Yeni Üyelik
35.
Bölüm

OTUZ DÖRT

@hayalrafya

Siz: Bana borçlusun.

Avukat Bey: Sana ne borçluyum? Yaşama sevinci mi? Çünkü benimle uğraştığın için sana ancak yaşama sevinci borçlu olabilirim.

Siz: Yaşamdan alıp almadığım sevinçlere karışma. Bana telefon faturası borçlusun.

Avukat Bey: Telefon faturanı bana mı ödeteceksin?

Siz: Telefon faturamı sen ödeyeceksin.

Avukat Bey: Beni alakadar etmez. Az konuşsaydın.

Siz: Konuşmak mı, dalga mı geçiyorsun? Senin yüzünden faturayı konuşmadan aştım.

Avukat Bey: Olayı bana nasıl bağlayabiliyorsun?

Siz: Ne o, Avukat Bey sarhoş muydun yoksa? Hatırlamıyor musun?

Avukat Bey: İma etmesen. Direkt söylesen keşke. Yeteri kadar başım ağrıyor zaten.

Siz: Gecenin bir yarısı beni aradın. Sonra da telefonu kapattırmadın.

Avukat Bey: Bu mu?

Siz: Bu.

Avukat Bey: Her dediğimi yapmasaydın.

Siz: Böyle diyerek kurtulamazsın.

Avukat Bey: Faturanı ödemeyeceğim, Ahu.

Siz: Faturamı ödeyeceksin, Avukat Bey.

Avukat Bey: Zengin değilim.

Siz: Zenginliğin âlâsı sensin.

Avukat Bey: Param yok.

Siz: Babanın parası var.

Avukat Bey: Babamın parasını kullanmıyorum. Kendim de kazanamıyorum, biliyorsun.

Siz: İyi.

Avukat Bey: Ne demek, iyi?

Siz: Faturayı ödemek için tefeciden borç alacağım ve seni kefil göstereceğim.

Avukat Bey: Öyle bir şey yapmayacaksın.

Siz: Alacaklılar kapını çaldığında yapıp yapmayacağımı anlarsın.

Avukat Bey: Kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum. Kimsenin kapımda beklemesini istemiyorum.

Siz: Of! Seninle kavga etmeyecektim. Buna katiyen niyetim yoktu. Ama her seferinde beni basit yoldan zorlu bir tartışmanın içine çekiyorsun.

Avukat Bey: Bunun suçlusu da mı ben oldum?

Siz: Tamam, seni suçladığım falan yok. Unut gitsin. Ben bir şekilde ödeyeceğim faturayı.

Avukat Bey: Nasıl bir şekilde?

Siz: Tefeciye bulaşmayacak bir şekilde.

Avukat Bey: Sağ ol.

Siz: Kendini nasıl hissediyorsun?

Avukat Bey: Yürüyen bir ceset gibi.

Siz: Yaraların ne âlemde?

Avukat Bey: Tahmin edebileceğin gibi.

Siz: Pansuman yaptırmayı ihmal etme. Yüzünde morluk varsa buz koy; bu saatten sonra pek etkili olmaz ama sen yine de yüzüne buz koy.

Avukat Bey: Beni bu kadar düşünme.

Siz: Seni düşünmeden günlerimi geçirebiliyor muyum, sorsana bir önce.

Avukat Bey: Günlerini sabote ettiğim için kusura bakma.

Siz: Günlerimi sabote etmenden memnun olmasaydım o zaman kusuruna bakardım. Lafı dolandırma da şimdi söyle bakalım, Avukat Bey… Sizinkiler yüzünü gördü mü? Ne tepki verdiler?

Avukat Bey: Hiçbir tepki vermediler.

Siz: Nasıl?

Avukat Bey: Şu anda sana kahvaltı masasının altından yazıyorum.

Siz: Yani, ailenin karşısında oturuyorsun.

Avukat Bey: Yüzüme bakmıyorlar bile. Galiba, hayata karşı aldığım yenilgilere şaşırmıyorlar, artık. Yenilmemi sorun etmiyorlar.

Siz: Ebeveyn cezasından kurtuldun, desene.

Avukat Bey: Ebeveyn cezası… Zamanında oldukça fazla tecrübe etmiştim.

Siz: Benim tecrübe ettiklerime yetişemezsin.

Avukat Bey: Öyle mi?

Siz: Defalarca kez açlıktan bayıldım.

Avukat Bey: Günlerce tek ayak üzerinde bekledim.

Siz: Evden atıldım.

Avukat Bey: Ateşle sınandım.

Siz: Babam meşe odunundan sopa kullanırdı.

Avukat Bey: Falakaya yatırıldım.

Siz: Kaşağıyı mı kırdın?

Avukat Bey: Abim kırmıştı.

Siz: Çok dramatik. Ama arkadaşlarımın önünde azarlanmam kadar dramatik değil.

Avukat Bey: Vah! O zaman balkondan aşağı sallandırıldığımı hiç söylememeliyim.

Siz: Asansör boşluğunda sabahladım.

Avukat Bey: Bulaşık makinasında uyudum.

Siz: Abartma.

Avukat Bey: Abartı oldu, haklısın. Bir an için kendimi kaptırdım.

Siz: Anladım. Sana daha nazik davranmalıyım. Çünkü en mağdur sensin.

Avukat Bey: Bir mağdura gönül veren de sensin.

*

 

Balkonda sabahlamaktan ötürü bedenimin her yanı tutulmuştu. Bu nedenle, son sürat koşarak yemekhaneye ulaşayım diye üzerinde kaydığım merdiven korkuluğundan iki kez düşmüştüm.

Neyse ki yemekhaneye eriştiğimde hâlâ tek parçaydım. Tabldotuna kahvaltılık doldurmak için sıraya girmiş olan Yaşlı’nın yanına yaklaştım.

“Yaşlı.”

Nefes nefese kalmış halimi inceledi. “Ne bu telaşın?”

“Beni tekrar hastaneden kaçırmak zorundasın.”

Sabır çekercesine boynunu büktü. “Neden?”

Bariz değil miydi? “Avukat’ın yanına gitmem lazım.”

“Bir kere gittin. Özlemini gideremedin mi?”

Sırayla birlikte yavaşça ilerliyorken Yaşlı’nın yanından uzaklaşmamaya özen gösterdim. “Bu seferkinin özlemle alakası yok. Onu kurtarmam lazım.”

“Kimi kurtaracaksın?” diye sordu. İşi yokuşa sürüyordu.

“Avukat’ı.”

“Avukat’ı neyden kurtaracaksın?”

Kafamı ağrıtan düşünce yumağını, böylece, onunla paylaştım, “Kötü kaderinden.”

Yüzünü astı, “Ne diyorsun kızım, sen?”

“Bak…” önüme düşen saçlarımı aceleyle geriye savuşturdum. Dudaklarımı yaladım ve hızla konuştum. “Dün akşam dayak yemiş.”

“Geçmiş olsun.”

“Asıl olan Avukat’ın dayak yediği şekilde, aynı sebeple…”

“Normal,” diyen Yaşlı, omuzlarını kaldırıp indirdi. Kahvaltı sırasında biraz daha ileriye gitti. “Alternatif olan, asıl olanın kaderini yaşar.”

Biliyordum işte, biliyordum. Şüphelerim doğru çıkmıştı.

“Bu kaderi değiştireceğim,” dedim hevesle. “Daha fazlasını yaşamasını engelleyeceğim.” Zira Kıvanç’ın başına gelen felaketler sadece hırsızın ailesinin onu dövmesinden ibaret değildi. Daha kötü yaşanacaklar vardı; çok daha kötü yaşanacaklar.

“Kadere müdahale edemezsin,” dedi Yaşlı. Hevesimi kursağımda bıraktı.

“Ne bu, şimdi? Avukat’ın dayak yemeyi ve daha fazlasını hak ettiğini mi söylüyorsun?”

“Sözlerimi işine geldiği gibi anlama.” Kolumu tuttu. Sıradan çıktı. Beni çekiştirerek diğer delilerden uzaklaşmamızı sağladı. Bol yapraklı, saksısı kendine dar gelen bir bitkinin arkasına geçmiştik.

“Dinle beni, kızım. Alternatif olanın tam anlamıyla senin tanıdığın, bildiğin, âşık olduğun, evlendiğin Avukat haline gelebilmesi için asıl olanla aynı kaderi yaşaması gerekir,” dedi. “Eğer sen, inat edip bu kadere müdahale edersen; onun yaşaması gerekenleri engeller ya da değiştirirsen…” gözlerini yumdu. Açtığında korkutucuydu.

“Alternatif olan, asla, senin bildiğin Avukat olamaz. Burada önemli olan soru şu…” işaret parmağını yukarıya kaldırdı. “Sen, kimi istiyorsun, kızım? Komada yatan adamın aynısını mı yoksa sadece dış görünüşü komada yatan adamla aynı olan bir başkasını mı?”

Loading...
0%