Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35.Bölüm: Sabret

@hayalperestyazar02

 

Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

❤️❤️❤️

 

Zeyd abinin gidişiyle bahar yengem Gözde'ye bir oda verip çocukları da o odaya aldırdı. Gözde ikisine de sahip çıkardı. Bora'nın yardımıyla odamıza çıktım karnım büyüyordu bebeklerim günden güne büyüyor doğacakları zamanı dört gözle bekliyordum. Uyku iyice bastırmıştı üstümü değiştirmem gerekiyordu lakin yataktan kalkasım yoktu. Bora anlamış gibi geceliğimi çıkartıp yamacıma geldi. Beni dinlemeden üstümdekileri çıkartıp kendi giydirdi. Uyumak da sorun olmaya başlamıştı hamile yastığı çok işime yarıyordu bacaklarımın arasına yastığı alınca biraz daha rahat uyuyabiliyordum. Gözlerimi uykuya teslim etmek istesem de Bora buna izin vermiyordu.

 

"Mücahidem." derken elini karnıma getirmiş okşuyordu. Miniklerim babalarını duymuş gibi hareket etmeye başlayınca Bora'nın üzerime uzanan kolunu öptüm. "Efendim mücahid yüreklim."

 

Dudakları yanağıma şefkatli bir öpücük bıraktıktan sonra beklediğim o soruyu sordu. "Biz ikizlere isim bulmadık ne olsun isimleri bir karar versek mi şimdiden?"

 

"Ya Bora daha erken ama benim aklımda bir şeyler var bilmem ki sen ne dersin?"

 

"Söyle söyle benim de akımda var bir kaç isim."

 

"Ulu Hakan." dediğimde gülümsedi ne dediğimi anlamış olmalıydı.

 

Osmanlı padişahı Abdülhamit Han'ın gerçek lakabı. Kızıl Sultan olarak anılması ise iftiradan başka bir şey değildi.

 

Bu iddia, Albert Vandal adlı bir Fransız yazar tarafından ortaya atılmış. Atılış sebebi de, Abdülhamid Han'ın Ermeni isyanlarını bastırtmış olmasıdır. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa kamuoyunda Abdülhamid Han'ın kan dökücü bir padişah olduğu propagandası başlatıldı. İşte "Kızıl", yani kan döken Sultan lakabı boynuna bu sırada asıldı.

 

Bora bana gülümseyip, "Abdülhamid peki diğerinin ismi ne olacak Abdussamed mi?"

 

Kıkırdadım hayır tabi ki Abdussamed de güzel isimdi ama abimin ismi abime kalsındı değil mi? Diğer bebeğime de Suudi Arabistan kralı Faysal bin Abdülaziz'in ismini verecektim. Kudüs'ün özgürlüğü için savaşmış ve bu uğurda şehit edilmişti. Mekanı cennet olsun Allah zalimlere güzel bir son verecekti bu kesindi.

 

"Faysal bin Abdülaziz'in ismi uygun olur diye düşündüm tabi uzun olur o yüzden birinin adı Abdülhamid diğerinin adı da Abdülaziz olsun ne dersin."

 

"Ben Selahaddin ve Eyüp diye düşünmüştüm ama bu isimler de güzel sen istediysen olsun."

 

"Ya bu isimler de güzelmiş kafam karıştı bak hangisini seçsem ya da Eyüp ve Selahaddin ismini diğer çocuklarımıza mı versek."

 

Bora kahkaha attığında başımı yüzüne çevirdim. " Hani sen diyordun başka bebek doğurmam diye şimdiden ortada olmayan bebeklerimize isim arıyorsun."

 

"Bakma sen bana ben kesin altı yedi tane doğururum arsızım ben." dediğimde ciddiydim ama Bora inanmamış gibi yüzüme baka kaldı.

 

"Hadi ya o kadar doğurur musun gerçekten?"

 

"Ne sandın ikizlerle ömrümü biteceğimizi mi tabi ki başka çocuklarımız da olacak Allah izin verirse. Ya hiç değilse bir ya da iki kızım olsun isterim az olsunlar ki kıymetli olsunlar tabi o kadar erkek kardeşle başa çıkmak zordur ama ben güçlüyüm ya kızlarım da güçlü olur değil mi?"

 

Yanağıma uzanıp sıcacık bir öpücük kondurdu. "Bu sözlerini bir gün sana yutururum ama dur bakalım şimdi bebek istiyorsun ilerde bu kadar olunca ne yapacaksın?"

 

Gülecektim ama ikizler izin vermeyip tekme atınca dudaklarım arasından hafif bir inildi döküldü. Bora anlayıp açtığı karnımı öperken daha ikizleri doğurmayan ben bir sürü çocuk hayali kuruyordum. Kocaman ailemle geçireceğim günlerimi düşlüyordum.

 

**************

 

Sabah kahvaltısını birlikte yaparken Osman ve Gülsüm'ün tatlı hallerine de gülüyorduk. Zeyd abi akşam gelip çocuklarını alacaktı ev işini ayarladığını söyleyip bakıcı işini de ayarlamaya çalışıyordu. Bir gözüm Esma'nın üzerinde dururken diğeri Büşra'daydı. Bora beni çıtır çıtır yiyecekti. Esma süt kardeşime aşık olmuştu onu ikna edemiyordum Büşra ise kardeşim Âlâ ile konuşuyordu. Esma'yı uyarsam da dinlemiyordu Büşra ise benimle bu konuyu konuşmamak için türkü bahaneler bulup ortadan sıvışıyordu. Kesin Âlâ kızı tembihlemişti yoksa Büşra beni dinlerdi.

 

Kızlara uyarı dolu bakışlar atsam da umursamayıp ikisi de okullarına gitti. Kaldım mı yine düşüncelerle bir başıma. Ahmet abi de çocuklarını okula götürmek için hazırladı. Gözde de teyzeleri olarak yardım etti. Her ne kadar öz teyzeleri olmasa da, Güzide ablasının evlatlarını yalnız bırakmazdı. Üçü de Gözde'yi çok seviyordu annesizlik zordu ama başa çıkmaktan başka çareleri yoktu.

 

Ahmet abi çocuklarını okula götürürken Bahar yengem de onları yolcu etti. Hamile olduğum için fazla iş yapmama izin vermiyorlardı üstelik ilk aydan itibaren ikiz olduğu için hep bir düşük riski vardı. Gerçi o risk şimdilik azalmış olsa da hep tedbirli olmam gerekiyordu. Düştüğüm günden beri Bora üstüme titriyordu. Herkes işine gücüne gidince Bahar yengem, Zehra ninem, Gözde ve Zeyd abinin çocuklarıyla baş başa kaldık. Telefonum çaldığında ekranda gördüğüm isimle şaşırsam da salondan çıkıp mutfağa gittim. Ameer'in annesi arıyordu yani süt annem Havva annem. Bekletmeden açtım.

 

"Havva annem."

 

"Maryam güzel kızım nasılsın bebeklerin iyi mi? Çok özlemişim seni güzel kızım."

 

"İyiler Havva annem sen nasılsın?"

 

"İyiyim kızım haber vereyim dedim yakında sizi ziyarete geleceğiz Esma kızım için."

 

Havva annem ne demişti öyle? Ameer'in nişanı attığını duymuştum ama Esma'yı isteme konusu için erken değil miydi? Üstelik ailede bir ölüm gerçekleşmiş aradan sadece iki hafta geçmişti doğru değildi ki bu yani biraz erkendi.

 

"Annem erken değil mi? Yani meseleyi biliyorum bizim Esma'yla Ameer birbirlerini seviyor ama ailede hâlâ yas havası var şimdi isteme işi doğru olmaz."

 

"Kızım biz de biliyoruz Ameer'e de söyledim erken diye ama dinlemiyor. Şey dedi kıza takık biri varmış galiba başına kötü bir iş gelmesinden korkuyor o yüzden acele ediyor. Hem biz zaten gelecektik ama bu gelin ölünce ayıp olur diye istemeye gelemedik. Ben erken diyorum ama Ameer'i biliyorsun dinlemiyor bizi kaçırırım diyor korkutuyor beni."

 

Ah Ameer ah, Havva annem görecekmiş gibi kaşlarımı çatarken onu teselli etmeye başladım. Ameer ile konuşacağımı bu durumu biraz ertelemelerinin daha iyi olacağını söyleyecektim. Havva annemle konuştuktan sonra Ameer'i arayıp yanıma çağırdım. Dersleri bitince geleceğini söyledi. Gel sen gel alayım senin hesabını sırık efendi.

 

Ameer akşam olmadan yanıma gelmiş üst kattaki çalışma odasına çekilmiştik. Ameer kahvesini içerken bende meyve suyumu yudumluyordum. Fazla bekletme taraftarı değildim o yüzden uzatmadan konuya bodoslama daldım.

 

"Annen aradı doğru mu Esma için gelsinler diye zorluyormuşsun?"

 

Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Ameer beni çok sever bana asla kıyamazdı ama Esma dediğimde yüzünde hep bir endişe hâli peyda oluyordu. Başını sallayıp beni onayladı.

 

"Evet gelsinler dedim ve gelecekler yine bana olmaz şöyle böyle deme Esma beni seviyor bende onu seviyorum. Ne diye bizden olmaz deyip duruyorsun? Bana bak Meryem kalbini kırmak istemiyorum bir daha bana Esma'yla olmaz kızı bırak deme çünkü bırakmam tanıyorsun beni."

 

Ne yazık ki Ameer'i iyi tanıyordum ve vazgeçmeyeceğini de çok iyi biliyordum. " Kardeşim tamam ailen gelsin usulünce kızı isteyin ama şimdi sırası değil Esma'nın yengesi öldü böyle bir durumda kız isteme doğru olmaz."

 

"Meryem bende biliyorum doğru olmadığını ama başka çarem yok Esma'yı rahatsız eden biri var korkuyorum anlıyor musun? Senin annenin başına gelenin aynısını Esma da yaşar diye çok korkuyorum."

 

Sözleriyle yüzüme tokat yemiş gibi olmuştum. Ameer dolan gözlerimi fark ettiği gibi yanıma gelip beni kollarıyla sardı. "Meryem üzülmeni istemezdim duygularım çok karışık anneni de seni de çok seviyorum ve annen dünyanın en temiz kadınlarından biri. Benim korkum Esma çünkü Esma dayanamaz annen kadar güçlü değil onun peşindeki şerefsiz de zengin ve güçlü benim gücüm de ona yetmez o yüzden istiyorum ki ikimiz de birbirimizi böyle seviyorken ayrılık olmaması ve evlenmemiz. Esma için endişe etmeyin ben okulunu bitirsin diye elimden geleni yaparım benimle geleceğine de söz verdi kendi de istiyor Kudüs'te kalmayı."

 

Ammer canı çok yanmadan acısını paylaşmazdı. Keşke daha önceden Esma'nın bir sapığı olduğunu söyleseydi. Bir yandan herkes duyup kızacak diye korkuyordum bir yandan da Ameer ve Esma mutlu olsun istiyordum. " Önce Bora'yla konuş bana da çok kızacak ama söyleyemedim işte ikinize de kıyamadım."

 

"Aranız benim yüzümden bozulsun istemem bence Bora da bir şeylerin olduğunu anlıyordu ama bizim konuşmamızı bekledi. Meryem ben konuşurum sana kızmasına da izin vermem sen sahipsiz değilsin kendini de üzme bebeklerini düşün. Ben ne gerekiyorsa yapacağım ama unutma her sıkıntında yanındayım gel de gelirim tamam mı?"

 

Boşta duran kollarımı Ameer'in sırtına dolayıp ona sarıldım. Karnım aramızda biraz engel teşkil etse de olsundu seviyorum sırık efendiyi. Başımdan öpüp sırtımı teselli verircesine okşadı. Ama bunu benim yapmam gerekirdi Bora denen fırtınalı denizle o konuşacaktı ve ben korkuyordum. Bora süt kardeşime kötü davranır kardeşinin bu evlilik kararına itiraz eder diye korkuyordum. Ne diye korkuyorsam belliydi işte itiraz edip yok diyecekti peki diğerleri ne derdi Fatih dayım uzak olacağından istemezdi ama Esma'ya da kıyamazdı.

 

"Eee ne diyelim hayırlısı olsun sırık efendi. Bari benim bebişler doğmadan evlenin yoksa mecbur beni bekleyeceksiniz."

 

Ameer sesli bir kahkaha attıktan sonra birbirimizden ayrıldık. Hâlâ gülüyordu. " Aman Meryem evleneyim de istersen o gün doğur bana ne ben kendi işime bakarım."

 

"Pislik, seni sırık efendi beni de düşünmüyor ben doğuma gideyim sen karınla..."

 

Kahkahası daha da artarken ona vurmaya başladım ama işlemiyordu ki bu deveye kocamandı mübarek kapı kadar olmuş ah Esma yazık sana gücün yetmez bizim sırıka.

 

*************

 

Duyduğum seslerle yatak odasından inmeye başladım. Bora'nın sesi evde yankılanıyordu. Neye bağırıyordu anlamıyorum.

 

"Nasıl benden saklarsınız bunu ya? Yemin ediyorum kafayı yiyeceğim katil mi edeceksin beni Esma?" diye bağırdığını duyup korkuyla yutkundum.

 

Bora her şeyi öğrenmiş olmalıydı kesin bana kızacaktı. Korksam da kaçışım yoktu sonunda Bora'nın gazabına uğrayacaktım. Aşağıya indiğimde kapının önünde bağıran Bora karşında Esma ve Fatih dayımın bakışları bana döndü.

 

"Sakın ha kıza tek kelime edersen..."

 

Fatih dayım Bora'yı uyardı lakin Bora umursamadı bile. Bana öfkeyle baktığını gördüğümde onu hiç böyle görmediğimi anladım. Bana bile kızacaktı hamile olmama aldırmadan.

 

"Nasıl yaparsın bunu bana, hani birbirimizden hiçbir şey saklamak yoktu. Sırf süt kardeşini korumak için kocana yalan söyledin, benden her şeyi sakladın ben sana hayatımı verdim karşılığı bu muydu?"

 

Öfkeliydi ve ne dediğini bilmiyordu ama kalbimi fazlasıyla kırmıştı. Gözümde biriken yaşlar süzülüp yanaklarımı ıslatırken Bora'nın susmaya niyeti yoktu.

 

"Aferin ya sana, kardeşim kardeşinle görüşsün evlilik kararı alsın sen de sus. Evlenmelerini sen mi destekledin de Esma ciddi ciddi Kudüs'e gitmeyi aklına koydu söylesene."

 

"Yeter Bora sus ve karına kızmayı bırak Esma benim sorumluluğumda ben varken sana laf düşmez. Git Meryem'den özür dile hamile karını yargılayıp üzmeye hakkın yok senin."

 

Dayımın sesi oldukça otoriterdi fakat Bora sinirlerine hakim olamıyordu. " Ne dedim ki ben gerçekleri söyledim. Demek ki ben eşek başıyım ki benden her şeyi saklıyorlar."

 

"Kes sesini benim evimdesin düzgün konuş karınla, ben annene hiç bağırdım mı sana ne oluyor lan Esma benim kızım sen abisisin benden sonra senin sözün geçer ben konuşacağım Ameer'in ailesiyle gerek yok kimse gelmesin. Sende aklını başına al kimseyle kavga etme Meryem'i de üzme."

 

Bora histerik bir kahkaha attığında kötü şeyler olmasın diye dua ediyordum. Bora'nın bakışları beni bulurken öfkeli ve tehditkar bir sesle konuştu. "Eşyalarını hazırla evimize gidiyoruz, madem bu evde benim hakkım ve yerim yok bende kendi evime giderim."

 

"Saçmalama kız hamile bu halde evde tek ne yapacak ben seni kovdum mu ki gidiyorsun? Bana bak Bora kendine gel Esma'nın meselesini büyütüp hıncını Meryem'den alma."

 

Bakışları bana döndüğünde tekrar bağıracağını anlayıp söze atıldım. " Ben gelmiyorum sen istediğin yere git." dedim.

 

Fatih dayım bana tebessümle bakarken Bora adeta öfke patlaması yaşıyordu. Sinirle kapıdan çıkıp çekip giderken dayım yanıma varıp bana sarıldı. Hamileliğin verdiği etkiyle hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Ben böyle olsun istememiştim ki nasıl derdim Bora'ya Ameer senin kardeşini seviyor Esma da boş değil diye. İkisini de uyarmıştım ama olmamıştı, eğer kaderleri birse benim elimden de bir şey gelmezdi.

 

Bahar yemgem de sesleri duyup yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. Ailemin desteği olmasa Bora'nın sözlerine dayanamazdım ama biliyordum ki o da söylediklerine pişman olacaktı. Huyunu az çok biliyordum bir şeye çok kızdığında ne dediğini bilmezdi yine öyle anlardan birine denk gelmişti.

 

Bahar yengemin yardımıyla odama gidip yatağıma uzandım iyi olduğumu söylesem de dinlenmemin iyi olacağını söyledi. Ona hak verdim lakin bahar yengem gittiği gibi tekrar ağlamaya başladım. Ameer'in önündeki engellere ağladım bana kızan eşimin tavrına ağladım. Yanan canıma ağladım ben bunları hak etmemiştim ki.

 

************

 

Gözlerimi açtığımda Bora'nın gelmeyişiyle bir kez daha yıkıldım. Ne aramıştı ne de eve gelmişti Esma ve Ameer yüzünden hepimize tavır alması saçmaydı. İkisi de yetişkin insanlardı ve evlenmek istiyorlarsa aileler bir araya gelmeli ve bu durumu konuşup bir karara varmalıydı fakat ne dayım ne de Bora bu evliliğe onay veriyordu. İkisi de karşı çıkmıştı, Esma okuluna gidecekti ama güvenliği sıkılaştırmışlardı. Zaten son senesiydi bundan sonra ne olacaktı bilmiyorum.

 

Karnımı açıp büyümeye devam eden karnımı okşadım ve bir şey fark ettim dünden beri hareket etmiyorlardı bu normal olamazdı. Bir şeyler yersem belki hareketlenirlerdi kötü düşünmek istemiyordum bebeklerime bir şey olması başıma gelecek en kötü ihtimaller arasındaydı. Ameer aramıştı ona döndüm bir süre konuştum oldukça üzgündü Fatih dayım aramış umudunu kes sana kızımı vermem demişti.

 

Esma'yı görmesem de onun da bitik halde olduğundan emindim. Yataktan kalkıp önce abdest aldım dün gece ağlamaktan geç uyumuştum ve sabah namazına kalmamıştım. Sabah namazının kazasını eda edip dua ettim. Evlatlarımla ve eşimle sağ salim Kudüs'e gitmeyi istedim. Ardından kendimi zorlayıp kalktım ve alt kata indim.

 

Çalışan kızlar mutfakta kahvaltıyı hazırlıyordu beni görünce hemen yardım edip oturttular. Bahar yengem geldiğimi gördüğü gibi yanıma gelip bana sarıldı meyve tabağı hazırlayıp bana zorla yedirmeye başladı ama ben dayanamıyor devamlı ağlıyordum. Hamilelik beni daha da hassas yapmıştı her şeye ağlar olmuştum.

 

"Bora gelmedi mi?" diye sordum merak dolu bakışlarla.

 

Bahar yengem başını iki yana sallayıp, " Yok kızım gelmedi ama iyi konuştum. Esma yüzünden hepimize kızgın zaten bana da kızdı bağırdı çağırdı bilip sustum diye ama ne yapayım kızımın üzülmesine dayanamadım. Bana sorsalar ben karşı çıkmam Esma'yı Ameer kadar sevecek biri olmaz ikisi de başkasıyla evlenip mutlu olamaz birbirlerini seviyorlar keşke karşı çıkmasalar kızımın başına bir şey gelecek diye çok korkuyorum."

 

Bahar yemgem de dayanamayıp ağlamaya başladığında birbirimize teselli olmaya başladık. Hafta sonuydu Esma odasına kapanmış çıkmıyordu Büşra da geldi, yanıma oturup bana sarıldı. Neden evin erkekleri karşı çıkarken kadınlar evliliğe onay veriyordu? Onlar da bizim gibi onay verse böyle olmayacaktı her şey ortadaydı Esma kaç yıldır tanıyordu Ameer'i ve evlilik düşünmeleri birbirlerini sevdiklerini ve tanıdıklarını gösteriyordu.

 

Bütün gün boş boş geçerken ağlamaktan bitap düştüm. Esma için değildi, bebeklerim haraket etmiyordu onlara bir şey olmasından ölesiye korkuyordum. Fatih dayım evde değildi büyük kaynım Ahmet abi de şirkete gitmişti korkuyla Ameer'i aradım beni hasteneye götürmesini isteyecektim. Hem de onu görmek istiyordum. Telefonumu alıp süt kardeşimi aradım üçüncü çalışta açtı.

 

"Efendim Meryem."

 

"Ameer ne olur gel beni hastaneye götür evde kimse yok korumalarla gitmek istemiyorum sana ihtiyacım var."

 

"Meryem sakin ol neyin var? Tamam hemen geliyorum Muna da yanımda birlikte geliriz neyin var?"

 

Hıçkırıklarım artarken Muna'nın sesini duydum. " Meryem ne oldu çabuk söyle hemen geliyoruz?"

 

Kendimi zorla toplayıp konuşmaya başladım. " Muna bilmiyorum dünden beri haraket etmiyorlar çok korkuyorum."

 

"Korkma Meryem sakin ol Bora'ya da haber ver bilmesi gerekir. Ağlama tamam mı stresten de olabilir kötü düşünme geliyoruz."

 

"Tamam bekliyorum." dedim ve telefonu kapattım. Çantama ne olur olmaz gerekecek bir kaç parça şey koyup beklemeye başladım.

 

*************

 

Ameer ve Muna araçla yola çıkarken ikisi de oldukça endişeliydi. Ameer arkadaşı Abdurrahman'ın arabasını almıştı, sağ olsun güvenip arabasını vermişti. Muna telefonunu alıp Bora'yı aramanın en uygunu olduğunu düşünüp arama tuşuna bastı. Telefon açıldığında Muna boğazını temizleyip sözlerine başladı. Biliyordu ki Meryem bu kadar üzgünken Bora'yı arayıp ona haber vermezdi.

 

"Efendim Muna."

 

"Enişte biz sizin eve gidiyoruz Meryem rahatsızmış hasteneye götürmemizi istedi. Artık kızı nasıl üzdüysen sana söylemeyip bize haber verdi."

 

"Ne rahatsızlığı Meryem'in nesi var hemen geliyorum."

 

"Artık nesi olduğunu kendisinden öğrenirsin." Muna tavırlı sesiyle telefonu Bora'nın suratına kapatırken Bora tüm işini gücünü bırakıp Meryem'inin yanına gitmeye başladı.

 

Aradı ama Meryem telefonu açmıyordu. Hata yaptığını Meryem'i boş yere üzdüğünü fark edip kendine kızdı. Aracına binip hızla yola koyulurken sinirinden direksiyonu yumrukladı. Esma yüzünden Meryem'in üzerine bu kadar gitmemeliydi. Eşi hamileydi ve Bora bu yaptığıyla ikiz bebeklerine zarar vermiş olabilirdi. Zihni kötü ihtimallere esir olurken Meryem'e ve bebeklerine bir şey olmamasını istedi.

 

Bunu da atlatırsa ne Esma'ya ne Ameer'e karışmayacaktı. Kardeşini biliyordu, Esma Kudüs'ün zorluğuna dayanamazdı Ameer'i sevdiğini görse de kendi içinde bitirir diye düşünüp kardeşinin üzerine gitmemişti. Aralarında haram bir sevda olmadığından emindi, belki de bu yüzden beklemişti. Olmayacağını bildiği için kardeşinin kendi hatasını kendisinin fark etmesini istemişti.

 

Meryem ağlayıp dururken Muna ve Ameer gelip ona sarılmıştı. Durumdan habersiz olan Bahar hanım Ameer'e baktı. Eşi ve oğlu Bora karşı çıksa da o bu genci damadı olarak görmüştü bile. Esma'yı sevdiğini ona değer verildiğini görmüştü. Kudüs için canını vermeye razı bir genç kızını da her türlü kötülükten uzak tutardı. Bu gence gıpta ederek bakıyordu. Gelini Meryem ile aynı sütü içtikleri ne de belliydi ikisi de vatanlarına canlarını verecek güzel gençlerdi.

 

Gelininin yanına varıp sarıldı durumu öğrendiğinde onlara izin verip evde kalmak istedi çünkü Esma odasından çıkmıyor ağlayıp duruyordu. Kızını teselli etmeliydi gelini Ameer'e amenetti. Meryem ağlayarak Muna ve Ameer ile asansöre bindi alt kata indiler. Dış kapıdan çıkacakken Bora kapıyı açıp karşısında ağlayan eşini gördü. Beklemeden Meryem'e sarılıp onu kolları arasına aldı.

 

"Mücahidem özür dilerim neyin var? Çok merak ettim seni iyi misin, bebeklerimiz iyi mi?"

 

Meryem kızarmış gözlerini kaçırıp yeşillere bakmamaya çalıştı kırılmıştı kocasına. Bora haksız yere kızmıştı Meryem'e, evet belki kendisi de bazı şeyleri saklamayı tercih etmişti ama söz vermişti ve sözünü tutmak istemişti. Bora'nın tavrını biliyordu ve süt kardeşiyle arasının bozulmasını da istemiyordu.

 

"Bebekler..." dedi ve durdu dilinden cümleler dökülmüyordu zorlanıyordu.

 

"Dünden beri haraket etmiyorlar çok korkuyorum."

 

En sevdiği şeyi kaybetmiş gibi umutsuz çıkıyordu sesi. Bora duyduğu şeyin şokuyla bir kaç saniye öylece kaldı. Muna olaya el atıp hasteneye gitmeleri gerektiğini tekrarladı. " Fazla beklemenin alemi yok hemen hasteneye gidelim."

 

Bora kendini toplayıp Meryem'i kucağına aldığı gibi arabasına geçti Ameer ve Muna da araca bindiğinde Bora yola koyuldu. Hastaneye vardıklarında Meryem'i muayene odasına aldılar hemen ardından ultrasonda bebeklerin son durumuna bakıldı. Bora ve Meryem korku ve endişeyle doktorun dilinden dökülecek cümleleri beklerken doktor bebeklerin kalp atış sesini açtı. Odaya karışan sesle ikisinin de yüzünde umut yeşerdi. İki minik kalp atışı birbirine karışmıştı. Doktor hanım tebessüm ederek konuştu.

 

"Korkulacak bir durum değil, sanırım fazla stres yapmışsınız o yüzden haraket etmemişler. Bundan sonra çok daha dikkatli olun, stresten ve kötü olaylardan kesinlikle uzak durmanız gerekiyor. Bebekler iyi biraz kendinize gelmeye çalışın."

 

Duyduklarıyla ikisinin de yüzünde neşe dolu bir gülümseme peyda olurken Bora hatasını anlamış bakışlarla Meryem'in elini sıkıca tutup öptü. Şimdi yeri değildi ama çıkınca gönlünü alıp özür dileyecekti. Odadan çıktıklarında Meryem daha iyiydi, her ne kadar istemese de Bora'nın koluna girmek durumunda kalmıştı. Ameer ve Muna onların bu halini görünce durumun iyi olduğunu anladı. Bora stresten kaynaklı olduğunu söylediğinde ikisi de Meryem'e sarılıp çektiği acıyı azaltmaya çalıştı. Hep birlikte araca binip tekrar evin yolunun tuttular.

 

********

 

Meryem'den

 

Bebeklerime bir şey olmayışına sevinsem de Bora'nın bana kızıp bağırması Ameer ve Esma yüzünden olayı büyütmesi beni fazlasıyla üzmüştü. Hele dayım sevmesem bir tane vuracağım ağzına, cidden ya bir insan sevenleri neden ayırır anlamıyorum ki? Kendi niye sevdiği Bahar yengemi almıştı peki? Ne diye kızının sevdiğine karışıyordu belki de Esma Kudüs'e alışacaktı bunu nereden bilebilirlerdi ki? Allah Esma'ya o sabrı verirse annem gibi o da Kudüs'ü evi yapabilirdi.

 

Arabaya bindiğimizde Bora elimi tekrar tutup özür dilemişti ama ona bakmamış adeta yok saymıştım. Tavrıma hak verdiğine emindim. Arabada eve doğru gidiyorduk ön koltukta oturuyordum kemeri karnımı acıtmayacak şekilde bağlamaya çalışırken yine Bora bana yardım etmişti. Her şeyimde o varken ondan uzak kalmak mümkün değildi. Eve geldiğimizde Bora koluna girmemi istese de arkadan çıkan Ameer'in yanına gidip aramızdaki boy farkını umursamadan koluna girdim.

 

Ameer gülümseyip kolunu omzumdan geçirdi ve beni kendine çekti. Canım kardeşim her ne kadar sırık efendi, deve gibi lakaplar taksam da o benim öz kardeşlerimden farksızdı. Bora düşen yüzüyle yürümeye başlarken Muna da yanımızda yürüyordu. Kendimi daha iyi hissediyordum. Ameer'e bakıp onunla ilgili konuda son durumun ne olduğunu sordum.

 

"Dayımla konuştun mu sana ne dedi?"

 

Ameer yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirip başını bana doğru eğdi. "Ne diyecek işte kızım Kudüs'e alışamaz orada zorluk çeker evlenseniz de bir iki yıla boşanırsınız yok kızımın üzülmesini istemiyorum falan da filan. Yani anlayacağın bahaneler bulup durdu."

 

Sinirle ofladım dayım da kafayı yemişti galiba neydi bu inat ikisi de birbirini seviyor, ne yani Esma'nın başka birini sevip evleneceğini mi düşünüyordu? Ne Ameer ne Esma bir başkasıyla evlenemezdi mutlu olmaları çok zordu. Biliyordum ki Ameer canı pahasına Esma'yı her türlü kötülükten korurdu. " Yiğiter ailesi toptan kafayı yemiş kadınlar hariç hiç kimse sizin tarafınızı tutmuyor ne yapsak bilmiyorum ki?"

 

Ameer hafifçe güldüğünde söylediğim şeyin hoşuna gittiğini anladım. " Dayını kaçırsam mı acaba? Fidye yerine Esma'yı isterim!"

 

Büyük bir kahkaha attığımda ellerim istemsizce karnıma gitmişti. Ameer de gülüyordu Muna da duymuş ve o da aynı tepkiyi vermişti. Bora ise arkasını dönmüş ne konuşuyorsunuz der gibi bakıyordu. Bizi duymadığı belliydi. Eve geldik Ameer içeri gelmek istemese de Bahar yengem zorla eve çağırdı, Bora ise sesini dahi çıkarmadı. Salona geçtiğimizde salonda Esma'yı görmeyi beklememiştik. Ameer ile göz göze geldikleri anda ikisinin de gözleri doldu ve Ameer Bora'nın varlığıyla utançtan bakışlarını kaçırıp koltuğa yanıma oturdu.

 

Bahar yengem yanıma oturduğunda neyim olduğunu bebeklerin sağlığını sordu. Durumu anlatıp daha iyi olduğumu söyledim. Yüzündeki tebessümle bana hafifçe sarıldı ve bana canım kızım diyordu. Bora tedirgin bakışlarla beni süzerken Ameer'e dönerek beklemediğim cümleler sıraladı.

 

"Ameer özür dilerim böyle olsun istemezdim. Kardeşim..." dediğinde durup Esma'ya baktı.

 

Esma ağlamaktan kızarmış gözleriyle abisine çekinerek baktı. Eskisi gibi Bora'ya neşe dolu bakışlar atmıyordu bir günde tüm hayalleri yitip gitmiş gibi hayati tepe taklak olmuş gibi mutsuz ve umutsuzdu.

 

"Konu Esma ve Büşra olduğunda sinirlerime engel olamıyorum. Esma'nın üzülmesini istemem sizin birbirinizi sevdiğinizin elbette ki anladım ama Esma'nın bu yanlışlığı kendisinin anlamasını istedim. Esma'yı takip ettirdim korumalar yanında ona görünmeden çalışıyordu gizli bir buluşmanız baş başa kaldığınız anlar yok denecek dereceydi. Aranızda haram bir durum görmedim."

 

Nefeslenip bir Esma'ya bir Ameer'e bakıyordu. "Esma öyle dayanıklı bir kız değildir Büşra deseydiniz gözüm kapalı onu Kudüs'e gönderirim ki bu gidişle Âlâ denen şahıs ileride kardeşimle evlenecek gibi görünüyor. Yani Büşra oraya adapte olur dayanır acısını yansıtmaz yaşı küçük olmasına rağmen güçlüdür ama Esma öyle değil."

 

Tekrar derin bir nefes verdiğinde Esma'nın gözleri dolu doluydu, sözleri duyan Büşra ise utançtan kızarmıştı. Bora bu elbette ki Büşra'yı da biliyordu. Kardeşlerine olan düşkünlüğünü bildiğim için Bora'ya hak veriyordum lakin erkek tarafı da bendim ve benim de kardeşlerim onun kardeşlerini seviyordu. Ah be şansa bak Kudüs'e iki gelinle mi döneceğim acaba?

 

"Esma ürkektir çabuk ağlar duygularını çabuk ele verir. Neşeli olmasına aldanmayın belli etmeye çalışmaz ama en çok acısını o belli eder. Yani Ameer, korkuyorum anla beni, Kudüs bizim Esma'mız için büyük zorluklarla dolu. İlerisi için korkuyorum Esma bıkar da Türkiye'ye döner seninle arası bozulur diye korkuyorum. Babam da böyle düşünüyor, o yüzden galiba bir süre beklemek en iyisi olacak. Size karşı olmayacağım, babamı ikna edebilir miyim bilmiyorum ama size karşı çıkmanın bedelini ödemek istemiyorum ben dersimi çoktan aldım."

 

Hepimiz yok artık der gibi bakıyorduk. Bora ne demişti öyle gözlerim bir Ameer'in bir Esma'nın üzerinde gezerken ikisinin de yüzünde tarifi zor bir şaşkınlık vardı. Esma bir şey söylemek için dudaklarını araladığında Bora anlamış gibi cevabını verdi. " Esma'm güzel kardeşim ben senin mutluluğunu isterim sadece ilerisi için korkuyorum yoksa bende Ameer'i çok severim gözüm kapalı eşimi de kardeşimi de emanet ederim çünkü bilirim ki o bana ihanet etmez amenete gözü gibi bakar."

 

Esma'nın umutsuz gözleri ışıldadı ayağa kalkıp Bora'ya doğru adım attığında Bora da ayağa kalktı ve Esma abisine sıkıca sarıldı. Ameer de üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi derin bir nefes verdi. En azından Bora'nın fikri değişmişti.

 

************

 

Ameer ve Muna bir süre daha bizimle kaldıktan sonra gittiler. Bütün gün Bora'nın ardımda dolaşmasından bıkan ben akşam yemeğimi yedikten sonra odama gittim. Sağ olsun Büşra gelip bana meyve getirmişti yatsı namazını da kılıp uyuma moduna geçecektim. Üstümü değiştireceğim sırada kapı açıldı Bora dışında kimse kapıyı çalmadan odaya dalmazdı. Umursamadım. Elbisemi indirmeye çalışıyordum lakin yukarı çekmem gerekti ve zorlanıyordum.

 

"Dur yardım edeyim."

 

Bora yanıma gelse de onu itip çatık kaşlarımla adeta bağırdım. "İstemez ben kendi işimi hallederim."

 

Beni dinlemeyip elbisemi indirmeme yardım etti. Ve ben onu umursamamaya devam ettim oh en güzel cezaydı, sanırım Bora efendi çatlayıp duruyordu. Ben sustukça o daha çok deliriyordu arada böyle yapsam fena olmazdı sanırım.

 

Pijamalarımı giydikten sonra yatağa uzanmaya çalıştım kendimi zorlayıp yan dönmeye çalıştım yine ve yine Bora'nın yardımıyla dönebildim. Sanki ondan yardım isteyen vardı, ben hallederdim bebeklerimle ne var yani? Bacaklarımın arasına hamile yastığını koymayı unutmam ne büyük hataydı uyuyamıyordum ki böyle. Bora'dan da isteyemezdim hani kızgınım ya ona. Sanki iç sesimi duyuyormuş gibi yataktan kalkıp benim olduğum tarafa oturdu. Eline hamile yastığını almıştı ve bakışlarıyla bacaklarımı açmamı istedi.

 

"Bana ver ben hallederim."

 

Beni duymamış gibi davranıyordu, ofladım lakin o kaşlarını çatıp beni çocuk gibi azarladı.

 

"Bu zımbırtı olmadan uyuyamıyorsun hadi zorlama kendini bana bırak rahat rahat uyu."

 

İstemesem de başımı olumlu anlamda salladım. Yastığı bacaklarımın arasına koyduğunda böyle daha rahat uyuyacağımı bilmek beni rahatlatmıştı. Bora da ışıkları kapatıp yatağa girdiğinde arkasını bana dönüp uyuyacak sandım lakin o arkamdan bana sarılıp boyun girintimden öpmeye başladı.

 

"Bırak beni uykum var."

 

"Ştttt kıpırdama."

 

"Dokunma bana kızgınım sana."

 

Öpmeyi bıraktı fakat beni bırakmıyordu. Bir eli karnımın üzerinde durup üstümü sıyırdı ve bebeklerini sevmeye başladı. Diğer eli saçlarımda gezinip adeta keşfe çıkmış gibiydi. Ne istiyordu benim kıvırcık saçlarımdan, bunlar bu kadar güzel ve yumuşak olmak zorunda mıydı? Adam da görünce dayanamıyor parmakları saçlarıma işkence ediyordu. Benim de hoşuma gidiyordu elbette ama şimdi kızgındım nasıl geçecekti bu ya ama ben barışmak istiyordum. Ah bu hormonlar ne isteyeceğime bile karışıyorlardı.

 

"Boraaaaaaa." diye seslendim a harfini uzattım bu yeter dur demekti yoksa kıkırdamaya başlayacak aramızdaki huzursuz durumunu bitirecektim ama onu biraz süründürmek istiyordum. Haksız mıyım ama kırmıştı beni koca deve.

 

"Efendim mücahidemmmmmm."

 

Bu da Bora'nın dilinde seni seviyorum demenin farklı bir versiyonuydu. Bazen ailesinin yanında seni seviyorum diyemiyor onun yerine m harfini bastırarak mücahidem diyordu. Parmakları usulca karnımda gezerken bebeklerimin haraketlerini hissetmemle dudaklarım arasından küçük bir nida koptu. Bora fark edip erkeksi sesiyle gülerken karnımı daha fazla okşayıp sevmeye başladı. Allah'a çok şükür bebeklerim iyiydi ve hareket etmişlerdi, sanırım bu Bora'nın durulması ve bebeklerime bir şey olmamasından kaynaklıydı. Çok korkmuştum ve artık hiçbir şeyin beni üzmesine izin vermeyecektim, bebeklerim sağlıkla aramıza gelmeliydi.

 

"Özür dilerim mücahidem hatamı anladım affet beni seni de bebeklerimizi de çok seviyorum. Sen yine benim deli hallerimden birine denk geldin. Beni öyle korkuttun ki kötü bir şey olmadı diye alt katta saatlerce namaz kılıyordum."

 

"Ben işlerinde uğraşıyorsun sandım zaten senden kaçmaya da bahane arıyordum ama yine burnumun dibimdesin."

 

"Gideyim mi yani istemiyor musun kocanı?"

 

Sessiz kaldım Bora hatalıydı bunu fark etmesi güzeldi lakin bana ya da bebeklere bir şey olmasa beni aramayacak mıydı? İşte buna kızıyordum. " Bebekler için korktun dün gece gelmedin beni aramadın bile merak bile etmedin." dedim buruk bir sesle.

 

Saçlarımı okşayıp tekrar boyun girintime hasret dolu bir öpücük bıraktı. "Seni aramadım ama bizimkilere de rahat vermedim. Büşra ve anneme devamlı olarak Meryem'i kontrol edin deyip durdum. Bende kızgındım, Meryem bilmediğin çok şey var abimle ilgili hâlâ aşamadığımız sorunlar var üstüne Esma da böyle olunca patladım işte. Elimde değildi yani bende bu aralar fazla üzüldüm ve yıprandım şirkette de işler vardı hepsini ebilerime yüklemek zorunda kaldım. Bundan sonra galiba şirkete de gitmem hep yanında olurum."

 

"Sorununu benimle paylaşsan belki seni anlarım."

 

Sakallı yüzü çeneme değerken dudakları yanağıma hasret dolu öpücükler sundu. " Senin üzülmeni istemiyorum o yüzden bilmesen daha iyi eee hâlâ küs müyüz?"

 

Omuzlarımı umursamazca silktim. "Bilmem." dediğimde beni gıdıklamaya başladı.

 

Kıkırtılarımın arasından beni kendine çevirip yüzüne bakmamı sağladı. Odaya hafif vuran ışıklar yüzünü net görmemi sağlıyordu. Dünden beri oldukça üzülmüş olmalıydı, yeşil gözlerinde gördüğüm yer yer kızıllıklar ağladığının kanıtıydı. Yüzüne baktıkça içinin erimesi normal miydi? Ben bu adamı çok seviyordum, Bora Yiğiter benim hayatımı değiştirmiş beklemediğim bir anda her şeyim olmuştu. Dudakları tebessümlü bir edayla kıvrılırken parmakları yanaklarıma eziyet ediyordu.

 

"Şimdi özrümü kabul etmezsen günaha gireceksin ama güzelim."

 

Günah! Aha yine en hassas yerden vurdu beni. Kim bilir ne diyecek de kandırarak beni, yok yok o kandırma olmazdı, gerçekleri söyleyip beni günahın yükünde boğmak olurdu. Ne söyleyeceğini merak edip yakışıklı yüzünü seyre daldım. Ah bu adam niye böyleydi resmen aklımı başımdan alıyor.

 

"Peygamber efendimizin özür dilemekle ilgili bazı hadislerini söylemek istiyorum belki sende faydası olur. Eee günah işlemek istemeyiz değil mi mücahidem."

 

Gülümsedim başımı sallayıp dudakları arasından çıkacak hadis-i şerifleri bekledim.

 

"Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

 

"Özür dilemek üzere gelen din kardeşiniz, niyetinde samimi olmasa da, özrünü kabul edin. Böyle yapmayan Kevser havuzu başında yanıma gelemez."

 

"Din kardeşinin özrünü kabul etmeyen, Kevser havuzundan içemez."

 

"Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmemek günahtır."

 

"Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur."

 

Haklıydı hatasını anlayıp özür dilemişti bu olayı da hasarsız atlatmış olmanın huzurunu yaşıyordum. İkizlerimiz de sanki bizi dinliyormuş gibi karnıma tekmeler atıp duruyorlardı ya bunlar doğunca ne yakacak acaba kesin beni uyutmazlar ah ben ne yapacağım zorlanacağım belli ama ne yapalım kısmet. Bizim için ne kadar üzüldüğü belliydi adam bir günde çökmüştü resmen bana bir şey olsa ne yapardı. Aman ne diyorum ben ya Bora iç sesimi duysa kesin bana kes sesini diye bağırırdı. Aklına ölümü getirmek bile canını yakarken ben bir gün çok istediğim şehitliğe kavuşunca ona ne olacağını tahmin edebiliyordum. Bir ses vardı içimde şehitlik nasipte varsa elbet gelecektir diyordu. Gelecekti hissediyordum lakin zamanını bilmiyorum ve o gün geldiğinde ardımda Bora'ya güzel evlatlar mutlu bir geçmiş bırakmak istiyordum.

 

Hasretim olan dudaklarına minik bir öpücük kondurup alnını alnıma yasladım ve kollarımı ona sardım. "Özrün kabul edildi beni bir daha üzme çünkü bebekler de etkileniyor. Bora, seni seviyorum çok seviyorum."

 

Alnıma kondurduğu öpücükle karnına değen karnımdaki hareketlerle gülmeye başladı. "Bizimkiler de MaşaAllah bir durmadılar bu ne böyle?"

 

Bende gülerken onu cevapladım. "Babalarını hissettiler, bende kendimi üzmeyi bıraktım sonuç bu. Aman haraket etsinler canım yansın yeter ki sağlıklı olsunlar sağlıkla kucağımıza alalım."

 

"İnşeAllah." dedi Bora beni kendine saklamaya çalışır gibi sardı ve saçlarıma bir öpücük daha kondurup, " Uyu güzelim." dedi. Kendimi uykunun kollarına bırakırken bebeklerin birbiriyle kavga ettiklerini bile düşündüm çünkü hiç durmuyorlardı.

 

************

 

Bora'nın neden bu kadar üzüldüğünü neden abisinin acısına acısını kattığını şimdi daha da iyi anlıyordum. Güzide yengenin annesi Meltem hanım ve babası Aslan bey gelmiş salonda oturuyordu. Bekledikleri şey ise Ahmet abinin Gözde ile çocukları biraz oyalansın diye gezmeden dönmelerini beklemeleriydi. Ne diyeceklerini Bora'nın telefonuma attığı mesajla anlayıp şoka uğramıştım lakin onlara belli etmek istemedim.

 

Hele Ahmet abinin 4 yaşındaki minik oğlu Fatih yok mu geçen gece anne diye ağlayıp durmuş Bahar yengem ve Gözde çocuğu zorla sakinleştirmişti. Sonunda Gözde'nin kucağında sakinleşip uyuya kalmıştı, Gözde de Gülsüm ve Osman'ın yanına yeğeni Fatih'i de alıp öyle uyuyabilmişti. Büyük sessizlik Ahmet abinin Gözde ve çocuklarla gelmesiyle son buldu. Ahmet abi kucağında Fatih ile kapıdan geçerken yanına gelen kızı ve oğlu anneanne ve dedelerini gördükleri gibi salona doğru koşmaya başlayıp ikisine de sarıldı.

 

Güzide yengenin annesi ve babası her ne kadar bizden farklı ve soğuk tavırlarıyla bize uzak kalsalar da çocuklara karşı tavırları oldukça sıcak ve samimiydi. Her ikisine de oldukça iyi davrandılar, minik Fatih de Ahmet abinin kucağından inince onların yanına gidip Meltem hanımın kucağına kedi gibi sindi. Ahmet abi çocuklarına bakıp dolan gözlerini silerken Gözde çoktan ağlamaya başlamış kimse görmesin diye arkasını dönmüştü. Ailesi sandığı insanlar onu reddetmişti, belki de onları görmeye hazır değildi ve çocukların da bu hallerini görünce dayanamayıp ağladı.

 

Ahmet abi salona gelip, "Hoş geldiniz." dediğinde Meltem hanım ve Aslan bey baş selamı vermekle yetindi. Sanki aralarında bilinmeyen bir hesap vardı da çocuklar olduğundan konuşamıyorlardı. Meltem hanım çocuklara hadi odanıza gidip oynayın bizim konuşmamız lazım dediğinde istemeseler de Büşra ve Esma ile üst kata çıktılar. Ahmet abi oldukça huzursuzdu sanki olacakları biliyordu. Gözde hâlâ salona gelmediği için onu çağırdım. Bana tedirginlikle bakıp gelip gelmemek arasında bocalıyordu. Meltem hanımın, " Gel Gözde sana kızgın değiliz konuşmamız gerekli." dediğinde Gözde çekinse de gelip benim yanıma oturdu.

 

 

Sanki zorda kalsam yanımda Meryem olur der gibi. Fatih dayım ve Bahar yengem yan yana oturmuş ne diyeceklerini beklerken Zehra ninem kuşkucu bakıyordu. Gerçekten haklıydı benim bile aklıma gelmemişti ama kendilerine modern diyen bu aile böyle bir teklifle geliyordu öyle mi? Bir de duyunca hepsinin kan beynine sıçrayacaktı. Allah'ım ne olur kötü bir şey olmasın.

 

 

Gitsem mi acaba stres yapmak istemiyorum hamileyim ben ya ama merak da ediyorum ne yapacağım ben ya? Aslan bey sessizliği bozup cümlelerini sıralarken çay yapsam mı acaba diye Bahar yengemle bakıştım. Bakışlarıyla gerek yok dediğinde yerime sindim. Tabi ya onlar çay içmiyordu ki alkol içerlerdi o da bizim evimizde bulunmazdı zaten.

 

"Biliyorsunuz kızımız Güzide bir süre önce hayatını kaybetti. Çocukları annesiz kaldı, siz de biliyorsunuz ki bu durum bu şekilde sürmez."

 

Ahmet abiye göz ucuyla baktığımda elini yumruk yapıp sıktığını gördüm. " Ölmedi intihar etti kabul edin artık."

 

Gözlerinden acı dolu yaşlar süzülürken dudakları ben onu bitirdim der gibiydi. Meltem hanım sinirle yerinden kalkarken Ahmet abiye tüm hırsıyla bağırdı. " Ne yaptıysan artık kızım canına kıydı! Suçu biraz da kendinde ara."

 

Ahmet abi duygusuz gözleriyle ayağa kalkıp Meltem hanımın gözlerine baktı. " Ben değil her şeyi kızınız kendine yaptı."

 

Meltem hanım şüpheci bakışlarla damadını süzdükten sonra yerine oturdu. " Ne olduğunu söyle o zaman."

 

Ahmet abi de oturup kendine acı vereceğini bildiği halde her şeyi anlatmaya başladı. " Kızınız yani eşim Güzide 5 yıldır beni aldatıyormuş hatta Fatih'in babasının kim olduğundan emin olmadığı için hamileliği boyunca hep ağlıyordu. Anlamamıştım stresten hamilelikten sandım ama şimdi anlıyorum babasından şüphe ediyordu. Ben bile benden mi diye şüphe edip DNA testi yaptım ve üçünün de benim kanımdan olduğunu öğrendim o derece kızınıza güvenim yok."

 

O kadar çok bu olayı konuşmuş olmalıydı ki sesi oldukça normaldi. " Ne diyorsun sen kızıma nasıl iftira atarsın?"

 

Meltem hanım hiddetle kalkıp bağırırken Aslan bey de ayağa kalktı ve Ahmet abiye parmağını sallayıp o da bağırdı. " Kızıma bunları nasıl söylersin sana nasıl aşık olduğunu ben biliyorum. Sana deli gibi aşıktı sizi şirkette gördüğüm o günü nasıl unutursun?"

 

Ahmet abi duygusuz gözlerine dolan yaşları savuşturmaya çalışıp acı dolu bir gülümsemeyle dudaklarını araladı. "Sana yıllardır baba diyorum biliyorsun ki babamsın eşimin babasısın ama kızını hiç mi tanımadın. Yıllar önce ben şirkette mesai yaparken kızın gelip beni baştan çıkarmaya çalıştı bende şeytana uydum tam aklım başıma geldi de onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ki sen odaya girip bizi gördün."

 

Bakışları babasına gittiğinde affet beni özür dilerim der gibiydi. Aslan bey ise ne diyeceğini bekliyordu. " Güzide ile sadece öpüştük fazlası yoktu ama bizi yanlış anlayıp olayı büyüttünüz evleneceksiniz dediniz. Ben olmaz deyip kendimi anlatmaya çalıştım lakin siz babama bile haber ettiniz ve olay düğüne mecburen geldi."

 

Aslan bey sus pus olmuş beklerken Meltem hanım sinirli bakışlarla Ahmet abiye bakıyordu. " Meğer Güzide plan yapmış bana aşıkmış ve benimle evlenmek için bu oyunu oynamış sizi de beni de kandırmış. Ha bir de kızınız bakire bile değilmiş evlendiğimiz gün beni bir harama daha bulaştırıp bana alkol içirdi. Kendi de içti hep içerdi o gece aramızda bir şeyler olduğunu söyledi ilk defa içtiğim için hiçbir şey hatırlamıyordum. Belli etmedi biliyor musunuz yıllar boyunca onun yalanlarıyla yaşadım ve kızınızın beni aldattığını da kendim öğrendim. Eğer öğrenmiş olmasaydım buna devam edecekti."

 

"Yalan." diye bağırdı Meltem hanım yerinden kalkmış öfke dolu sesiyle evi inletmişti. Ahmet abinin de gözleri doldu canı acıyordu bunları duymak hepimizde büyük bir acı ve şaşkınlık bırakırken o bunları yaşayan taraf olmuştu. Gözde ayağa kalkıp olaya dahil olurken bir kavga çıkmaması adına Bora'nın elini tuttum.

 

"Yalan değil anne ablam eniştemi aldattı her şeyi de intihar etmeden önce benimle paylaştı. Ben enişteme söylemek istediğimde ise ablam kendi anlatacağını söyleyip beni durdurdu. Sonrasında zaten intihar etti ve her şeyi de bir mektupla itiraf etmiş. Ablamın ne yaptığını gayet iyi biliyorsunuz, ablam evlendiğinde ben küçüktüm ama hatırlıyorum ablamın çok sevgilisi olmuştu ve ben bir gün eve geldiğimde onu bir erkekle yatakta bulmuştum. Beni susturup konuşursan seni öldürürüm demişti ben bunu içimde tuta tuta yıllarca öldüm ama ne ablam ne siz görmediniz."

 

Gözde hıçkırıklarla ağlarken Ahmet abi duyduğu şeyin ağırlığı altında bir kez daha ezildi. Meltem hanım koltuğa çöküp sinirle ağlarken Aslan bey de oturdu sessizce ve tepkisiz şekilde ağlıyordu. Ahmet abinin yaşadığı acıyla Bora'ya baktım bu yüzden bana beni bırakma demişti bu yüzden ağlayıp kendini harap etmişti. Dayanmak kolay değildi, Allah korusun benim kardeşimin başına gelse kafayı yiyebilirdim.

 

Gözde'nin elini tutup oturmasını istedim yanıma oturdu ağlıyordu ama birazdan annesinin sözleriyle ağlaması kesilip başka duygulara gebe kalacaktı. Meltem hanım yerdeki bakışlarını kaldırıp Ahmet abiye baktı.

 

" Evleneceğini söylemiştin değil mi?"

 

Ahmet abi başını salladı sanırım onlara çok sinirlenmişti ve evleneceğini söylemişti. Haklıydı üç çocuğu vardı gençti eşiyle mutlu bir evliliği olmamıştı evlenip mutlu olmak istiyordu ama şimdi tabi ki bunun için erkendi. " Dedim ve evleneceğim de zaten. Hayırlı biri olursa kimin ne dediğini umursamam." diyerek kestirip attı.

 

Meltem hanım ayağa kalkıp Bora'nın bana söylediği gerçeği sonunda haykırdı. "Evleneceksen Gözde ile evlenmeni istiyorum başkası olmaz hem Gözde çocuklara annesi gibi olur. Güzide, Gözde'ye gözü kapalı güvenir onu çok severdi. Kızım da böyle olmasını isterdi başkasının torunlarıma annelik etmesini istemiyorum. Gözde öz kızım değil ama onu ben büyüttüm Güzide'den ayırmadım ikiniz için de en iyisi bu olur." Meltem hanım oldukça normal bir şeymiş gibi konuşuyordu. İyi de Ahmet abi Gözde'ye o şekilde bakmıyordu Gözde de Ahmet abiye abisi gibi bakıyordu. Her ne kadar nikah düşse de onlar istemiyorsa zorlamanın alemi yoktu ki

 

Gözde şaşkınlık dolu bir ifadeyle ayağa kalkıp ellerini iki yanına açtı. " Delirdiniz mi siz ne evliliği, ablam öleli ne kadar oldu da bunları konuşuyorsunuz? Ya eniştemle evlenmemi nasıl düşünürsünüz anlamıyorum. Kafayı yemişsiniz ben sizin yanınızda nasıl yaşamışım anlamıyorum şimdi kendime düzgün bir hayat kurdum ona bile karışıyorsunuz, yıllarca kendimi beğendirmeye çalıştım ama olmadı. Şimdi de gelmiş eniştemle evlenmemi mi istiyorsunuz?"

 

" Ne olmuş yani evlenseniz o çocuklar ortada kalacak elin yabancısı anne mi olur sanıyorsunuz ben de pek memnun değilim bu durumdan ama Güzide de böyle olsun isterdi. Evlatlarına senin anneleri olmanı isterdi."

 

"Saçmalamayı kesin ve evimi terk edin!"

 

Fatih dayım dayanamayıp sonunda patlamıştı. "Bunu oğlumla özel konuşmanız gerekirdi siz hepimizin içinde neler dediğinizin farkında mısınız? Kızınız ne yaptıysa yaptı, öldü gitti şimdi hıncınızı oğlumdan almayı kesin biraz da suçu kendinizde arayın."

 

Aslan bey Fatih dayıma öfkeli bakışlarıyla bakıp tehditlerini savurdu. " Göreceksiniz torunlarımı sizin elinize bırakmam üçünü de alacağım."

 

Olay gittikçe büyürken bağırışmalar da arttı. Bora beni geride tutarken Bahar yengem koluma girip beni odadan uzaklaştırdı. Bir süre sonra Ahmet abinin tehdit dolu sesiyle Meltem hanım ve Aslan bey evden adeta kovularak gitti. Fatih dayım Ahmet abi ve Bora yan yana durmuş Ahmet abiyi sakinleştirmeye çalışırken o ağlayarak titriyor acıyla yaşadığı zorlukları anlatıyordu. Bahar yengemin zoruyla odama doğru çıkarken duyduğum son şey Fatih dayımın oğluna teselli olan cümleleriydi.

 

اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فٖي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ ﴿١٢٧﴾

اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذٖينَ اتَّقَوْا وَالَّذٖينَ هُمْ مُحْسِنُونَ ﴿١٢٨﴾

 

"Sen sabret; sabır göstermen de Allah'ın ihsanı sayesinde olacaktır. Onlardan dolayı üzülme, kurdukları tuzaklardan kaygı duyma.(Nahl Sûresi 127)

 

Çünkü Allah takvâ ile hareket edip iyiliği seçenlerin yanındadır.( Nahl Sûresi 128)

 

Loading...
0%