştın zaten. Benim ailemde çok var böyle ikiz çocuğu olan, hatta senin annen de ikiz doğuracaktı ama birini kaybetti sağ olarak doğan bebek de kardeşin Ruvayda'ydı. Ah kuzum benim melek oldu gitti..." dediğinde kalbime yine kardeşimin acısını atmıştı ninem.

 

Gözlerim anında dolarken Esma koluma girip yavaşça kulağıma fısıldadı. "Meryem sakin ol hadi amcamı ve yengemi gör sonra abilerim ve eşleri de var onlar da yemekten sonra gelecekler."

 

Onaylar biçimde başımı salladığımda Faruk dayıma yaklaşıp elini öptüm. Sıcak karşılaşmasıyla ilk defa annemin kardeşleriyle sıkıca sarılıp kendimi ailedenmiş gibi hissettim. Yengelerimi de öptükten sonra ninemin yanına oturdum. Bana sevgiyle yaklaşan kadına hafifçe sarıldım, ailemi özlemiş olsam da onlar da ailemdi ve bu güzel tavırları hoşuma gidiyordu. Yemek hazır olduğunda yardımlaşarak sofrayı kurduk hep birlikte yemeğimizi yedikten sonra sofrayı kaldırdık. Şimdi Bora'nın abilerinin gelme vaktiydi. Kapı çaldığında gelenleri karşılamak için Esma ile yerimizden kalkıp kapıya yöneldik.

 

Kapıyı açtığımızda Bora'nın abisi olduğunu bildiğim otuzlu yaşlarındaki adam gülümseyerek baktı bize. Esma abisine sarılırken beni tanıttı dayımın oğluna. Adem abim ve eşi Filiz yenge samimi davranıp gelişime mutlu olduklarını belli ettiler. Salona geçip sohbete kaldığımız yerden devam ettik. Mutfağa gidip yardım etmek istesem de evde hizmetçi vardı ve yemeklerle de ilgileniyorlardı. Çok geçmeden tekrar kapı çalındı. Tekrar kalktığımda bu sefer Bora bana eşlik etti.

 

Kapıyı açtığımda gülümsedim. Bora'nın en büyük abisi evin ilk evladı Ahmed abi ve yanında eşi Güzide yenge vardı. İkisine de hoş geldin dedikten sonra kapının ardındaki kıza baktım. Masmavi gözlerini eşime dikmiş adeta onu süzüyordu. Kızı inceledim kısa bir an, güzel kızdı. Saçlarını sarıya boyatmış sarışın olmaya zorlanmış gibi görünüyordu. Kendinden emin bir tavrı var gibiydi, üzerinde mini etek ve ip askılı bluz vardı, saçlarını özellikle yaptırmış gibi görünüyordu. Kimdi ki bu kız diye içimden geçirirken kız bir adım attı içeri geçmek için. Bora ise aniden elini belime dolayıp beni kendisine çekti. Bunu beklemediğim için şaşkınca onun yeşillerine baktım. Gülümsüyordu, o eşsiz gülümsemesini gözlerimin önüne seriyordu. Bakışlarımı karşımızdaki kıza çevirdiğimde, "Hoş geldiniz." dedim samimi bir ses tonuyla.

 

Beni hiç duymamış gibi bakışlarını Bora'nın üzerinden zerre ayırmadan kırmızı rujla süslediği dudaklarını araladı. Bu kız bildiğin kocamı gözleriyle yiyordu. "Bir hoş geldin yok mu Bora'cığım?"

 

Kızın ismini bile bilmiyordum lakin o eşime Bora'cığım diyebiliyordu. Sakin ol Maryam diyen iç sesime kulak verdim şimdi kavga çıkarmanın zamanı değildi ama eğer kaşınırsa onu fena halde kaşırdım. Bora'ya baktım vereceği tepkiyi görmek hakkımdı elbet.

 

Sıkıntılı bir nefes verip, "Hoş geldin Gözde." dedi sesi buz gibiydi.

 

Gözde miydi adı, iyi öğrenmiş oldum ama bu kız beni görmüyordu bile. İçeri geçerken bana doğru dönüp hafifçe sarıldı. Bora sanki sarılmamızdan memnun olmamış gibi görünüyordu. Aralarında geçen bir şey mi var diye düşünsem de gerçeği bilmediğim için şimdilik sustum. Gözde denilen kız salona geçerken gitmeye yeltenen Bora'nın koluna dokunup, "Bekler misin biraz?" diye sordum.

 

Endişeli görünüyordu benim ise aklıma aralarında bir şey olmuş olasılığı doluyordu. Başını hafifce sallayıp, "Meryem bizi bekliyorlar biliyorsun." dediğinde kaşlarımı hafifçe çatıp kızgınlığımı belli ettim.

 

"Kim bu Gözde? Neden sana öyle bakıyor, neden gelmiş açıklasan mı diyorum?"

 

Ben evliliğimizi gerçek yapma düşüncesiyle doluyken eve gelen bu kız sinirlerimi bozacağa benziyordu. Yanıma yanaşıp siyah saçlarımı kıyamıyor gibi nazikçe okşadı. Kulağıma yaklaşıp benim duyacağım bir tonda o güzel sesiyle fısıldadı.

 

"Meryem boş ver sen onu, seninle uğraşacağından eminim. Gözde, Güzide yemgemin kardeşi bizden habersiz getirmiş aramızda hiçbir şey yok merak etme. Beni takıntı haline getirdi, sen ona uyma seni kötü göstermeye çalışacak. Ha Güzide yengem de uğraşacak seninle, duymazdan gel onu da. Bizim aramız iyi olursa kudururlar onlar."

 

Bu adamın sesi bile kalbimin hızla atmasına neden oluyordu, hoşlanıyor muydum bilmiyorum ama bir kadının böyle bir adama karşı ilgisiz kalabilmesi nerdeyse imkansızdı. Yutkunup, "Anladım. Gidelim mi artık sonra konuşuruz."

 

Kurtulmak içindi sanki sözlerim, gitmek istediği yoktu izin versem kapının önünde saçlarımı avuçları arasına alıp koklardı ama ben hislerimden emin dahi değildim. Heyecanlandırdığı kesindi ama sevgi var mıydı ben bile bilmiyordum bunun cevabını. Benden ayrıldığında gözlerime baktı tebessüm ederek. Yanaklarım yine kızarmış mıydı, utanıyordum fakat gitmeden kararımı da söylemeliydim.

 

"Bora sana önemli bir şey söylemem gerekiyor."

 

Durdum, onaylar biçimde başını salladığında Bahar yenge bize seslendi içeri girmemiz gerekiyordu. Beklemeden başladım sözlerime. "Bora ben düşündüm de bu evlilik sahte olmamalı, muayyen günüm bitsin bu evliliği gerçek yapalım."

 

Başımı yere eğmiştim fazlasıyla utanıyordum. Bu sözler nasıl çıktı bilmesem de karşımdaki adam kocamdı bazı şeyleri aşıp evliliğe hazır olmalıydım. Allah'ın rızası için eşime hayırlı bir eş olmalıydım. Parmakları çenemi kavrayıp yüzüm hafifçe ona döndüğünde yeşilleri adeta parlıyordu. Gülümsüyordu, kulağıma tekrar yaklaşıp saçlarıma bir öpücük kondurdu.

 

"Meryem ben seninle zaten gerçekten evlendim. Seni gördüğüm ilk anda bu kız her kimse benimle evlenmeli dedim. Yani başından beri sahte değildi düşüncem. Güzelim, beni çok mutlu ettin misafirler gitsin konuşuruz olur mu?"

 

Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken Bora uzaklaşıp karşımda durdu kaşlarıyla işaret edip içeri gidelim dedi. Başımı salladım rahatlamıştım, Bora beni seviyordu ve biliyorum ki seven adam eşinin kıymetini bilirdi. Bora şimdiki gençlere benzemiyordu, aslında tam da hayalimdeki gibi biriydi. Tabi ben bu kadar yakışıklı birini hayal etmemiştim, her duâmda benim için en hayırlı erkeği kaderime yaz Allah'ım derdim ve duâm kabul olmuştu. Bora ile salona geçtiğimizde Gözde dışındaki herkes çay içmek istediğini söyledi. Bora atılıp bizim naneli çaydan bahsettiğinde aslında bildiğimiz çay olduğunu tek farkının içine atılan taze nane olduğundan bahsettim. Kaçak çayın içine attığımız taze nane yaprağı çaya ayrı bir lezzet katıyordu. Mutfağa gidip çay yapacağımda benimle Bora ve Esma da geldi. Bora yardım bahanesine sığınmış olsa da mutfak bahçesinden çıkıp sigara molası vereceğini söyleyerek uzaklaştı. Bazen sigara içtiğini ve bunu ailesinin yanında yapmadığını söylemişti.

 

Ben bardakları tepsiye dizerken Esma çay suyu koydu ocağın üzerine. Bakışları beni bulduğunda yanıma yaklaştı durgunluğumu fark etmiş olmalıydı.

 

"Meryem kötü bir şey mi var? Yoksa Gözde sana bir şey mi söyledi? "

 

İstemsizce somurttum, o kızı sevmemiştim sinsi bir görüntüsü vardı arkadan iş çevirecek birine benziyordu. Her şeyi geçtim benim yanımda bile çekinmeden Bora'yı inceleyip bakışlarıyla adeta yiyip bitirmişti. "Bir şey demedi ama Bora'ya bakışları, ne bileyim beni tedirgin etti biraz."

 

"Hmmm plan kuruyor haspam sen beni dinle sana çatarsa sakın korkma bir halt yiyemez o sahte sarışın. Abim onu değil seni seçti evlendi diye bildiğin kuduruyor. Aranızı bozmaya çalışacak, senin gözlerin açık olsun, abimle aranı iyi tut ki istediği olmasın ki olmaz zaten."

 

"Esma bu kızla Bora'nın arasında bir şey var mıydı?"

 

Esma kolumdan çekip tuvalete gideceğiz diyerek çay işini çalışan kızlara bıraktı. Koridorun sonuna geldiğimizde başladı sözlerine.

 

"Meryem şimdi anlatıyorum başka da sorma abim duyarsa kızar bana aralarında bir şey yok o konuda için rahat olsun. Annem abime kız arıyordu abimi bıktırmıştı. Güzide yengem de devamlı kız kardeşini övüp duruyordu bildiğin gelin isteyin veririze getiriyordu. Aslında Adem abime istemişti yengem ama o zamanlar Gözde'nin yaşı küçüktü ve abim de istemiyordu onu annem de Bora abimle yaş farkı yok diye beklemeyi uygun gördü. Neyse işte bu Gözde de devamlı bize geliyor iyi davranıyor anneme bile Bora isterse kapanırım demiş o derece yani ama yalan tabi. Sonra annemin aklına girdiler, annem de abime gelin adayı olarak Gözde'yi söyleyince abim bildiğin delirdi ölürüm de o kızla evlenmem dedi biz de aralarında bir şey var kavgalılar diye düşündük aralarını yapmaya devam ettik."

 

Kısa bir süre durup soluklandıktan sonra devam etti.

 

"Abim dayanamayıp sonunda patladı meğer Gözde abimi rahatsız edip duruyormuş abim kaç defa engellemiş başka numaradan yine arayıp duruyordu. Bunları anlattığı gün Gözde'nin ona attığı mesajları gösterip hemen sildi. İstemiyorum onu dedi biz de onay verdik abime. O yüzden aramız bozuk sayılır ama yengem aile üyesi sayıp inadına yanında getiriyor olay bu işte."

 

Şaşkınlık içinde dinledikten sonra gülümsedim. "Bora onu sevmiyordu ama geldi diye çok rahatsız olmuştu meğer bu yüzdenmiş ben de diyorum aralarında bir şey mi var? Günahını aldım Bora'nın hellalik almalıyım ondan."

 

"Merak etme abim kızmaz ki sana gözünün içine bakıyor resmen."

 

"Esma, Bora evlilik için genç degil mi yani Türkiye'de erkek öyle hemen evlenmiyor diye biliyorum ben de."

 

Esma hafifçe kıkırdadı. "Meryem abimi görüyorsun fazlasıyla yakışıklı ve dikkat çekiyor ailem de korkuyor kötü birine kapılır diye o yüzden çabucak evlensin herkesin sesi kesilsin diye düşündüler, zaten haklılar da. Abim harama bakan biri değil ama sonuçta herkes gibi nefsi var evlenmesi en doğrusuydu."

 

"Hmmm böyle düşünmemiştim haklısın. Bizim oralarda da bazı erkekler erken yaşlarda evlenir yani durumumuz ortada neslin devamı şart bizde. Her koşulda bunu sağlamalıyız zaten sistematik şekilde can kaybımız oluyor."

 

"Üzme kendini hadi gidelim mi?"

 

Başımı onaylar biçimde salladım. Gideceğimiz sırada banyodan gelen ses dikkatimizi çekti, ikimiz de birbirimize bakıp oraya gittiğimizde Gözde'nin kahkahası duyuluyordu biriyle konuşuyordu. Ben gitmek istesem de Esma izin vermeyip kapıyı dinledi beni de buna zorladı.

 

"Ya hiç sorma, kızı görsen çirkinin önde gideni Bora'ya asla yakışmıyor. Merak etme canım ya ben aralarını bozarım. Bora benim olacak ve ben bu aileye gelin geleceğim o Arap kız da geldiği yere dönecek. Bak ne yapacağım, bu varoş çay yapmaya gitti ben de yardım bahanesiyle yanına gidip kaynar suyu üzerine dökeceğim. Aman boş ver haşlansın aklı başına gelir belki, karşısında ben varım o adamı ona bırakmam."

 

Duyduğum cümlelerle ağzım açık kaldı. Bu kız delirmiş olmalıydı birinin üzerine kaynar su dökmeyi planlayacak kadar psikopattı. Bora ve Esma haklıydı, Gözde kocamı takıntı haline getirmişti. Tek isteği onunla evlenip bu zengin aileye gelin olmaktı. Tabi ablası da bu ailedeydi bu da onu etkiliyor olmalıydı. Esma ile daha fazla burada kalmamalıydık hemen dürttüm onu gitmeliydik. Esma hâlâ şaşkın olsa da ben çabuk toparlandım, susmayacaktım bu kıza istediğini vermeyecektim. Mutfağa geri döndüğümüzde Esma yanımda duruyordu hâlâ şaşkındı. Bora ise mutfak kapısından içeri geçecekti o gelmeden yetişip koluna dokundum. Olanları anlatıp ben de bir plan kurmalıydım.

 

"Bora konuşabilir miyiz çok önemli?"

 

Şaşkın bakışlarını üzerimde gezdirip, "Dinliyorum." dedi. Hızlıca olayları anlattığımda elimi yumruk yapmış adeta gidip o kıza hesap soracak havaya girdi, hiddetlendiğini bildiğim için elini tutup ona engel oldum. Yeşil hareleri bana döndüğünde ona göz kırptım. Esma da yanımıza gelmişti.

 

"Sinirlenme hemen."

"Meryem korkmuyor musun, ya üstüne kaynar su atarsa?" diye morali bozuk şekilde söze atıldı Esma.

 

Gülümsedim, beni tanımıyordu tavrı normal olabilirdi ama ben asla korkmuyordum. "Esma ben o kızdan korkmuyorum o beni tanımıyor ona istediği şeyi vermeyeceğim."

 

Bakışlarım Bora'ya döndüğünde aynı şekilde gülümsemeye devam ettim. "Bora korkun olmasın kendi ülkemde zulme boyun eğmezken burada ufacık bir sorunu çözemeyeceğimi mi sanıyorsun? Ben o kızın hakkından geleceğim sen bana yardım et yeter."

 

"Yardım mı nasıl yani, ne yapacağım ki, ya gelip gerçekten yakarsa seni gebertirim onu."

 

Parmağımı dudağının üzerine indirip onu susturdum. "Sen sadece çaydanlığı almasına ve çaya yaklaşmasına izin verme gerisi bende. Ha bir de biraz ilgili gibi görün ne bileyim çayını ben doldurayım de, Meryem de ikram etsin kimse anlamasın diye falan de olmaz mı?" Parmağımı dudağının üzerinden çektiğimde ayrı bir güzel bakıyor gibiydi.

 

Düşünceli bir hal aldığında dudağını büzdü memnun olmamıştı sanırım. "Meryem ne yapacaksan anlat. Ya ama ben o kızdan tiksiniyorum ilgili davranamam olmaz o iş, hem sen benim karımsın yapamam bunu."

 

"Ya Bora sanki koynuna al dedim yalancıktan yapacaksın, ders vermek için yoksa ben de fark ettim onu asla sevmediğini."

 

"Tamam karıcığım senin dediğin olsun bakalım." dediğinde yanaklarım yine alev aldı.

 

Bana ilk defa karıcığım demişti hemen ardından Esma "Ooooo çifte kumrular plan kuruyor." diyerek abisine destek verdi.

 

Bora'ya ne yapacağını tek tek anlattığımda bana uyacağını söyledi. Çaylar hazırdı mutfakta doldurup salona geçtiğimde isteyenlerin çayına taze nane koydum. Çayları dağıtırken Gözde'ye kaydı bakışlarım, ister mi diye sorduğumda hayır demişti. Arkamdan salona gelen Bora ben doldururum sana dediğinde hemen içerim dedi ve ayağa kalkıp yardım etmek istediğini söyledi. Gözde mutfağa gittiğinde son bardağı da bırakıp ben de mutfağa geçtim. Eşim ilgili gibi görünüp bardağı dolduruyordu. Ona çayı sıcak değil daha önce doldurup ılık olan çayı Gözde'ye vereceğimi söyledim. Bora çayını Meryem verecek kimse anlamasın deyince Gözde salak salak gülümsedi, gerçekten Bora'yı kazandığını mı düşünüyordu bu kız? Ona sinir olsam da acımıştım da, kendisini sevmeyen birine fazlasıyla kapılmıştı. Salona gidiceğinde omzuma vurup hafif bir sesle kulağıma fısıldadı.

 

"Bora benim olacak pis Arap."

 

Gözlerimde aniden biriken yaşları hızlıca sildim. Yine ırkıma gelmişti konu. İnsanın ırkının bir önemi olmadığını anlayamayan bir varlık daha...

 

Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz olmak suç muydu? Önemli olan insanlıktı. Yıllar önce babam "Bir insan nereli olursa olsun eğer Müslüman ise senin kardeşindir. Bu İsrail vatandaşı olsa bile ümmetin üyesidir ve senin kardeşindir." demişti uyarmıştı beni ırkçılık yapma diye.

 

Yapmıyordum ama Yahudileri sevmiyordum çünkü onlar bize zulmediyordu. Bora'ya belli etmeden doldurduğu çayı aldım ısısını kontrol dahi etmedim zira bu kızı haşlamak istiyordum ama yapmamalıydım. Ilıktı çay herhalde hem ben Bora'yı tembihlemiştim. Bora ile salona geçtiğimizde Gözde'ye yaklaştım Bora ile bakışıyordu firsat bu fırsattı. Tam önünde durduğum sırada çayı elimden kayıp düşmüş gibi yaptım.

 

"Ay çok pardon elimden kaydı bardak tüh ya." dedim fakat içimden oh olsun diyordum.

 

Çay Gözde'nin bluzunu ve eteğini ıslaktı, Gözde yandım diyerek ciyak ciyak bağırmaya başladı. Bana hakaretler edip banyoya doğru kaçtığında ardında Güzide yenge de vardı. İkisi de bana olmadık laflar etti. Zehra ninem kızıp durmuş, Fatih dayımı ve torunu Ahmet'i uyarmıştı.

 

Bora beni dinlemeyip elime sıcak çayı vermişti. Ona ters ters baktığımda oh oldu ona der gibiydi bakışları. Gözde aceleyle yanımıza geldiğinde bana saldırmaya kalkıştı fakat Bora buna engel oldu.

 

"Pis Arap kasten yaptın, yaktın bacaklarımı bunu ödeyeceksin anladın mı yanına bırakmam bunu." diyerek hakaretler etmeye başladı.

 

Esma yanımıza geldiğinde kaşlarını çatıp karşısında durdu."Gözde, kendini haklı çıkarmayı kes! Seni duyduk, arkadaşına Meryem'in üzerine kaynar çayı döneceğini söyledin emeline asla ulaşamayacaksın anladın mı? Abim seni seçmedi diye deliriyorsun. Şimdi çek git bu evden bir daha da adımını atayım deme parçalarım seni."

 

Esma beklediğimden fazla bir tepki gösterdi. Ben ve Bora da onaylayınca herkes inandı bize. Ahmet abi eşi Güzide ve baldızı Gözde ile giderken biz sadece arkalarından baktık. Fatih dayım Esma'ya uyarır bakışlar atarken Esma devam etti.

 

"Baba bakma öyle davetsiz misafir olarak geldigi yetmiyor gelinimize çatıyor. Biliyorum misafir olduğunu ama o da haddini bilsin tepemize çıkacak resmen."

 

Onları baş başa bırakıp Bora ile bahçeye çıktığımda sinirimi bu sefer ondan almak istedim.

 

Bora kızgın şekilde baktığımda, "Neden çayı sıcak verdin bana, ılık diye düşünüp döktüm onun üstüne başıma bela olacak şimdi? Hem ben günaha girdim inat ettim diye yaktım o kızı." dedim üzgünce başımı yere eğdim.

 

Çenemden tutup yeşillerine bakmamı sağladığında normalde beni sarmayan utangaçlık duygusu tekrar ziyaret ediyordu beni. "Meryem onun için üzülme, su kaynar değildi merak etme biraz sıcaktı o kadar, bir şey olmaz o da abarttı ki bunu sever."

 

Başımı eğip saçlarıma usulca dokundu. Göğsünde duran başım sanki huzurunu buldu. Bora daha onu tanımadan iyi geliyordu bana. Kızmıştım Gözde'ye, aslında fazlasıyla hak etmişti bunu, onu duymasaydık beni yakmaya kalkışacaktı.

 

Akşam bitmiş gece olmuştu herkes uyumaya koyulurken ben Bora ile yatak meselesini ne yapacağımı düşünüyordum. Ayrı mı yatmalıydım yoksa aynı yatakta ona alışmayı mı beklemeliydim kararsızdım yine? Pijamalarımı giyip yatakta otururken banyodan çıkan Bora yanıma geldi. Dişlerini fırçalamıştı uykusunun geldiğini biliyordum. Türkiye'deki ilk gecemi geçirecektim. Bora elimi tuttuğunda gülümseyen yüzüne döndüm. Ne kadar da güzeldi yüzü öyle? İnsanın aklını başından alacak derecede yakışıklı biriydi. Yeşil hareleri harelerimle buluştuğunda parlıyor gibiydi.

 

"Meryem daha bugün karı koca olmamızın doğru olduğunu söyledin ayrı yatalım demeyeceksin değil mi?"

 

Ne yapmalıydım bilmiyorum kocama itaat etmem gerekiyordu. Hem bana şimdilik dokunamazdı yasaktı ama ayrı yatmak da günah olabilirdi bana. Bir süre düşündüm tam aynı yatakta yatalım diyecektim ki söze atıldı.

 

"Meryem sen burda yat ben yerde uyurum sen rahatsız olma olur mu?" dedi Bora hızlıca.

 

Kolundan tutup onu durdurdum genişce gülümsedim. "Gitme, tamam ben kabul ettim seni ama dokunmak yok biliyorsun yasak. Geçince..."

 

Gerisi gelmiyordu boğazımda bir yumru kalmış gibi hissettim. Yanıma oturup ellerimi tuttu, ona dönmemi sağlayıp kolları arasına aldı. Sonra uyuyalım dedi ve ikimiz de yatağa uzandık uyumak için. Bora kolları arasına aldığı vücudumu hafifçe sardı. Dudakları saçlarımda gezinirken bıraktığı nefesi ensemi gıdıklıyordu. Beni kendisine alıştırmaya çalıştığını biliyordum. Ona döndüğümde başımı göğsüne indirdi.

 

"Uyu güzelim uyu ki sen ve ben biz olalım. Biliyorum hemen alışman zor olacak ama biz evliyiz ve ben seninle hayatımın sonuna kadar bir evlilik istedim. Meryem ben seni çok seviyorum..."

 

Loading...
0%