Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@hayat_belirtisi34

Başlangıç tarihini yazalım👈

𝗞𝗲𝘆𝗶𝗳𝗹𝗶 𝗼𝗸𝘂𝗺𝗮𝗹𝗮𝗿...

 

Bu ülkeye bildiğimiz ya da bilmediğimiz canını veren ,belki de kimsesiz mezarlığına haberimiz olmadan gömülen kanını akıtan bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum...

 

Ben Şeyma. Yeşil Ova'da doğdum.Orta boylu,buğday tenli biriyim. Ağzımın sıkı olmasıyla, uzaktan soğuk görünüşümle tanınırım. Aslında tam tersi. Manipülatif karaktere sahibim ve karşımda ki bireyi kolayca kendime çekmek gibi becerikli bir huya sahibim. Uzaktan bakıldığında çekingen,sosyal anksiyetesi olan bir insan hissi veriyorum çoğu zaman. Fakat daha ziyade ortamın nabzını ölçüp hal ve tavırlarımı ona göre ayarlıyorum. Ailemin,(özellikle de babamın) yakın dostlarımın yanında daha sevecenim. Ancak yaşayacaklarımdan habersiz vehim bir duruma düştüğümü gördüğünüz zaman şaşırabilirsiniz. Hadi başlıyalım...

 

Kasım ayının sesleri yükseliyor, yağmur sessiz insanların anlatılan çığlıklarını haykırırcasına gürlüyerek yağıyordu. Sabah namazının alarmının ötmesiyle kendini kaldırdı yataktan. Kolları yanında omzu eğik, açılamayan gözleriyle bilincini uyandırmaya çalışıyordu. Tenine her değdirdiği su ayılmasını sağlıyordu. Yalnız,düşen damlalar kollarındaki düzleştiriciyle yakılmış derin yanık izlerine, hafif kesiklere ve morluklara değdikçe sızım sızım sızlıyordu. Kıvrana kıvrana zorla abdestini alıp namazını kıldı. Her gün hiçbir şey olmamış gibi davranmak onu iki katı zorluyordu. Bu nedenden ötürü okula gitmek istemiyordu. Ailesinin şüphe duymasını istemediğinden canını dişine takıp silkelenip hazırlanmaya başladı.Gülümsemesini takınıp kahvaltıya gitti. Ev ahalisi küçük prenses de dahil namaz kıla dursun annesine yardım etti. Her şey hazırdı. Kardeşi mert sucuklu yumurtaya ekmek alıp banacakken elinde sızlama hissetti. Annesi Hacer hanım gülümsemeyle parmağını kaldırdı: "Babanı bekle." "Aman tamam ya" deyip beklemeye koyuldu. Çok bekletmeden Haluk bey masaya geldi. Çocuklar ayağı kalktı. "Gününüz aydın olsun baba" "Sizinde çocuklar. Oturun hadi soğutmayın. Valla kokusu buraya kadar geldi. Şeyma kızım çayımı doldurur musun." "Tabi baba... Buyur" Bu atmosferi seviyordu. Birlikte geçirilen keyifli vakitler kadar ne değerli olabilirdi ki başka... Babasını hergün bu sofraya oturtan, yaşamasına izin veren Allah'a şükrediyordu. Gözlerine bakıp, sesini duymak bile bütün bıkkınlığını almaya yetiyordu. "En son kimin dersi başlıyor" Küçük bıdık: "Benim baba... Bugün beni parka götürecektin gidecek miyiz? " "Tabi ki hiç sözümü unutur muyum! " dedi ve kocaman gülümsedi.

"Baba bugün öğlen arası eczaneye gelebilir miyim yine" Kızının bu cümlesinden sonra şüphelendi tabi ki onu istemediğinden değil fakat kötü bir his seziyordu. İşin aslı Şeyma'nın oraya pansuman için malzeme almak için gitmeseydi. "Tabi gel ne oldu yoksa beni mi özlüyorsun he". Alaylı konuşarak nedenini öğrenmeye çalışıyordu yalnız söylemeyeceği belliydi. " Evet tam olarak sebebim bu" dedi ve güldü. Araya girdi hacer hanım: "Hepimiz babacı değil misiniz zaten" Mert:

"Sen bunlara bakma Hacer sultan ben senleyim." "Hahaha hem anne biz babacı olsak ne olur babam senin tarafındayken. " Sofranın havası daha da güzelleşir, anılar damla damla birikir. Çocuklar Şeyma'nın cümlesinden sonra ooo nidasıyla gülerler. "Bak burda haklılar" der Haluk Bey. Gülümser sevdiğine. Ağrıları artıyor, nefesi kesiliyordu. "Benim çıkmam lazım geç kalmıyim" "İyi dersler kızım" "Sağol baba" der. Oturduğu sandelyeden astığı çantasını alır pardesüsünü giyip kendini apartman dışına atar. Zemin katta merdiven boşluğunda beklemeye başlar. Kesmez,kendini apartmanın önünde bulur. "Ağğğ Allah'ım bu daha ne kadar sürecek. Daha fazla dayanamıyorum. Neyse okulda yaparım pansumanı."

                 

***************

 

Lise son, sınav stresi, heyecan bütün bunlar bir yana... Tenefüslerde elinde son kalan pansuman malzemeleriyle, merhem ile geçiştirdi. Ama yenilemek ağrısını hafifletmişti. Babasının eczacı olmasının bir çok avantajı oluyordu. Ondan öğrendiği bilgilerle ağrısını kendi kendine hafifletmişti. Akşam sekiz buçuk saati, üç kardeş sıraya dizili şekilde yardım almak için dizilirler etrafına. Yanlarında mutlak çay, bir meyve ya da yemişlerden olurdu. Haluk bey ise hiç sesini çıkarmaz aksine daha da mutlu olur, hepsiyle ilgilendikçe yorgunluğunun azaldığını hissederdi. Afacan hariç mert ile ablası gece yarısına çalışır, ertesi gün için hazırlanırlardı. Babasının bu özelliği kendisine de bulaşmış ve tercih listesinde kesinlikle sağlık yazmaya can atıyordu. Biyoloji dersinden sonra öğle arası vakti gelmişti ve arkadaşı Dilara ile veli izinleri olmasına rağmen müdür yardımcısına çıkmak için izin istemeye, nereye gideceklerini söylemek için aşağı inip izin aldılar.Bahçedelerken perişan halini gören Dilara: "Ne zamana kadar saklıyacaksın, şu haline bak. Yüzün sapsarı. Hangi biriyle uğraşıcaksın. Çok sabırlısın. Ağğğ izin vermiyosun ki şikayet edelim pislikleri. Sen bu halinle nasıl iki sunum birden yapacaksın. Hem de kampüste. " "Gittiği yere kadar. Hele ki babamın öğrenmesini istemiyorum. Sakın yanlış anlama. Azardan değil, biliyorum ki kendini suçlayıp üzülecek. Bunun olmasını istemiyorum. Lütfen Dilara, dostluğumuz için biraz daha sakla nolur. " "Üfff tamam sırf sen istiyorsun diye. Bu arada derste yaptığın sunum çok iyi di. Hocadan anlamadığım konuyu senden anladım." "Gerçekten mi? Hoca da beğenmiş midir? "Bana kalırsa yüksek alacaksın gayet iyi di." "Bir şey daha! Furkan dün bana çıkma teklifi etti." " Ne diyorsun? " "Gerçekten! Kabul ettim. İşin ilginç yanı ne biliyor musun? " Babamın bundan haberi var ve ben son anda öğrendim. Hiç bir şey demedi." "Hahahaha desene işini sağlama almış. Evlilik gözüküyor o zaman he. " " Gül sen gül. Senide görücem. O Hüseyin'i perişan ettin. Peşinde koşmaktan helak oldu çocuk. Sen niye dip bucak kaçıyorsun bu erkeklerden" " Çünkü hiç kimse beni babam kadar sevemez... Bu kadar net! " "Ama itiraf et seviyorsun. " " Nerden çıkardın bunu? " "Kızım ben senin kaç yıllık arkadaşınım. Bilmez miyim? Neyysee ilerde görücez." "Hadi hadi zevzeklik etmede gidelim zaman bitmeden. " Bahçeden çıkmadan öğrenciler arasında lakapları beleş tayfa önlerini keser. Bu beş kişilik grup herkesten dilenip para isteyen ipsiz sapsız bir gruptu. Ve bu sene odaklarında Şeyma vardı ve aksine aynı sınıftalardı. Aralarından Burak: "Ooooo kızlar nereye? " dedi. İşin yine uzayacağını gören Dilara alttan ses kaydını açar. Şeyma: " Sizi hiç ilgilendirmez. " "Cık cık cık böyle olmadı ama bu aralar çok göze batıyorsun. Yoksa yine ufak dokunuşlarımızı özledin mi ha? " Diğerleri elleri bağlı dudak altı alaycı tavırlarla gülerler. Tabi ki bunun anlamı yine eziyetti. Grubun süslüsü Burcu: " Bana bak senin yüzünden sabah hocadan bir ton azar işittik. Kendi yöntemlerimizle seni güzelce uyardık. Anlaşılmamış. Sana demedim mi derslerinden kalacaksın diye haaaa. Yaptığın sunumu övdü durdu. Zaten senden tiksiniyorum. İyice katlanamaz oldun." Darlasın dursunlar bahçede nöbetçi olan tarih hocası Mahmut bey bir yandan da onları gözlemlemektedir. Aslı:"Bu da yetmemiş gibi Mahmut hoca da bunun tarafında o gün de bana proje ödevi verirken acık feyz alın dedi. Zaten nikotin siz günümdü. İyice cinlerim tepeme çıktı." Burcu: " Nikotin demişken nerde bizim emanetler. Topladınız mı? " Dilara çıkışarak:" Yok size para falan. Hadi naş. Valla delirtmeyin sizi sürüm sürüm süründürüz." Bu tip insanlara üzülüyordu aslında. Karakterleri oturmamış insanların en iyi yapabildikleri şey narsist davranışlarda bulunmaktır. Bu da karşısında ki insanı gücüyle ezebileceği hissi verir. Şeyma aslında onlardan korkmuyordu. Sabrediyordu. Fakat çoğu zaman öyle raddeye geliyodu taş olsa çatlayacak cinstendi. Taki bu cümleye kadar... "Şeyma daha nasıl anlatayım. Eğer dediklerimizi yapmazsan babanı rahatsız etmek zorunda kalıcaz. Yapabileceklerimizi küçümseme. Ne olacağı hiç belli olmaz." dedi. Burcu'nun bu sözü son ipliği kesmişti. En hassas noktasından vurmuştu. Gülmeye başladı. Albay kızı olduğunu bilmiyorlardı. Ve bu halleri çok komik geldi. Asıl çıralarını yakacak oydu. O kadar yükses sesle güldü ki birbirlerine bakmaya başladılar. Okul iki binanın birleşimi ydi. Hafif yüksek kısımda kalandan öğretmenler diğer binadan ise öğrenciler genellikle giriş yapardı.Öğrencilerin giriş yaptığı binanın yanında dar bir alan vardı ve hocalar sigara için orada olurlardı.Ne kamera ne de insan vardı.Kahkaha ata ata oraya gitti.Peşlerine geldiler. Hala daha anlamamışlardı ne yaptığını. Birden sustu. Bakışlarını Burcu'ya dikti. Yakasından tutup boğazına eli gitti. Öldürmeyecek kadar sıkarak:"Çok komiksin. Asıl sen benim yapabileceklerimin daha farkında değilsin. Yüreğin yiyorsa yap hadi. Bak bakalım ben o zaman bütün pisliklerini nasıl çarşaf çarşaf döküyorum." dedi ve boğazını bıraktı. Kendini duvardan bıraktı, dizlerinin üstüne düştü, derin derin öksürdü. Hepsi şaşkınlıkla bakakaldı. Sessiz, ezik sandıkları kız resmen cellada dönüşmüştü. Burak sinirlendi, üstüne yürüdü. O an Şeyma'nın boşluğuna geldi ve kendini geri çekemedi. Kolundaki yanık yaralarına sım sıkı sıktı. Daha iyileşemeyen yaralar kanamaya başladı. Kanadıkça yanması artıyordu. Kanadı tutulmuş kuşlar misali kaçamadı. Sıyrılamıyordu. "Bana bak sen artık fazla olmaya başladın." dedi. Öğle namazından gelen Hüseyin ile Furkan gördükleri karşısında donakaldılar. Yukarı kısımda kalan Mahmut hoca durumu görmemişti ve Furkan yanına koştu. Öfkeden patlayan Hüseyin onların yanına koştu. Burak'ın sağ elini aldı bir kanadından çekti. Burnuna yumruk attı. Sevdiği kızı o hale sokan şerefsizi komaya sokmak istiyordu. Yere düşünce iyice yüzüne yüzüne yumruk atarak;" "Cibiliyetine tükürdüğüm seni gebertirim lan." dedi. Dilara hemen Şeyma'nın koluna girip destek olmaya çalıştı. "Hüseyin tamam yeter! " bağırtısıyla yumruğu havada kaldı. Mahmut hoca Furkan ile yanlarına koşmuştu. Bütün okul etrafına toplandı. Hocanın gelmesiyle üstünden kalktı. Ayağıyla böğrüne vurmayı ihmal etmedi. İnletti. "Yeter dedim! " Öğle arası arada heba olmuştu. Zil çaldı. Diğer hocalar öğrencileri içeri sokmaya çalıştı. Artık ok yaydan çıkmıştı ve Şeyma'nın korktuğu başına gelmişti. Mahmut hoca:"Sedef hocam bir ambulans çağırın.Kızım senin bu halin ne,iyi misin? Kim yaptı bunu sana? " dedi. Hemen Dilara araya girdi. Beleş tayfa hocam. İki aydır rahat koymuyorlar." Hemen araya girip inkâr etmeye başladıklarında "Kesin sesinizi! " diye bağırdı müdür. "Sanki sizin ne halt olduğunuzu bilmiyoruz." Dilara:"Hocam yanımda ses kaydı var" Artık saklamasının mümkünatı yoktu.Hasta olan babasının onun yüzünden daha kötü olacağını düşünüyordu. Sinirinden ağlamaya başladı. Hüseyin onu böyle gördükçe içi dağlanıyordu. Sendelemeye başladı. Dayanamadı. Sol tarafına doğru bilincini kaybedip Hüseyin'in kollarına düştü, bayıldı...

 

 

Loading...
0%