Yeni Üyelik
3.
Bölüm

BÖLÜM3: Bir Evlilik Meselesi

@hazelliekkn

Eve geldiğimde salonun ışığının hala açık olduğunu gördüm. Tahmin ettiğim gibi babam beni beklemişti. Hatta sadece o değil annem de salonda oturarak beni bekliyordu. Oturma odamızın duvarları tamamen cam olduğundan onları görebiliyordum. Bahçeye giren araba seslerini duyunca ikisi de kafasını çevirip bana baktılar. Hiç tepki vermeden arabadan inip eve girdim.

 

Oturma odasına girdiğimde annem ve babam ayağa kalktı.

"Efnan neden açmıyorsun telefonlarını? Çok endişelendim."

Babam bunu sormakta haklıydı. Normalde telefonlarını açmamazlık yapmazdım. Bana bu soruyu sorarken kızmış gibi değil daha çok endişelenmiş gibi bakıyordu. Annemse onun sorusuna hak verir gibi kollarını birleştirmiş kafasını sallıyordu.

"Çünkü konuşmak istediğini biliyorum." dedim. "Bundan bir gecelik de olsa kaçmak istedim." Ona karşı hep dürüst olmuştum. Şimdi de dürüst davranacaktım.

 

"İçerek mi kaçtın?" diye sordu babam. Tıpkı Kanun amcanın Anıl'ın içmesinden hoşlanmadığı gibi o da benim içmemden hoşlanmamıştı. Ama anlayış gösteriyordu. Yüzünde ne düşündüğümü anlamak ister gibi bir ifade vardı.

 

"Alkolle unutmak istedim baba."

 

"Kızım." dedi. Bana öylesine şevkatli bakıyordu ki yine ağlamak istemiştim. Şanslıydım ve bunu iliklerime kadar hissediyordum. Yanıma yaklaştı ve elimden çekerek beni koltuğa oturttu. Yanıma da kendisi oturdu.

"Ben baba kız sizi biraz yalnız bırakacağım." Annem bu halimizden hoşlanmış gibi gülümsüyordu. "Ama önce size birer kahve yapayım." dedi ve mutfağa yöneldi. Ona gülümseyip babama döndüm. Annem gidince yarım bıraktığı cümlesini bitirmek ister gibi boğazını temizledi.

"Efnan'ım konuyu Anıl sana anlattı mı?"

 

"Anlattı."

 

"Bak eğer istemiyorsan ve bunun için bu gece bu kadar üzüldüysen biliyorsun ki ben kızımı asla böyle bir şeye zorlamam. Aksine ben bu evliliği istemiyorum. Ama sadece senin fikrini merak ediyorum. Mevzu bahis senin geleceğin, senin hayatın." Babam o kadar anlayışlıydı ki kendimi tüm gece onun telefonlarını açmadığım için çok suçlu hissetmiştim. Benim endişelendiğim konu ondan yana değildi. Kendimden yanaydı. Ne istediğimi bilmiyordum ve anlık bir karar almak istemiyordum. Konuyu düşünmeye devam edersem bundan kaçınamazdım.

 

"Baba ben hemen bir karar vermek istemiyorum." dedim kendimden emin bir şekilde. O esnada annem çoktan kahvelerimizi hazırlamış önümüze koyuyordu. Kararımı henüz vermediğimi duyunca yüzü düşmüştü. Onun da bu evliliğe karşı çıktığını tahmin etmek çok ta zor değildi. Saçlarımı okşadı ve tekrar gitmeden önce "Eğer konuşmak istersen yatak odasında olacağım." dedi. Babamdan sonra annemle de konuşup akıl almak iyi bir fikirdi ve bu içimi rahatlatmıştı. O gittikten sonra babama döndüm.

 

"Henüz ne yapacağımı bilmiyorum. Sınava kadar bana zaman verin. Sınav sonuçları açıklandığında kararımı söylerim." Bu kararı neye göre vereceğimi bilmediğimden yapabileceğim en mantıklı tercihi yapıp üniversite sınavı sonuçlarıma göre vermeyi seçmiştim. Ne yazık ki fazla zamanım yoktu. Sınava bir hafta vardı. İki senedir bu sınava hazırlanıyordum. Kendimi eve kapattığımdan kafamı dağıtmak için ders çalışmaktan daha iyi bir seçenek yoktu. Tek tük dışarı çıkardım o da tedavim içindi. Bunun dışında zamanımı evde ders çalışarak geçirirdim. Olayın şokunu atlatamadığımdan derslerime odaklanmak da benim için epey zor olmuştu. Ama bir süre sonra ders çalışırken kaçırıldığım zamanları düşünmediğimi keşfetmiştim. Bu benim için iyi haberdi. Yine de tam hazır hissetmediğimden daha önce sınava girmeye cesaret edememiştim. Şimdi bu sene cesaretimi toplayabilmişken başka olayların bunun önüne geçmesine izin vermeyecektim.

 

Babam seçimime sevinmişti. O da en az benim kadar üniversite okumamı istiyordu.

"Doğru bir tercih yaptın. Kanun amcanla konuşup bunu ona iletirim." dedi gülümseyerek.

 

"Senin konuşmana gerek yok ben söylerim. Zaten yarın beni davet etti. Benimle de konuşmak istiyormuş."

 

Kafasını ağır ağır salladı. "Tam da ondan beklediğim şekilde." Bunu söylerken benimle değilde daha çok kendiyle konuşur gibiydi. Kanun amcanın benimle de konuşmak istemesi, benim fikirlerime önem vermesi onu memnun etmişti.

 

Saçlarımı okşadı ve önünde duran türk kahvesini tek dikişte bitirdi.

"Sen de kahveni iç ve yat artık. Geç oldu." dedi ilgili bir şekilde.

 

"İlk annemle konuşacağım." Bende onun gibi kahvemi tek dikişte bitirip yatak odasına doğru ayaklandım. Kapıyı açtığımda annem yatakta uzanmış sakince kitabını okuyordu. Fakat sanki kitaba kafasını veremiyormuş gibi bir ifadesi vardı. Aklı başka düşüncelerle meşguldü. Büyük ihtimalle beni düşünüyordu.

Kapının açıldığını bile farkedemeyecek kadar dalmıştı. Hatta ona iki kez seslenmek zorunda kaldım. Sesimi duyup başını bana döndürdüğünde nazikçe gülümsedi.

"Konuşmak istiyorum." dedim

 

"Olur ama odana geçelim. Baban geç olmadan yatıp dinlensin." Bunu söyledikten sonra onu onaylar şekilde başımı salladım ve yataktan kalkıp beni odama kadar takip etti.

 

Birkaç saniye sonra yatağımda annemin kucağına başımı koyarak uzanmıştım. O ise saçlarımı okşuyordu.

"Henüz bir karar vermedin değil mi?" diye sordu. Vermediğimi zaten biliyordu ama teyit etmek istemişti.

 

"Veremedim. Bunun için çok erken."

 

"Efnan kararın ne olursa olsun saygı duyarım ama evlenirsen seni korumak için çıktığımız o hayata geri döneceğini bilmeni istiyorum." Sesi ciddiydi ve bunu istemediğini fazlasıyla belli ediyordu. Annem net ve otoriter bi kadındı. Tam da ondan bekleyeceğim şekilde tepkisini ortaya koyuyordu.

 

"Biliyorum anne." dedim içli bir sesle. "Ama Barlas'ı çok seviyorum."

 

"Hala unutmamışsın onu." İki yıl öncesine kadar annemle Barlas hakkında çok dertleşirdim. Tepkisi hep aynı olurdu. Beni umursamayan farkımda olmayan birini benim de umursamamam gerektiğini söylerdi. Atladığı bir şey vardı ki bunun hakkında çokça hayal kursam da bende Barlas'a hislerimi belli edip onun düşüncesini duyma cesareti yoktu. Durum böyle olduğundan onun ilgisini de çekecek bir şey yoktu. İkimiz de çocuktuk. Bana o gözle bakmak için fırsatı olmamıştı. Benim hislerimden de haberdar değildi. Annem benim gibi bir kızın platonik aşık olmaması gerektiğini söylerdi. Ona göre her kimi istiyorsam elde edebilecek her şeye sahiptim. Kendisi de fazlasıyla güzel ve alımlı bir kadın olduğundan ve ben de tıpatıp ona benzediğimden benim de onun gibi olduğumu sanırdı. Çünkü anneme kalsa o hiç birinin peşinden koşmamış aksine başkalarını peşinden koşturmuştu. Babam da buna dahildi. O her zaman istediğini alan bir kadındı ve şimdi sevdiği adamla evliydi. Onun gibi değildim, ben huy olarak babama çekmiştim. Deli yanım kenara dursun sevdiklerimin peşinden koşan taraf da bendim. Kurtulduğumdan beri kendimden anneme benzeyen bir kadın yaratmaya çalışsam da insan kendi kişiliğini reddedemezdi.

 

"Unutmamın mümkün olduğunu sanmıyorum." dedim dertli bir sesle. Ne onu unutabiliyordum ne de ona yakınlaşmak için adım atabiliyordum. Karşımda büyük bir fırsat olmasına rağmen ben buna anında evet diyememiştim bile.

Bu onu ne kadar istediğimi bana sorgulatıyordu. Kararımı açıklayacağım zaman gelene kadar bunu da düşünecektim. Her şey fazlasıyla karışıktı. Emin olduğum her şey beni şaşırtmayı başarıyordu.

 

"Her ne kadar bunu söylemekten hoşlanmasam da ben de artık unutacağını sanmıyorum. Ama aklımı kurcalayan bir şey var." İlk cümlesini söylerken ses tonu alaycıydı fakat sonra ciddileşip düşünceli bir hal aldı.

"Madem ona bu kadar yanıksın karşında evlenme fırsatı varken neden kararını erteliyorsun?" Bu kadın aklımı okuyor! Annemin en çok zekasını severdim ama bana karşı kullandığı zamanlar zorlandığım oluyordu. Tıpkı şu anki gibi.

 

"İşte bende bunu bilmiyorum." dedim hayıflanarak. "Sanırım daha büyük önceliklerim var ilk başta okulum, sonra psikolojim ama onu öncelik olarak tutmadığım gerçeği beni neyi ne kadar istediğimi düşünmeye itiyor."

 

"İşte benim kızım!" dedi gururlu bir sesle. "Senin bana benzeyen yönlerinden en sevdiğim şey de bu. Aklını kullanma şeklin! Kimseyi kendi hayatından üstün tutma, en azından o kişinin de seni karşılıksız sevdiğine emin olana kadar." Babama ithafen bunu eklemeden edememişti. Aşk annem gibi bir kadını bile kendinden önce başka birini düşünmeye itebiliyordu. Babam için yer altı dünyasına girmeyi kabul etmişti. Babam için kendi mesleğinden vazgeçmişti. Ve onun için hiç düşünmeden ölebilirdi. Bunu çok iyi biliyordum. Ben onun kollarında uyuklarken o bir yandan saçlarımı okşuyor, bir yandan da şarkı söylüyordu. Anneme benzeyen bir başka yönüm ikimizin de sesinin güzel oluşuydu. Annemin sesi insana ninni gibi geliyordu.

 

Ne söylesen, ne beklesen

Yaradan'dan ya da kaderinden

Ele geçmez istediğin

Uğruna savaş vermediysen

 

Sanki seni boğar gibi

Sanki yeniden doğar gibi

Sanki zaman zaman ölür gibi

Acısını,çilesini çekmediysen

 

Gözlerim yavaşça kapanırken uyku ile uyanıklık arasında hala onun huzur verici sesini duyabiliyordum.

"Nakaratı dinleyip öyle uykuya dalmak istiyorum." diye geçirdim içimden.

 

Hani büklüm büklüm boynunda

Hani paramparça ruhunda

Hani soran gözlerle kapında

Bekleyen dargın anıların gibi

 

****

 

Öğlen saatlerinde ağzımda kötü bir tat bırakan akşamdan kalmışlıkla uyandım. Yatağımda doğrulduğumda bomboş gözlerle etrafa bakıyor ve hayatı sorguluyordum ki guruldayan karnım ve açlık hissinin mide bulandırıcı etkisiyle çok geçmeden yataktan kalktım. Lavaboya gittiğimde tam elimi yüzümü yıkayacaktım ki aynadaki görüntümü görünce yüzümü buruşturdum. Makyajımı silmeden uyumuştum. Üstümde hala akşamki kıyafetlerim vardı. Sarhoş olmasam asla böyle uyumazdım. Hızlı hızlı makyajımı temizleyip kıyafetlerimi değiştirdim ve aşağı indim. Bu gün Kanun amcayla görüşecektim. Bu yüzden daha özenli hazırlanmıştım. Acaba Barlas ta orda olur muydu? Onu görmeye hiç hazır değildim ve kocam olması söz konusuydu. Merdivenlerden inerken telefonuma göz attım ve bir cevapsız çağrıyla karşılaştım. Anıl aramış ardından da mesaj atmıştı.

 

-bambi uyandın mı?

-uyanınca yaz.

 

Benden erken uyanmasına hayret etmiştim. Gerçi benim de uykuya olan zaafım ortadaydı. Uyku istemediğim tüm duygularımdan kaçış yolumdu. Bazen isteyerek bazen de istemsiz olarak çok fazla uyuyordum. Küçükken uykuyu hiç sevmezdim. Kaçırıldığımda o evde yaşadıklarımdan kaçmak ve hissettiğim korkuyu hafifletmek için yapabileceğim tek şey ise uyumaktı. İnsan uyku halinde yarı ölü sayılırdı değil mi? O evdeyken ölüp bir an önce kurtulmaktan başka düşüncem yoktu. Kendi canıma kıymaya cesaret edemediğim için yarı ölü sayıldığım uyku halini tercih ederdim. O zamandan beri her türlü şeyden kaçış yolum haline gelmişti. Saat 13.30 du. Kanun amcayı fazlasıyla bekletmiştim. Bir an önce bir şeyler yiyip çıkmam gerekiyordu.

Anıl'ı bekletmeden mesajına cevap verdim.

 

-Uyandım. Kahvaltı yapıp size geleceğim.

 

Anında cevap gelmişti.

 

-Biliyorum babam seninle konuşacakmış. Bekliyoruz 😉

 

Yüzümde ufak bir gülümsemeyle aşağı indim. Annem ve babam için öğle yemeği vakti gelmişti. Tahmin ettiğim gibi masayı hazırlamış yemek yemeye başlamışlardı ki beni gördüklerinde durdular.

 

"Sonunda uyanmışsın. Gel de çorba iç. İyi gelir." dedi annem gülümseyerek.

 

Masadaki yerimi aldım ve hiç beklemeden çorbamı içtim. İçimi ısıtan çorba mide bulantıma ve akşamdan kalma halime çok iyi gelmişti. Anne ve babamla biraz daha sohbet edip bir kahve içtikten sonra evden çıkmıştım. Bir süre sonra ise yine büyük ahşap kapının önünde Kıyımcı malikanesine girmek üzereydim. İçimde yine aynı heyecanı iliklerime kadar hissediyordum. Arabadan indiğimde evin önünde malikanedeki çalışanların beni karşılamak için beklediklerini gördüm. Çalışanların çoğunu tanıyordum ama aralarında tanımadıklarım da vardı. Kahverengi saçları olan, burada ilk defa gördüğüm çok güzel bir kız bana selam verdi.

 

"Hoş geldiniz Efnan hanım. Kanun bey oturma salonunda sizi bekliyor."

 

"Adın ne senin? Daha önce hiç görmemiştim seni." dedim merakıma yenik düşerek.

 

"Adım Seval Efnan hanım." dedi kız. Büyük ihtimalle aynı yaşlarda olmamıza rağmen oldukça saygılı bir tavrı vardı. Bir yandan da samimi ve özgüvenliydi.

 

"Memnun oldum Seval." Seval'in bende bıraktığı ilk izlenimi o kadar tatlıydı ki ona kocaman gülümsemeden edemedim.

 

"Bende memnun oldum efendim. Buyurun size eşlik edeyim." diyerek beni eliyle içeri davet etti. Onun önünden yürüyerek içeri girdim ve oturma salonuna doğru ilerledim. Kanun amcayla Anıl karşılıklı oturmuş satranç oynuyorlardı.

 

"İyi oyunlar." dedim neşeli bir sesle. İçimdeki heyecanı ve gerginliği neşeli halimle belli etmemeye çalışıyordum. Aslında beni çok iyi tanıyan biri bilirdi ki bu fazla güleryüzlülüğün ardında kötü hisler saklıydı.

 

Anıl beni görünce ayağa kalktı ve "Hoşgeldin bambi!" dedi. Kanun amca ise arkasında kaldığım için omzunun üstünden bana bakıyordu.

"Hoşgeldin Efnan kızım." Yanına gidip elini öptüm ve ikisine de "Hoşbuldum." dedim. Anıl bu fazla neşeli halimden gerçekleri anlamış olacak ki yüzü düşmüştü. O beni en iyi tanıyanlardan biriydi. Ondan duygularımı saklamak çok zordu.

Gözlerimi ondan saklamaya çalışarak kafamı çevirdim. Şimdi de Kanun amcayla göz göze gelmiştim.

 

"Akşamki davetimi kabul edip beni kırmadığın için teşekkür ederim." dedi şevkatli bir sesle.

 

Samimiyetle kafamı eğerek gülümsedim.

 

"Ne içersin kızım?"

 

"Bitki çayı alabilirim Kanun amca."

 

Onaylarcasına kafasını sallayıp Seval'i çağırdı. Bana bitki çayı kendisine de normal çay söyledi. Anıl için bir şeyler söylememesinden Anıl konuyu anlamış olacak ki "Ben sizi yalnız bıraksam iyi olacak." diyip içimi rahatlatmak istercesine bana gülümsedikten sonra salondan ayrıldı. Kafamı tekrar Kanun amcaya çevirdiğimde yine göz göze gelmiştik.

 

"Gelelim konumuza." anlaşılan direkt mevzuya giriş yapacaktı. Gazamız mübarek olsun Efnan, başlıyoruz.

 

"Konuyu biliyorsundur. Uzun uzun anlatıp kafanı şişirmek istemem. Ben seni buraya rızan olup olmadığını öğrenmek için çağırdım."

 

"Biliyorum." dedim kafamı sallayarak. "Şu anda bir karar vermedim. Bir hafta sonra üniversite sınavına gireceğim. Kararımı sınav sonuçları açıklandıktan sonra sizinle paylaşacağım." Dik bir duruş sergilemeye çalışırken omuzlarım her zamankinden çok bükülmeye razıydı. Bu evlilikle ilgili net bir düşüncem olmasa da bu malikaneye geldiğimde Barlas'la evlenmek için can atar olmuştum. Öyle ki ona duyduğum derin hisler sanki onun hatıralarına yaklaştığımda daha da alevlenmişti. Evde mi? Değil mi? bilmiyordum. O burada olmasa da hatıraları benimle birlikte buradaydı. Evini gördüğümde bile bu hale geliyorsam kim bilir kendisini gördüğümde neler olurdu. Yüksek bir ihtimalle boynuna atlamamak için kendimi zor tutuyor olurdum. Bende bundan korkuyordum. Kanun amca aklımdan geçenleri okumuş gibi gülümsedi.

 

"Barlas burada değil. Kafasını dinlemek istediği için onu kısa bir tatile gönderdim." dedi. Rahatlayarak nefes verdim.

 

"Peki onun bu evlilikle ilgili düşüncesi nedir?" İçimi yiyip bitiren bu soruyu sormazsam ölebilirdim.

 

"Henüz onun da kararı kesin değil. Onunla konuştuğumda bunu normal ve sakin karşıladı." Tahmin ettiğim gibi Barlas babasına karşı çıkıp onu kırmaktan çekiniyordu. Beni sevdiği için evlenmek istemesi söz konusu bile olamazdı. Duygularını belli etmemek için uzaklaşmak istemişti değil mi? Kendi hayatıyla ilgili bir kararda bile babasını kırmayıp ona karşı çıkmıyordu. Biliyordum ki ona asla istemiyorum diyemezdi. Bu durumda tek karar ve söz sahibi ben oluyordum. Bu oldukça büyük bir yüktü ve Barlas'ın hislerini düşününce kafam daha da karışmıştı. Eğer bu evliliği gerçekten de istemiyorsa ve ben onay verirsem benimle evlenmek zorunda kalacaktı. Evet onu seviyordum. Peki gerçekten seven biri sevdiğini onu istemediği halde evliliğe zorlar mıydı? Bu kesinlikle benim yapabileceğim türden bir şey değildi. Kararımı verirken bunu da gözden geçirmeliydim. Bir kaç saniyelik sessiz halime karşılık Kanun amcanın kaşları çatılmış, yüz ifadesi ne düşündüğümü anlamak ister gibiydi. Benden cevap gelmeyince kendisi konuştu.

 

"Benim de sana bir sorum olacak."

 

"Tabi."

 

"Barlas'ın seninle ilgili hislerini mi soruyorsun yoksa evlenmek isteyip istemediğini mi?"

 

Sorusuyla gözlerim fal taşı açılmıştı. O ise alaycı bir ifadeyle gülümsüyordu. Kafasını iki yana sallayarak kendi sorduğu soruya kendisi cevap verdi.

 

"Ona karşı hislerin olduğunu biliyorum. Bu evliliğin seninle olmasını istememin başka bir sebebi de buydu. Ama dürüst olmak gerekirse Barlas'ın sana karşı bir şeyler hissedip hissetmediğini bilmiyorum. Sende tahmin ediyorsundur ki seninle aynı duyguları taşıyor olması düşük bir ihtimal."

 

"Biliyorum." dedim yıkık bir kabullenişle.

 

"Bunu seni üzmek için söylemiyorum kızım. Bir eksiğin olduğu için oğlum seni beğenmez de demiyorum. Aksine her yönden onun beğeneceği bir kızsın. Lakin gözden ırak olan gönülden de ıraktır bilirsin."

 

Söyledikleri mantıklıydı. Barlas'ın hem gözünden hem de gönlünden oldukça uzaktaydım. Çocukluğum boyunca dibinde olsam da aslında bir şekilde sürekli ondan kaçıyordum. Bu o zamanlar da ona uzak olmamı sağlamıştı. Belki cesaretimi toplayıp ona biraz yaklaşsaydım şu anda severek evleniyor olurduk. Farkettiklerimin bıraktığı buruk hisle gülümsedim.

 

"Haklısın Kanun amca. Ben ona hep uzak oldum. Saklamayacağım çünkü onun dışında herkesin hislerimi farketmiş olması çok normal. Fakat şunu bilmenizi isterim ki Barlas istemezse ben de bu evliliği onaylamam." Kanun amcanın Barlas'ı zorlamayacağını çok iyi bildiğim için rahatlıkla bunu söyleyebiliyordum. Onun da Barlas'ın gerçek hislerini göz önünde bulundurmasını istemiştim.

 

"İçin rahat olsun Efnan kızım. Zaman ne gösterecek bilemeyiz. Sınav sonuçlarını bekleyeceksek önümüzde ikiniz için de oldukça zaman var. Rahat rahat düşünüp kararınızı verin."

 

Kanun amcayla çaylarımızı içip bir süre daha sohbet ettikten sonra artık gitme vaktim gelmişti. Kanun amcanın elini öpüp vedalaştım ve kapıya doğru ilerledim. Anıl da beni geçirmek için bana eşlik ediyordu. "Nasıl geçti?" diye sordu dışarı çıkarken. Hızlı adımlarla arabama doğru ilerlerken cevap vermedim. Sonunda arabanın yanında durduğumuzda meraklı gözlerle bana bakıyordu. Korumalarım konuşacaklarımızı duymamak için bizden uzaklaşmıştı.

 

"Cevap versene kızım." dedi Anıl isyan eder gibi bir ses tonuyla.

 

"Kanun amca çok anlayışlı ama Barlas'ın bu evliliği gerçekten isteyip istemediğini hiç bilemeyecekmişiz gibi hissediyorum." dedim derin bir iç çekerek.

 

"Onu ben de biliyorum. Abim Babama karşı çıkmaz çünkü."

 

"Sırf baban istiyor diye benimle evlenmesini istemiyorum Anıl. Gerçekten ne isteyip istemediğini anlamak için onunla konuşmam gerekiyor."

 

Anıl'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Öyle ki bu ani cesaretime karşılık oldukça şaşırmıştı. "Cidden onunla konuşabilecek misin." Ses tonu sevindiğini belirten bir tını taşıyordu.

 

"O nerde?" diye sordum. Kanun amca tatile çıktı demişti ama umarım yakınlarda bir yerlerde değildir. Eğer öyleyse sıçtığımın resmidir çünkü konuşacağız dediysem de öyle hemen konuşmayı götüm yemiyor. İlk önce kendimi hazırlamalıyım.

 

"İzmir'de." dedi Anıl. İyi bari çok ta yakın değilmiş. İçimden bir oh çektim.

 

"Döndüğünde bana haber verirsin."

 

"Veririm bambi veririm." Yüzünde anlam veremediğim alaycı bir gülümseme peyda olmuştu. Benim kafam allak bullak olmuş niye salak salak gülüyor şimdi bu?

 

"Ne?" dedim onu terslercesine.

 

"Abimi sevdiğin o kadar belli oluyor ki başka kız olsa abim ne olduğunu anlamadan bu gün düğünü yapmıştık."

 

Koluna vurup "Sus artık." dedim yine tersler gibi. Yanaklarım utançtan kıpkırmızı olmuştu. Anıl bunu görünce alaycı gülümsemesi sesli bir kahkahaya dönüştü.

 

"Bambi o kadar tatlısın ki." Elleriyle kendi dizlerine yaslanmış kahkaha atarken nerdeyse nefessiz kalıyordu ki öksürmeye başlamıştı. Benimle dalga geçerse olacağı bu!

 

"Of salak Anıl." dedim öksürdüğü için sırtına yavaşça vururken. "Nefes al nefes!"

 

Sonunda durulmuştu. Yavaşça doğruldu.

 

"Ay hiç güleceğim yoktu."

 

"Belli belli!" dedim bıkkınlıkla. "Ölmüyorsan ben gidiyorum."

 

"Yok yok henüz ölmüyorum bambi rahat ol." Hala dalga geçiyor pis herif. Nefessiz kalıyordu neredeyse.

 

"İyi ölecek olursan haber ver sırf benimle dalga geçtiğin için bir tekme de ben atacağım." Ufak yalancı sinirim onu daha da neşelendirmişti.

 

"Aklından bile geçirme!" dedim gülmemek için birbirine bastırdığı dudaklarını işaret ederek. "Artık evime gitmek istiyorum." Hala yanaklarım kıpkırmızıydı.

 

"Tamam be gülmüyorum. Hadi bambi haberleşiriz yine. Şaka bir yana konuşmak istersen bir telefon yakınındayım biliyorsun." dedi bana sarılıp vedalaşırken. Uzanıp onu yanağından öptüm.

 

"Biliyorum salak çocuk. Haberleşiriz." diyerek arabaya bindim.

 

Arabam malikaneden çıkarken içimdeki buruk hislerle kafamı cama yasladım. Bu evlilikle ilgili her şeyi derinlemesine düşünmeye kararlıydım. Önümdeki süreci iyi değerlendirmeliydim.

 

 

 

 

Loading...
0%