Yeni Üyelik
1.
Bölüm

BÖLÜM 1: Kaçtığım Dünyaya Giriş Biletim

@hazelliekkn

"Nerdesin Araf?"

 

"Nerdesin?"

 

"Cevap ver Araf!"

 

"Efnan Araf! Cevap ver!"

 

Korkuyordum. Onun ölümle bağdaştırdığım silüetini bir kez daha göreceğim diye ödüm kopuyordu. Bana hep soyadımla seslenirdi. Ses tonundan anlaşılmasa da soyadımla seslenmesinden anlardım kızgın olduğunu. Zaten bana hep kızgın değil miydi? Ne yaptığımı bilmiyorum ama benden nefret ediyordu. Onun soyadımla seslenip seslenmemesi bir şeyi değiştirmezdi. O zaten bana hep kızgındı. Sadece ben tüm bu sinirinin yükünü bana seslenmeyi seçerek lanetlediği soyadıma yüklemiştim. Bitap düşmüş bedenimi bir kez daha yere bırakıp çaresizce beni bulmasını bekledim. Yere uzanıp ölü taklidi yapmaktan farksızdı bu yaptığım. Çünkü artık kaçış olmadığını biliyordum. Belki halimi görür de bana acır diye bekliyordum. Ama o hiç acımadı, acımazdı. Bu ana dek ne kadar göğüs gerip kendimi savunduysam onun karşısında bir o kadar yenik düşmüş ve savunmasızdım. Nedenini ben bile bilmezken dizlerimi titretip vücudumu sarıp sarmalayan korkuyu kim çözebilirdi ki?

 

Bir kez daha kan ter içinde gözlerimi açtığımda kabus gördüğümü farketmem bir kaç saniyemi almıştı. Boğazım kupkuruyken komidinimin üstündeki su şişeme uzandım. Kana kana su içerken günler sonra ilk defa su görmüş gibiydim. Gördüğüm bu kabuslara alışmışken uyandığımda etkisinden çıkmam artık uzun sürmüyordu. İki sene önce bu kabusların başlangıcı olan bir olay hayatımı derinden sarsmıştı. Babama olan düşmanlığı yüzünden masum kızına göz koyup kaçıran gizemli bir adamla bir ayımı geçirmiştim. Üstelik sadece ben değil babam bile kime ne yaptığını bilmiyordu. Bu düşmanlığın sebebini o da bilmiyordu. Ben Efnan Araf. Deli Fişek lakabıyla anılan eski bir mafyanın kızıyım. Eski diyorum çünkü benim kaçırılmamın etkisiyle babam gizli düşmanının kim olduğunu bulamayınca tüm kirli ve pis işlerden elini ayağını çekmişti. Bu camiada herkesin tanıdığı ve ülkenin gözde zenginlerinden biri olan adam biricik ailesini korumak için kendini tüm mafyalardan soyutlamış ve düşmanlarından kaçmıştı. En azından diğerlerinin babamla ilgili düşüncesi buydu çünkü biz biliyorduk ki babam asla kaçmazdı. Sabırla çekildiği bu mütevazi hayatında asla bulamadığı o düşmanının karşısına çıkmasını bekliyordu. Aslında herkes biliyordu ki Deli Fişek Kenan kızının canını yakan adam için geri dönecekti. Fakat bunu kendilerine yediremiyorlardı. Belli etmeselerde tüm camianın babamdan korktuğunu yediremiyorlardı. Babam gerçekten de zır deliydi. Bana olanların ise üstünden iki sene geçmişti. Eski gösterişli hayatımızı bir kenara bırakarak oturduğumuz evi ve beraberinde bir çok şeyi de değiştirmiştik. Eski malikanemize kıyasla bu villa daha küçük olduğundan korunması daha kolaydı. Tüm o mafyacılık işlerini geride bırakmış olmamıza rağmen hala evin etrafında babamın emrinde bir çok koruma vardı. Beni veya Annemi asla korumalar olmadan dışarı salmazdı. Ben 18 yaşımda yaşamayı bırakmış gibiydim. Bana olanlar hafızama kazınmış fakat bunu yapan kişinin sadece silüeti aklımdaydı. Geçirdiğim ağır travma benden en önemli bilgiyi almış ve beynim onun görünüşünü bana unutturmuştu. Kendime en çok kızdığım konu da buydu. Unutmasaydım o adam bulunurdu ve kabusa çevirdiği hayatımın bedelini öderdi. O zamanlar geleceğim hayallerim ve yaşantım bitti sanırdım. Kendimi toparlama kararı alana kadar ağır bir depresyon geçirmiştim. Bu süreç hiç kolay olmamıştı çünkü kafamı toplamak için gitmediğim psikiyatrist kalmamıştı. Hatta bir süre tıptan yardım alamayınca cami cami gezip hocalara danışır olmuştuk. Gerçek anlamda bende babam gibi zır deliye dönmüştüm. Ama benim deliliğim beni, onunki ise herkesi korkuturdu. Şimdi yavaş yavaş kendime geliyorken hala kabuslarımdan kurtulamamıştım. Açıkçası kurtulabileceğimi de sanmıyorum.

 

Aç karnımın guruldaması dudaklarımda ufak bir tebessüm yarattı. Acilen bir şeyler yemem gerekiyordu. Kalkıp odamdaki küçük banyoma gittim ve yüzümü yıkayıp bakımımı yaptım. Günlük kıyafetlerimi giyip makyajımı da yaptıktan sonra kahvaltıya inmeye hazırdım. Aslında iki sene öncesine kadar kendime bu kadar özen göstermeyen bir kız çocuğuyken şimdi bir kadın gibi görünmek istiyordum. Kendimi şımartmaktan kaçınmazdım. Bedenime iyi bakıyordum çünkü bunu hakediyordum. Ve o herif ileride tekrar karşıma çıkarsa diye kendimi korumak için dersler almayı ve gelişmeyi ihmal etmezdim. Ben onun yıllar önce gördüğü küçük kız gibi görünmek istemiyordum. O kız hala şu anki görüntümün ardında saklanıyordu fakat bunu benden başka kimse bilmeyecekti. Aynada kendime son kez baktım. Üzerimde siyah ince askılı bir bluz,altımda kot şortum ve onun da altında siyah, dizlerime kadar uzanan topuklu çizmelerim vardı. Topuklu ayakkabılar zaafımdı. Onları asıl sevme nedenim tıkırtılarının beni temsil edişiydi.

 

Ayakkabılarımın o çok sevdiğim tıkırtıları eşliğinde odamdan çıkıp alt kata mutfağa indim. Son iki yıldır olduğu gibi annem ve babamı gülüşüp şakalaşarak kahvaltı sofrası hazırlarken buldum. Babamın mafya işlerini bırakma sebebi sadece benim kaçırılmam değildi. Ayrıca annemin bu konudaki sitemlerinden de etkilenerek ailesiyle daha fazla vakit geçirmek istediği için de bu işlerden kendini uzaklaştırmıştı. Artık sadece bizimle ve açtığı küçük antika dükkanıyla meşguldü. Ve tabi gizli düşmanını da unutmamak gerek.

 

"Günaydın." Dedim keyifli bir sesle onlara yaklaşırken.

 

"Günaydın tatlım." Annemin sıcak bakışları ve gülümsemesi beni buldu. Adı Melek'ti ve tıpkı adı gibi kendi de melek gibi bir kadındı. Tıpkı benim gibi sırma sarı saçları ve süt beyazı bir ten rengi vardı. Dış görünüşümle annemin, kişiliğimle de babamın bir kopyasıydım.

 

"Günaydın güzelim." Babam gülen gözlerini annemden çekip bana çevirmişti. Kömür karası gözleri, esmer teni ve bir o kadar simsiyah saçlarıyla o da annemin tam tersi bir adamdı. "İyi uyuyabildin mi ?" Bir kez daha cevabını bildiği bir soruyu bana yöneltirken her sabah verdiğim cevaptan farklı bir şey söylemem için dua eder gibiydi. Üzgünüm ama bu günde istediği gibi bir cevap alamayacak.

 

"Her zamanki gibi." Dedim bıkkınlıkla. "Bir tek bu uyku sorununu düzeltemedim." Aslında ben hiç bir şeyi düzeltememiştim. Sadece yarattığım sahte kadının ardına sığınan korkak bir kız çocuğuydum. İçimde bir yerlerde kendini yere bırakıp çaresizce ölmeyi bekleyen bir kız çocuğu hala duruyordu.

 

Babamın yüzü düştü ama bize belli etmemek istercesine hemen toparladı ve pişirdiği sucuklu yumurtayı masaya koydu. Daha sonra büyük bir sabırla karısının da çaydanlığı masaya koyup oturmasını bekledi ve o oturduktan sonra kendi de oturdu. Babam bir çok konuda önceliği anneme tanır ona adeta tapardı. Etrafında dört döner ve her daim karısı ne istiyorsa onu yapardı. Tüm aleme kök söktürüp önünde diz çöktüren adam bir tek anneme diz çökerdi. Buna karşılık annem hiç bir herde hiç bir zaman kocasının gururunu incitmez aksine onu yükseltirdi. Adeta birbirleri için yaratılmış gibiydiler. Onların bu aşk dolu evliliğine öyle çok imreniyordum ki kendim de böyle bir evlilik yapmak için nelerimi vermezdim. Aç karnım ben neler olduğunu anlamadan ayaklarımı etkinleştirip masaya yönlendirmiş olacak ki ne ara masadaki yerimi aldım çözebilmiş değilim. Adeta vahşi bir hayvan gibi masadakilere saldırmak için yer arıyordum. Açlık ve susuzluk benim için gerçekten de azımsanamayacak kadar önemli bir durumdu.

 

Bir yandan muhabbet ederken bir yandan da kahvaltımızı ediyorduk ki babam çalan telefonuyla irkildi. O telefonu açmadan önce saliselik olarak ekranda Kanun ismini görmüştüm Kanun amca mı arıyordu? Kanun Kıyımcı mı? Barlas'ın babası mı?

 

"Alo? Efendim Kanun."

 

Tıpkı benim gibi annemin de kaşları çatılmış pür dikkat babamı dinliyorduk. O kaşlarını çatmıştı çünkü Kanun Kıyımcı babamın en yakın dostu olmakla birlikte geride bıraktığı yer altı dünyasının da bir parçasıydı. Ben neden çatmıştım peki? Siktir et bu sorunun cevabını zaten kendimden saklayamazdım. Barlas için çatmıştım tabi ki!

 

Babam bir iki saniye Kanun amcayı dinleyerek "Tabi unutmadım. Bu gün uğrayacağım." dedi ve telefonu kapattı.

 

"Ne olmuş Kenan?" Annemin sorgulayıcı bakışları babamın üzerindeydi.

 

"Kanun benimle görüşmek istedi. Önemli olduğunu söylüyor. Dün aramıştı şimdi de hatırlatmak için arıyor."

 

"Anladım." dedi annem. Babamın yer altı dünyasından kimseyle görüşmesine izin vermezdi ama Kanun amca farklıydı. Ben kaçırıldığımda bize çok yardımı dokunmuştu. Bulunmamda büyük bir payı da vardı. İki oğlundan biri en yakın arkadaşımdı. Anıl'la beraber büyümüştük. Aynı yaştaydık. Şimdilerde o üniversite okuyordu. Ben ise daha yeni yeni toparlanmaya çalışıyordum ve bu seneki sınava hazırlanıyordum. Anıl benimle olan bağlantısını asla koparmamıştı. Üstelik iki senedir o da dahil herkesle arama mesafe koymuş olmama rağmen halimi hatrımı sormayı bırakmamış vefalı bir dosttu. Kanun amcanın bir diğer oğlu Barlas ise çocukluk aşkımdı. Belki de doğduğumdan beri ben Barlas'a takıntılıydım. Hayatımda hiç sevgilim olmamış olmasının sebebi de oydu. Bir tek onu istiyordum. Taşınmamızla birlikte onunla da arama mesafe girmişti. Üstelik hiç muhabbetimiz olmadığından uzaktan iletişim kurmak için de bir sebebimiz yoktu. Numarası hala bende duruyordu. Onu hiç aramadım ama buna rağmen numarasını Anıl'dan almıştım. Kahvaltım bittiğinde aklımda olan tek şey Anıl'ı aramaktı. Belki o Kanun amcanın babamla konuşacağı önemli konuyu biliyordur. Evet deli gibi merak ediyordum. Odama çıktım ve telefonumun rehberinden adını bulup onu aradım. En son bir hafta önce konuşmuştuk.

 

"Anıl?"

 

"Bende tam seni arayacaktım bambi."

 

Kıkırdadım. Bana bambi diye hitap etmeyi kesmeyecekti. Bal renginde iri gözlerim nedeniyle bana bu lakabı takmıştı.

 

"Nasıl gidiyor?" dedim kıkırdamamın ardından. Soracağım sorudan önce hal hatır da sormalıydım.

 

"Gayet iyi bambi. Onu bunu bırak ta çıkıp yanıma gel sana konum atacağım."

 

Sen nasılsın diye sormadan direkt konuya dalmak genelde Anıl'dan beklenen bir davranış olmayacağı için şaşırdım.

 

"Neden?"

 

"Buluşmak için bir nedene mi ihtiyacımız var aşk olsun." Sesi sitemkar ama bir o kadar da alaycı çıkmıştı.

 

"Hayır be oğlum genelde öyle pat diye mevzuya dalmazsın sen. Hayırdır bir sorun mu var?"

 

"Eh senin bana soracağın sorular var."

 

Şaşırdım.

"Sen nereden biliyorsun?"

 

Telefonun diğer ucunda kıkırdamasını duydum.

"Tahmin etmek zor değil. Gel de yüz yüze sor bambim, hem özledim arkadaşımı."

 

Yüzümde bir gülümseme meydana geldi. "İyi konum at bakalım."

 

Evden çıkmak için aşağı indiğimde babam çoktan Kanun amca ile görüşmeye gitmişti. Bahçeye çıktığımda kapının önünde nöbet tutan korumalardan biri yanıma gelip başını eğerek selam verdi. Gelen Poyraz'dı. Poyraz babamın en sadık adamlarından biriydi. Bunun rahatlığıyla onu benim yanıma verdiği ekibin başına geçirmişti. Ekibi Poyraz yönetiyordu. Benden beş yaş büyüktü ama ona abi diye hitap ettiğimde buna gerek olmadığını söylemişti. Bu yüzden ona abi demiyordum.

 

"Nereye gidiyoruz Efnan hanım?"

 

"Anıl'la buluşacağım."

 

Tamam dercesine başını eğdi ve arabanın arka kapısını benim için açtı. Benim olduğum arabada Poyraz ön koltukta oturacaktı ve arabayı kullanacak kişi de babamın yeni işe aldığı şofördü. Adını henüz bilmiyorum. Diğer dört kişinin de arkamızdan eşlik edecek arabaya binmek için hazırlandıklarını görünce durdum ve Poyraz'a baktım.

 

"Tek araba yeter. Arka koltuğa birini daha al diğerleri kalsın."

 

"Ama Efnan hanım..."

Sözünü kestim.

 

"Üç kişi yetersiniz Poyraz abartmayın alt tarafı arkadaşımla buluşacağım."

 

"Peki Efnan hanım."

 

Poyraz'ın beni onaylamasıyla arabaya bindim. O da dört kişilik ekibin arasından Nazım'a işaret yaparak arabaya çağırdı.

 

Yolumuz yarım saat sürmüştü. Şanslıydık ki İstanbul'un trafiğine yakalanmamıştık. Bu saatlerde herkes işte olduğundan fazla trafik yoktu belki de. Anıl'ın bana attığı konum İstanbul'un en meşhur kafelerinden biriydi. Bu mekanın babasına yani Kanun amcaya ait olduğunu biliyorum. Yaptıkları tatlılar ve kahveler o kadar iyiydi ki liseye giderken de sık sık arkadaşlarımla buraya gelirdim.

 

Anıl beni terasta deniz manzaralı bir masada bekliyordu. Manzarayı izlemekle meşgul olduğundan geldiğimi henüz görmemişti. Adımlarımı duyunca kafasını çevirdi ve beni gördüğünde gözleri aydınlandı. Uzun zamandır yüz yüze görüşmediğimizden bakışlarında derin bir özlem vardı.

 

"Hoş geldin bambi!"

Ayağa kalktığında kollarına atıldım. Bende onu çok özlemiştim. Kafam göğsüne gelirken

"Hoş buldum." dedim ve ondan ayrılıp karşısına oturdum. Anıl ben gelmeden çoktan siparişlerimizi vermiş olmalı ki burada en sık yediğim çikolatalı pasta ve antep fıstıklı kahve masamıza geldi. Neyi sevdiğimi çok iyi biliyordu. O ferah içecekler sevdiği için kendisine de bir frozen söylemişti.

 

"Ee nasıl gidiyor bakalım Efnan hanım? Ben çağırmasam arkadaşımı özledim bir göreyim demek yoktu." dedi sitem edercesine.

 

"Anıl yapma." dedim üzüntülü bir sesle. Onu ihmal etmekten bende keyif almıyordum ama kafamı toparlayıp sınava hazırlanmaya çalışırken dışarı çıkmaya vaktim olmuyordu. "Durumları biliyorsun normal şartlarda seni ihmal etmem." dedim yumuşak bir sesle.

 

"Biliyorum bambi biliyorum. O durumlar biraz daha karışacak gibi duruyor."

 

"Nasıl yani?"

 

"Bana babamın Kenan amcayla ne konuşacağını soracaktın değil mi?"

 

"Evet." dedim. Sesimden şaşkınlığım oldukça belli oluyordu. Demek Anıl mevzuyu biliyordu.

 

"Sen sormadan ben cevaplayayım bambi babam abimi everiyor."

Duyduğum sözlerle donup kalmıştım. Elimdeki kahve fincanı neredeyse düşecek gibi oluyordu ki Anıl uzanıp onu elimden aldı ve masaya geri koydu. Nasıl yani Barlas evleniyor muydu? Aşık olduğum çocuk başka bir kadınla mı evlenecekti? Barlas henüz 23' ünde değil miydi? Anıl'ın başka abisi olmadığına göre kesin Barlas evleniyordu. Ben aşkımı bile itiraf edememişken başka bir kadınla kendine bir aile kuracaktı. Belki bir çocukları da olurdu. İki ? Üç ya da dört? Kahretsin neler düşünüyorum!

 

"Alooo" Anıl ellerini gözümün önünde sallaya sallaya beni daldığım düşüncelerden çıkardı.

 

"Barlas evleniyor mu? Kim? Kiminle evleniyor? Derin'le mi?" Derin Barlas'ın iki aylık sevgilisiydi. O iki aylık kıza nikah mı kıyacaktı gerçekten? Derinden hoşlanmazdım. Sadece Barlas'ın sevgilisi olduğu için değil o çok egoist ve paragöz bir kızdı. Bunu göstermekten çekinmiyordu.

Kendime gelmek için kahvemden bir yudum almıştım ki Anıl "Seninle" cevabını verince ağzımdakini doğruca püskürttüm.

 

"Yavaş!" diye bağırdı ben öksürüklerimle boğuşurken.

 

"Kızım dikkat yanacaksın ya. Keşke alıştıra alıştıra söyleseydim. Hşşşt iyi misin?"

 

Sonunda öksürmekten kurtulduğumda bana uzattığı peçeteyle ağzımı sildim. Benimle dalga mı geçiyordu bu çocuk? Eğer öyleyse kardeş katili olacağım! Evet Anıl'ı kardeşim gibi görüyordum ama benimle dalga geçiyorsa bu fazla uzun sürmeyecekti. "Dalga mı geçiyorsun?" diye sordum nefes almaya çalışırken.

 

"Hayır, bu işin şakası mı olur? Bi dur da düzgünce dinle beni."

 

Kafamı onaylar gibi sallayıp can kulağıyla onu dinlemeye başladım.

 

"Babam son zamanlarda sürekli emekliye ayrılmak istediğini söylüyor. Haliyle işlerin başında da abimi istiyor. Ben henüz üniversiteyi bitirmedim ve abim daha tecrübeli. Fakat son gittiğimiz bir davet onun tüm özgüvenini yıkmış gibi hissediyorum."

İçeceğinden bir yudum alıp devam etti. Çıt çıkarmadan gözlerimi dikmiş onu dinliyordum.

 

"Abim ve ben yeni yeni babamın yanında davetlere katılmaya başladık. Babam işleri bize devredeceği için bu camiadaki insanlarla tanışma vaktimizin geldiğini söyledi. Ama abim o sosyetelerin arasına girdiğinden beri dedikodular aldı başını gidiyor. Hakkında çok şey duydum ve kötü olansa bunları sadece ben değil o da duydu."

 

"Ne söylüyorlar ki?"

 

"Abimin geçmişinden bahsediyorlar. Bir Kıyımcı olmadığını, ailemize layık olmadığını, adımızı lekelediğini ve şirketi haketmediğini."

Soluğum kesildi. Barlas geçmişi konusunda hassastı ve bunları duymayı haketmiyordu.

"Tabi babam hepsini susturup dize getirdi ama abim artık onun hakkında ne düşündüklerini iyi biliyor. Önceden de tahmin ediyordu ama bununla yüzleşmek yine de onun için kolay değildi. Derin denen şırfıntı da bu dedikodulardan dolayı abimi terketti. Üstelik ağza alınmayacak laflar da söylemiş. Bu abim için bardağı taşıran son damlaydı. İyice çöktü, her gece içmeye başladı ve şirketteki işlerini aksatıyor. Babam onun aklını başına getirmek farz oldu diyor. Bir an önce toparlanması lazım ve bunun için arkasında güçlü bir kadına ihtiyacı varmış."

Anıl'ın tüm anlattıkları içime oturmuştu. Kelimelerim boğazımda düğümleniyordu. Barlas'ın üzerine bu kadar gidilmesini hakettiğini düşünmüyorum. Evet şu bir gerçekti ki Barlas Kanun amcanın öz oğlu değildi. Yıllar önce Kanun amcanın karısı Nesrin yenge o dönemler Kıyımcıların ezeli düşmanı olan Ümit tarafından kaçırılmış. Ümit sırf Kanun amcaya hiç kapanmayacak bir yara olsun diye Nesrin yengeye tecavüz edip hamile bırakmış. Doğacak olan çocuk bir Kıyımcı olacaktı fakat bir o kadar da yabancı biri. Kıyımcı ailesinin sırtına bir kambur, onları aşağılamak için bir sebep olması amaçlanmış fakat Kanun amca karısının kanından olan çocuktan asla nefret etmemiş. Onu şefkatle büyütmüş ve Anıl doğduğunda bile onları asla ayırt etmemiş. Barlas babasının öz oğlu olmadığını henüz 20 'sindeyken öğrenmişti. O dönemler onun yanında olabilmeyi o kadar çok isterdim ki. Fakat onun için görünmez biri gibiydim. Benim desteğime ihtiyaç duymuyordu. Bir ay sonrasında da ben kaçırılmıştım zaten. Kanun amca karısına ve ona yapılanı Ümit'e çok fena ödetmiş. Onu eline geçirip aylarca işgence ettikten sonra öldürmüş. Şimdi de Ümit'in planladığı gibi Barlas Kıyımcı ailesine kambur olmuyor fakat Kıyımcı soyadı Barlas'a kambur oluyordu. Ümit Zahir'in soyadını taşıyanlar da hala Kıyımcılarla düşmanlıklarını devam ettiriyorlar. Bu dedikoduları çıkartanın da onlardan biri olduğuna adım gibi eminim.

 

Şimdi ortada daha büyük bir sorun vardı. Anıl'ın dedikleri kafamda tekrarlanırken ona boş gözlerle baktım.

"Babanın bahsettiği o güçlü kadın ben miyim?"

 

"Sen annemden sonra tanıdığım en güçlü kadınsın bambi." dedi. Sanki düşüncelerimi okuyup cevap vermişti çünkü tam da sanıldığı kadar güçlü olmadığımı,iki sene önce olanları hala atlatamadığımı ve içimde ürkek bir kız çocuğunu hala barındırdığımı düşünüyordum.

 

"Anıl ben bilmiyorum. Barlas'la evlenmek benim hayalimdi ama bu şekilde değil." Barlas'ı deli gibi sevdiğimi en iyi Anıl biliyordu. Zaten bu yüzden bana güzel bir haber verdiğini düşünürken benim buna sevinmemiş olmamı anlamlandıramıyordu.

"En azından onun da beni sevdiğini bilerek evlenmek isterdim. Ben ona henüz açılamadım bile. Sevgili bile olamadık ve bir anda benden haberi bile olmayan bir adamla mı evleneceğim?"

 

"Efnan biliyorum biraz saçma bir durum ama abimi o Derin kaltağının eline bırakamazsın." En az benim kadar o da Derin'den hazetmezdi.

"Biliyorsun parası bittiğinde yine soluğu abimin kapısında alacak. Bu dönemde o böyle bir kadınla değil senin gibi bir kadınla olmalı. Onun sana senin de ona ihtiyacın var." Benim yaralarımı saracak birine ihtiyacım vardı. Bunun Barlas olacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Gerçi olup olmayacağı da meçhuldü.

 

"Hemen karar vermek zorunda değilsin. Abime olan aşkını bildiğimden böyle rahat konuşuyorum. Yoksa böyle ani bir evliliğe karşı çıkardım. Son karar yine sana kalıyor. Unutma kararın ne olursa olsun ben senin arkandayım."

 

Masanın üzerinden elini uzatıp benim elimin üstüne koydu ve parmaklarıyla gerginliğimi almak istercesine okşadı.

 

"Anıl, Kanun amcanın ilk çözümü neden evlendirmek oldu ki?"

 

"Çünkü o da çözümü evlenmekte bulmuş." hafifçe gülümsedi.

"Babam her zaman gücünün temelinde annemin olduğunu söyler. Arkasında ona destek olan bir kadın oldukça bir erkeğin sırtı asla yere gelmezmiş. Üstelik ufaklığından beri abime olan ilginin de farkında. Onun için aradığı kadın tam olarak sensin."

 

Barlas'a sonuna kadar destek olurdum. Bu benim için zor değildi. Onunla olmayı her şeyden çok istiyordum. Ama yine de bu evlilikle ilgili bir şeyler bir hayli karışıktı. Yanlış ama aynı zamanda doğru da geliyordu. Öte yandan bu evlilik terkettiğim yer altı dünyasına tekrardan giriş biletimdi. Bunu isteyip istemediğime emin değildim. Bir başkası olsaydı kesin istemezdim fakat o Barlas Kıyımcı'ydı. Çocukluk aşkımdı.

 

"Anıl." dedim. Bomboş bakan gözlerimle manzarayı izlerken.

 

"Efendim bambi?"

 

"İçmek istiyorum içelim mi?"

 

 

Loading...
0%