Balo salonunun kapıları zarifçe açıldığında, odanın içi nefes kesici bir güzellikteydi. Bütün konuklar, geceyi beklemekten gözleri parlıyordu. Herkesin gözleri, gecenin yıldızı olacağına dair umutla doluydu. İçerideki lamba ışıkları, duvarlardaki ince kristal avizelerden yansıyarak parlıyordu.
Adımlarımı ağır ağır attım, her hareketimde elbisemin tülleri dalgalandı. Buz mavisi rengiyle parlayan elbisem, salonun ortasında bir yıldız gibi parlıyordu. Dikkatler üzerimdeydi. Gözlerimdeki derinlik, her adımda bir denizi andırıyordu. Elbisemin üst kısmındaki kristaller, ışıkta parlıyor ve zarafetime adeta sihir katıyordu.
Arkadaşlarım, Anastasia, Acamas, Sam ve Admate etrafımda toplandı. Her biri, geceye uygun olarak şık bir şekilde giyinmişti. Anastasia'nın ateş krallığına ait kıyafeti, yangın gibi parlıyordu; Acamas'ın elektrik krallığına ait renkleri, ışık oyunlarıyla göz kamaştırıyordu; Sam'ın hava krallığına ait elbisesi, hafif bir rüzgar gibi dalgalanıyordu; Admate'ın toprak krallığına ait giysisi ise, sağlam ve doğal bir görünüm sunuyordu.
"Hadi bakalım, herkes hazır mı? Krallık seçimleri için sahneye geçelim. Tüm hazırlıklar tamamlandı, artık işin en önemli kısmına geçiyoruz." Dedim gülümseyerek.
Anastasia başını sallayarak gülümsedi. Anastasia: "Evet, bu gece hem büyüleyici hem de tarihi bir gece olacak."
Acamas: "Gecenin bu kısmı, geleceğimizin şekillenmesinde önemli bir rol oynayacak. Her şey hazır mı?"
Sam: "Hadi başlayalım o zaman. Heyecan dorukta."
Sahneye adım attığımızda, krallık seçimlerinin başlayacağını belirten bir sessizlik hakimdi. Büyük bir düzenek kurulu, üzerinde iğneler ve test tüpleri bulunuyordu. Bu düzenek, her adayın hangi krallığa ait olduğunu belirlemek için kullanılacaktı.
Seçim Başkanı: "Değerli konuklar, krallık seçimlerinin en önemli aşamasına geçiyoruz. Her aday, belirlenen testten geçerek hangi krallığa ait olduğunu öğrenecek. İlk olarak Acamas'ı davet ediyorum."
Acamas sahneye çıktı, gözlerinde belirsizlik ve heyecan vardı. İğneyi koluna batırırken, etrafında bir heyecan dalgası yayıldı. Test tüplerine topladığı kan örnekleri hızlıca sonuçlar için incelendi.
Seçim Başkanı: "Acamas’ın testi sonuçlandı. Elektrik Krallığı’na ait olduğu belirlendi."
Acamas'ın yüzü rahatladı ve etrafında alkışlar yükseldi. Ardından diğer adaylar sırasıyla testten geçti:
Seçim Başkanı: "Sam’ın testi sonuçlandı. Hava Krallığı’na ait olduğu belirlendi."
Sam: "Hava Krallığı’nı temsil etmek büyük bir onur. Bu sorumluluğu en iyi şekilde taşıyacağım."
Seçim Başkanı: "Admate’ın testi sonuçlandı. Toprak Krallığı’na ait olduğu belirlendi."
Admate: "Toprak Krallığı’nın temsilcisi olmak, köklerimize bağlı kalmak demektir. Bu görevi en iyi şekilde yerine getireceğim."
Seçim Başkanı: "Ve son olarak, Anastasia’nın testi sonuçlandı. Ateş Krallığı’na ait olduğu belirlendi."
Anastasia: "Ateş Krallığı’nın temsilcisi olmak, büyük bir güç ve sorumluluk getiriyor. Bu geceyi en iyi şekilde değerlendireceğiz."
Sonuçların açıklanmasının ardından, tüm gözler bende toplandı. İçimde, tüm krallıkların güçlerini barındıran bir potansiyel vardı ve bu durum krallar arasında rahatsızlık yaratmıştı. Gözleri üzerimde hissetmek, hem heyecan verici hem de biraz endişe vericiydi.
Acamas: "İrene, senin gücün tüm krallıkları kapsıyor mu? Bu durum rahatsız edici olabilir."
Anastasia: "Bu, çok güçlü bir kombinasyon. Krallar arasında huzursuzluk yaratabilir."
Sam: "Evet, bu durum yeni bir dinamik getiriyor. Güçlerin birleşmesi, büyük bir sorumluluk getiriyor."
Admate: "Güçlerin nasıl kullanılacağı konusunda netlik kazanmalıyız. Her şeyin dengesini bulmalıyız."
Gözlerimdeki karmaşayı hissetmek, hem heyecan verici hem de endişe vericiydi. Gece boyunca, bu yeni güçlerin nasıl şekilleneceği hakkında tartışmalar yapıldı. Her krallık temsilcisi, bu yeni düzenin nasıl işleyeceğine dair düşüncelerini paylaştı.
"Her şey netleşti ve bu gece önemli bir dönüm noktası oldu. Gelecek, hepimizin nasıl hareket edeceğine bağlı." Dedim.
Balo, büyük bir coşku ve hareketlilik içinde geçti. Herkesin dikkatle izlediği bu gece, hem güçlerin birleşimi hem de kişisel sorumlulukların gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda önemli bir işaret oldu.
Bu bölüm kısa oldu biliyorum ama en fazla bu kadar oldu. Söz gelecek bölüm uzun olacak.
Sizce yeni bölümde neler olacak?
irene krallara tehdit mi olacak?
yeni bölümde görüşmek üzere.Balo gecesi, salonda yer alan göz alıcı dekorasyon ve hareketli müzikle başladı. Işıklar yavaşça karardı ve odanın ortasında, büyüleyici bir parıltı yayıldı. Salonun merkezine konmuş büyük bir kristal avize, tıpkı bir yıldız gibi parlıyordu ve odanın her köşesine romantik bir ışık yayılıyordu.
Müzik yavaşça başladı, orkestranın melodik ezgileri, salonu büyülü bir atmosferle doldurdu. Dans pistinde ilk adımları atanlar, ihtişamlı elbiseleri ve şık takım elbiseleriyle göz kamaştırıyordu. Hemen ardından, zarif bir şekilde süslenmiş masalar, salonun etrafını çevreliyor ve masaların üzerindeki mumlar, ortama yumuşak bir ışıltı katıyordu.
İkramlar, masaların üstünde özenle düzenlenmişti; renkli tatlılar, şampanya kadehleri ve gurme atıştırmalıklar, konukların gözlerinin önündeydi. Geceye dair her detay, büyük bir özenle hazırlanmış ve misafirlerin beklentilerini karşılamak için düşünülmüştü.
Bu ihtişamlı ortamda, ben de salona adım attım. Elbisemin buz mavisi rengi, ışıkların altında parlıyor ve her hareketimde tüller, havada dalgalanıyordu. Saçlarım, omuzlarıma dökülen gevşek dalgalar halinde, zarif bir gümüş toka ile yerinde duruyordu. Boynumda parlayan safir kolye ve yüzümdeki inci küpeler, göz alıcı bir uyum sağlıyordu.
Salona adım attığımda, tüm gözler üzerimde toplandı. Beyaz tenim ve beyaz saçlarımla dikkat çekici bir kontrast oluşturarak, bir yıldız gibi parlıyordum. Gözlerimin mavi derinliği, gecenin büyüsüne uyum sağlıyordu. Herkes, zarafeti ve elbisemin etkileyici görünümüyle hayranlık dolu bakışlar gönderiyordu.
Salondaki konuklar, geceye dair umutlarını ve heyecanlarını paylaşmak üzere toplandılar. Balo, şıklığın, zarafetin ve dostluğun kutlandığı bir gece olarak başlamıştı ve herkes bu muazzam atmosferin tadını çıkarmak için sabırsızlanıyordu.
Balo salonuna adım attığımda herkesin bakışları üzerimde toplandı. Beyaz tenim ve bembeyaz saçlarım, mavi gözlerimle mükemmel bir uyum içindeydi. Üzerimde, gecenin atmosferine sihir katacak kadar zarif bir elbise vardı. Buz mavisi elbise, salona girdiğim andan itibaren büyüleyici bir aura yaydı.
Straplez korsesi ince belimi sıkıca kavrıyor, üst kısmındaki kristal işlemeler ışıkla parıldıyordu. Adeta her adımımda kristaller bana eşlik ediyordu. Korsenin altından hafifçe genişleyen etek, kat kat tüllerle yapılmıştı. Her hareketimde tüller, dalgalanan bir su gibi etrafımda dans ediyordu. Eteğin zarafeti, salondaki herkesin bakışlarını üzerime çekti, adımlarımda yankılanan parıltı ve hareket neredeyse büyüleyiciydi.
Saçlarım ise her zamanki gibi beyaz ve gevşek dalgalar halinde omuzlarıma dökülüyordu. Gümüş bir toka, saçlarımı hafifçe geride tutuyor ve elbisemin rengiyle kusursuz bir uyum içindeydi. Boynumda taşıdığım safir kolye, elbisemin üzerindeki kristallerle ahenk içinde parıldıyordu. Küçük inci küpelerim, yüzümün zarafetini daha da ön plana çıkarıyordu.
Ayakkabılarım, elbisemin rengiyle aynı tonda, ince topuklu ve hafif parıltılıydı. Her adım attığımda üzerlerindeki taşlar salona yansıyan ışıkla parlıyor, sanki ben yürüdükçe zeminde bir yıldız tozu izi bırakıyordu.
Makyajım ise elbisemin ihtişamını bozmadan, sadece mavi gözlerimi daha belirgin hale getirmişti. Dudaklarımda ise hafif bir pembe ruj vardı, sadelik ve zarafeti dengeleyen bir dokunuş. O an, salonda herkes bana bakıyordu. Mavi gözlerimle kalabalığı süzerken, onların hayranlık dolu bakışlarını fark edebiliyordum. Sadece görünüşümle değil, yürüyüşüm ve duruşumla da bu geceye damga vuracağımı biliyordum.
Balo salonunda adım attıkça hissettiğim o büyüleyici hava, artık üzerimdeydi. Zarafetim, elbisem ve o geceki duruşumla, herkesin aklında ben kalacaktım.
Balo salonunun ihtişamlı atmosferinde, dostlarım ve ben, gecenin keyfini çıkararak sohbet etmeye başladık. Salondaki herkesin ilgisi bende olduğu için, arkadaşlarım, bu geceyi daha da özel kılmak için yanımda olmaktan mutluluk duyuyorlardı.
“Görünüşün harika, Irene. Bu gece senin gecen gibi görünüyor!” dedi Admate.
“Gerçekten muazzam görünüyorsun, Irene. Elbisenin rengi ve tasarımı tam sana göre.” dedi Odeon. Ona dönüp gülümsedim.
“Seninle gurur duyuyoruz. Bu geceyi birlikte geçirmek harika bir duygu.” dedi Anastasia.
“Herkes seni konuşuyor. Balonun en dikkat çekici kişisisin.” dedi Acamas.
Bu sıcak sohbet sırasında, balo salonunun bir köşesinde, krallık seçiminin başlayacağına dair heyecanlı bir duyuru yapıldı. Krallık seçimi, geleneksel olarak balonun en önemli anlarından biriydi ve bu yıl, tüm gözler üzerindeydi.
Salondaki herkes, dikkatle dinlediği anonsla birlikte, krallık seçiminin başlamasıyla ilgili heyecanı paylaştı. Krallığın geleceğini belirleyecek bu önemli seçim, büyük bir coşku ve merakla bekleniyordu. Krallık temsilcileri, geceye dair duyurularını yapmak üzere sahneye çıkacaklardı ve bu, salondaki atmosferi daha da elektrikli hale getirecekti.
“Krallık seçimi başlayacak. Bu gece herkesin dikkat kesildiği bir an olacak.” Anastasia.
“Evet, bu seçim gerçekten önemli. Her şeyin nasıl gelişeceğini merak ediyorum.” Odeon.
“Hadi bakalım, geceyi daha da heyecanlı hale getirecek.” dedi Admate.
Arkadaşlarım ve ben, krallık seçimleriyle ilgili duyuruların yapılmasını beklerken, sohbetlerimizle birbirimizi rahatlatmaya çalıştık. Bu gece, hem kişisel hem de krallık açısından büyük bir anlam taşıyordu ve hepimiz, yaşanacak olayların ne kadar etkileyici olacağını biliyorduk.
Sonunda, krallık seçiminin detayları açıklandı ve tüm konuklar, heyecan içinde seçim sürecini izlemeye başladılar. Bu gece, sadece balonun değil, aynı zamanda krallığın geleceğinin de şekilleneceği bir dönüm noktasıydı.
Anladım. İşte balo ve krallık seçimleri, Irene'nin bakış açısından daha kitap tarzında yazılmış hali:
---
Balo Gecesi
Balo salonunun kapıları zarifçe açıldığında, odanın içi nefes kesici bir güzellikteydi. Bütün konuklar, geceyi beklemekten gözleri parlıyordu. Herkesin gözleri, gecenin yıldızı olacağına dair umutla doluydu. İçerideki lamba ışıkları, duvarlardaki ince kristal avizelerden yansıyarak parlıyordu.
Adımlarımı ağır ağır attım, her hareketimde elbisemin tülleri dalgalandı. Buz mavisi rengiyle parlayan elbisem, salonun ortasında bir yıldız gibi parlıyordu. Dikkatler üzerimdeydi. Gözlerimdeki derinlik, her adımda bir denizi andırıyordu. Elbisemin üst kısmındaki kristaller, ışıkta parlıyor ve zarafetime adeta sihir katıyordu.
Arkadaşlarım, Anastasia, Acamas, Sam ve Admate etrafımda toplandı. Her biri, geceye uygun olarak şık bir şekilde giyinmişti. Anastasia'nın ateş krallığına ait kıyafeti, yangın gibi parlıyordu; Acamas'ın elektrik krallığına ait renkleri, ışık oyunlarıyla göz kamaştırıyordu; Sam'ın hava krallığına ait elbisesi, hafif bir rüzgar gibi dalgalanıyordu; Admate'ın toprak krallığına ait giysisi ise, sağlam ve doğal bir görünüm sunuyordu.
"Hadi bakalım, herkes hazır mı? Krallık seçimleri için sahneye geçelim. Tüm hazırlıklar tamamlandı, artık işin en önemli kısmına geçiyoruz." Dedim
Anastasia başını sallayarak gülümsedi. "Evet, bu gece hem büyüleyici hem de tarihi bir gece olacak."
"Gecenin bu kısmı, geleceğimizin şekillenmesinde önemli bir rol oynayacak. Her şey hazır mı?"
"Hadi başlayalım o zaman. Heyecan dorukta." Dedi Sam.
Sahneye adım attığımızda, krallık seçimlerinin başlayacağını belirten bir sessizlik hakimdi. Büyük bir düzenek kurulu, üzerinde iğneler ve test tüpleri bulunuyordu. Bu düzenek, her adayın hangi krallığa ait olduğunu belirlemek için kullanılacaktı.
"Değerli konuklar, krallık seçimlerinin en önemli aşamasına geçiyoruz. Her aday, belirlenen testten geçerek hangi krallığa ait olduğunu öğrenecek. İlk olarak Acamas'ı davet ediyorum."
Acamas sahneye çıktı, gözlerinde belirsizlik ve heyecan vardı. İğneyi koluna batırırken, etrafında bir heyecan dalgası yayıldı. Test tüplerine topladığı kan örnekleri hızlıca sonuçlar için incelendi.
Seçim Başkanı, "Acamas’ın testi sonuçlandı. Elektrik Krallığı’na ait olduğu belirlendi." Dedi.
Acamas'ın yüzü rahatladı ve etrafında alkışlar yükseldi. Ardından diğer adaylar sırasıyla testten geçti:
"Sam’ın testi sonuçlandı. Hava Krallığı’na ait olduğu belirlendi."
"Hava Krallığı’nı temsil etmek büyük bir onur. Bu sorumluluğu en iyi şekilde taşıyacağım."
"Admate’ın testi sonuçlandı. Toprak Krallığı’na ait olduğu belirlendi."
"Toprak Krallığı’nın temsilcisi olmak, köklerimize bağlı kalmak demektir. Bu görevi en iyi şekilde yerine getireceğim."
"Ve son olarak, Anastasia’nın testi sonuçlandı. Ateş Krallığı’na ait olduğu belirlendi." Dedi seçim Başkanı.
"Ateş Krallığı’nın temsilcisi olmak, büyük bir güç ve sorumluluk getiriyor. Bu geceyi en iyi şekilde değerlendireceğiz." Dedi Anastasia
Sonuçların açıklanmasının ardından, tüm gözler bende toplandı. İçimde, tüm krallıkların güçlerini barındıran bir potansiyel vardı ve bu durum krallar arasında rahatsızlık yaratmıştı. Gözleri üzerimde hissetmek, hem heyecan verici hem de biraz endişe vericiydi.
"İrene, senin gücün tüm krallıkları kapsıyor mu? Bu durum rahatsız edici olabilir." Dedi Acamas.
"Bu, çok güçlü bir kombinasyon. Krallar arasında huzursuzluk yaratabilir." Dedi kızıl.
"Evet, bu durum yeni bir dinamik getiriyor. Güçlerin birleşmesi, büyük bir sorumluluk getiriyor." Dedi Sam.
"Güçlerin nasıl kullanılacağı konusunda netlik kazanmalıyız. Her şeyin dengesini bulmalıyız." Dedi Admate.
Gözlerimdeki karmaşayı hissetmek, hem heyecan verici hem de endişe vericiydi. Gece boyunca, bu yeni güçlerin nasıl şekilleneceği hakkında tartışmalar yapıldı. Her krallık temsilcisi, bu yeni düzenin nasıl işleyeceğine dair düşüncelerini paylaştı.
"Her şey netleşti ve bu gece önemli bir dönüm noktası oldu. Gelecek, hepimizin nasıl hareket edeceğine bağlı." Dedim.
Balo, büyük bir coşku ve hareketlilik içinde geçti. Herkesin dikkatle izlediği bu gece, hem güçlerin birleşimi hem de kişisel sorumlulukların gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda önemli bir işaret oldu.
Müzik değiştiğinde herkes yavaşça dans pistine yöneldi. Salonun ağır kristal avizelerinden yansıyan ışık, etrafı büyülü bir hale bürüyordu. Tam o sırada, gözüm kapının önünde duran Odeon’a takıldı. Siyah saçları omzuna dökülmüş, gözleri derin bir karanlık gibi beni izliyordu. Göz göze geldiğimiz an, kalbim hızla atmaya başladı. Adımlarını ağır ağır bana doğru atarken, insanların bakışları ona kayıyordu ama onun tek hedefi bendim.
Odeon, yanımıza yaklaştığında hafifçe eğilip elini uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misin, Irene?" dedi alaycı ama yumuşak bir ses tonuyla.
Bir an duraksadım. Gözlerimi kaçırmadan onun elini tuttum. “Memnuniyetle,” diye fısıldadım.
Beni dans pistine doğru yönlendirdi. Ellerimiz birbirine değdiği anda içimde bir titreme hissettim. Parmaklarının sıcaklığı bile bana nasıl bir etkisi olduğunu gösteriyordu. Dans başladığında, tüm dikkatimin onun üzerinde olduğunu fark ettim. Adımlarını bana göre ayarlarken gözlerini benden hiç ayırmadı.
Odeon, hafif bir gülümsemeyle fısıldadı. "Bu gece çok güzelsin Irene. Tüm salon sana hayran kaldı, farkında mısın?"
Biraz gergin ama aynı zamanda keyifli bir şekilde karşılık verdim. "Beni fazla abartıyorsun, Odeon. Ama... teşekkür ederim."
Biraz daha yakınlaştı, kolunu belime daha sıkı sardı. Kalbim hızlanmaya başladı. “Abartmıyorum,” diye mırıldandı kulağıma. "Gözlerin, saçların, üzerindeki elbise... Seninle dans etmek büyük bir onur.”
Ona daha dikkatle baktım, gözlerinin derinliklerindeki tuhaf bakışı fark ettim. İltifatları sadece yüzeyde değildi; sanki her sözüyle beni daha da içine çekiyordu. Bir an durup dansa ara verdik ve Odeon, başını hafifçe eğerek bana yaklaştı.
Odeon, kısık bir sesle devam etti. “Sana her yaklaştığımda, bu kadar güçlü bir bağ hissetmem normal mi Irene? Beni böylesine çekmen…”
Sözleri beni bir an için savunmasız bıraktı. Gözlerimi kaçırmak istesem de yapamadım. "Ne demek istiyorsun Odeon?" diye sordum, ama cevabını bilmediğimden değil. Sadece onu daha fazla konuşturmak istiyordum.
Odeon, bakışlarını gözlerime sabitleyip hafifçe gülümsedi. “Bence ne demek istediğimi gayet iyi biliyorsun. Bu sadece bir dans değil Irene, bu bir oyun da değil. Bizim aramızda farklı bir şey var.”
O an tüm vücudumun ısındığını hissettim. Etrafımızdaki müzik, insanlar, salon... hepsi kaybolmuş gibiydi. Sadece o vardı, sadece biz vardık. "Belki de," diye mırıldandım, bakışlarımı kaçırmadan. "Ama bir sır varsa, bunu hemen açığa çıkarmaya niyetim yok."
Odeon, gülümseyerek bir adım geri çekildi ama elimi bırakmadı. “Sırlarını saklamakta özgürsün Irene. Ama bir gün, hepsini öğreneceğimi biliyorsun, değil mi?”
Bu sözler beni hem korkutuyor hem de tuhaf bir şekilde heyecanlandırıyordu. Gözlerim onun gözlerinde sabit kalırken, içimde yükselen karmaşık duyguları bastırmaya çalışıyordum. "Belki," dedim, alaycı bir gülümseme takınarak. "Ama o güne kadar biraz daha sabretmen gerekecek."
Odeon, kısık bir kahkaha attı ve yeniden dansa başladık. "Sabretmek benim en iyi yaptığım şey Irene," diye fısıldadı. "Ama seninle her anımda bu sabrın sınandığını hissediyorum."
Kalbim bu sözlerle daha da hızlandı. İçimde büyüyen o duygu, ne olduğunu tam olarak adlandıramadığım bir çekim, beni daha da içine alıyordu. Bu dans, bu gece, her şey değişiyordu.
Dansın sonlarına yaklaştıkça, etrafımızdaki kalabalığın farkına daha fazla varmaya başladım. Odeon’un beni sürekli içine çekmeye çalışan bakışlarından kaçınmak için başımı çevirip salonu gözden geçirdim. Diğer öğrenciler hâlâ dans ediyor, arada bir gülüşmeler yükseliyor, şarap bardakları kaldırılıyordu. Ama tüm bu gürültü, içimdeki karmaşayı dindirmeye yetmiyordu.
Odeon bir adım geri çekildi, ama elimi hâlâ bırakmadı. Yüzünde beliren o tuhaf gülümsemeyle bana baktı. “Etrafımızdaki herkesi unutmak isterdim,” dedi yumuşak bir sesle. “Sadece sen ve ben, burada olsaydık... daha farklı olurdu, değil mi?”
Gözlerimi kaçırarak içimden derin bir nefes aldım. Bu kadar yoğun bir çekime kapılmak, bana yabancıydı. "Bunu yapmamız mümkün değil, Odeon. Burada başka insanlar da var," dedim, biraz da olsa ciddiyetimi korumaya çalışarak.
“Ama sen de farkındasın Irene, aramızdaki bu bağ sıradan değil. Ve bunu inkar etmek giderek daha zorlaşıyor,” diye karşılık verdi.
O an kalabalıktan biri yanımıza yaklaştı. Bu Sam'di, Odeon’un ciddi bakışlarından biraz uzaklaşmamı sağlayan bir nefes aralığı gibiydi. "Sohbete engel olmuyorum, değil mi?" dedi Sam, hafif bir gülümsemeyle.
“Hayır, elbette,” diye yanıtladım. Odeon ise sadece hafifçe başını salladı, ama yüzündeki ifade hâlâ aynıydı.
"Birazdan krallık seçimi başlıyor," diye ekledi Sam. "Hazırlıklı olun. Çok heyecanlı geçecek gibi görünüyor."
Odeon, Sam’e kısa bir bakış attıktan sonra yeniden bana döndü. “Seni daha sonra tekrar bulacağım Irene. Bu daha bitmedi,” dedi, sesi alçak ama kararlıydı. Sonra elimi yavaşça bıraktı ve kalabalığa karışarak uzaklaştı.
Sam ise gülümsemeye devam ederek, “Odeon pek de çekingen biri değil anlaşılan,” dedi, hafif bir alayla.
"Çok fazla sır var," dedim Sam’e, Odeon’un arkasından bakarak. "O da onlardan biri."
---
Krallık seçimlerinin vakti gelmişti. Herkes büyük bir dikkatle etrafı izliyordu. Salonun ortasında duran büyük iğne, seçim sürecini başlatacaktı. Herkes teker teker sıraya girerek kanlarını bu iğneye verecekti. Bu basit bir kan örneği değildi; her krallığa ait gücü taşıyanlar, kanlarında o krallığın işaretini taşıyacaklardı.
Admet, ilk sıradaydı. İğneye kanını verdiğinde, iğne anında tepki verdi. Kısa bir an sonra, toprak rengi bir ışık parladı. “Toprak Krallığı,” diye duyuruldu. Admet gururla başını salladı ve kenara çekildi.
Sırada Acamas vardı. İğneye kanını verdiğinde, etrafını parlak sarı bir ışık sardı. “Elektrik Krallığı,” diye duyurdu bir ses. Acamas, hafifçe gülümsedi ve salonun diğer tarafına doğru yürüdü.
Anastasia, ateş krallığının sembolü olan parlak turuncu ışıkla etrafı sarılınca, kendinden emin bir şekilde bakışlarını salona dikti. “Ateş Krallığı,” diye duyurulduğunda, salondaki herkes başını onaylar şekilde salladı. Anastasia’nın bu krallığa ait olması şaşırtıcı değildi.
Sıra bana geldiğinde ise, içimde bir huzursuzluk vardı. Yavaşça adım atarak iğneye yaklaştım. Kanım alındığı anda, etrafımı birdenbire renkli ışıklar sardı. Mavi, yeşil, kırmızı, sarı... her renk, her krallığın sembolü etrafımda belirmeye başlamıştı. Herkesin gözleri büyümüş, salonda fısıltılar yükselmişti.
“Ne bu böyle?” diye mırıldandı birisi kalabalıktan.
Kralların yüzlerinde beliren gerginliği fark ettim. "Bu imkânsız," diye fısıldadı Ateş Kralı, Anastasia'nın yanında duran. "Tüm krallıkların gücünü taşıyor."
O an ne olduğunu tam anlamış değildim. Herkes bana bakıyordu, kralların yüzlerindeki rahatsızlık apaçık ortadaydı. Bu durumun sonuçlarını kestiremiyordum ama bildiğim bir şey vardı: Bu gece, her şey değişecekti.
O sırada krallar, seçim sonuçlarından duydukları rahatsızlığı gizleyemiyordu. İğne ile yaptığım test sonucu tüm krallıkların sembollerini taşımam, onları yerlerinden sarsmıştı. Ateş Kralı’nın sert bakışları Anastasia’ya döndüğünde, bir homurdanma duydum.
“Bu kabul edilemez! Hiçbir birey bu kadar güce sahip olamaz,” dedi Ateş Kralı, sesi öfkeden titriyordu. Diğer krallar da başlarını sallayarak ona katıldılar.
Elektrik Kralı da durumu kabullenmeyenlerden biriydi. “Tüm krallıkları temsil eden bir varlık mümkün değil. Gücün dengesini bozacaktır,” diye ekledi, endişeli gözlerle bana bakarak.
Krallar itirazlarını yükseltirken, Kraliçem yanlarına usulca yaklaştı. Her zamanki soğukkanlılığı ve asaletiyle yüzüne sakin bir ifade yerleştirmişti. Kralların arasına girip, hepsine birer birer baktı.
“Bu endişeleriniz anlaşılabilir,” dedi Kraliçem, sakin ama bir o kadar da kararlı bir ses tonuyla. “Ancak, Irene'nin bu güçlere sahip olması bir tesadüf değil. Onun yetenekleri tüm krallıklar için bir denge unsuru olacak. Ve dengenin bozulmasını istemediğiniz sürece, Irene’nin varlığına karşı çıkmanın sonuçlarını iyi düşünmelisiniz.”
Bu sözler, ince bir tehditten fazlasıydı. Kraliçe, her şeyin farkındaydı ve Irene'in bu gücü taşımasının önemini vurgularken, kralların karşı durmaya cesaret edemeyeceğini biliyordu. Krallar kısa bir süre birbirlerine baktılar, ancak hiçbirisi konuşmaya cesaret edemedi. Sözde itirazları yerini derin bir sessizliğe bırakırken, Kraliçe'nin bakışlarındaki sertlik her şeyi anlatıyordu.
"Irene, krallıkların bir parçasıdır ve öyle de kalacaktır," diye ekledi, gözlerini kralların üstünde gezdirirken. "Bu, değiştiremeyeceğiniz bir gerçek."
Bu tehditten sonra, kralların hiçbirinin itiraz edecek cesareti kalmamıştı.
Ertesi sabah, Kraliçe’nin çağrısı tüm grup arasında yankılandı. Elimizdeki davetiye, üzerine “Yarın Krallığı’ma gelin, sizi davet ediyorum” yazılıydı.
Herkes birbirine bakarak, bu davetin ne anlama gelebileceğini düşündü. Kraliçe’nin Krallığı’na gitmek için hazırlıklarımızı yapmak zorundaydık. İçimizde bir tedirginlik ve heyecan vardı; yarın ne olacağını bilmiyorduk ama kesinlikle hazır olmamız gerekiyordu.