Yeni Üyelik
36.
Bölüm

36.Bölüm:Güzel Anne

@hayalperestyazar02

 

Keyifli okumalar oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

 

❤️❤️❤️

 

Büyüyen karnımı okşayıp balkondan esen serin havayla naneli çayımı yudumladım. Fazla olmadığı sürece doktor yasaklamamıştı arada içiyordum canım çekiyordu ne yapayım. Bebeklerim günden güne büyüyordu ve artık son aylarıma yaklaşmıştım. Haziran ayı sıcaklığını sunarken Temmuz ayının sonu veyahut ortalarında o bunaltıcı havanın sıcağında doğacak olan bebeklerimle ne yapacağımı düşünüyordum. Tabi erken doğmazlarsa. Dışarıda gördüğüm kişilerle şaşkınlıkla bahçeye bakarken elimle ağzımı tuttum. Ameer Esma ile el eleydi. Nasıl ama ya bu ikisi neden el ele tutuşmuş?

 

Aklıma gelen şey olamazdı değil mi? Ameer sonunda dayanamayıp yapmış olabilir miydi? Devamlı kaçıracam ulen deyip duruyordu Esma ile kaçmış şimdi de gönül almaya mı gelmişti? Aman Meryem saçmalama ya ne kaçması kaçsalar burada işleri ne? Eee peki niye el eleydiler. Yok artık evlenmiş olabilirler miydi?

 

"Oha ama oha!" diye bağırdım. Hemen salona gidip olaya el atmam lazımdı, ciddi ciddi ben doğuma giderken Ameer evlenecek miydi? Gebertirim ama ya ben sırık efendinin düğününe nasıl katılmam ya, kambersiz düğün olmazdı ki. Korka korka odadan çıkıp asansöre bindim alt kata indiğimde salona giden kalabalığı gördüm.

 

Salona geçtiğimde Ameer ve Esma yan yana durmuş el eleydiler. Ameer gayet net dursa da Esma hem korkuyor hem ağlıyordu. Gözleri dolmuş ve kızarmıştı neden ağlıyordu bu kız? Dayım eve erken gelmişti Bora da, ah şansa bak Ameer umarım dayımın hıncına uğramazdı çünkü Ameer ailesiyle gelmiş Esma'yı usulünce istemiş ama dayım olmaz deyip diretmişti. Neden ya dayı neden sevenleri ayırıyorsun. Dayım sert bir mizaçla ikisine de bakarken Bahar yengem Fatih dayımın koluna yapışmış kötü bir şey yapmasına engel olmak ister gibiydi. Dayım ikisinin de ellerine bakarken Ameer başını dik tutup konuşmaya başladı.

 

"Biz evlendik." dediğinde dudağımı ısırdım.

 

Ah Güzide yenge intihar ettin bizim aileyi de birbirine düşürdün. Ahmet abi toparlanma sürecine girmişti ama Esma ve Ameer'in olayı ertelenmişti. Aylar geçmişti ama dayım olmaz deyip durmuştu yapma dayı da doğurdum doğuracağım bırak da bir düğün yapalım. Dayım elini kaldırıp Esma'ya adım atacağı sırada Bahar yemgem engel olup kolunu tuttu ve elini kaldırmasına izin vermedi. Esma tokat yeseydi babasıyla arasına büyük soğukluk girerdi. Anlamıştı durumu ve hâlâ ağlıyordu dayım ise anında pişman olmuştu sinirden ne yaptığının farkında dahi değildi. Bakışlarım Bora'nın üzerine döndüğünde babasının önüne geçip Esma'yı korumaya başladı.

 

"Baba yapma ne olur Esma'nın kaderinde varmış ki evlenmiş bize ne düşer biliyorsun."

 

Dayım sinirinden arkasını dönüp onların yüzüne bakmamayı tercih etti. Esma hıçkırıkları arasından zorlukla dudaklarını araladı. "Özür dilerim böyle olsun istemezdim."

 

Ameer sevdiğini korumaya çalışan bir eşe yakışanı yapıp Esma'nın elini her iki elinde tutup gözlerine rahat ol geçecek der gibi baktı. " Esma'nın suçu yok evlenmeye ben zorladım."

 

Dayım duyduklarıyla öfkeyle onlara dönüp bağırdı. " Ne diye evlendi o zaman Esma'nın suçu yokmuş. Yeter lan ne yaptın kızıma da seninle evlendi. Anlamıyorsunuz değil mi hevesi bitince yanıma dönecek Esma orada yaşayamaz yapamaz orada. Ben kızımı düşünüyorum."

 

Dayım ağlarken Esma kendini kaybedip elini Ameer'in elinden çekti. Bora Esma'nın bir şey söylemesine izin vermeden ona sarıldı. Ameer başını hafifçe eğip zorlukla dudaklarını araladı. "Ben yetişmesem o pislik Esma'yı kaçıracaktı. Evlenmeye mecburduk ben sevdiğimin başına kötü bir şey gelmesin diye onu evliliğe zorladım. Eğer olmaz derseniz Kudüs'e tek dönerim Esma'yı da kalbime gömerim."

 

Gözünden bir damla yaş süzülürken adımlarım Ameer'e doğru gitti. Puslu ve korkmuş bakışları bana döndüğünde ona sarıldım. Esma'yı öylesine çok seviyordu ki ona zarar gelsin istemiyordu.

 

"Özür dilerim ben Esma'yı beklemeyi kabul ettim sizin onayınızı bekledim ama Esma'nın kaçırılacağını tesadüfen duyunca Esma'yı arayıp durumu anlattım. Esma da onay verince evlendik kaçmadım size söylemeyebilirdim Esma ile kaçabilirdim ama bana yakışmaz. Sizden Esma'yı Allah'ın emriyle istiyorum söz veriyorum Kudüs'te Esma'yı koruyacağım ve onu üzmeyeceğim."

 

Dayım biraz daha yumuşamış gibiydi. Esma'nın başına bela olan okuldan zengin bir ailenin çocuğuydu. Cem hem zengin hemde ismini gazetelerde gördüğümüz çapkınlıklarıyla bilinen pek tekin olmayan biriydi. Bir süredir Esma'yı rahatsız ettiğini öğrenmiş korumaları arttırmıştık fakat o şerefsiz Esma'ya kafayı takmıştı ve olay kaçırmaya kadar gelmişti. Çok şükür Ameer buna engel olmuş da Esma'yı korumuştu yoksa olacakları tahmin bile etmek istemiyorum.

 

Kapının sesiyle kimin geldiğini meraklı gözlerle izledim. Kaşlarım havalanırken süt babamı görmemle ağzım açık kaldı. Ameer'in babası, benim ve Muna'nın süt babası Ali El Kurdi salona doğru adım atmaya başladı. Ameer şaşkınlıkla babasına bakarken Fatih dayım biraz daha duruldu. Ali babam dayımın karşısında durup önce oğlu Ameer'e ardından ağlayan Esma'ya baktı.

 

"Gençler evlenmiş bize de düğünlerini yapmak düşer. Kaderin karşısında durmak olmaz, demek ki Esma kızımızın Kudüs'te yiyeceği ekmeği varmış. Allah ne yazdıysa o olur, Fatih bey bırakalım da hatalarını da doğrularını da onlar yaşayarak öğrensin."

 

Dayım kabullenmiş olacak ki Ali babamın karşısında durup bir Ameer'e bir Esma'ya baktı ardından süt babama sarılıp gülümsedi. " Hayırlı olsun dünürüm." dediğinde Ameer'in yüzündeki gülümseme görülmeye değerdi. Dayım tekrar konuştuğunda hepimizi güldürdü.

 

"Ama Esma düğüne kadar burda kalacak evlendiniz diye hemen kızımı da vermem adabına uygun gelin olacak benim kızım. En kısa zamanda gelin isteyin nişanı düğünü de kısa zamanda kararlaştırıp yapalım."

 

Ama dayı ya fazla beklemesek mi malum benim doğuma az kalmış düğün günü doğurmak gibi bir aktivite istemiyorum ki ben ya. Ameer dayımın ve Bahar yengemin elini öperken Esma da artık babası olan Ali babamın elini öptü. Dayım bizden habersiz olduğu için tekrar nikah yapalım deyip en fazla yarım saat önce hem dini hem resmi nikah kıyan çifte tekrar nikah kıydı biz de şahitlik ettik. Esma gülümserken Ameer ile gizli gizli bakışıyordu. Dayım Ali babamla sohbet ederek dışarı çıkarken Bahar yengem bana bakışlarıyla işaret edip biraz yalnız bırakın dedi ve odadan çıktı. Bora'nın koluna girip ona göz kırptım onu zorla odadan çıkardım bana çattığı kaşlarla bakarken kulağına doğru yükselip fısıldadım.

 

"Anlasana ya Esma ve Ameer biraz yalnız kalsın malum yeni evliler hiç olmazsa sarılırlar, bari ona kızma yani."

 

Salondan çıktık lakin Bora bana göz devirip kapıya gizlice baktı. Bende onunla birlikte baktığımda Ameer'in Esma'yı kendine çekip sarıldığını görmemle kocamın koluna yapışıp, " Hadi bırak onları gel bana biraz meyve soy acıktım galiba." dedim.

 

"Acıktın mı niye bekliyorsun çabuk gel mutfağa sana bir şeyler hazırlayayım."

 

Beni mutfağa doğru çekiştirirken hamile olmanın faydalarını görmek ne güzelmiş diye düşündüm. Önüme çilek, muz, şeftali, üzüm ve yaz meyveleriyle süslü meyve tabağını uzatınca gülümseyerek yemeye başladım. Bora da bana eşlik ettiğinde geçirdiğim bu güzel günlerime bir kez daha şükrettim.

 

*************

 

Daha bir kaç gün önce Ameer ve Esma'nın evlenmesiyle kız isteme olayı gerçekleşmiş Esma sevdiğiyle nişanlanmıştı. Ama ben görümce oluyordum ya görümceme hahaha ne komik ya şaka gibi bana yenge diyen kıza bende yenge desem intikam almış olur muydum? Ah Esma çektirmem sana görümcelik de yapmam ama bilmiyorum artık Kudüs'te seninle ne yapacağız çünkü Esma benden önce Kudüs'e gidecekti. Şansa bak yıllardır gitmek istiyordum ama Esma hanım evlenip gidiyordu bile. Biraz kıskanmış olabilirdim galiba.

 

Neyse dedim ve kızları beklemeye başladım. Kız kıza parti yapma fikri yine bizim deli İsra'nın başından altından çıkmıştı. Erkekleri de göndermiştik evde sadece kızlar olacaktı oh mis. Haziran ayı bitmek üzereyken doğuma iyice yaklaştığım için karnım iyice büyümüştü. Yürümek hareket etmek öyle zordu ki resmen penguen gibi yürüyordum. Adımlarımı ise yavaş ve dikkatli atmaya gel gayret ediyordum. Benim güzel oğullarım sağlıkları gayet iyiydi yakında aramızda olacaklardı. Esma'nın çakan kapıyı açmasıyla gelen kişilere baktım. İsra her zamanki gibi Atiye ile gelmişti birazdan Gözde ve Muna da gelirdi. Büşra sehpanın üzerini donatırken Esma ve İsra da yardım etmeye başladı. Atiye ise yanıma oturup karnımı okşadı sanırım beni yalnız bırakmak istemiyordu. Bora birinin devamlı yanımda olmasını istemişti.

 

"Benim yeğenlerim nasılmış bakalım?"

 

Gülümseyip karnıma baktım birden bire haraket eden belki de tekme atan bebeklerimle ufak bir sesle inledim. Çok kötü vurmuştu ama.

 

"Ay tekme mi attı ne, hareket ediyor benim pıtırcıklarım."

 

Atiye'nin bağırarak kurduğu cümleyle İsra koşarak heyecanla gelip Atiye'nin elini çekti ve karnıma elini koydu. Canım yavrularım doymuyordı bana vurmaya.ben yüzümü buruştururken İsra da kocaman gülümsedi.

 

" Yaa canlarım benim nasıl haraket ediyorlar ağlayacağım şimdi."

 

Esma elinde meyve tabağıyla gelirken bana bakıp gülümsedi. "Ya rahat bırakın yengemi doğsun doya doya seversiniz."

 

İsra dudak büküp bana masum kedi bakışları attı. " Ama halası ben belki doğuma yetişemem İtalya'ya gideceğiz bir ay dönmeyiz ama gelince ballarımı severim."

 

İsra da elini çektiğinde merakımı gidermek adına sordum." İtalya ne alaka hem bir ay niye kalıyorsun anlamadım?"

 

" Ya hani demiştim ya abim nişanlandı evlenecek falan diye, işte kız da yabancıydı İtalyan Yahudisi, bizimkiler de başta istemedi kızın ailesi de olmaz demiş kız da resti çekip Türkiye'ye geldi abimle nişan yaptık öyle aile arasında oldu. Sonra kızın ailesi de olayı öğrenince kızlarından kopmak istemedikleri için bizi davet ettiler. Abimin düğününü orda yapacağız dönünce de Türkiye'de aramızda bir düğün olacak o yüzden bir ay kadar kalacağım mecburen. Yani ben de artık görümce oldum."

 

İsra cümlesinin sonunda kötü adam kahkahası attığında hepimizi güldürmeyi başardı. Atiye guekn gözlerinin arasından tek kaşını kaldırıp sordu. " Aman gidip de bir İtalya'na aşık olma da belli olmaz yani."

 

İsra güldü. " Offf sorma ya bizim gelinin arkadaşları falan var hepsiyle fotoğraflarını gördüm inşeAllah aşık maşık olmam hepsi de inadıma fazla yakışıklı. Gitmesem mi ya korktum şimdi."

 

İsra tekrar kahkaha attıktan sonra Atiye'nin gözlerine görürsün sen bakışı attı. " Ama yok gitmem lazım görümcelik görevlerim var benim, hepsini yerine getirmeden rahat edemem. Bizim gelini türk şarkılarıyla coşturup kına gecesi yapacağım, o İtalyanlar da çatlasın. Bir de demezler mi yok medya önünde büyük düğün diye abim delirdi aramızda kadın erkek ayrı şekilde olacak diye zorla karar aldık. Bunlar tanınmış aileymiş illa bir poz kesmeseler olmaz."

 

"Nasıl yani çok mu zenginler bunlar medyaya fotoğraf atmak isteyecek kadar."

 

"Aynen canım İtalya onlardan soruluyor gibi bir şeymiş. Mal varlıklarını saysam bitiremem. Ayıptır söylemesi yengemin sosyal medya hesabına baktım ağzım açık kaldı ev değil mübarek saray ben orda kesin fakirliğimi konuşturum her tarafa salak salak bakıp durur abimi delirtirim."

 

İsra'nın konuşmasına hepimiz gülerken kapı çaldı. İsra gülen yüzüyle ben açarım diyerek yerinden kalktı. Muna ve Gözde gelmişti tam kadro bir aradaydık. Üç eksiğimiz vardı onlar da gelince tam olacaktık. Biri Sevde'ydi diğer iki kız da biri Abdurrahman beyin amcamın kızı dediği Sare diğeri de bizim Ameer'in kız kardeşi Mervan' dı. Ameer ve Abdurrahman kızları bıraktıktan sonra gittiler. Sırık efendiye sarılmasam ayıp olurdu eee tabi Esma da dışarıda biraz müstakbel eşiyle konuştuktan sonra eve geldi. Sare biraz çekingen dursa da samimi davranışlarımız hoşuna gitmiş olacak ki o da sohbetimize katılmaya başladı.

 

En son Yiğit Sevde'yi bırakırken Atiye Sevde'yi gördüğü gibi kalkıp ona sarıldı. Hem en yakın arkadaş hem görümce yenge olmak da güzeldi tabi. Hoş geldin beş gittin faslı da bitince Sevde Atiye ile gelip karşıma oturdu. İsra Sevde'ye cips paketini uzattı fakat istemez diye başını salladı. Eli benim meyve tabağıma uzandı. "Ben meyve yesem daha iyi olur ne de olsa Meryem'le aynıyız." dediğinde hepimiz şaşkın halde ona baktık.

 

"Nasıl yani Meryem'le aynı hamile misin kız?" diye sordu Gözde.

 

Sevde ağzındaki üzümü çiğneyip yuttuktan sonra başını salladı. "Evet hamileyim siz teyze oluyorsunuz Atiye de yenge."

 

"Yeni mi kaç aylık oldu ay ben niye heyecan yaptım ya." diye sordum.

 

Sevde kıkırdayıp canı çekmiş olacak ki vişnelere uzandı İsra baktı ki canı meyve çekiyor tabağı komple Sevde'nin kucağına bıraktı. " Al hepsini ye yeter ki dökül kaç aylık bebişin?"

 

Sevde gülmemek için kendini zorladı ben olsam bende İsra'ya gülmemeye çalışırdım çünkü bu kız ne dese insanı güldürme potansiyeline sahipti. " Üçüncü ayında ya 11 haftalık olacak."

 

Sevde vişnelere afiyetle gömülürken onun yemesi benim de canımın vişne çekmesini sağlamıştı. " Ya ne güzel yiyor bana da versene canım çekti şimdi ikizlerimin bir tarafında vişne şeklinde leke falan çıkar."

 

İsra güldü ve vişnelerden biraz boş tabağa alıp bana uzattı. "Aman yiyin ya sanki vişne görmemişler gören de sanır ki vişne kıtlığı var. Sevde ya sende erken söyledin hamile olduğunu doğursaydın öyle mecbur öğrenirdik."

 

Sevde İsra'nın kinayeli sözlerine aldırmadı. " Canım benim, abimle Atiye bile yeni öğrendi düşük riski vardı Yiğit de korkuyordu kimse bilmesin nazara gelmeyelim dedi o yüzden söyleyemedim yani. Bana değil eniştenize kızın."

 

"Neyse ya Esma'nın düğünü ne zaman?" derken Esma'ya baktı Sevde.

 

Esma hafif utanmış bir tavırla, "4 Temmuzda kına 5 Temmuzda hayırlısıyla düğün var hepinizi beklerim bak gelmezseniz kızarım."

 

İsra gülümsedi. " Senin düğünü kaçırır mıyım hiç? Düğüne gelirim ama sonra İtalya'ya gideceğim yeğenlerim doğarsa göremem diye üzülürüm. Ya Meryem şimdi doğsalar ya bu bıcırıklar."

 

"Saçmalama İsra ya sağlıkla doğsunlar ne zaman doğacağını Allah bilir yani şimdilik bir sorun yok çok şükür."

 

Bakışlarım Gözde'ye kaydığında yüzündeki gülümseme beni mutlu etmişti. Ablası öldüğünden beri kısa bir süre önce amca kendine gelmişti. Gerçek ailesini bulmanın sevincini yaşıyordu. Bora ile arkadaş olan Talha gerçekten de Gözde'nin abisi çıkmıştı DNA testi bir şekilde yapılmış ve Gözde ailesini bulmuştu tabi başta gerçekleri bilmediği için hemen kabullenmesi beklenemezdi ama kaçırıldığını ve ailesinin kendisini aradığını öğrenince ailesiyle buluşup hasret gidermişti. Maşallah aile de hep Gözde gibi mavi gözlüydü.

 

"Gözde ailenin yanına gitmiştin nasıl geçti anlatmadın?"

 

"Ya sormayın öyle güzeldi ki daha önceden Antalya'ya gitmiştim ama bu seferki başkaydı doğduğum şehre doğduğum eve gitmek farklı hissettirdi. Hiç aklımda yokken beni çok seven anne ve babam, iki abim bir de kız kardeşim oldu. Beni çok sevdiler ailemdeki akrabalar hele görmeniz lazım istemeye geleceğiz diye tutturdular annemi zor ikna ettim istemem olmaz diye."

 

İsra sinsice gülümsedi ve elini Gözde'nin omzuna attı. " Ay kimse istemesin seni ben seni Zeyd miydi neydi ismi hani şu Medineli olan abimiz ha işte ona verecem. Hem çocuk yapmaya da gerek yok hazırda iki tane yapılmışı var." diyerek güldüğünde kahkaha attı Gözde ise kaşlarını çatıp koluyla İsra'ya sert bir şekilde vurdu ama İsra bana mısın demedi.

 

"Manyak mısın kızım ya yok öyle bir şey devamlı ima ediyor tövbe tövbe."

 

"Niye ya bence yakışırsınız hem adamın karısı öleli 6 ayı geçiyor hep öyle bekar mı kalacak illa evlenir. Ben iyiliğini düşünüyorum hem o çocuklar da sana çok düşkün."

 

Gözde çocuklar kelimesini duyunca durulup derin bir iç çekti. Zeyd abiyle aralarında öyle bir şey var mıydı bilmesem de çocukları çok sevdiği belliydi. Gözleri dolduğunda buruk bir sesle Osman ve Gülsüm'e olan sevgisinden bahsetti. " Osman ve Gülsüm öyle tatlılar öyle güzeller ki anlatamam. Osman Türkçe biliyor babasının telefonundan beni arayıp konuşuyor geçen demez mi babam annemin fotoğraflarına bakıp ağlıyor diye kendimi tutamayıp bende ağladım."

 

İsra bu sefer ses etmeyip Gözde'ye sarıldı onun da yeşil gözleri dolmuştu. " Gülsüm de Türkçe bilmiyor telefonu Osman'dan alıp Arapça pıtır pıtır bir şeyler söylüyor hiçbir şey anlamıyorum ama ses tonu konuşması falan öyle tatlı ki bende sırf onun için Arapça öğrenmeye başladım hem benim için de iyi olur."

 

Bakışları İsra'ya kaydığında bu sefer Gözde sinsice gülümsedi. "Bana diyene bak ben evlenmeyeceğim ki ama İsra'yı abime almak gibi kirli planlarım var."

 

İsra'nın gözleri kocaman açılırken duyduğumuz sesiyle kahkahalar attık. " Hangisiyle?"

 

Gözde gülmekten karnını tutuyordu artık. Kendini biraz topladığında, " Ben buna boşuna deli demiyorum hangisi olacak Talha abime tabi ki, Tarık abim zaten evli kuma mi getireyim seni kız?"

 

İsra utansa da belli etmemeye çalışıyordu. Sanırım Gözde'nin abilerini tanımıyor evli mi bekar mı olduklarını hiç bilmiyordu ama birden öyle hangisi demesi de normal değildi sanki o piti piti karamela sepeti diyerek seçecek.

 

"Ben evlenmeyeceğim ki kariyer planlarım var onları bitirmeden evlilik düşünmüyorum."

 

Bu sefer Gözde kahkaha atıp İsra'ya sen görürsün bakışı attı. "Hmmm kesin öyledir canım."

 

Olaya el atıp havayı dağıtmaya çalıştım yoksa Gözde ile İsra laf dalaşına girecekti. " Ya Atiye sizin düğün ne zaman Arda ile bir karar aldınız mı?"

 

Atiye ağzındaki fındıkları yedikten sonra meyve suyundan bir yudum alıp bana göz kırptı. "Aslında erken düşündük ama benim okulum, dersler, sınavlar derken yaza aksadı şimdi de senin bebişlerin doğmasını bekliyoruz. Büyük ihtimal Eylül ayında ama tam tarih ne zaman olur bilemiyorum. O zamana kadar da senin bebişler doğmuş biraz büyümüş olur inşeAllah."

 

"Eee ben balayını sizin için erteledim siz de düğünü azıcık erteleyin ne olmuş. Hayırlısıyla doğsunlar da gerisi önemli değil."

 

Neşeli konuşmalarımız sürüp giderken saatler de ilerledi. Sevde, Yiğit'in gelmesiyle evime giderken Arda da Atiye ve İsra'yı almaya gelmişti. Gözde arabasıyla geldiği için Muna'yı da alıp giderken Sare ve Mervan'ı da Ameer ve Abdurrahman almaya gelmişti.

 

***************

 

4 Temmuz

 

Esma'nın kına günüydü hazırlıklar sürüyordu fazla büyük bir merasim istemeyen gençler için en azından kına gecesi yapalım dedik. Düğün zaten kendi aramızda bir nikahla bitip gidecekti. Ameer ve Esma benim doğumuma kadar kalıp gitmeyi düşünüyorlardı. Annem ve kardeşlerim düğün için gelmişti fakat annem yanımda kalacaktı ikizlerin ne zaman geleceği belli olmazdı. Ameer de Esma da bebekleri dört gözle bekliyordu biri dayı biri hala olacaktı. Gerçi Esma ilk defa hala olmuyordu ama Bora'nın ilk çocukları doğuyordu heyecanlı olması normaldi.

 

Evdeki hazırlık sürüp giderken sabahtan beri Muna'ya ulaşamıyordum aramama rağmen dönmüyordu. Bir süredir zaten sus pus hallerini fark etmiştim fakat nedinini söylemiyordu. Bir derdi vardı ama benimle paylaşmıyor oluşuna da kırılıyordum. Sonra aklıma belki de üzülmemi istemiyor diye geliyordu. Bebeklerim her an gelebilirdi doktor bile bu kadar zaman geçmesine hem şaşırmış hem sevinmişti büyük ihtimalle normal doğum olacaktı yani ters bir durum olmazsa. Herkes evde hazırlıklara yardım ederken ben odamda dinleniyordum ayakta biraz dolanmak beni fazla yormuştu. Karnım kocaman olmuştu telefonum çaldığında ekrana bakıp gülümsedim. Sonunda Muna arıyordu merak etmiştim onu.

 

"Efendim canım."

 

"Meryem ben çok kötüyüm."

 

Sesi titrek ve boğuk geliyordu, sanki ağlıyordu. " Muna ne oldu iyi misin Kudüs çiçeği?"

 

"İyi değilim ve bundan sonra asla iyi olamam." Hâlâ ağlıyordu ağlayışı hıçkırıklara dönüşürken tekrar sordum.

 

"Muna ne oldu neyin var hadi gel konuşalım derdin neyse çözeriz ."

 

"Çözemeyiz Meryem ben öldüm o beni öldürdü. Gözlerimin içine baka baka beni öldürdü bana ihanet etti..."

 

"Kim!" diye bağırdım şifreli konuşması sinirlerimi bozmuştu. "Geliyorum anlatırım her şeyi."

 

Telefonu kapatıp Muna'nın gelmesinin bekledim. Aradan bir saat kadar geçtiğinde Muna gelmişti akşam olmamıştı yavaştan tüm hazırlıklar yapılmış davetliler gelmişti. Biz üst kata benim odama çıkarken Muna oldukça kötü görünüyordu. Sonunda yatağımın başlığına oturup sırtımı yasladım belim ağrıyordu artık bebekler doğsa da bel ağrım gitse bari diyordum. Muna yanıma oturup yerdeki halının desenlerini inceleyip derdinden bahsetmeye başladı.

 

"Meryem hep içime attım o benim 16 yaşımdı bildiğim en büyük sırrımın sahibiydi ben anlamadan kalbime girip kalbimin kapılarını fetheden kişiydi."

 

Bahsettiği kişi Yosef'ti, ona duyduğu sevgiyi kendi içinde nasıl tarif ediyordu bilmiyorum ama galiba bu onda bir fetihti. "Hep bekledim belki bir gün gerçeği anlar Müslümanlığı öğrenir de hak din İslam'ın sancağında yürür diye bekledim. Çok bekledim ama o bugün bana ihanet etti..."

 

Durdu kalbine bir kurşun yemiş gibi acıyan kalbini tuttu. " Ben onu beklerken o bana gelmedi. Ne yaptı biliyor musun?" dediğinde ayağa kalktı ve karşımda durdu. Ellerini iki yanına açıp hıçkırarak gerçekleri haykırdı.

 

"Evlendi. Gözlerimin içine baka baka bir yahudi kızla sinegogda evlendi. Ben ne mi yaptım? Aptal gibi onları gizlice izleyip ağladım. Yıllardır sevdiğim ve beklediğim adam benden sonsuza dek gitti başkasının oldu. Meryem dayanamıyorum kalbim acıyor, kanıyor ve her bir damlası bir kez daha yaralarımı açığa çıkarıyor."

 

"Yapma." dedim dolan gözlerimle.

 

Belliydi, başından olmayacağı belliydi üzülen tarafın Muna olacağı belliydi. Onu uyarmıştım eğer Müslüman olmuyorsa umut besleme unut diye ama Muna çok sevmişti. Babamın ve bir sürü Müslüman'ın kanlarını elinde taşıyan, bana böbreğini veren o katile aşık olmuştu. Belki elinde değildi ama Müslüman olmayan bir erkekle Müslüman bir kız evlenemezdi. Yasaktı ve Muna bu yasağı delecek biri değildi. Yosef Muna'ya din değiştirmesini teklif etmiş fakat Muna bunu sert bir dille reddetmişti. Bu işin oluru yoktu. Tekrar oturdu ve gözlerimin içine baktı ne diyeceğimi merak ediyordu.

 

"Bak Kudüs çiçeği sende biliyorsun ki Müslüman bir genç kız kendi dininden olmayan bir gençle evlenemez evlenmeyi düşündüğü an imanını kaybeder. Allah'ın koyduğu kurallara karşı çıkamayız neden böyle diye beğenmemezlik yapamayız. Yüce Allah bizleri her konuda uyarmıştır bizlerin de bu kurallara uyması gereklidir.

 

Hz. Ömer (ra) bu konuda şunları söylemiştir:

 

"Müslüman bir erkek Hristiyan (ehlikitap) bir kadınla evlenebilir, fakat Müslüman bir kadın Hristiyan (ehlikitap) bir erkekle evlenemez."

 

Hz. Cabir'den gelen rivayete göre, Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:

 

"Biz ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenebiliriz, fakat onlar Müslüman kadınlarla evlenemezler."

 

Cümlem bittiğinde Muna hâlâ ağlıyordu. " Allah beni affetsin onu çok seviyorum hep ona kavuşmayı istedim ama şimdi Allah onu kalbimden söksün diye dua edeceğim. Meryem dayanamıyorum beni sevdiğini söylemişti gözlerinde doğru söylediğini gördüm ama beklemedi beni Müslüman olamam dedi benden gitti..."

 

Dizlerimin üzerine başını koyup hıçkırarak ağladığında elimle akan yaşlarını sildim ardından başörtüsünün üzerine elimi indirip sakinleştirmek adına okşadım.

 

"Kudüs çiçeğim kader daha biz doğmadan alnımıza yazılan yazıdır ya hani, ben hiç düşünmezdim Kudüs'te karşıma çıkıp kavga edeceğim adamla evlenip ileride ona aşık olacağımı. Aklımdan ucundan geçmezdi yıllarca Kudüs'te uzak kalacağım ve aklıma hiç ama hiç gelmezdi düşmanım olan bir yahudi'nin bana gizlice verdiği böbrekle hayata tutunacağım. Kaderdi hepsi yaşamamız gerekliydi ve yaşadık senin de imtihanın böyle. Unutmak zorundasın yoksa hayatın sana zehir olur.

 

قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

 

De ki: "Allah bizim için ne yazdıysa, başımıza gelecek ancak odur. O bizim Mevlâmız'dır. Mü'minler, yalnızca Allah'a güvenip dayansınlar."

 

Sen yalnızca Allah'a güven bilemezsin Muna hayırda şer serde hayır vardır diye boşa dememişler."

 

Cümlemi bitirmemle Muna dizlerimin üzerinden kalkıp bana sarıldı. " Teşekkür ederim iyi ki varsın Kudüs çiçeğim."

 

Muna ağlayıp dururken durumdan haberdar olan çatlak İsra yanımıza geldi. Yanında Atiye ve Gözde de vardı. Muna'yı öyle ağlarken görünce durumu anlatmak zorunda kaldım. İsra çattığı kaşlarıyla Muna'nın karşısında durup öfkeli bir sesle sözlerine başladı.

 

Sen şimdi bir erkek için mi ağlıyorsun? Bana bak Muna bugün Esma'nın kına günü ne yapacaksın yani o katil yahudi evlendi diye yas mı tutacaksın? O karısıyla eğlenirken sen salak gibi ağlayacak mısın? Ne bekliyorsun ne istiyorsun bundan sonra karısını boşayıp bir de Müslüman olup seninke evlenmesini mi? Muna kendine gel aklımı başına al sen bu kadar güçsüz müsün? Meryem'e baksana kız neler yaşadı nerdeyse evliliği yıkılıyordu o pislik Buse yüzünden ama o ne yaptı sabretti ve şükür ki şimdi sabrının meyvelerini doğurmayı bekliyor."

 

Muna ayağa kalkıp İsra'ya sarıldı. "Hepiniz haklısınız özür dilerim."

 

İsra Muna'nın yaşlarını silip tekrar uyarısını yaptı. " Hadi ağlamayı bırak madem o evlenmiş sana koca mı yok ben sana hafız birini bulurum seni de Türkiye'ye gelin ederiz Meryem gibi."

 

Muna gülümsediğinde Atiye ve Gözde de gelip dördü birbirine sarıldı. " Ama ben hamileyim kalkamıyorum bana niye sarılmıyorsunuz? Küserim bak." dediğimde İsra yine bizi güldürmeyi başardı.

 

"Ama yer yok üç kişisiniz nereye sarılalım sana."

 

Gülümsedim İsra işte kendini haklı çıkarmaya bayılıyor. Hepsi yanıma geldiğinde karnıma dokunmadan etrafıma dolanıp bana sarıldılar. Arkadaşlık ne güzel şeydi böyle. Biz hep böyle kalalım. Evlensek de birbirimizden uzak olsak da bir araya gelince böyle sarılalım.

 

***********

 

Esma'nın kınası yakılırken gözlerim Muna'nın üzerindeydi. Kızların sayesinde daha iyiydi. İsra delisi olmasa ne yapardık ya keşke bebekler geldiğinde burda olsa diye geçirdim içimden. Ne vardı bu İtalya'da gider bir de ordan birine aşık olursa bir de yabancı dinde İtalyan falan oluyormuş al sana ikinci Muna. Gerçi İsra akıllı kızdı Muna gibi ağlamazdı en fazla bağırır çağırır sinirini atar sonra evdeki hayvanlarıyla stresini atardı. İsra deli hallerinden ayrı olarak da güçlü bir kızdı. Kına merasimi bittikten sonra misafirlerin nerdeyse hepsi gitti biz bize kaldık. Bizim kızlar şarkılar açıp eğlenirken Muna'nın Gözde ile oynamasını gülümseyerek izledim. Annem de elimi tutup bana gülen gözleriyle bakıyordu. Çalan şarkıyla kızlar kalkıp oynarken ben yerimde oturmuş onları izliyordum.

 

Bütün kızlar toplandık, toplandık toplandık

Sorduk neden yıprandık? yıprandık yıprandık

Biz onlardan hoşlandık, hoşlandık hoşlandık

Şimdi niye zorlandık? zorlandık zorlandık

 

Bir, o kadar basitti ki denklemleri

İki, o kadar güçsüzdü ki eklemleri

Üç, kontrol etmek bebek işi

Yormadan sormadan, sormadan yormadan

 

Bir, sarardık biz onları dolma gibi

İki, çalardık biz onları zurna gibi

Üç, sererdik yolları çarşaf gibi

Yormadan sormadan, sormadan yormadan

 

Çıtaları kaldırırdık, çıtırlara on basardık

Haydi hop hop, atlatırdık hey gidi günler hey

Uzun uzun, anlatırdık espriler patlatırdık

Haydi top top, yuvarlardık hey gidi günler hey

 

Bekletirdik, seslenirdik, yüklenirdik hey gidi günler hey

Esnetirdik esnetirdik, pes ettirdik hey gidi günler hey

 

Bütün kızlar toplandık, toplandık toplandık

Sorduk neden yıprandık?

yıprandık yıprandık

Biz onlardan hoşlandık, hoşlandık hoşlandık

Şimdi niye zorlandık? zorlandık zorlandık

 

Şarkı devam ede Dursun bebeklerimin hareketleri arttığı için odama gitme ihtiyacı hissettim. Kızlara gülümseyip yarın görüşürüz bakışı attığımda hepsi sen git bakışları attı. Kızmazlar zaten uyumam lazım dinlemeliyim birazdan eğlenceleri de biterdi yarın düğünümüz vardı Esma ve Ameer evleniyordu. Ah benim sırık efendim evleniyor sıra da kardeşlerine geliyor takılır dururum artık.

 

**********

 

Esma ve Ameer evlenmiş ikindi vaktinden sonra evlerine gidecekti. Sabahtan beri belli etmemeye gayret etsem de hafif de olsa sancılarım vardı kendimi iyi hissetmiyordum. Ameer ve Esma'ya sarıldım Büşra'dan koluma girmesini istedim elimi yüzümü yıkasam iyi olacaktı Temmuz sıcağı beni bunalmıştı. Bora gözünü üzerimden ayırmadan beni izlerken Ameer ile konuşuyordu. Eve girip banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım ayakta durmakta zorluk çekiyordum. Kendimde bir sıcaklık hissetmemle çamaşırımı kontrol ettim. Kanamam başlamıştı ne yani durdu durdu Ameer'in evlendiği günü mü buldu. Ama daha iki hafta vardı. Off Meryem bebeklerin ikiz ya erken doğma olasılığı başından beri vardı fazla bile dayandılar neredeyse 38. haftaya gireceklerdi ve galiba bebeklerim dayanamayıp dayılarının düğün gününde doğacaktı. Kapıyı açıp bağırdım.

 

"Çabuk gelin bebekler geliyor kimse yok mu evde?"

 

Koşar adımlarla yanıma İsra ve Atiye geldi. " Meryem iyi misin?"

 

"Değilim kanamam var sancım var çabuk arabaya gidelim yürüyemiyorum."

 

İsra koşa koşa giderken Atiye koluma girdi. Çok geçmeden Bora endişeli bakışlarıyla gelip beni kucakladı. Arabaya hızla giderken hâlâ gitmemiş olan Ameer'e baktım. " Lan sırık efendi dalga geçtin bak gerçek çıkıyor!" diye bağırdım ona.

 

**********

 

Uzun süren sancılarım sonunda bitmiş bebeklerim gece yarısına doğru aralarında 15 dakika farkla dünyaya gelmişlerdi. Beni odaya aldıklarında bebeklerim de kısa bir süre sonra geldi. Bora bebeklerimizden birini kucağına aldığında dolan yeşil gözlerinden yaşlar firar etti. Annem de aynı şekilde kucağına aldığı torununa bakıp ağlamaya başladı. Ya ama ben anne oldum hâlâ canım yanıyor ağlatmayın beni ya.

 

"Çok güzeller hala, yavrularım çok güzel." diyerek önce kucağındaki bebeğimizin başını öptü sonra annemin kucağındaki bebeğimizin başına minik bir öpücük kondurup bakışlarını bana çevirdi.

 

"Geçmiş olsun güzel anne iyi misin?"

 

Ha sonunda biri geçmiş olsun dedi buna da şükür. Ya çok iyiyim turp gibiyim sen doğurmadın nerden bileceksin o acıyı diyesim geldi ama sustum. "Şimdi daha iyiyim." demekle yetindim.

 

Annemin kucağındaki bebeğimiz ağlamaya başlayınca annem yanıma gelip yavaşça bana uzattı. Bebeğimi ilk defa kucağıma alacaktım sesi ne yüksekti öyle erkek olduğunu şimdiden haykırıyordu resmen."Güzel kızım hayırlı olsun yavruların Allah ikisine de güzel baht temiz gelecek versin."

 

Bora ile aynı anda amin dedik ve bakışlarımız birbirine kenetlendi. Ağlayan bebeğimi ilk defa kucağıma almanın heyecanıyla dayanamayıp ağladım. Göğsümü açıp hemşirenin gösterdiği gibi emmesine yardımcı oldum sonunda canımı yaka yaka emmeye başladı. Canım öyle yanıyordu ki anneme acı çeken yüz ifademle baktığımda beni anladı.

 

" Eee anne olmak kolay mı sandın? Ben abilerinde süt emsinler diye bu ağrılara hep katlandım bir de yara çatlak olunca değme acısına emzirmek istemezsin o derece canın yanar. Ama sen sakın bebeklerin sütlerini kesme iki yıl emzir zaten bir süre sonra alışırsın. Şimdi ilk kez emziriyorsun ya mecburen acır."

 

"Anne çok açık konuştun ya sağ ol şimdiden korktum."

 

Bebeğim yavaş yavaş emerken benim bakışlarım Bora'nın üzerindeydi. Bebeğimize uzun uzun baktıktan sonra uyuyan oğlumuzu pusetine bırakıp yanıma geldi. Annem de gelen telefona cevap vermek için yanımdan uzaklaştı. Bora emzirdiğim bebeğimize masum bir ifadeyle baktı.

 

"Bebeklerimiz çok güzeller Meryem, bunun hayali bile güzeldi. Baba olmak tattığım en güzel duydu. Sen ve ikizler şükür sebebimsiniz."

 

Yanağıma uzanıp sıcacık ve sevgi dolu bir öpücük bıraktı. Bebeğim emerken kucağımda uyuyunca Bora kucağımdan alıp minik yavrumuzu öpüp pusetine koydu. Bu sefer diğeri ağlayarak uyandı Bora gülümseyip kucağına aldı ve yanıma getirdi bu sefer de onu emzirecektim. Diğer göğsümü açıp onun da emmesine yardım ettim. Bora yine kucağımda uyuyan bebeğimizi alıp pusetine koyunca ikisine de dolu dolu gözleriyle bakıp kalbinden akan şiiri mırıldandı.

 

İşte doğdun bebek

Acı ve zulüm dolu dünyaya

Sen de bir çığlıkla

Gözlerini açıverdin

Hoş geldin, sefa geldin

Çırılçıplak ve savunmasız

Bir avuç bedeninle

Umut getirdin bizlere.

 

Ali Haydar KOYUN

 

İkisinin de elini tutup narince öptüğünde ne güzel bir baba oldu diye içimden geçirdim. Yanıma gelip eliyle yanağımı okşadı. Yaklaşıp yanağıma bıraktığı öpücükle bana hafifçe sarıldı. Canımın yandığını bildiğinden beni zorlamak istemiyor hafifçe sarılıyordu.

 

"Mücahidem, güzel anne, Kudüs'ün en güzeli sevdiğim öyle tutuldum ki sana öyle sevdim ki seni işte şimdi tamamlandık. Sanki hep bir şeyler eksik gibiydi ikizler geldi ve o eksiklik tamamlandı. Allah'a çok şükür bizi anne baba yaptı bize güzel evlatlar nasip etti. Ne kadar şükür etsem az kalır. Aşık olduğum, sevdiğim kadın beni sevdi ve evlatlarımız doğdu. Bazen beni hiç sevmeyeceksin diye düşünür korkardım böyle olacağını bilseydim korkmazdım. O korkularım ve endişelerim hep boşunaymış."

 

Koluna elimi koyup beni saran açıkta kalan tişörtünden belli olan kaslı kolumu öptüm. "Bora'm seni seviyorum iyi ki o burnum göğsüne çarpmış iyi ki beni tutmuşsun iyi ki eşim olmuşsun. Seni alnıma yazan Rabbime şükürler olsun."

 

Bebeklerime baktım ikisi de tatlı tatlı uyuyordu. "Allah'a çok şükür bebeklerimiz sağlıklı doğdu." Biz sarıla duralım annemin odaya gelmesiyle Bora benden ayrılıp ayağa kalktı.

 

"Hala ben çıkış işlemlerini yapayım zaten normal doğdular bir sorun da yok doktora da sordum eve gidebilirsiniz dedi."

 

Annem başını sallayıp bebeklerin üzerine beyaz üstü sarı ve kırmızı işlemelerle süslü yazmaları örttü. İkisi de masum şekilde uyuyordu.

 

Bir süre sonra Bora geldi yorgunluktan ve ağrıdan yatağa uzandım öyle uykum geliyordu ki. Bora yanımdaydı bu süreçte hep yanımda olmuş desteğini hep göstermişti. Annem de yanımda duruyor bebeklerle ilgilenme yardım ediyordu.

 

Saat 01:30 olmuştu Bora'nın da uykusu geliyordu. Bizimkiler heyecanla beklemiş bebeklerin gelişiyle ve iyi olduğumu görüp gitmişlerdi. Tabi diğerleri bekliyordu eve gitme nedenleri de benim odamı hazır etmekti. Durumum iyi olduğundan hastanede kalmayıp birazdan eve geçecektik. Esma hâlâ üzerindeki gelinliğiyle duruyordu, bebeklerden birini alırken Ameer de diğerini kucağına almıştı. Takılmadan edemedim.

 

"Ben evine gidersin diye bekledim hayret beklemişsin süt kardeşim!"

 

"Meryem saçmalama ya seni nasıl bırakırım ben, aklın alıyor mu? Çok şükür sende bebekler de iyisiniz."

 

"Şükür." dedi Bora elimi tutup kalkmama yardım etti.

 

Annem ve Bora'nın yardımıyla kalkıp gitmek için yürüdük.

Arabada mı uyusam acaba o derece halsizim. İsra, Atiye, Muna veGözde de beni beklemişti onları görmek beni çok etti. Üçü de hayırlı olsun dedikten sonra bebeklere göz ucuyla bakıp bizimle birlikte ilerlediler. Arda ve Yiğit de beklemiş Bora'nın yanına gelip hayırlı olsun dileklerini sunuyordu.

 

Araçlara birlikte ilerledikten sonra Muna bizimle gelirken İsra ve Atiye Arda ile gitti. Gözde ise kendi arabasıyla yola koyuldu. Ameer ve Esma da bizimle vedalaşıp Fatih dayımın düğün hediyesi arabalarıyla düğün hediyesi olan evlerine gittiler. Tabi onlar gitmeden Ameer'in kulağına, "Kolay gelsin." diye fısıldadıktan sonra sessizce güldüm. Ameer Bora'ya çaktırmadan gülerken bakışları Esma'nın üzerindeydi.

 

Bora arabaya geçerken annem bebekleri aldıktan sonra bende arkaya bindim. Ağrılarım vardı bebeklerimden ayrılmak istemiyordum. Çok küçük olsalar da hayatımıza neşe getirmişlerdi. Eve geldiğimizde annem bebekleri beşiklerine koyup bana öğütler verdi. Ağlayacaklar elbette bugünden itibaren beni uykusuz günler karşılamıştı. Uyuyan bebeklerime baktım uykum vardı Bora'nın yardımıyla yatağa geçtim, bebeklerim doğduğu için karnımda oluşan boşluk hissiyle elim karnıma gidip duruyordu. Acıyordu ama olsundu geçecekti bebeklerimle ve eşimle mutlu günlerim olacaktı. Bir iki saat bile uyusam yeterdi. Gözlerimi kapattım boynumda hissettiğim öpücükle kıkırdadım.

 

"Bora gerçekten çok uykum var."

 

"Güzelim annen yanımızdaydı utandım söylemeye seni çok seviyorum iyi ki varsın. Bana dünyaları verdin mücahidem. İkizlerimiz hayatımıza girdi sen anne ben baba oldum."

 

"Olduk değil mi ne de güzel oldu." dedim iç çekerek.

 

Beni kolları arasına alıp kendine çevirdi. Kendine has kokusunu bana sunarken göğsünde bana sunulan kokusuyla mest olup kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

**************

 

Kucağımda Abdülaziz'i taşırken İsra da Abdülhamid'i taşıyordu. Bizim ikizler gerçekten de birbirlerine çok benziyordu. Bir ara ayırt etmekte zorlandım aralarında küçücük bir fark vardı Abdülhamid'in göbeğinde farklı olarak ufak bir beni vardı. Onun dışında ikisini ayırd etmek imkansız gibiydi. Kiloları bile aynıydı yüzleri gibi. Gözleri benim gibi kahve tonlarındaydı sima olarak ise Bora'ya benziyorlardı. Ayırd etmenin çözümünü bilekletine ellerini sıkmayacak minik ipten bileklik takarak bulmuştuk. Abdülaziz yeşil renk Abdülhamid mavi renkli bileklik taşıyordu. Bari birinin yüzünde ben olsaydı da ayırd edebilseydik diyorum ama nerde ikisi de fotokopi gibi birbirinin aynıydı.

 

Sonunda Arda ve Atiye'nin düğününe gelmişti. Atiye kısa süre önce tesettüre girmişti Arda da bu konuda çok memnundu. Nikah töreninin ardından herkes dağılmıştı, Arda'nın evinde bahçede vakit geçiriyorduk. Akşam yemeğimizi beraber yiyip dağılacaktık. Bana meyve suyu getiren garson kıza gülümseyip bardağı aldım. Abdülaziz'i Gözde'nin kucağına verdim. Gözde yanında oturan Osman ve Gülsüm ile bebekleri sevmeye başladı.

 

12 Eylül günü canım arkadaşımın düğün töreninde kızlarla ayrı oturuyor sohbet ediyorduk. Okullar açılacaktı ve benim son bir yılımı bitirmem lazımdı. Bebekler vardı ama olsundu, Bora'nın deyimiyle o üniversite bitecekti. Gelin hanım damat beyle konuşuyor dışarıda yemek servisiyle ilgileniyorlardı. Sevde de hamile haliyle abisinin düğününde her işe koşturmaya çalışıyordu. İkizler iki ayını bitirmiş üçüncü ayındaydı ve büyüdükçe daha da tatlı oluyorlardı. İsra bebeğime masada bir şeyler anlatırken ne diyor diye dikkat kesildim.

 

"Masaimara düzlüklerinde boy gösteren tatlış tırtıl ile güne başlıyoruz. Bak Abdülhamid bu tırtıl, sende büyüyünce hayvanları seveceksin değil mi? Bak benim bir sürü hayvanım var hatta kedimin adı da lavinia görsen öyle güzel öyle tatlı ki bembeyaz bir pamuk gibi. Senden tatlı olmasın çok tatlı."

 

Bu kız deliydi galiba masaimara ne alaka ya ne anlatıyor benim oğluma? " Bak bebişim bu tırtıl ne yapıyor geziyor burda ay ne güzel bir şey bu sarı sarı altın gibi. Dur fotosunu çekeyim."

 

Tırtıl mı dedi nerde geziyordu bu hayvan ya? İsra telefonunu çıkartıp tırtılı çekiyordu ama tırtıl nerdeydi bakıyorum görmüyorum. " Bak Abdülhamid telefonum da MaşaAllah pikseline bak ne güzel çekiyor abimin cebine sağlık en iyisini almış."

 

Kaşlarımı çatıp baktığı yöne baktığımda tırtılın oğlumun ağız bezinin üstünde gezdiğini görüp çığlık attım. İsra bana bakarken Osman ve Gülsüm korkup ağladı. " Ne oluyor be ne bağırıyorsun çocuklar korktu."

 

"Sen hiç konuşma ya süpürgesiz cadı sen oğluma ne diyorsun öyle hem o tırtıl niye benim oğlumun ağız bezinde geziyor ıyyy?"

 

İsra tırtıla bakıp gülümsedi. " Çok tatlı bebeklerden tatlı değil ama."

 

"Kız manyak hayvan o, bebeğin bezinde geziyor benim oğlum mikrop kapsa sen uğraşacaksın sanki."

 

"Aman ya biraz hayvanla temas kurmaktan ölmezler merak etme. Benim ev hayvan dolu."

 

"Haaaa git evine o zaman daha süt emen bebeğe ne anlatıyor ya."

 

Sinirle başımı çevirdim meyve suyumu bitirmek istedim. Gördüğüm kişiyle gülümseyip İsra'ya baktım. Yaktım kız seni ohh canıma değsin şimdi kaçacak delik arayacak.

 

"İsra misafirin var canım seni çok seven biri."

 

Başını bana çevirdiğinde baktığım yeri gösterdim. Yüzü şaşkın bir ifadeye bürünürken Abdülhamid'i Muna'nın kucağına bırakıp, "Ben buraya gelmedim beni tanımıyorsunuz ayy görmek istemiyorum zaten yeterince rezil oldum ona." dedi tedirgin şekilde.

 

İsra başını çevirdi bakmamaya çalışıyordu ama kenardan kenardan çaktırmamaya çalışarak bakıyordu. Kıkırdayıp güldüm, Benjamin bizi görüp yanımıza doğru gelmeye başlayınca İsra olduğu yerde daha da gerilmeye başladı.

 

"Ya ben kaçsam mı rezillikler kraliçesi unvanına çok uyuyorum da beni görmesin yüzüne bakmaya yüzüm yok utanıyorum."

Bu kız ne yapmış olabilirdi diye düşünmeden edemedim. Benjamin ise ağır adımlarla yanımızda bitmişti bile. Hepimize şöyle bir bakıp Gözde'nin kucağına baktı.

 

"Ben küçük beyleri birazcık sevsem annesi izin verir mi acaba?"

 

Sanırım şu şeytan tüyü denen şeyden bu adamda vardı. Öyle güzel istemişti ki hayır diyememiştim. " Aaa tabi ki sevebilirsin bu arada hoş geldin."

 

Tebessüm ederek Gözde'nin kucağından Abdülaziz'i aldı. Benjamin miniğimi severken İsra göz ucuyla Benjamin'i süzüyordu. Sanki adam görmeyecek onu, zaten kaçmadın da ne rezilliğinden bahsediyordu onu da anlamadım da neyse.

 

"Burada bir takım akrabalarım da varmış. İsra ne haber görmeyeli yabancı mı olduk da sırtını dönüyorsun?"

 

Ne demişti o bir takım akrabalar mı? Ne oluyor ya beynim yandı. İsra utangaç haliyle bize dönüp Benjamin'e bakarak sahte bir şekilde gülümsedi. " Yok ya şeyyy yani ben... Beni görmek istemezsin diye..."

 

"Yooo gayet de görmek isterim o kadar rezilliğin üzerine utanan suratın tadından yenmiyormuş."

 

İsra kızarıp bozarırken biz garip şekilde bir İsra'ya bir Benjamin'e bakıyorduk. Benjamin Abdülaziz'i bana verip Muna'nın kucağından Abdülhamid'i aldı. "Ama bunlar bal gibi ben de mi bir bebek yapsam ne yapsam?"

 

İsra beklemediğimiz şekilde söze atılınca bakışlarımız ona kaydı. "Olmaz evlenemezsin!"

 

Benjamin yüzüne yerleşen gülüşünü genişletirken İsra'ya baktım hayran bir edayla ona bakıyordu ve yutkundu. Aha yandık yanıyoruz bizim kız aşık olmuş haberi yok.

 

"Nedenmiş?" diye sordu Benjamin alaylı bir sesle.

 

İsra düşündü şimdi yandın gülüm bu adam seni sıkıştırdı bırakır mı? "Önce erkek kardeşin evlensin hem onun sevgilisi var senin yok sen sonra evlenirsin."

 

Benjamin tek kaşını kaldırıp İsra'ya ciddi misin bakışı attı. "Doğru kız kardeşim senin abinle evlendi sırada erkek kardeşim var. Bende sonra birini bulur evlenir hemen de baba olurum."

 

Ne demişti öyle İsra'ya senin abinle benim kız kardeşim mi? Nasıl yani İsra'nın bahsettiği yahudi İtalyan yengesi Benjamin'in kız kardeşi miydi?

İsra'ya dönen bakışlarım onu inceledi. Benjamin bildiğin kızla alay ediyordu İsra ise kaçmaya çalışıyor yapamıyordu.

 

"Nasıl yani ya İsra'nın bahsettiği yabancı gelin senin kız kardeşin miymiş?"

 

Benjamin tekrar gülümsedi ama İsra'ya bakıyordu ve arada da Abdülhamit'i seviyordu. " Evet öyle İsra ile akraba olduk. Bir ay boyunca İtalya'da bizim evde misafir oldu. Ah size yaşadığımız maceraları anlatsam saatlerce gülersiniz Fiona'ya."

 

Yine Fiona demişti neden İsra'ya böyle sesleniyordu acaba? Kesin bir anlamı vardı ve Benjamin için önemli olmalıydı. " Ben sana bana Fiona deme demedim mi?" diye bağırdı İsra. Ayağa kalkmış ona öldürücü bakışlarını atıyordu.

 

Benjamin Abdülhamid'i Muna'ya uzatıp bir elini beline koyarak İsra'ya çapkın bir edayla gülümsedi. "Bende sana demiştim değil mi ben kimseyi dinlemem kuralları ben koyarım diye? Neyse ben gideyim yoksa yine tokat falan atarsın ya da..."

 

"Tamam sus ve git kaç defa özür diledim hâlâ yüzüme vuruyorsun uyuz herif."

 

"Uyuz mu? Bu sözlerini hatırlatırım bak."

 

"Hiç geri de kalma italyan öküzü." İsra cırlayıp arkasını dönerken Benjamin derin bir nefes aldı. " Abine söyle bir kaç güne size geleceğim akrabayız ya daha yakından irtibat kurmak iyi olur Fiona."

 

İsra'nın ne diyeceğini beklemeden gittiğinde İsra'nın gözlerinin dolduğunu gördüm. "Manyak herif bize gelecek az rezil oldum onların evinde şimdi de bize gelip ailemin gönlüne girecek. Kıracam ben o pis yahudinin kafasını ya."

 

Bize açıklama bile yapmadan giderken biz kendileri çözer diye ikisine de bir şey sormadık. İkizler acıkıp ağlayınca onları doyurmak için Muna ile evdeki odalardan birine geçtik. Yemeğimizi yedikten sonra gidecektik. Atiye ve Arda da evlenmişti. Ah geçmiş olsun seneye de Atiye'nin bebişi olur onu severdik kim bilir.

 

İkizler uyuyunca onları yan yana yatırdım. Birbirlerinden ayrı uyumuyorlardı gaz sorunumuz devam ederken uykuları oldukça düzensizdi. Olsundu onlar iyi olsun da. İkizlerimin tatlı tatlı uyumalarını izlerken omzuma değen elle irkilip baktım. Büyük ve iri bir el olduğunu hemen anlamıştım. Bora yanımda durup beni kendine çekti.

 

"Ne güzel uyuyorlar onlar öyle MaşaAllah."

 

İkimiz de bebeklerimizi dolan gözlerle izledik. Hayatın bizi nereye savuracağını bilmeden Allah'ın bize armağanı olan yavrularımızı izledik.

 

 

 

Loading...
0%