Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm: İnkisar- ı Hayal

@hayalperestyazar02

Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

Medine her Müslüman'ın gönlünde bir yara. Müslümanların kutsal topraklarından ikincisi Peygamber kokulu güzel şehir. Medine Mescidi Nebeviye ev sahipliği yapan, Peygamber efendimizin kabriyle şereflenen şehir. Medine'nin her yeri Peygamber Efendimizin izleriyle çevrili.

 

Hayattaki en büyük isteğim kutsal topraklara ayak basmaktı. Ezan seslerinin yükselişiyle secdeye kapanmak, her saniyesini dolu dolu geçirmek Rasullluh Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin makamına gidip gözyaşları içinde sadece bakmak bakmak...

 

Oraya ulasamasam da elimle dokunma fırsatı bulamasam da kokusunu içime çekmekti hayalim. Herkesin hayali farklıdır benimkiler bir gün gerçekleşmeyi bekleyen mucizelere gebe Allah'ın en güzel vaatleriydi. Göremesem de biliyorum ki bir gün Filistin kurtuluşa erecekti. Belki bir gün Kabe'nin örtüsüne dokunup hac vazifemi yerine getirirdim kim bilir. Bildiğim bir şey varsa vatanimin kurtuluşuna şahit olup olmayacağımdı. Rabbim kalbimde büyüttüğüm en büyük isteğimi bana verip canımı şehit olarak alsın istiyorum. Kanım dökülecekse savaş sırasında şehit olarak dökülsündü.

 

Gözlerim dolup taşarken Bora'nın elini elimin üzerine indirmesiyle bakışlarım ona döndü. Ağladığımı fark etmedim bile, düşüncelere dalmamla her şey silinip gitmiş gibi oldu.

 

"Biliyorum oraya özlem duyuyorsun ama unutma sana sözüm var birlikte kutsal topraklara gideceğiz."

 

Başımı olumlu anlamda salladım diğerleri kendi aralarında konuşuyordu. Arda'nın telefonunun çalmasıyla açıp konuşmaya başladı ve saldalyesinden kalkıp karşıya el salladı. Arda'nın yanına sempatik görünüşlü tatlı tesettürlü bir kız gelip sarıldı. Şaşırdım çünkü bildiğim kadarıyla Arda hiçbir kızla sarılmıyor tanışmak için elini dahi uzatmıyordu. Bora'ya anlamsız bakışlarla bakarken hafifçe gülümseyip sessizce konuştu.

 

"Arda'nın kız kardeşi Sevde, ha bu arada bizim Yiğit ile sözlüler yakında nişanları olacak."

 

Duyduğumda şaşkınlığım daha da arttı. Yiğit, Arda ve Bora birbirlerinin en iyi arkadaşlarıydı. Arda'nın bunu kolay kabul etmeyeceğini bilsem de sanırım Bora da araya girip bu işe onay verdirmişti. Sevde bizimle tanışıp Yiğit'in yanına oturdu Arda biraz bozulmuş olsa da Bora araya girip ortalığı yumuşattı. Meğer dini nikahları olduğundan çekinmeden yanına oturmuş yoksa bunu yapmazmış. Sevde bize bakarken gözleri şaşkınlıkla büyüdü ve "Atiye senin burda ne işin var?" diyerek Atiye'ye baktı.

 

Hepimiz o ikisine bakarken Atiye de şaşkındı, yerinden kalkıp Sevde ile sarıldılar. Garipti ki Sevde ve Atiye çocukluktan beri arkadaşlarmış, hatta Arda ile Atiye de birbirlerinin çocukluk aşkıymış. İsra ikisine de takılıp ortalığı karıştırırken Arda ve Atiye kızarıp durdu. Birbirlerini bizim nişanda görseler bile tanıyamamışlar çünkü yıllardır birbirlerini görmüyorlarmış ve çocukken ikisi de kiloluymuş. Haliyle isim benzerliği başka biri diye düşünmüşler. Biraz gülüşüp sohbet ettikten sonra ayrıldık. Gözde de eski işi olan mankenliği bıraktığını ve şirkette çalışacağı bir pozisyon olup olmadığını sormuştu. Bora isteksiz olsa da benim ısrarımla kabul edip Gözde'yi işe aldı. Uriel ona rahat vermeyecekti bundan eminim ama elimden geldiği kadarıyla da Gözde'ye yardım edecektim. Bir Müslüman olarak bunu yapmak en büyük görevimdi.

 

**************

 

Okulların açılmasıyla yoğun tempoma geri döndüğüm günler başlamıştı. Bora içkiyi bırakalı 40 günü geçiyordu, hâlâ namaz kılmıyor olsa da kısa süreli il dışına bir görüşme için gidip döndü ve şimdi arabamızla evimize doğru yol alıyorduk. Bora biraz durgun gibi görünse de işlerin yoğunluğu onu yoruyor diye düşünüp konuşup canını sıkmak istemedim. Evimize geldiğimizde elimi tutup nazikçe öptü yüzüne baktığımda gözlerinde gördüğüm ışık bir kez daha ona aşık olmamı sağladı. Gülüşü daha çarpık ve çapkın bir hale bürünürken utangaçlık vücudumu bir sarmaşık gibi sardı.

 

"Evimize hoş geldin mücahidem biz olacağımız mekânımıza kalbimizin birleşip asla ayrılmayacağı yuvanıza hoş geldin!"

 

Derin bir şekilde gülümsedim neredeyse ağlayacaktım fakat bunu yaparsam bana kızacağından emindim. Elimi bırakıp arabadan indi ben ineceğim sırada hızlıca dönüp kapımı açtı elini uzattığında avuçlarına ömrümü bıraktım. El ele tutuşup evimize gitmeye başladık. En son nişan günü buradaydık sonrasında ise nasıl düştüm bana ne oldu asla hatırlamıyorum. Biraz korksam da belli edip Bora'yı üzmek istemiyordum. Sanki o düştüğüm merdivenleri tekrar görsem aynı anı yaşayacakmışım gibi hissediyordum.

 

Eve girdik ve odamıza doğru adımlamaya başladık. Bora'dan biraz müsade isteyip hazırlanmam gerektiğini söyledim. Yanağıma doğru yaklaşırken ben ondan önce davranıp dudağına bir öpücük bıraktım. Beklemiyor olacak ki şaşırdı fakat bu hareketim fazla hoşuna gitmişti çarpık gülümseyişi kalbimi tekletti. Neden bu kadar yakışıklıydı ki ona bakanın beğenmemesi neredeyse mümkün değildi. Bora banyoya giderken ben tüm heyecanımla dolaba yönelip kendime uygun bir gecelik seçip üstümü değiştirmeye başladım.

 

Üstümü değiştirip uzamaya başlayan kıvırcık saçlarımı hafifçe tarayıp elimle biraz şekil verdim. Zaman ilerledikçe uzuyordu ve uzadıkça Bora saçlarımla daha da çok oynuyordu. Biraz da makyaj yapıp eşim için süslendim utanıyor olsam da Bora benim kocamdı onu seviyordum aşıktım ve artık gerçek bir evlilik yaşamamızın vakti geçiyordu bile. Şimdi olmasa bile ilerde Bora ile evlatlarımızı büyütmeyi istiyordum. Onunla güzel bir hayat sürdürmek hayallerimden biri haline gelmişti.

 

Aynada kendime bakarken Bora kapıyı açıp içeri geçti. Duş almış ve üzerine pijama takımını giymişti. Utanarak bakışlarımı kaçırsam da arkamdan yaklaşıp ellerini önümde birleştirdiğim kollarımın üzerinden gezdirdi usulca ona dönerken elleri yanaklarımdan keşfe çıktı. Uzanıp beni öpeceği sırada ortalığı yıkan telefon sesiyle irkilip geri çekildim. Bora'nın telefonu çalıyordu. Homurdanıp telefonuna uzandığında tamamen telefonu kapatıp sinirle konuştu.

 

"Boş verelim telefonu arayıp dursun ulaşamaz artık."

 

Beni kendine çektiğinde hafifçe kıkırdadım, ellerimi boynuna dolayıp güzel yüzüne baktım. Birbirimize yaklaştığımızda bu sefer de bize inat kapı deli gibi çalmaya başladı. Bora boş ver dese de önemli bir şey olabilir diyerek git bak dedim. Modum iyiden iyiye düşerken Bora'nın gidişiyle bende adımlayıp merdivenin başında durdum. Ne olur ne olmaz diyerek geceliğin sabahlığını üzerime geçirip başıma acele şekilde başörtüsünü taktım.

 

Bora kapıya vardığında ben yukarda merdivenlerin başında durdum. Kapı açıldığında ise adeta şoka uğradım. Buse gecenin bu geç saatinde kapımıza dayanmıştı. Bora ile tartışmalı bir konuda konuşurken Bora bakışlarını bana çevirdi, Buse de bana bakıyordu. Yüzünde zafer kazanmış gibi bir ifade vardı,, sanki bu gece Bora ile aramda bir şey olacağını hissetmiş de buna engel olduğundan mutluluk duyuyor gibi görünüyordu. Onu görünce örtümü umursamayıp elimle gevşetip açtım.

 

Bora bana özür diler gibi bakıyordu, yine bir şey olmuştu ya da olacaktı bilmiyorum. Bildiğim tek gerçek ne zaman Buse hayatımıza girdi işte o zaman her şey değişti. O kıza güvenemiyordum kalbim ona asla ısınmıyordu. Bora kapıyı açıp Buse'yi içeri davet ederken kendi de bana doğru üst kata çıkmaya başladı. Düşen yüzümle ne olduğunu anlayamadan öylece Bora'yı bekledim. Yanıma vardığında elimden tutup öptü.

 

" Mücahidem ben bir yere kadar gidip geleceğim hemen dönerim merak etme."

 

Gözlerim dolarken ellerimi çektim. Bana tertemiz gelsin diye beklediğim adam beni bırakıp bir işi olduğunu söylüyordu. Benden daha mı önemliydi yani anlamıyordum.

 

" Yalan söylüyorsun ne zaman Buse ile bir yere gitsen ağzına alkol alıyorsun. Yine aynısı olacak seni kandırmasına izin verip ona uyacaksın. Bana söz vermiştin onunla görüşmeyecektin neden yapıyorsun bunu bana?"

 

Sözlerim hatalarını yüzüne vuruyordu ama başka çarem de yoktu. Bu sözleri duymazsa beni kaybedeceği gerçeğiyle asla yüzleşmezdi. Sabredecektim ama benim de sabrım fazlasıyla sınanıyordu. Ben ondan gitmeye çalışıp odaya gececekken beklemediğim bir anda bana sarıldı. Kolları bedenimi sararken ağlamaya başladım sanki bu gece onu kaybedecektim. Kalbim garip hislerle dolmuştu kendimi tutamıyordum. Dudakları boynuma bir öpücük sunarken saçlarımı usulca kokladı.

 

"Güzelim, kızma bana söz veriyorum yarım saat içinde döneceğim. Beni beklediğine deyecek Buse ile biraz konuşup döneceğim üzme kendini bundan sonra da görüşmemi tamamen keseceğim. Sen yeter ki üzülme."

 

Cadaloz Buse'den kurtuluş yoktu. Ağlasam da söz verdiği için onu onaylayıp sarılışına karşılık verdim. " Geç gelirsen kırk gün daha bekletirim seni cezan iki katına çıkar." dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak.

 

Beni başıyla onaylayıp elimden tutarak merdivenlerden inmeye başladık. Giyimim pek uygun olmasa da umursamamaya çalıştım Buse'yi kızdırmak istiyordum Bora'nın bana olan ilgisini görmesi gerekiyordu. Bizim aramızdaki sevgi bağının ne denli güçlü olduğunun farkına varması gerekiyordu. Buse' nin karşısına geçince yüzüme sahte bir gülümseme ekleyip hoşgeldin dedim. O da benim gibi sahte şekilde gülümsedi ela gözleri beni baştan aşağı süzerken bende fazla süslenmiş oluşuna anlam veremedim.

 

Yüzünde fazlaca makyaj üzerinde kısa adeta bacaklarını sergileyen bir elbise vardı. Bora belimden tutup bana sarıldığında şaşkınlıkla ona baktım. Kimsenin yanında böyle şeyler yapmıyordu fakat ne zaman Buse yanımızda olsa ona inat eder gibi benimle yakınlaşmaya çalışıyor ona göz dağı veriyordu sanki. Başını boynuma gömüp açtığı boynumu öpüp saçlarımı okşayıp kokladı. Buse tam karşımda adeta sinirden kudurmuş gibi dudağını büküp tırnaklarıyla oynuyordu. Bende Bora'ya sarılıp Buse'ye inat kocaman gülümsedim. Bora beni bırakıp alnımdan öperken fısıldar bir tonda, " Seni çok seviyorum kaderim." dedi.

 

Sessiz olsa bile Buse'nin bunu duyduğuna emindim. Ben de Buse'yi umursamadan yanağından öpüp, " Seni seviyorum sol yanım."diyerek gidişine izin verdim. Daha doğrusu beni dinlemiyor erken geleceğini söyleyip duruyordu. Buse'nin o iğrenç sırıtışıyla kaşlarımı çatıp sinirle üst kata çıkmaya başladım. Merdivenlerin başına geldiğimde başıma bir ağrı girdi ne olduğunu anlayamıyordum. Sanki bir şey zihnime doluyordu, aklıma bir şey geldi ben tam buradan düşerken karşımda Buse'nin olduğunu hatırladım. Peki karşımda ne yapıyordu neden düşmeme izin vermişti ya da aramızda bir konuşma mı geçmişti veyahut tartışma? Hiçbirini hatırlamıyordum aklıma dolan tek şey düşerken attığım çığlık ve onun yüzüydü.

 

Kendimi toparlayıp merdivenlerden çıkmaya devam ettim odama geçip üstümü değiştirdim. Öfkeliydim ve öfkemi yenmeliydim. Sakinleşmek adına tekrar abdest aldım sevgili Peygamber Efendimizin hadisi şerifi aklıma geldi.

 

Ebû Vâil radiyAllahu anh’dan: "Urve bin Muhammed es-Sa’dî’niıı yanına girdik. Bir adam konuşurken onu kızdırdı. Bunun üzerine (Urve) kalktı hemen abdest aldı. Sonra şöyle dedi:

 

‘Babam bana, dedemden, o da Atiyye’den nakletti: (Atiyye) dedi ki: "Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi: ‘Öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş, ancak şu ile söndürülür. Onun için biriniz öfkelendiği zaman hemen kalkıp abdest alsın!’"

 

 

Abdestimi alıp namaz kılmak için namaz elbisemi giydim. Secdeye her vardığımda Rabbimden başka kimsenin derdimi bilmiyor oluşuna sevindim. Tek çarem Rabbim'di, her şeye gücü kudreti yeten Rabbimden eşimin hidayete ermesini istedim. Korkuyordum tekrar alkole başlarsa onu kurtarmam çok zor olurdu namaz kılmıyordu ve biliyorum ki namaz kılmayan hele de alkol tüketen biri Allah'a isyan ediyor demekti.

 

Öfkeli insan şeytanın oyuncağı olurdu ben öfkelenmemek için ibadetlerime yönelip dua ettim, düşüncelerimden kötü olan ne varsa kendime hakim olup bunların şeytandan geldiğini bilip ferahlamaya çalıştım. Namaz kılmak iyi geliyordu. Namazımı kıldıktan sonra tesbih çekip dualara sarıldım. Gözlerim yaşlarla dolarken saatler ilerleyip duruyordu. Artık uykuya esir olmaya başlıyordum. Saat gece yarısını geçiyordu pijamalarımı giyinip az da uzanmak istedim.

 

Devamlı saate bakıyordum sinirle bir nefes verip telefonumu elime aldım Bora'yı aradım lakin açmadı ne yapıyordu bu adam böyle? Hani çabucak gelecekti ya yine yalan söylüyorsa ben ne yapardım? Yok Meryem kötü düşünme gelir birazdan herhalde diye kendimi teselli etmeye başladım. İçim içimi yiyordu mesaj attım bakalım dönecek miydi? Bir süre bekledim mesaj attı ama öyle kısa yazmıştı ki ondan şüphe ettim. Sadece geleceğim beni merak etme yazmıştı. Gözlerime daha fazla zulüm etmeden kapattım.

 

Kahkahayla karışık farklı sesler duyunca yataktan kalkmaya çalıştım. Gözlerim uykusuzluktan açılmıyordu neydi bu sesler böyle diye düşündüm. Yataktan zor da olsa kalktım ışıkları açıp alt kata inmeye başladım. Kulaklarıma inanamıyordum Bora bağıra bağıra şarkı söylüyordu. Ne duyuyordum ben böyle? Kapının dışında gelen seslerle koşarak kapıya vardım. Kilidi çevirip kapıyı açtığımda Bora sallana sallana bağırmaya devam ediyordu.

 

"İçmişim dertliyim bir bilsen ben ne haldeyim içmişim dertliyim ben sensizim ne eyleyim".

 

 

Bir kez daha inkisar-ı hayale uğradım. Böyle olmamalıydı acılar huzunler hep beni bulmamalıydı demek ki daha çekeceğim çok derdim vardı. Gözlerim doldu ben anlayamadan yaşlar yanaklarımda süzülmeye başladı.

 

Bora zil zurna sarhoştu, elinde evin anahtarı vardı lakin kapıyı dahi açamamıştı. Beni görünce gülümseyip sallanarak sarıldı anlamsız şeyler söylüyor sonra tekrar şarkılara dalıyordu. Yanında da Buse vardı o da epey sarhoş olmuştu ayakta duramıyordu. Sinirlerim tavan yaparken öfkeme hakim olmaya çalışıp Bora'nın kolunun altına girip onu salondaki koltuğa adeta attım. Ne sinir bozucu bir adamdı bu ya? Hani içki içmeyecekti yine beni kandırmıştı işte.

 

Buse de cabasıydı, sabırlı biri olmasam bu kızın saçını başını yolardım ama kendinde değildi ona kötü davranmak da bana yakışmazdı. Yine yapacağını yapmıştı Bora onun sayesinde yine alkol almıştı. Bora olduğu yerde uyuklamaya başlayınca bakışlarım Buse'ye kaydı. Koltuğa zorla oturup eliyle şakaklarını ovmaya başladı. Ela gözleri bana dönerken gözleri hafif de olsa kayıp duruyordu. Garip bir hali vardı sarhoşluğun dışında bir gariplikti bu.

 

"Meryem ağrı kesici var mı? Başım çok feci ağrıyor bir de biraz uyusam iyi olacak."

 

"Bekle." diyerek mutfağa geçtim ilaçlara bakıp ağrı kesiciyi ve bir bardak suyu tepsiye indirip Buse'ye getirdim. İlacı içti teşekkür edip uyumak isteyince ayaklandım ona misafir odasını verecektim. Ayağa kalksa da sendeledi ve düşer gibi oldu. Baktım olmuyor tövbeler çekip koluma girdim evin asansörü vardı acil bir durum dışında pek kullanma taraftarı olmuyordum. Asansöre binip üst kata çıktık Buse ayakta bile zor duruyordu. Onu odasına bıraktığımda odada küçük bir banyo olduğunu isterse duş alabileceğini söyledim. Giysi odasından istediğini giyebilirsin diye tembihleyip Bora'ya bakmaya gittim.

 

Bora hâlâ koltukta sızmış şekildeydi. Onu kaldırmaya çalıştım lakin olmuyordu. Öyle sinirliydim ki ona aklıma geleni yapmak istedim hem çoktan hak etmişti bunu. Banyoya gidip büyük bir kovayı salona getirdim, bahçeye çıkıp hortumu tuttuğum gibi salondaki kovanın içine bıraktım. Hafifçe kıkırdadım ve bahçeye tekrar çıkıp musluğu açtım suyu önünde bekleyerek doldurdum. Benim için fazla ağır olmaması için ağzına kadar doldurmadan gidip musluğu kapattım.

 

Bu adam ne yoruyordu beni ya üzerine su dökmeye bile kaç defa gidip geldim ama olsun hak ediyordu bunu. Kapıyı kapatıp koltuğa sızmış Bora'ya baktım sinirlerim bozulmuştu tam karşısına geçip, "Ya Allah." diyerek suyu üzerine boca ettim. Su yüzüne geldiği gibi irkilerek ve bağırarak uyandı. Oh olsun diyerek ne yapacağını beklemeye başladım. Gözlerini ovuşturup uyanmaya çalıştı üzeri sırılsıklam olmuştu ben ise kahkahayla ona gülmeye başladım kendimi daha fazla tutamadım.

 

"Ne oluyor lan burda o neydi öyle?"

 

Yüzüme sinsi bir bakış yerleştirip gülümseyerek konuştum." Ben su döktüm, oh canıma değsin az bile sana."

 

Bana garip garip bakıp düşünmeye başladı. Eliyle başına vurup, " Of şimdi hatırladım ben yine alkolün ayarını kaçırmışım başım ağrıyor."

 

"Zıkkım iç e mi. Neyse ayıldın artık, sen burda uyursun ben odama gidiyorum."

 

Elimdeki kovayı yere atıp adeta koşarak üst kata çıktım. Bora zaten anında peşime düştü, ben koşarken o da beni ikna etmeye çalışıyordu ama boşa çabalıyordu kapıyı kilitmiştim bile. Kapının ardından bana seslenirken umurmadan yatağa doğru yol aldım ona inat uyuyacaktım her ne kadar sinirden uyuyamasam da yalnız kalmak istiyordum zaten ağlama moduna girmiştim bile. Yatağa geçtiğimde tam yorganın altına geçeceğim sıra kapının açılma sesini duyup arkama döndüm. Bora kapıyı açıp karşıma geçmişti bile ben şaşırıp dururken o alnına düşen ıslak saçlarını arkaya itip bana doğru adımlamaya başladı. Ben kaçmaya çalıştım lakin ne mümkün beni yakalamıştı bile. Nasıl ıslandıysa beni tutarken sırtımı da ıslatıyordu.

 

"Bırak beni ya üstüm ıslandı."

 

Bağırmam faydasızdı, Bora sinirliydi ve bana sinirli olduğunda bu halini görmek isteyeceğimi söylemişti. Ne yapacağını bilmiyordum ama beni asla bırakmıyordu ben ise yavru kedi misali çırpınıyor kaçmanın yolunu arıyordum tam kolunu ısıracaktım ki yapacağım şeyi anlayıp beni sırtladığı gibi yürümeye başladı. Bağırıp beni bırakmasını istedim fakat konuşmuyordu bile manyak herif ne olacak.

 

Banyoya girdiğini anladım duşakabine girip beni indirdiği gibi suyu açıp üzerime tuttu. Çığlık atıp bağırdım ama ben de ıslanmıştım. Kaşlarımı çatıp öfkeyle ona bakarken duş başlığını elime alıp suyu ona tuttum. Beni kollarının arasına alıp ılık suyun altında ikimizi de bir güzel ıslattı. Başta kızsam da bu kızgınlık yerini gülmeye bıraktı. Ben gülünce Bora da gülmeye başladı, deli gibiydik birbirimizi ıslatmış üstüne banyoda sarılıp suyun altında gülüyorduk.

 

Suyun sesinden birbirimizi duyduyorduk işaret edip yeter dediğimde başlığı kapatıp beni kucağına aldı. Büyük bir dikkatle çıkarken ayağı kayıp düşecek diye endişe ettim gerçi düşse ne gülerdim ama hadi neyse kucağında ben vardım olan bana da olurdu. Üstüme baktım sonra Bora'nın yeşillerine, ikimiz de sırılsıklam haldeydik. Bora üstünü indirmeye başladığında duşa tekrar gireceğini anladım. Ben de arkamı dönüp yavaşça üstümdeki ıslak kıyafetlerden kurtulmaya başladım. Su sesi geldiğinde hızlı davranıp soyundum ve bornozu giyindim. Kendinin ve onun ıslak kıyafetlerini çamaşır makinesine atıp çalıştırdım.

 

Duşakabinin dış kısmında perde vardı ama sesini duymadım neyse camı buzlu camdı ve sağlam malzemeden yapılmıştı bir şey görünmüyordu ama benim içime sinmeyince benim zorumla oraya perde taktırmıştık. Hem Bus de evdeydi ya pat diye gelirse odaları karıştırdım diye uydurur bir de belli olmazdı ne yapacağı ona güvenemiyordum. Arkamı döndüğümde perdenin çekili olmadığını görüp çekmek için ilerledim tam perdeyi çekeceğim sırada Bora kapıyı açıp başını çıkarttı bana çapkın bir bakış atıp gülümsedi.

 

"Kız yoksa sen de mi yanıma geleceksin? Valla çok güzel olur." dediğinde üzerine yürüyüp başına vurdum.

 

"Hadi oradan manyak, perdeyi çekecektim meraklı değilim sana."

 

Erkeksi sekilde kıkırdayıp dudaklarını araladı. "Güzelim kim görecek beni evde, ikimiz varız hem bu camdan görünmez merak etme."

 

Dudağımı büküp dilimi çıkarttım." Buse cadısı bizde, seninle geldi ne yapacağı belli olmaz üzerine atlar mazallah."

 

Bora şok olmuş şekilde yüzü düşerken adeta bağırdı. "Buse benimle mi geldi? "

 

"Evet." diye cevapladım onu fakat Bora fazlasıyla endişeli görünüyordu. Banyodan çıkıp giyindim ve yatağa geçtim Bora ile bu durumu konuşmuştum alkol almayacağını söylemişti ama bu sözünü tutmamıştı ne oluyordu ona bilmiyorum fakat bu durum beni fazlasıyla üzüyordu. Banyonun kapısının açılma sesini duyunca yorganı başıma kadar geçirip uyuyor numarası yapacaktım gerçi o yemezdi bu numarayı ama konuşmamak tavır almak en iyisiydi.

 

Dolap kapağının sesiyle giyinmeye başladığını anladım ne diye onu bu kadar umursuyordum ki o beni bırakıp Buse cadısıyla gitmişti bende onu umursamayacaktım. Gözlerimi kapattım saat epey geç olmuştu yarın okula gitmem gerekiyordu derslerime çalışmalıydım, bu yıl da yine yoğun bir tempo başlamıştı ayak uydurmak zordu ama başarmam gerekiyordu. Uykuya yenik düşeceğim sırada yorganın üzerimden çekilişiyle neye uğradığımı şaşırdım. Bora yanıma yavaşça yatıp uykulu gözlerimden öptü sonra sarıldı.

 

"Özür dilerim böyle olsun istemezdim. Bana ne olduğunu inan bilmiyorum, içmek istemiyorum ama sanki biri bana iç diye fısıldıyor. Kendime engel olamıyorum istemsizce içiyorum sonra pişman oluyorum."

 

Beni serbest bıraktığında pişmanlıkla yoğrulan gözlerine baktım. Kızsam bile kıyamıyordum ki sevdiğime, belki de benim Bora ile olan imtihanım bitmemişti sabretmeliydim dua etmeliydim. Başımı sallayıp sakallarını karıştırarak sevdim onu. Gülümseyerek araladı dudaklarını.

 

"Meryem ne olur kızıp küsme bana yoksa ben tek kalırım daha çok günaha batmaktan çok korkuyorum."

 

Gözlerimin doluşunu fark edince parmakları yanaklarımda gezindi. Onun kendi içinde ne yaşadığını tam olarak anlayamasam da zorlandığını anlıyordum. Yeşillerinden minik damlalar düşerken parmaklarımla yaşlarını sildim yanağını öpüp kollarımı sırtına doladım.

 

"Sevdiğim ilk ve son aşkım, korkma ben seni bırakmam ne olur güçlü ol sorunlarını benimle atlatmaya çalış derdini anlat ki çare bulalım."

 

Saçlarımı okşayıp kokladığında kalbinin yüksek ritimde attığını anladım. Nefesleri sıklaştı, canını sıkan bir şeyler vardı ama bunu benimle paylaşıymıyordu. Belki de buna hazir değildi üstüne gelmemeliydim konu her neyse kendi anlatmalıydı. En azından bazı konuların gerçekliğini fark etmeliydi bu yüzden ona bildiklerimden bahsettim.

 

"Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin dostluk ile ilgili hadis-i şerifleri mevcuttur sana bunlardan bahsedeceğim.

 

Ebû Hüreyre’den (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

 

“Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel, II, 400)

 

Ebû Hüreyre’den (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

 

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî, Zühd, 45; Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

 

Ebû Musa’dan (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

 

“İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146; Buhârî, Sayd, 31)

 

Ebû Saîd’den (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre o, Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle derken işitmiştir:

 

“Sadece müminle arkadaş ol! Yemeğini de ancak takva sahibi olan yesin!” (Tirmizî, Zühd, 55; D4832 Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

 

Abdullah bin Amr’dan (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

 

“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır. Allah katında komşuların en hayırlısı ise komşusuna karşı hayırlı davranandır.” (Tirmizî, Birr, 28; Dârimî, Siyer, 3)

 

Ebû Hüreyre’den (radıyallahu anh) nakledildiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

 

“Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır.” (Müslim, Birr, 159)

 

İnsan, dostunun dinindedir. Bundan dolayı dost edineceği kişiye dikkat etsin.'' (Riyâzü's-Sâlihin, I, 398)

 

Hadis-i şeriflerden anlaşıldığı gibi, Allah (c.c) yolunda hakiki bir dostluk için seçilecek olan kişinin hayırlı olması çok önemlidir. Hatta bir gün Peygamber Efendimiz (SAV), Ashab-ı Kiram'ına ''Dikkat ediniz! Ben size en hayırlı olanlarınızı bildireyim mi?'' buyurdu. O kimseler de; ''Evet bildir Ya Rasulallah'' dediler. Peygamber Efendimiz (SAV)'de ''Sizin en hayırlılarınız o kimselerdir ki onları gördüğünüz zaman Allah'ı hatırlatır,'' buyuruyor. (İbn Mace, Zuhd,4)

 

 

Şeytan, insana kötü arkadaşı sayesinde günah işletir. Akıllı, ilim sahibi, iyi ahlaklı, doğru sözlü, cömert olan, fâsık olmayan kişilerle arkadaş olunmalıdır.

 

Arkadaş üç gruba ayrılır. Bunlardan birincisi gıda gibidir, devamlı ihtiyacımız vardır.

İkincisi ilaç gibidir, bazen ihtiyaç duyulur. Üçüncüsü ise hastalık gibidir, istemediğimiz halde o bizi bulur. Geçinmek gerekir, şerrinden, kötülüğünden kurtulmak için idare edilir.

 

Şimdi söyle Bora, senin Buse ile olan arkadaşlığın bunlardan hangisine giriyor?"

 

Gözleri dolu doluydu tek kelime bile etmeye mecali yoktu. Biliyordu gerçeği Buse'nin onu günahlara sürüklediğinin farkındaydı ben sadece bunu biraz daha görmesine vesile olmaya çalıştım. Onu kötülüklere iten bir arkadaşı olmamalıydı her şeyden önce bir kadınla arkadaşlık zaten doğru bir davranış değildi. Dudaklarımı aralayıp devam ederken Bora mahcup şekilde beni dinliyordu.

 

"Bir kadın ve bir erkeğin arkadaş bile olsa yakınlık kurması doğru karşılanmamaktadır çünkü araya şehvet girerse istenmeyen durumlar meydana gelir. Şöyle düşün ateşle oynuyorsun peki ateşle oynarsan yanmama ihtimalin var mıdır? Tabi ki hayır ateşle oynarsan elbette ki seni de yakacaktır yani senin Buse ile olan arkadaşlığın haram oluyor, o seni günah işlemeye teşvik ediyor. Anlamıyorum sanıyorsun ama onun sana olan ilgisi ve aşkını görebiliyorum. Biz evliyiz ve senin sana aşık olan bir kadınla arkadaşça görüşmen evliliğimizi sarsacak bir haraket. Bak Bora kendine gel yoksa beni yavaş yavaş kaybedeceksin."

 

Dayanamayıp bana tekrar sarıldığında ben de sarılışına karşılık verdim. Saçlarımı okşayıp suçunu bilen ve özür dileyen bir çocuk gibi hıçkırıklarla ağlıyordu. Kendi iç dünyasında nasıl bir ikilemde kaldıysa artık ne yapacağını bilemiyor adeta arafta kalıyordu. Onu kurtarmak için elimden geleni yapacaktım.

 

"Özür dilerim affet beni! Ben çok kötü biriyim seni hak etmeyecek kadar kötü biriyim."

 

Bora'yı kendimden çekip gözlerine baktım. "Öyle söyleme Allah bizi birbirimize layık görmüş ki evlendik. Sadece kendine biraz çeki düzen ver, ben senin iyiliğini istiyorum ne olur üzme beni."

 

Başını olumlu anlamda salladığında yüzüne bir gülümseme oturdu, elimle sakallı yanağını okşadım.

 

"Bora hadi uyuyalım geç oldu uykum var."

 

Benden ayrılıp gülümseyerek burnumu sıktı. "Söyle bakalım bana ceza olarak neyi uygun görüyorsun."

 

Kıkırdadım güzel soruydu. Bende onun burnunu sıkıp kızacağından emin şekilde konuştum. " Cezan üç ay oldu canım üç ay alkol almazsan affederim seni."

 

Gözleri kocaman açılırken benim gülüşlerimin arasından homurdanarak konuştu. "El insaf be kız üç ay ne öyle zaten iki yıldır evliyiz sabrım taşacak artık."

 

Omuzlarımı kaldırıp dudağımı büktüm. "Bana ne ben nasıl sana haramsız temiz geliyorsam sana sende aynı şekilde temiz geleceksin yoksa beklersin böyle."

 

Sinirli bir nefes verip, " Tamam haklısın mecbur bekleyeceğiz artık." deyip beni kolları arasına alıp yatağa uzandık. Saat ikiyi geçiyordu zaten gelen uykumla kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

************

 

Sabah namazını kıldıktan sonra kısa bir süre uyuyup uyandım hızlıca hazırlanıp okula gitmeliydim. Kalktığımda Bora odada değildi çantamı hazırlayıp telefonumu alıp odadan çıktım. Merdivenlerden inerken aşağıda Bora'nın masaya kahvaltılık bir şeyler bıraktığını gördüm. Erken uyanmıştı, bunlar muhtemelen biraz kendini affettirme çabalarıydı neyse diyerek keyfini çıkarmaya karar verdim. Beni gördüğünde yüzündeki gülümseme genişledi çayımı doldurup karşıma oturdu.

 

" Hadi bir şeyler ye seni okula bırakayım, bugün benim bazı işlerim var onları halletmem lazım."

 

Başımı sallayıp kahvaltı yapmaya başladım. Asansör ışığını fark ettiğimde unuttuğum bir gerçekle yüzleştim tabi ya Buse dün gece burada kalmıştı nasıl da unutmuşum. Kapının açılmasıyla gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Buse üstünü değiştirmişti ama üzerinde ip askılı göğüs dekolteli bralet ve altında da şortu vardı. Kollarını geçirdiği sabahlıkla kapatmaya çalışsa da üzerindeki gayet kısaydı göbeğini bile kapatmıyordu. Bora onu gördüğü gibi başını bana doğru çevirdi fakat bakışlarımdaki öfkeden kurtulamadı. Ona yaklaşıp fısıldar biçimde uyardım.

 

" O cadıya baktığını görürsem gözlerini oyarım ona göre."

 

Bora erkeksi sesiyle kıkırdarken sözlerim hoşuna gitmiş olacak ki dudaklarını aralayıp yine beni şaşırttı. " Mücahidem gözlerimi oymana gerek kalmayacak ben ne yapacağımı biliyorum sen o tatlı canını sıkma."

 

Buse'ye adeta bağırıp öfkesini kustu. Buse tam da Bora'nın arkasındaydı ve nerdeyse masaya geçmek üzereydi.

 

"O üzerindekileri değiştirip daha uzun ve uygun bir şeyler giy, ha bu arada o üzerindekini karıma almıştım ama bundan sonra Meryem giymeyecek onları senin olsun alabilirsin. Ben Meryem'e daha güzellerini alırım."

 

Buse dolu dolu gözleriyle arkasını dönüp giderken içten içe Bora'yı tebrik ettim. Helal olsun iyi yaptı, evet haram olanlardan uzak duramıyordu ama bu yaptığı da Buse'nin Bora üzerindeki etkisinin bitmek üzere olduğunu gösteriyordu. Buse kocama deli gibi aşıktı ama eminim ki Bora ona yüz vermiyordu. Ne yapıyordu bilmiyorum fakat bir şekilde Bora'ya istediği ne varsa yaptırma yeteneğine sahipti. Biz kahvaltımıza devam ederken Buse üstünü değiştirmiş şekilde yanımıza oturup kahvaltı yapmaya başladı. Yüzü asıktı belli ki Bora'ya kızgındı. Kızların attığı mesajlara bakıp cevap yazdım. Aklıma yine gözde düşmüştü okulda da hiç görmemiştim ne olmuştu bu kıza merak ediyordum. Aramama dönmüyor sadece kısa mesajlar verip iyi olduğunu söylüyordu. Kısacası benimle eskisi gibi konuşmuyordu. Okulda onu görme ümidiyle dolu doluydum.

 

"Canım, Gözde işe geliyor mu? Ne zamandır konuşmak istiyorum ama pek vakti yok sanırım dönüş yapmıyor."

 

Ağzındaki lokmayı yutup, "Bende bilmiyorum iki gündür gelmiyor hastayım demiş izin verdim dinlenip gelsin diye şaka maka iş konusunda gerçekten başarılı tecrübesiz olmasına rağmen her işin üstesinden kalkıyor." dedi.

 

Buse beklemediğimiz şekilde söze atıldı. " Gözde seni

dövdürmüştü nasıl affedip barıştın anlamıyorum."

 

Bora bilmediği bu konunun açılmasıyla bana bir açıklama bekler nitelikte baktı. "Meryem gerçek mi bu doğruyu söyle?"

 

Başımı sallayıp kendimi açıklama hissiyle doldum. " Sen Amerika'daydın o aralar Gözde ile atışıyorduk ama bunun bir önemi kalmadı..."

 

Sözümü kesip öfkeli bir sesle adeta bağırdı. "Ne demek önemi yok seni dövdürmüş ve benim bundan haberim yok üstelik şimdi arkadaşınız ve benim işyerimde çalışıyor. Bak Meryem sana zarar veren birine iyi davranmamı bekleme hemen bugün işine son vereceğim sen de onunla görüşmeyeceksin."

 

"Saçmalama, Gözde zaten yaptıklarına pişman oldu benden özür diledi geçmişi kurcalamanın anlamı ne? Söylemedik çünkü kızacağından emindik hepimiz bu olayı kendimize sakladık çok şükür iyiyim kızman gereken kişi yaptığına pişman olan Gözde değil bana düşman olan Uriel olmalı."

 

Bora susup sofradan sinirle kalkarken gelmem adına işaret etti. Sofradan kalkıp yanına gittim ve bir süre konuştuk onu ikna etmek zor olsa da bunu başardım. Gözde'ye kin beslemesini istemiyordum. Aklımı kurcalayan şey ise Buse'nin bunları nereden öğrendiğiydi, Gözde ile uzun zamandır görüşmüyorlardı lise yıllarında sadece bir yıl aynı sınıfta kalmışlar sonra Gözde okulunu değiştirmiş ve görüşmeleri sonlanmış. En azından bildiğim buydu ama iyi dost olmadıklarını biliyordum. Buse nasıl biliyordu bunu ve neden en olmadık yerde bu konuyu açmıştı ki? Besbelli niyeti aramızı bozmaktı başka açıklaması olamazdı.

 

Loading...
0%