Yeni Üyelik
10.
Bölüm
@hayalrafya

Siz: Avukat Bey?

Avukat Bey: Uyuyorum.

Siz: Uyumuyorsun.

Avukat Bey: Uykumu bölüyorsun.

Siz: Uyumakla uzaktan yakından alakan yok, şu anda.

Avukat Bey: Rahat bırak beni, Ahu.

Siz: Niye, uyuyor muydun yoksa?

Avukat Bey: Evet.

Siz: Yalan söylüyorsun. Yalan söylemeye devam edersen Pinokyo’ya dönüşeceksin. Ve ben, burnunun her uzayışında senden uzaklaşacağım.

Avukat Bey: Sahi mi? Öyleyse bundan sonra yalan söylemeyi hobi haline getirmeliyim.

Siz: Senin canın sıkkın.

Avukat Bey: Kesinlikle, canım sıkkın. Nasıl anladın, bunu da mı gelecekten gördün?

Siz: Kelimelerine yansıttığın ruh halinden yola çıkarak fikir yürüttüm.

Avukat Bey: Bravo! Bir deli için büyük başarı doğrusu.

Siz: Keşke bana anlatsan.

Avukat Bey: Niye anlatacakmışım? Benim için çözüm mü bulacaksın? Dedektifçilik mi oynamak istiyorsun?

Siz: Hayır, avukatçılık oynamak daha cazip bir seçenek.

Avukat Bey: Bak, isteğin üzerine dramatik bir şekilde birbirimize ‘iyi geceler’ dileyip perdeyi kapattık. Ne diye dönüp geri geliyorsun?

Siz: Anladım.

Avukat Bey: Neyi anladın?

Siz: Shakespeare kapanışı yapmak sana hiç yaramadı.

Avukat Bey: Ahu.

Siz: Söyle.

Avukat Bey: Gerçekten, çok uykum var.

Siz: Olabilir ama uyumuyordun ki. Uyuyamayacaksın da.

Avukat Bey: Nereden biliyorsun? Çıldırtma beni, kızım!

Siz: Hissediyorum, aptal adam.

Avukat Bey: Başlayacağım şimdi, hislerine de sana da…

Siz: Gece gece küfür etmeye yeltenme sakın.

Avukat Bey: Ne istiyorsun benden?

Siz: Canını sıkan şeyi bana bildirmeni…

Avukat Bey: Alacaklı gibisin.

Siz: İltifat ediyorsun.

Avukat Bey: Seninle konuştuğumdan beri sabır çekip duruyorum.

Siz: Amma naz yaptın ama bil bakalım ben neyim?

Avukat Bey: Nesin?

Siz: Nazdan usanmayan âşık… Şimdi söyle bakalım canını ne sıkıyor, Avukat Bey?

Avukat Bey: İpsiz sapsız düşünceler işte.

Siz: Davaların mı?

Avukat Bey: Öyle. Altından kalkamadığım davalarım. Öğrendin, memnun musun bari?

Siz: Senin canını sıkan durumdan memnun değil, ancak perişan olurum.

Avukat Bey: Uyumama izin ver, Ahu.

Siz: Vereceğim ama önce kafanı az biraz dağıtmamız lazım.

Avukat Bey: Dağınıklığa gerek yok. Zaten düşüncelerimi zar zor topluyorum.

Siz: Güzel bir dağınıklık, nizami topluluktan iyidir.

Avukat Bey: Ne saçmalıyorsun? Kendisini asla anlamadığım İcra ve İflas Hukuk’u dersi profesörü gibisin. Türkçe konuşsana.

Siz: Hocana fazla yüklenme, kadın sizin için çabalıyordu.

Avukat Bey: İcra ve İflas Hukuk’u dersi hocasını tanıyor musun?

Siz: Tanıtmıştın.

Avukat Bey: Daha yeni tanıştığım birine hocamı nasıl tanıtmış olabilirim?

Siz: Bak, kafan karışık. Derin konuları şimdilik bir kenara bırakıp üç kelime ile devam edelim.

Avukat Bey: Üç kelime, ne?

Siz: Bana avukat olmanın nasıl hissettirdiğini üç kelime ile tanımla.

Avukat Bey: Ya sabır!

Siz: N’olur, n’olur, n’olur…

Avukat Bey: Kahretsin ama ya!

Siz: N’olur?

Avukat Bey: Sıkıcı, boğucu, yorucu. Oldu mu?

Siz: Şu an yanında olsaydım, sana sıkıca sarılırdım.

Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, bana üç adımdan fazla yaklaşamazdın.

Siz: Şu an yanında olsaydım, sana öyle sıkı sarılırdım ki nefes dahi alamazdın. Benim baskım yüzünden ruhundaki sıkıntıdan kurtulmak zorunda kalırdın.

Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, sen yaklaşamadan kollarını kendimden uzaklaştırırdım.

Siz: Şu an yanında olsaydım, dudaklarımı yanağına bastırmaktan çekinmezdim (yanaklarınla idare edeceğim için kendini şanslı saymalısın).

Avukat Bey: Kendimi şanslı mı saymalıyım, ne tür hayallerin var senin?

Siz: Bilmek istemezsin.

Avukat Bey: Bu durum iyice berbat bir hâl alıyor.

Siz: Namusunu kirletecekmişim gibi davranma öyleyse.

Avukat Bey: Ah, keşke şu an yanımda olsaydın…

Siz: Evet?

Avukat Bey: Seni kapı dışarı ederdim.

Siz: Şu an yanında olsaydım, seni öyle fazla öperdim ki boğulurdun.

Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, seni kapı dışarı etmekle kalmaz başından aşağı bir kova da su dökerdim.

Siz: Şu an yanında olsaydım, saçlarının dokusunu parmaklarımla tadardım.

Avukat Bey: Şu an yanımda olsaydın, yanıma gelmek için kaçtığın akıl hastanesini direkt arardım.

Siz: Sendeki bu sevecenlik beni kahrediyor.

Avukat Bey: Sendeki bu özgüven de beni…

Siz: Sana acı bir gerecek söyleyeyim mi?

Avukat Bey: Hayır desem de bir şekilde kafama sokacaksın zaten.

Siz: Söyleyeyim mi, yani?

Avukat Bey: Söyle.

Siz: Şu an yanında olsaydım, tüm itirazlarına rağmen saydığım her şeyi yapmama izin verirdin.

Avukat Bey: Nasıl olacakmış o iş?

Siz: Sana yavru köpek bakışları atardım ve aklını çelerdim.

Avukat Bey: Yavru köpek bakışların bana sökmez.

Siz: O kadar emin olma. Fena halde değer verdiğim birisi yavru köpek bakışları attığımda Japon balığına benzediğimi söylemişti.

Avukat Bey: Bunu hayal ettiğime inanamıyorum.

Siz: Karşında Japon balığı görünce şaşırırdın.

Avukat Bey: Sonra?

Siz: Sonra ben de şaşkınlığından faydalanıp sana sarılarak işe başlardım. Gerisi çorap söküğü gibi gelirdi zaten.

Avukat Bey: Hayatımın berbat oluşu yetmiyormuş gibi, bir de gecenin bir vaktinde sahiden tescilli bir deliyle muhatap oluyorum resmen.

Siz: Tamam, artık üzüyorsun beni. Uyumana izin veriyorum.

Avukat Bey: Çok düşüncelisin!

Siz: Sadece seni düşünen bir düşünceliyim. Ama şunu bil, saçlarımı uzatıyorum.

Avukat Bey: Merak ettiğim için değil ama… Sen ısrar etmeden önce sorayım, neden?

Siz: Hapsolduğun kuleye saçlarımı fırlatıp aşağı inmene yardım etmek için.

Avukat Bey: Söylesene, kaçıklık değil de ne bu?

Siz: Kısa bir peri masalı mevzusu.

 

Loading...
0%