@hayalzago
|
"Bunu da dene istersen Admate."
"Oldu gibi değil mi?"
Uykumu bölen seslerle uyandım. En ufak bir sese bile uyanmak artık sinirimi bozmaya başlamıştı. Gözlerimi açarak tavana baktım.
“Irene, kalksan mı artık? Baloya geç kalacağız. O kadar salonu süslediğimize değsin,” diye seslendi Sam.
Sinirle yataktan kalkıp gözlerimi Sam’e çevirdim. “Neden kalkamıyorum acaba? Yorgunluk olabilir mi?”
“Neden mi sinirliyim? Durun, size anlatayım,” diye içimden geçirdim.
Geçen hafta...
“Bugün hangi ders var?” diye sordum, bir yandan da elimdeki ekmek parçasını yiyordum. Sorum Admate’yeydi.
“İksir dersi var. Malzemeleri getirdiniz mi?” dedi Admate.
Tam o sırada elimdeki ekmekten ısırdığım parça boğazıma takılınca öksürmeye başladım. Birisinin elini sırtımda hissedince elimi kaldırarak gerek olmadığını söylemeye çalışıyordum, ama birden sırtıma hızla vurdu. Elimi geç kaldırdığım için vurmasıyla kafamı iki kere masaya çarptım.
“Yeter lan! Geberdim burada,” diye bağırarak arkamı döndüm. Kimin vurduğuna bakınca, Odeon’un masum ifadeyle ellerini kaldırdığını gördüm.
“Ben suçsuzum!” dercesine başıyla yan tarafa işaret etti.
O tarafa dönünce, saklanmaya çalışır gibi duran Sam’i gördüm. Hemen ileri uzanıp saçını çektim.
“Öküz! Niye öyle vuruyorsun? Kafam çıktı!” dedim öfkeyle.
Saçlarından tutup kafasını masaya vurmaya başladım. O da saçlarını kurtarmak için çırpınıyordu.
“Lan, bırak saçımı! Ben bir kadınım, çekemezsin!” diye bağırdı Sam, panikle.
"Kadın değilsin sen! Ben kadınım!" Diye bağırdım.
“İkiniz de durun!” diye araya girdi Aşkım.
“Odeon diyecektin ama değil mi?” diye homurdandığı Are.
“Yani ne olmuş? Aşkım da olacak yakında,” dedim homurdanarak.
Are’in söylediklerine göz devirdim. Saçlarımı düzeltmek için ellerimi saçlarıma götürdüm. Ellerimle saçlarımı tararken, birden Odeon’un bakışlarını üstümde hissettim. Gözlerini hayranlıkla dikmiş bana bakıyordu. Utandığımı hissedip hızla gözlerimi kaçırdım.
“Sen utanır mıydın ya?” diye sordu Are, alaycı bir tonla.
“Ben de utanıyormuşum. Hani insanım ya!” dedim, kendi kendime gülümseyerek.
Saçlarımı sonunda düzgünce bağlayınca rahat bir nefes aldım.
Ders zamanı:
İksir dersi başladıktan kısa bir süre sonra herkes sırayla malzemelerini çıkarmaya başladı. Sam’in arkamdan mırıldandığını duyabiliyordum.
“Umarım bu kez patlatmazsın,” dedi alaycı bir sesle.
“Ben mi? Hiçbir şey patlatmadım!” dedim, ona sinirle bakarak. “Geçen haftaki kazanın sebebi Admate idi, ben değil!”
Admate masanın karşısında gözlerini devirdi. “Bu sefer de seni suçlarlarsa şaşırma,” dedi gülümseyerek.
İksir malzemelerini çıkarıp tarifi incelemeye başladım. Bize basit bir iyileştirme iksiri yapmamız söylendi. Herkesin çok dikkatli olması gerektiği, küçük bir hatanın ciddi sonuçlar doğurabileceği özellikle vurgulandı. Ama tabii ben dikkatliydim, değil mi?
İksire başladım, malzemeleri birer birer ekliyordum. Biraz fazladan ejderha pulu ekledim, ama o kadar da önemli değildi, değil mi? Tam malzemeyi karıştırırken, yanımdan Odeon geçti. Omzuma dokunarak alaycı bir sesle, “Bu sefer de sınıfı patlatmazsın inşallah,” dedi.
“Sen işine bak!” dedim, onu iter gibi.
O an, iksirin rengi birdenbire koyu bir kırmızıya döndü. Bir anlık panik yaşadım ama belli etmemeye çalıştım. “Her şey kontrol altında,” diye mırıldandım kendi kendime. Sam ve Admate bakışlarını bana çevirdi.
Ama kontrol altında değildi. İksir kabarcıklar çıkarmaya başladı, sonra bir anda büyük bir patlama sesi yankılandı. Masanın üzerinden bir duman bulutu yükseldi ve sınıfın geri kalanı kaosa sürüklendi. Herkes bağırmaya ve kaçışmaya başladı. Olayın tam ortasında, elimde hala kaşıkla kalmıştım.
“İrene!” diye bağırdı Admate, gözleri dehşet içinde. “Bu kez gerçekten başardın!”
Sınıfın tamamı yoğun bir sisle dolmuştu, neredeyse hiçbir şey göremiyorduk. İksir, sihirli bir felaket haline gelmişti. Herkes koşuştururken, öğretmen salonun kapısında belirdi, gözleri kısılmış ve yüzü sinirden kızarmıştı.
“Sınıfımı mahvetmek için bu dersi mi bekliyorsun, İrene?” diye bağırdı öğretmen.
Odeon kahkahalarını zor tutarak araya girdi, “İrene, ‘patlatmazsın’ demiştim, hatırlıyor musun?”
Sinirle ona döndüm. “Sus, senin yüzünden oldu bu!”
Sam, saçlarındaki dumanı dağıtarak yanıma geldi. “Bir dahaki sefere iksir yaparken o kadar ejderha pulu eklemeyeceksin, tamam mı?”
Tam cevap verecekken, öğretmen yanımıza geldi ve derin bir nefes aldı. “İkiniz de ofisime, şimdi!” diye bağırdı.
O an, iksiri daha dikkatli yapmam gerektiğini anladım ama iş işten geçmişti...
"Bu kaçıncı vuslatın?! Saymayı bıraktım ben artık. Tamam anlarım bir kere yanlışlıkla yapmanı ama bu kaçını be çocuğum? Dönem başından beri yeni sınıf yapmaktan ben yoruldum sen bıkmadın ya. Hayır bir de asıl ironik olan ne biliyor musunuz?"
Sözlerini bitirirken, öğretmen gözlerini bizden ayırmadan devam etti. “Kendinizi sürekli akıl öğretmen olarak görüyor, dersten sonra eksikleri kapatmaya çalışıyorsunuz ama bu işin nereye varacağını görebilmelisiniz. Her seferinde aynı hatayı yapıp, kendinizi tekrar tekrar aynı yere koyuyorsunuz. İksirlerin etkisini bile düzgün ölçemiyorsunuz.”
Odeon, acı bir gülümsemeyle, “Bunu bir şekilde telafi edeceğiz, öğretmenim. Bir dahaki sefere çok daha dikkatli olacağız,” dedi.
Öğretmen, gözlerini devirerek derin bir nefes aldı. “Bu dersten çıkıp ofisime gidiyoruz. Sonra yapılacak işlerin listesini gözden geçireceğiz. Bu davranışlar dersin sadece sizin başarısızlığınızı değil, tüm sınıfın başarısını etkiliyor.”
Anastasia ve Admate, bu konuşmaları dikkatle dinliyordu. Öğretmen ofise gitmemizi emrettikten sonra, hepimiz başımızı eğip sınıfı toparladık. İksir dersi büyük bir karmaşa içinde geçmişti ve öğretmenin tavrı, işleri düzeltmek için daha fazla çaba göstermemiz gerektiğini işaret ediyordu.
Öğretmenin ofisinde geçirdiğimiz süre boyunca, görevlerimizi tartıştık ve dersin gerektirdiği disiplinin önemini tekrar hatırladık. “Daha dikkatli olacağız,” dedi Anastasia, öğretmenle yapılan toplantının ardından. “Bundan böyle her şeyi dikkatle yapmalı ve eksiklikleri zamanında düzeltmeliyiz.”
Sınıfa geri döndüğümüzde, herkesin üzerinde aynı hedef vardı: Öğrendiğimiz dersleri unutmayarak, bundan sonra daha dikkatli olmak. Ancak, bu öğrenme süreci ve verilen cezalar, sonunda balo salonunun hazırlanması işine etki edecekti.
Geçen hafta yaşadığımız karmaşa hâlâ aklımdaydı. İksir dersindeki talihsizlik yüzünden hâlâ sinirliydim. Dikkatimi toplamaya çalışarak, bu geceki balo için hazırlıklara yoğunlaşmak zorundaydım.
Bir hafta sürecek olan yoğun salon hazırlıklarının ilk günü, herkesin enerjik ve motive olduğu bir sabaha başladı. Anastasia, Acamas, Admate, Sam ve Odeon ile birlikte salonun düzenlenmesi için büyük bir ekip kurmuştuk. Her birimiz, belirlenen görevleri yerine getirmek için odaklanmıştık.
İlk gün, Anastasia büyük banner’ları duvara asıyordu. “Balo Gecesi” yazılı banner, parıltılı detaylarla süslenmişti. Banner’ı dikkatlice duvara astıktan sonra, “Bu gece her şey mükemmel olmalı,” dedi Anastasia, işini tamamlarken. Banner’ların yanında, salonun köşelerine büyük çiçek aranjmanları yerleştirilecek, her şeyin birbiriyle uyum içinde olması sağlanacaktı.
Acamas, salonun dört bir yanına çiçeklerle dolu büyük vazoları yerleştiriyordu. Çiçeklerin renkleri ve kokuları, balo salonuna zarif bir hava katıyordu. “Çiçekler bu geceye özel bir hava katacak,” dedi Acamas, vazoları düzenlerken. Çiçek aranjmanları arasında, beyaz güller ve mor orkide buketleri öne çıkıyordu.
Admate, ışıklandırma sistemini kurma işini üstlenmişti. Salonun her köşesine eşit şekilde yayılan ışıklar, atmosferi oluşturacaktı. “Işıklar salonu aydınlatacak ve atmosferi oluşturacak,” dedi Admate, ışıklandırma sistemini kontrol ederken. Her şeyin doğru ve kusursuz olması gerektiğini belirtti.
Sam, salonun büyük bir köşesinde yer alan şamdanları yerleştiriyordu. Bu şamdanlar, salonun merkez parçası olacaktı. “Bu şamdan, balo salonunun en önemli parçası olacak,” dedi Sam. Şamdanların üstü büyük mumlarla süslenmişti ve salonun geceye uygun bir atmosfer kazanmasına yardımcı olacaktı.
Odeon, dekorları düzenleyerek ve banner’ları düzelterek son dokunuşları yapıyordu. “Bu gece herkesin nasıl bir sürprizle karşılaşacağını göreceğiz,” dedi Odeon, düzenlemeleri tamamlamak üzereyken. Her detayın mükemmel olduğundan emin olmak için titizlikle çalışıyordu.
Bir hafta süren bu yoğun hazırlık sürecinde, her gün farklı görevler üzerinde yoğunlaşarak çalıştık. Masalar zarif dantel örtülerle kaplanmış, üstlerine çiçek aranjmanları yerleştirilmişti. Işıklandırmalar yerleştirilmiş ve ortam balo gecesi için mükemmel bir hale gelmişti.
Salonda kullanılan her detay, özel olarak seçilmişti. Geniş bir dans pisti ortada yer alıyordu, etrafında ise rahat oturma alanları ve şık masa düzenlemeleri bulunuyordu. Işıklandırmalar, salonun her köşesine eşit şekilde yayılmış ve parıltılı bir atmosfer oluşturmuştu.
Salonun düzenlemesi tamamlandığında, hepimiz yorgun ama memnun bir şekilde geri çekildik. Her şeyin mükemmel göründüğünden emin olmuştuk ve balo gecesi geldiğinde tüm bu emeğin karşılığını görecektik. Salon, adeta bir masal diyarına dönüşmüştü ve balo gecesi için hazır hale gelmişti.
|
0% |