@hayalrafya
|
Siz: Avukat Bey? Avukat Bey: Uyuyorum. Siz: Uyumuyorsun. Avukat Bey: Uykumu bölüyorsun. Siz: Uyumakla uzaktan yakından alakan yok, şu anda. Avukat Bey: Rahat bırak beni, Ahu. Siz: Niye, uyuyor muydun yoksa? Avukat Bey: Evet. Siz: Yalan söylüyorsun. Yalan söylemeye devam edersen Pinokyo’ya dönüşeceksin. Ve ben, burnunun her uzayışında senden uzaklaşacağım. Avukat Bey: Sahi mi? Öyleyse bundan sonra yalan söylemeyi hobi haline getirmeliyim. Siz: Senin canın sıkkın. Avukat Bey: Kesinlikle, canım sıkkın. Nasıl anladın, bunu da mı gelecekten gördün? Siz: Kelimelerine yansıttığın ruh halinden yola çıkarak fikir yürüttüm. Avukat Bey: Bravo! Bir deli için büyük başarı doğrusu. Siz: Keşke bana anlatsan. Avukat Bey: Niye anlatacakmışım? Benim için çözüm mü bulacaksın? Dedektifçilik mi oynamak istiyorsun? Siz: Hayır, avukatçılık oynamak daha cazip bir seçenek. Avukat Bey: Bak, isteğin üzerine dramatik bir şekilde birbirimize ‘iyi geceler’ dileyip perdeyi kapattık. Ne diye dönüp geri geliyorsun? Siz: Anladım. Avukat Bey: Neyi anladın? Siz: Shakespeare kapanışı yapmak sana hiç yaramadı. Avukat Bey: Ahu. Siz: Söyle. Avukat Bey: Gerçekten, çok uykum var. Siz: Olabilir ama uyumuyordun ki. Uyuyamayacaksın da. Avukat Bey: Nereden biliyorsun? Çıldırtma beni, kızım! Siz: Hissediyorum, aptal adam. Avukat Bey: Başlayacağım şimdi, hislerine de sana da… Siz: Gece gece küfür etmeye yeltenme sakın. Avukat Bey: Ne istiyorsun benden? Siz: Canını sıkan şeyi bana bildirmeni… Avukat Bey: Alacaklı gibisin. Siz: İltifat ediyorsun. Avukat Bey: Seninle konuştuğumdan beri sabır çekip duruyorum. Siz: Amma naz yaptın ama bil bakalım ben neyim? Avukat Bey: Nesin? Siz: Nazdan usanmayan âşık… Şimdi söyle bakalım canını ne sıkıyor, Avukat Bey? Avukat Bey: İpsiz sapsız düşünceler işte. Siz: Davaların mı? Avukat Bey: Öyle. Altından kalkamadığım davalarım. Öğrendin, memnun musun bari? Siz: Senin canını sıkan durumdan memnun değil, ancak perişan olurum. Avukat Bey: Uyumama izin ver, Ahu. Siz: Vereceğim ama önce kafanı az biraz dağıtmamız lazım. Avukat Bey: Dağınıklığa gerek yok. Zaten düşüncelerimi zar zor topluyorum. Siz: Güzel bir dağınıklık, nizami topluluktan iyidir. Avukat Bey: Ne saçmalıyorsun? Kendisini asla anlamadığım İcra ve İflas Hukuk’u dersi profesörü gibisin. Türkçe konuşsana. Siz: Hocana fazla yüklenme, kadın sizin için çabalıyordu. Avukat Bey: İcra ve İflas Hukuk’u dersi hocasını tanıyor musun? Siz: Tanıtmıştın. Avukat Bey: Daha yeni tanıştığım birine hocamı nasıl tanıtmış olabilirim? Siz: Bak, kafan karışık. Derin konuları şimdilik bir kenara bırakıp üç kelime ile devam edelim. Avukat Bey: Üç kelime, ne? Siz: Bana avukat olmanın nasıl hissettirdiğini üç kelime ile tanımla. Avukat Bey: Ya sabır! Siz: N’olur, n’olur, n’olur… Avukat Bey: Kahretsin ama ya! Siz: N’olur? Avukat Bey: Sıkıcı, boğucu, yorucu. Oldu mu? Siz: Şu an yanında olsaydım, sana sıkıca sarılırdım. Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, bana üç adımdan fazla yaklaşamazdın. Siz: Şu an yanında olsaydım, sana öyle sıkı sarılırdım ki nefes dahi alamazdın. Benim baskım yüzünden ruhundaki sıkıntıdan kurtulmak zorunda kalırdın. Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, sen yaklaşamadan kollarını kendimden uzaklaştırırdım. Siz: Şu an yanında olsaydım, dudaklarımı yanağına bastırmaktan çekinmezdim (yanaklarınla idare edeceğim için kendini şanslı saymalısın). Avukat Bey: Kendimi şanslı mı saymalıyım, ne tür hayallerin var senin? Siz: Bilmek istemezsin. Avukat Bey: Bu durum iyice berbat bir hâl alıyor. Siz: Namusunu kirletecekmişim gibi davranma öyleyse. Avukat Bey: Ah, keşke şu an yanımda olsaydın… Siz: Evet? Avukat Bey: Seni kapı dışarı ederdim. Siz: Şu an yanında olsaydım, seni öyle fazla öperdim ki boğulurdun. Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, seni kapı dışarı etmekle kalmaz başından aşağı bir kova da su dökerdim. Siz: Şu an yanında olsaydım, saçlarının dokusunu parmaklarımla tadardım. Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, yanıma gelmek için kaçtığın akıl hastanesini direkt arardım. Siz: Sendeki bu sevecenlik beni kahrediyor. Avukat Bey: Sendeki bu özgüven de beni… Siz: Sana acı bir gerecek söyleyeyim mi? Avukat Bey: Hayır desem de bir şekilde kafama sokacaksın zaten. Siz: Söyleyeyim mi, yani? Avukat Bey: Söyle. Siz: Şu an yanında olsaydım, tüm itirazlarına rağmen saydığım her şeyi yapmama izin verirdin. Avukat Bey: Nasıl olacakmış o iş? Siz: Sana yavru köpek bakışları atardım ve aklını çelerdim. Avukat Bey: Yavru köpek bakışların bana sökmez. Siz: O kadar emin olma. Fena halde değer verdiğim birisi yavru köpek bakışları attığımda Japon balığına benzediğimi söylemişti. Avukat Bey: Bunu hayal ettiğime inanamıyorum. Siz: Karşında Japon balığı görünce şaşırırdın. Avukat Bey: Sonra? Siz: Sonra ben de şaşkınlığından faydalanıp sana sarılarak işe başlardım. Gerisi çorap söküğü gibi gelirdi zaten. Avukat Bey: Hayatımın berbat oluşu yetmiyormuş gibi, bir de gecenin bir vaktinde sahiden tescilli bir deliyle muhatap oluyorum resmen. Siz: Tamam, artık üzüyorsun beni. Uyumana izin veriyorum. Avukat Bey: Çok düşüncelisin! Siz: Sadece seni düşünen bir düşünceliyim. Ama şunu bil, saçlarımı uzatıyorum. Avukat Bey: Merak ettiğim için değil ama… Sen ısrar etmeden önce sorayım, neden? Siz: Hapsolduğun kuleye saçlarımı fırlatıp aşağı inmene yardım etmek için. Avukat Bey: Söylesene, kaçıklık değil de ne bu? Siz: Kısa bir peri masalı mevzusu.
|
0% |