Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24.Bölüm: Sohbet

@hayalperestyazar02

 

Selamun aleyküm mücahide sevenler.

Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

Meryem'den

 

Hayat bir şekilde sürüp giderken, tam iyileştim her şey düzüne giriyor dediğim anda yine hayatım tepetaklak oldu. Ne olduğunu asla hatırlamıyordum, nişanımızın olduğu günün sonlarında üst katta ne olduğunu nasıl düştüğümü bilmiyorum. Sadece düştüğüm an değil ondan öncesi de beynimden silinip gitmişti. Ne kadar kendimi zorlasam da olmuyordu.

 

Bora'ya onu istediğimi söylediğimi ise asla hatırlamıyorum hatta bunu nasıl söyledim onu da bilmiyorum. Başım ağrırken hastanede bir gece kalıp eve döndük. Bir müddet yatıp kendime gelmem gerektiğini düşünüp dayımın evine gelmiştik. Annem baş ucumda duruyor açtığı Kuran-ı okuyordu. Başımda şişlik vardı artık nasıl yuvarlandıysam? Kardeşlerim sevdiklerim herkes yanıma gelip geçmiş olsun demişti.

 

Annemi çok özlemiş kokusuna doymamış olsam da bir kaç gün içinde gidecekti. Yakında okullar da açılıyordu kendimi toplamam yeni eğitim yılında stresten uzak bir şekilde iyi sonuçlar almaya çalışmalıydım. Düştüğümü duyan İsra ve Atiye yanıma geleceklerini söylediler. Onları bekliyordum ve sonunda kapı açıldığında Esma'nın yanında can arkadaşlarım vardı. İkisi de yanıma gelip bana destek oldular annem de Kur-an okumayı bitirmişti. Kızlarla yalnız kalmamız adına odadan çıkıp bizi yalnız bıraktılar. İsra elimi tutup sıvazladı, benim için endişelenmeleri bana değer verdiklerini gösteriyordu. Dudakları aralanırken korktuğu da belli oluyordu.

 

"Ya Meryem acayip korktuk, sana bir şey oldu diye şükür iyisin."

 

"İyiyim ya kızlar, korkmayın biraz başım ağrıyor o kadar."

 

"Meryem nasıl düştüğünü hatırlamıyor musun?"

 

Başımı olumsuz anlamda salladım. " Yok İsra hatırlamıyorum iyi ki geldiniz canım sıkılıyordu zaten arada birbirimize gidelim olur mu özlüyorum sizi."

 

Atiye de elimi tutunca ikisi de gülümsedi. " Sensiz hiçbir şeyin tadı çıkmıyor çabucak iyileş de bir yerlere gidelim."

 

Konuşup gülüştük bir hafta kadar sonra bir dergahta dini sohbete gitmek üzere sözleştik. Okullar açılmadan böyle sohbetlere gitmek bana da iyi gelecekti. Devamlı giderim diye plan kursam da hastalığım buna izin vermiyordu şimdi ise nakil olup sağlığıma kavuşmuştum. Düşmenin etkisini atlatınca kızlarla yapamadığım ne varsa yapacaktık. Bu kötü dönemlerimde devamlı yanımda onlar vardı. Uzun uzun konuşup sohbet ettik sonra kızlar gitti.

 

Kızların gidişiyle yalnız kaldım sıkılacağım şimdi derken kapı tekrar açıldı. Gözde'yi görmeyi beklemesem de yüzündeki gülümsemeyle yanıma yaklaşıp bana sarıldı. Ondaki değişiklik beni mutlu ediyordu. Bana ilk zamanlarda olduğu gibi kötü davranmıyordu. Onun o yahudi pislik Uriel ile olan ilişkisinin boyutunu tam bilmesem de Gözde'yi o adamdan kurtarmak istiyordum. Belki konuşmakla ikna edebilirdim. Yanıma oturdu üzerinde diz altında biten uzun kollarıyla salaş yazlık bir elbise vardı.

 

" Gözde sana bir şey soracağım ama biraz özel olabilir kızmazsın değil mi?" diye sordum.

 

Sanki ne soracağımı tahmin etmiş gibi gülüşü birden soldu. Yüzü düşünceli bir ifadeye büründü. "Sor Meryem, seninle konuşmaya ihtiyacım var dertleşeceğim kimsem yok."

 

Başını eğdi bir süredir mankenlik yapmadığını duymuştum ablasıyla da kavga etmiş sanırım ki Bahar yengemle tartışma yaşamıştı tabi bunları Esma söylemişti.

 

" Şey Gözde ben seninle Uriel arasında ne var onu soracaktım. Uriel tekin biri değildir seni üzmesinden endişe ediyorum."

 

Mavi gözlerini gözlerimle birleştirdi. Gözlerinde acı vardı daha önce öfke gördüğüm gözlerde şimdi acı saklıydı. Gözleri doldu ağlamamak için kendini sıkıyordu. " Meryem ben çok pişmanım keşke hiç karşıma çıkmasaydı ama oldu işte. Uriel'den ayrılmak istedim ama beni tehdit ediyor. Yaptığım bunca pis işten büyük pişmanlık duyuyorum." diyerek hıçkırarak ağlamaya başladı.

 

Ona ne olduğunu bilmiyordum fakat pek iyi görünmüyordu. Kahverengi saçları doğal görüntüsüyle daha güzel olmuştu. Sarıya boyadığı saçları şimdi kendi rengindeydi, yüzünün güzelliği daha da ön plana çıkmıştı. Elimi omzuna indirip sıvazladım.

 

" Bak canım o pislikten ayrılmak istiyorsan ben her şekilde yardım etmek isterim. Seni neyle tehdit ediyor onu bir öğrenelim de."

 

Başını kaldırıp ağlamaktan kızaran gözlerindeki yaşları sildi. "Benim gizlice uygunsuz resimlerimi çekmiş eğer onu terk edersem bunları basına veririm dedi. Meryem ben ondan ayrılmak istiyorum ama yapamıyorum. Başta her şey iyiydi ama zaman geçtikçe beni kullandığını anladım. Uriel benimle sadece sana yakın olmak için birlikte, sen onun düşmanısın ve ben seni hastaneye görürdüm diye bana düşman oldu ayrılmak istediğimde..."

 

Benim yüzümden başına iş alması beni endişelendiriyordu. Uriel'den her şey beklenirdi. Gözde'yi zorlamasına üzülsem de onu bu çukurdan kurtarmalıydım. " Gözde sen iste yeter, o pislikten ayrılmak istiyorsan ben sana yardım ederim. Bora'yla da konuşurum ne gerekirse yaparız."

 

Başını olumsuzca salladı." Hayır benim için yapacağınız bir şey yok. Uriel kendi istemediği sürece benden ayrılmayacak bundan eminim. Ben onu sevdiğimi sanmıştım ama hayır başıma bela almışım haberim olmamış. Uriel ile evlenirim sandım ama bilmiyorum. Meryem bunlar aramızda kalsın olur mu?"

 

Gözlerimin içine bakıyordu başımı olumlu anlamda salladım. " Yok kimseye söylemen merak etme, bir şeye ihtiyacın olursa ben yanındayım ne yap ne et ondan ayrıl eğer ayrılmamakta ısrarcı olursa biz sana yardım ederiz."

 

Gözleri birden parladı. "Gerçekten mi, yardım eder misiniz? Şey ama Bora yani benden pek haz etmiyor, haklı da geçmişte..."

 

Durdu sanırım anladım, Esma daha önceden Gözde'nin Bora'yı rahatsız ettiğini onunla evlenmek uğruna yaptığı şeylerden bahsetmişti. Kıskançlık duymuyordum çünkü Bora ona karşı bir şeyler hissetmemişti. Gözde'nin de kocama ilgisinin olduğunu düşünmüyordum başta biraz öyle görünse de bunları ablasının zoruyla yaptığını fark etmiştim. Gözde ailesinin gazına gelerek yanlış işler yapıyordu bunun içerisinde mankenlik yapması da vardı. Utanıyor gibiydi yüzüme bakmaya çekiniyordu cesaretini topladığında dudaklarını araladı.

 

" Meryem aklına bir sürü şey geliyordur, öncelikle ben Bora'yı yani senin kocanı hiç sevmedim ablam zorladı o da parası şöhreti içindi. Ben başta istemedim ama sonra..."

 

Anlam veremediğim için tek kaşımı kaldırıp sordum. "Sonra ne?"

 

Gözlerinden yaşlar süzülürken dudaklarını birbirine bastırıp yaşlarını sildi. " Ben ailemi sevmiyorum onlar dindar değil ben ilkokulda din kültürü dersinden öyle etkilenmiştim ki namaz kılmaya başladım babam benimle kavga etti beni evden kovacaktı resmen. Meryem ailem inançlı değil ben sırf Bora'nın ailesi inançlı temiz insanlar belki aralarında olursam bana da bir şeyler öğretirler diye evlenme fikrine sıcak baktım ama kaderimde yokmuş. Bora iyi biri ben onu bir abi gibi görüyorum yüzüne bakmaya utanıyorum. Bora'yı arayıp rahatsız etmemi ablam istedi. Affet beni ne olur ben yaptığım her şeyden pişmanlık duyuyorum."

 

Ablasının yani benim eltimin ne denli zorlu bir kadın olduğunu bir kez daha anladım. Gözde gerçekten pişman görünüyordu akan yaşları yalan olamayacak kadar gerçekti.

 

" Tamam Gözde üzme kendini ben sana kızmıyorum. Ben bizim kızlarla dini sohbete gideceğim bir hafta sonra İsra, Atiye ve Esma olacak sende gelmek ister misin? Hem sana da iyi gelir eminim."

 

Bakışlarını kaldırıp gözlerime baktı. " Gerçekten mi bana kızgın değil misin ama ben sana kötülük yaptım..."

 

Lafını bölüp ona bildiğim bir hadis-i şeriften bahsettim.

 

"Bir gün Sahabeler merakla Peygamber Efendimize şöyle bir soru sordular.

 

"Ey Resulullah!

Neden herkesten çok Ali' yi seversin?"

 

... Efendimiz s.a.v.:

 

"Neden çok sevdiğimi anlatayım mı?"

 

Anlat derler.Efendimiz s.a.v.sorar:

 

"Sizlere sormak isterim; birisi size kötülük yapsa ne yaparsınız?

 

"İyilik yaparız efendim derler..."

 

"Yine kötülük yaparsa?"

 

"Yine iyilik yaparız."

 

"Soruyu tekrar eder;

Yine kötülüğüne devam ederse?

 

Cevap verirler:

"Düşünürüz Ya Resulallah." derler.

 

Peygamber:

"Çağırın Ali'yi." diye buyurur.

 

Hz. Ali gelir, Peygamber Hz. Ali' ye sorar;

 

"Ya Ali! birisi sana kötülük yaparsa sen ne yaparsın?"

 

Cevap verir;

İyilik yaparım, der. 7 kez tekrar eder. Hz. Ali 7 kez "iyilik yaparım" der. Son defa sorunca da o iyilikler şahı şu mükemmel cevabı verir;

 

"Ya Resulullah! Kötülük yapan kötülüğünden usanmıyorsa, ben iyilik yapmaktan niye usanayım ki...!" der.

 

Efendimiz s.a.v. soru soranlara döner ve "Neden çok sevdiğimi anladınız mı" buyurur."

 

Gözde gözlerime bakıp gülümserken ellerini tuttum.

 

" Sana kızgın ya da kırgın değilim sadece geçmişini bir kenara bırakıp mutlu olabileceğini göstermeye çalışıyorum. Bana kötülük yaptın diye sana kin tutmam gerekmiyor evet başlarda seni sevmedim ama yanlış yolda olduğunu da anladım o yüzden senin için üzüldüm şimdi ise bu duygularım değişti artık doğruyu gördüğün için senin adına seviniyorum."

 

Gözlerime umutla bakıp bana sarıldığında kendimi çok huzurlu hisettim. " Meryem sen ne kadar da iyi bir insansın, yerinde başkası olsa yüzüme bile bakmazdı."

 

"Bak Gözde beni gözünde fazla büyütme ben de herkes gibi bir kulum hata yapabilirim günah işleyebilirim önemli olan bu hata ve günahlara rağmen pişmanlık duyup tövbe etmek Allah'a ibadet edip yanlışlarımızdan pişmanlık duymak. Şimdi uzun uzun anlatamam, en iyisi sen bizim kızlarla dini sohbet yerine gel. Hatta birlikte gidelim sen de faydalanırsın olmaz mı?"

 

Benden ayrılıp kocaman açtığı mavi gözleriyle ışıldayan bakışlarla gülümsedi. "Sahi mi ben de gelebilir miyim?"

 

Başımı onaylar biçimde salladım. "Numaran bende var seni arayıp haber veririm."

 

Bir insana faydalı olmak kadar güzel bir şey var mı? Gözde kötü işler yapmış olsa da bunun pişmanlığını taşıyordu ve ben onu Allah yoluna çağırmalı bilmediklerini ona öğrenmeliydim. Bunun sevinciyle yanıp tutuşuyordum sanki küçük bir çocuğu yardım ediyor gibi hissediyordum.

 

Gözde benimle vedalaşıp gidince Bora yanıma geldi. Bora yamacıma varıp oturdu, tam vaktiydi sohbete gitmek için izin istemeliydim en azından haberi olsa iyi olurdu sonuçta o benim eşimdi. Bana gülümserken eliyle alnımı kontrol etti. Ateşim var mı diye yapsa da biraz abartıyordu, evet düşmüştüm biraz ağrım vardı ama çok kötü de değildim ya.

 

" Bora bir hafta sonra kızlarla dini bir sohbete gideceğiz, o zaman gelince bizi götürebilir misin?"

 

Masum kedi bakışlarımı kullandım hayır demezdi ama olsun biraz şirinlik yapmaktan zarar gelmezdi. Bora ise yüzüme uzun uzun bakıp derin bir nefes verdi. "Meryem yapma böyle aşkından öleceğim kız o nasıl bir bakış öyle?"

 

Kıkırdayınca onun da yüzü güldü. Yeşil gözleri ışık saçıyor gibiydi. "Tamam götürürüm ama kendine dikkat edeceksin dönüşte de ben gelip alırım olur mu?"

 

Sevinip yanıma oturan adama sarıldım. Bana değer veriyor beni seviyordu. Başta ondan kaçsam da kendini zorla sevdirmişti. Aramızdaki tek sorun namazını kılmaya başlamamış olmasıydı. Ağzına alkol almıyordu ama onun çok zorlandığını da fark ediyordum. Arada sırada baş ağrısı çektiğini söylemişti. Bir süre sonra Bora'nın isteğiyle onun evine gidecektik, nişan günümüzde düşüp yaralandığım o eve. Nasıl düştüğümü bilmesem de o evi sevmiştim ve o ev bana ve Bora'ya iyi gelecekti.

 

**************

 

Arabadan inip bana dönen yeşillere baktım hafifçe gülümsedim. Esma bizi başbaşa bırakmak adına biraz ilerledi. Bora'nın eli cebine gittiğinde bana dur işareti yaptı bekledim ne yapıyordu bu adam anlam veremedim. Cebinden nişan yüzüğümü çıkarttı aklıma yeni geliyordu tabi ya abdest alırken çıkartmıştım ve takmayı unutmuşum. Bora da bana hafif ve kızar gibi baktı.

 

"Şey ya ben abdest alırken çıkarttım..." dememe kalmadan iri parmağını dudağımın üzerine bıraktı.

 

"Şşşttt sus bakayım sen, hata yaptın ve kocanı dinle, bir daha bu yüzüğü bir yerde unutmak yok, takacaksın herkes evli olduğunu bilsin. Sağda solda yaşlı teyzeler oğullarına isterler falan ben sinirlenirsem fena olur sana kızmıyorum ama yine de bir daha olmasın aramız bozulmasın mücahidem."

 

Başımı salladım suçumu biliyor gibi bakışlarımı kaçırdım. Elimi tuttu ne yapmaya çalıştığı basbaya belliydi. Elimi narince tutup yüzüğü parmağıma geçirdi. Yerdeki bakışlarımı çenemden tutup kaldırdı o güzel yüzünü gözlerimin önüne tekrar serdi. O kadar yakışıklıydı ki tükürüğüm boğazımda kalmış gibi zorlukla yutkundum. Ona olan aşkım depreşse de başka bir kız ona bakacak diye ödüm kopuyordu çünkü Bora kızların aklını alacak derecede yakışıklı biriydi ve bu durum beni sinir etmeye yetiyordu.

 

Ona bakınca heyecanlanıyor kalbim yerinden çıkacak gibi hızlı atıyordu. Başımı göğsüne indirip tepemden öptü. Bora zamanla benim huzurum olmuştu onu sevdiğimi geç anlasam da hiç anlamamaktan arada kalmaktan iyiydi diyorum. Bir de şu kötü huylarını bıraksa her şey daha güzel olacaktı. Düşüncelerle beynimi doldururken tekrar bir uyarı yaptı.

 

" Artık bu yüzüğü çıkartmak yok parmağını boş görmek istemiyorum bak bende takıyorum herkes nişanlandığımızı biliyor sen de biraz dikkat et olur mu güzelim."

 

Başımı kaldırıp hafifçe kızdım. "Ben dikkat ederim de senin bu yakışıklılığını ne yapacağız?"

 

Çarpıkça gülümsedi iltifatım yani aslında gerçek olan duygum hoşuna gitmişti. "Asıl senin güzelliğine ne demeli elimde olsa seni dışarı salmam ama..."

 

"Ne kafayı mı yedin sen eve mi kapatacaksın beni köle gibi!" dediğimde kollarından ayrılmak istedim lakin bırakmadı.

 

"Sendeki güzelliği başkası görecek diye ödüm kopuyor. Meryem'im, Filistinli mücahidem sen öyle farklısın ki öyle güzelsin ki bir gün avuçlarımın arasından kayıp gideceksin diye çok korkuyorum."

 

Endişe dolu bakışlarımı ona çevirip sakallı yüzünü okşadım. "Yapma, ben neden gidecekmişim ki, aşkınla yanarken nereye giderim korkma sen neredeysen ben orada olacağım."

 

Beni tekrar kolları arasına alıp tepemden öptü. Artık gitmem gerekiyordu bunu biliyordu beni serbest bırakıp konuşmaya başladı.

 

" Mücahidem çıkışta haber vermeyi unutma elimde olduğu kadarıyla erken gelmeye çalışırım."

 

Gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdum. Bu hallerime hâlâ alışmış olsa da dudağının kenara kıvrılıp gülümsemesini görmek beni çok mutlu ediyordu. Bora bana göz kırpıp arabaya bindi camı kaldırıp gitti. Ah giderken de kalbime bombayı attı haberi yok beyefendinin. Esma'ya doğru yürümeye başladım yan yana gelince diğerlerini beklemeye başladık. İsra Atiye ile geleceğini söylemişti belki bizden önce bile gelmişlerdir. Dışarıda etrafa bakmaya başladım Gözde'nin arabasını göremiyordum gelmemiş miydi diye düşünürken arabasının önümüzden geçtiğini gördüm.

 

" Meryem ne oluyor birini mi bekliyorsun güldün birden?"

 

Esma'ya dönüp başımı salladım. "Evet canım aramıza yeni biri gelecek onu bekliyorum."

 

Gözde arabadan inip yanımıza gelmeye başladı. Esma'ya baktım acayip derecede şaşırmış görünüyordu. Gözde' nin üzerinde uzun bir elbise vardı, başı örtülü olmadığı için yanımda yedek getirdiğim başörtüsünü ona takmalıydım. Bilmiyor olabilirdi ama ona öğrenecektik. Yanıma gelip bana gülümseyerek sarıldığında Esma hâlâ şokta gibiydi.

 

"Ya ben yanlış mı görüyorum siz düşmandınız şimdi kardeş mi oldunuz yani?"

 

Gözde benden ayrılıp Esma'ya cevap verdi. " İnsanın karşısına Meryem gibi birisi çıkarsa onunla düşman olması mümkün mü sence? Meryem benim karşıma çıkan en iyi dost oldu."

 

Beni övmesinden hoşlanmasam da konuyu kapatmak istedim. " Hadi Gözde başını örtelim de dergaha girelim sohbet dinlemek istiyorum sen de iyi dinle ki faydalan."

 

Başını salladı kadınlar bölümünden geçmeden önce çantamdan bone ve başörtüsünü çıkartıp Gözde'nin başını örttüm. Dergaha başında örtüyle temiz bir niyetle gelmesini istedim. Beni yine onayladı zaman geçtikçe ondaki farklılıklar çok hoşuma gidiyordu. Kapıdan geçip büyük koridordan geçtik ve merdivenlere yöneldik sohbet kadınlara ayrılan üst kattaydı. Büyük boş alana geldiğimizde Atiye ve İsra'yı gördük.

 

Onların yanına varana kadar diğer kadınlarla selamlaştık. Gözde ne yapacağını bilmediği için ona biraz anlattım gerçekten hiçbir şey bilmiyordu ailesinin öğretmemiş olması ne kötüydü. Atiye ve İsra'nın yanına varınca onlar da Gözde'nin varlığına şaşırdılar. Kadınlar yavaş yavaş geliyordu sohbet daha başlamamıştı yanımıza gelen aile diye düşündüğüm kişiler İsra ile samimi şekilde konuştuktan sonra yanımıza oturdular.

 

Annemden yaşca daha büyük olduğunu düşündüğüm mavi gözlü ismi Fatıma olan Suriyeli kadın yanında kızı Ferda ve yaşı küçük olan genç bir kız vardı. Saf temiz bir kıza benziyordu ismini söylememişti beni sevmiş olacak ki yanıma oturdu gülümsüyordu. Yaşı en fazla 16 olmalıydı tam deli dolu zamanlarıydı bu kızın. Ferda da bu kızın yanına oturdu.

 

Kız bana açık mavi gözlerini açarak baktı ve gülümsedi. " Sen ne kadar da güzelsin abla." dediğinde elimle yüzünü avuçladım.

 

" Sen de çok güzelsin ismin ne?" diye sordum belki arkadaş olabilirdik.

 

"Sare."

 

Başımı sallayıp ben de ona gülümsedim. " Ben de Meryem memnun oldum Sare."

 

İsra bana dönüp konuşmaya başladı. " Meryem, Fatıma abla Abdurrahman'ın annesi Ferda da kız kardeşi."

 

Sare bana dönüp kızaran yanaklarıyla konuştu. " Ben de yeğenleriyim, Abdurrahman'ın amcasının kızıyım."

 

"Anladım." deyip Sare'yi inceledim.

 

Abdurrahman ismi geçtiğinde yüzünün hali çok değişti yanakları kızardı ve ondan yaşça küçük olmasına rağmen ona abi demiyordu. Dikkatimi çekse de akrabalar sonuçta deyip pek umursamadım belki seviyor da olabilirdi ama kızın yaşı küçüktü. Kadınlar kalabalık bir hal aldığında sohbet başladı. Sohbeti yapacak olan orta yaşlardaki genç kadın önce hepimize hoş geldin deyip sohbeti dualarla başlattı. Bakışlarım Gözde'nin üzerindeydi pür dikkat dinliyordu ve başındaki örtü ona çok yakışıyordu. Herkes kadının sözlerini dikkatle dinlemeye başladı.

 

"Bugün zina hakkında çeşitli bilgiler vereceğiz." diyerek sözlerine başladı ve sessizlik içinde devam etti. Herkes ses çıkartmadan dinliyordu.

 

"Zina nikahsız birlikteliktir. Zina tüm dinlerin haram saydığı bir fiildir. Zina haramdır ve cezası ağırdır. İnsanoğlu zina edebilir bu hataya düşebilir, önemli olan zina yapan kişinin Allah'a yönelmesi ve günahından dolayı tövbe etmesidir. Bir insan zina yaptıysa tövbei istiğfar etmeli ve nasuh tövbesi etmelidir. Davranışlarını düzeltmeli ve yaptığı zina fiilini tövbesiyle tamamen terk etmelidir. Yaptığı bu işi anlatıp kendini günaha sürüklememelidir. Zina aile düzenini bozan bir fiildir bazı dizi ve televizyon kanallarında zina normal bir şeymiş gibi gösterilip özendiriliyor. Bu rezilliklerden Allah'a sığınırız bu tür seylere dikkat etmeliyiz. Dini ve ahlâkî her şeye zarar veriyor evlilikleri önlüyor gençlerin birbirine olan güvenleri sarsılıyor.

 

Maiz bin Malik (ra) ashab-ı kiramdandır. Bir günah işlemiş; ardından pişman olarak günahını itiraf etmiş ve kendisine ceza tatbik olunmasını istemiştir.

 

Bu, halisane tevhid inancının ve tövbenin bir ifadesidir.

 

Mâiz bin Mâlik, Hz. Peygamber (asm)'e gelerek "Beni temizle." dedi. Hz. peygamber (asm) "Yazık sana, çık git, Allah'a tövbe ve istiğfar et." buyurdu. Fakat Mâiz bin Mâlik, pek uzaklaşmadan geri döndü ve "Ey Allah'ın Resulu! Beni temizle" dedi. Hz. Peygamber (asm) aynı sözlerle üç defa daha geri gönderdi. Dördüncü ikrarında "Seni hangi konuda temizleyeyim?" diye sordu. Mâiz "Zinadan..." dedi. Hz. Peygamber (asm) "Bunda akıl hastalığı var mıdır?" diye sordu. Böyle bir rahatsızlığı olmadığını söylediler. Sonra "Şarap içmiş olabilir mi?" diye sordu. Bir adam kalkıp içki kontrolü yaptı ama onda şarap kokusu tesbit edemedi. Hz. Peygamber (asm) tekrar "Sen zina ettin mi?" diye sordu. Mâiz "Evet..." cevabını verdi. Son olarak artık emir buyurdular ve Mâiz recmedildi.

 

Peygamber Efendimiz ( asm) Mâiz Bin Malik'e cezayı tatbik etmiştir ancak ashabına " Mâiz için istiğfar edin " buyurdu. Ashab-ı Kiram "Allah'ım Maiz'e mağfiret eyle!" diyerek kendisi için tövbe ve istiğfarda bulunmuştur.

 

Ardından bizzat Paygamber Efendimiz ( sav) kendisine tövbe ve istiğfar etmiştir. Peygamber Efendimiz ( sav) Mâiz'in tövbesinin kabul edildiğini müjdelemiştir.

 

"Mâiz öyle bir tövbe etti ki bu tövbe ümmetime taksim edilse onlara yeterdi."

 

İşte sahabenin tövbesi de böylesine kapsamlı olur. İnsanlar içinden ancak Peygamberler masumdurlar. Sahabeler diğer insanlar gibi günah işlerler, af dilerler, af edilirler ve kendilerine ceza tatbik olunur.

 

Bu konuda Bediüzzaman Said Nursi hazretleri şöyle bir ifadede bulunmuştur.

 

"Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur."

 

Genç kadın sözlerine devam ederken bakışlarım devamlı Gözde'nin üzerindeydi. Belli etmemek için kendini sıksa da içten içe kendine kızdığını fark ediyordum. Gözleri dolmuştu ağladı ağlayacaktı en iyisi onu sakinleştirmekti elini tutup bana bakmasını sağladım.

 

Kalabalıktan kimse fark etmedi bunu, bana zaten yakındı kulağına eğilip, " Tuvalete gidelim mi elini yüzünü yıka kendine gel biraz? dedim.

 

Başını salladı insanlara rahatsızlık vermeden yerimizden kalkıp tuvalete geçtik. Ben abdest tazelerken Gözde hâlâ ağlıyordu abdestimi alıp kurulandıktan sonra Gözde'nin yaşlarını parmaklarımla sildim.

 

" Yapma böyle pişmanlığını görebiliyorum tövbe ederek Allah'a yaklaşarak günahlarından arınabilirsin Allah Celle Celaluhu affedicidir affetmeyi sevendir ve günah işleyip bundan tövbe eden kullarını affedeceğini ayetlerinde bildirir."

 

Başını sallayıp bana sarıldı ilk defa bu denli samimi şekilde sarıldı bana. Yeni yeni uzamaya başlayan kıvırcık saçlarımı okşadı. Neler yaşadığını söylemiyordu, tahminlerim olsa da dile vurup günaha girmek istemiyordum. Günah işlediyse bu onda kalmalıydı bana anlatıp kendini üzmemeliydi. Allah biliyor ya o yeterdi ama acısına da merhem olabilir miyim diye düşünmüyor da değildim.

 

"Ben senin hasta olduğunu bilmeden neler yaptım sana şimdi ise o güzel saçların çıkıyor sadece iyileşmen benim en büyük tesellim oldu. Sen hastayken seni gördüğüm her zaman kaçtım çünkü acı çektiğini görmek ve bilmek canımı yaktı. Meryem benim senin gibi bir arkadaşım hiç olmadı."

 

"Gözde tamam ağlayıp üzme kendini iyiyim ben yeter artık yapma böyle sen böyle yaptıkça ben de üzülüyorum. Hadi toparlan da gidelim içeri. "

 

Eline yüzüne su çarpıp kendine gelmeye çalıştı. Abdest almasını istedim, sonra bilmiyorsan öğretirim dedim ama pek yanaşmadı. En iyisi şimdilik biraz onu alıştırmaları, sonrasında Allah'ın izniyle gerisi gelirdi. Birlikte odaya döndük ve yerimize oturduk biz oturunca sohbetin konusu değişti. Farklı konulardan bahsedilirken Gözde bilmediği için dikkatle dinliyor yer yer kendince şaşırıyordu.

 

Onun adına üzüldüm çocukken bilmesi gereken çoğu şeyi bilmeden yetişmişti umarım bundan sonra ailesi kararlarına saygı duyardı. Gözde'nin Allah inancını ve içinde saklı olan imanı görsem de her şeyi kalbinde çözüme ulaştırıp doğru yola kendi isteğiyle gitmeliydi. Kimsenin zoruyla ve isteğiyle değil ve bunu yapacağını da biliyordum sadece o günün gelmesini bekliyor onun adına dua ediyordum.

 

Sohbet sona erdi ve genç kadın aranızda Arapça bir ilahi okuyabilecek biri var mı diye sordu. Ben de gülümsedim, bildiğim bir çok neşit, naat, ezgi ve ilahiler vardı. İsra bunu bildiği için gülümseyip kolumdan tuttu ve elimi kaldırdı. Kendi elini hemen indirdi ama kadınların bakışları bana dönmüştü bile. Kendi isteğimle ilahi okumayı kabul etmiş gibi oldum. Sadece kadınlar olduğu için rahatlamaya çalıştım sohbet veren kadının bakışları bana döndü. Sanırım konuşmam lazımdı.

 

"Ben okuyabilirim Arapça biliyorum." dedim.

 

Yanıma yaklaşıp gülen gözleriyle beni süzdü. Biraz sohbet ettik Türklere benzemediğim gerçeğini bir kez daha duydum. Annem Türk olsa da babama çekmiştim ona ve kökenime benziyordum. Herkes bana bakarken söyleyeceğim ilahiyi gözlerimi kapatarak söylemeye başladım. Arapçaydı, belki bir çoğu anlamıyordu ama kalbimden geçen bu oldu. Maher Zain'in Esselamu Aleyke ilahisini söylemeye başladım. Türkçesi şöyleydi.

 

Gözlerim özlemden dolayı dolu

 

Medine'yi özlemekten yaş döktüler

 

İşte sevdiğimin yanına geldim

 

Sakin ol kalbim, yumuşa!

 

Muhammed'e (s.a.v.) salavat getir.

 

Selam Sana'dır ey Resûlallah

 

Selam Sana'dır ey sevdiğim, ey Allah'ın Nebîsi.

 

Ey Resûlallah

 

Hakka bağlanan bir kalp,

 

Ve Hira mağarasında parlayan

 

Ağlıyor ve Yaratıcısından diliyor

 

Sonra vahiy ona geldiğinde parlıyor

 

Oku! Oku yâ

Muhammed

 

Ey Medine sana özlemle geldim

 

Allah Resûlünün aşkıyla dolu

 

Ruhum Ravza'da sükûn buldu

 

Ve yol gösterici Muhammed'in civarında

 

 

Selam Sana'dır ey Resûlallah

 

Selam Sana'dır ey sevdiğim, ey Allah'ın Nebîsi.

 

Ey Resûlallah

 

İlahiyi bitirirken hiç açmadığım gözlerimden yaşlar süzüldü. Ne zaman Peygamber Efendimizle ilgili bir konuşma ilahi naat ve benzeri bir şeyler geçse kalbim istemsizce coşar kendimi ağlarken bulurdum. Gözlerimi açtığımda etrafımdaki kadınların hepsi ağlıyordu, gözleri dolu dolu bazılarının gözleri ise ağlamaktan kızarmıştı. Şaşkınlıkla onlara bakarken farkında olmadan elimle göğsümü tuttuğumu fark ettim.

 

Peygamber Efendimizin geçtiği her yerde kendimden geçiyor olmam ve bunları bu kadar kadının önünde yapmam beni hem utandırdı hem de sanki bunu bilerek yapmışım gibi düşünürler diye endişe etmemi sağladı. Sonrasında ise kalbimdekini Rab Teala biliyor ya kul bilmese de olur dedim içimden. Sohbeti anlatan genç kadın dibime kadar gelmişti ve bunu fark etmemiştim.

 

" Bacım sen ne yaptın öyle, yüreğimize ateş attın sanki. O nasıl güzel bir ses o nasıl güzel ilahi okumaktır öyle maşallah sana bacım yürekten okudun ve farkında değilsin ama sen mertebe olarak yüksek yerlere erişeceksin sende o aşkı görebiliyorum. Sen de bizim dergâhımıza dua et hep gel buraya seni aramızda görmekten mutluluk duyarız."

 

Hafifçe gülümsedim utandım ama kadın akan yaşlarımın gönülden olduğunu anlamıştı. " Endişe etme kimse hakkında kötü düşünmez çünkü kendini görseydin sende ağlardın Peygamber Efendimizden söz ederken öyle kendinden geçtin ki bir insan bunu kasten yapamaz sen kalpten yaptın kendin hakkında kötü düşünme sohbetimize hoş geldin bacım."

 

Başımı salladım, genç kadın biraz dinlenin abdest alanlar alsın ikindi namazına az kaldı dedi. Kadın giderken etrafimdaki bazı kadınlar yanıma gelip, ne güzel okudun öyle, nişanlı mısın, yüzüğün var seni oğlumuza isterdik, nerelisin gibi sorularla adeta beni boğdular, etrafımı sardılar. Hepsine güler yüzle cevap verdim beni tanımak istemelerine anlam veremesem de onları kırmadan her soruya cevap verdim. Beni kurtaran sevgili kuzenim ve görümcem Esma oldu. Elimden tutup hadi kadınlar abdest alın namaz vakti yaklaştı bacınız da dinlensin biraz dedi. Kadınlar istemeseler de vaktim yaklaşıyor olması nedeniyle mecburen gittiler.

 

İkindi ezanından sonra saf tutup cemaatle namazımızı kıldık sonrasında ise defli ilahiler dinledik. Sohbet tamamen sona erdiğinde kadınlarla selamlaştık ve çıkmak için hazırlandık. Sare yanıma yaklaşıp bana sıkıca sarıldı ilk defa karşılaşmış olsak da beni ablası gibi görmüş benimle görüşmek istediğini söyledi. Birbirimizin numaralarını alıp dergahtan çıktık.

 

Kızlar benimleydi ve birazdan Bora gelirdi hepimizi bırakırdı ama Gözde kendi arabasıyla gideceğini söyledi. Vadalaşırken gelen kişiyle korkarak Gözde'yi arkama doğru ittim. Uriel hiddetli bir şekilde bize doğru yaklaşıyordu. Gözde bunu fark ettiği gibi sık nefesler almaya başladı. Uriel karşıma geçip Gözde'ye bağırırken Esma, Atiye ve İsra da Gözde'yi aralarına alıp onu korumaya çalıştı.

 

"Çekil önümden pis Arap yoksa seni şuracıkta öldürürüm."

 

Tehditlerine karnım toktu, bu adam kendini ne sanıyordu. Gözde onu istemediğini söylemişti ondan nasıl korktuğunu nasıl kaçtığını gördüm. Bakışlarım kısa süreli ona döndü ağlıyordu ve korkudan titriyordu. Onu bu pis yahudinin eline bırakmayacaktım.

 

" Uriel çek git burdan Gözde seni istemiyor onu hiçbir şeye zorlamaya hakkın yok. " diye bağırdım.

 

Dergaha yakındık sesimizi duyanlar olabilirdi içten içe Allah'tan yardım diledim. Uriel ise beni duymamış gibi bileğimi sertçe tutup beni itti. Bedenim yere savrulurken beton zemine sertçe düştüm. Kızlar ise Gözde'yi tutamadı Uriel Gözde'nin koluna yapıştı ona bağırmaya başladı. Canımın acısından kalkmak istesem de belimi yere vurmuştum zorlanıyordum ağlamaya başladım.

 

Uriel pisliği Gözdenin başındaki örtüyü ona acımadan canının yanacağını bile bile çekip yere attı. Saçlarını açtığında avuçlarının arasına alıp onu tehdit etti. Bir şey yapamıyor olmak beni bitiriyordu. Kızlar bağırıp ona karşı koymaya devam etseler de güçleri yetmiyordu. Zorlanarak kalktım yardım etmeliydim Uriel Gözde'yi sinirle götürmeye çalışırken önlerinde durdum lakin çabam boşunaydı. Uriel tam boşta kalan eliyle bana vuracağı sırada yüzüne gelen şiddetli bir darbeyle yere savruldu. Ne olduğunu anlamadım bir kaç kişi birleşip Uriel'i döverken ben Gözde'yi yanıma çektim. Uriel kanayan burnuyla yerde kalırken gördüğüm kişileri tanıdım. Bora yanıma geldi ve elimi tuttu nefes nefese kalmıştı.

 

" Canım iyi misin ne oldu ne yaptı bu şerefsiz size?"

 

Nefesimi düzeltmeye çalışıp elini tuttum. " İyiyim korkma Gözde'yi zorla götürmeye çalıştı."

 

Arda ve Yiğit'i tanımıştım ama aralarında başka biri de vardı.

Uriel kalkıp tekrar hiddetlenirken aralarında tanımadığım o erkek karşısına geçip yakasından tutup kafasını onun suratına geçirdi. Uriel düşüp kalırken acıyla inledi. O adamın Arapça sinirle bir şeyler söylediğini duydum. Kim olduğunu bilmesem de gayet güçlü birine benziyordu. Kızlar da korkarak yanımıza gelmişti. Arda, Yiğit ve tanımadığım o adam da yanımıza geldi. Kızlar Gözde'yi sakinleştirirken ona su verdiler ben hâlâ kendime gelememiştim canım yanıyordu ama belli etmek de istemedim şu an Gözde'nin iyi olması daha önemliydi. Ben ağlarken Bora beni kolları aralarına aldı.

 

" Tamam geçti güzelim kimseye bir şey olmadı."

 

Gözde arabasına binmeye bile korkuyordu Bora bunu bildiğinden hep beraber gidelim buradan dedi. Dergahtan sesimize gelenler oldu lakin olayın bittiğini söyleyip araçlara geçtik. Biz kızlar Bora'nın aracına binerken erkekler de diğer arabaya bindi. Gözde'nin aracını şoför gelip alacaktı onu yalnız bırakmak istemiyordum. Uriel hepimizin önünde ona şiddet uygulamıştı. Biraz sakinleşip konuşmak adına bir kafeye geldik.

 

Masalar gayet büyüktü birine geçip oturduk beyler de geldiğinde aralarında 6 yaşlarında bir erkek çocuk fark ettim. Gözde kendine gelmeye çalışıyordu o küçük çocuk onun yanına gelip masumca baktı. Gözde ona gülümseyip kucağına aldı. Küçük çocuk sanki Gözde'yi sakinleştirmek ister gibi minik kollarıyla ona sarıldı. Karşımızda oturan tanımadığım adam çocuğa bakıp tebessüm etti. Kimdi acaba bu adam diye düşünüp Bora'ya baktım. Bora yeni fark ediyordu eee tabi kavgada nasıl tanıtacaktı ki.

 

"Meryem bu genç adam arkadaşım ve şirketimizle iş ilişkilerimizin olduğu bir dostumuz. Adı Zeyd ve kendisi Suudlu, Medine doğumlu bir görüşme için gelmişti toplantı yaptıktan sonra sizi eve bırakıp gezmeyi düşündük ama kavganın içine düştük. İyi ki de gelmişiz."

 

"Memnun oldum hoş geldiniz." dedim o da yerden başını kaldırmayıp memnun olduğunu söyledi.

 

Gözde o çocuğun ilgisiyle sakinleşirken Zeyd hakkında biraz konuştuk. Meğer bu küçük çocuk Zeyd'in oğluymuş, bir kızı daha varmış ve eşi ile Medine'de yaşıyormuş. Mutlu bir evliliği olduğunu söylediğinde eşine de iyi dileklerimi sunduğumu ve tanışmak istediğimi söyledim. Zeyd eşiyle geleceğini ve bizi tanıştıracağını söyledi. Medine şehrinden bahsettiğinde kalbim öyle hızlı atmaya başladı ki bir an kendimi orada hayal ettim. Bora anlamış gibi elimi tuttuğunda kalbimi ferahlatan cümlelerini sıraladı.

 

"Bir gün elbet aşkın şehrine gideceğiz, Mekke ve Medine bizi ne zaman çağırırsa o zaman o güzel ziyaret gerçekleşecek."

 

Loading...
0%