Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm: Özel Bölüm Part 2

@hayalperestyazar02

ÖZEL BÖLÜM: Part 2

 

Esselamu aleyküm canlarım.

 

Keyifli okumalar oy ve bol bol yorumlar istiyorum.

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

Bora'dan

 

Suskunluk derin bir acı gibi devam ederken yanan gözlerimi zorlayıp uykumdan uyandım. Derin nefesler verirken yanıma baktım, Meryem hâlâ uyuyordu. Kendimi sıkarak yavaşça odadan ayrılıp banyoya gittim, aynadaki aksime bakıp ağlamaya başladım. Bu rüyanın anlamı neydi? Önce kız kardeşlerim, sonra şehit düşen kadın ve onun çocukları, halamın başımız sağ olsun deyişi, en sonunda Filistinin kurtuluşuna gidenler, gördüğüm savaş. Aklıma üç seçenek geliyordu, ya kız kardeşlerim Kudüs'e gelin gidecek biri şehit düşecekti Allah korusun ya da...

 

Hayır hayır olmazdı Meryem değildi o, bırakmazdı ki beni. Hem bu bir rüyaydı gerçek değildi. Anlamını bilmesem de hayra yormam gerekiyordu. Evet evet hayra yormalıydım başka elimden gelen bir şey yoktu. Düşüncesi bile kalbimi sıkıştırdı ne sevdiğim kadın, ne de canımı vereceğim bacılarımı kaybetmek istemezdim. Onlar benim kıymetlilerim canımın parçasıydı. Yüzüme su çarpıp bu rüyayı anlatmayıp kendime saklamayı tercih ettim.

 

Yatağıma geçip yattığımda uyuyan güzelime baktım. Meryem ne güzeldi öyle? Nasıl da masum görünüyordu uyurken. Yeni çıkan saçları ona umut verirken bana da mutluluk oluyordu. Onun ufacık sevincinde nasıl da mutlu oluyordum. Bir çocuk gibiydim, oyuncağına kavuşmuş ve bütün dünya onun olmuş gibi. Onu izlerken uyanmaya başladığını fark edip uyuyormuş gibi numara yaptım.

 

Meryem uyanıp banyoya doğru adımlarken ben onu gizlice izledim. Banyodan çıkıp yanıma vardığında hâlâ uyuyor gibi numaraya devam ettim. Beni izlediğine emindim ve bu oldukça hoşuma gidiyordu. Eğildiğini anladığımda beklemeden onun kolundan tutup çekip yatağa attım. Şaşkınlıkla büyüyen gözleri bana dönerken dudakları aralandı.

 

" Bora ne oluyor ya bıraksana beni?"

 

Gülümsedim, kollarını gevşetip onu serbest bıraktım. Yatağın diğer köşesine geçip onun utangaç halini izlemeye koyuldum. Çarpıkca sırıtırken kırmızıya dönmüş yanakları beni deli ediyordu.

 

" Şey yani ben..." dedi ve çok geçmeden tekrar konuştu.

 

" Karnında bir iz görünce ondan eğildim yani. Özür dilerim uyuyorsun sandım yoksa..."

 

Gülümseyip cıkladım. Onu utandırmak en büyük keyfim oluyordu. "Uyanmıştım ama beni seyretme keyfinden seni mahrum etmek istemedim."

 

Derin bir nefes alıp utangaçlığını saklamaya çalışsa da başaramıyordu. Karnımdaki ize parmağıyla dokundu. " Bu iz ne Bora, eskiden de var mıydı?"

 

Gülüşüm solmuş olsa da elini tutup öptüm, mücahidemi kendime çekip kucağıma oturttum. Meryem yine kızarırken ben yanağına sıcak bir öpücük bıraktım. Gerçekleri anlatmanın tam da vaktiydi. " Meryem, söyleyeceğim ama bu aramızda kalacak başka kimse bilmeyecek oldu mu?"

 

Başını sallarken yeni yeni çıkan saçlarıyla oynamaya başladım. Sanırım saçlarına iyi gelecek bir şeyler bulup onu sevindirmeliydim. Cümlelerime başlarken beni anlamasını adına içten içe dua ettim. "Ben Amerika'dayken Buse ile aynı okuldaydık aramızda arkadaşlıktan başka bir şey yoktu yani sadece merhaba merhaba fazlası olmadı konuşmazdık bile. Sonra artık dönüşüme üç ay kadar kala oradaki evime gideceğim sırada biri karşıma çıkıp beni bıçakladı ne oldu nasıl oldu anlayamadım bile."

 

Meryem anlam veremez bakışlarla yüzüme döndü. " Bora nasıl yani sen gerçekten bunu yaşadın mı? Peki kim yaptı bunu sana? Bize neden söylemedin, son iki ay benimle hiç konuşmadın beni unuttuğunu sevginin bittiğini sandım."

 

Beklemeden cevapladım. "Beni kimin bıçakladığını bilmiyorum yüzünde kar maskesi vardı görmedim kameralardan da bir şey çıkmadı. Size gelince, anlatamadım, yapamadım sizleri üzmek istemedim. Zaten bir kaç gün sonra uyandığımda telefonuma baktım hepiniz defalarca kez arayıp ulaşamamıştınız bana. Allah'tan Buse ben bayılmadan önce şifremi öğrendi ve benim yerime size mesaj attı yoksa başıma geleni öğrenirdiniz."

 

" Buse miydi bizi cevaplayan, peki neden? Bora bize neden söylemedin bunu, bu yüzden mi Buse'yle geldin, bu yüzden mi o ne derse yapıyorsun? Hayatını kurtardığı için mi?"

 

" Aynen öyle, işte bu yüzden kendimi ona karşı mahcup hissediyorum çünkü karşıma çıktı ve beni hastaneye yetiştirdi. Kan kaybından ölebilirdim o gece, ameliyata alınmışım bir süre yoğun bakımda kaldım. Sonrası da Buse'yle iyi arkadaş olduk evli olduğumu biliyordu arkadaşlık dışında bir şey yok olmadı olmayacak da yani korkma."

 

"Sen öyle diyorsun ama onun sana bakışları arkadaşlık gibi değil. Bora, bak tamam Buse yardım etmiş sana ama o olmasa başkası seni kurtarırdı, o sadece Allah'ın gönderdiği bir vesile. Alacağın nefes varmış ki ölmemişsin. Bak korkuyorum, o hayatımıza girdiğinden beri sen değiştin arkadaşlığınıza bir çeki düzen verseniz yani sonuçta sen evlisin ve kadın ve erkeğin baş başa olması, arkadaşlık kurması doğru değil. Biliyorsun ki bu konuda da bir sürü hadisi şerif var."

 

Boğazını temizleyip dudaklarını tekrar araladı.

 

"İbni Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu.

 

"Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın. (Zira üçüncüleri şeytandır.)"

 

 

Başımı sallayıp sevdiğim kadını onayladım. "Artık buna da el atmamız gerek sen olmadan Buse ile görüşmeyeceğim gerekirse aramıza mesafe koyarız, ne o ne ben günaha girmeyelim."

 

Nişan işini de çözmeliydik, artık aramızda hiçbir yalan dolan olmayacaktı sevgiyle yüzünü okşadım. " Mücahidem diyorum ki biz iki haftaya nişan yapalım gazeteciler de gelip fotoğraf çeksinler herkes görsün nişanı. Hem zaten şimdi her yerde haberlerimiz geziyordur milletin de sesi kesilir."

 

Başıyla beni onayladı. " Baban kızacak sana belki bana da."

 

Hafifçe gülümsedim. "Sana kızmaz da bana kızacağı kesin, neyse ben herkesin gönlünü alırım merak etme. Bu arada annen abilerin falan da gelsin nişan da bu evde olsun ne dersin?"

 

Güzel yüzüyle gülümseyip

"Olur." dediğinde boynuma atladı. Ah be kadın bana dünyaları verdiğinin farkında mısın?

 

Çalan telefonumla sevdiğim kadından ayrılıp cevapladım. Bir süre konuştuktan sonra kapatıp sevdiğim kadına döndüm. Ne oldu der gibi bana bakarken dudaklarımı aralayıp merakına son verdim.

 

" Sen dün birilerine iş mi buldun bizim şirkete gelmişler senin adını vermişler sana sormak istedim."

 

Utanıp parmaklarıyla oynamaya başladığında kızacağımı düşündüğünü anlamam zor olamadı. Yanına yaklaşıp parmaklarımla çenesini tutup yerdeki bakışlarını kaldırıp kendime çevirdim. "Kızacağımı mı düşünüyorsun?"

 

Cıkladım kızmazdım ki ona neden böyle yapıyordu ki neden güvenmiyordu ki bana? " Şey ben arkandan iş çevirmiş gibi oldum ya ondan..."

 

Konuşmasına izin vermeyip parmağımla dudağını örttüm. "Mücahidem iyi yapmışsın, haber vereceğim onları işe alsınlar zaten güvenlik açığı vardı, hayır da yapmak lazım. Bu arada kızmadım ama bir daha iş konusunda ihtiyaç olursa bana sorsan daha iyi olur bizde yer olmazsa başka yerde iş ayarlarız olur mu?"

 

Utandı yine, dudaklarını birbirine bastırıp eliyle yüzünü kapattı. Yakında herkes öğrenecekti bizi, herkes bizim gibi güzel bir çifti tanıyacaktı.

 

Meryem'den ayrılıp odadan çıkıp üstümü değiştirdim. Hemen Arda'yı arayıp Meryem için bazı ürünler hazırlatıp eve göndermesini istedim. Arda'nın bir kız kardeşi vardı ve dermatalogdu, bana Meryem'in saçlarına iyi gelecek ürünler gönderebilirdi. Kendisine ait bitkisel ürünleri vardı ve bizimkiler de bu ürünleri kullanıyordu. Arda tamam dediğinde telefonu kapatıp Yiğit'i aradım. Bu kafede gördüğüm Meryem'in okulundaki çocuğu sorduracak kim olduğunu öğrenecektim. Eğer mümkün olursa onunla görüşecek Meryem ile arasında ne olduğunu soracaktım.

 

****************

 

Hayatımın en güzel günlerinden birindeydim, nişan günüm sona ermişti akşam saatleriydi. Arkadaşlarım Arda ve Yiğit dışarı çıkıp giderken onları uğurlayıp üstümü değiştirmek için üst kata çıkmaya başladım. Meryem ile her şeyi çözdüğümüz o günden sonra getirttiğim ürünlerle büyük bir sevinç yaşamıştı. Saçları o ürünleri kullanmaya başladığından beri daha hızlı şekilde uzamaya başlamıştı.

 

Abdurrahman konusuna gelince Meryem ile arasında hiçbir şey olmadığını öğrenmem beni rahatlatsa da Meryem'e yaklaşmaya çalışmış olması gerçeği beni deli etmişti. Karşıma alıp sertçe konuştuğumda ona da hak vermiştim. Meryem'in parmağında yüzük görmediğini, onun yanında bir erkeği görse uzak duracağını, zaten aralarında geçen bir şey olmadığını, bunun Meryem'i kendisine benzettiğinden kaynaklandığını söylemişti.

 

Meryem evli olduğumuzu söylemişti lakin Abdurrahman bunu başta şaka sanmıştı, sonrasında ise Meryem evli olduğumuzu ona kanıtlarıyla sunmuş. Abdurrahman benden özür diledi, Meryem'e karşı bir hissinin olmadığından bahsetti. Onu iyice incelemiştim keyfi yerinde gibiydi, hiç de öyle aşk acısı çekiyor gibi görünmüyordu. Meryem'i sevmemişti öyle sanmıştı, belki de yanılmıştı ama onun kötü biri olmadığı belliydi.

 

Ailesini de araştırmıştım babası şehit düşmüş Suriye'de iki ablasının başına gelenlerden sonra annesi evlatlarını alıp buraya Türkiye'ye gelmek zorunda kalmıştı. Tabi acıları bitmemiş bir yılın ardından oldukça zor durumda kalmışlar. Bir başına kalan annesi kendisine talip olan bir Türkle evlenmiş aradan geçen 8 ayın sonunda şerefsiz herif kadını çocuklarıyla ortada bırakıp boşamış.

 

Abdurrahman da Meryem gibi acı dolu bir hayatta yaşamaya çabalıyordu. Sırf uçkuru uğruna Suriyeli bir kadını kullanmaktan çekinmeyen bir şerefsiz bu insanların ahını almıştı. Şimdi durumları daha iyi olsa da yaşadıkları acılar beni fazlasıyla üzmüştü. Yiğit ile konuşup onlara bazı yardımlarda bulunmak istediğimi söyledim tabi bunları gizli yapacaktık. Abdurrahman'ın sesinin güzel olduğunu öğrenmiştim, sanırım Yiğit ona bu konuda fazlasıyla yardımcı olabilirdi.

 

Güzel geçen nişan günüme döndüm. Meryem etrafını saran sevdikleriyle uğraşırken hemen üstümü değiştirip onun yanına gelmek istedim. Hızlıca adımlayıp yatak odasına girdiğimde kapıyı açtığım gibi karşımda Buse'yi bulmayı beklemiyordum.

 

"Senin burada ne işin var çabuk in aşağıya kimse görmesin seni burada."

 

Öfkelenmiş halime aldırış etmeden yanıma yaklaştı kapattığım kapıyı kilitleyip ellerini omuzlarıma indirdiğinde bileklerinden tutup dişlerimi sıkarak onu kendimden uzaklaştırdım.

 

"Kapıyı neden kilitledin Buse niyetin ne, zaten buraya gelmeni istemedim zorla geldin bırak yakamı artık."

 

Ne söylediğime zerre ilgilenmiyor makyajla güzelleştirdiği yüzüyle beni süzüp duruyordu. Bakışlarımı çevirip beni boğan kravatı çıkarttım.

 

" Bir daha söylemeyeceğim odadan çık."

 

Topuklu ayakkabısının sesi kulaklarımda yankılanırken hem korkuyor hem nefsime hakim olamamaktan endişe ediyordum. Nefeslerim sıklaşırken ellerini kollarımda hissettim, yavaşça dokunuyor zihnimi meşgul ediyordu. Engel olmak istesem de bir şey buna izin vermiyordu. Yüzünü bana döndüğünde üzerindeki şalı atıp cüretkar elbisesiyle ellerini boynuma doladı. Kırmızıya boyadığı dudaklarını aralarken istemesem de bir şey beni ona itiyordu. Ona bakma isteğiyle yanıp tutuşuyordum ve uzun uzun bakıyordum.

 

" Seni seviyorum Bora, beklemeyelim artık ben senin olmak istiyorum."

 

Beni tahrik edici hareketler yaparken gözlerimi kapattım. Bir ses kulaklarımda gezinip duruyordu, duyduğum bu sesle yanımdaki kadın bana daha da cazip geliyordu.

 

Kim görecek ki?

 

Bir kereden bir şey olmaz.

 

Korkma karın nereden görecek bilecek ki, hem seni bırakıp gitmez.

 

Karşındaki kadına bak, seni nasıl da istiyor ona hayır diyemezsin.

 

Beynim bana delice bir oyun oynarken gözlerimi açıp derin derin aldığım nefeslerime aldırmadan parmaklarımla kollarında yavaşça gezindim. İçimde zerre korku yoktu ben Buse'yi istiyordum. Dokunuşumla gülümsedi üzerimdeki ceketi attığında topuklusuyla yükselip ellerini boynuma doladı. Sanki yapmam gerekiyormuş gibi arkasına dolandım, beynim durmuş gibiydi tek isteğim bu gece bu kadınla olmaktı. Ellerim sırtını gördüğüm bana gülümseyen kadının fermuarını kaydı biraz açmıştım ki duyduğum sesle dünyaya dönmem zor olmadı. Hemen fermuardan elimi çekip sese doğru döndüm.

 

" Bora..."

 

Sonra zihnimi dolduran ayetlerle ezberlediğim fakat son zamanlarda tekrar etmediğimden unutmaya yüz tutan ayetler tekrar zihnime doldu.

 

وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا

 

Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkinliği apaçık bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.( İsrâ Sûresi 32. Ayet)

 

Ben ne yapıyordum böyle? Allah'ın haram kıldığı bu çirkinliği yapmaya nasıl da cüret etmiştim? Dilim Arapça dua etmeye başladığında gözümden bir damla yaş süzüldü. Yine o şiddetli baş ağrısı başlıyordu.

 

"Allahım bir daha aklımdan dahi geçerse bu haramı işlemeden canımı müslüman bir kul olarak al. Beni bu günaha girmekten, şeytana uymaktan koru. Şeytanın ve şeytanın verdiği tüm fitnelerden sana sığınırım Ey Rabbim..."

 

Meryem bana sesleniyordu ben ne yapıyordum böyle? Kapıya doğru adımladım lakin Buse buna izin vermedi. Kolumdan tutup nerden geldiğini bilmediğim bir güçle beni kendisine çevirdi.

 

" Gidemezsin beni istedin, bu gece benimle olacaktın, beni böyle bırakamazsın!"

 

Dişlerimi sıkıp tıslar gibi konuştum. Buse haddini fazlasıyla aşmıştı beni tahrik eden oydu aramızda geçen bir şey de yoktu olmasındı da zaten.

 

" Buse yeter, beni tahrik etmeyi kes seni değil karımı Meryem'i seviyorum. İstediğim tek kadın o sen değilsin."

 

"Az önce olanlar neydi peki? Beni deli gibi istedin. Bak Bora, belli ki karın seninle olmuyor, ben senin kadının olurum yeter ki sen iste..."

 

"Kes Buse, bunları da nereden çıkardın?"

 

"Yalan mı, karın yatağına girse beni böyle ister miydin? Bora, bırak onu madem bir kadına ihtiyacın var o kadın ben olayım. Günah diye de korkma gizlice evleniriz kimse bilmez hem günaha da girmezsin."

 

"Buse yeter artık ikinci kadın olmak mı istiyorsun yani? Ben Meryem'i seviyorum onun üzerine nasıl kuma getireyim aklın alıyor mu bunu? Az önce olanları unut zaten hiçbir şey olmadı ben nasıl kandım sana bilmiyorum ki."

 

" Erkeksin öyle mi kendi karının koynuna bile giremeyen bir erkek!"

 

Niyetini anlamıştım beni kışkırtmak ve kendisiyle olmamı istiyordu. Ona istediğini vermeyecektim ama iyi bir dersi de hak etmişti. Bir elimle bileklerinden sertçe tutup arkasında birleştirdim ellerini acıyla yüzünü sıkarken boştaki elimle çenesinden tuttum.

 

"Bana bak Buse seni bu yatağa atarsam görürsün kim erkekmiş ama yapmayacağım anladın mı? İstediğin o iğrenç şeyi yapmayacağım, sana dokunmayacağım. Sen hiçbir zaman benim kadınım olmayacaksın!"

 

Gözleri yaşla dolarken yalvarır gibi sordu. " Onda olup da bende olmayan ne? Ben seni ondan daha çok seviyorum ama sen..."

 

Dudağımı kıvırıp onu serbest bıraktım bu kadarı yeterdi ona. "İman yok Buse. Meryem dinine düşkün imanlı biri fakat sen öyle değilsin."

 

"Olurum, sen istersen her şeye tamam derim yeter ki yanından ayırma beni."

 

"Buse, ne yaparsam yap istersen en dindar kadın ol ama seni istemiyorum benim kalbimde Meryem var. Benim cenettimin kapısında Meryem olacak, tek zevcem o olacak başkasına yer yok aklına sok bunu."

 

Vazgeçmiyordu Meryem ise bana hâlâ sesleniyordu ona gitmeliydim çok pişmandım. Ağlama isteğiyle dolu doluydum, ben nasıl zinaya yeltenmiştim, nasıl bu kötü iğrenç düşünceler beynimi doldurmuştu? Ne oldu sana Umeyr Bora kendine gel, tövbe etmelisin, sen bu değilsin. Buse'yi dinlemeyip kapıya doğru hızla adımladım, sırtımda hissettiğim ellerin ve gömleğimin yırtılma sesiyle arkamı dönüp sertçe kollarından tutup ittim. Buse yere sertçe düşerken acıyan bileğini ovdu ama bu umurumda bile değildi.

 

"Beni günahına ortak etme bundan sonra da arayıp sorma karşıma çıkma. Senden nefret ediyorum anladın mı?"

 

"Yemin ederim öldüreceğim Meryem'i kanı benim elimden akacak..."

 

Duyduklarımla delirmenin eşiğine gelip yerdeki bedenini kaldırıp çenesinden sertçe tuttum. " Bana bak, eğer Meryem'e en ufak bir zarar gelsin seni kendi ellerimle öldürürüm!"

 

Buse'yi bırakıp kapıya doğru gittim, kilitli kapıyı açtım, sevdiğim kadın kapıya çok yakındı. Gözlerim endişe ve korkuyla sarsılırken odadan çıktım anlamış olabilir miydi yaptığım şeyi? Beni suçlar mıydı, terk eder miydi diye düşünüp duruyor adeta kendimi yiyordum. Yaşadığım acı yutkunmama sebep olurken mücahidem ne olduğunu anlamaz bakışlarla dudaklarını araladı.

 

"Seni arıyordum ne yapıyorsun odada?"

 

Kapıya kolumu indirdim odaya girmemeliydi, Buse hâlâ odadaydı. Meryem anlamamıştı ama benim içim kan ağlıyor onu aldatmışım gibi hissedip yüzüne bakmaya utanıyordum. Yine de belli etmemeli her şey normalmiş gibi davranmalıydım. Sonuçta Buse ile aramda bir şey geçmemişti sadece niyet etmiştim ama şükür ki hatamdan döndüm.

 

Gülümseyip konuştum. "Giyinme odasında üstümüzü değiştirsek olur mu? Hem çok yoruldum, hem de takım elbise sıkmaya başladı."

 

Başını onaylar biçimde salladı neden böyle heyecanlı görünüyordu anlam veremedim? Birlikte odaya vardığımızda Meryem dolaba yöneldi bense kendimle girdiğim çatışmayla başa çıkmaya çalışıyordım. Aynaya bakıp suçluluk hissiyle nasıl tövbe edeceğimi düşündüm. Zihnime tekrar dolan ayetlerle Meryem'in duymayacağı şekilde dilimden döküldü.

 

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُواۚ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

 

Ancak bundan sonra tevbe edip hallerini düzeltenlere gelince, bunlar fâsıklıktan kurtulurlar. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.( Nûr Sûresi 5. Ayet)

 

Ayeti kerimi söyler söylemez yine baş ağrısı başladı, her zaman oluyordu bu nedenini bilmiyordum. Derin derin soluklanırken kendimle savaş verdim. Ne olmuştu bana birden bire, neden bu hale gelmiştim? Omzuma değen elle irkilip düşüncelerimi bir kenara ittim. Arkamda gömleğimin yırtık yerine dokunduğunda anlamasın diye dualar ettim. Dehşete düşmüş gibi ona döndüğümde dudakları aralandı.

 

"Bora gömleğine ne oldu, yırtılmış?"

 

Anlamış olamazdı değil mi, verdiğim savaşta mağlup olmak istemiyordum. Sevdiğim kadına acı olmak istemiyordum. Acıyla yutkundum, dudaklarımı aralayıp her şeyi anlatıp içimdeki buhrandan kurtulmak istediysem de vazgeçtim, yapamadım. Meryem inanmazdı bana, kendi isteğimle ona gittiğimi düşünüp affetmezdi beni. Evet belki ben de hatalıydım ama şimdi ölesiye bir pişmanlığın kollarında geziyordu bedenim. Bakışlarımı yere indirip elimle alnımı sıvazladım.

 

"Kilo aldım sanırım, patladı gömlek." Başka söyleyecek bir yalanın yok değil mi Bora?

 

Kendime acıyordum sevdiğim kadın ise şüphe bile etmeden bana sarıldı. Meryem bana en iyi gelen şeydi, ben de sarıldım ona kollarımın arasına alıp aşkla bağrıma bastım. Bir süre böylece durduktan sonra kahveleri bana döndü, ah bu kız neden aklımı başımdan alıyordu böyle?

 

"Bora şey biz bu gece..." Durdu ben ise onu izlemeye koyuldum.

 

Utanmış olacak ki yüzü kızardı en güzeli ise dudağını ısırdı. Her haliyle beni fazlasıyla kendine çekiyordu. Çenesinden kavrayan parmaklarımla başını kaldırıp kahvelerine derin şekilde bakarken havalanan kaşlarımla ne olduğunu çözmeye çalıştım. Ne söyleyeceğini merakla bekledim.

 

" Şey yani biz hâlâ gerçekten evli değiliz ya. Diyorum ki ben her şeye hazırım yani senin kadının olmayı istiyorum."

 

Duyduklarımı başta idrak edemesem de mücahidemin yüzünden ayrılmayan şaşkın bakışlarımla doğru mu duydum diye düşündüm. Meryem utançtan kıpkırmızı olmuştu. Meryem'i baştan ayağı süzdüm o kadar güzeldi ki kendini benim gözümle görse ne düşünürdü diye merak ediyordum. Aralanan dudaklarımla duyduklarımın gerçekliğine anlam vermeye çalıştım.

 

" Sen yani bana karşı..."

 

Parmağını dudağıma bastırıp beni susturdu beklemeden aralanan dudaklarına odaklandım. " Seni seviyorum adam, beklemenin manası yok, kırk gün geçsin tamamen temizlen isterim ancak seni daha fazla bekletmek istemiyorum. Bugün birlikte namaz kılalım tövbe et ve bir daha içki içme."

 

Tokat yemiş gibi kalakalmam normal miydi? Ben rüya mı görüyordum acaba yoksa Meryem bana şaka mı yapıyordu? Şaşkınlığımla baş başa kalırken Meryem ayak uçlarıyla yükselip hiç beklemediğim şekilde dudaklarıma ilk defa bir öpücük bıraktı. Çabucak ayrıldığında elimi beline dolayıp çapkın gülüşümle dudaklarımı araladım. Meryem de beni seviyordu ilk defa ben değil de o öpmüştü beni. Sonunda kalbini bana açmaya başlamıştı.

 

Yok öyle koklatıp gitmek, hasretinden ölüyorum kız."

 

Güzelim kıkırdarken beklemeden dudaklarına öpücüğümü bıraktım. Özlemle onu öptüğümde ilk defa acemice de olsa bana karşılık verdi. Ne kadar zaman geçti bilmesem de hayatıma eşim olarak giren bu kıza karşı duygularım kabarıp taştı. Tek düşüncem Meryem olmuş zihnim helalimle dolmuştu. Onu delice bir hisle istedim elim sırtındaki fermuara kaydığında benden ayrıldı ellerini göğsümde tutup beni durdurdu.

 

" Bora herkes aşağıda bizi bekliyor, zaten birazdan giderler yalnız kalırız olmaz mı?"

 

Derin bir nefes verdim hâlâ heyecanlıydım ve aşırı mutlu. O güzel narin ellerini tutup sıcacık nefesimle öptüm.

 

" Hadi üstünü değiştir de gidelim."

 

"Arkanı dön korktum ben senden ya." dediğinde kendime has bir şekilde güldüm.

 

Dolaptan tişört alıp sevdiğim kadına göz kırptım arkama dönüp giyindim. Ardından hemen döndüm biliyordum ki Meryem o fermuarı bensiz açamazdı, görevimi yerine getirmem lazımdı. Fermuara uzanan eli benim elimle buluşunca fermuarı açtım.

 

" Ben çıkıyorum sen de giyinip gel olur mu?"

 

"Tamam git hadi basacak şimdi biri bizi."

 

Ufak bir kahkaha atıp odadan çıktım. Merdivenlerden inerken keyfim fazlasıyla yerindeydi annemi salonda bulduğumda bana dönüp şöyle bir süzdü beni.

 

"Yavrum maşallah keyfin yerinde nedenini söyle de ona göre düğün dernek kuralım sana."

 

Gülümseyip anneme sarıldım, başörtüsünden öpüp kilosuna aldırmadan kaldırdım annemi.

 

"Yapma Bora belin ağrır yazık sana, hem ağırım ben ay bırak beni düşeceğim."

 

Annemi indirip yanağından öptüm kollarıyla beni sardığında onları gönderme planımı çıtlattım. "Annem biz bu bir kaç gün burada kalsak olur mu?"

 

Annem benden ayrılıp eliyle ağzını kapatıp kıkırdadı. " Aman oğlum ya izin mi istiyorsun kal tabi sorma bile. Bu arada gelinim daha iyiyse doktor da sorun yok diyorsa torun isterim ben yeter da."

 

Gülüşüm büyürken başımı olumlu anlamda salladım. "Bakarız annem sen o tatlı canını yorma."

 

Annem, Fazilet halamın yanına doğru giderken benim gözlerim ise dış kapının önünde konuşan Esma ve Ameer'e kaydı. Onlar Arapça mı konuşuyordu öyle? Yanlarına yaklaştığımda Esma korkuyla bana dönüp Ameer'e yutkunarak baktı. Ameer'in nişanlı olduğunu bilsem de Esma ile konuşmasına da anlam veremedim, üstelik Esma öyle erkeklerle muhabbet eden bir kız da değildi. Rüyamı hatırlatan halleriyle irkilip araya girdim.

 

" Esma ne oluyor burda siz ne konuşuyorsunuz öyle?"

 

Dudağını ısırmış tırnaklarıyla oynayan bacıma tek kaşımı kaldırıp bir açıklama bekledim. "Şey abi kızma ama biz yani ben Ameer ile bir yıldır tanışıyoruz, yanlış anlama arkadaş gibiyiz sadece ders için konuşuyoruz onun dışında..."

 

"Esma nerden tanışıyorsunuz, hem neden Ameer bize ilk geldiğinde söylemedin de saklama gereği duydun?"

 

"Abi yanlış anlarsın diye korktum o yüzden söylemedim şimdi de zaten sonunda öğrenecektin saklamak istemedim. Hani ben geçen sene dil kursuna yazılmıştım ya okulla da bağlantılıydı tabi ve Arap öğrencilerle Türk öğrencileri eşleştirdiler, bana sıra gelene kadar da kız öğrenci kalmadı itiraz etsem de hoca dil kursundan kovma sözü edince ben de Jarusalem yazısını görünce Kudüs olduğunu anlayıp Ameer'i seçtim. Olay bu sadece dilimizi pekiştirmek için konuşuyorduk ben ona Türkçe Ameer de bana Arapça öğretmeye çalışıyordu. Bu yöntem de bayağı işe yaradı geçen seneden beri fazlasıyla ilerleme kaydettim."

 

Esma'yı pür dikkat dinleyip gözlerine baktım. Gözlerinde yalan ibaresi taşımıyordu Ameer'i az çok tanıyordum çapkın biri değildi bir yanlışına da şahit olmamıştım lakin nişanlısını da sevmediğini biliyordum. Korkum bu ikisinin birbirini sevmesi kurs olayının ileri boyuta taşınmadıydı. Rüyamda Esma Mescid-i Aksa'ya gelinlikle gidiyordu ve bu beni korkutuyordu. Ben dayanırdım oraya ama Esma yapamazdı o yüzden hiç umut etmeden kesmeliydim bu düşündeyi.

 

"Tamam Esma sen benimle bir gelsene kısa bir şey söylemeyeceğim sana. Ameer kardeşim, bekle seninle de konuşacağım."

 

Ameer başını sallarken Esma bana ayak uydurup dış kapıdan kimsenin olmadığı bahçeye doğru adımladık. Esma tam karşımda durduğunda elimle omzunu tutup kendime çektim sarıldım kardeşime. " Esma güzel bacım şimdi uyarıyorum Ameer iyi biri ama sakın aklını başka şekilde karıştırmasına izin verme olur mu?"

 

Başını kaldırıp bana baktığında yüzünde anlayamadığım bir ifade saklıydı. " Abi ben öyle bir kız mıyım? Hem Ameer nişanlı ben evlenecek bir adamı neden seveyim?"

 

"Belli olmaz bu gönül işleri, ben seni uyarayım da. Aklına da yabancı bir damat gelmesin inan ki babam vermez seni, ben de seni asla uzağa yollamam."

 

Sinirlenmiş olacak ki yumruk yaptığı eliyle göğsüme vurdu. Sonra başını kaldırıp bana dil çıkarttı. Esma'yı serbest bıraktığımda tekrar eve doğru gitti. Bahçe karanlıktı ama bana doğru gelen kişileri seçmem zor değildi. Lan ne oluyor lan bu Filistinli beyler benim bacılarımdan ne istiyor lan? Gözlerim büyürken bakışlarım Âlâ ve Büşra üzerinde gezindi.

 

 

Âlâ beni görünce şaşırıp bacımdan uzak dursa da bu hâlleri gözümden kaçmamıştı. Kaçtır yakalıyordum Büşra ile bakıştıklarını. Suç benim bacımdaydı inkar edemezdim. Büşra yüz vermese Âlâ onunla bu denli samimi olmazdı. Büşra korkulu gözlerle eve girerken bana bakıyordu ben ise ona hafifçe sarılıp geç dedim fakat Âlâ'ya izin vermedim. Büşra eve gidince Âlâ'nın kulaklarından tutup kapıdan biraz uzaklaştık.

 

" Ya enişte yapma kulağımı koparacaksın. Bak ablama söylerim yeter ne oluyor ya?"

 

Kulağını bırakıp başını kolumun arasına alıp sıkıştırdım. " Bana bak Âlâ efendi bacımdan uzak dur kuzenimsin eşimin kardeşisin başımın üzerinde yerin var ama bacıma yaklaşma yoksa fena yaparım ha."

 

Tehdidimi anlamış gibi başını sallayınca onu serbest bıraktım. Hemen içeri doğru adeta koşup annesine seslendi. "Anne hadi gidelim geç oldu yoksa birileri öldürecek beni."

 

Güldüm ve aralık bırakılan kapıdan evin içine geçtim. Ameer ile de kısa bir sohbet edip uyarımı yaptım. Tam üst kata Meryem için gitmeyi düşünürken gelen sesle Ameer ile salonunun olduğu bölmeye hızlıca koştuk. Meryem merdivenin sonunda baygın halde yatarken hızlıca başını kucağına aldım. Güzel gözleri kapalıydı ne olmuştu sevdiğim kadına? Zihnim Buse'nin tehdidiyle dolarken bakışlarım üst kata kaydı. Buse sakin bir ifadeyle merdivenin başında duruyordu. Kaşlarım çatılırken hiddetle bağırdım.

 

"Sen mi ittin, ne yaptın Meryem'e!"

 

Merdivenlerden inerken Buse de tedirgin ve kokmuştu. " Ben bir şey yapmadım ayağı kaydı düştü. Ben de aşağıya iniyordum, sadece düştüğünü gördüm."

 

"Meryem uyansın, eğer senin parmağın varsa öldürürüm seni Buse!" diye bağırdım.

 

Kimsenin sesimi duymasından endişe etmedim. Artık hayatımda Buse diye biri yoktu o hayatımdan bu geceden sonra tamamen çıkmıştı.

 

Düşüncelerimi bırakıp her şeyi Meryem'in uyandığında dilinden döküleceklerle çözecektim. Eğer bunu yapan oysa ölümlerden ölüm beğensin, hırsım beni esir almadan baygın sevdiğimi kucakladım. Kulaklarım tüm seslere sağır olmuştu. Uğultular bağırışmalar arasında tek düşündüğüm Meryem'i hastaneye yetiştirmekti. Ameer'e arabanın anahtarını verirken Muna ve Esma da yanımda geldi. Birlikte arabaya bindik, korkuyla sevdiğim kıza bakarken yanımda oturan Muna bileğini tutup kontrol etti. Başına darbe almış olmalıydı alnı hemen şişmişti yüzünde başka bir zedelenme olmasa da baygınlığı geçmiyor bu da hepimizi tedirgin ediyordu.

 

" Enişte korkma görünürde bir sıkıntı yok belki film çekerler inşallah kötü bir durum olmaz."

 

Başımı salladım sadece, içten içe Rabbime dualar ettim. Meryem'i bana bağışla Allah'ım evlendiğim ilk gün vurulan sevdiğim şimdi ise herkese nişanımızı duyurduğumuz gün merdivenden yuvarlanıp düştü.

 

Hastaneye vardık Meryem'i hemen alıp kontrol ettiler bir odaya alınmıştı ve uyanması bekleniyordu. Durumunun iyi olduğunu söylediklerinde içime su serpildi. Bizden sonra diğerleri de geldi, herkes Meryem'in durumunu merak ediyordu. Buse de buradaydı ve hali gözümden kaçmamıştı, inkar etse de benim tahminim Meryem'i Buse'nin ittiği yönündeydi. Eğer gerçek buysa Buse yaptığının bedelini ağır ödeyecekti.

 

Kapı açıldığında doktor normal odaya alınan Meryem'in uyandığını söyledi teker teker yanına gidebileceğimizi fazla kalabalık yapmamamızı tembihleyip bu gece de uyumamasını söyledi. Başına aldığı darbeden dolayı uyuması tehlikeli olabilirdi, bu gece hastanede müşahade altında tutulacaktı.

 

Bakışlarım halamın üzerinde gezerken ağlayan halam gülümseyip gözleriyle önce sen git dedi. Gülümseyip göz kırptım halama, beni nasıl da anlıyordu ya. Odaya girdiğimde yatağın üzerinde başındaki şişliği tutan alnında ise yara bandı yapıştırılan kadınıma baktım. Çok şükür bir sıkıntı çıkmamıştı Meryem'im iyiydi. Beklemeden yanına oturup serum takılmayan elini tutup öptüm.

 

" Mücahidem çok şükür iyisin çok korktum senin için."

 

Anlam veremiyor gibi etrafına baktı eli hâlâ ağrıdığı belli başının üzerindeydi.

 

"Başörtüsü yok mu? Ben böyle rahat edemiyorum."

 

Kenara indirilen başörtüsünü alıp başına taktım. Meryem düzeltirken beklemeden sordum.

 

" Güzelim sen o merdivenlerden nasıl düştün?"

 

Şaşkınca bana döndü. " Ben merdivenlerden mi düştüm? Ben de diyorum benim hastenede ne işim var?"

 

Bu sefer şaşıran ben oldum. " Nasıl yani sen nasıl düştüğünü hatırlamıyor musun? Buse mi seni itti, doğruyu söyle yemin ederim bir daha arkadaşlık da kurmayacağım haramdan uzak duracağım."

 

Eliyle alnını sıvazladı. " Yok ben nasıl düştüm hatırlamıyorum daha doğrusu üst kata çıktığımı ve üstümü değiştirdiğimi de hatırlamıyorum."

 

"Nasıl yani? Meryem, sen üst kata çıktın sonra ben geldim yanına giyinme odasına gittik konuştuk falan sonra sen beni öptün..."

 

"Ben mi seni öptüm?"

 

"Evet hatta bu gece karı koca olalım beklemeyelim dedin öpüşüme de karşılık verdin."

 

"Ne! Ben seni öpmüşüm kırk gün de beklemeyelim demişim öyle mi? Bora sen yine içtin mi ben niye azmış gibi beklemeyelim diyeyim ki? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum hem bunlar bana mantıklı da gelmiyor."

 

"Meryem sen beni öptün nasıl hatırlamazsın nasıl o ânı unutursun ya pes yani"

 

"Allah kuru iftiradan saklasın ben hatırlamıyorum seni öptüğümü ne yapayım yani."

 

Aceleyle odadan çıkıp doktorun yanına vardım. Olayı anlattığımda başta şaşırsa da sonra başını salladı. " Bora bey eşiniz darbeye bağlı hafıza kaybı yaşamış. Bu hafıza kaybını ileride ya da hemen hızlıca da atlatabilir. Yani kazayı geçirdiği anı hatırlama olasılığı da var tamamen hafızasından silinmiş olma ihtimali de var, bu kafaya alınan darbelerde olağan bir durumdur. Meryem hanımın başka bir sorunu yok. Tekrar geçmiş olsun."

 

Doktorun sözleriyle odadan çıkıp bizimkilerin yanına vardım. Halam, babam, annem ve diğerleri merakla bana bakarken olan biteni anlattım. Meryem yaşadığı kazayı hatırlamıyordu en kötüsü de onun öncesinde bana açıldığını, beni öptüğünü de unutmuş eskisi gibi hislerinden emin olmayan Meryem'e dönmüştü. Her şey başa sararken bu akşam uyumadan sevdiğimle kalıp sabah eve gidecek olmak da kalbimi ferahlatıyordu.

 

**********

 

Merakla Meryem'i görmek isteyenler iyi olduğunu görünce rahat bir nefes alıp eve döndü yanında ise ben kaldım. Tek kişilik yatağa zor sığsak da Meryem uyuklamaya başlıyor ben ise uyumaması adına onu oyalıyordum. Evden temiz kıyafetler istemiştik hızlıca getirmişlerdi. Meryem üstünü değiştirip yamacıma kıvrıldı. Benim de uykum gelse de içtiğim bir kaç kahve uykumu açmama neden oldu. Gözüme indirdiği başını kaldırıp bıkkın bir edayla araladı dudaklarını.

 

" Bora çok sıkıldım ya bari bir ilahi söyle senin sesin çok güzel ya."

 

Gülümsedim, sanırım bende en çok sevdiği ve saklayamadığı gerçek sesimin güzelliğiydi. Eee pek tabi yakışıklılığım da üstüne eklenince fazlasıyla cazip oluyordu ama benim kalbimde tek kişi vardı beni beğenen tek kişi o olmalıydı. Derin bir nefes alıp seveceğini düşündüğüm ezgiyi mırıldandım. Sözleri Abdurrahim Karakoç'a ait olan bu şiir seslendirilip ezgi haline gelmiş ortaya eşsiz bir eser çıkmıştı.

 

Gergin uykulardan, kör gecelerden

Bir sabah gelecek kardan aydınlık.

Sonra düğüm düğüm bilmecelerden

Bir sabah gelecek kardan aydınlık.

 

Gökten yağmur yağmur yağacak renkler

Daha hoş kokacak otlar, çiçekler

Ardından bitmeyen mutlu gerçekler

Bir sabah gelecek kardan aydınlık.

 

Vurulup ömrünün ilkbaharında

Kanından çiçekler açar yarında

Cümle şehitlerin omuzlarında

Bir sabah gelecek kardan aydınlık.

 

Işıklar dal-budak, her kolu İslâm

Gönüller, yürekler dopdolu İslâm

Tek ölçüsü İslâm, tek yolu İslâm

Bir sabah gelecek kardan aydınlık.

 

İzmir'in sağından, Van'ın solundan

Erzurum, Edirne, Hatay yolundan

Kapı kapı tekmil Anadolu'mdan

Bir sabah gelecek kardan aydınlık.

 

Meryem dolan gözleriyle beni izlerken ezgiyi bitirdiğim gibi ağlamaya başlayıp başını göğsüme indirdi.

 

"Meryem yapma güzelim ağla diye yapmadım ya."

 

"Çok özledim Bora çok özledim vatanımı."

 

"Gideceğiz merak etme."

 

"Bora o günü görür müyüm sence, yani kardan aydınlığın Kudüs'e vardığı günü, Mescid-i Aksa'nın kurtuluşuna erdiği günü?"

 

Yüzüm düştü Meryem şehit olmayı istiyor bunu her defasında dile getiriyordu. Gördüğüm rüyayı anımsadım şehit düşenin kim olduğunu bilmesem de Filistin için savaşacağımı görmüştüm. Yanımdaki mücahitlerle kafirlere savaş açtığımızı gördüm ve şehit düşen bir kadın. Canım yandı, o kişi ya Meryem'di ya da kız kardeşlerimden biriydi. Gözlerime dolan yaşı yerine gönderip omuzlarından tuttuğum sevdiğimi şefkatle göğsüme bastırdım.

 

" İnşallah göreceğiz o günü mücahidem."

 

"Bora ben senden önce gidersem evlen olur mu?"

 

"O ne biçim söz Meryem saçmalama." diyerek sevdiğime kızdım.

 

" Bilemeyiz ki önce hangimizin öleceğini, belki ben senden önce giderim, belki de sen benden önce Hakka kavuşursun."

 

Gözlerimden yaşlar süzülürken görmemesi adına başını okşayıp bana bakmamasını sağladım.

 

" Meryem benden önce gitme, ben senden önce gideyim ya da birlikte şehit düşelim ama benden önce gitme dayanamam..."

 

Başını zorlayıp kaldırdığında kırmızıya dönen gözleriyle bana sarıldı. " Bora ne olur kötü huylarını bırak o kadar üzülüyorum ki anlatamam."

 

Omzuma gömdüğü başını okşayıp cevapladım. " Bana dua et mücahidem o gücü bulmam için bana dua et. Allah beni affetsin haram olan içkiye bulaştım, artık içmeyeceğim seni de ailemi de üzmeyeceğim."

 

Loading...
0%