Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm: FIRTINA ÖNCESİ GÖLGE

@hayrunnisakaplan

Merhabalaaaarrr

İkinci bölüme hepiniz hoş geldinizz.

Gurlarla bölümü sizlere sunuyorumm

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

Mercan

Karargahın kapısından içeri adımımı attığımda, yoğun atmosfer beni hemen içine çekti. Bir an için tüm yaşadıklarımı unutup, tamamen görevime odaklanmam gerektiğini biliyordum. İçimde intikam ateşi yanıp tutuşuyordu. Engel olamıyordum, içindeki yangına. Ama biliyordum er yada geç intikam, alınacaktı. Çocukların, kadınların, tüm masumların,nice Mehmetçiklerin ve ailemin. Hepsinin intikamını alıcaktım, alıcaktık. Çünkü biz onlar gibi değildik. Onlar, sözde ülkelerini kurmaya çalışıyorlardı. Yazık anca hayal kurarlardı onların bayrak dedikleri paçavra, bizim anlı şanlı Türk Bayrağımızın yanından bile geçemezdi.

Buraya yeni gelmiştim, yeni bir görev yeri, yeni tim arkadaşları, ve alınıcak bir intikam.. Karabük'e gelmiştim terörün en yaygın olduğu yerlerden biri. Sırf bu yüzden kardeşimi geride bırakmıştım, tek ailemi. Ama bu onun içindi onu buraya getiremezdim o, hala benim minik kız kardeşimdi, öylede kalıcaktı.

Ona birşey olması fikri beni çileden çıkarıyordu ben bu yüküde taşıyamazdım. Aklıma kardeşimin gelmesiyle dudağımın kenarı kıvrılmıştı. Buraya gelmek için her yolu denemişti. İzin vermemiştim

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

2 Gün önce (İstanbul)

"Ablaaaag nolurr bende GELEYİM!" Evet tam tamına üç gündür bu cırtlak sese maruz kalıyordum. Başım ağrımaya başlıyordu sinirlerim tavandı uykuda bile rahat yoktu bu EVDE!

"Ablaa, ablam, güzel ablam bende geliiimm kıyma banaag" diyordu Eflan, kız kardeşimdi. yok olmuyordu gerçekten olmuyordu! Anlamıyordu beni. Bi de tek o da değildi İzel de vardı O da gelicem diye diyip duruyordu İzel..kardeşim, dostum, sırdaşım, herşeyim adı gibiydi gittiği her yerde izini bırakıyordu.

Kendi kendime bunları düşünürken bir ses böldü kimmi? Tabiki benim cırtlak sesli KARDEŞİM! "Bendeg geliiiimm noluurrr aaagg" diyip salya sümük ağlamaya başlamıştı bu beni etkileyemezdi. Ne? Duygusuz olduğumu sana bilirsiniz ama bunca yıllık kardeşimi tanıyordum numaradan ağlıyordu. "Hayır Eflan" dedim. Sesim netti ama gel gelelim ki kardeşim bunu anlasın.

Karabük'e gidicektim terörün yoğun olduğu yere, oraya Eflanı götüremezdim, tehlikeliydi oralar belki bencilceydi ama onuda kaybedemezdim tek ailemi de kaybedersem yaşayamazdım bu yük bana ağırdı kaldıramazdım.

Eflan son kozunu oynamaya kararvermişti ki buna katlanmayacağımı biliyordu ama Hayır! Olmuyacaktı. Ayağa kalkıp yanıma oturdu önce, sonra elimi tuttu ve rolüne iyice hazırlandı. Gözlerini büyütü, yaşlarla doldurdu ve evet artık hazırdı. "Ablaaaag lütfeen ben sensiz napim, hem sen ben olmadan yapamasın lütfenn" dedi ve son kozunu oynayıp dudak büktü. Ama bu haksızlıktı hemde fazlasıyla! Kendimi zor tutuyordum o da bunu çok iyi biliyordu eğer biraz daha böyle bakarsa kabul edicektim resmen. Tam yelkenleri suya indirecekken zil çaldı ve ben yerimden uçarak kapıya koştum, yoksa etkisine dayanamayıp tamam diyecektim. Eflanda farketmiş olucakki kendi kendine kapıyı çalana homurdanıyordu, bu haline gülmeden edemedim benim minik kardeşim tam bir felâketti.

Kapıyı açtığımda karşımda İzeli gördüm, bana otuz iki diş sırıtıyordu. Gelmişti diğer baş belam. Elimi anlıma vurduğumda kahkaha atmıştı. içimdekileri dile getirmekten çekinmemiştim "Allahım yağmurdan kaçarken doluya yakalandım resmen!" İzel sadece daha büyük bir sırıtmayla bana karşılık verdi, içeri geçip yanağımdan makas almayı da ihmal etmemişti. İçeri geçerken de her zamanki enerjik sesiyle konuşmaya başlamıştı "bakıyorumda Eflan seni yeterince bezdirmiş" dediğinde hemen kafamı olumlu anlamda salladım belki acırdı da o ısrar etmezdi.

Şu halime bak sen gel üsteğmen ol ama küçük kardeşine laf geçireme bakmayın dışardan çok sert gözüktüğüme bu iki kızın yanında ne o sert tavırlar kalıyordu ne de ciddiyet. Gerçi bende eskiden az deli değildim ama eskidendi artık büyümüştüm. Hayır, ben üniversiteyi bitirince, yada on sekiz yaşını geçince, veyahut iş sahibi olup vatanıma hizmet etmeye başladığımda büyümemiştim, ben on beş yaşında büyümek zorunda bırakılan bir kız çocuguydum.

Babamla annem hain bir pusuya kurban gittmiştiler. Terörün saldırısında Şehit olmuşlardı. Babam Vatanı için çalışan bir Yarbay'dı. 18 Nisan YARBAY ADNAN KÖSE VE MAHRU KÖSE ŞEHİT DÜŞMÜŞLERDİ.

Sonrasında iki tane hem yetim hem öksüz kız çocukları bırakmışlardı. İzelle'de bu sayede tanışmıştık. Yetimhanede.. Oda çok büyük zorluklar yaşamıştı. Daha çocukken başlamıştı bizim savaşımız ve intikam alınana kadarda sürecekti. Peki biticek'ler miydi? Hayır, her defasında yenileri gelicek'ti ama asla kazanamayacak'lardı. Türkleri yenmek kolay değildi hemde hiç. Türk olmak zordur, çünkü tüm dünyayla savaşırsın ama Türk olmamak daha zor çünkü Türklerle savaşırsın.

Kaleş yıllardır terörün başı, annem ve babamın katili ve onlar gibi bir çok masumun...yıllardır peşindeydim, belki bulamayacaktım belki de tam o kansızı bulmuşken şehit olucaktım bilmiyorum... Ama bildiğim birşey vardı ki o da intikamım yerde kalmazdı ben değilsem başka bir Türk evladı. hiç bir masumun intikamı yerde kalmazdı Türkler buna izin vermezlerdi. Karabük'e bu sebepten gidiyordum Kaleş'e daha yakın olmak için. Atamam olmuştu Özel harekat'a Gölge Timine. Bugün eski Timimle vedalaşamıştım hepsiyle büyük başarılara imza atmıştık hepsi benim kardeşlerim di.

Ben bunları düşünürken yine aynı sesin yanında İzelin sesiylede içeri çağrılmış'tım. Tabi iki dakika rahat bırakılırmıyım? Yook töbe haşa ölürlerdi falan içerden İzel'in "kız buraya gel." Diye bağırmasıyla, onların yanına adımladım istemiye, istemiye. "Ney var ney" Diye söyleniyordum "gel gel otur şöyle" dedi İzel, gösterdiği yere oturduğumda konuşmalarını bekliyordum. Aradan beş dakika geçmişlerdi ama hala bana bakıyolardı ben onlara en son dayanamayarak "lan ne var?!" Dedim İzel'de sıkılmış olacak'ki konuşmaya teşreftti hanımefendi "ee nasılsın bakalım" Dediğinde tam ağzımı açıp cevap verecekken araya Eflan girdi "bende geliyorum abla!" Yeminlen gına gelmişti üç gündür Eflanla uğraşıyordum ki ilk başta İzel'de çok ısrar etmişti ama ben onla duygusal bir konuşma yaptıktan sonra istemiye istemiye kabul etmişti. Onlar benim herşeyimdi ve onlara bişey olsa kendimi affetmezdim ki burda bir düzenleri vardı bozmaya hakkım yoktu. Belki bu tutumum saçmaydı ama korkuyordum, belkide ailemin ölmesinden kalan bir travmaydı bende bilmiyordum. Hiç bırakmak istemiyordum ikisinide ama herşeyi geçtim bir düzenleri vardı bozmaya hakkım yoktu.

İzel oldukça tanınmış, namı tüm Türkiye'ye yayılmış bir Avukat'tı. Kendi ofisini açmıştı. Eflan'da oldukça başarılı bir ressamdı onunda kendine ait bı yeri vardı gidip orda saatlerce tuvallerde resim çizerdi lakin asla sıkılmazdı.şimdi söyleyin bana onların.gerçekten düzenlerini bozmaya varmıydı hakkım?
Yoktu, olamazdıda.

Derin bir nefes alıp Eflana döndüm "bak Eflan sakın lafımı kesme dinle önce. Benim yüzümden başına bişey gelmesine dayanamam, aynı şey senin içinde geçerli İzel. Biliyorum beni tek bırakmak istemiyorsunuz ama gerçekten düzeninizi bozmanıza gerek yok sık sık gelirim buraya telefonda konuşuruz lütfen daha fazla uzatmayalım ha olurmu?" Dedim tabi Eflan dururmu hemen söyledi lafını "yaw ablam canım benim sende acaba unutkanlıkmı başladı? Hatırlatırım ki ikimizde kendimizi savunmayı biliyoruz hani bizi tehtid ede ede gondermiştin ya yaşlandınmı ne" demişti sonda gülerek bu kız çok fenaydı. Tek kaşımı kaldırarak "benmi yaşlandım öylemi küçük hanım?" Dediğimde dil çıkarmakla yetinmişti ayağımdaki terliği çıkarıp ona fırlatacakken ayağı kalkıp kaçmaya yeltenecekti ki bu eylemi başarısız sonuçlandı terliği tam kafasına yedi "tam on ikiden" dedi İzel. Eflan bı kafasını tutuyor bı terliğe bakıyordu en sonda yanıma gelip elimi sıkmıştı ve konuşmaya başlamıstı "tebrik ediyorum tüm içtenliğimle gerçekten her defasında nasıl başarıyorsun bilmiyorum ama sen bu işte müthişsin abla" dedi büyülenmiş bir şekilde.

Bunun üzerine İzelle ben kahkaha atmaya başlamıştık. Bu iki kız olmadan nasıl yapıcaktım gerçekten bilmiyordum. "Ee yılların tecrübesi" demiştim ki Eflan eski haline dönerek bir kereden çığlık atarak "ablaag bendee geliim ne olur" demişti bıkkın bir bakış atmaktan başka bir şey yapmamıştım. Tam konuşacakken İzel "Eflan tamam güzelim ablan gitsin bişey olmaz. Hem ona fotoğraf atıp kıskandırırız" demişti. Bana hak veriyordu ama gelmekte istediği için Eflana bişey demiyordu şaşırmıştım açıkçası. Çünkü İzel her ne kadar kabullenmiş olsada ikide bir 'bende gelicem bitti' diyen kişiydi. Eflanda şaşkın bir şekilde ona bakakalmıştı. İzel anlamıstı beni hep anlamıştı ona teşekkür ederim dedim gülümseyerek oda karsılık vermişti ki bu anı yine Eflan bozdu "nasıl yaa sendemi?" Diyip adeta çığlık atmıştı daha fazla dayanamayacağımı anlayıp ayağı kalkıp banyoya elimi yüzümü yıkamaya gittim.

Banyoya girdiğimde musluğu açtım elimi yüzümü yıkayıp içeri geri girdiğimde koltuktan telefonumu alıp cebime attım ve dış kapıya adımladım İzel'de arkamdan geliyordu "Nereye?" Dediğinde arkamı dönüp "akşamki maç için bı kaç bişi alıcam" dediğimde beklentiyle bakıyordu. Ne anlamında kafamı salladıgımda "ve?" Demişti. Pes edip "ve biraz hava almaya ihtiyacım var" demiştim İzel 'ha şöyle' bakışı atmıştı. "Ona biraz zaman ver, onun tek ailesi sensin ben veya başkası değil" demişti. Kafamı sallayıp "evet ama... Bilmiyorum İzel bı yanım gelsin onsuz yapamasın diyor ama diyer tarafım ya ona bişey olsa diyo belki saçma ama korkuyorum İzel" dediğimde anlayışla gülümsemişti, "korkunu anlıyorum ama o da korkuyo, bende dahil sana bişey olmasından deli gibi korkuyoruz Mercan. Sana bişey olsa yanında olamadığımız için dahada kötü hissediceğimizi biliyorsun. Anlıyorum, gerçekten anlıyorum seni ama bu bizim içinde zor be güzelim " Dediğinde kendimi yine onun kızı gibi hissediyordum İzel buydu işte her zaman anlayışlı, her daim mantıklı düşünen ve kendini asla güçsüz göstermeyen biriydi.

O da çok zorluklar çekmişti daha 14 yaşında neler yaşamıştı ama her zaman şimdiki gibi dimdik duruyordu. O gerçekten her zaman beni anlıyordu. İki üç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapatarak sıkıca sarıldım ona, hemen karşılık vermişti. "Teşekkür ederim" dediğimde güldü hafifçe "Niçin?" Dediğinde "herşey için" diye cevaplamıştım. O gerçekten çok güçlü bı kadındı. "Eğer Eflanın yanında senin olmayacağını bilseydim asla gitmezdim iyiki, iyiki varsın kardeşim" dedim. Hemen eski haline döndü, toparlandı ve şöyle ekledi "cips, kola ve özellikle çekirdek almayı unutma akşam civcikleri yenicez, yanında iyi gider" dediğinde gülmeden edememiştim 'civcikleri yenicez' derken bağırarak söylemeyi ihmal etmemisti

biz tabikide İzelle Galatasaraylıydık Eflanda Fenerbahçeliydi hayır yani zeki kızdıda nasıl hala Fenerbahçeli anlamış değilim. Eflan tabiki cevapsız kalmadı ve "yaw he he" dedi her zaman maç öncesi bunu yapardı ve sonu onun ićin hüzünlü biterdi genellikle. Ayakkabılarımı ayagıma geçirip dışarı çıktığımda derin bir nefes çektim içime. Hemen Motoruma binip yola koyuldum. Motorlara aşık biri olduğumu söylemiş miydim? Söylememişsem şimdi diyorum BEN MOTORLARA AŞIKTIM. Eskiden babamla hep binerdim babamda çok severdi. Aklıma gelenle gülümsedim. Ve hızımı artırarak tam sürat yollarda ilerlemeye başladım.

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

"Veee GOOOOL!" İzelle aynı anda bağırarak söylemiştik Galatasaray yine gol atmıştı ve şu ana durum 3-2 olmuştu. Öndeydik, her zamanki gibi. Eflan'sa şu an kıpkırmızı olmuş çıldırmak üzereydi. Yazıktı ona daha gencecik yaşta sinir krizi geçiriyordu. Sırıtarak ona döndüğümde "sakın abla tek kelime ETME!" Dediğinde bir an söylüyeceğim şeyden vazgeçmedim değil doğrusu ama hayır! Söyliyecektim bu hayatta zevk aldığım şeyler sınırlıydı onlardan biri ise civcikleri sinir etmekti. "Ne oldu civcik, pek mutlu değilsin gibi" dedim sonda kahkaha atarak. Artık maçı kazanmaları baya zordu, son on iki dakika kalmıştı. Belki karşılarında başka bir takım olsa yine kazanma şansları olabilirdi fakat üzülerek söylüyorum ki karşılarında GALATASARAY vardı bu biraz zordu, hatta baya bir zordu.

Ayağa kalkıp izele doğru yürüdüm, elinden tutup ayağa kaldırdığımdaysa hemen anlamış olucak ki tek elini omzumun üzerinden attı bende elimi beline koymuştum. Zıplayarak ikimizde aynı anda "RE RE RE RA RA RA GASAY GASAY CİMBOMBOM!" diyorduk. Efalan dahada sinir oluyor, çıldırıyordu ve bu bizim hoşumuza gidiyordu. Ki tam bu anda bir hareketlilik oldu Fenerbahçe gole doğru gidiyordu. İzelle eski yerlerimizi alıp izlemeye koyulduk Eflansa ayağa kalkmış heyecanla bekliyordu. Kalbim yüregimde atıyordu ki malesef Ferdi Kadıoğlu gol atmıştı! Şaka gibi ben burda iki saattir övüyorum sizi ama ya!

Eflan kulağı tırmalayan çığlıklar atıyordu İzelle ben ise ekrana bakıyorduk hala o sırada Eflan "ne oldu aslan yavruları? Ha kazanacağınız sandınız degilmi biz izin verir miyiz be " dediğinde sinir olma sırası bize gelmişti "birinci olmadınız Eflan! Maç hala devam ediyor farkındaysan!" Dediğimde Eflan tam ağzını açıp birşey diyecekken televizyondan yükselen spikerin sesiyle bişey diyemedi "EVET TOP İCARDİ'YE GEÇTİ,. İCARDİ KALEYE DOGRU GİDİYOR YOKSA GOL MÜ OLUCAK GOL MÜ OLU- VEEEE GOOOOOLL MAURO İCARDİ GOOL ATTI GOOOL" dediğinde benle İzel yerimizden siçrayarak bagırmaya başlamıştık "GOOOOOLLL! NE OLDU CİVCİK BİŞİ Mİ DİYORDUN?" İzelin konuşmasıyla Eflan sinirle yerine oturdu Maç bitmişti skor 4-3 tü. biz hala gülüp, kahkaha atıp, etrafımızda deli gibi dönerek "AĞLAMA FENER AĞLAMA" diyorduk. Eflan artık ağlıyacak gibi duruyordu. Bir kahkaha daha attığımda Eflan yerinden kalkarak odayı terk etmişti. O gece İzelle doyasıya gülüp, deliler gibi dans etmiştik Galatasaray marşı ile.

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

"Baba biraz daha hızlı, hadi babaa" kahkahalarımın arasında babama daha hızlı koşmasını söylüyordum. Şu an onla ebelemece oynuyordum. "Peki küçük hanım bunu sen istedin! " Dediğinde daha hızlı koşmaya başlamasıyla ağzımdan bir çığlık kaçmıştı. Daha hızlı koşmaya başladığımda babam bana yetiştimi diye bakim derken yakalanmıştım. Ne olduğunu daha anlayamadan, babamın güvenli, sıcak kolları arasındaydım. Ağzımdan kocaman bir çığlık daha dökülmüştü, kahkahalarımın arasında."yaa babaa bıraaakk" diye bağırıyordum ama babam beni yere, çimenliğin üzerine bırakmış gıdıklıyordu. Ağızımdan kocaman kahkahalar dökülüyor, annemden yardım istiyordum. Ama nafileydi annem kucağında Eflanla bizi izliyordu. "Yaa baabaa yeterr" gülmekten konuşamıyordum. Babamla kahkahalarımız birbirine karışıyordu. "Bunu sen istedin zillii" dediğinde artık gülmekten konuşamıyordum.

Annemde artık bana yardım etme kararı almış olmalıydı ki babama kahkahaları arasında "Adnan, yeter kızımızı, gülme koymasına sokucaksın!" Dedi hafif sitemle. Babamda artık pes ederek gıdıklamayı bırakmıştı. Lakin hâlâ deli gibi gülüyordum babamla annemde bana gülümseyerek bakıyorlardı. "Gel bakalım babacığım" bunu söylemesiyle beni kucağına aldı babam. Hemen kollarımı boynuna dolamıştım. Annemle Eflan'ın yanına gidene kadar yüzüme öpücük konduruyormuştu babam.

Onu çok seviyordum, hemde çok. O benim, Kahramanımdı.

Annemin yanına geldiğimizde babam sandalyeyi çekip oturmuştu. Bende hâlâ kucağındaydım. Sıkıntı yoktu benim için hava hoştu. Babam eğilip Eflan'ında iki yanağından kocaman öptü. "Benim diğer minik kızım napıyormuş böyle" kocaman gülümseyerek konuştu babam. Eflan hemen "babaaa kuyaak" demişti. Bu haline hepimiz gülmüştük. Çok tatlı konuşuyordu. "Baban kuyak diyen ağzını yesin seninn" diyerek beni bı bacağına oturtarak, Eflanı da diğer bacağına oturtmuştu. Bazen Eflanı kıskanmıyor değildim. Daha doğalı bir buçuk sene olmuştu ama hemen anne, babam onu sevmişti! Haksızlıktı! Ben kocaaamaan altı senelik prensesleriydim beni daha çok sevmeleri gerkmezmiydi? Ama babam ve annem hep 'ikinizide çoook seviyoruz asla sanma seni daha az sevdiğimiz tamamamı pirensesim' derlerdi. Hem benim anne babam yalan söylemezdi ki gerçektende ikimizde kocaaaamaaan seviyorlardı biliyormusunuzz???

"Hani bakiim nerde babaya öpücük?" Babamın sorusuyla Eflanda bende kıkırdamıştık. Hemen babamın iki yanağından da öpmüştük. Babam bu sefer de anneciğim'e bakmıştı annemde gülümseyerek "ne bakıyorsun öyle hayatım" demişti babamda üzgün bir şekilde "sende öpmeyecek misin karıcımm" demişti neden üzülüyordu ki ben annem yerine de öperdim ki hem. Annemin konuşmasına fırsat bırakmadan "anneciğim neden babamı üzüyorsun kii? Hem baba ben annem yerinede öperim ki seni" dediğimde annemde babamda kahkaha atmaya başlamışlardı. Neden gülüyolardı ki yanii??

"İşte benim kızım be. Baban seni yerr" bunu demesiyle yeniden iki yanağımdanda defalarca kez ölmüştü. Tabi Eflan hemen "baba, beyde beyde" demişti babam gülerek onuda öpmüştü annem bu esnada bize gülümseyerek bakıyordu iyiki ikiside benim anne babamdı ve Eflanın tabii. Onları kocaaamaan seviyordum.
Annem bu sefer babama bakarak "eh madam gelde öpeyim bende" demişti babamda sırıtarak, anneme yanağını uzatmıştı. Annem babamı öptüjten sonra benle Eflanı da bolca öpmüştü babam anneme yaklaşarak "öyle bitane öpücükle kaçağını sanıyorsan yanılıyorsun karıcım" demişti tek gözünü kırparak ama fısıldayarak demişti neden ki galiba benle Eflanın duymasını istememişti gerçi ben duymuştum kiiii. Bide babam tek gözünü nasıl kırpa biliyodu ya ben yapamıyordum ama. Bide annemin neden yanaklrı babamın sözünden sonra kızarmıştı ki aklımda yine binlerce soru varken hava bikereden kararmıştı. Annemle babama bakmak için kafamı çevirdiğimde hiç biri yoktu etraf üstüme üstüme geliyordu sanki. "Anne! Baba! Nerdesiniz!" Hiç birinden ses gelmiyordu tek başıma kalmıştım nerdeydiler? Karşıda iki tane insan gördüm sonra. Annem le babamdı bana sesleniyolardı. "Kızım burdayız" diye onlara doğru koşuyordum ama onlara bir türlü ulaşamıyordum . Sanki hiç ilerlememiştim yerimden aynı yerde kalıyordum "ANNE! BABA! KORKUYORUM! GELİN! LÜTFEN!" biye bağırıyordum ama ne onlar yanıma geliyordu nede ben onlara ulaşabiliyordum. İğrenç bir kahkaha sesi yükseldi birden. Tüylerim diken diken olmuştu. Bana sesleniyordu kahkaha atan kişi "Mercan artık Annen ve baban yok!" Diye defalarca kez bağırıyordu. Hâlâ annemle babama koşuyordum ama onlara asla ulaşamaıyordum. O lanet ses hiç susmadan bağırıyordu aynı şeyleri. "Annenle babam yok. Onları öldürdüm hahahah!!" Diyordu.

Bikereden yerimden sıçrayarak uyandığımda, Kalbım deli gibi atıyordu. Derin derin nefes alırken sakin olmaya çalışıyordum. Sadece bir kabustu sakın olmaliydım ama o piç kurusunun söyledikleri aklıma geldikçe içimdeki intikam ateşi git gide yükseliyordu. Engel olamıyordum.

Tak, tak, tak ben hala bunları düşünürken odamın kapısı tıklatılmıştı. Eflan kolay kolay gece rahatsız etmezdi bişeymi oldu düşüncesiyle hemen "gel" dedim. Eflan kapıdan başını içeri uzatarak "gelebilir miyim?" Diye sorduğunda kafamı evet anlamında salladığımda beklemeden içeri girmişti. Ona merakla baktığımda ellerini önde birleştirmiş sallana sallana bana bakıyordu. Bu haline ister istemez gülmüştüm sanki yirmi dört yaşında değilde hala beş yaşındaydı. Gerçi o benim her zaman minik kardeşim di, öylede kalıcak'tı. "Ben düşündüm de birlikte uyuyalım mı? " Diye sormuştu. Yüzümdeki gülümseme git gide büyüyordu bu kız gerçekten hiç büyümüyordu "hem bu senle son gecemiz" dediğinde yüzünde yeniden ağlamaklı bir ifade oluşmuştu biliyordum kendini zor tutuyordu. Derin bir nefes alarak "gel buraya" demiştim yatakta yana kayarak. Hemen yanıma sokulmuş'tu. Kollarını bana dolamıştı bende ona, kafasını eğmişti ben göz yaşlarını görmüyeyim diye. Zor ikna etmiştim Eflanı zaten. "Şş Eflan, yapma güzelim böyle?" Dediğimde kafasını kaldırmıştım. Gözleri dolmuştu. "Abla..." Dedi. Derin bir nefes alarak devam etti "ben, ben seni çok özlerim ki" demişti sonunda gözlerinden yaşlar bir, bir dökülerek. O böyle yapınca bende dayanamıyordum.

Hiç bişey demedim sadece ona daha sıkı sarıldım bazen sarılmak binlerce kelime konuşmaktan daha iyiydi. Ne kadar geçti bilmiyorum ama Eflan kendini iyi hissettiğinde geri çekilmişti. Ağzından dört kelime tek çıkmıştı "seni çok seviyorum abla" bunu gülümseyerek söylemişti gerçek bir gülümseme. "Seni çok seviyorum kardeşim." Diyip tekrar sarılmıştım ona. İşte biz böyleydik, her zaman birbirimizi anlardık o da anlamıştı beni her zamanki gibi.

Üç kişilikti. Ben, Eflan ve İzel.

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

Motoruma binmiş yolda ilerliyordum. Bikaç saat sonra uçağım vardı. Herşey tamamdı, bütün işlerimi halletmiştim. Şimdi ise annemle babamın yanına gidiyordum onlarla vedalaşmadan bu şehirden gidemezdim.

Şehitliğin önünde durduğum da uzun bir süre sadece baktım annem ve babam burdaydılar.

En sonunda hareket etmek aklıma gelmişti. Önce başımdaki eşarbı düzelttim. Yavaş adımlarla içeri girdiğimde ne mi hissediyordum? Öfke, acı ve intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordum. Sakin bir o kadar da sert adımlarla ilerliyordum.dışarıdan duygusuz görünebilirdim ama içimde binlerce duygu değişimi yaşıyordum.

Şehitlik, tek bir kelime 8 harf 3 hece.. ne kadar basitti söylemesi peki ya yaşanmışlığı? Nice mehmetcikler, kendini feda etmişti bizler rahat yaşayalım diye kendi hayatlarından vazgeçmişlerdi, vazgeçmiştik.

Sorun değildi aksi halde bu bizim için bir onurdu.

Mezarlığın önüne geldiğimde adımlarımı durdurmuştum. İşte anne ve babam buradaydılar. İkisinin ortasına oturduğumda uzunca sayılabilecek şekilde mezar taşlarına baktım. Defalarca üstündeki, yazıların üzerinde gözlerimi gezdirdim.

ŞEHİT
YARBAY ADNAN KÖSE
1970 - 2010
RUHUNA EL- FATİHA

ŞEHİT
MAHRU KÖSE
1974 - 2010
RUHUNA EL- FATİHA

"Annem, babam ben geldim " dedim sesimin titrememesine çalışarak. Belkide artık o küçük kız değildim. Ama annemle babamın yanında o büyümüş, üsteğmen olmuş kız gidiyor yerine küçük Mercan geliyordu.

"Nasılsınız? Biliyor musunuz ben bugün gidiyorum. Nereye diye sorarsanız karabük'e terörün daha yoğun olduğu yere... Behram piçine yakın olabilmek için." Sonda sesizce fısıldamıştım. "Sırf bu yüzden Eflanı burda bırakıp gidicem. Kızmayın bana korkuyorum ona bişey olmasından. Hem tek değil, İzel de yanında anlatmıştım size diğer kardeşimiz. Eminim sizde onu çok severdiniz." Dedim elimle ikisinin mezarını tutuyordum. Sanki ellerini tutarmışcasına. "Hem onların bir düzeni var burda bozmaya hakım yok." Dediğimde gözlerim dolmuştu.

"İntikamınızı alıcam! Sizin ve bir çok masumun Kanı yerde kalmayacak! tüm şehitlerimizin ki gibi." Sesim keskin, gözlerim kararlılıkla bakıyordu.

"Ben Kıdemli Üsteğmen Mercan Köse. Yarbay Adnan Köse'nin kızı, Türk Cumhuriyeti'nin askeriyim"

o ana kadar sakladığım tüm duygular, mezar taşlarına baktıkca yüzeye çıkıyordu. Gözlerim dolu ama sesimde kararlılık vardı:

"Vatan uğruna canını verenlerin mirası benim ve nice askerlerimizin omuzlarında. Beni bir anne gibi sarmalayan toprağın, kanla sulanan bayrağın, sizden kalan gururun ne demek olduğunu biliyorum. Bu topraklarda benim de hikayem yazılacak. Sizden devraldığım bu görevle, her adımda sizin izinizdeyim."

Bir an durdum, elimi mezar taşına koydum ve ekledim.

"Ruhunuz şad olsun. Söz veriyorum, bayrağımız gökyüzünde dalgalandıkça sizin adınızı yaşatacağım. Güçlü olacağım, sizin gibi."

Güçlü olacaktım, olmak zorundaydım.

Ardından sessizce mezarlığa arkamı dönüp yürümeye başladım. Fakat aklımda hala şu sözler çınlıyordu: "Ben Mercan Köse, sizin kızınız ve bu vatanın bir evladı."

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

Uçağa binmiştim. Karabük'e doğru gidiyordum. Eflanla ve İzelle vedalaşmak gerçekten çok zor olmuştu özellikle de Eflan'dan.

Gidiyordum işte bu şehirden. Memleketimden, annemden, babamdan ve kız kardeşlerimden ayrılıyordum. Sorun değildi o piçi bulmaya, gidiyordum.

Bu saatten sonra Kaleş Behram kaçıcak bir delik bulsa iyi ederdi.

Uçağın inmesine az kalmıştı. Yarın yeni görev yerimde ilk günüm olucaktı. Hayırlısı olsundu

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

Günümüz

Odanın ortasında toplanmış timi gördüğümde, tüm dikkatler bana çevrildi. Başım dik, adımlarım kararlıydı. Gözlerim hızla odayı taradı ve masanın başında oturan adamla göz göze geldim. Sert bakışları ve duruşuyla hemen lider olduğunu anladım.

"Üsteğmen Mercan Köse," dedim, sesim titremeden, kararlılıkla. Asker selamı vererek tanıttım kendimi.

Demir komutanım, gözlerini gözlerimden ayırmadan yerinde oturmaya devam ederken, konuştu. "Yeni keskin nişancımız sensin demek," dedi, sesi derin ve otoriterdi.

"Emredersiniz, komutanım," diyerek onayladım ve onun gözlerindeki sorgulayıcı bakışları hissettim. Bu bakışların altında bir tür merak ve aynı zamanda profesyonelliğin gerektirdiği bir soğukkanlılık vardı.

Demir komutanım kısa bir süre sessiz kaldı, sanki beni tartar gibi. Sonra başını hafifçe eğerek, "siciline baktım.." dedi biraz bekledikten sonra devam etti "iyi bir sicile sahipsin, baya başarın var." Dediğinde başımla onaylayarak "öyle hiç biri kolay olmadı, ama asla pes etmedim komutanım" dedigimde kendimden emin duruşum hoşuna gitmişti. Sanki dudağının kenarı, kırılmıştı. Bir kaç saniyelik yada bana öyle gelmişti. Demir komutanım hala bana bakarken bende ona bakıyordum. Onunda gözlerinde intikam vardı ta burdan anlaşılıyordu.

"Yerine geç, Üsteğmen," dediğinde, Emri yerine getirerek, diğer tim üyelerinin arasındaki boş, Demir komutanımın karşısındaki sandalyeye oturdum. Harekât merkezinin yoğun havası, üzerime daha da fazla sorumluluk yüklüyordu. Ancak burada, bu timin bir parçası olarak, intikamımı alacağım günü sabırsızlıkla bekliyordum.

O sırada içeri Erdem Albay içeri girmişti. Hepimiz aynı anda ayağa kalktığımızda Erdem komutan oturmamız için "oturun oturun" dedi sesinde bariz bir telaş vardı. Yerimize oturduğumuz da hemen lafa girdi. " haber geldi önemli bir göreviniz var" dediğinde hepimiz başımızla onaylamıştık. "Kaleş'i hepiniz biliyorsunuz. Onunla ilgili önemli bir bilgi geçti elimize." Dediğinde, Kaleş'in ismi geçtiğinde yerimde dahada dikleşmiştim. Ve bu Demir komutanımın gözünden kaçmamıştı. Bana dikkatlice bakıyor, kaleş'le aramdaki bağlantıyı çözmeye çalışıyordu, anlamıştım. Erdem komutanım tekrardan lafa girmesiyle dikkatimi ona verdim "edindiğimiz bilgilere göre Kaleş'in herkesten sakladığı bir oğlu varmış. Bu oğlu Kaleş'in bombalarını üretiyormuş." Dediğinde kaşlarımı çatmıştım.

Demek oğlun var Kaleş, demek senin pis kanından biri daha var. Demek o da senin gibi bir şerefsiz. Demek beraber masumları öldürüyorsunuz. Harika, artık benden daha fazla kork, çünkü seni gebertmem için bir neden daha oldu Kaleş.

"Ve sizlerde o şerefsizi yakalayacaksınız. Fakat çok korunaklı bir yerde saklanıyor bölge araştırmalar sonrasında mayınlar la dolu olduğunu öğrendik. Adı Araf Behram yirmi iki yaşında beş yıldır bombaları o yapıyor. Dahası var biyolojik bir bomba üzerinde çalışyorlar." Dediğinde kimseyin konuşmasına izin vermeden tekrar konuşmuştu "evet biyolojik bir bomba eğer projeleri üzerinde başarılı olurlarsa Türkiye de patlatıcaklar biz buna izin vermeyeceğiz! Bu görev zor olucak belki bir, iki gün belkide haftalarca! O teröristi sağ istiyorum! " Dediğinde aynı anda ayağa kalkarak "EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!" Demiştik. Erdem komutan gururlu bakışlarla bize bakıp "güzel, şimdi gidip dinlenin yarın yola çıkacaksınız " dediğinde hepimiz başımızı salladık. Son olarak şunları ekleyip harekât merkezinin kapısından çıkmıştı "bu arada, Mercan yeni geldi bildiğiniz üzere. Hoş geldin asker!" dediğinde hazır ola geçerek "sağolun komutanım" demiştim kafasını salladıktan sonra gitmişti. Time döndüğümde hepsi bana bakıyorlardı.

Aradan bir kaç saat geçtiğinde tüm timle tanışmıştım. Hepsi iyiydi hoştu da hepsinde bir çatlaklık vardı gibi özellikle Mücahitte!

Bir tek, Demir komutanım'la, tam tanışmamıştık. o harekât merkezinden çıktıktan sonra iş olduğunu söyleyerek gitmişti

Şimdi ise yatakta uzanmış düşünmüyordum. Bütün olanları. Ailemin ölümünden, bugüne kadar. Yarın göreve gidicektim. Behram'a biraz daha yaklaşacaktık.

Ha birde Eflan ve İzelle'de uzun uzun konuşmuştuk. Bir türlü kapatmıyorlar dı. En son komutan çağırıyor diyerek kapatmıştım. Onlar aklıma geldiğinde, istemeden de olsa sırıtıyordum. Hemen ifademi düzelterek, cenin pozisyonunda, uzanmaya başladım. Ardından güzümüde kapatım yarın yorucu bir gün olucaktı.

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

İlahi bakış açısı

Gölge Timi, karargahın bahçesinde rütbelerine göre sıralanmış halde bekliyordu. Bordo bereli askerler, her biri görev disipliniyle eğitilmiş, sessiz ve sabırlıydı. Görev bilinciyle yüzlerinde tek bir duygu ifadesi yoktu, ancak içlerinde yükselen adrenalin, çevrelerindeki gece karanlığını dahi delip geçecek bir enerji yaratıyordu.

Daha güneş yeni yeni doğuyor horozlar yeni yeni ötüyordu.

Erdem Komutan ağır adımlarla bahçeye girdi. Her bir adımında yer titriyordu. Komutan, askerlere hızlıca bir göz gezdirdikten sonra, sakin ama güçlü bir sesle konuşmaya başladı.

"Allah yar ve yardımcınız olsun. Bu operasyon, hassasiyet ve kararlılık gerektiriyor. Hepinizin bu görevi layıkıyla yerine getireceğinize güvenim tam." Dediğinde timin hepsinden, güçlü bir sesle "EMREDERSİNİZ KOMUTANIM" demişlerdi.

Demir, timin lideri olarak en önde duruyor, komutanın her kelimesini dikkatle dinliyordu. Ancak aklının bir köşesinde, dün takıma katılan Üsteğmen Mercan vardı. Demir, yanındaki üsteğmen'e kaygıyla bakıyordu. Mercan’ın soğuk ve sert bakışları, üzerinde taşıdığı kendine güven, sanki bu dünyadan olmayan bir gizemi barındırıyordu.

Demir, Mercan’ın yüzünde tek bir duygu belirtisi aradı ama bulamadı. Kadın, sanki zırhın ardında saklanan bir sır gibi, duruşundan ödün vermiyordu. Onun hakkında düşündükçe, içindeki merak artıyor, bu soğukkanlı Üsteğmen'in geçmişini ve ne sakladığını çözmeye çalışıyordu. Ancak şimdi zamanı değildi; şimdi görev zamanıydı.

Erdem Komutan, son bir kez timine baktı ve başını hafifçe sallayarak onlara onay verdi.
Demir, Erdem Komutan'ın konuşmasını tamamlamasının ardından askerlerine döndü. Keskin ve kararlı bir ses tonuyla, en kısa ve net haliyle emirlerini verdi:

"Herkes pozisyonuna. Harekete geçiyoruz."

Bu kısa emir, tüm timin anında harekete geçmesini sağladı. Askerler, sessizce ve disiplinle pozisyonlarına geçtiler, Gölge Timi görevine hazırdı.

Görevleri netti: Behram’ın oğlunu almak. Ancak Demir’in aklında bir görev daha vardı; Mercan’ın sırrını çözmek.

Karargahın bahçesindeki yeni doğan güneş ışığı altında, tim hızlı adımlarla, helikoptere doğru ilerlediler. Gölgeler, birer birer görevlerine doğru ilerlerken, Demir’in içindeki bilinmezlik duygusu da giderek derinleşiyordu.

Ancak bilmedikleri bir şey vardı ki:

Behram, son dakka geleceklerin öğrenmiş ve bir plan kurmaya başlamıştı. Onlara güzel bir süpriz hazırlamıştı.

🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷

Merhabalar efenim.

Sayın sınırlı sayıda ki okurlarım. Bölümü nasıl buldunuz?

Umarım, beğenirsiniz. Elimden geldiğince güzel yazmaya çalışıyorum.

İllaki, hatta bir çok noktalama işaretlerin de yada yazım dilinde hata yapmışımdır. Mazur görün

Bölümde en çok hangi sahneyi sevdiniz?

Sizden ricam yorum ve oy yaparmısınız??

Sizleri çook seviyorrr ve öpüyorum

Son olaraktan

"Umarım yarın daha adaletli bir dünyaya uyanırsınız"
(Ateşpare kitabından alıntıdır)

Hoşçakalın kendinize dikkat edinn

Kendi halinde bir o kadarda deli bir yazar. (Evet kendimi yazar sanıyorum çaktırmayın)

Loading...
0%