Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31.Bölüm: Muaşaka

@hayalperestyazar02

Umarım bölümü beğenirsiniz yakın bir zamanda final gelecek ve sonra ikinci kitapla devam edeceğiz. Meryem'in hikayesini bir kitaba sığdırmak istemiyorum söz konusu Filistin olunca ikinci kitap orda geçeceği için mübarek belde Kudüs ile ilgili daha fazla bilgi olacak. Hepinizi çok seviyorum.

 

 

 

Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

❤️❤️❤️

 

Kim kurtarmaktı beni, kim derman olacaktı yüreğimdeki yaraya? Annemin dizlerine uzanıp titreyen vücudumla, sormak istemediklerimle ve içime attıklarımla hıçkırıklarla ağladım. Nasıl soracaktım ki, dilim nasıl varacaktı, nasıl anneme sana böyle bir kötülük yapıldı mı diyecektim ki? Dilim susuyordu fakat yüreğim bağıra çağıra haykırıyordu. Canım yanıyor dermansız sözler duymaktan korkuyordum. Saçının teline kıyamadığım annemin elini tuttum. Bizi büyütmek uğruna heba ettiği ellerini öpüp kokladım.

 

Kapının açılma sesiyle kimin geldiğini umursamadan anneme biraz daha sokuldum. Sesler duyuyordum lakin cevap verecek halde değildim. Annem hakkındaki duyduklarım gerçek olabilir miydi? Peki o yahudinin bana böbreğini vermiş olması gerçeği. Bu gerçeği kaldıramıyordum nefret ettiğim Yahudilerden birinin böbreğini taşıyor olmak Müslüman kimliğime ihanet gibi geliyordu.

 

Annemin beni kaldırmaya çalışmasıyla oturur vaziyet alıp etrafima baktım. Bora, abilerim ve Âlâ odadaydı. Sormuş olabilirler miydi? Annemin canı yanacaktı dayanabilir miydi bunları anlatmaya? Dudaklarımı aralayacağım sırada annem bana sus işareti yaptı. Annemin gözünde biriken yaşlar yavaşça yanağından süzülürken annem geçmişindeki saklı sayfaları aralamaya başladı.

 

Fazilet'ten (Meryem'in Annesi)

 

Bir insan ne kadar acı çekerdi yüreği ne kadar yanabilirdi? Sanki acılar bana verilmiş bir imtihan gibiydi. Bilal'im, kalbimin tek sahibi olan adam benden yıllar önce gitmişti. Tek mutluluğum şehit olmasıydı onu tanıdığım günden beri tek isteği buydu Allah ona bu duyguyu tattırdı. Ben çok şanslıydım şehit bir eşe sahip olacak kadar şanslı.

 

O güne gitti kalbim, bedenim, zihnim. Yandım tekrar tekrar yandım. Babam inat edip Bilal ile evlenmemize izin vermemişti Bilal vazgeçmiyordu lakin ben onunla gitmeyi aklıma sokmuştum ailemi kaybetmek pahasına bunu yapmayı göze almıştım. Bilal ailelerimizin izni olmadan bir evlilik yapmamızı istemiyordu. Nerden bilebilirdim ki başıma bu kötü şeylerin geleceğini. Yüzü günden güne solan güzel kızıma baktım etrafımı saran evlatlarım canlarım yanımda dilimden dökülecek cümleleri bekliyordu. Uygun bir dille anlatmaktan başka çarem yoktu.

 

" Babam Bilal'le evlenmeme izin vermiyordu bu durum uzayıp gidiyordu. Ben babanıza kaçalım desem de o kabul etmeyip beklemeyi tercih etti. Ne oldu nasıl oldu anlamadım birileri beni kaçırdı karanlık bir yerde bir hafta kadar kaldım doğru duydunuz bana o kötülüğü yaptı canımdan can giderken o şeref yoksunu onun çocuğuna hamile kalıp onunla evlenmemi istiyordu. Sadece sesini duydum yüzünü hiç görmedim tek hatırladığım şey hayal meyal ensesinde gördüğüm yılan dövmesi. O pislik kimdi bilmiyorum babanızın öğretti dua bana yardım etti. Allah duamı kabul etti ve ben o pislikten kurtuldum kaçtım bunu yapanı aradılar ama bulamadılar."

 

Kurduğum cümlelerle odadaki can parçalarım ağlamaya başladı en çok üzülüp kendi kendini yiyen Meryem'imdi. Babasının emaneti güzel kızım öyle korkuyordum ki bir gün onu da kara toprağa şehit olarak vereceğim diye. Ah ediyordu yüreğim lakin sakin olmaya vakarlı durmaya çalışıyordum. Meryem babası gibi Filistin aşığı biriydi ve şehitliği en çok isteyen evladım oydu. Bakışlarım evlatlarımın üzerinde gezinmeye başladı.

 

Abdullah'ım can parçam ilk evladım, Yakup'um, sinirlenince babası gibi olan biricik yavrum, Âlâ,adeta babasının kopyası, babası gibi yiğit oğlum hepsi ağlıyordu. Bora biricik yeğenim bana ve Bilal'ime damat olan evlat bildiğim canım. Tek kelime etmeden ağlıyorlardı. Benim ve Bilal'imin tek çiçeğimiz Meryem hıçkırıklara teslim olmuş kendi kendini yiyordu. Kabullenemiyorlardı, bende o zaman kabullenmekte zorlanmıştım ama Bilal beni düştüğüm kuyudan çıkarmıştı. Benim derdimin dermanı Bilal olmuştu.

 

Kurtulduktan sonra polise gittiğimi ailemi bulunca yüzlerine bakmaya utanıp ağladığımı Bilal ile konuşmak istemediğimi anlattım. Bir ay geçmişti ve ben ölmek istiyordum intihar etmek için boş bir inşaata girdiğimde beni ikna eden yine Bilal olmuştu. Ailem artık evlenmemize razıydı ama ben bu halimle kendimi kirlenmiş Bilal'e layık değilmişim gibi hissetmiştim. Beni bu saçma duygulardan Bilal kurtarmıştı birlikte doktora gitmiştik tedavi olmuştum kendime geldikten sonra Bilal ile evlenmek istediğimi söylediğimde ailem mutlu olmuştu. Psikolojim bir nebze daha iyiydi.

 

Bilal her şeye rağmen beni seviyordu başıma gelen kötü olayı asla sorgulamadı beni hâlâ istiyordu seviyordu. Evlendik ve Kudüs'e gittim orada çok zor günler geçirdim, en önemlisi de uzun bir zaman Bilal ile aramızda karı koca ilişkisinin olmamasıydı. Korkuyordum ondan hep uzak duruyordum Bilal ise benim kendime gelmemi bekliyordu beni zorlamıyordu. Bir gün sohbete gittiğimde karı kocanın birbiri üzerindeki haklarını öğrendim, dini bilgilerim vardı ancak çok da bilgili sayılmazdım. Eve geldiğimde bu konuyu enine boyuna düşündüm. Bilal ile aramızdaki muaşaka herkesin dikkatini çekiyordu.

 

Beklemenin ne bana ne Bilal'e faydası olmayacaktı, tam aksine daha da kötü oluyordu. Bilal'i seviyordum ve onu kaybetmek istemiyordum akşam Bilal ile konuştum ve o gece kocamla zincirlerimi kırdığım gece oldu. Ardından geçen zamanla önce yavrumuz Abdullah geldi aramıza, yuvamız giderek büyüyüp durdu. Bilal'imden evlatlarım olurken her birinde yüzünde oluşan gülümseme daha da arttı.

 

Mutlulukla taçlanan yuvamın hikayesini yıllar sonra ilk defa anlattım. Yine yüzümden döküldü Bilal'imin tabiriyle inci taneleri. Benden gitmiş olsa da bana bıraktığı evlatları vardı emanetlerin bende güvende sevgilim yanına geleceğim günü bekliyorum ne zaman gelirim yanına bilmiyorum lakin seni çok özledim be adam yokluğun çok belli oluyor.

 

***************

 

Meryem'den

 

Annemin sözleriyle başına gelenleri duyup anneme sarıldım. Babamla başına gelen kötülük sonucu evlenmiş olması yüreğimi yakmıştı. Annem ise babasını asla suçlamıyordu rahmetli dedem annemden uzak olmak istemiyordu hatta babama sen gel Türkiye'de yaşa size ev bile alırım demiş fakat babam istememiş, ben vatanımı bırakamam diyerek bu teklifi reddetmiş. Geçmişte kalmış olsa da annemin yaşadığı acı tarifsizdi ve şimdi anneme bu kötülüğü yapan kişinin kim olduğunu biliyorduk. Kimse cezasız kalmamalıydı o pislik anneme yaptığı kötülüğün bedelini ödemek zorundaydı.

 

"Anne, sana bunu yapan kişinin kim olduğunu öğrendik. Ondan şikayetçi olmuş muydun?"

 

Annem başını sallayıp onayladı. "Evet şikayetçi oldum ama bulunamadı. Hem siz nerden öğrendiniz bunu? Yıllar geçti şimdiye o dava zaman aşımına uğramıştır 30 yıldan fazla oluyor, yani şikayetimin bir hükmü kalmadı. O kişi her kimse hesabım ahirete kaldı. Sizde uğraşmayın, biz o kadar arayıp bulamadık bundan sonra başınıza bela almayın."

 

Bora annemi ikna etmek için çabalamaya başladı. "Halam adamın kim olduğunu öğrendik sadece gidip tekrar şikayetçi olacak davayı tekrar açacağız bu yaptığı yanına kalmasın ne olur bizi dinle. Kartal Cihan diye birini tanıyor musun? Bilal babamın arkadaşıymış."

 

Anneme döndü bakışlarım düşünmeye başladı ama emin değil gibiydi. " Bilal, Kartal diye birinden bahsetmişti ama pek tekin biri değil arkadaşlığımı bitirdim görüşmeyeceğim onunla demişti. Tek tük bir kaç kez üniversitede gördüm nursuz bir suratı vardı, fazlasıyla soğuk görünen biriydi kötü bir enerjisi vardı okuldan kimse görüşmek istemezdi bir kaç kişi dışında arkadaşı da yoktu ama benimle hiç konuşmadı tanımıyorum yani."

 

Anneme bildiğimiz her şeyi anlattık bizi şaşkınlıkla dinlerken ağlamamak için kendini zorluyordu. Sonunda ikna olup tamam davayı açalım dediğinde ellerine sarılıp öptüm. En azından yıllar geçmiş bile olsa o pislik cezasını çekecekti. Bora ve kardeşlerimle konuşup bir plan yaptık bize Benjamin'in yardım edebileceğini düşündük. Bora garip şekilde Benjamin ile arkadaş olup belli bir samimiyet kurmuştu bile. Benjamin bize davayı açıp o adama bir sürpriz yapma fikrini sunduğunda güzel bir fikir deyip onayladık. Annemin acısını bir nebze hafifletecek olmak bizi az da olsa mutlu etti. Geçmişi değiştiremezdik ama gelecek bizim elimizdeydi. Annem artık rahat olacaktı geçmişi onu tamamen bırakacaktı herkes ettiği kötülüğün cezasını bulacaktı.

 

Anneme merakla babamın öğrettiği duanın ne olduğunu sorduğumda aldığım cevap yüzümde bir tebessüm oluşturdu. Babam herkese faydalı olmayı her zaman başarırdı canım babam çok özledim seni.

 

"Bilal'im hiç unutmam aynen şöyle demişti. Hz. Yunus'ta tüm peygamberler gibi eziyet, sıkıntı ve cefa çekmiştir. Çektiği her sıkıntı onun için şükre dönüşmüştür, her defasında ellerini Allah'a açmıştır. Peygamber efendimiz (s.a.v), yanına gelip sıkıntıya, belaya düştüğünü söyleyen kimselere, Yunus peygamberin duasının okunmasının faydalı olacağını ve muhakkak ki bu duanın kabul olacağını belirtmiştir. Peygamberimizin çok sıklıkla okuduğu bu duanın faydaları, faziletleri çok fazladır. Sıkıntı sahibinin, dertlerinden arınmasına ve huzur bulmasına, Allah'ın izniyle yardımcı olur.

 

لاَ إِلهَ إِِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

 

Yunus aleyhisselam, "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü minezzâlimîn (Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben haksızlık edenlerden oldum." (Enbiya sûresi 87)" duasına devam etti. Bu duası ve tesbihi onun kurtuluşuna sebep oldu."

 

Bir kez daha babama hayran kaldım tabi ya zorda kaldığınızdabu duayı okumak dertlerden kurtuluşa vesile olurdu. Bunu kaldığım hücrede bizzat yaşamıştım. Sayısız kez bu duayı okuduktan sonra beklemediğim bir şekilde hücreden çıkartılmıştım. SübhanAllah yüce Allah indirdiği kitapta ne güzel her şeyi anlatıyordu hayran olmamak elde değil. Ancak inanmayanlar için bir önemi yoktu çünkü onların gözlerine perde inmiştir gerçeği asla kabul etmezler.

 

Annemle sarılıp onu biraz rahat bırakmak adına Bora ile odadan çıktık. Odamıza geçince yatağa uzandım Bora yanıma gelip başörtümü açmaya başladı saçlarımı açıp yatağın üzerine savurduktan sonra eğilip kokladı. Yaramı sarmaya çalıştığını anlamam zor değildi. "Mücahidem annenin acısına merhem olacağız peki senin acın ne olacak? Affet Meryem yahudi bile olsa sana iyilik yaptı hayatını kurtardı. Benim bile ona teşekkür borcum var kızmıyorum ona. Sevdiğim kadın yanımdaysa Yosef böbreğini iyileşmen uğruna sana verdiyse bu Allah'ın yazdığı kaderde vardır. Böyle olması gerekiyordu ve oldu kimseye kin gütmenin sırası değil. Dua et Meryem belki senin duan ile o yahudi Müslüman olur istemez misin bunu?"

 

Parmakları saçlarımın arasında gezinip dururken gözlerimi kapattım. " Çok zor Bora sanki onu affetsem kendime ihanet edecekmişim gibi hissediyorum."

 

"Meryem yapma Benjamin söyledi Yosef rüyasında babanı görmüş kızımın hayatını kurtar demiş Yosef de böbreği uyumlu olur diye düşünüp terstleri yaptırmış sonra da gizlice ameliyat olmayı istediğini böbreğini vereceğini kimliğinin gizli tutulmasını istemiş. Yani şehit baban seni diğer alemde bile koruyor, belki de Yosef ilerde iyi biri olacak ve sen ona hissettiğin nefretten utanacaksın. Meryem'im şimdi bize düşman diye her zaman düşman olacak değil ya Allah hidayet verirse belki bize kardeş bile olur."

 

Şaşkınlıkla bakışlarımı yeşillerine çevirdim. Hani Yosef'i sevmiyordu hani bana aşık olduğunu sanıyor diye onu dövmek istiyordu ne olmuştu bu adama böyle? Galiba içine babam kaçmıştı bu sözler babama ait gibiydi hep olaya başka bir çerçeveden bakmayı başarırdı. Kötünün içinde iyiyi hep görürdü.

 

"Bakma bana öyle doğruyu söylüyorum evet kızıyordum ona ama şimdi hislerim değişti sana böbreğini vermiş ve bunun nedeni de babanı öldürdüğü için çektiği vicdan azabıyla gördüğü rüyanın etkisi. Yani o sana aşık falan değil kendini buna zorlamış babanı öldürmek istememiş ama yapmış işte ve yüzünden pişman olduğu belli oluyor. Meryem ne olur affet onu affet ki baban da rahat etsin."

 

Canım babam, demek ben ölmeyeyim diye Allah babamı Yosef'in rüyasına göndermişti.

 

"Böbreğimi çıkartıp ona tekrar verme ihtimalim kaçtı acaba? Hakikaten olur muydu? Böbreğimi geri verebilir miydim?"

 

"Saçmalama Meryem."

 

Gözlerimi kocaman açıp sesim ne da çıktı diye düşündüm.

 

"Sesli söyledin gülüm böbreğini vermen mümkün değil. Hadi üzülmenin sırası değil annenin hayatını zehir eden şerefsizi bulup hapse tıkmamız lazım kendini üzme hepsi geçecek."

 

"Bora." diye seslendim sevdiğim adama. Parmakları saçlarımda gezinirken eğilip yanağımı öptü. Beni kendime getirmeyi başarıyordu iyi değildim uzun süre de bunu atlatacağımı sanmıyordum lakin her acı bir gün kabuk tutar ardından iyileşirdi izi kalsa da iyileşirdi. Bende de böyle olacaktı sanırım. Şimdi kanıyordu kabuk tutup iyileşecek acılarım az da olsa hafifletecekti. " Affedeceğim ama şimdi değil. Şimdi yapamam çok zor geliyor." diyebildim.

 

"Muna'yı da çok üzdün bir ara gönlünü alsan diyorum."

 

Evet kızmıştım ona ama tokat attığım için de pişman olmuştum. O benim süt kardeşimdi ölen kız kerdesimin yerine girmişti Muna ama ben kalbine bir yahudi girdi diye neler söylemiştim ona. Yapamazdım ki Muna'yla ayrı olamazdım o benim diğer yanım gibiydi o benim Kudüs çiçeğimdi ve ben çiçeğimi kırmış olmanın üzüntüsünü yaşıyordum.

 

"Böyle olsun istemezdim ama o da geldiği gibi Yosef'le ilgilenince ona aşık olduğunu anlayıp patladım."

 

"Meryem yapma ama Muna tıp fakültesinde okuyor tabi ki ilk önce yara almış kişiyle ilgilenecek seninle bir alakası yok. Muna iyi bir kız senden aşkını sakladı diye onu sorgulama belki de kabul etmeyeceğini bildiği için söylemeye dili varmadı biraz da onun açısından düşün sonuçta onun için de kolay bir durum olmamalı."

 

Başımı sallayıp onu onayladım. Evet zor olmalıydı Muna Yosef ile olamayacağını bildiği halde ona olan aşkını bir kenara atamıyordu. Biliyordu ki Müslüman bir genç kız yahudi bir adamla evlenemezdi. Empati kurmaya çalıştım, her ne kadar başarılı olamasam da Bora'ya olan aşkımı düşündüm onun başka bir dine mensup olabileceği ve benim çekeceğim acıyı düşündüm. Hayır hayır dayanılacak gibi değil düşüncesi bile korkunç. Bora'yı bu denli sevip ona büyük bir aşk beslerken ayrı olmanın düşüncesi bile bitiriyordu beni.

 

"Sanırım haklısın ama bir kaç gün kendime gelmem lazım Muna ile küs olamam sadece onun da benim de kızgınlığımız biraz hafiflesin sonra zaten konuşacağım ve süt kardeşimle barışacağım."

 

"İyi yaparsın mücahidem."

 

Gülümseyip yanağımı okşadı, üzerime hafifçe eğildi. Yatağın üzerinde oturmuş bana doğru eğilmiş yakışıklı kocamın yeşil gözlerine bakmak bana huzuru getiriyordu. Bora benim huzurumdu iyi ki yanımdaydı benim hep iyi kim Bora'm olacaktı. Gözlerimden yaşlar süzülürken yatağa uzandık beni kendine çekip sarıldığında hıçkırarak ağlamaya başladım. Söylenmesi gereken cümlelerim dilimin ucundan zor da olsa döküldü.

 

"Özür dilerim Yosef'i kaçırmak abilerimle olan yapmak yanlış bir davranıştı ama sana söyleseydim engel olacaktın. Senden sakladığım için kendimi kötü hissediyorum babamın canı nasıl yandıysa onun da canı yansın istedim. Akıllıca düşünemedim intikam dolu hisler sarmıştı bizi kendimize engel olamadık."

 

Alnıma bıraktığı dudaklarıyla kendimden utandım. Saçma sapan işlere girişmiştim ama bana kızmıyordu bile. Ah ne adam senin sevgini hak edecek ne yapmıştım ki ben? Parmakları uzamış saç tellerimde gezerken çenemi tutup hafifçe kaldırdı ve ona bakmamı sağladı. Sevdiğim adam da benimle ağlıyordu burnunu burnuma dayadığında nefesini yüzümde hissettim.

 

"Mücahidem kızmıyorum sana ama sadece bu seferlik. Bu hatanı yaşadığın acıya veriyorum bundan sonra benden hiçbir şey saklama olur mu? Sonu ne olursa olsun saklama sen benim canımın içisin ilkim ve sonumsun doğacak evlatlarımın annesisin hadi üzülmeyi bırak da gel abdest alıp birlikte namaz kılalım. İkimizin de kendine gelmesi lazım."

 

Cümleleri yüreğimdeki koru söndürürken ellerimle yüzünü okşadım. Öyle yakışıklı bir yüzü vardı ki benden başkası görmesin bu güzelliğini istiyordum. Evet seviyorum ve fazlasıyla da kıskanıyorum Umeyr Bora benimdi kaderimdi beklediğim mücahidimdi. İyi ki vardı iyi ki evlenmiştim onunla iyi ki kalbimi delecek kadar sevmiştim.

 

Anneme soramadım ama merak etmiştim Bora'ya sevimli bir bakış atıp yanağını okşadım. "Canım hani annem muaşaka dedi ya hangi anlamda kullandı biliyor musun? Yani biliyorum Arapça bir kelime ama farklı anlamları da olabiliyor hangi anlamda kullandı onu merak ettim. Sonuçta ben hâlâ Türkçe kelimelerin bazılarını anlamakta güçlük çekiyorum Arapça zor bir dildir ve her kelimenin farklı bir anlamı olabilir."

 

Çarpık gülümsemesi yüzünde belirince alnımdan öpüp anlamını kulağıma fısıldadı.

 

"Muaşaka birbirini karşılıklı sevme demek. Annen de bu anlamda kullanmış olmalı yani başka bir anlamı da aşıktaşlık ve sevişme ama annen bu anlamda demedi tabi yani bizim yanımızda bu anlamıyla söylemezdi değil mi?"

 

Hafifçe gülüp babamla annemin büyük sevgisini düşündüm onlar kadar güzel bir aşkımız olsun istedim. Onlar ayrılmıştı, Allah babama şehitliği nasip etmişti, belki bana da nasip ederdi ama şimdi öyle aşk sarhoşuydum ki bu adamı bırakmak istemiyordum. Sevgisiyle beni kendime getirip düştüğüm çukurdan çekip alsın istiyordum.

 

****************

 

Kirli sayfalar tekrar açılırken Bora ile Cihan Holdingin önünde durduk. Önceden bir randevu ayarlayıp Kartal denen o pislikle görüşecektik, tabi ki o başına gelecekleri bilmiyordu. Sömestr tatili biteli bayağı oluyordu Mayıs ayının sonlarına girmiştik ve dava tekrar açılmış süreç biraz uzamış olsa da bugün sonuca bağlanma yolunda ilk adım atılacaktı. Holdinge girip asansöre bindik katlar geçip gidip dururken Bora heyecanımı anlayıp elimi daha sıkı tuttu. Bora yürümeye başlayalı bir kaç gün oluyordu onu zorlamak istemiyordum başkasıyla gelmek istesem de buna izin vermedi.

 

Geçen aylar bir çok şey yaşanmıştı, en önemlisi Muna ile arama bir süre kırgınlık girmişti. Yosef'e beslediği hisleri kabullenmek benim için çok zor olmuştu ama sonunda Muna ile konuşup özür dileyip barışmıştım. Annem kardeşlerimle gitmişti ama bugün burada hesap soracaklar arasında annem de olacaktı. Kata geldiğimizde beklemeden bizi yönlendiren sekreter ile odaya geldik. Odada arkası bize dönük bir adam vardı bu Kartal Cihan olmalıydı. Ensesinde belirgin şekilde görünen yılan dövmesini fark edip Bora'ya baktım. O da bana bakıyordu ve fark etmiş olmalıydı. Bize dönüp gülümseyerek hoş geldiniz deyip Bora'ya elini uzattı.

 

Bora boş boş bakıp uzatılan eli karşılıksız bıraktı. "Bu kadar şerefsiz olmayı nasıl başardın. Bir genç kıza tecavüz ederek eline ne geçti? Hayatını mahfettiğin kişilerle hesaplaşma vaktin geldi."

 

Adam kaşlarını çattı, yüzünde öfkeli bir bakış oluştu. " Siz ne dediğinizi sanıyorsunuz. Kimsiniz siz güvenliği aramadan hemen çekip gidin." diye bağırdı.

 

Bora kendinden emin bir sesle, "Ama olmuyor böyle, çok ayıp hayatına mâl olduğun kişinin kızıyla tanışmak istemez misin?" dediğinde bakışları beni buldu.

 

Adam bana baktığında acıyla yutkundu. Yüzüm babama benziyordu yani ona çekmiştim. Anlamış olmalıydı bağırmaya başladı. " Hiçbir şey yapamazsınız elinizde kanıt yok kimse bulamadı izimi Fazilet'i kaçırıp ona sahip olduğumu kimse bilmiyor kendisi bile. Bilal'i daha önce öldürmem gerekirdi ama hep planlarımı bozdu. Şimdi çekip gidin yoksa..."

 

"Yoksa ne?" diye bağırdım.

 

Ne sanıyordu kendini, hâlâ bizi tehdit ediyordu. Kapı açıldığında içeri Benjamin ve annem geldi. Benjamin anneme yardım ederken annem Kartal denen o adama bakıyordu. İkisinin arasında garip bir bakışma oldu. Annemin gözleri dolarken o adam ise bakışlarını çevirmekle yetindi.

 

 

 

"Bilal senin arkadaşındı sen nasıl bir pisliksin ki arkadaşının sevdiği kıza göz koyup ona kötülük ettin. Ben bunları hak etmedim, çektiğimi çek diye sana her gün ah ettim. Dünyada hayır görme, ahirette de ellerim yakanda olacak."

 

Anneme dolan gözleriyle bakıp sakin bir ses tonuyla başladı sözlerine.

 

"Sana aşık oldum Fazilet ama sen beni görmedin varsa yoksa Bilal, benim olmanı istedim olmadı yaptığım pislikle kaldım. Bedelini ödedim ailem bir bir ölüp gitti eşimi ve çocuğumu yangında kaybettim bir daha evlendim ama asla çocuk sahibi olamadım sen Bilal ile mutlu olurken ben acılar çektim. Kıskandım sizi ben mutlu değilsem Bilal de mutlu olmayacaktı onun ölmesini istedim ve başardım. Siz hiçbir şey yapamazsınız ne bana ne mevkime dokunamazsınız."

 

Sonrasında bakışları bana ve Bora'ya döndü öfkeli bir hale bürünüp bağırmaya başladı. Sanırım sinir krizi gibi bir şey geçiriyordu ve tüm gerçekleri anlatıyordu. Benjamin içeri girdikten sonra bakışları o adama kaydı, çarpık bir edayla gülümsedikten sonra parmağını şıklattı. Kapı tekrar açıldığında içeri polisler gelirken ellerindeki bilgisayarı açıp Kartal denen pisliğin önüne getirdiler. Benjamin o yıllarda bu adamın annemi kamaraya kaydedip bunu sakladığını söylediğinde onu parçalamamak için kendimi zor tuttum. Elimizde bir sürü kanıt vardı ve artık onun tutuklanma vakti gelmişti. Benjamin sağ olsun bu konuda fazlasıyla yardımcı olmuştu. Ayrıca konuşulan her şey kayıt edilmişti ve bunlar da delil olarak dava dosyasına girecekti. Babamın ölümünde de parmağı olduğundan bunun da itirafı delil sayılacaktı sonuçta israil ile işbirliği kurup babamın ölüm emrini veren oydu.

 

Polisler konuşmalarını yapıp o pisliği tutuklarken annem karşısına geçip suratına tükürdü. Normalde bunu asla yapmazdı ama dayanamamıştı. Bu adam annemde büyük yaralar açmış babam o yaraları sevgisiyle kapatmıştı. Kirli ellerle kurulan bir yuva olamazdı, tecavüz hiçbir şekilde kabul edilemezdi. Bir kadın asla tecavüzüne uğradığı adama aşık olamazdı. Bunlar ancak saçma sapan kitap karakterlerinden ve dizi sahnelerinden ibaretti gerçekle alakası yoktu.

 

O şerefsiz elleri kelepçeli şekilde çıkarken annemin elini tutup öptüm. Yeşil gözlerinden yaşlar firar ederken dudaklarında bir tek isim vardı.

 

" Bilal arayıp da bulamadığın o pislik artık cezasını çekecek. Rahat ol mücahidim mekanında rahat ol..."

 

****************

 

"Meryem hadi ama seni bekliyoruz çabuk hazırlan."

 

"Geliyorum Esma biraz bekleyin."

 

Yine bir görümce terörü, tamam ya geliyorum patladınız ha. Ne yapayım ya kına geceme hazırlanıyordum yarın da düğünümüz vardı. Bora ile artık herkesin duyduğu bildiği düğünümüz olacaktı. Kadınlar aşağıda beklerken bindallıyı giyinip heyecanla atan kalbimi tuttum, nefes alamıyordum ki kalbim ağzımda atıyordu. Biraz nefes almak adına balkona çıktım Haziran ayıydı okullar kapanmıştı haliyle hava da oldukça sıcaktı. Bugün benim için hep güzel bir gün olacaktı 24 Haziran günü sevdiğim adama tamamen kavuşma yolunda attığım bir adımdı. Sınavlarım iyi geçmiş çok şükür ki büte kalmamıştım. Yerimde dönüp durdum Bora ne yapıyordu acaba, bizim erkeklerle kına gecesi eğlencesi yapıyor olmalıydılar. Birinin kollarını bana sarmasıyla bağıracağım sıra koca eller ağzımı kapattı.

 

"Bağırma kız benim müstakbel kocan."

 

Bir dakka ya Bora'nın burada ne işi vardı ki? Kına gecesi ve düğün kadınlar ayrı erkekler ayrı yapılacaktı. Şaşkınlıkla kıvrılan kaşlarımı üzerine dikip sordum. " Ya sen balkona nasıl çıktın aşağısı kadın kaynıyor seni görseler çığlığı basarlardı?"

 

Hafifçe çenesini yana kıvırıp gülümsedi. Kaşıyla aşağıyı işaret ettiğinde oraya gidip baktım. Arda ve Yiğit bahçede bekliyordu. Biraz yanlarında ise Atiye ve Sevde vardı. Ha bu arada Yiğit ve Sevde nişanlanalı bayağı oluyordu bizim düğünden bir hafta sonra da Allah'ın izniyle onlar da evlenecekti. İş birlikçi çete sayesinde kocacığım kına gününde yamacıma gelmişti gerçi kına yakılacağı zaman kısa süreli gelecekti ama olsun özlemişim mücahidimi.

 

Balkondan uzaklaşırken kimsenin bizi görmediğine ikna olmak istiyor gibiydim. Ay ne saçma sanki sevgilimle gizli kapaklı buluşuyorum kocam ya o kocam.Bora hasret dolu bakışlarla yanıma vardığında mutlulukla gülümsedim. İri eli dudaklarımın üzerinden ayrılırken yakışıklı yüzüyle bana dönüp ellerini belime sardı. "Meryem sen ne güzel olmuşsun öyle yarını beklemesek mi?"

 

Söylediği şeyle kıkırdamaya başladım elimi yumruk yapıp sinek vuruşu gibi olan şiddetle göğsüne vurdum. " Pislik seni o kadar bekledin bir gece daha bekle."

 

Bana iyice sokulup burnunu burnuma dayadı aramızdaki mesafe oldukça kısaydı. " Sorma ya şimdiye bebeğimiz olurdu ama bizde tık yok beklettikçe beklettin mübarek şaka maka seni nasıl istiyorum bir bilsen..."

 

"Boraaaaa."

 

Dudakları dudaklarıma kapanırken yavaşça karşılık verdim beni bekliyorlardı kına gecem hâlâ devam ediyordu kıyafet üstüne kıyafet değiştiriyordum ay ne yorucu bir gündü böyle resmen pestilim çıkıyordu. Bora'dan ayrılıp kaçmaya çalıştım fakat beni bırakmıyordu.

 

"Gitmesen olmaz mı?"

 

"Olmaz gitmem lazım hadi Bora ya git artık. Hem yarın seninim kaçamam da hadi bir güncük daha."

 

"Offf tamam be gidiyorum kesin yine deveye binip dolanacağız bir de sizin oyun havaları yok mu resmen uçacaklar ya o nasıl oyun öyle?"

 

"Beğenmiyor musun bir kere çok güzeldir bizim halaylar, sen yapamıyorsan öğrenmeye bak çünkü sende bir Filistinlisin."

 

Elimi tutup balkona çıktığı merdivene yaklaştı elimle ağzımı kapatıp gülüşümü susturdum. Deliydi bu adam ya tam bir deli. "Tabi efendim öğrendik az biraz sizin halayları bende Filistinliyim ne de olsa."

 

Gülüşüm büyürken yaklaşıp başörtümü açmaya başladı ne yapmaya çalıştığı anlamasam da sessiz kaldım. Boynumu öptükten sonra yanaklarımı avuçları arasına alıp bana bir öpücük daha bıraktı. Gitmek için merdivene yönelirken tekrar konuştu.

 

"Gitmesem mi özlerim kız seni bu gece ayrıyız uyuyamam ki ben."

 

Kıkırdamaya başladım yeteri kadar gülmüştük değil mi? Bir de Arda'nın salak sırıtışı vardı kesin Bora'ya takılacaktı şapşal şey.

 

"Hadi aşkım, hadi bebeğim, hadi iki gözümün çiçeği yarın beyazlar içinde alırsın beni inşeAllah, şimdi git biri görür falan bak millete maskara oluruz"

 

"Bir daha söylesene kız dilini yerim ha senin."

 

"Neyi söyleyeyim Bora hadi in bak düşeceksin düğün arefesi yazık olacak ikimize."

 

"Bir daha aşkım de gideyim."

 

"Tamam aşkım seni çok seviyorum aşkımmmmm."

 

Kendinden geçen kocama yavaş bir tokat atıp gönderirken dikkatle inmesini izledim. Tam yere adım atacağı sıra merdiven devrilince Arda ve Yiğit'in üzerine düşmüştü. Dilimden ufak bir çığlık koparken aşağıda duran Atiye ve Sevde de korkarak bağırdı. Arda'ya bir şey oldu diye korksam da Bora ve Yiğit önce merdiveni sinirle kenara atıp ardından Arda'yı kaldırdı. İkisi de sorun yok gibisinden işaret edince elimle kalbimi tuttum.

 

Sessizce iyi misiniz diye seslendim. Bora ve Yiğit başlarını olumlu anlamda salladı. Arda ise yerde kıvranıyordu hâlâ ayağa kalmıyordu, Atiye yanına vardığında birilerinin sesleri duyduğunu anladım. Olamaz ya hepimiz çığlık atmıştık. Bora ve Yiğit Arda'yı kaldırırken en azından iyi acısı da geçer inşeAllah diye dua ettim. Ah ya yazık oldu Arda'ya merdiven münasip bölgesine gelmişti ya tüh tüh şimdi de ben Atiye'ye takılacaktım. Çok kötü değmese de ister istemez canını yakmıştı.

 

Herkes sağ salimdi, Bora merdivenden inene kadar yüreğim ağzımda artmıştı resmen. Bora'nın sağ salim indiğini görmek rahatlamama neden oldu. Onlar aceleyle giderken benim de aşağıya kınama gitmem lazımdı. Atiye ve Sevde gelen kadınlara kedi gördük karanlıkta korktuk diye uydurup olayı kapattılar. Derin bir nefes alıp bindallının eteklerinden tutarak odadan çıkıp aşağıya vardım. Kocaman salon boşaltılmış etrafı kadınlar sarmıştı beni görmeleriyle sevinçle Arap ezgileri açıp oynamaya başladılar.

 

Ben yerime otururken kapının zil sesini az da olsa duydum Gözde kınama özel giydiği kırmızı yırtmaçlı elbisesiyle gayet çekici görünüyordu. Her ne kadar giyme dikkat çekiyorsun desem de sadece kadınlar olduğundan giymeyi istemişti eski giyim tarzını bir kerede değiştirmesini beklemek saçmalık olurdu. Arada böyle biraz açık giyinirdi belki ama o da zamanla düzene otururdu. Hem Müslümanlığı tam anlamıyla bilmiyor ve öğrenme aşamasındaydı o yüzden onu sıkmadan zorlamadan teşvik etmek gerekiyordu. Gözde güzelliğini öne süren elbisesinin eteğini tutunca bacakları daha da belirgin göründü Esma da onunla kapıya gidince kimin geldiğini merak ettim.

 

Akrabaların hepsi buradaydı heyecandan başka unuttuğum biri var mı diye aklıma dahi gelmiyordu. Kapı açılmıştı ama duyduğum çığlıkla birlikte müzik de durdu kısa çaplı bazı sesler yükseldi Gözde'nin çığlığıydı bu ama ne olmuştu ki? Merakla salon kapısına baktım Bahar yengem ve annem dış kapıya yönelirken kadınların her biri ayrı telden konuşmaya başlamıştı bile. Çok geçmeden Gözde adeta elbisenin rengini almış yüzüyle odaya gelip yanıma oturdu Esma da ardından geldi. Esma' ya kaş göz işareti yaptığımda durumu anlayıp bana yaklaştı ayıp olsa da kulağıma fısıldadı.

 

"Sorma yenge ya Gözde kapıyı açtığında Raziye yenge ve Zeyd abi kapıdaydı Gözde de adam kendisini o kıyafetle gördü diye şaşırıp çığlık attı sonra kapının arkasına saklandı. Raziye yenge de bozuldu ama ne yaparsın oldu bir kaza."

 

"Nasıl yani Zeyd abi Gözde'yi böyle mi gördü peki baktı mı ki Raziye yenge kızdı?" diye kısık sesle bende onun kulağına fısıldadım.

 

"Zeyd abinin de suçu yok ne bilsin kına gecesine özel böyle giyileceğini eee haliyle başta şaşırdı kısa süreli de olsa baktı tabi Raziye yenge de kızıp elini gözünün önüne tutunca Zeyd abi kendine gelip arkasını döndü. Gözde de utanıp kapının arkasına adeta saklandı."

 

Bu durum kötü olmuştu Gözde'ye baktım fazlasıyla endişeli ve utanmış görünüyordu. Ayağa kalacağı sırada elini tuttum. Bana doğru eğildiğinde dudaklarımı araladım.

 

"Canım kötü olmuş ikinizin de suçu yok Raziye yengeden özür dile, bence takmaz bunu isteyerek olmamış sonuçta. Bundan sonra da daha dikkatli ol tamam mı?"

 

Başını sallayıp tebessüm etti duymam için bana iyice yaklaştı gizli konuşmak da dikkat çekiyordu umarım kimse bu durumu büyütüp olay etmezdi. "Sağ ol Meryem ben önce üstümü değiştireyim sonra Raziye abladan özür dilerim çok utandım ya evli adam beni bu elbiseyle üstelik karısının yanında gördü, resmen yerin dibine girdim."

 

"Üzülme canım Raziye yenge kötü düşünmez çocukları gelmiş mi bari?"

 

"Yok çocuklar gelmemiş yani ben görmedim neyse ben gidip üstümü değiştireyim birazdan gelirim."

 

Gözde üst kata çıkarken İsra da onunla çıkmaya başladı. Gözde kısa sürede bizim kız takımına girip sıkı arkadaşlarımdan biri olmuştu. Atiye ve Sevde de yanımıza geldiğinde yavaştan müzik tekrar çakmaya başladı. Annem ve Bahar yengem ortalığı yatıştırıp hadi eğlenceye devam demişlerdi. Atiye'ye takılıp Arda'ya bir şey oldu diye söylenip durdum. Atiye bozulsa da sonrasında gülümsedi iyi olmasa bana telefonda şaka yapmazdı dediğinde bu kıza büyük bir şaka yapma planı kurdum. Ah Arda bu işin sonunda biraz yanacaktın ama ne yapalım biraz da yengeniz takılsın size değil mi ama? Atiye'ye yaklaşıp dudaklarımda biriken gerçeklerden bahsettim.

 

"Arda demişken haftaya kız istemeye gidiyorlar biliyor musun?" dediğimde önce şaşırdı ardından kocaman olan gözleriyle, " Kimi istiyorlar ya benim niye haberim yok?"dedi.

 

Ah şapşal kendine sanıyordu dur sen şakanın kralı nasıl oluyormuş görün bakalım. "Bilmiyorum ama çok güzel bir kızmış hatta bana resmini gösterdi bence çok yakışırlar bir tanıdıklarının kızıymış galiba."

 

Sözlerimle yüzü iyice düşerken morali de bozulmuştu. Canım arkadaşım ya ne yapayım sürpriz olacak olayı saklamak zorundaydım. Yarın ne olacağını gözleriyle görecekti biraz aşk acısı çekse bir şey olmazdı. En fazla beni bir miktar parçalardı. Gerçi Bora da Arda da buna izin vermezdi ya ben yine de şakamı yapıp kenara çekileyim gerisi Atiye'ye artık.

 

Atiye suskun şekilde oturup düşünürken Raziye yenge gelip yanıma oturdu hoş geldin faslından sonra onun tebrik dilekleriyle gülümseyip bu kötü durum için özür diledim. Önemli olmadığını söyleyip benimle konuşmaya devam etti. Raziye yenge sağlıklıyken gayet de güzel biri olduğu belliydi fakat şimdi hastalığından dolayı iyice zayıflamış esmer teni hastalıktan beyaza kesmişti. Tedavisi olumlu sonuç versin diye içimden dualar ettim. Benimle aynı belki de daha fazla acı çekiyordu ben sadece böbrek nakli beklerken ki söküp atma ihtimalim olsa yapıp o Yahudiye vereceğim de neyse, o çoklu organ yetmezliğiyle boğuşuyordu. Organ bulmak öyle kolay değildi Allah hasta olan herkese şifa versin tez zamanda sağlık sıhhat afiyet versin. İnsan sağlığını kaybetmeden canının değerini anlamıyormuş.

 

İsra ve Gözde üst kattan dönüp yanımıza gelirken Gözde'ye baktım. Gayet uzun ve kapalı çiçekli yazlık çok hoş bir elbise giymişti. Geceye pek uymasa da ona çok yakışmıştı. Tabi kızların arasında en güzeli İsra'ydı gören bir daha bakıyordu. Beyaz tenine uyan yemyeşil gözleri ve erkekleri kendine aşık edecek güzel yüzüyle hem çok güzeldi hem fazlaca deli. İsra deli dolu çoğu zaman çocuk gibi ama nerede ne yapması gerektiğini gayet iyi bilen bir kızdı. Gözde, Raziye yengenin yanına gidip onunla konuşurken onları izledim utangaç tavrı özür dilediğini gösteriyordu Raziye yenge ise gülümseyip ona sarılınca ikisinin cana yakın hali beni sevindirdi.

 

Kızlar yanımdan gidip hazırlık yapmaya başlayınca ne olacağını bilmeden merakla etrafıma bakındım. İsra ve Atiye önde diğer kızlar aralarında gülümseyerek gelirken ne olacağını bekledim. Beni kaldırdılar kızların arasına girdiğimde beni ortaya aldılar müzik durdu, sanırım değişecekti. İsra ve Atiye ellerine kocaman yaprak şeklindeki aksesuarlarıyla dururken arkalarına da diğer akrabamız olan kızlar geçti. Muna, Gözde, Esma ve Büşra da kızların aralarına karışmıştı. Müziğin başlamasıyla etrafımı sarıp çeşitli danslar yapmaya başladılar. Ay ama çok komikti bunlar, Arapça bilmiyor oluşları beni güldürdü çünkü açtıkları müzik hareketli olsa da aslında Mısır'ın seçim şarkısıydı.

 

Hüseyin El Jasmi' ye ait Boshret Kheir aslında bir seçim şarkısıdır, müziği herhangi bir Mısır müziğinden farksız olduğundan seçim şarkısı olduğunu anlamak arapça bilmeyenler için zordur. Mısır halkını seçimlerde oy kullanmaya teşvik etmek adına yapılmış şarkıdır. İsra da bugüne özel sadece kadınlar olduğundan saçlarını açmıştı telefonlar kapıda alınmış fotoğraf çekmemiz yasaklanmıştı. Bora iyi talimat vermişti herkes uymak zorunda kalıyordu. Aslında iyiydi herkesin beni çekip paylaşmasını istemiyordum zaten doğru da değildi gerek de yoktu.

 

Eğlenceli geçen kına gecemde Arapça ve Türkçe ezgilerle hepimiz fazlasıyla eğlendik. Yorulup yerime geçtiğimde yine bana tip tip bakan kızla karşı karşıya kaldım. Ne oluyordu ya, bu kız niye bana düşmanı gibi bakıyordu tanımıyordum da. Yerime oturduğumda annem birazdan kına gecesinin başlayacağını söyledi gülümseyip başımı salladığımda annem kalkıp gitmeye başladı sanırım kınayı hazırlayacaklardı. Esma yanıma geldiğinde bana bakan kızın kim olduğunu sordum ne yapayım merak etmiştim ara ara garip bakışları beni buluyor sinirimi bozuyordu. Esma kaşlarını çatıp kıza baktığında kız anlamış gibi arkasını dönüp uzaklaştı.

 

Meryem sen takma onu ya o kız dayımın kızı Şirin. Allah affetsin dayım işe yaramaz adamın tekidir zamanında babamla çok kavgaları oldu bu kız da evin en küçüğü dayım da Bora abimle kızı evlensin istedi ama ne abim ne biz gönüllü olmadık bu işe. Neme lazım niyetleri belli paralı yere vermek istedi kızını tabi karşılığında da iş para ortaklık aklına ne gelirse yani çok şükür öyle bir şey olmadı. Şirin'in de abimde gönlü var o yüzden sana öyle bakıyor umursama boşver abim seni seviyor o da kendine yansın."

 

Ne kocam varmış be her önüne gelen de aşık oluyor benim bayağı işim var bu adamla. Acaba eve kapatıp dışarı salmasam mı evlenince de biri görüp aşık olur başıma bela olursa bu sefer kesin katil olma yolunda ilerlerdim. Sinirlensem de belli etmemeye çalıştım sonuçta benim kına gecemdi ve bu günü çok güzel geçirmek istiyordum. Başkası uğruna moralimi bozup güzelim gecemi mahfedemezdim ya.

 

Loading...
0%