@hayalperestyazar02
|
Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
❤️❤️❤️
Kına merasimine yakın olduğu için bindallıyı çıkarıp Filistin'e özgü nakışlarla süslü kına gecesi kıyafetimi giydim. Bu kıyafet giyilmediği takdirde gelin kendini kendi düğününde olduğunu hissetmezdi. O yüzden bende her Filistinli genç kız gibi kına gecemde ülkemin geleneği haline gelen bu güzel kıyafeti giydim. Allah bu günün ardından gelecek olan sabahta sevdiğim adamla kavuşmamı nasip etsin. Amin.
Etrafa gülen gözlerle bakarken kadınların odadan çıkmaya başlamasıyla Bora'nın geleceğini anladım. Bazı kadınlar biz bizeyiz diye başlarını açmıştı şimdi de örtülerini takmaya gittiler. Muna yanıma geldiğinde yüzündeki gülümseme beni sevindirmeye yetiyordu. Yosef denen o yahudiye duyduğu hisler beni üzse de yapabileceğim bir şey yoktu sadece dua edebilirdim. Muna da olmayacağını biliyordu ama kalbine de söz geçiremiyordu.
Muna ile sohbet etmeye başladım on dakika sonra tüm kadınlar örtülerini bağlayıp gelirken annem ve Bahar yengem Bora'nın geleceğini kına yakıldıktan sonra gideceğini söyledi. Kadınlar da ona göre kendilerini ayarlamıştı zaten. Bizim kızlar yanıma gelince Atiye dışındaki herkes keyifliydi. Ah canım arkadaşım sözlerimi ciddiye almış kendini üzüp duruyordu. Neyse yarın mutluluğunu görünce yaptığım şakaya sıkılma durumum da bitecekti.
Çok geçmeden kapı çaldı ve Bora gelince gözlerim gözleriyle kesişti. Kimseyi görmüyor kimseye bakmıyordu annesinin uyarısıyla başını yere eğip adımlamaya başladı. Benim ise bakışlarım onun üzerinde gezinip durdu. Bazı kızların kıkırdağını duydum ama umursamadım. Bora yanımda durdu ve yüzüme çarpık gülüşüyle baktı. Ona baksam da fazlasıyla utanıyordum etrafımızda bir sürü kadın vardı hepsi bizi izliyordu. Bora bana doğru hafifçe eğilip fısıldar biçimde konuştu.
"Mücahidem seni çok seviyorum."
Beni benden alan yeşillerinden kaçmak istesem de içinde kaybolup gözlerimi kırptım. Sonra kimsenin anlamadığını bildiğimden Farsça konuşup "Seni seviyorum." yani Dooset daram dedim.
Bora dediğimi anlamış olacak ki her zamanki bana baktığında içi gider gibi bakışını atıp heyecanını dizginlemeye çalıştı. Odadaki ışıklar kapandı, evde gece lambası dışında ışık yoktu. Annem Bora'nın geniş omuzlarının üzerine yeşil kına örtüsünü indirdi. Bahar yengem de benim başımın üzerinden kırmızı kına örtüsünü indirdiğinde kına merasimi başladı. Annem ve Bahar yengem memleketleri Hatay yöresine ait oy gelin kınan kutl'ola türküsünü söylemeye başladı.
Oy gelin kınan kutl' ola İlahi mübarek ola Atladı endi eşiği Sofrada kaldı kaşığı Büyük evin yakışığı
Gelinim kınan kutl' ola İlahi mübarek ola
Çektim atının başını Çağırın ağa gardaşını Döksün gözünden yaşını
Gelinim kınan kutlu ola İlahi mübarek ola
Ve ben yine ağladım, babasız kaldığıma ağladım, babamın bu güzel günümde yanımda olmadığına ağladım, annemin yalnızlığına ağladım. Vatanımdan uzak olduğuma ağladım, evet yıllardır ailemden uzaktaydım Bora ile yeni bir hayat kurmaya alışmıştım, yeni ailemi sevmiştim ama insanın içinde hep bir özlem oluyordu işte. Bir gün Kudüs'üme dönecek hayatımın geri kalan zamanlarını orada geçirecektim. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp giderken Bahar yengem elimi açmam için geldi Muna yanımdaydı ben ağlamaktan elimi açacağım sıra elimi kapatıp altın bekledi.
Benim için önemi yoktu ama Bahar yengem hazırlıklıydı avcumun içine cumhuriyet altını bırakıp kınayı yaktı. Bana anne yarısı olan yengem, Bora'mı dünyaya getiren güzel kadın. Bir gün bile kavgamız olmamasına öyle seviniyordum ki, bana hep kendi kızı gibi davranmasına çok seviniyordum. Haliyle diğer gelinleri de kıskanıyordu ama bunda benim bir suçum yoktu. Bahar yengemin beni neden çok sevdiğini ve diğerlerinden ayrı tuttuğunu az da olsa anlıyordum. Ben vatanı zulüm altında olan biriydim ve babamı kaybetmiştim belki de bu yüzden benim üzülmemi istemiyor beni ayrı tutuyordu.
Sıra yeşil gözlerine hasret olduğum adama gelince annem gelip Bora'nın avcuna altını bıraktıktan sonra serçe parmağına az da olsa kına yaktı ve bağladı. Yarın bu sefer gerçek anlamda evleniyordum. Bir yanım sevinç çığlığı atarken bir yanım deli gibi korkuyordu. Kınalar yakılıp hediyelik kınalar dağıtılırken örtünün izin verdiği kısımdan Şirin denen münasebetsiz kızın eşime baktığını gördüm. Şimdi kalkıp bu kızı bir güzel dövsem ne iyi olurdu.
Bora kırmızı kına örtüsünü üzerimden çekip çıkarırken bakışlarım ona kaydı. Anlaması adına karşımızda kocamı dikizleyen kızı gösterdim. " Bu ismi Şirin olan fakat kendisi şirin olmayan kızı döveceğim. Sana bakıp duruyor zaten takıkmış sana kına gecemi berbat etmek istemiyorum ama hareketleriyle sinirlerimi de bozdu."
Bora gözlerindeki ışıkla bana bakarken bakışlarını bir an bile benden ayırmadı. " Gülüm sen bakma ona boş ver yani hem merak etme Esma hepimizin yerine onu döver uyarısını verir. Ha uyarıya uymazsa sen yarın Esma'yı gör de ne yapıyor?"
Nasıl yani Esma böyle durumlarda benden gizli uyarı mı veriyordu bir de dövüyordu yani öyle mi? " Nasıl yani Esma ne yapacak ki?"
"Seni ve beni üzen kim varsa hepsini tehdit etti olmayınca da bir güzel dövdü bunların arasında zamanında Gözde ve sonra da o..."
Durduğunda bahsettiği kişinin Buse olduğunu anladım. Bora hâlâ Buse'den bahsetmekte zorlanıyor bana da kızıyor adını ağzıma almamı istemiyordu şimdi ise aklına gelince yüzünde pişman bir ifade gezindi. Pişmanlığı onunla tanışması onun yalanlarına inanmasıydı. Hepimizin hayatına büyük bir yalanla girmiş bizim evliğimize engel olmaya çalışmıştı. Şimdi ise evleniyorduk ve o hayatımızda değildi bir daha da asla hayatımıza girmeyecekti. Kına yakılan elimi onun kına yakılan parmağının üzerine bıraktım. Bakışları beni bulduğunda gülümseyip, " Üzülmeni istemiyorum biz mutlu olmayı çoktan hak ettik." dedim dişlerimi gösterip gülümsedim.
"Sana ve bize verdiğim zarar için üzülüyorum yoksa başka hiçbir şey umurumda değil. Neyse mücahidem, benim artık yavaştan gitmem lazım birazdan kovarlar beni."
Başımı sallayıp o kızın olduğu yere döndüm hâlâ bakışları üzerimizdeydi kına bitsin insanlar dağılsın ben sana yapacağımı biliyorum dur sen diyen iç sesimle savaşmayıp ona hak verdim. Annem ve Bahar yengem tekrar yanımıza geldiğinde Bora'yı uğurlamak için benim de kapıya kadar gitmemi istediler. Sanırım bu etraftaki kadınların saçma sapan dedikoduları kesilsin diyeydi. Çünkü duyduğuma göre evliliğimizin sahte olduğunu düşünen çok fazla kişi varmış. Neymiş benim vatanım zulüm altında diye bana acıyıp gelin almışlar falan da filan külliyen yalan.
Bora beni gördüğünde zaten bana aşık olmuştu acıma hissini ise hiç hissetmemiştim çünkü onunki gerçek sevgiydi. Bakışlarında bile sevgisi görünüyordu. Bora ile ayağa kalktığımızda tanımadığım kadınlar ve genç kızlar bize öylece bakıp duruyordu. Annem onlara içeri geçin ardımızdan ne geliyorsunuz diye uyarıp tatlı dille uzaklaştırdı. Asıl niyeti meraklarını cezbetmekti. Annem de kapıdan çekilince etrafıma baktım Şirin denen kız saklandığını sanıyordu fakat onu görmüştüm ama görmezden gelecektim. Başka biri var mı diye bakındıktan sonra Bora'ya dönüp kollarımı açıp sarıldım. Bora da kollarıyla beni sardı başını omzuma indirip örtümü kokladı eee artık yarın da saçımı koklardı idare etsin birazcık.
"Meryem seni çok seviyorum uyumadan yine bir operasyon yapıp gelirim balkonda bekle sana mesaj atarım olur mu?" dediğinde kollarımı çekip şaşkınca baktım.
"Bora deli olma kadınlar kalacak evde geleyim deme bu sefer annen ikimize de kızar."
Yeşil gözleri ışık saçarken gülümsemesi nefesimi kesiyordu. Bu adam neden bu kadar yakışıklıydı ki. Bahar yengem ve Fatih dayım da tüm güzel genlerini Bora'ya vermiş resmen diğerleri ucundan acık almış hepsini Bora bey kapmış ve ben bu adamla ne yapacaktım diye kendimi yemeye başlamıştım bile.
"Korkma mücahidem annemin haberi olmadan ben gelebilir miydim sanıyorsun? Annem geldiğimi biliyordu gece geleceğimi de biliyor yani bekle beni on dakika bile olsa yüzünü görmeden uyumak istemiyorum. Hem kadınlar gidip biz bize kalınca bir etkinlik yapacağız sen gelmesen olmaz dediler yani mecbur gelmek zorundayım."
"Ne etkinliği ne yapacaklar ki seninle alakası ne anlamadım kına bitti başka bir şey kaldı mı ki?"
"Bilmiyorum mücahidem."
Elleriyle yüzümü okşamaya başladığında benim de ellerim sakallı yüzünde gezindi. "Tamam bekliyor olacağım ama dikkatli ol etrafta virüsler kol geziyor, sana bulaşmasın ismi Şirin olan virüsler hatta bizi izliyor."
Bora'nın gülüşü büyürken yaklaşıp yanağıma bir öpücük bıraktı. Beklemediğim için şaşırıp kaldım sanırım kızarmıştım da. Bora çapkın edasıyla gülümseyip dururken kulağıma eğilip fısıldadı. "Merak etme gülüm ben virüsleri öldürdüm. Onlara karşı önlemimi hep alırım, benim gözüm senden başkasını görmüyor görmeyecek de. Asıl sen kendine dikkat et çünkü etrafında çok fazla çakal var."
Beklemediğim bir anda tekrar yaklaşıp dudağımın kenarını öpüp kaçar gibi arkasını dönüp gitmeye başladı. Bora giderken baş parmağım dudağımın kenarında gezinmeye başladı. Hem utanıyor hem heyecanlanıyordum, bu adam aklımı alıyordu. İçeri geçeceğim sırada Şirin ile karşılaştım bizi görmüş olmalıydı eskisinden daha çok somurtuyordu. Umursamayıp yanından geçtim kına gecesi bittiği için kadınlar dağılmaya başlıyordu. Tek tek benimle vedalaşıp gittiler.
Biz bize kalınca yorgunluktan pestili çıkan ben ayağımdaki ayakkabıları çıkartıp odama gitmek için hazırlandım. Fazlasıyla yorulmuştum Bora tekrar gelene kadar biraz dinlenmek iyi olurdu. Esma yine ortadan kaybolmuştu acaba şu kızı dövüyor olabilir miydi? Yapar mı yapardı o kapasite vardı Esma'da ha birde sevdiklerini fazlasıyla kıskanıyordu paylaşamıyordu. Ah Esma ne yapacağım seninle Ameer olayı patlak verince arada kaynamasam bari diye düşündüm.
İkisine de üzülüyordum birbirlerini sevdikleri belliydi haram yoldan görüşmüyor olsalar da telefonla konuşmaları da doğru değildi. İkisini de uyarmıştım ama bu da onların hatası olarak ileride onlara sorun olarak dönecekti. Bir söz duymuştum fazla muhabbet tez ayrılık getirir diye. Onların da muhabbeti arttıkça birbirlerinden soğuyacak ileride ben aralarında kalacağım diye korkuyordum.
Yatağıma geçip uzanıp dinlenirken telefonumun sesiyle irkilip arayan kişiye baktım. Bora arıyordu beklemeden açtım.
"Efendim canım."
"Meryem bizdeki kına da bitti ben geliyorum ama bir sorun var sen Atiye'ye bir şey çaktırdın mı? Arda arasa da açmıyor mesajına dönmüyor. Bana bak kız yarın sürpriz olacaktı aralarını bozmadın inşeAllah."
Dudağımı ısırıp ne diyeceğimi düşündüm. " Ya şaka yapayım dedim ciddiye almış Arda birini seviyor ailesiyle de haftaya kız istemeye gidecek falan dedim."
"Ah Meryem ne yaptın ya, neyse yarın her şey ortaya çıkınca küslük de biter ama Arda da iyi değil kötü bir şey mi yaptım acaba diye kendine kızıyor. Ben konuşur durumu anlatırım sen Atiye'ye sakın bir şey çaktırma."
Telefonu kapatıp elbisemi düzelterek alt kata inmeye başladım. Sadece yakın akrabalar kalmıştı ve hepsi Bora'nın ailesindendi benim baba tarafından kadınlar kalacakları otele gitmişti. Eşleri gelip almıştı daha doğrusu Bora onlara araç ve otel ayarlamıştı eee malum akrabalar fazla gelenler de az kişiydi ama olsun eve sığmazdık böyle olması iyi olmuştu. Yükleri hafiflesin diye otel ücretlerini de Fatih dayım karşıladı başta onlar istemese de dayım diretince tamam dediler.
Boş salona geldiğimde Esma beni görür görmez çekiştirip banyoya götürdü. Ellerim hâlâ kınalı haldeydi yorgunluktan ben bile unutmuşum gerçi uyumadan önce tekrar yakmam lazımdı ama şimdi niye yıkıyorduk anlamadım. Sorsam da söylemedi ellerimin temiz olması gerekiyormuş. Ya bari olay ne onu söyle. Ellerimi yıkayıp salona geçtiğimde ortada bir sandalye ve üzerinde Bora'yı gördüm. Bana bakıp gülümsüyordu ah kalbim yerinden çıkacak ya o nasıl bakış öyle zalımın oğlu.
Büşra'nın elinde de testiyi görünce olayı anladım. Büyük ihtimalle yabancı kadınların içinde Bora'yla bunları yapmamızı istemediler. Esma kulağıma yaklaşıp sessiz tonda konuştu. " Yenge abim o kadar kadının yanında yapamam utanırım dedi. Sadece bizim akrabalar var onlar da zaten nikah düşmüyor, kuzenler desen abim onlara bakmaz bile yani biz bizeyiz rahat ol. Testi kırma olacak sonra da abim sana şarkı söyleyecekmiş."
"Ne şarkısı benim niye haberim yok ya?"
Samimi şekilde gülümsedi. "Orasını bilmiyorum abim öyle dedi şarkı da sürpriz olacak galiba."
Başımı sallayıp Büşra'nın elindeki testiyi aldım. Esma müziği başlattığında sözleri söyleyerek şarkının ritmine uyup Bora'nın etrafında oynatarak dönmeye başladım.
Kır testiyi gelin hanım kınalar yakılsın
Kaynanası gelinine altınları taksın
Gir horaya gelin hanım oyna dura dura
Biz seni alacağız el vura vura
Bu yaza düğün var evimiz şenleniyor
Davullar vuruluyor çalgılar çalınıyor
Oynarken bu kadar eğlenir mi insan? Eğleniyor işte o kadar yorgunluğa rağmen elimdeki testiyle dönüp şarkıya eşlik ediyor arada sözleriyle yüzümde kocaman bir gülümseme oluşuyordu.
Damat aga neşeli muradına eriyor
Baş köşede kaynana temaheyi bekliyor
Şalvarının sarısı kaynananın ayrısı
Oğlunu da sorarsan baklavanın ortası
Bu şarkıyı kim yazdı acaba tam benim kocamı anlatmış. Ah Bora'm benim tam da baklavanın ortası en güzel yeriydi benim için tabi etraftaki kendi taraflarından kızların kıskanç bakışları gözüme çarpsa da umursamadım. Benim kına gecemdi ve sevdiğim adam bana bakıp o eşsiz gülümsemesini bana sunuyordu.
Bu yaza düğün var evimiz şenleniyor
Davullar vuruluyor çalgılar çalınıyor
Şarkının sonlarına yaklaştığımızda testiyi atıp kırdım. Bora ise ayağa kalkıp elimi tuttu. Kulağıma doğru eğilip o güzel sesiyle konuştu. "Güzelim şimdi mini konserimle geceye son vereceğim ve bu son konserim olacak çünkü sana söz verdiğim gibi müziği tamemen bıraktım sadece senin için şarkı söyleyeceğim. Kendimi tüm günah olan işlerden uzak tutmaya çalışacağım. Ha bir de demiştin ya nişan fotoğrafımız medyaya yansımıştı diye onlar için de dava açtım hepsi silinecek bizimle ilgili ne varsa silinecek geçmişimi bırakıp seninle yeni bir hayata başlayacağım."
"Umarım benim için değil de Allah rızası için yapmışsındır."
"Allah rızası için yaptım ve eşim de bundan memnun olacak."
Herkes bize bakarken Esma gelip Bora'nın eline mikrofonu verdi ya ne oluyor ya anlamıyorum ki? Her şey çok hızlı gitmiyor mu? Arkadan müzik başlayınca Bora şarkıyı söylemeye başladı.
Seni gördüm göreli deli oldum deli
Bir bakışın yaktı kavurdu bak beni
Bir kerecik öptüm kalbim durdu sanki
Yeşillendi sevdamız geldi yine yazımız
Hey hey
Çalsın davul zurnalar oynasın bütün kızlar
Kıskananlar çatlasın kınalar yakılsın
O yar benim oldu her şey gönlümce oldu
Alamaz kimse seni yakarım bu şehri
Gezdim gördüm her yeri yok senden güzeli
Sordum annene seni yakışır oğlum dedi
Yeşillendi sevdamız geldi yine yazımız
Hey hey
Çalsın davul zurnalar oynasın bütün kızlar
Kıskananlar çatlasın kınalar yakılsın
O yar benim oldu her şey gönlümce oldu
Bora şarkıyı söylerken bana bakıyor ben ise utangaç bir edayla ona gülümsüyordum. Nerden öğrenmiş böyle şarkıları ya kendimi öyle mutlu hissettiriyordu ki sırıtmaktan kendimi alı kıyamıyordum. Şarkıyı bitirdiğinde annelerimiz bizi bahçede konuşalım diye çıkartırken diğer konuklar da gitmek için hazırlanmaya başladı. Şirin denen kız annesiyle bana kötü kötü bakarken Bora elimi sıkıca tutuyordu. Biz bahçenin diğer ucundaki kamelyaya geçip otururken evden çıkanları da uzaktan da olsa görebiliyorduk.
Bora başımı göğsüne indirdi, hiç konuşmadan ellerimiz birbirine kenetli biçimde bir müddet durduk. Bora hareketlenince başımı kaldırıp ne yaptığına baktım masanın altından bir şey çıkartıyordu. Bahçedeki ışıklandırma yeterli olduğu için buradaki ışıkları açmamıştık birbirimizi görmemiz bize yetiyordu. Elindeki kocaman torbayı masaya bıraktıktan sonra gülümseyerek içinden çıkardığı bir o kadar büyük paketi bana uzattı. Yüzümde en güzel gülümsemem oluşurken paketi alıp açmaya çalıştım. Tablo muydu başka bir şey miydi çözemedim. Bora'ya değer verdiğim için paketi de yırtmadan açmak istedim lakin
Bora sesini hafif yükseltip, "Mücahidem yırtsana şunu uğraşıp durma yorma kendini." dediğinde kıkırdayıp paketi yırtarak açmaya başladım.
Dikkatli olmaya çalıştım çünkü sanki kırılacakmış ve şekli itibari ile ne olduğunu kavrayamadığım bir şeydi. Ama gerçek bir şey vardı ki özenle paketlenmişti makete benziyordu paketi tamamen açtığımda maketi masaya bırakıp gözlerimle şaşkınca inceledim.

Gördüğüm şeyle kalbim yerinden çıkacak boyuta ulaştı Allah'ım ne güzel bir şeydi bu böyle? Bora yine ve yeniden beni tam kabimden vurmuştu. En sevdiğim en aşık olduğum mekanın maketi vardı karşımda. Hasretim, vurgun olduğum memleketimin yegane emaneti Mescid-i Aksa'm maket halinde karşımda duruyordu. Öyle detaylı ve güzel yapılmıştı ki gerçeğine birebir uygundu. Kıble Mescidinin güzelliği etrafı saran Burak duvarı ve surlar, Kubbetüs Sahra'nın o ihtişamlı görüntüsü her şeyiyle karşımda minyatür bir Mescid-i Aksa duruyordu.
Ağlamaya yüz tutan gözlerim dayanamayıp saldı yaşlarını. Bu şimdiye kadar aldığım en güzel hediyeydi. Parmaklarım minyatür hasretimin üzerimde gezinip onun her detayını inceledikten sonra aşık olduğum adamıma döndüm. Ah tabi ya jeton yeni düştü tabi bir süredir geceleri çalışma odasına kapanmasının nedeni bu maketi yapması olabilir miydi? Bu eser onun elinden çıkmış gibi görünüyordu. Bora bir mimardı ve işinde gayet de başarılı biriydi.
Yeşil gözlerine bakıp hasretle bir iç çektikten sonra yaklaşıp yanağına bir öpücük bıraktım. "Sen yaptın değil mi? O yüzden uzun süredir gece işim var deyip yanıma geç geliyordun yani ben uyuyunca."
Başını sallayıp onayladı. "Evet ben yaptım sana bir hediye vermek istedim ama elimden çıksın hazır alınan bir şey olmasın istedim. Beğendin mi mücahidem nasıl olmuş?"
Sandalyemi ona yaklaştırıp başımı göğsüne yasladım bir elim onun beline giderken diğer elim göğsünde durup gezindi. "Çok güzel olmuş mücahidim aldığım en güzel hediye. Kalbimi nasıl çeleceğinizi biliyorsunuz Umeyr bey."
Dudakları alnımda en güzel imzasını bıraktıktan sonra gözlerimi kapatıp sevdiğim adamın kokusunu içime çektim. Bora ise yüreğime dokunacak şiirlerden birini fısıldadı hasretim olan vatanımı bana tekrar anımsattı. Sevdiğim adam iyi ki vardı.
Mescid-i-Aksa
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerim diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin Unuttu mu bunu acaba herkes
Burak dolanırdı yörelerimde Mi’raca yol veren hız üssü idim Bellidir kutsallığım şehir ismimden Her yana nur saçan bir kürsü idim
Hani o günler ki binlerce mü’min Tek yürek halinde bana koşardı Hemşehrim nebi’ler yüzü hürmetine Cevaba erişen dualar vardı
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma Mü’minde yoksunum tek ve tenhayım Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde Götür müslümana selam diyordu Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu
Kesinlikle ve kesinlikle Mehmet Akif İnan' a ait bu ölümsüz şiir her müslümanın kalbine dokunuyordu. İnsanın içine Kudüs'e olan özlemi dolduruyor belki bir nebze müslüman kardeşlerinin halini hatırlatıyordu. Alnım tekrar sıcak dudaklarla buluştuğunda Rabbime bir kez daha şükür ettim. Kaderime yazılan adamı sevdiğim onun da beni benden daha çok sevdiği için. Sadece sevgi değildi bizi birbirimize bağlayan biz birbirimizi tamamlıyorduk, ben dinime uymaya gayret ederken Bora da hatalarını benimle düzeltmeye çalışıyordu.
Kimse dört dörtlük değildi herkesin hataları günahları vardı Allah pişmanlığımızı görüp günahlarımızı affetsin. Affetsin ki cenette birlikte olalım. Sahi cennete girmek öyle kolay mıydı? Dikenli bir yoldu çoğu zaman dayanılmaz acılarla imtihan ediliyordu fakat sabredenler için vaad edilen bir cennet vardı. Ben de sevdiğim adamla cenette girmeyi istiyor ve diliyordum. Biz birbirimizin cennetinin kapısı olacak imanımızla ise kapısını açacaktık inşeAllah.
Bir süre daha o şekilde kaldıktan sonra uykumun gelmesiyle ayaklanıp bahçede yürümeye başladık. Evin kapısına gideceğimiz esnada yerdeki koca taş dikkatimi çekti. Eğilip aldım gülümseyerek Bora'ya gösterdim.
" Bu taş var ya siyonis askerlere attığım o büyük taşlara benziyor. Aklıma o günlerim geldi şimdi olsa kafasına atardım."
Bora da benimle gülerken birinin hareketini mi gördüm diyerek başımı sağ tarafa çevirdim. Karşımda Buse denen kızı tekrar görmeyi beklemiyordum. Yüzüne vuran hafif ışıkla ağladığı belli oluyordu. Bora benim dikkatlice baktığım tarafa dönünce öfkeli nefes alış verişini duydum. Buse'nin bize doğru adımlamasıyla Bora beni arkasına alıp adeta kendini siper etti. Hâlâ onun bana zarar vereceğinden korkuyordu. Tam karşımızda durduğunda bakışlarımı geniş omuzlarından biraz çekip görebildiğim kadarıyla Buse'ye baktım. Elinde tuttuğu paketi uzattığında Bora sinirle bağırdı.
"Ne diye geldin buraya bıkmadın mı aramızı bozmak için uğraşmaya? Anla artık senden nefret ediyorum çek git evimden, eşimden ailemden uzak dur!"
Bora'nın arkasından kurtulup elini tuttum sinirden elini yumruk yapmıştı boynundaki damar görünür bir vaziyet aldı bu kötüye işaretti. Birazdan sinirden ne yapacağını bilinmez eşime engel olmak için kolunu sıkıca kavradım, ne yapayım başka çare bulamadım. Buse hıçkırıkları arasından kurduğu cümlelerle bir kez daha beni sinir etmeyi başarmıştı.
"Seni en çok ben sevdim bir kez bile görmedin beni. Sadece aşkını istedim. Bora şunu bil ki kimse seni benim kadar sevemez Meryem bile sana benim kadar aşık değil."
"Kes sesini benim sevgim de aşkım da ikimize yeter. Aşk meşk diyorsun ya insan birini seviyorsa ona kıyamaz ama sen beni öldürecektin hemde iki kere!"
Öfkeli sesi etrafın sessizliğini sararken hâlâ kolunu tutuyordum Buse'ye hamle yapmasından korkuyordum. Yapmazdı ama ne bileyim sinirleri bozulmuştu ona yaklaşıp tehdit etmesini bile istemiyordum en ufak yakınlığı yanlış anlayacak bir manyakla karşı karşıya kalmıştık.
"Benim olmayacaksan kimsenin olma istedim. Ben seni senden bile çok sevdim."
Bora sinirden olsa gerek erkeksi sesiyle gülüp anında sustu ardından iğneleyici sözlerini tekrar üzerine kustu. "Ben hiçbir zaman senin olmadım olmayacağım da, senin dediğin ve istediğin değil Allah'ın istediği olur. Ne yaptıysan bize engel olamadın şimdi neyin peşindesin? Söylesene beni bıçakla ve büyüyle öldüremeyen sen alnıma silah mı dayanacaksın?"
Bora'nın sözleriyle korkup Buse'nin ellerine baktım. Hengameden fark edemedim bir elinde ağır bir tabanca vardı. Korkum tavan yaparken Bora'ya daha çok sokuldum korkum beni esir alıp giderken Bora beni korumak adına arkasına alıp bir eliyle kolumu tutuyordu. Buse'yi göremiyordum gelen adım sesleriyle bir şeyler olacağını anladım ağlamamak için kendimi sıkıyordum.
Buse'nin çığlığını duyduğumda Bora'nın arkasından çıktım Benjamin Buse'nin arkasında duruyor kollarını tutmuş hamle yapmasına izin vermiyordu. Korumalar Buse'yi nasıl fark etmemişti anlamadım Arda'nın sesiyle gelip Buse'yi zorla alıp gittiler. Bora, Arda ve Benjamin de onların ardından giderken birinin omzuma dokunmasıyla irkilip ufak çaplı çığlık attım.
Korkudan ne hale gelmiştim öyle? Esma korktuğumu anlayıp özür diledikten sonra bana sarıldı. Bana destek olup birlikte salona geçtik diğerleri dağılmıştı annem ve Muna odamda beni bekliyordu elime kına yakacaklardı öyle uyuyacaktım tabi artık uyuyabilirsem. Bora ve Arda bir süre sonra geldiler birlikte eve girip salona geçtik. Bora yanıma gelip bana sarıldı korkumu bastırmaya çalıştığını biliyordum. Endişemi anlatsam da Bora beni ikna etmeyi başardı. Buse'nin bize zarar veremeyeceğini gönderdiğini söyledi. Ona inanıyordum böylesine ciddi bir konuda bana asla yalan söylemezdi.
Benjamin'in bu saatte kına gecemin sonunda neye gelmişti acaba? Bu adamın burada ne işi vardı? Arda, ben ve Bora otururken Muna da üst kattan gelip yanıma oturdu. Benjamin boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Bora bana kızmayın ama gizlice gelmek zorunda kaldım Yosef yarın planını devreye sokacak o yüzden arayıp haber verdim hemen bir plan yapmamız lazım yoksa bizim salak Yosef Meryem'i cidden kaçıracak."
Muna da yanımdaydı yüzünün düştüğünü fark ettim, duyduklarım doğru mu diye düşündüm. Ben evliydim bu adam beni ne diye kaçıracaktı bu nasıl bir zihin karmaşasıydı böyle? Hem de düğünümde bunu yapacaktı öyle mi ne saçma düşünceleri vardı sinirlerim adeta tavan yaparken Benjamin tekrar konuşmaya başladı.
"Bakmayın öyle benim fikrim değil yanlış da anlamayın Yosef Meryem'i korumak için kaçırmayı planladı yani Meryem'in hayatı tehlike altında. Onu kaçırmak isteyenler var ve bu kişi de Yosef bilmese de onun babası, niyeti de Yosef'in Meryem takıntısını bitirmek çünkü oğlunun vicdan azabından böyle yaptığının farkında. Meryem'e zarar verip onu eski zalim komutan yollarına döndürmek istiyor."
Nasıl yani Yosef'in babası beni kaçırıp bana zarar mı vermek istiyordu yani? Yaşadığım kaçıncı şaşkınlıktı bu acaba?
"Hiçbir şey yapamaz korumalar var evin etrafı çevrili nasıl kaçıracaklar benim karımı gelsinler de göreyim."
Bora adeta sinirden kükredi boynundaki damarları belli oluyordu. Benjamin ise kahkaha atıp Bora'ya tek kaşını çatarak gerçekleri haykırdı.
"Hadi ya kimse giremez öyle mi o Buse denen kız nasıl girdi peki üstelik elinde silahla? Bak Bora beni dinle adamlarımız var evi de sizi de koruyabilirler demek ki senin korumalar yeterli gelmemiş ki bu kız bir yolunu bulup eve girebilmiş. Benim adamlarım İtalyan ama bana sadıklar ne dersem yaparlar gerekirse kurşun bile sıkarlar. Sen beni dinle yarın Meryem'le evden çık biz de bir şekilde Yosef'i oyalayalım diğer adamları merak etme ben hepsini hallederim kimse Meryem'i kaçırma girişiminde bulunamaz."
Bora öfkesine hakim olmaya çalışıp Benjamin'e döndü. "Tamam da ne yapacağız bu Yosef de iyice kafayı yedi evli kadını kaçırmak da nedir ya? İyice saçmalıyor."
"Dedim ya niyeti Meryem'i korumak bir bilse bunları babasının yaptığını karşısına çıkar araları bozulur falan o yüzden aile arasındaki meselelerine karışmak istemiyorum. Hem Meryem'i kaçırsa bile sana ulaşıp sağ salim sana teslim edeceğini söyledi. Yosef yaptığı her şeye pişman ve ben eminim ki Meryem'e karşı beslediği duygu aşk değil merhamet ve acıma duygusu bundan ötesi yok. O bunu aşk yerine koymuş kendini kandırıyor vicdanını böyle rahatlatmaya çalışıyor."
Kimseden ses çıkmazken Benjamin ayaklandı sanırım gidecekti bizim kızlar da üst kattan inip odaya girdi. İsra ve Atiye gülümseyerek içeri girerken İsra'nın gülen yüzü şaşkınca soldu.
"Senin burda ne işin var ya?"
Benjamin ise çapkın bir edayla İsra ile bakışıp gülümsedi. " Oooo Fiona da burdaymış beni takip mi ediyorsun güzellik?"
Oha bunlar hangi ara tanışmıştı ya? İsra'ya ne diye Fiona diyordu ki? İsra ise kaşlarını çatıp Benjamin'in karşısına geçti. "Ne takip edicem seni be mafya kılıklı, asıl sen beni takip ediyorsun senin arkadaşımın evinde ne işin var? Ben senin güzelin falan da değilim. Ha bir de bana bir daha Fiona falan deme!"
Benjamin'in gülümsemesi genişlerken Bora'ya döndüm. O da benim gibiydi ellerini ben bilmiyorum der gibi açıp dudağını da büktü. Biri bir şeyler yapmazsa kavga çıkacağı belliydi. " Siz tanışıyor musunuz?"
Sorduğum soruyla İsra dudak büküp, " Ay evet tanışıyoruz bende kokuşmuş ceketi ve şemsiyesi vardı bilseydim getirir verirdim." diye cevap verdi.
Benjamin erkeksi sesiyle kahkaha attı bu durumdan oldukça keyif alıyordu. "Kokuşmuş ha..."
"Evet buram buram parfüm kokuyordu."
İsra'nın cevabıyla kahkahası son bulurken bu sefer o bizimkini kızdıracak yeri bulmuştu. "Hmmm demek ki ceketimi koklama ihtiyacı duymuşsun o parfüm var ya en etkileyici ve pahalı olanlar arasındadır yani etkilenmedim desen hayatta inanmam Fiona."
İsra kıpkırmızı olurken ne diyeceğini bilemeden bana baktı. Bora'ya döndüm bir şeyler yap diye fısıldadım. " Her neyse bırakalım sizin tanışma hikayenizi bizim bir meselemiz var ona çözüm bulalım."
İsra ve Atiye merakla beklerken Bora Yosef'in beni kaçıracağı planından bahsetti. Kızlar biraz düşünürken Muna'ya baktım gergin ve sessiz görünüyordu. İsra parmağını şıklatıp sevinçle bağırdı." Aha buldum bu plan kesin işe yarar."
Hepimiz ona pür dikkat bakarken İsra planı anlattı, başta olmaz desek de Benjamin de ayarlarız bu plan iyi olabilir dediğinde tamam deyip yarını bekleme kararı aldık. Tabi arada planı konuşup olayların gidişatını tarttık. Muna ve İsra yanmasa bari, ah canlarım, benim için kendilerini feda edeceklerdi.
Herkes dağılırken Benjamin yine İsra'ya takılıyor İsra ise onu azarlayıp bağırıyordu. İsra'ya bak sen Benjamin ile tanışmış ama bize tek kelime etmemiş acaba nasıl tanıştılar aralarında nasıl konuşmalar geçti? Kesin bizim kız deli hallerini takındı her zamanki hali. Bizimkileri uğurlarken gülüşleri arasında bende kıkırdadım.
Bora da çıkmadan önce bana sarılıp alnıma bir öpücük kondurup aldığı derin nefesiyle konuştu.
"Düğününüzde buluşalım mücahidem."
Başımı sallayıp gülümsedim. "Buluşalım inşeAllah mücahidim."
****************
Sonunda büyük gün gelip çattı. Odada hazır halde bekliyordum gelinliğim çok güzeldi öyle yakışmıştı ki bana hayellerimdekinden bile güzeldi. Tabi üzerine pelerin takacaktım güzelliğimi sadece helalime eşime gösterecektim. Sırf bu yüzden yüzüme makyaj bile yapmadım gerçi pek de ihtiyacım yok da neyse işte mutluluğum göğsümde patlayacak gibiydi. Alışkındım üzüntü yoktu çünkü vatanımı ve evimi bırakalı yıllar oluyordu sevdiğim adama alışmış onunla güzel bir yuva kurma hayalim gerçek oluyordu neden ağlayayım ki yani.
Gözlerimi etrafımdaki kişilere gezdirdim Gözde telaşla Raziye yengenin kızı Gülsüm'ün saçını yapıyordu Osman ise Gözde'nin etrafında dolanıp dikkatini çekmeye çalışıyordu. Raziye yenge ise onların bu tatlı hallerine bakıp gülüyordu bir yanı da düşünceli gibiydi. Ağlamak istemiyordum bakışlarımı arkadaşlarıma çevirdim Atiye biraz bozuk atsa da İsra ve Sevde onu güldürmeyi başarıyordu. Muna ise Esma ile sıkı fıkıydı.
Of Esma ya Ameer meselesi benim başıma patlayacak diye çok korkuyorum. Uyardım onları ama dinleyen kim. Gerçi haram olan bir konuşma görüşme içinde olmasalar da sonuçta sözlü ya da nişanlı değillerdi tam tersi bizim Ameer nişanlıydı üstelik sevmediği bir kızla. Biraz zorlu bir sevda olacaktı onlarınki bakalım zaman neler gösterecekti.
Annemin tebessümle odaya gelmesiyle Bora'nın birazdan geleceğini anladım. Hazırlanıp aşağıya indik ve beklemeye başladık. Önce Eyüp Sultan Camiye gidip dini nikahımızı tazeleyecek ardından nikah salonuna gidecektik sonrası zaten düğün yoktu. Erkekler için bir yer tutulmuştu orda mevlüt okutulacaktı burada da aynı şekilde mevlüt okutulacaktı ve camiye gitmek için beklemeye başladık.
Çok geçmedi ki Bora kapıda belirdi ailemle yola çıkıp her iki nikah da kıyıldıktan sonra erkekler ayrılıp mevlüt okulacak yere gitti. Aynı zamanlı burda da mevlüt okundu eller semaya kalktı dualar dillerden döküldü. Her şey bittiğinde ve herkes dağıldığında yorgunluktan kendimi bitmiş hisediyordum. Akşama daha vardı ama yol gideceğimiz için erken çıkmamız lazımdı. Biz bize kalmıştık Bora arkadaşlarıyla gelince biz de kızlarla bahçeye çıktık. Sadece ailelerimiz, arkadaşlarım ve Zeyd abiyle ailesi vardı aramızda. Bahçeye geldiğimizde Fatih dayımın duasıyla ellerimi açıp duaya amin dedik.
Arda kıyıdan köşeden bize işaret etse de omzumu silktim biraz tedirgin olsun bakalım. Bakışlarım Bora'ya kaydığında bana çiftleri bekletmeyelim der gibi bakıyordu. Tebessüm edip elimdeki çiçeğe baktım birine feda edecektim ne yapalım. Neyse zaten yedek olan elimdeydi diğeri salonda duruyordu onu alacaktım bu çiçek de bir aşka şahitlik edecekti ne güzel.
Çiçeği birine kaptıracağımı söylediğimde herkes bunlar yabancıların adeti falan demeye başladı. Ya salak mıyız biz biliyoruz her halde niyetimiz farklıydı. Ben çiçeği kaptıracağım demiştim ama bizimkiler arkamı dönüp atacağımı düşündü galiba. Atiye'nin gülerken kendini zorladığı öyle belliydi ki Arda'nın yüzüne bile bakmıyordu. Sonunda uzatmak istemeyip başladım sözlerime.
"Hey millet izleyin bakalım bu çiçek kimin olacak?"
Dayım habersiz şekilde HasbinAllah derken bu haline sessizce güldüm. Ah dayım ben kötü bir şey yapar mıyım, hiç mi tanımadın yeğenini gelinini? Biraz ötemde duran Atiye'ye doğru yürüyüp çiçeği ona uzattım garipçe bir yüzüme bir çiçeğe baktı. Arda da yanımıza gelmişti bile. Atiye'ye gülümseyip, " Hadi ama bekletme bizi alsana çiçeğini."
Atiye hâlâ anlam veremez bakışlar atıyordu neyse ki çiçeği aldı. Arda hafifçe öksürdüğünde Atiye ona doğru döndü şaşkınlıkla kalakaldı. Arda elinde tuttuğu yüzükle Atiye'ye bakıyor adeta eli ayağına dolanıyordu. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Bir ömür boyu cennetime talip olur musun? Benim hayat eşim olur musun Atiye?"
Allah'ım ya kız şoka uğradı düne kadar Arda başkasıyla nişanlanacak sanıyordu oysa ki söz konusu olan kız kendisiydi. Eee ben yalan söylemedim ki Atiye zaten Arda'nın ailesiyle yakındı çocukluk zamanlarından iki aile tanışıyordu birbirlerini tekrar buldular şimdi daha da mutlu olacaklardı. Atiye kocaman olan gözleriyle bana dönüp kaşlarını çattı. Allah'ım ne olur yardım et düğün günümde dayak yemek istemiyorum.
Bora anlamış gibi muzip bir tavırla beni arkasına aldı. " Atiye aman diyim kavga etme eşimle, hem bu fikir Arda'dan çıktı Meryem de sana şaka yapmak istemiş. Gerçi yalan değil hani Arda'nın isteyeceği kız sen oluyorsun ya önden biraz çaktırmış."
Atiye bakışlarını Arda'ya çevirdiğinde Arda da aman ha der gibi tedirgindi. Atiye bana bakıp gülümsedi, " Tamam ya affettim seni Meryem ama dünden beri öyle üzüldüm ki alacağın olsun."
Arda'ya dönüp elindeki çiçeği sol eline alıp sağ elini uzattı. " Nasıl hayır derim ki? Yalnız çiçeğini çikolatanı almadan gelirsen bu çiçeği kafana gömerim ha."
Atiye de olayı şakaya vurmaya çalışıyordu. Arda ise mavi gözlerini arada kaçırsa da içinden keşke dini nikahımızı biri kıysa da Atiye'me sarılsam dediğini duyar gibiydim.
Başını sallayıp, "Evet dediğini duymadım ama." dedi.
Atiye kocaman gülümseyip, "Evet seninle evlenirim cennetine talip olurum." dediğinde Fatih dayım MaşaAllah diyerek dualar etmeye başladı.
Herkes keyifliydi bahçede Âlâ ile Büşra'nın yakın konuşmasını fark ettiğimde annesiyle konuşmaya dalan Bora'ya birazdan geleceğimi söyleyip kimseye çaktırmadan Âlâ'ya işaret edip yanıma çağırdım. Biraz ilerleyip bizimkilerden uzaklaştım konuşmamızı duysunlar istemiyordum. Âlâ da yanıma geldiğinde Büşra'nın yeşilleri kardeşimin üzerindeydi haydi cenaze namazına. Ah kardeşim başka sevecek kız mı yoktu? Off ne bitmez çilem var benim ya. Âlâ'yı çekiştirip daha tenha bir yere gittik diğerleri şimdi bizi görmüyordu. Abla dur ne oluyor dese de umursamadım. Karşıma aldığımda babamın klonu şapşal kardeşime bir kez daha uyarımı verdim.
"Bana bak eşek kafalı kaç defa söyledim Büşra'dan uzak dur diye Bora fark etmiyor sanma bir kıstırsa seni görürsün gününü."
Âlâ ise takmayıp gülümsedi. "Aman abla ne olmuş yani kuzenimi sevdiysem, sanki kötülük ettim onlar bizden kız alırken iyi biz niye onlardan kız almayalım. Hem eniştem bilmiyor mu Kudüs'ün en sevilen en güzel kızını aldığını? Herkesin sevip saydığı mücahide Meryem'i aldı bende kardeşini, Büşra'yı alsam çok mu yani?"
Eşeğin kulakları iyice uzamış tutup bir güzel çektim ne yaparsam yapayım bana karşı çıkmaz elime bile vurmazdı eşek kafalı kardeşim. " Lan manyak, kız küçük, daha reşit bile değil iki güne unutur seni sen aşk sanıyorsun ama olmaz kıza ümit verme üzme. Hem o bizim dayımızın kızı üstüne kötü söz edilsin istemeyiz. Bana bak Âlâ aklını başına al Büşra ile görüşmeyi kes yoksa sonu kötü olacak.".
Çarpıkça gülümseyip bakışlarını bizimkine çevirdi. " Ne olacaksa olsun isterse herkes düşmanım olsun Büşra bana söz verdi, beni bekleyecek bende onu bekleyeceğim. Hepiniz çatlayıp patlayın alacağım da o Türk kızını alacağım." dediği gibi yürüyüp benden uzaklaşmaya başladı.
Koca deve ne olacak yaşı 19 olmuştu Büşra desen yeni yeni 17 ikisinin de başında kavak yelleri esiyor nasıl olacak böyle bilmiyorum ki? Ah inşeAllah bu ikisi yüzünden aile katliamı yaşanmazdı yaşanır mıydı yok ya kimse kimseye kıyamazdı ama araya soğukluk girerdi işte o en kötüsüydü. Düşüncelerim canımı sıkarken bir yandan Ameer için bir yandan Âlâ için üzülmeye başladım. İkisi de seviyordu ama sonlarının olacağına ihtimal vermiyorum.
Yani olsa fena olmazdı Esma tatlı kızdı beni de çok seviyordu hiç de öyle görümcelik yapmıyordu. Bizim sırık efendiyle de bayağı yakışırlar. Büşra desen Allah Bora'ma verdiği güzelliği biraz da Büşra'ya vermiş MaşaAllah bayağı güzel kızdı eee biraz eğlenmeyi gezmeyi seviyordu ama yaşına veriyordum bunları onun dışında ikisi de gayet de oturaklı temiz kızlardı. Ah ya hayal kurmayı bırak Meryem geleceği bilemeyiz ki hayırlısı neyse o olsun diyelim. Dua edeceğim canlarıma Allah onların kalplerini birbirine sevdirdiyse kaderleri de bir olabilirdi.
Bora'nın yanına gittiğimde göz kırptı her şey hazırdı gitmek için planlar kurulmuştu. Benjamin dışarda bekliyordu Yosef ise büyük oyuna geleceğinden habersizdi. Kızları merak edecek olsam da onların kendilerinin koruyacağını biliyordum hem Benjamin kızlara en ufak zarar gelmeyeceği hakkında bize söz vermişti. Gerçi yahudilere güven olmazdı ama Benjamin güvenilir görünüyordu ve bize çok kez yardım etmişti bu yardımları asla unutamazdım.
***********
Arabada kahkaha atıp telefonu kapatınca Bora'ya baktım. Olayları az çok duymuştu İstanbul'a uzak bir yerde olan dağ evlerine gidiyorduk. Yosef bizi burada asla bulamazdı. Ara ara geldikleri ev önceden hazırlanmış olmalıydı saatlerdir yoldaydık ve geldiğimizde evin bahçesine girip aracı durdurdu. Kapıyı açan bir görevli vardı evin kapısında bekleyen bir adam da gelip bavulları eve taşıdı.
Arabadan inip eve giderken adamlar da evden çıkıp dış kapıya doğru gitti. Sanırım evin çevresinde de korumalar vardı. İçeri geçeceğim sırada Bora bacaklarımdan kavrayıp beni kucağına aldı ben gülerken o istifini bozmayıp eve, "Bismillah" diyerek adım attı. Ev çok güzel görünüyordu fakat inceleme fırsatı bulamadan kendimi üst katta yatak odasında buldum. Ya bu adam hangi ara getirdi beni buraya ya?
İkimizin de abdesti vardı önce şükür namazı kılıp duamızı ettik. Rabbim bizi kavuşturdu diye ne şükürler etsek az gelirdi. Namazdan sonra Bora bana sıkıca sarılıp boğazını temizleyip yeşillerini kalbime sokar gibi baktı.
"Meryem ben bir duş alayım sende banyoya gir abdestli olalım gelirim birazdan."
Kızaran yüzümle dudağımı ısırdım arkasından bakarken tekrar döndü. "Çok bekletme beni tamam mı mücahidem."
Allah'ım bu adam beni öldürecekti galiba. Yalandan kızıp yatağın üstündeki yastığı ona fırlattığımda erkeksi sesiyle kahkaha atıp koşarak uzaklaştı. Bavulu açıp giyeceğim ne varsa çıkarttım hadi Meryem utanmanın sırası mı? Nerdeyse üç yıldır evliyiz ama hiç de evli gibi değiliz artık bunların hepsi bitmeliydi sevdiğim adamla evliliğim gerçek olmalı ondan evlatlarım olmalıydı.
Hazırlanmaya çalıştım ama bu gelinliğin arkası açılmıyordu ki. Ah nasıl da unuttum arkasında korse vardı ve iple sıkıca bağlanmıştı şimdi nasıl açacaktım ben bunu ya?Aradan on dakika geçerken cebelleşmenin bir yararı olmadığına kanaat getirip mücahidimi bekledim. Bora üstü çıplak altına giydiği pijamayla odaya gelirken bana ne oldu der gibi baktı.
"Eee ama sen hazırlanmamışsın beni bekletmeye yemin mi ettin kız?"
"Yok be korseyi açamadım çok sıkı yapmışlar kollarım ağrıdı."
Bora yanıma gelip açmaya çalışırken ofladı. " Meryem ben gidip bıçak alayım keselim bunu açılmıyor. Bana inat mı giydin bunu ya da bana inat mı bu kadar sıktılar bu ne be?"
Kıkırdadım sonra aklıma gelenle, "Aman ha kesme ben bu gelinliği Filistinli kızlara düğünlerinde giysinler diye götüreceğim zarar verme." dedim.
Gelinliği indiremedim ama tesettürümü açmış saçlarımı salmıştım. Bora boynuma bir öpücük bırakırken içim gıcıklandı. " Vay be mücahideme bak sen. Meryem şaka maka gurur duyuyorum seninle kendinden çok başka insanlara faydalı olmayı nasıl başarıyorsun anlamıyorum."
Bir eli saçlarımı okşarken diğer eli de ipleri söküyordu. Gelinliğin hafiflediğini hissettiğimde bittiğini anlayıp gelinliği tutup banyoya gittim. Hızlıca banyo yapıp abdest aldım ve giyeceğim ne varsa giyip odaya gittim. Bora yatakta oturmuş öylece duruyordu beni görünce doğrulup gülümsedi. Yaşadığım her şeyi kapının ardında bırakıp yeni hayatıma ilk adımı attım. Eee karı kocayı da yalnız bırakın canım, hadi bakalım kapıyı kapatıp hızlıca uzaklaşın... |
0% |