Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm(ABİLER)

@helen_

... "Bizim için yeniden doğdun RENATA"...

 

...

 

Hayat denen bu silsilede yitip bitiyoruz çayın içindeki şeker misali, kimse de çıkıp dur demiyor bu girdaptaki düzene!

 

Ben hariç...

 

Bu lanetle ilk anne rahminde karşılaşmışım. Doğmayayım diye kutu kutu ilaçlar içmiş annem olacak o kadın, daha o zaman direnmişim! Tutunmuşum rahmine. Sonra beni bir çöplüğe bırakıp gitmiş. Yine direnmişim.

 

O zamanlar nereden bilebilirdim ki o çöplüğe yuva diyeceğimi, benim bu sahipsiz ruhumu bir tek oranın paklayacağını. Ama yine de direnmişim. Hem de her şeye inat.

 

Tabi hayat sınavım bunlarla da bitmemiş, İsrafil sûrayı üflemiş ve benim kıyametim daha o çocuk yaşımda kopmuş. Kimse de dur diyememiş...

 

Beni orada bulan yetkililer bir yetimaneye teslim etmişler, orada ise itten beter, deyim yerindeyse kıyameti yaşamışım.

 

Bu ailem olacak insanlar beni aile denen kavramdan uzaklaştırmıştı.

 

Şimdi ise hayatımın ebesi tersten selam göndermemiş gibi karşımdaki adamlar kardeşleri olduğumu söylüyordu. Açıkçası onları ilk gördüğümde işlerin bu raddeye geleceğini bilseydim, arkama bakmadan kaçıp giderdim.

 

Sadece gidip manavdan alış veriş yapmak istiyordum. Masumuyetten uzak hallerimle manava doğru ilerlerken hayatın ne getireceğini inanın ki bilemezdim.

 

Borcun anasını devirmiş birisi olarak oraya giderken fazla arsızdım. Yine de bu benim adımlarımı yavaşlatamadı. Nihayetinde içeri girdiğimde beni Kemal yani nâmı değer Papucumun Çöphanesi karşılamıştı. Yine her zamanki gibi fazla utanmazdı. Bunu gözlerinin arsız bir sekilde göğüslerimi ve kıvrımlarımı süzmesinden anlayabiliyordum. Daha fazla bu iğrençlik abidesi merasime dayanamayıp ellerimi sert bir şekilde reyonlara çarptım. Ve çarpmamla devrilmeleri bir olmuştu. Bunu yapmamla yerinden fırladı. Söylenmeyi de eksik etmiyordu.

 

" Kevaşe seni! Ne yaptığını sanıyorsun lan sen!"

 

Daha fazla bu gereksize tahammül edemezdim.

 

" Bana bak döl israfı, bu zeka seviyesinden beklenen şekilde davranmaya devam ettiğin sürece karşılığını benden daima bulacaksın! Bir daha gözlerini o yönde göreyim, işte o zaman herhangi bir yaşam belirtisi göştermek için benden vicdan dilenirsin. Ve ne yazık ki o mereti bünyemde bulundurmuyorum . Beni anladın mı KEVAŞE ?"

 

Dediklerimin ağırına gittiği çok net bir şekilde belli oluyordu. Fakat kötü haber, bu durumla zerre kadar ilgilenmiyorum.

 

" Bu yüzsüzlüğü ancak senden beklerim. Lan daha borçların duruyor kiran birikti hala utanmadan geliyorsun, bir de benim mekanımda bana artistleniyorsun, o yerdekileri toplayacaksın!"

 

Şuh bir kahkaha atmıştım. Dediklerini yapmayacağımı o da bende çok iyi biliyorduk . Evet milyon borcum vardı ve babası ev sahibimdi kiralarım artmıştı fakat ben, keyfim ve kahyası bunlarla zerre kadar ilgilenmiyorduk.

 

" Bana oradan iki kilo patates ateşle."

 

" Çok beklersin kızım, milyon borcun var İlkin onları öde, sonra istersin."

 

  

" Eğer karını ev sahibinizle aldattığını karının öğrenmesini istemiyorsan bir an önce dediklerimi yap."

 

Biliyordum el mahkum yapacaktı çünkü karısının 2 tane polis abisi varken bunu yapmaması imkansızdı. Ve beklediğim gibi de oldu, torbaya patatesleri doldurmaya başladı.

 

Ben tam torbaları alıyordum ki içeriye sevgili(!) ev sahibim Salih Amca girdi. Girmesiyle boş boş konuşması eş zamanlı olmuştu.

 

" Lan bu andavala ne diye ürün veriyorsun mal! Zaten evden attım, kurtuldum dedim yine tepeme bindi!"

 

Ne demek evden attım ha, bu mal ne saçmalıyor?

 

" Bana bak Salih misin nesin benimle uğraşma, o kelimelerine de dikkat et! Ayrıca ne evden atması ağzına tükürdüğümün salağı!"

 

O laflarıma alınmak yerine gür bir kahkaha atmıştı.

 

" Lan evin şimdi mi aklına geldi o kadar kira birikmiş barındırır mıyım lan ben senin gibi andavalı evimde. Sana anan baban sahip çıkmamış, ben ne diye sahip çıkayım? Dedim Ahmetlere evini barkını toplamaya gittiydiler. Hepsini mahalleye atacaklardı. Düşününce üzüldüm ellaham. Yazık zati kimsesiz, bak eğer borcu başka şekilde ödemek istersen, hani anlarsın ya, ben o zaman adamlara dur derim!"

 

Bu iğrenç ve mide bulandırıcı konuşmadan fazlasıyla rahatsız olmuştum. Artık durdurmak kimseye düşmezdi.

 

O kim ki beni böyle itham edebiliyor 80'lik yaşıyla!

 

"Lan yaşıtların Umre'de Hac'da. Azrail'den telgraf bekliyorlar sen hala neyin peşindesin. Utan lan hâlinden!"

 

Konuşmam bittiği gibi yüzüne yumruğumu indirmiştim. Babasından gizli onun tarlalarını satıp parasına çöken biricik(!) oğlu hayırlı bir evlat olmaya karar vermiş olmalı ki gidip babasını benim elimden kurtarmaya çalıştı. Fakat son yumruğumdan da kurtaramamasıyla dükkandan çıkıp adam toplamaya gitti. Zaten dükkan duvar yerine camdan oluşuyordu. Kapı ve çevresi hep camdı. Ve buradan bakınca bile bir sürü kişinin bize baktığını hatta ve hatta telefon görüşmeleri yaptığı belli oluyordu.

 

Galiba polisi arıyorlardı. Gerçi bu benim gram umurunda olmamakla beraber, bir yanımı mutlu ediyordu. Eğer bu bunak dediği gibi beni evden çıkardıysa nezarethane iyi bir barınak olabilirdi.

 

   

" Bırak artık adamı manyak kadın!"

 

" Bu kızı yetiştiren anne, babaya yazıklar olsun!"

 

" Çabuk polisi arayın, derhal! Lütfen!"

 

" Deli bu kız!"

 

Gibi pek çok lafın arasında mahalleye 3 tane oldukça lüks olan son model araba giriş yaptı.

 

Derken mahallenin delikanlıları beni adamın üzerinden almıştı.

 

" Dur bacım, dikkat et, dur, dur be kadın!"

 

Başımdaki çalar saati önemsemeyip tam bir yumruk daha atıcaktım ki arabadan inen adamlardan en yapılı olanı 'geber' adlı bakışlarıyla etrafa bakmaya başladı.

 

" Ne oluyor lan burada, ne diye küçücük kıza sataşıyorsunuz, gücünüz bir ona mı yetiyor?"

 

Bu korkunç sesli mendebur herifin gözlerinde miyop olmalıydı. Yoksa önümdeki Azrail'le selamlaşan adamın farkında olmaması imkansız.

 

"Abi görmüyor musun? Kız adamı haşat etti. Hala neyi sorguluyorsun?

 

Bilin bakalım bu konuşan göt lalesi kimdi? Tabiki de Kemal malı!

 

Tam ona da kafa atıyordum ki beni o dev tutmuştu. Kafasını çevirip bana bakmasıyla donması bir olmuştu. 'Ne var birader' adlı bakışımı ona naçizane bir şekilde sunduktan sonra soğuk nevalenin dudakları kıvrılmaya başladı. Ya da ben yanlış görüyordum fazla adrenalin yüzünden. Ki büyük ihtimalle de öyledir.

 

Ben tam bu sosyopat herife de bir tane çakacaktım ki o benden önce çıktı ve ağızını araladı.

 

"Onur, gelin. Galiba aradığımızı bulduk!"

 

Sesi öyle gürdü ki iki mahalle öteden duyulduğuna adım kadar emindim. Sanki yıllardır bulamadığı parçayı şimdi bulan bir koleksiyoncu gibi çıkmıştı sesi. Çok canlı ve kalın. Galiba mizacı buydu. Ayrıca dediklerini de anlamamıştım. Aradığı elimdeki iki kilo patates mi yoksa patates ettiğim herif miydi orasını bilmiyorum fakat hiç de hayra alamet şeyler olmayacağı kesindi.

 

Bu Onur olduğunu düşündüğüm adam gelmiş ve yanında 5 dipçik gibi adamı da beraberinde getirmişti.

 

" Ne diyorsun Alaz Abi?" Alaz olduğunu öğrendiğim adam ise gözleriyle beni işaret ediyordu.

 

Bana baktıkları gibi dona kalmışlardı. Şu anda itin ardı gibi olduğum için bu bakışları haklı buluyordum. Böylesine zengin züppelerin bizim gibi tiplere şaşırmaları çok normal geliyordu.

 

Bende artık sakinleyip bir köşeye oturmuştum. Tam kalkıyorum derken siren sesleri duyulmaya başlamıştı. Bunlar tahmin ettiğim gibi polisi aramışlardı. Tam teslim olmaya gidiyordum ki Alaz denen çam yarması olaya dahil oldu.

 

"Lan tutun kızı, ne malum bu herifin kıza bir şey yapmadığı? Belki kıza bir laf etti, ne diye yargısız infaz yapıyorsunuz?"

 

Normalde olsa hakkımı savunurdum fakat kalacak bir yerim yoktu, nezarethane tek çıkış kapımdı. İşte böyle zamanlarda Zoya'yı özlüyordum. Kimsesizliğim açığa çıksa, yüzüme vurulsa gözlerim hemen onu arıyordu. Sanki bulabilecek gibi...

 

" Yahu siz bunun ne şirret olduğunu bilmezsiniz beyim. Biriken kirası, tonla da borcu var, yaptımsa da iyiki yaptım!"

 

Bu mal böyle konuşunca bende şarteller attı ve adamın üzerine gelmeye başladım.

 

" Lan sen ne diyorsun, bakın polisler! Bu adam 17 yaşında olmama rağmen bana yatakçı kadın muamelesi yaptı, bir sürü hakaret etti, bende sinirlendim, kim olsa sinirlenir yapmayın, bırakın!"

 

Polisler üzerime yürümeye başlamışlardı. Derken Onur denen herif öne atladığı gibi cüzdanını çıkardı ve polislere gösterdi. Herkes buz kesmiş adam ise komiser çıkmıştı.

 

Alaz denen adamsa polislerin amiri olduğunu düşündüğüm adama bir seyler fısıldamış ve adamlar amirlerinin komutuyla çil yavrusu gibi etrafımdan dağılmıştı. Tam ben ne oluyor derken Onur'un yanındaki esmer adam Salih'in üzerine yürümeye başladı.

 

" Ben Yankı Karayel, yakın vadede size dava açacak olan kişi de diyebilirsiniz. Bir çocuğa bu yaptıklarınız suç teşkil ediyor. Polislere sesleniyorum. Adamın belgelerini elimde istiyorum, siz adama gerekeni yaparsınız!"

 

Salih ve biricik(!) oğlu hemen yan çizmeye, 'aman abim, canım abim' demeye başlamıştı. Fakat polisler duruma el atmış ve onları aldıkları gibi gitmiştiler. Bende eşyaları sokak ortasında olan bir evle kala kalmıştım.

 

Tam gidiyordum ki bu Alaz denen adam beni kolumdan tuttu.

 

"Adın ne senin küçüğüm?"

 

" Sana ne? İki iyilik ettin diye de astarını isteme!"

 

Böyle dememle arkadaki adamların hepsini bir gülme tutmuştu. Fakat Alaz denen adam fazlasıyla ciddi duruyordu. Sadece bir ara üst dudağı kıvrılır gibi olmuştu. Ya da ben öyle sanmıştım.

 

" Bak küçük kız bizim kimseye bir zararımız yok!"

 

Bunu annesi tarafından çöpe atılan bir kıza söylemeleri hayatlarının hatasıydı.

 

" Size ne dedim Alaz Bey!"

 

İsmini söylemem ve bu asi hallerim hoşuna gitmişti.

 

" Ben gitmeliyim annem ve abim bekler!"

 

Böyle dememle dumura uğramışlardı. Ki dediklerim de külliyen yalandı.

 

Onur ve Yankı denen insan müsveddeleri Alaz'ın yanında bitmişlerdi. Şimdi ise 7 kişi amansızca bakışıyorlardı. En son Yankı konuştu.

 

" Abi insan insana benzer, bırak kızı, hem... Abisi bekler abi!"

 

Abisi derken sesi titriyordu. Eğer başka bir evrende karşılaşsaydık onlara acıyabilirdim. Fakat benimde kendi dertlerim vardı.

 

Alaz denen herif en sonunda pes etti ve önümden çekildi. Bende gitmeye başladım. Tam gidiyordum ki çantam elimden kaydı ve yeri boyladı. O kadar yumruk atmıştım ellerimin yorulması, çantayı taşıyamaması normaldi.

 

Ben çantamı toplarken Alaz denen adam bir hışımla kimliğime yönelmişti. Ve adım bir fısıltı gibi çıkmıştı ağızından...

 

" Renata... K. Kunt... Renata Kunt!"

 

Bunu demesiyle bana sarılması bir olmuştu. Bense ellerinden kurtulmak için çırpınıyordum.

 

Başımı kaldırdığımda hepsinin duygusal, gözleri dolu dolu bana baktığını fark ettim. Ne oluyordu bu aşağılık yerde!

 

" Bizim için yeniden doğudun Renata!"

 

Alaz denen herifin ne dediğini anlamıyordum, anlamakta istemiyordum. Hem o adımın anlamını nereden biliyordu.

 

" Ne oluyor lan burada beni nasıl taciz edersin lan sen!?."

 

   

Daha fazla tahammül edememiştim. Bu halime Alaz tercüme olmuştu. İlkin benden ayrıldı ama bırakmadı. Çünkü ilk firsatta kaçacağımı çok iyi biliyordu.

 

Ve ağızından yıkımım olan o cümleler dökülmüştü...

 

" Sen bizim kardeşimizsin Renata?"

 

Ve İsrafil bir kez daha sûrasını üflemişti, bu kez ise yeniden var olmuştum, tıpkı adımın anlamı gibi, RENATA gibi...

 

   

 

   

 

    

 

    

 

Loading...
0%