@hayalrafya
|
Siz: Bir insana değerli olduğunu nasıl hissettirirsin? Avukat Bey: Ona güzel sözler söyleyerek mi? Siz: Hayır, iyi ya da kötü fark etmeksizin en önemli anında yanında olarak. Avukat Bey: En önemli anlarımda hep ailem vardı yanımda. Siz: Sana değerli olduğunu hissettirdiler mi? Avukat Bey: Sen söyle. ‘Gelecekten Gelen’ kartını oynayan sensin. Siz: Öyle hissettirmediklerini biliyorum. Avukat Bey: Biliyorsan neden sorguluyorsun? Siz: Gelecekle ilgili değil, şu ana dair fikirlerini anlayabilmek için sorguluyorum. Ama görüyorum ki; şu anında geleceğin arasında pek de bir fikir farklılaşması yok. Avukat Bey: Böyle konuşarak geleceğe dair umutlarımı yeşerttiğini (!) söylemiş miydim, hiç? Siz: İlk söyleyişin olacak. Avukat Bey: İyi, ilk kes söyleyeyim o zaman; geleceğimden bahsetme artık. Siz: Merak edip durmak mı istiyorsun? Avukat Bey: Umut etmek istiyorum. Siz: Üzdüm mü seni? Avukat Bey: Belki. Siz: Avukat Bey? Avukat Bey: Söyle. Siz: Ailen sana değerli olduğunu hissettirmemiş olabilir. Çünkü onlar rastgele eşya satan birer eskici. Ama ben, antikacıyım. Avukat Bey: Dolaylı yoldan ‘tarihi geçmiş’ mi diyorsun bana? Siz: Antikacıların önemini sana anlatan olmadı mı? Avukat Bey: Sen anlat. Siz: Hayırdır, seni hevesli gördüm sanki. Hangi dağda kurt öldü? Avukat Bey: Evrak işleri için sıra bekliyorken aklıma yapacak daha iyi bir iş gelmedi. Siz: Sıkılmamak için beni mi kullanacaksın, yani? Avukat Bey: İtirazın mı var? Siz: Aksine, beni dilediğin gibi kullanabilirsin. Avukat Bey: Pekâlâ… Antikacılardan bahset. Siz: Haydi ama… Antikacılar hakkında illa ki bir şeyler biliyor olmalısın. Avukat Bey: Antikacılar hakkında elbette bir şeyler biliyorum. Sadece, senin bakış açından nasıl göründüklerini bilmiyorum. Siz: Temelde eskicilerle aynı mantıkla çalışıyorlar. Avukat Bey: Eşya satıyorlar. Siz: Tabii her eşyayı değil… Süs eşyası, mobilya, sanat eseri satarlar ama en paha biçilmez olanlarını. Sanat değeri en büyük parçalardan bahsediyorum. Avukat Bey: Beni eşya yerine koyduğunu bildiğim iyi oldu. Siz: Sana mobilya ya da süs eşyası mı dedim? Lafı, işine geldiği gibi çevirme. Sen, Avukat Bey, benim sanat eserimsin. Avukat Bey: Yaa? Siz: Yaa. Avukat Bey: Peki, antikacı… Beni kime satıyorsun? Siz: Seni kendime rezerve ettim. Avukat Bey: Senin için ciddi ciddi değerliyim, yani? Siz: Hem de nasıl… Avukat Bey: Öyleyse neden iyi ya da kötü hiçbir anımda yanımda değildin? Siz: Varlığımdan habersiz oluşun, orada olmadığım anlamına gelmez. Avukat Bey: Önemli anlarımı benimle paylaştığını mı söylüyorsun? Siz: Ben söylemiyorum, sen söylüyorsun. Sonuçta gelecekten bahsetmemi yasakladın. Avukat Bey: Evet, öyle yaptım. Ama illa ki gelecekten konuşmak zorunda değiliz. Gerçekleşmemişten konuşabiliriz. Siz: Mesela? Avukat Bey: Mesela, hangi önemli anımda yanımda olmak isterdin? Siz: Yemin töreninde. Avukat Bey: Bir nedeni var mı? Siz: Eminim, cübbeni giyerken fena halde yakışıklı görünmüşsündür. Orada olmak isterdim. Gözlerimi, bakılası bir yüzden mahrum bırakmam epey kötü olurdu. Avukat Bey: Yemin törenime ailem bile gelmedi. Siz: Sadece kâhya oradaydı. Avukat Bey: Ahu! Siz: Af edersin. Peki, şunu söyle, cübbeni giyerken tüm kızlar sana baktı mı? Avukat Bey: Kızlar varlığımı fark bile etmedi. Siz: Ne büyük kayıp… Tabii iyi de olmuş aslında. Kıskançlık krizi geçirmem gerekmeyecek. Avukat Bey: Muhatabın ben olduğum sürece, asla, kıskançlık krizi geçirmen gerekmez. Merak etme. Siz: Nedenmiş o? Avukat Bey: İddialarının aksine, insanların dönüp dönüp bakmak isteyeceği bir yüzüm yok. Siz: Kendine çirkin mi diyorsun? Avukat Bey: Yakışıklıyı tanımla. Bakalım uyuyor muyum? Siz: Yakışıklı olmak demek, peşinde onlarca kızın koşması demek değildir. Kalbini seçen kişinin baktıkça seni güzelleştirmesidir. Gerekçesi neydi bilemiyorum ama kalbim, oy hakkını senden yana kullandı, Avukat Bey. Şimdi, fotoğraflarına baktığım her bir dakikanın sonunda gözüme biraz daha kusursuz görünüyorsun. Avukat Bey: Sen böyle yazdıkça – Siz: Eee? Avukat Bey: Pamuk Prenses masalı biliyorsun, değil mi? Siz: Gayet iyi hem de. Avukat Bey: Kendimi oradaki cadı gibi hissediyorum. Garip… Ama sanki ne olursa olsun benim tarafımı tutan sihirli aynasın. Siz: Her gün bana bakacaksan ayna olmaktan şikâyet etmem. Avukat Bey: Sen beni nasıl buldun ki? Siz: Birini bulmak için önce onu kaybetmiş olmak gerekir, Avukat Bey. İlk gördüğüm andan beri, ben seni hiç kaybetmedim ki. |
0% |