@hayalzago
|
Hayatınız tesadüfen düzelmez, değişimlerle güzelleşir. -Jim Rohn.
İçeri girdiğimizde, Isabella’nın sıcak ve samimi havası hemen üzerime çullandı. Odanın içinde, aydınlatmalar hafif bir parıltı yayıyor ve büyülü bir atmosfer yaratıyordu. Isabella, kraliçe olmanın ötesinde bir anne gibi yaklaşarak, yanımdaki diğer arkadaşlarıma dönerek gülümsedi. “Buraya gelin, çocuklar,” dedi, sesi nazik ve davetkârdı. “Sizi burada görmekten çok mutluyum. Sizler benim için çok değerlisiniz.” Hemen yanına doğru yürüdüm, Anastasia, Zela ve diğerleri de arkamdan geldi. Isabella’nın gözleri, hepimizi tek tek tarayarak, sıcak bir ilgiyle üzerimize odaklandı. O an, sanki hiç tanımadığımız bir aile üyesi gibi hissettirdi kendini. Bizi kabul eden bir kraliçeden çok, sevgi dolu bir anne gibiydi. “Yolculuğunuz nasıl geçti?” diye sordu. “Zor muydunuz? Her birinizin hikâyesini duymak için sabırsızlanıyorum.” İçimdeki gerginlik biraz azalmıştı. “Evet, biraz zor geçti ama birlikte çok eğlendik,” dedim. “Zela ile Havuç da bizimleydi. İyi ki yanımızdaydılar.” Isabella, Havuç’u işaret ederek güldü. “O da çok neşeli bir arkadaş, anlaşılan. Böyle renkli bir grup ile yolculuk yapmak elbette daha kolay olmuştur.” Anastasia, Zela ile Havuç’un maceralarını anlatırken, gözleri parlıyordu. Isabella, onları dikkatle dinlerken, arada bir gülümseyip başını salladı. “Buraya eğitilmek için çağrıldığınızı biliyorsunuz, değil mi?” dedi Isabella, sesi ciddi ama içten bir tonla. “Rodos Krallığı, her birinizin potansiyelini geliştirecek bir ortam sunacak. Güçlerinizi tanıma ve onları kontrol etme yolunda size rehberlik edeceğiz.” “Bu bizim için büyük bir fırsat,” dedim, heyecanım iyice artarken. “Ama çok da sorumluluk taşıdığını biliyorum.” Isabella, başını onaylayarak salladı. “Kesinlikle. Sadece gücünüzü değil, aynı zamanda karakterinizi de geliştireceksiniz. Güç, sorumlulukla birlikte gelir. Sizin varlığınız, bu krallığın geleceği için çok önemli.” O an, içimde bir güven duygusu belirdi. Burada olmak, sadece bir eğitim değil, aynı zamanda kendimi bulma yolculuğuydu. Isabella’nın varlığı, bana cesaret veriyordu. “Hazırım,” dedim, kararlı bir sesle. “Kendimi geliştirmek ve bu krallığa hizmet etmek için buradayım.” İsabella, gülümseyerek “O zaman, eğitiminiz başlıyor. Birlikte daha büyük şeyler başaracağız,” dedi. O an anladım ki, bu krallıkta yalnız değilim. Her birimiz birbirimiz için buradaydık ve birlikte daha güçlü olacaktık. Yemek salonuna doğru ilerlerken Isabella’nın sıcaklığı beni sarhoş etmişti. “Yemek hazırlattım,” dedi, gülümseyerek. “Bugün sizin için özel bir menü sunduk. Umarım buranın lezzetlerini beğenirsiniz.” “Biraz acıktık ama buranın yemeklerini merak ediyorum,” dedim, karnımda hafif bir kıpırtı hissederek. “Rodos Krallığı’nın mutfağına dair pek çok güzel şey duydum.” Isabella, parıldayan gözleriyle “Sadece güzel yemekler değil, aynı zamanda burada birlikte büyüyüp güçlenmek için de buradasınız,” dedi. “Yolculuğunuz nasıl geçti? Zorlu bir yolculuk mu oldu?” “Feywood Ormanı’ndan geçerken çeşitli zorluklarla karşılaştık, ama onat Zela ile tanışmamız oldukça ilginçti,” dedim, onun yüzündeki merakı görmek beni mutlu ediyordu. “Zela, gerçekten ilginç bir dost oldu.” “Onatlar, evet... Kimi zaman yardımcı, kimi zaman da gizemli varlıklar olarak bilinirler,” dedi Isabella, düşünceli bir ifadeyle. “Sizin gibi gençlerin onlarla etkileşimde bulunmaları oldukça faydalı olabilir.” Kapılar açıldığında, salona adım attık. İçi gıdalarla dolu büyük bir masa beni büyüledi. Odeon ve Kral Aiden, masanın başında bekliyorlardı. Odeon, o tanıdık gülümsemesiyle bana bakarken, içimde bir sevinç patladı. Ama Aiden’in varlığı, konuşmalarımızı sınırlıyordu. “Hoş geldiniz, gençler,” dedi Aiden, yüzünde sıcak bir ifade ile. “İyi bir yolculuk geçirdiğinizi umarım.” “Teşekkür ederiz, Kral Aiden,” dedim. Ama dikkatimi Odeon’a vermek istiyordum. Gözleriyle bana bir şeyler anlatmaya çalışırken, içimdeki neşe çoğaldı. Yemek sırasında Isabella, masanın diğer ucunda Aiden ile sohbet ediyordu. Onların arasında sıcak bir etkileşim vardı ve bu beni daha da rahatlatıyordu. “Aiden, gençlerimizin eğitimi için birlikte çalışmak harika olacak,” dedi Isabella. “Irene ve arkadaşları burada büyük bir potansiyele sahip.” Aiden, başını onaylarcasına sallayarak, “Evet, özellikle Irene’nin yetenekleri üzerine daha fazla çalışmalıyız. Onun varlığı, bu krallığa çok şey katacak,” dedi. O sırada Odeon, yanımda oturdu ve bir an için gözlerimiz buluştu. Her ikimiz de gülümsemekten kendimizi alıkoyamadık. Bu basit ama anlam dolu an, beni mutlu ediyordu. Yemek boyunca sohbetler devam etti, ama ben Odeon’un yanındaki sıcaklığı hissetmeye çalıştım. Aiden’in yanında olmanın getirdiği saygı ve mesafe varken, Odeon’un varlığı içimde bir mutluluk ateşi yakıyordu. Isabella, yanımda otururken, “Yemekten sonra biraz daha detaylı konuşmak isterim,” dedi. “Sizinle burada nasıl bir eğitim alacağınız hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu yolculukta birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.” “Ben de, Kraliçe Isabella,” dedim, onun samimiyeti beni sararken. “Burada olmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi gerçekten çok seviyorum.” Tam o sırada Odeon, “Ben de burada sizinle olmaktan mutluyum, Irene,” diyerek konuştu. İkimiz arasında kurulan bu bağ, gerginliğin üstesinden gelmeme yardımcı oluyordu. Yemek devam ederken, içimdeki sevinç bir türlü dinmiyordu. Odeon, Aiden ve Isabella’nın sıcak sohbetleri arasında, yeni bir başlangıcın heyecanını yaşıyordum. Yemek salonundaki atmosfer giderek daha samimi bir hale geliyordu. Odeon, masanın etrafındaki sohbetlere katılırken, gözleriyle bana sürekli destek veriyordu. Kral Aiden ve Isabella’nın konuşmaları, krallığın geleceği hakkında umut verici planlar içeriyordu. “İrene, seni eğitmek için buraya çağırmamızın sebebi, gücünü daha da geliştirmek,” dedi Isabella. “Senin varlığın, sadece Rodos Krallığı için değil, tüm bölgeler için büyük bir anlam taşıyor.” “Ben de bunu hissetmeye başladım,” dedim, yavaşça. “Güçlerimi geliştirmek için ne yapmam gerektiğini merak ediyorum.” Aiden, “Kralıkta yer alacak olan eğitim programında, senin potansiyelini açığa çıkarmak için en iyi eğitmenler seni bekliyor,” dedi. “Bu, sadece fiziksel güç değil, zihinsel ve duygusal dayanıklılık da gerektiren bir süreç olacak.” Odeon, yanımda gülümseyerek, “Bunu birlikte başaracağız, değil mi?” dedi. İçimdeki mutluluk, onun varlığıyla daha da büyüyordu. Isabella, “Öncelikle, Rodos Krallığı’nın tarihine ve kültürüne dair bilgi edinmelisiniz,” diye devam etti. “Bu, sizin yeteneklerinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca, diğer öğrencilerle de kaynaşmak önem taşıyor.” “Bu, benim için çok değerli olacak,” dedim, heyecanla. “Yeni arkadaşlar edinmek ve onlarla birlikte öğrenmek harika bir fırsat.” Yemek ilerledikçe, Odeon ve ben zaman zaman göz göze geliyor, küçük gülümsemeler paylaşıyorduk. Bu, masanın diğer tarafında Aiden ve Isabella’nın derin sohbetlerine rağmen, aramızda özel bir bağ olduğunu hissettiriyordu. Isabella, “Yemekten sonra sizi kütüphaneye götüreceğim,” dedi. “Orada krallığın tarihi ile ilgili önemli belgeleri inceleme fırsatı bulacaksınız. Eğitim sürecinizin temeli oradan başlayacak.” “Harika, sabırsızlanıyorum!” dedim, içimdeki heyecanı bastırmak zorundaydım. Odeon’un gözlerinde bir onay buldum. O an, bu yeni yolculukta yalnız olmadığımı hissettim. Masada tatlı bir şeylerin de geldiğini görünce, herkesin yüzünde bir gülümseme belirdi. “Bu tatlılar, Rodos Krallığı’nın özel lezzetleridir,” dedi Isabella. “Denemeniz gerektiğini düşünüyorum.” Odeon, “Bunlar harika görünüyor,” diyerek bir tatlıyı aldı. “İrene, senin için en iyisini seçtim,” dedi, bana uzatarak. O an, odada yalnızca yemek masası değil, aramızdaki bağın da güçlendiğini hissediyordum. Rodos Krallığı’na olan yolculuğum başlamıştı ve içimdeki heyecanla, bu yeni hayatı kucaklamaya hazırdım. Yemek boyunca yapılan sohbetler ve paylaşılan gülümsemeler, yeni bir başlangıcın ilk adımlarıydı. Odeon’un yanındaki sıcaklık, bu yolculuğun en değerli kısmıydı ve birlikte geçireceğimiz zamanlar, hayatımda hiç yaşamadığım bir mutluluğa kapı aralayacaktı. Kütüphaneye girdiğimizde, ortalıkta kitapların huzur veren kokusu vardı. Geniş raflar, eski sayfaların sararmış yapraklarıyla doluydu. Odeon, birkaç kitap alıp benim yanımda durdu. “Burada çok şey öğrenebiliriz,” dedi. Gözlerinde parlayan bir heyecan vardı. “Evet, ama bununla birlikte biraz gizlilik de istiyorum,” dedim, gülümseyerek. “Belki de birlikte çalışabiliriz.” Odeon, bir an duraksadı. “Bunun için uygun bir yer bulmalıyız,” diye fısıldadı. “Hadi, buradan çıkalım. Dışarıda daha iyi bir yer bulabiliriz.” Kütüphaneden sessizce çıkarken kalbim hızla atıyordu. Odeon’un yanında olmak, bana kendimi çok rahat hissettiriyordu. Avluda, güneşin sıcak ışıkları altında yürüdük. Etrafımızda çiçekler açmıştı ve hafif bir rüzgar esiyordu. “Burası harika,” dedim, etrafı işaret ederek. “Doğanın içinde olmak, kafamı boşaltmama yardımcı oluyor.” Odeon, gülümseyerek yanımda yürüdü. “Senin yanında olmak daha da harika,” dedi. Gözleri, beni izlerken içindeki sıcaklığı gösteriyordu. Biraz duraklayıp, ona döndüm. “Seninle çalışmak çok eğlenceli olacak, değil mi?” diye sordum, içimdeki heyecanı gizlemeye çalışarak. “Kesinlikle,” dedi Odeon, biraz yaklaşarak. “Ama sadece çalışmak istemiyorum. Seninle zaman geçirmek istiyorum. Daha çok, seni tanımak için.” Gözlerimdeki parıltı, kalbimdeki sıcaklığı artırdı. “Bunu ben de istiyorum,” dedim, hafifçe gülümseyerek. “Ama dikkatli olmalıyız. Burada her şey biraz resmi.” Odeon, bu durumu önemsemeyen bir tavırla, “Resmi olanın dışında, ikimiz arasında bir şeyler gelişiyor gibi hissediyorum,” dedi. “Bunu yalnızca seninle paylaşmak istiyorum.” Bir an durup gözlerinin içine baktım. “Bilmiyorum, belki de bu bir hata,” dedim, ama içimdeki hisleri inkâr etmek imkânsızdı. “Bazen en güzel şeyler, hatalı gibi görünenlerden doğar,” diye yanıtladı. Gülümsemesi, içimde bir sıcaklık yaydı. “Bizim aramızda bir bağ var. Bunu hissediyorum.” O an, etrafımızda kimse yokmuş gibi hissettim. “O zaman bu bağı keşfetmek için bir fırsat yaratmalıyız,” dedim. “Yalnızca ikimiz için.” Odeon, yüzünde bir gülümseme ile yanımda durdu. “Bu harika olurdu. Birlikte çalışırken, her anı değerlendirelim.” Dışarıda bir anlık sessizlik içinde durduk. Ardımızda kütüphane, önümüzde ise keşfedilecek bir dünya vardı. Odeon’un yanındaki sıcaklık, benim için her şeyden daha değerliydi. “O zaman, birlikte daha çok zaman geçirelim,” dedim, heyecanla. Odeon, gözlerindeki neşe ile, “Bu, yeni bir macera olacak,” dedi. “Ve ben bu macerada senin yanındayım.” Birbirimize duyduğumuz bağlılık, yeni bir yolculuğun ilk adımlarıydı. Gelecek belirsizdi ama birlikte olmanın verdiği güvenle, her şeyi göğüsleyebilirdik. Odeon’un yanındaki sıcaklık beni sarhoş ediyordu. “Seninle geçirdiğim zaman, her şeyden daha kıymetli,” dedim, içimdeki duyguları bastıramayarak. “Bunu seninle paylaşmak istiyorum.” Odeon, gözlerini benim gözlerimden ayırmadan dinliyordu. “Bunu duymak çok güzel, Irene. Ben de aynı şekilde hissediyorum. Ama bazen kelimeler yeterli olmuyor.” Kalbim hızla atmaya başladı. “Biliyorum, ama seni düşündüğümde, hissettiğim şeyleri tarif etmek zorlaşıyor. Seni seviyorum, Odeon,” dedim, bir an dahi düşünmeden. Bu cümle, havada asılı kalmıştı. Odeon’un gözleri parladı. “Bunu duymak, benim için harika. Ben de seni seviyorum, Irene,” diye yanıtladı. “Seninle her anım, hayatımın en güzel anları.” İkimiz de birbirimizin yanında durduk, dünya etrafımızda kaybolmuş gibiydi. İçimdeki mutluluk, bu anı daha da özel kılıyordu. “O zaman, bu hislerimizi daha da derinleştirelim,” dedim, cesaretimi toplayarak. Odeon, yavaşça yaklaşarak, “Bunu çok isterim,” dedi. Yüzleri birbirine yakınlaştığında, kalbim adeta yerinden fırlayacak gibi oldu. İlk olarak dudaklarımın kenarında bir gülümseme belirdi, ardından Odeon’un gözlerine baktım. “Bunu yapmak istiyorum,” dedim. O da başını hafifçe eğerek, “Bunu benden çok istiyorsun, değil mi?” dedi. Kendimi tutamayıp, “Evet, çok istiyorum,” dedim. Ve o an, birbirimizin dudaklarına yavaşça yaklaştık. Duygularımız, birbirimize olan bağlılığımızı daha da derinleştiriyordu. İlk öpücüğümüz, nazik ve hafifti; fakat içindeki sıcaklık her şeyi ifade ediyordu. Odeon, beni koruyucu bir şekilde kollarıyla sardı. O an, her şey durdu; sadece biz vardık. Kütüphanenin gizli köşesinde, birbirimizin kalbine ilk adımı atmıştık. Öpücüğümüz sona erdiğinde, gözlerimizdeki mutluluğu paylaştık. “Bu, sadece bir başlangıç,” dedi Odeon, hafif bir gülümsemeyle. “Birlikte daha birçok anı paylaşacağız.” “Evet,” dedim, kalbimdeki heyecanla. “Bu, çok özel bir başlangıç.” Birbirimize sarıldık, etrafımızdaki dünya kaybolmuştu. Sadece biz, hislerimiz ve bu anın sıcaklığı kalmıştı.
|
0% |