@hazal758
|
Eline gelen dosyalar ile incelemeye başladı albay . Yepyeni bir tim kuruluyordu , isimleri bilinmeyen , yüzleri tanınmayan bir tim daha kuruluyordu . Vatan için "öl!" denilince hiç tereddüt etmeden ölen Yiğit birileri daha bir araya geliyordu . Efsane olacak düşmana korku salacak mazlumların umudu olacak bir tim daha kurulacaktı . Eline gelen ilk dosyanın mavi kapağını açtı albay , ilk fotoğrafa sonra ise isimine baktı Karan karaosmanoğlu , 30 yaşında Yüzbaşı anne hemşire baba gazi , bir kız kardeşi var Karan aslen Adanalı olmasına rağmen Antalya'da yaşıyor... Albay aldığı cezalara , gittiği okullara , ilgi alanlarına ve başarılarına baktı . Tekrar ilk sayfaya bakıp sessizce mırıldandı" hoşgeldin karaosmanoğlu" dedi . Albay eline bu sefer başka bir dosya aldı , kapağını açtı ve yine ilk fotoğrafa sonra ise diğer dosyaya yaptığı gibi isme baktı Aygah Ateşoğlu Kapağını açıp diğerlerine yaptığı gibi ilk fotoğrafa baktı sonra ise isime Toprak Yılmaz 31 yaşında İstanbul'lu Asubay üstçavuş . Evin tek çocuğu , annesi Edebiyat öğretmeni , babası ise İngilizce öğretmeni . Diğerlerine yaptığı gibi aldığı ödüllere , okuduğu okullara , cezalara ve diğerlerine yaptığı gibi daha bir sürü bilgilerine baktı . Dosyayı diğer iki dosyanın üzerine koyarken halinden oldukça memun idi . Tim şimdiden üç kişi olmuş beş kişilik time katılması gereken iki kişi kalmış idi . Kahvesinden içip Diğer dosyayı aldı eline bu sefer . Diğerlerinin aksine fotoğraftaki bir kadın idi . Adına baktığında Umay Kılıç yazısı ile dudağı kıvrıldı. 26 yaşında teğmen , Yetimhanede büyümüş bir kızdı Umay . Albay diğerleri gibi hakkında bilgilerini inceledi . Diğer dosyaların üzerine bıraktı dosyayı , ardından arkasına yaslanıp boynunu kütletti . Soğumaya yüz tutmuş kahvesinden son bir yudum alıp diğer dosyayı eline aldı . Kapağını açtı , yine diğerlerine yaptığı gibi ilk fotoğrafa baktı . Bir kadın daha görmesi ile dudağının bi köşesi havaya kalktı . İsime baktı Birgül Arık . 23 yaşında yeni Mezun olmuş bir teğmen idi Birgül , doğuma büyümeli Osmaniyeli idi . Baba ile annesi ayrı idi , annesi suriye kampında temizlik görevlisi idi . 2 abisi 1 ablası var. Albay diğer tim üyelerine yaptığı gibi '' hoşgeldin teğmen '' dedi . Dosyayı diğer dosyaların üzerine koyup kapıdaki postasına çağırdı . Postasının içeri girmesi ile gerekli emirlerini verip eline dosyaları alarak Tümgeneral Aslan'nın odasına gitmek amacıyla ile odasından çıktı... Odadan çıkan Albay derin ve rahat bir nefes vererek odasına doğru gitmeye başladı . Turan için ilk temeler atılmış idi , Türk İslam Dünyası için timin ilk temelleri atılmış idi ... ~~~~
Fatma karşısındaki adama bağırırken adam aynı ses tonunda fatmaya bağırıyordu . Çocuklar kenardan sessizce izlerken buraya yandan da ağlıyorlardı. Adam Fatmaya tokat attığı an fatma tokadın etkisi ile yere düştü. Oktay ve Adem hemen annesinin oraya koşarken Hatice'nın yaptığı tek şey kardeşini bu görüntüleri izletmemekti. Babasının annesine tokat attığını görünece birgül'e dönüp " ablacım şimdi seninle bir oyun oynuyacağız " dedi. Birgül çocuk aklıyla hemen kanal " ne oynayacağız abla " diye sordu. Hatice abisigile baktı . Adem abisi annesini yerden kaldırırken Oktay babasını itekleyerek " git , git , istemiyoruz seni " diyordu . Adam bu sefer Oktaya tokat attı. Oktay yere düşerken Adem bu sefer ayağa kalkan annesini bırakıp abisine koşutu kaldırmak için. Hatice tekrar kardeşine dönüp " dedemgilin oraya kadar yarışacağız , önce gidene süpriz var " dedi . Birgül hemen koşmaya başladı . Hatice arkasından koşarken adamın " gitmeyin lan bir yere !" demesini umursamadan koştular . Adam peşlerinden giderken Hatice " hasan amca , ömer amca yardım edin ! Dede , dayı yardım edin !" diyerek koşuyordu . Çünkü onlar korurudu onu babasından . Onlar kardeş olanların rağmen babaları gibi değildi biliyordu Hatice .
Hatice'nin yardım seselerini duyan Hasan ile Ömer dışarı çıkarken Birgül çoktan dedesi bile varmış ona neden kostuğunu sorduklarında " babam , annem ve abilerim oyun oynuyordu , ama onlar ağlıyordu . bizde ablam ile yarış yaptık . " diyince . Abdullah bey hemen ayaklandı . Arkasında büyük oğlu Mehmet ,Ortanca oğlu Halit ve küçük Oğlu Mustafa ile koşarak Fatma hanımın evine gitmeye başladılar . Bu sırada Birgül Halit'in eşi Cennete sığınmış " neden kızdılar yenge?" diye sordu . Cennet " Baban bir hata yaptı , bir kalp kırdı ona kızdılar güzelim " dedi sarı saçlarını severken. Birgül " anladım yenge " dedi . Başını cennetin boynuna yaslayıp orada uyuya kaldı .
Bu sırada Hasan koşarak gelen Haticeyi durudurmuş üstün körüde olsa olayı ögrenmişti . Kardeşi karşına aldatmış yetmememiş üste çıkmaya çalışmış ve eşine el kaldırmıştı. Haticeye " babama haber ver gelsin !" dedi . Hatice koşarak uzaklaşırken adam " gel lan bura milleti ayağa kaldırdın!" diye bağırarak geliyordu.
Hasan kardeşi olacak vasıfı tutup " kendine gel murad , küçücük cocuğu dövecek halin yok herhalde . sen önce yediğin bokların hesabını vereceksin sonrada fatma'dan ayrılacaksın . Daha sonrada buradan siktir olup gide-" cümlesini tamamlanmadan Halit gelmiş Muradın yüzüne yumruğu çakmıştı " lan ben sana kardeşimin emanet ettim lan . Bunu senin emanete saygın . Ondan boşanacaksın sonra siktir olup gideceksin . Degil iletişime geçmek göz göze geldiğinde anda gözlerini eline veririm senin kuzen müze dinlemem ! " derken adamın yüzünü yumrukluyordu . Mehmet ile Mustafa onu muradın üzerinden kaldırırken murad belki beni kurtarır umudu ile babasına baktı . Fakı " benim senin gibi bir oğlum olamaz pılını bırtını topla ve çek git. Fatmadan boşanacaksın... "
Halit koşup ablasına bakmaya giderken babası önden gitmişti zaten , içeri girdiğinde yerde dudağı kaynamış , yanağında el izi olan ablasını görünce öfkesi harlanmıştı . Geri dönüp muradı dövecekken Adem'in " dayı gitme yine gelir o " diyerek bacağına yapışması ile durmak zorunda kalmıştı .
O gün bir şiddete maduru kadın şiddetten kurulmuştu ...
2024 Birgül Arık'tan
Başıma gelen yastık ile tekrar koltuğun arkasına saklandım . Yastık , arkamdaki pencere camına çarparak yere düşüşünü görmem ile saklandığım yerden çıktım . Abime son kez dil çıkartıp odadan tüydüm ,abimin arkamdan " gel kız buraya " demesini umursamadan mutfaktaki annemin yanına gidip yanağını öptüm " 'sulu sulu öpme ' diye kaç kez diyecek ben sana ? Öpme şöyle beni !" dedi . Onu umursamadan sardığı sarmadan bir tane almak için elimi uzatıyordum ki annemi elime vurması bir oldu . Hayıflanarak elimi geri çektim , bu sırada abim gelip annemin yanağını öpüp " sultanım ben gidiyorum bizimkiler beni bekliyor" dedi. Annem yanağını öpüp " geç kalma akşama amcangil gelecek "dedi , abim tekrar yanağını öpüp sanki emir veren komutanıymış gibi hazır ola geçerek " emredersiniz komutanım" dedi . Annem onun bu haline gülerek " hadi deli oğlan seni bekliyorlar " dedi . Abim bana 'sen görürsün pis cadı ' temalı bakışını atarak mutfaktan çıktı .
Annem giden abimin arkasından bakmışken , bu fırsattan istifade sarılı sarmadan bir tane alıp ağzıma attım . Anneme yakalanmaktan kurtulamadım ama sarma yediğimi gören annem önce ağızıma elinin tersi ile vurdu , ardından önümdeki sarma tenceresini alıp öteki tarafa koydu . Ardından bana bakıp " elleşme sarmalarıma , git bahçeden tere , biber ve yeşil soğan topla gel , " dedi . "Anca bana bu tepkin zaten , üvey evladım ben ya , vallah şu ailede şu kadar değerim yok" diyerek parmak ucumu gösterdim . Tam mutfaktan çıkacakken kalçamda hissettiğim keskin acı ile anneme dönüp " anne gel abimin yerine işe başla . Türk Silahlı Kuvvetleri senin gibi nişancı yetiştirmek için yıllarını veriyor " dedim . Tam ikinci terliğe yeltenmişti ki kaçtım , annem " terliğimi getir " dedi . Terliği ona atıp uzaktan öpücük attım balkona çıktım .
Dışarı terliklerini giyip bahçeye gitmeye başladım. Dedemgil bir tarlaya hep beraber sebze dikmiştik , herkesin ayrı bahçesinde vardı ama genelde oradaki sepzelerden alıyorduk .
Tarlaya geldiğimde patlıcanların arasında hareketlilik görmem ile oraya daha dikkatli baktım . Yılan olduğunu düşünüyordum patlıcanların arasından Neriman halayı görmem ile yılan olduğuna kaanat getirdim . Yani ha yılan ha Neriman hala hiç farkı yoktu şahsen .
Elimdeki helkeye biber toplarken Neriman halanın seslenmesi ile derin bir nefes alıp verdim sınavım başlıyordu işte . Neriman halaya dönüp " birşey mi dedin hala ?" diye sordum . Neriman hala " sen şimdi boşta mı kaldın ? Ben sana demiştim ama sana münasip bir eş adayıda bulmuştum gül gibi yaşayıp giderdiniz ." dedi hafif alay ile . Elimdeki helkeyi yere koyup poşeti elime alıp açtım bir yandan da cevap vermeyi unutmadım " boşta kalmadım hala atama bekliyorum bu gün yarın açıklanacak o da " dedim .
Devam ettim " ben senin kızların gibi okula gidiyorum ayağına annemi kandırıpta orada burada erkek peşinden koşmadım , okula gidiyorum ayağına kocaya kaçmadım " dedim . Cevap vermesini beklemeden topladığım soğan ve biberleri alarak eve döndüm . Evin girişinde ptt görevlisi ile konuşan Ablam ile oraya ilerledim , ablam geldiğimi görünce " gel kanki sana resmi evrak gelmiş "dedi . Yanlarına hızlı adımlar ile gittim , görevli elindeki kağıdı alıp görevliye teşekür ettim imzayı attım . Görevli giderken elimdeki zarfa bakılı kaldı gözlerim . Zarfı açıp okumaya başladım , her kelimemde yüzümde gülümseme oluyor ve daha da büyüyordu .
Mücadele eden yenilgite uğrayan bilir , ancak mücadeleye etmeyen zaten yenilmiştir . " demiş Bertolt . Ben mücadelemin zaferine ulaştım . Ben Birgül , Birgül Arık , bir kadının tek başına büyüttüğü iki abisi , bir ablası olan Birgül Arık . Bu zamana kadar olan yaşamak sadece bir fragman olduğu asıl filimin bundan sonra başladığına dair bir his vardı içimde ...
~~~
Kahverengi saçlarını tepemden ev topuzu yapıp odamdan çıktım . Salona geçtiğimde Derya ile Deniz , salondaki Siyah L koltuğa oturmuş ellerinde çekirdek ile televizyondaki kadına söyleniyorladı . Onların bu haline tebessüm ederek yanlarına geçip " kime söyleriniyorsunuz yine siz ? " dedim . Derya eli ile televizyondaki kadın fotoğrafını gösterip " şu kadına , evli gelmiş elli yaşına , kendisi kadar çocuğu var ama karupuzcuya kaçmış halbuki kocası seviyor ." dedi . Ben de kendimi televizyondaki kadına verdim , bir yandan da sormayı esirgemedim " Neden kaçmış ? " diye sordum . Deniz bu sefer sorumu cevapladı " kocası ile anlaşamıyormuş , Yirmi yaşında oğlu var . ' gel demiş sana ev açayım ' kadın kabul etmemiş . hayır kaçtığı adam da adam olsa ." dedi . Deniz'e dönüp "neden öyle dedin ? " diye sordum , Deniz " adamın kadın ticareti yaptığı ile ilgili ihbar geldi . " dedi. Anladım manasında kafamı salladım , oturduğum koltuktan kalkıp " sizin lafınıza doyum olmaz . Kendime atıştırmalık birşeyler hazırlıyacam isteyen ?" diye sordum . İkisi de kafasını onaylamaz anlamda sallarken " siz bilirsiniz ." dedim .
Bir yandan müzik seçerken , bir yandan da mutfağa gittim . Mutfağa girdiğimde istediğim müzik bulunca , açıp dolaptan korili nudle çıkardım .
... Ah canım sevgilim , derin bir okyanustayım .
Hiç kimse görmüyor , bırak beni dokunayım .
En azından bu gün , bu günde sonbahardayım .
Soracak olursan ben şimdi uzaklardayım ...
Bir yandan şarkıyı söylemeye devam ederken pişen nudleyi kaseye koyup , kaseyi ise tepsiye koydum . Şarkı bittiğinde bu sefer diğer şarkı olan " fikrimin ince gülü " şarkısı çalmaya başlamıştı ki içeriden Deniz'in" Umay buraya gel . "diyen sesi ile müziği kapatıp elimdeki tepsiyi masaya koydum . " efendim , ne oluyor ?" diye sordum . " efendinim tabi " diyen denizin alaylı sesi ile hafifçe gülümsedim . Derya " Umay sana resmi evrak gelmiş. Bakma sen bu salağa "dedi . Kapıdaki görevliden zarfı alıp " iyi günler kolay gelsin " dedim . Hafif tebessüm ederken " iyi günler efendim " dedi .
Elimde zarf ile oturma odasına geçip oturdum , zarfı açmam ile içinden çıkan belge yüzümde güller açmasına neden olmuştu . Yeni atama yerim Ankara , yüzümdeki gülümseme daha da genişlerken Derya elimden kağıdı alıp okumaya başladı.
Gülümsemem kahkaha dönüştü , benim ile birlikte Derya ile Deniz ' de gülmeye başladı . Ben Umay Kılıç , annesi ve babası tarafından sevilmeyen o kız . Ben Umay Kılıç , ezip hor görülen o kızım . Ve bu günden sonra benim hayatım yeniden başlamıştı , duran kalbim yeniden atmıştı , bedenimi terk eden ruhum geri ait olduğu yere , yuvasına dönmüştü...
Ve bu satırları okuyan kişi sen sende yaşadın değil mi ? En azından benden tek bir fark ile seni seven kocaman bir ailen var . Ve bu kitap ile o ailen büyüyecek genişleyecek. Şimdi senden tek bir ricam var ; git ve ailene, sevdiklerine kocaman sarıl geç kalma . Çünkü giden bazen geri gelemeye biliyor ...
Ve unutma seni seven bir Umay daha var , kimse yoksa bile ben varım ...
∆∆∆
Elife arabanın radyosunu kendi telefonuna bağlayıp Ebru Gündeş'in " çingenem" şarkısını açıp şarkıya ayak uydurarak oturduğu yerde dans etmeye başladı . Bir yandan şarkıya ayak uydururken bir yandan da gülüyordu , onun o tatlı gülmelerine dayanamayıp bende gülmeye başlamaıştım ki o ses duyuldu telefon sesi .
Arabayı boş yolda kenara doğru park ederken Elife şarkıyı kapatmıştı .Telefonu açıp kulama koyduğum an Albayın o sert ve otoriter sesi duyuldu kulaklarımda "Üstçavuş Yılmaz !" oturduğum yerde dik konuma gelir iken Elife'ye hafifçe döndüm , merak ile bana bakıyordu . "Emredin komutanım " demem ile konuşmaya başladı . " Vatan senden hizmet beklemeye devam ediyor , Dört günün var evlat , dört gün sonra Ankara'da vazife başında olacaksın." dedi ." Emredersiniz komutanım " demem ile telefonun yüzüme kapanması bir oldu . Telefonu cebime koyarken Elife " yine mi gideceksin ?" sorusu ile ona baktım tekrardan . Dudağını hafifçe büzmüştü , siyah kaslarının üzerindeki kakülleri üzgünlük ile kıstığı gözlerinin hemen üstünde bitmişti . Karşımda o kadar tatlı duruyordu ki küçükcük çocuk gibi yanaklarını sıka sıka sevesim geliyordu insanın . Oturduğum yerden hafif kalkarak ona sımsıkı sarıldım , o mis saçlarını öperken konuştum " Evet birtanem yine gideceğim " dedim .
" Ne kadar erken , daha yeni geldin ?" dedi. " işimiz bu , biz birşeylerden vazgeçmezsek siz rahat gezemezsiniz ,bu ülke yükselemez . " Yolun karşı tarafındaki bayrağı göstererek o gökte dalgalanamaz ." dedim . Geri çekilerek dudağının kenarını öperek geri yerime oturdum . Arabayı çalıştırarak tekrar yola çıktım , bundan sonraki yarım saatlik yol bizim için oldukça sesiz geçmişti ...
|||||||||
Ayağımdaki topu kaleye doğru sürerken , karşıma aniden karşıma çıkan abim ile alfalladım . Bu alfalamamdan yararlanan abim ayağındaki topu kaleye doğru sürmeye başladı , abime yetişip ayağındaki topu alamak için harekete geçiceken , topa hatta abime bile değmeden abim kendini yere atıp , bilegini tutarak bağırmaya başladı . Onun bu hareketi ile herkes onun başına toplanırken bende " Atma la , dokunmadım bile !" diye kendimi savunmaya başladım . Abim role artık nasıl girdiyse , " Yalan söyleme , bildiğin çelme taktın bana !" sonunu uzatmış ve ağlamaklı çıkmıştı . Abim her seferinde böyle yapıyordu , benim takımım itiraz ederken abimin takımı , abimi savunmaya geçmiş , abimin başlattığı oyunu devam ettiriyordu . Tam birbirimize gidecekken , duyduğunuz silah sesleri ile ayrıldık silah sesinin geldiği yöne bakmıştık .
Annem elinde silah ile balkondan bize bakarak konuşmaya başladı ." ula eşşek kadar heruflarsınız , da hâlâ kötü boklu uşaklar gibi kavga edersunuz ! Gelun hade yemek hazirdur ." dedi . Kuzenim Hakan " Yemekte ne vardur ? " diye sordu. Annem " ha kara lahana sarmuşumdur de hayde gelin , yoksa elden gideyi ha . " dedi . Annemin bunu demesi ile herkes koşarak eve gitmeye başladı hatta 'ayağım sakat ' diyen abim en önü çekiyordu . Onların arkasından " haçen beni bekleyin lao " diye seslendim ama kimse oralı olmadı .
Söylene söylene eve giderken bahçeye giren Ptt aracı ile , adımlarım durdu ve oraya döndüm . Görevli araçtan inip "Aygah Ateşoğlu ?" diye sordu .
Elimdeki zarf ile , duvarın dipindeki sedire oturup zarfı açtım ve okumaya başladım ...
• •
Ortada kızım ile oynayan Semih'e bakıp biraz daha yormasını istedim . Geceleri uyumuyor kendisi uyumadığı gibi benide uyutmuyordu . Henüz iki yaşında olan kızım , beline kadar uzanan sarı saçları ile ortada paytak paytak koşuyordu . Arda düşsede arkasından Semih'in geldiğini görünce ayağa kalkıp koşmaya devam ediyordu .
Önümde bir yüzü pişmiş etin diğer tarafına çevirdim . Bu esnada Açelya'nın yani Kızımın ağlaması ile direk oraya baktım , yere düşmüştü . Ama ağlama nedeni bu değildi , üzerindeki en sevdiği elbise olan beyaz , üzerinde sarı papatyaları olan elbise çamur olmuştu . Yüzü çamurdan görünmüyordu . Etleri hizmetçimiz Sıla'ya verip yerde ağlayan Açelya'ya ilerledim.
Benim geldiğimi görmesi ile ağlamasını artırırken bir yandan da içine düştüğü çamur birikintisini gösteriyordu .
Bu haline dudağımın bir tarafı hafiften kalktı . Semih'ye baktığımda bana masum masum baktığını gördüm . Açelya'yı yerden kaldırdım. Eve girip evin emektarlarından Jale ablaya Açelya'yı banyo yaptırması için ona teslim ettim. Odama gidip çamur olan kıyafetlerimi çıkartıp kirli sepetine attım. Gardroptan kendime yeni bir eşofman takımı çıkartıp giydim. Telefonum çalınca kimin aradığına baktım. Telefonu açıp tekmil verdim ," Yüzbaşı Karan Karaosmanoğlu Adana Emredin komutanım " . Albay " Yüzbaşı yeter tatil bir hafta sonra Ankara'da ol . Devlet senden hizmet bekliyor ," dedi. " Emredersiniz komutanım ,!"diyince telefon suratıma kapandı. Yatağın üzerine oturup kara kara düşünmeye başladım . Açelya ne olacaktı ? Benimle gelmesini istiyordum , en azından daha fazla zaman geçirirdik belki , ama orada kim bakacaktı ? Siyah saçlarımı ellerim ile karıştırdım . Kapımın açılması ile oraya döndüm . Açelya üzerine giydiği kahverengi beyaz tulum ile odaya girdi . Onun girmesi ile ortama onun bebek kokusu yayıldı , paytak paytak geldi tam önüme gelmişti ki yere düştü . Daha doğrusu kalçasının üzerine oturdu . Kalkmaya çalışsada bir türlü kalkamadı , bu beni güldürüken kızımı kucağıma aldım ve beraber aşağı indik ...
Bölüm sonu ...
Evet ilk bölüm geldi karakterler hakkında düşünceleriniz neler ?
İlk bölümler tüm karakterler hakında olacak hemen hemen , umarım beğenirsiniz ...
Yeri gelecek eğlenecegimiz yeri gelecek ağlayacağımız ve bolca saydıracağımız kitabımıza hoş geldiniz .
Sonraki bölümde görüşürüz .
O zamana kadar Allah'a emanet olun. |
0% |