@hayalzago
|
Gökyüzü, hiç olmadığı kadar kızıl bir renge büründü. Rodos Krallığı'nın dört bir yanında insanlar kafalarını kaldırmış, korku ve merakla bu ani değişikliği izliyordu. Kehanetin geldiği kesindi. Bin yıllık huzur içinde yaşayan Andoalen Diyarı, artık çok farklı bir dönemin eşiğindeydi.
Karanlık kütüphanede, dört kişi, antik bir taş masanın etrafında sessizce duruyorlardı. Sam, Acamas, Admate ve Eryon, İrene'nin en yakın dostlarıydı ve onun yokluğunda kalan boşluğu derinden hissediyorlardı. İrene'nin kaybı, diyarı sarstığı gibi onların içindeki umutları da yok etmişti. Ancak şimdi, bu kırmızı gökyüzüyle birlikte ortaya çıkan kehanet, her şeyi değiştirecekti.
Kütüphanenin en eski kısmında, tozlu bir kitaplık açılmış ve uzun zamandır mühürlü kalan eski bir yazıt belirmişti. Gökyüzüyle aynı kırmızı ışıkla parlayan bu kehanet, el yazısıyla yazılmış kadim bir metindi. Sam, yazıyı yüksek sesle okumaya başladı:
"Asıl kraliçe tahtından edilecek ve yerine geçecek bir varis ortaya çıkacak..."
Acamas’ın yüzü bembeyaz oldu. "Kraliçeden bahsediyor... İrene’den. O bizim kraliçemizdi," dedi boğuk bir sesle.
"Kraliçenin varisi, büyük bir tehlike ile mühürlenecek...."
Eryon, derin bir nefes aldı. "İrene'nin varisi mi? Peki bu mühür nedir? Bu... tehlike nedir?"
Admate, metni dikkatle incelerken Sam okumaya devam etti:
"Varis, zamanı geldiğinde büyük bir seçim yapacak; ya mühürü, ya da kraliçeyi seçmek zorunda kalacak."
Admate, bir an için sessizce düşündü. "Bu seçim… iki yolu gösteriyor. Ya İrene’nin varisi olacak kişi mühürü çözecek, ya da kraliçeyi… yani İrene’yi kurtaracak. Ancak bu seçim her ne olursa olsun, bir bedeli olacak."
Gökyüzündeki kızıl ışıklar, sanki kehanetin ağırlığını doğruluyormuş gibi daha da parlarken, Sam devam etti:
"Kraliçe, mor ayın ışığında uyanacak ve kaderini, varisinin seçiminde bulacağı yol ile belirleyecek."
Eryon, kaşlarını çatarak ellerini masaya dayadı. "Mor ay... bu, her şeyin kilidini açacak olan an mı? Varis, bu ayın altında kaderini seçecek."
Sam'in sesi titriyordu, fakat devam etti:
"Varis, iki yoldan birini seçecek: ya kraliçenin yolundan gidip onun mirasını devam ettirecek, ya da aşkı uğruna sonsuzluğa adım atacak."
Acamas derin bir iç çekti. "Aşk... Kraliçenin yerini alacak kişi, her kimse, bir seçim yapmak zorunda kalacak. Aşk mı, taht mı? Her iki seçim de büyük bir fedakarlık gerektiriyor."
Son cümle geldiğinde, kütüphanede bulunan herkes nefesini tuttu:
"Seçimi, bin yıl önce yaşanan büyük savaşı yeniden doğuracak ve mühürlenen kişi büyük bir acı çekecek."
Bu sözlerle, kütüphanenin duvarlarından yankılanan kehanet, diyarın geleceğini değiştirecek kadar ağırdı. Bin yıl önce yaşanan savaşın hatırası hala diyarın en derin köşelerinde saklıydı ve şimdi bu kehanet, o savaşı yeniden başlatmanın eşiğindeydi.
Admate derin bir sessizlik içinde çevresine bakındı. "Bu, bin yıllık barışın sonu olabilir," diye fısıldadı.
Eryon gözlerini yere dikti. "Eğer bu kehanet doğruysa, İrene'nin varisi büyük bir sorumluluk altında olacak. Ve kim olduğunu bulmalıyız."
Sam, kehanetin sonuna geldiğinde sessizce ellerini masadan çekti. "Tüm diyar bunu öğrenmeli," dedi. "Gökyüzü kırmızıya boyandı. Bu kehanet, artık sadece bizim değil, herkesin kaderi."
Admate, başını kaldırdı ve arkadaşlarına baktı. "Hemen harekete geçmeliyiz. Bu varisi bulmalıyız. Bu kehaneti anlamalıyız. Yoksa diyar bir daha asla eskisi gibi olmayacak."
Dışarıda, gökyüzü hâlâ kızıl renkteydi ve tüm diyar, bu ani değişikliği hissediyordu. Kehanet duyulmuştu. Artık hiçbir şey gizli kalmayacaktı.
Gözler gökyüzündeki kırmızı ışıkla aydınlanırken, diyarın dört bir yanına yayılan endişe dalgaları hissediliyordu. Kırmızı ışık, kehanetin ortaya çıkışının bir işareti olarak görülüyordu. Tüm şehir meydanları, kasabalar ve köyler, bu olağanüstü olayın etkisi altındaydı.
Başkent meydanında, dört arkadaş – Sam, Acamas, Admate ve Eryon – toplandı. Ellerinde, kehanetin yazılı olduğu eski bir parşömen vardı. Sam, yüksek sesle okudu:
“Asıl kraliçe tahtından edilecek ve yerine geçecek bir varis ortaya çıkacak. Kraliçenin varisi, büyük bir tehlike ile mühürlenecek. Varis, zamanı geldiğinde büyük bir seçim yapacak: ya mühürü, ya da kraliçeyi seçmek zorunda kalacak.”
Kalabalık, Sam’ın sesindeki ciddiyeti hissederek, sessizleşti. Kehanetin içeriği, insanların kafasında büyük bir belirsizlik yarattı. Acamas devam etti:
“Kraliçe, mor ayın ışığında uyanacak ve kaderini, varisinin seçiminde bulacağı yol ile belirleyecek. Varis, iki yoldan birini seçecek: ya kraliçenin yolundan gidip onun mirasını devam ettirecek, ya da aşkı uğruna sonsuzluğa adım atacak.”
Kalabalığın arasındaki endişe büyüyordu. Herkes, kehanetin ne anlama geldiğini, ne tür bir tehlike içerdiğini ve varisin kim olabileceğini tartışıyordu. Admate ekledi:
“Seçimi, bin yıl önce yaşanan büyük savaşı yeniden doğuracak ve mühürlenen kişi büyük bir acı çekecek.”
Bu açıklama, halkın endişesini daha da artırdı. Herkes, kehanetin tüm diyarın geleceği için ne kadar kritik olduğunu anlamıştı. Eryon, halkın kaygılarını yatıştırmak amacıyla son sözlerini söyledi:
“Bu kehanet, büyük bir belirsizlik ve tehlike işareti. Varisin ne yapacağı ve hangi yolu seçeceği, diyarımızın kaderini belirleyecek. Şu an için en önemli şey, bu durumun farkında olarak, kendimizi hazırlamamız.”
Kalabalık, kehanetin etkisi altında titriyordu. Herkes, varisin kim olduğunu, kehanetin ne zaman gerçekleşeceğini ve diyarın geleceğini konuşuyordu. Kırmızı gökyüzü, kehanetin ciddiyetini ve yakın gelecekte yaşanacak büyük olayların sinyalini veriyordu.
|
0% |