Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm: Mecruh

@hayalperestyazar02

Esselamu aleyküm canlarım.

 

Keyifli okumalar oy ve bol bol yorumlar istiyorum.

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

💕

 

Karşımda gördüğüm kişiyle gözlerim dolu dolu olurken çocukluğumun en anlamlı insanıyla karşılaştım.

 

" Muna..."

 

En az benimki kadar koyu kahve gözleriyle sıcacık gülümseyip gözlerinde tuttuğu yaşları gülen gözleriyle saldı. Birbirimize doğru hızlıca adımlayıp sımsıkı sarıldık. Hıçkıra hıçkıra ağlarken kollarının sırtımda gezindiğini anladım, ah be kız ne özlemişim seni ya. Birbirimizden ayrılınca ellerimiz iç içe geçti, karşı karşıya durmuş neredeyse iki yılın ardından buluşmuştuk.

 

"Es-Selam-u Aleyküm ve rahmetullahi ve berakatüh" diyerek selam verdim ellerini hafifçe okşayarak.

 

"Es-Selam-u Aleykum ve rahmetullahi ve berakatüh." (Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.)

 

Muna da aynı şekilde selam verince ikimiz de birbirimizi incelemeye başladık. Ah Muna dişlerine tel mi taktırmıştı? Aslında hep söylüyordu taktıracağını, dişlerinden yana muzdaripti; sağlığı için gerekli olmuş olmalıydı ki yaptırmıştı ama ben yeni görüyordum işte.

 

"Kudüs çiçeği sen dişlerine tel taktırmışsın."

 

"Sorma Maryam ya mecbur gerekliydi daha fazla uzatmak istemedim biliyorsun dişlerim hem eğri duruyordu hem yemek yerken sıkıntı oluyordu benim için. Estetik amaçlı değildi, o yüzden yaptırdım dişlerim düzgün bir hale gelince sökülecek hayırlısıyla."

 

Sevinçli bir halde gülümseyip ikimiz de kardeşçe bir edayla kol kola giren beylere döndük. Bizi beklemeden kafeye geçip bir masaya geçtiler bile. Birbirimize bakarak adeta gözlerimizle konuştuk. Muna halimi ve mahçupluğumu fark etmiş olacak ki kavgadan yana konu açmadı. Sanırım son anda görmüştü ve artık kavgaları da sona erdiğinden özlemime son vermeye karar vermişti. Beylerin yanına geçip oturduğumuzda Bora Kudüs çiçeğime baş selamı verip hoş geldin faslına geçti. Ameer samimi şekilde bana ve Muna'ya takıldığında Bora hâlâ olayı garipsiyordu. Muna anlamış gibi kendini açıklamaya başladı.

 

"Enişte sen bilmiyorsun sanırım, Ameer'in annesi hem beni hem Meryem'i emzirmiş yani üçümüz de aynı annenin sütünü içmişiz ve süt kardeşiz."

 

Bora şaşkınlık dolu yeşillerini bana çevirip, " Ne? Nasıl yani siz ikiniz yani Ameer ile süt kardeşsiniz?"

 

Tam anlamamıştı sanırım olaya el atmaya karar verdim.

 

"Kur'an-ı Kerim'de kendisinden süt emilen kadınlar için "sütanne", aynı kadından süt emen çocuklar da "sütkardeş" olarak adlandırılmış ve bunlar arasında süt yönünden hısımlık meydana geleceği bildirilmiştir (Nisâ, 4/23). Şöyle ki ister aynı doğumda ister başka doğumlarda olsun, bir kadından, süt emme süresi içinde süt emen çocuklar birbirleriyle sütkardeş olurlar. Durum şöyle Ameer benden 14 ay büyük yani süt emme vakti olarak kardeş olabiliriz ben doğduğumda annem rahatsızlanmış ve Ameer'in annesi beni bir kaç kez emzirmiş bu şekilde süt kardeş olmuşuz, ayrıca benden 2 ay sonra da Muna doğmuş o da aynı şekilde annesinin sütü yetmediğinden Muna çok ağladığı için Ammer'in annesi Muna'yı da emzirmiş. Bu şekilde üçümüz de birbirimizin süt kardeşi olmuşuz."

 

Bora merakla bize bakarken olayı anlamış olduğuna inandım ama biraz daha açmakta fayda vardı. Bilgilerin taze kalması tekrarlanmadığı müddetçe mümkün olmazdı.

 

"Şimdi Bora, süt akrabalığı ile ilgili hadisi şerifler vardır önce onlardan bahsedip olayın ciddiyetini anlamana yardımcı olayım.

 

Hz. Âişe (r.a.) diyor ki, "Resûlullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu:

 

'Doğum (kardeşlik) nedeniyle haram olan (evlilik) süt emme nedeniyle de haramdır.'" (Müslim, Radâ', 2)

 

Hz. Âişe'den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Sütkardeşlerinizin kim olduğuna dikkat edin! Çünkü (evliliği haram kılan) süt emme ancak açlık sebebiyle emmedir." (Buhârî, Nikâh, 22)

 

Bora gülen gözlerine eşlik eden gülümsemesini bana doğru uzatıp konuşmaya başladı.

 

"Hanefi ve Maliki mezheplerinde bir defa, bir yudum emmekle süt kardeş olunur. Şafii ve Hanbeli mezhebinde ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir.

 

Süt emme çağındaki bir çocuk bir kadından süt emmesiyle o kadından olan tüm çocuklar ile sütü emen çocuk süt kardeş olur. Bir damla dahi süt emmesi kafidir, sütün azından ve çoğundan süt kardeşlik hükmü meydana gelir.

 

Mesela bir kadının yeni doğmuş erkek bebeği olsa, başka bir kadının da kız bebeği olsa ve bu kız bebek diğer annenin sütünü emse aynı dönemde süt emdiği bebekle mi yoksa süt emdiği kadının tüm çocuklarına mı süt kardeş olur diye bir soru sorayım."

 

Cevabı bilsak de onun ağzından duymak hoşuma gidiyordu ses tonu öylesine etkileyiciydi ki hep konuşsun istiyordu insan.

 

"Sütü emenin kendisi emdirenin nesline haramdır. Genel kaide budur yani sütü emen çocuk, süt emdiği kadının neslinden gelenlerin hepsine haram olur.

 

Yine Hz. Âişe ( r.anhâ) 'dan rivayet edilmiştir. "Kur'an'dan indirilenler içerisinde, (nikahı) haram kılan malum / doyurucu on defa emzirme' de vardı. Sonra bu, 'malum /doyurucu beş defa emzirmeyle nesh edildi. ( Kendilerine nesh haberi ulaşmayan bazı çevrelerde) bunlar, henüz Kur'an'dan olmak üzere okunurken Resûllulah ( s.a.v) vefat etti."

 

Şafii ve Hanbeli mezhebi Bu hadisi şerifi esas alarak ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesiyle süt kardeşlik hükmünün olduğuna kanaat getirmiştir."

 

Yüzümde tatlı bir tebessüm oluşurken Bora'nın yeşillerine bakarak bir süredir uzak kaldığı ilminden bir şey kaybetmediğini fark ettim. " Ama sen bunların hepsini biliyorsun zaten, ben unutmuşsundur diye düşünmüştüm." dediğimde bakışlarını önüne çevirip hafifçe gülümsedi.

 

" Uzak kalmam unutacağım anlamına gelmiyor, ben bir şeyi aklıma soktuysam unutmam zordur. Zihnimi dolduran konular hep İslamiyetle ilgili olduğundan aklımda kalıyor unutmuyorum."

 

"Allah unutturmasın."

 

Ameer'in duasına hepimiz, "Âmin" diyerek karşılık verdik. Garson geldiğinde hepimiz siparişlerimizi verip sohbete kaldığımız yerden devam ettik. Ameer'e ne kadar ısrar etsem de hastaneye gitmeye ikna edememiştim neyse ki Muna tıp fakültesi okuyordu ve yanında ilk yardım malzemeleri vardı da otururken onun yarasıyla ilgilendi. Bora hâlâ yaptığının pişmanlığını taşırken yanımızdan geçen Bora gibi iri cüsseli bir genç karşımda oturan Bora'ya bakıp durdu. Sanırım tanımıştı onu, tabi ya Bora ünlü biriydi şarkıcıydı ve bu durum benim pek de hoşuma gitmiyordu.

 

" Umeyr." dediğinde kimden bahsettiğini anlamadım.

 

Bora ise bende olan bakışlarını gence çevirip şaşkınlıkla karışık gülümseyip ayağa kalktı. Garipsemiştim çünkü Bora'ya Umeyr demişti. Birbirilerine hasretle ve samimi şekilde sarılıp selamlaştılar ardından havadan sudan konuşmaya başladılar sanki biz burada değilmişiz gibi hissettim. Sonra Bora bize dönüp arkadaşını da yanına oturttu. Ben, Muna ve Ameer yan yana oturuyorduk.

 

" Umeyr arkadaşlar kim? Tanışayım ben de, uzun zamandır görmüyorum seni bir ara buluşalım ya."

 

Bora genişce gülümseyip arkadaşının omzuna elini attı onu hafifçe sarstı. Arkadaşı da en az Bora kadar uzun boylu ve iriydi, mavi gözleri dikkat çekse de bakmamaya dikkat edip bakışlarımı Bora'ya çevirdim. Muna koluma dokunduğunda ona döndüm. Kulağıma doğru eğildiğinde hafifçe fısıldayarak konuştu.

 

" Ya Bora'nın arkadaşları da kendi gibi ultra yakışıklı nereden buluyor bu arkadaşları acaba?"

 

Elimle ağzımı kapatıp sessizce kıkırdadım. " Muna çok ayıp ama, Arapça bilmiyorsa görgüsüzlük yapmış oluruz. Senin yanında biri bilmediğin bir dilden konuşsa hoşuna gider mi?"

 

Biraz düşünüp beklemeden cevap verdi. " Hmmm gitmez herhalde aman neyse merak ettim dur Bora tanıştıracaktı."

 

"Sussana Muna zaten bizim yüzümüzden bekliyor yeter ayıp oluyor ya."

 

"Kızlar bir sorun mu var Arapça konuşuyorsunuz ama üzgünüm arkadaşım dilinizi biliyor."

 

Muna utançtan kıpkırmızı kesilirken bana kurtar beni bakışları atıyordu. Ameer ise Muna'ya kızgın bir bakış atıp ardından bizi gülümsetti.

 

" Helvan neli olsun Muna?"

 

Muna şaka olduğunu bilse de yutkundu." Cevizli olsun, güzel yapın ha helvamı ardımdan dualar edin."

 

Ameer ve ben hafifçe kahkaha atarken ben ortamın havasına ayak uydurdum. " Yok ya antep fıstıklı olsun öyle daha güzel olur."

 

Üçümüz de kıkırdayıp gülmeye devam ediyorduk. Karşımızdaki iki adama tam anlamıyla rezil oluyorduk lakin umurumuzda değildi nedense. Elimle ağzımı kapatıyor kahkaha sesimi kimse duymasın diye sessizce gülüyordum. Arda da durumu şakaya vuruyormuş gibi lafa atlayınca bu sefer şaşıran biz olduk.

 

"Dediğiniz gibi Muna hanım Bora da ben de ultra yakışıklıyız bu konuda hiç mütevazı olamayacağım. Bu arada siz de bu iki ultra yakışıklının dişi versiyonu olabilirsiniz."

 

Muna kaçamak bir bakış atıp kıkırdayarak kulağıma eğildi. " Kız bu bana kur mu yapıyor yoksa şakaya mı vuruyor anlamadım?"

 

"Ay Muna hâlâ gizli konuşuyoruz iyice rezil olduk iyi mi? Hadi bacım dön önüne haram haram bakayım deme."

 

"Bakmıyorum zaten ya abarttın iyice hem benim sev..." dediğinde durdu ağzından bir şey kaçırmış gibi dudağını dişledi.

 

Kaşlarım sanki hiç çatılmamış gibi tekrar çatılırken sesimin ayarını kaçırıp neredeyse bağırdım. "Senin sevgilin mi var?"

 

"Ne sevgilisi ya ne oluyor?"

 

Ameer süt kardeşimiz olarak olaya hızlıca hücum etti. Ah Muna ah beni düşürdüğün duruma bak ben şimdi ne diyeceğim nasıl kurtulacağız acaba?

 

Hâlâ tek kaşı havada bizden bir açıklama beklerken Muna utanarak itirafını yaptı. " Şey ımmm yani ben of tamam ya söylüyorum benim sevdiğim biri var ama aramızda hiçbir şey geçmedi hatta benden haberi bile yok."

 

Söylediği için rahatlamıştı ancak bizi de çokça merak içinde bıraktı. Kulağına yaklaşıp duyulmayan bir tonda ağzımın içinde geveledim sözleri. " Hele eve gidelim soracağım sevdiğini kaçamazsın elimden."

 

Muna tamam der gibi başını salladığında Ameer'e dönüp evde konuşacağımızı söyledim.

 

Muna bakışlarıyla Ameer'e sakin ol derken ben de aynı yöne döndüm. Arda'nın sözleri şaka olsa da umarım ciddiye almazdı bizimkiler. Ameer tabi durur mu Hemen atladı söze.

 

" Lan bu Muna'ya mı yürüyor? Yandık ya kız elden gidiyor, zaten süt kardeşim diye bana da nasip olmadı. Bak kardeş bu Bora efendi Maryam'ı benden istemedi; gerçi o zamanlar Kudüs'te bile değildim ya neyse ama Muna'yı alacak kişi benim izninden geçmeli."

 

Ciddi değildi şakayla karışık söylüyordu, Arda da ciddi görünmüyordu iltifat niyetine tanışma faslını geçiştiriyordu. Arda ise gülerek Bora'ya döndü.

 

"Lan ayak üstü evlendiriyorlar beni galiba."

 

Sonra Ameer'e dönüp muzur bir şekilde konuşmaya devam etti.

 

"Şaka yaptım şaka. Yok kardeş ben şimdilik evlilik falan hiç düşünmüyorum ama nedense sizi sevdim arada böyle buluşalım ama benden gizli konuşmaya devam ederseniz hoparlörle sizi herkese rezil ederim ha. Bak bu mekânda çok tanınan biriyimdir şakam yok."

 

Bora olaya el atıp bizi tanıştırma faslına geçti yoksa gülme krizinden çıkamayacaktık. "Neyse hadi tanıştırayım sizi." deyip arkadaşına döndü. " Arda bu eşim Meryem yanındakiler de süt kardeşleri Ameer ve Muna üçü de Filistinli."

 

Arda bana ve Muna'ya baş selamı verip Ameer ile samimi bir edayla tokalaştı. Fazla mı girişkendi bu Arda, ayrıca hep gülüyordu, şakacı bir mizaca sahip olduğu öyle belliydi ki hâlâ şakasına gizli gizli gülüyorduk. Umeyr demesine anlam veremeyip sordum.

 

"Arda sen neden Bora'ya Umeyr dedin anlamadım açıklar mısın rica etsem?"

 

Arda yanındaki yeşil gözlü adama göz kırpıp sözüne başladı. " Yenge bilmiyor musun ya? Bora'nın ikinci bir ismi var ve o da Umeyr yakın arkadaşları böyle seslenir."

 

Yeşilleri bana dönen adama bakarak bekledim ben neden bilmiyordum ki bunu?

 

" Şimdi şöyle, ben doğduğumda kana ihtiyacım olmuş, kan grubum annemle aynı ama annemin de durumu iyi değil doğum yapmış kendinden geçmiş gül yüzlü annem. İşte kan aramışlar babam hastaneyi talan ediyor uygun kan var mı diye, tam o an genç bir doktor çıkıp kan vermiş bana, ben de kendime gelmişim. Babam gidip sormuş doktorun adını adam da Bora demiş bizimkiler de madem öyle bebeğin adı Bora olsun demişler. Benim ismim aslında Umeyr olacakmış ailem de ikinci ismim olsun deyip kulağıma bu ismi de okutmuşlar, anlayacağınız yakın çevrem bilir Umeyr ismimi. Arda da çocukluktan beri arkadaşım medresede birlikte eğitim aldık."

 

Çocukken medreseye gittiğini biliyordum fazlasıyla bilgili olsa da son zamanlarda namazı bırakmış eline Kur'an dahi almıyordu ve bu durum beni fazlasıyla üzüyordu. Hele şarkıcılık konusuna hiç gelmiyorum, Allah'ın razı olmadığı dünyalık bir meşgale içindeydi ama bunun farkında bile değildi. Arda gayet sıcak samimi biriydi Bora ile sıkı bir dostluğu olduğu öyle belliydi ki aralarındaki dostluğa tebessüm ederek eşlik ettim.

 

" Ya yenge bu var ya çocukken kızların peşinde koşardı büyüdü işler tersine döndü şimdi kızlar onun peşinde koşuyor."

 

Bora omzuna bir tane geçirse de Arda pek de oralı olmadı benim de onaylayan bakışlarımla devam etti.

 

" Kızmam Bora bırak anlatsın komik anılarınızı bilmek benim de hakkım."

 

" Ha bak yengeme ne güzel kıskançlık da yapmıyor mis, böyle kızı bulamazsın aslanım kıymetini bil ha bilmezsen ben bildirmeyi bilirim."

 

Bora kaşlarını olabildiğince çatıp Arda'ya sözleriyle karşılık verdi.

"Lan iki dakkada sattı beni gördünüz mü? Sen evlensen hanımcı olur çıkarsın, layt erkek olursun başımıza Allah korusun."

 

Biz yine ufak çaplı bir kahkaha krizine girerken Bora tekrar Arda'nın omzuna vurdu.

 

"Lan vurma lan omzum çıkacak mübarek görmeyeli hulktan hallice olmuş yumruğa bak bir vursa gebertir adamı."

 

Arda'nın samimiyetini ve şakacı halini sevmiştim üstelik Bora'nın arkadaş çevresini pek bilmiyordum sadece Buse vardı onu da parçalamamak için kendimi zor tutuyordum.

 

" Neyse ya durdu şükür kolumu çıkaracak şişme bota dönmüş kardeşim, lan kızma tamam yine çattı kaşlarını ya."

 

Bora çatık kaşlarıyla adeta sus oğlum diye bağırıyordu ama Arda oralı değildi bir kere güldürmüştü bizi devamının geleceği belliydi.

 

" Yenge bu Bora gider sinek arı gibi böcekleri bulur kanatlarını koparır kızları korkuturdu. Kızlar da ciyak ciyak bağırıp kaçardı. Aklıma geldikçe gülme krizine giriyorum."

 

Elimizde olmadan biz de gülmeye başladık olay nereye varacaktı çok merak ediyorum.

 

" Of hatırlatma ya çocuk aklı işte oyun sanmıştım ne kadar pişmanlık yaşıyorum şimdi. O küçük hayvanların ölümüne sebep oldum Allah affetsin beni."

 

Bora bu sözleri söylerken yaptıklarına gerçekten pişman bir edayla yüzünü buruşturdu. Arda sözlerine devam etmeye başladığında ortamda bir sessizlik hakim oldu.

 

"Amin kardeşim. Ama şöyle bir şey var ki sen çocuktun ve aklın ermiyordu yani bunun günahını çekeceğini sanmıyorum.

 

Bu konuda şu sahih hadis-i şerif örnek alınabilir:

 

"Şu üç kişiden kalem (sorumluluk) kalkmıştır: Erginlik çağına gelinceye kadar çocuk, uyanıncaya kadar uykuda olan ve sağlığına kavuşuncaya kadar aklı özürlüden (sorumluluk kalkmıştır)."

 

 

Yani buluğ cağına erişmemiş bir çocuktan ne dünyada ne ahirette hak talep edilmeyecektir. Nitekim Allah'ın Kur'an ve sünnette belirlediği şeriatın dışında bir de kevni şeriat dediğimiz kanunları vardır. Bu kanunlara aykırı hareket edenler de cezasını hemen çekerler. Örneğin, yer çekimi kanununa uymayan yere düşerek ceza çeker.

 

Aynen bunun gibi, çocuklar masum ve günahsız da olsa, eğer Allah'ın bir nimeti olan şefkat ve merhamet etmek kanununa uymazsa, bir şekilde dünyada cezasını çekecektir.

 

Bir çocuk hayvanlara şefkatli davranmak ve merhamet etmek kanununa uymayıp bu kanuna karşı çıkıp bir sineğe, bir arıya veyahut bir kuşa zarar verse, bunun cezasını dünyada ya yere düşerek, ya bir yerini yaralayarak ya da bir şeyden zarar görerek öder. Çocuklar hem dünyada hem ahirette sorumlu tutulmayacağına göre o zarar gören hayvanlara ne olacak derseniz, onlar ahirette asla zayi olmayacaktır. Rab Teala yarattığı hiçbir varlığı zayi etmez. Çocuklardan bir hak alamasalar da Allah sonsuz rahmet ve şefkatiyle, onlardan alacakları haklardan binler derece daha yüksek olacak şekilde ikramlar ve ihsanlarla mükafatlandıracaktır."

 

Arda öyle güzel anlatıyordu ki evli olduğum adamın böyle bir arkadaşı olduğu için gurur duydum ve içimden ona dua ettim. Bora yanlış yollarda yürüyordu tekrar onu ilk görüp tanıdığım zamanki gibi olmasını arzuladım. Garsonun gelişiyle tatlılarımızı alıp bir süre sessizlik içinde kaldık. Uzun süre tadına bakamadığım perhiz tuttuğum için yiyemediğim ne varsa şu anda yiyor olmak ne büyük bir nimetti böyle. Dediğimi yapıp ilk iş künefe yiyordum her ne kadar hava sıcak olsa da unutamadım. Ne kadar şükür etsem azdı, Rabbim sonsuz nimet hazinesinde biz kullarına ne kadar güzel ikramlar sunuyordu böyle. Ey yüce Rabbim bize verdiğin her nimet için çok şükür bin şükür.

 

Ameer hemen tatlısını yiyip gelen telefonu açtı. Arapça konuşsa da pek dinlemedim künefemi yiyip güzel bir güne evimize dönünce devam etmekti arzum. Ameer ayaklanırken künefeyi bitirdim.

 

" Benim bir arkadaşım gelecek onu göreyim yarın buluşacağız zaten ama buralarda olduğunu söyledi."

 

Burada arkadaşı mı vardı, hiç söylememişti oysa ki. Kapıya kısa bir an baktığımda gördüğüm kişiyle içtiğim su boğazıma kaçtı. Elime peçeteyi alıp öksürüğüme son vermeye çalışsam da diğerlerinin bakışlarını üzerime çevirdiğimden emindim. Ameer gelen kişiyle selamlaşırken ben kendime gelip sakin durmaya çalıştım. Allah'ım ne olur beni tanıdığını söylemesin şimdi Bora karşısında yanlış anlaşılmak istemiyordum.

 

Ameer yanında Abdurrahman ile geldiğinde ona doğru hiç bakmadım. Evli olduğumu söylemiştim ama inanmamıştı sonrasında her şeyi gösterip inandırmıştım. Abdurrahman evli olduğumu biliyordu hastaneye kaldırıldığım günden sonra onu hiç görmemiştim.

 

"Meryem seni burada görmeyi beklemiyordum geçmiş olsun İsra nakil olduğundan bahsetti. İsra ve Atiye ile gelecektik ama bir süre sağlığın için kalabalık ortamlar yasakmış o yüzden gelemedim kusura bakma."

 

Bora yeşil gözlerine bir bana bir Abdurrahman'nın üzerine çevirirken konuşmanın en iyisi olacağına karar verdim.

 

"Sağ ol Allah razı olsun iyiyim ben sağlığıma kavuştum çok şükür."

 

Bir süre sustum Bora havaya kalkan kaşlarına öldürücü bakışlar atarken yutkundum. Korkum Bora'nın beni yanlış anlamasıydı yoksa ortada yanlış anlaşılacak bir durum yoktu.

" Abdurrahman benimle aynı üniversitede oradan tanışıyoruz. İsra ile tanışmıştın aynı mahallede olduklarından aileleri görüşüyor."

 

Abdurrahman ayağa kalkan Bora ile selâmlaşıp tokalaşırken olanlar oldu. "Memnun oldum sanırım Meryem'in eşi olmalısınız. " dediğinde Bora bana olayı garipsemiş bir yüzle bakarak tekrar Abdurrahman'a döndü bu sefer gülümsedi.

 

"Evet Meryem benim iki yıla aşkın bir süredir eşim evliyiz biz." dediğinde Abdurrahman'ın yüzünde sahte bir tebessüm sezdim, hemen ardından hiçbir şey olmamış gibi gülümsemeye devam etti.

 

"Allah mesut bahtiyar etsin Rabbim sonunuzu hayır eylesin." dedi gayet de samimi görünüyordu.

 

Ya duygularını iyi saklıyordu ya da zaten beni umursamamıştı, beni sevdiğini bile sanmıyordum ya neyse. Acıyordu bana, ona benzediğim için, aynı acıları yaşadığımız için bizim aynı yolda yürüyeceğimizi düşünmüş fakat yanılmıştı. Allah kullarının helalini evleneceği kişiyi alnına kader diye yazandı ve benim kaderimde de Umeyr Bora vardı. Bora merakla Ameer ile nasıl tanıştıklarını sordu, Ameer'in de sesi güzeldi ve çeşitli ilahiler söylüyordu, sosyal medyada karşılaşıp tanışmışlar. Abdurrahman da Türkiye'ye gelirsen buluşalım demiş ve sonuç.

 

Allah'ım ben ne günah işledim acaba Muna'ya helva şakası yaparken eve gidince kendi helvamı kavurma telaşına düşsem yeriydi. Bora durumu fark etmiş gibi bana hâlâ ters ters bakıyordu. Yok yok eve gidince ilk işim bol fıstıklı helva yapmak olmalıydı zira Bora öldürücü bakışlarla öldürecekti beni. Ameer, Abdurrahman ile ilerleyip kafenin kapısına vardığında Bora yerine oturup eline telefonunu aldı. Hızlıca mesaj yazdığını fark ettim. Telefonuma gelen mesajla yazdığı mesajın bana olduğunu anlamam zor olmadı. Ekran kilidini açıp mesajı açtım.

 

"Eve gidince enine boyuna konuşacağız, o adamla aranda ne vardı neden ilk sana baktı? Üstelik sen yüzüğünü neden takmıyorsun amacın beni katil etmek mi?"

 

Sinirle bir nefes verip mesajına cevap verdim. Allah'ım ya yan yanayız mesajlaşıyoruz liseli gençler gibi şaka gibi resmen.

 

" Birincisi benim Abdurrahman ile aramda hiçbir şey yok. İkincisi yüzük par

 

" Birincisi benim Abdurrahman ile aramda hiçbir şey yok. İkincisi yüzük parmağıma olmuyordu kaybolmasından korktuğum için çıkardım. Hem sana ne oluyor Ameer ile beni bile sevgili sandın bana güvenin yok demek ki. Sana aşık olmasam da başka biriyle seni aldatacak biri de hiç olmadım. Asıl açıklama yapması gereken kişi sensin. Konuşmuyorum ama sendeki değişimin farkındayım." Yazıp beklemeden yolladım.

 

Telefonu sinirle parmağında çeviriyordu sanki aramızda görünmez bir savaş vardı bakalım galip kim olacaktı. Mesajı okuduğu gibi iri parmakları ekranın klavyesinde gezinmeye başladı.

 

"Şimdi de suçlu ben mi oldum? Meryem iki yıl bitiyor biz evliyiz söylesene beni kocan olarak bile görmüyorsun bakıyorum da telefonda Ameer'e çekinmeden canım diyorsun sence ne düşünmem gerekliydi. Bana bir kere bile böyle güzel sözcükler söylemedin hep başkalarının yanında söyledin oysa ki ben yalnızken senin dilinden duymayı arzuladım. Neyse yazma daha evde konuşuruz Ameer gelince beklemeden çıkalım."

 

Mesajı okusam da sinirim geçmiyor giderek artıyordu. Ameer geldiğinde beklemeden hazırlanıp kafeden çıktık. Bora, Arda ile konuşup hesabı ödedikten sonra araca doğru yürümeye başladık. Arda bizimle bir daha buluşmak için sözleşirken ben Bora'nın ısrarıyla ön koltuğa geçtim. Muna halimi fark etse de sesimi çıkarmadım. Eve geldiğimizde Bora ve Ameer salona geçerken ben Muna'yı alıp odama geçtim zaten beni çekiştirip duruyordu ne oluyor diye konuşmazsam beynimi laflarıyla yiyip bitirebilirdi. Odaya geçer geçmez kapıyı kilitleyip yatağın üzerine oturdum Muna ise bana garip garip baktı.

 

" Meryem ne oluyor ya o çocuk kimdi de gittiği gibi Bora sinir küpüne dönüştü? Var sende bir hâller öt bakalım." deyip göz kırptı.

 

Oflayıp olayları en başından anlatmaya başladım. Ona hiçbir zaman umut vermemiştim ki hem evli olduğumu biliyordu ve benden uzak durdu Bora da boşuna kızıyordu.

 

"Ya Kudüs Çiçeği tamam yüz vermemiş kaçmışsın ama işi başında bitirmen lazımdı neyse her şeyi görmüş evli olduğunu öğrenip uzaklaşmış en azından temiz biri olduğunu belli etmiş. Bu arada sen bu çocuğa karşı bir his besliyor musun çünkü bir garip oldun."

 

"Muna kızdırma beni lütfen onunla doğru düzgün konuşmadım bile yani sadece beni bir kere hastaneye götürmüştü o kadar. Yardım etmeye çalıştı falan ama ben hep uzak durdum ondan. Duyguya gelince, ona karşı hissettiğim bir duygu yok, benim için herhangi biri gibi. Karşısına çıkıp evli olduğumu söyledim zaten sadece Bora beni yanlış anlar diye endişe ettim malum gelir gelmez ilk bana baktı o da normal çünkü beni tanıyordu sizi tanımıyordu refleksle yapmış olmalı yani kasten değildir."

 

"Canım senin bir suçun yok ha bundan sonra da ele güne nispet yapar gibi yüzüğünü tak ki herkes başının bağlı olduğunu anlasın. Bora da fark etti şimdi bir de bu yüzden tartışmanızı istemem doğrusu."

 

"Aman kızarsa kızsın sanki o çok takıyor yüzüğü neymiş ünlüymüş açıklama yapamazmış yok düğün olduğunda herkes duyacakmış evli olduğumuzu falan da filan. Hem Muna, ya o yüzük parmağıma olmuyor ki, o zaman zayıftım sonra hastalığımdan kilo verdim mecbur çıkarmak zorunda kaldım şimdi de biraz kilo almaya kendime gelmeye başladım, konuşacaktım zaten ya yüzüğün ölçüsünü değiştirelim ya yenisini alalım diye ama fırsat olmuyor ki her fırsatta Buse cadısı arıyor Bora da emrinize amadeyim tarzına bürünüp ne diyorsa yapıyor."

 

Muna büyüyen gözleriyle yanıma oturup olayı anlamaya çalıştı.

 

" Buse kim kız sevgilisi falan olmasın?"

 

"Arkadaşım diyor ama bilmiyorum emin değilim aralarında ne olduğuna. Emin olduğum tek şey o kız sağlam papuç değil ve Bora'ya deli gibi aşık bakışından belli. Ya anlamıyorum adam evli ya evli."

 

"Canım yemeyenin malını yerler hesabı, sen de kocanın gönlünü et ki gözü kaymasın. Yani zannetmiyorum bence Bora seni aldatmaz seni çok seviyor bakışlarından belli ama sen onun baktığı gibi bakmıyorsun işte."

 

" Off Muna gelme üstüme ne yapayım ya zorla mı kalbime sokayım zaten geldi geleli sinirlerimi zıplatıyor. Hem hastaydım ben kendime bile yeni yeni geliyorum aşk meşk düşünecek halim mi vardı? Canımın derdindeydim ben ya beni de anlayın biraz. Her gün öleceğimi düşünürken evli olduğum adama bağlanmak istemedim çünkü bağlanırsam ardımdan en çok o ağlayacaktı. "

 

"Tamam canım sen de haklısın ama hiç mi kalbin teklemiyor hiç mi ne yakışıklı adam deyip de beğenmiyorsun kocanı? Meryem farkında mısın evli olduğun adam dışarda herhangi bir kadına göz kırpsa o kadın kendinden geçer adam o derece dikkat çekiyor yakışıklılığıyla, sen hâlâ aşık değilim diyorsun. Tamam acele etme senin de duyguların net değil belki ama evlisin onunla ve kocana kadınlık yapmak mecburiyetin var unutma, yoksa alternetif olanlara gider benden söylemesi."

 

"Muna yeter artık valla şiştim patlayacağım ha."

 

***********

 

Akşam olmuştu herkes evdeydi Ameer bir süre kalıp hemen çıkmıştı bugün arkadaşının evinde kalacağını söylemişti büyük ihtimalle Abdurahman olmalıydı ya da başka bir arkadaşları bilmiyorum. Muna ise benim yanımdaydı Esma ile gayet iyi anlaşmış olmasına sevinmiştim. Akşam yemeğinden sonra çaylarımızı içip yatsı namazını da kıldık, aslında Muna ile sohbet etmek istesem de Bora ile konuşmam gerekiyordu. Odama geldiğimde yine ve yine elinde telefon konuşuyordu.

 

"Ya bu gece gelmesem önemli bir mesele vardı da."

 

Kiminle konuşuyordu bilmiyorum fakat yine gideceğinden eminim, somurta somurta kollarımı önümde birleştirip yanına vardım. Kaş göz işaretiyle kim olduğunu sorsam da bana sadece sus işareti yaptı. Tabi sus Meryem, karışma Meryem, kocan şeytana uymaz aklın kalmasın Meryem diye herkesin tesellilerinden de bıkmıştım artık. Evdeki herkes Bora'daki değişimi biliyor fakat sebebini öğrenmek mümkün olmuyordu.

 

"Tamam geliyorum o zaman uzatmasan mı diyorum konuşuruz hadi hazırlanmam lazım bekle beni. "

 

Telefonu kapattığında benden gizler gibi hemen çevirdi. Ne oluyor bu adama delirmiş galiba.

 

" Meryem biz sonra konuşuruz ben duş alıp çıkacağım, yarın her şeyi konuşuruz artık."

 

" Git zaten hep git ne oluyor sana Bora her gece her gece dışarıya çıkman hayra alamet değil. Ne yapıyorsun sen söyle artık delireceğim ya?"

 

Gözlerimden ateş saçıyordum resmen sinirden, beni delirtmek istiyordu. Beni umursamayıp banyoya giderken yatağa oturup yastığı ağzıma kapattım. Sessiz bir çığlık attım ve sadece ben duydum. Beni sevdiğini söylüyor ama devamlı Buse ile konuşup görüşüyordu ne zaman arkadaşlıklarının boyutunu sorsam geçiştirip duruyordu. Nasıl tanıştıklarını bile anlatmamıştı, bunlar da aklımı fazlasıyla kurcalıyordu. Bora hızlı bir duş aldığında ona bakmak istemedim kendimi yatağa gömüp gözlerimi kapattım. O giyine dursun ben pikenin altında sinirden deliriyordum. Başımı çıkardığım vakit aynaya bakıp beyaz bir gömlek giydiğini gördüm düğmelerini ilikliyordu.

 

" Bakabilirsin karıcığım yabancı değilim ya ne de olsa?"

 

Yine ima yine ima sanki kendi çok normal de ben anormal davranıyorum. Pikeyi üstümden çekip yatakta oturur pozisyon aldım, deyim yerindeyse jilet gibi olmuştu ve bana gülerek bakıp yanıma vardı. Elimden tuttuğunda ellerimi sinirle çeksem de bırakmadı ayağa kaldırdı beni ve sıkıca sarıldı. Ben öyle sinirliydim ki ona, geçmiyordu acım.

 

" Gülüm kızma bana ne olur? Seni sevdiğimden hep hata yapıyorum elimde değil kasten olmuyor. Şimdi bu sinirli halini bırak gülümse ben gideceğim önemli bir iş çıktı ama geleceğim. Aklın kalmasın bende söz geç gelmem."

 

Derin bir nefes verdim ellerim boşta duruyordu sarılmadım ona. " Tamam git." diyerek onay versem de içimdeki sıkıntı geçmiyordu.

 

Dudağıma bir öpücük bırakıp hızla gittiğinde ne hissettiğime odaklandım. Heyecanlanmıştım evet evet kalbim hızlı atmıştı, ne oluyordu bana böyle parmağım dudağıma tırmandı bile? Aşık mı oluyordum ona yoksa sevgi miydi içimdeki? Dudağıma bıraktığı izle pencereye vardım gidişini izlerken canım yandı sanki kötü bir şey olacakmış gibi kalbime bir sızı oturdu. Canım sıkılmasın diye aşağıya inmeye karar verdim Muna ve Esma sohbet ediyordu yanlarına varıp oturdum onlara eşlik edip aklımı dağıtsam iyi olurdu. Büşra da elinde çay tepsisiyle geldi. Ay bu kız canımın tekrar çay istediği nerden anladı acaba? Neyse kek ve çay eşliğinde sevgili süt kardeşim ve hem görümcem hem kuzenlerimle keyifli bir sohbete başladık.

 

Saatler ilerlerken gece yarısına yakın yediğimiz içtiğimiz her şeyi toplayıp yıkayıp odalarımıza dağılmaya karar verdik. Kızlar bulaşığı hallederken ben sıkılıp telefonuma baktım. Aklıma Buse'nin hesabına bakmak geldi, hesabı açtığımda fotoğraflara baktım. Bazılarında bikinili pozları vardı, en son olanlar ise gece kulübü bar türü bir mekanda çekilmişti. Fotoğraflara bakarken biri dikkatimi çekti, arkadan çekilen erkek bedeni neden Bora'ya benziyordu ya? Evet ona çok benziyordu yok ben kafayı yiyordum sanırım ya da kimi görsem Bora'ya benzetiyordum. Story atmıştı sanırım bakmakta bir sakınca olmazdı.

 

Beklemeden açtığımda gördüğüm görüntüyle şaşıp kaldım. Yüzü görünmese de gömleği ellerinin yapısı bile aynıydı. Bora, Buse ile birlikteydi şu an. Boğazıma bir yumru oturduğunda diğer stroylere de baktım evet bu Bora'ydı ve benim onların nerede olduğunu bulmam lazımdı. Buse'nin bir saat önce attığı gönderiye baktım konum belirlemişti Bella Night Club yazıyordu gece kulübündeydi yani. Ben instagram ile kavgaya gire durayım gelen bildirim sesiyle irkildim. Kimdi bu ya şimdi? Beklemeden gelen bildirimi açtım, tanımadığım bir numaradan video gelmişti. Beklemeden açtığımda emin olarak gözyaşlarımla koltuğa gömüldüm.

 

Bora kollarında Buse ile yüksek sesli içkili bir mekândaydı, muhtemelen gece kulübüydü dans ediyorlardı. Bora'nın bir elinde ise alkol dolu bir kadeh vardı. Ağzına alıp yudumladığında hıçkırıklarıma daha fazla engel olamadım. Beni geldiği günden beri kandırıyor Buse ile arkadaş olduğunu söyleyip gece kulübüne gidip alkole buluyordu vücudunu. Namazı bırakmış kendini şeytanın oyunlarına bırakmıştı.

 

Kendime gelmeli emin olmalıydım, hemen Bora'yı aradım fakat açmadı meşgule attı hemen ardından gelen mesajla içime düşen kurtlar beni yiyip bitirmeye başladı.

 

"Canım şu an müsait değilim iş görüşmesi yapıyorum sen uyu ben geç gelirim yarın konuşuruz."

 

Emin oldum Bora o gece külübündeydi ve bana yalan söylüyordu. İçli hıçkırıklarıma engel olamazken Ameer'i aradım ikinci çalışta açtı.

 

" Meryem ne oldu bu saatte bir sorun mu var?"

 

" Ameer ne olur gel, sana ihtiyacım var. Çok önemli bir mesele var, sen olmadan olmaz lütfen çabuk gel."

 

"Tamam güzelim ağlama geliyorum ben."

 

Telefonu kapatıp yastığı yüzüme bastırdım, ben bunu hak edecek ne yapmıştım ki? Zaten yeterince yaralıydı yüreğim reva mıydı bana bu? Kızlar yanıma geldiğinde telefondaki görüntüleri gösterdim.

 

" Ya inanmıyorum bu abim ama nasıl olur asla ağzına sürmezdi içkiyi."

 

Esma şaşkınlıkla konuşurken beni teselli etmeye çabaları boşunaydı. Gözümle görmeden inanmayacak içimde hâlâ bir umut kırıntısıyla haram olan gece kulübüne gidecektim. Allah'ım ne olur bu yalan olsun, Bora o gece kulübünde olmasın, şaka olsun ama gerçeğiyle yüzleşmeyeyim çünkü buna dayanacak güce sahip değilim. Canım neden böylesine yanıyordu ki, nedendi kalbimin sızısı? Ben sevmeyi bilmedim ki, zulmün koynunda yaşadığım tek aşk vatanım olmuştu ya.

 

Ağlamalarım sonunda susup kalırken ayağa kalkıp elimi yüzümü hızlıca yıkadım üst kata çıkıp önce feracemi giyindim ardından şalımı takıp çantamı koluma taktım. Allah'ım yardım et bana haram bir mekana gitmeyi istemiyorum ama buna mecbur kaldım ne olur yüce Rabbim sandığım şeyle karşılaşmayayım diye diye dualar sıraladım içimden.

 

Ameer aradığında hemen açıp geldiğimi söyledim. Aşağıya inerken Muna ısrar edip geleceğini söyledi, tamam deyip ikimiz de dışarı çıktık. Esma ve Büşra bizden haber bekleyecekti, onları yanımda götüremezdim. Ameer takside bekliyordu, arka koltuğa geçip tekrar Buse bir gönderi atmış mı diye kontrol ettim. Hayır hâlâ aynı mekanda olmalıydı. Şöför adresi sorduğunda, " Bella Night Clup." dedim.

 

Adam garipsemiş bir edayla karşılık verdi. " Abla yanlış olmasın dediğin yer içkili mekan. Ayıptır sorması sizin ne işiniz var orada?"

 

Zaten sinirim tepemdeydi oflayarak adama döndüm. "Abicim sen sür kocam var onu basacağım oldu mu?"

 

Adam şaşkınlıkla karışık bir nida kopardı. " Ablam geçmiş olsun, tabi tabi hemen gidelim kocanı da Allah ıslah eylesin, tövbe tövbe."

 

Hepimiz, "Amin." derken hızla giden yola baktım. Ah Bora, hele seni orada göreyim ilk uçakla Kudüs'e dönmezsem. Kendimi sakin tutmaya çalışmak boşunaymış gibi geliyordu. Sonunda yol bitip gece kulüplerinin olduğu sokakta indik. Şoföre ücreti uzatıp hızlıca Bella Night Club yazılı tabelayı aramaya başladım. Bu değil, yok bu da değil, ya ne kadar çok içkili mekan vardı buralarda ya? Sonunda parlak ışıklarıyla kocaman tabelanın önüne vardım Ameer ve Muna hemen ardımdaydı.

 

Kapının önünde bekleyen iri yarı korumalar durdurdu bu sefer. "Ablacım sen yanlış geldin galiba burası gece kulübü yani içkili mekan size göre değil."

 

Adama sinirle bakıp çantamı kurcaladım içinden Bora'nın aile şirketinin kartını çıkarıp adama uzattım. " Bak kardeşim siz en iyisi bu haram işi bırakın, alın bu kartı Meryem Yiğiter bizi gönderdi deyin işiniz hazır. Şimdi önümden çekilin, kocamı basmaya geldim yoksa ben de meraklı değilim buraya girmeye."

 

Adam garipsemiş olacak ki karta şöyle bir baktı " Ciddi misin bacım?" diye sordu.

 

"Ciddiyim hadi bırakın da geçeyim kocam içerde kulaklarını çekip burdan alacağım."

 

"Tabi ablam buyur kurtar kocanı Allah razı olsun iş bulamıyorduk mecburiyetten burada çalışıyorduk seni Allah gönderdi."

 

Sadece başımla onaylayıp Ameer ile mekana doğru yol aldık. Uzun ışıklarla süslü koridorda yürürken içeridekiler bana garip garip bakıyordu. Tabi ya tesettürlü bir kızın gece kulübünde işi neydi? Müzik sesinin kulakları deldiği mekana geldiğimizde durdum, gözümde biriken yaşı zorla tutuyordum. Gözlerimle etrafa bakınıp durdum, Bora içerideyse ben biterdim. Sağ tarafa bakmama rağmen kalabalıktan dolayı onu ayırd edemedim, sol tarafa bakınırken tam önümde Buse ile fazlasıyla samimi şekilde içkilerini yudumlarken gördüm.

 

Buse kahkaha atıyor Bora ise alkol dolu bardağı kafasına dikiyordu. Buse müziğe ayak uydurup kollarını Bora'nın boynuna dolayıp konuşurken evli olduğum adam halinden memnun bir şekilde onu dinliyordu. Biriktirdiğim yaşlarım salınırken umutlarım çöl rüzgarına kapılıp kayboldu. Kimseyi kalbine almayan Meryem bilmeden Bora'yı kalbine mesken etmişti.

 

Aşık değildim ama onu sevdiğimi şimdi fark ediyordum. Yüreğimde hissettiğim ağırlıkla aslında onu ne kadar çok sevdiğimi anladım. Yıkıldım, bana acımasız bir darbe vurarak nefesimi söndürdün adam. Mecruh yüreğim bir kurşun darbesi de onun elinden yedi. Kanayıp durdu umuda tutunmaya çalışan kalbim.

 

İlk defa hissettim bir erkeğin bende bıraktığı izi, ilk defa kalbime birini aldığımı anladım. Gözyaşlarım yanaklarımı yaka yaka ilerlerken hüzün çöken gözlerimle arkamı dönüp gitmek istedim fakat bakışlarım Bora'dan gitmedi. Baktım, baktım, baktım...

 

Ameer yanıma gelip elimi teselli eder gibi tuttuğunda, " Gidelim ben göreceğimi gördüm." dedim acıyla kavrulan sesimle.

 

Tam o an acıların yüzüme vurduğu an Bora yeşillerini üzerime dikti ve beni gördü. Kalbime bir kez daha hançeri saplayan gözlerine bakmak istemedim. Buse'nin ellerini üzerinden çekerken bana doğru geleceğini bildiğimden hızlıca arkamı dönüp buradan kaçmaya çalıştım. Koşarak çıkışa giderken kapının önünde bileğimden kavradı. Bora'ydı bu, oydu yine ne yalanlar söyleyecek kalbimi daha ne kadar kıracaktı?

 

" Meryem dur beni dinle yanlış anladın?"

 

Bileğimi kurtarmaya çalıştım onu dinlemeyecektim açıklaması neydi ki, süt kardeş değildi peki neydi yoksa Buse ile aralarında benim bilmediğim bir nikah mı vardı? Benimle hem resmi hem dini nikâhı varken Buse ile dini nikahla mı evliydi?

 

"Bırak kolumu seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim yalancı." diye bağırmam çaresizdi, sesim duyulmuyordu bile.

 

Beni çekiştirip dışarı çıkınca zorla ilerleyip gecenin karanlığında loş sokak lambasının ışığının altında durdu, kolumu hâlâ sıkıyordu.

 

"Bak beni dinle biliyorum hatalıyım ama açıklayabilirim."

 

"Neyi açıklayacaksın ya neyi kız kollarını sana ahtapot gibi sarmış daha neyini açıklayacaksın?"

 

Bağırışım gecenin içinde kaybolurken omzumdan tutup beni hafifçe sarstı ben ise hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Yine beni göğsüne saklarken yumruğumu göğsüne indirip acımı haykırdım.

 

 

"Yapma ne olur yapma yeterince acı çekiyorum zaten beni kendinle sınama..."

 

Beni bir kuş misali koynuna sakladığında yüzümü avuçladı. Karanlığa esir olan gözlerini göremiyordum tepkisinin ne olduğunu göremiyordum. Yanaklarımı avuçlarken aralanan dudaklarıyla olduğu yerde kaldı çünkü üzerimize doğru yanıp sönen bir sürü ışık ile ne olduğunu başta anlamayamadım. Suskun ifademle yutkunup ona baktığımda kulağıma eğildi.

 

" Meryem paparazziler bizi çekti sen hiç konuşma sadece bana ayak uydur, sakin ve normal davran."

 

Başımı hafifçe sallarken ikimiz de bizi çekip duran gazeteci kalabalığına şaşkınca döndük. Ben nasıl bir işin içine düşmüştüm böyle?

 

 

 

Loading...
0%