Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@hayalrafya

Siz: Tam şu anda ne yapıyorsun?

Avukat Bey: Saklanıyorum.

Siz: Güzel, kimden saklanıyoruz?

Avukat Bey: ‘Biz’ diye bir şey yok. Önce şunu bir anla. Biz saklanmıyoruz. Sen saklanmıyorsun. Ben saklanıyorum.

Siz: Ama ben senin yanındayım.

Avukat Bey: Yanımda değilsin. Sen, telefonumun içindesin.

Siz: Telefonunu yanında taşımıyor musun?

Avukat Bey: Ne… Ne gereksiz bir bağlantı bu böyle.

Siz: Doğru olan her gerekçeye gereksiz diyemezsin.

Avukat Bey: Doğruluk yargılarımız çatışıyorsa, derim.

Siz: Pekâlâ… Sırf hoşuma gittiğin için seninle çatışmayacağım. Kimden saklanıyorsun?

Avukat Bey: Babamdan, abimde… Benimle aynı soyadını taşıyan kim varsa ondan.

Siz: Şirkettesin.

Avukat Bey: Öyleyim.

Siz: Soyadını taşıyanlardan biriyle karşılaşırsan, temsilciliği alamadın diye sana patlayacaklar.

Avukat Bey: Sahiden müneccimsin!

Siz: İstersen sana yardım edebilirim.

Avukat Bey: Nasıl?

Siz: Saklanıyorsan eğer bir yerde oturmuş, bekliyorsun demektir.

Avukat Bey: Belki.

Siz: Hani… Boş boş bekliyorsundur.

Avukat Bey: ‘Zaman öldürmek’ tabirini tercih ederim.

Siz: İstersen bu cinayette seninle birlikte ellerimi kirletebilirim.

Avukat Bey: Ne kadar sapkınca bir teklif bu böyle!

Siz: Yapma. Bir deliden daha fazlasını bekleyemezsin.

Avukat Bey: Pekâlâ, deli. Zamanı benimle birlikte öldür.

Siz: Ah, karamsar prensim… Böyle konuşunca kalbimi tekletiyorsun.

Avukat Bey: En başta nasıl anladın?

Siz: Neyi?

Avukat Bey: Hoşuna gittiğimi.

Siz: Hımm… Hoşuma gittiğini kabullenmen daha fazla hoşuma gitti, şimdi.

Avukat Bey: Nasıl anladığını söyleyecek misin?

Siz: Söyleyeceğim ama buna hazır mısın, bilemiyorum.

Avukat Bey: Kötü bir anlama süreci miydi?

Siz: Aklına gelebilecek en kötü anlama süreciydi.

Avukat Bey: Gönder, gelsin. Zaten kötülükler batağının içindeyim.

Siz: Seni daha fazla batırırsam ya?

Avukat Bey: Batırmazsın. Zaten dibi boylamış durumdayım.

Siz: Bitik bir ruh halin var.

Avukat Bey: Teşekkür ederim!

Siz: Bitik ruh haline hayranım.

Avukat Bey: Bana methiye yazmaya biraz ara versen, olmaz mı?

Siz: Tamam. Midemi bulandırdın.

Avukat Bey: Ne?

Siz: Seni ilk gördüğüm anda, midemi bulandırdın.

Avukat Bey: Mideni bulandırdım ve sen kendi kendine ‘bu adam acilen hoşuma gitmeli’ mi dedin?

Siz: Tama olarak öyle demedim. Önce tuvalete gittim. Sonra seni düşündüm. Yüzün, gözlerimin arkasında ne zaman belirecek gibi olsa midem bulandı.

Avukat Bey: İğrenç. Kendime olan sevgim katlandı. Sağ ol.

Siz: Bence de katlanmalı. Hatta yeryüzündeki herkes sana karşı sevgi beslemeli; katlanarak büyüyen bir sevgi. Tabii o zaman herkesi kıskanmak yüzünden… Büyük ihtimalle katil olurdum.

Avukat Bey: Öyle bir durumda seni savunurdum. Sanırım.

Siz: İşte bu, hiç iç açıcı bir haber değil. Katil oldum diye beni savunursan hâkim kesin kalemimi kırar.

Avukat Bey: Kalem kırma olayı mazide kaldı.

Siz: Neyse ne işte.

Avukat Bey: Beni sahiden seviyor musun yoksa nefret mi ediyorsun, anlayamıyorum.

Siz: Nefret çok güçlü bir sevgi türüdür.

Avukat Bey: Zıtlıkların uyumuna inanmam.

Siz: Biliyor musun, yetmiş yaşındaki oda arkadaşıma benziyorsun.

Avukat Bey: Yetmiş yaşındaki ‘deli’ oda arkadaşına benziyorum, öyle mi?

Siz: Evet, ikiniz de huysuzsunuz. Memnuniyetsizsiniz. Somurtkansınız. Ama senin ondan güçlü bir farkın var.

Avukat Bey: Ya, neymiş?

Siz: Sen, mutsuzluğunla ruhumu ışıtıyorsun. Alev almış bir mum gibisin. Beni ışıtıyorsun ama kendini tüketiyorsun.

Avukat Bey: Hımm, ikimizden biri bu masalın sonunda kendini feda edecek öyle mi?

Siz: Öyle ama kendini feda eden sen olmayacaksın. Alevini üfleyeceğim. Belki ruhum karanlığa düşecek, belki çürüyeceğim… Yine de alev seni eritip bitirmeden önce onu söndüreceğim.

Avukat Bey: Bundan kazancın ne olacak?

Siz: Hiç. Yalnızca… Hoşuma giden adamın yaşamaya devam ettiğini bileceğim.

Loading...
0%