@helen_
|
...Evet an itibariyle Karayellerden taraftım, yanlızca bu konuda, bu geceye mahsus!...
...
İlk defa bebekken, terk edilmiştim, ilk defa yetimhanede dayak yemiştim, ilk kez okulda dışlanmıştım.
Ve şimdi bu kertenkelemsi varlıklar her şeyin bir yanlış anlaşılma yüzünden olduğunu söylüyordu. Ne mutlu ki bu palavralara kanmayacak kadar çok şey yaşamıştım. Şimdi ise yapmam gereken tek şey bu sözde abi müsveddelerinden olabildiğince uzukta olmaktı.
Alaz denen o mahlukatın dediklerinden sonra yer yerinden oynamış, herkese Cehennemi yaşatmıştım. O kadar şeyin sorumlusu değillermiş gibi bir de iyi abi rolü kesmeye çalışıyorlardı. Beni dinleme zahmetinde bulunmayıp, çünkü bir taraflarından incileri akardı, tuttukları gibi arabaya atmışlar ve orada hayatımın bir hiç uğuruna bu kadar berbat olduğundan bahsetmişlerdi. Ya da ben bu çıkarımları yapmıştım.
Alaz güç bela beni arabaya soktuktan sonra herkes arabaya yerleşmişti. Ve nihayetinde 1.000.000 değerindeki o fevkalade soru geldi!
" Nasılsın Renata!"
Bu sorunun ancak Onur' un bünyesinden ve zeka seviyesinden çıkacağı çok tahmin edilesiydi. Yahu bu adamlar nasıl oluyorsa gidip komiser oluyordu anlamış değildim.
Düşüncelerim yüzüme de yansımış olmalı ki Yankı derin bir kahkaha attı ve Alaz'a bakmaya başladı.
" Abi bu bakışlar bile senin kopyan olduğunu açıklıyor, bence DNA testine gerek yok, o bir Karayel olduğunu açıkça belli ediyor zaten!"
Bu dedikleriyle arabadakileri derin bir tebessüm almıştı. Hele ki Alaz bir ayrı bakıyordu, gözlerinde ona benzetilmemin gururunu yaşıyordu.
Fakat ben Yankı'ya muşmula suratımla Cuky'den hallice bakarken, nasıl oluyorda böyle konuşuyor diye sormak isterdim. Bakışlarımdaki küfür gibi bu düşündüklerim de havada kaldı...
En sonunda dayanamadım.
" Lan dağdan inmeler, ne bu kız kaçırmalar!"
Vee vee vee yine yeni yeniden bir kahkaha tufanı ile haber bültenimize kaldığımız yerden devam etmekteyiz. Ben bu terliksi hayvanları anlayamıyorum açıkçası. Ne varda gülüyorlar mantıklarını sorguladıklarım, Allah'ın noksan zâtları, 3 kere havaya atılıp 2 kere tutulan muhteremler inanın bilmemekle birlikte hiçte merak etmiyorum.
Boş bakışlarımdan nasibini alan Onur'un yanındaki esmer, mavi gözlü ve oldukça kaslı beyefendi söze girdi.
" Bak Renata, yaşadıklarının zorluğunu bilemeyiz belki ama kimsesizliği iyi biliriz. Ve bunu asla unutma, biz sana aile olmaya, senin kimsen olmaya geldik! Ben senin Kaner Abin. 4 numarayım."
'Kimsesizliği iyi biliriz' Ne yani beni bununla mı vuracaktı, hemde 6 abisi varken. Neyin kimsesizliğiydi bu, yoksa ben mi saçmalıyordum. Hayatımda ögrendiğim bir şey varsa o da bazen işlerin göründüğü gibi olmadığıydı. Nitekim bana bakan biri serseri, ahmak, hırsız, kimsesiz diyebilirdi fakat benim içimde gerçekten yaralı bir taraf duruyordu.
Ah Zoya, keşke burada olsaydın!
Muhtemelen, üzerimde yeni öğrendiği dövüş tekniklerini deniyor olurdu. Eskiden ona sırf bu yüzden bile çok kızardım, bu günleri özleyeceğimi bilseydim, asla ama asla kızmazdım...
Yavaş yavaş gözlerim doluyordu ve bu arabadakiler tarafindan yanlış yorumlandı. Bunu acıyan bakışlardan anlayabiliyordum. Ne yani olsa olsa acımışlardır, üzülecek değiller ya!
" Hay sikeyim, oğlum ben yanlış ne söyledim?!."
Kaner'in laflarının sonunda kafasına Yankı tarafından yediği şaplak paragrafın sonundaki nokta işlevindeydi.
Daha fazla bu acıyan bakışlara tahammül edemezdim, ayrıca şu arabadaki fosiller amaçsızca Kaner'e kızgın bakışlar atıyorlardı. Neden bilmiyorum fakat onu korumak istemiştim. Sanki benim halim çok mükemmelmiş(!) gibi.
"Yeter artık, bıktım sizden, sadece egzoz yüzünden böyle oldu bütün camları açmışsınız! Diğer kardeşleriniz 2 aracı paylaşıyor ve hemen dibimizdeler, Sizce de gözlerimin yaşarması normal değil mi?!"
Dediklerim onları sakinleştirmeye yetmişti. Fakat Alaz konuşup bütün moralimin daha da içine edene kadar. Sanırım Alaz bütün bu şaftı kaymış duygularımın ebesine oynayan o baş rol karakter olacaktı, bense kendi öz ve öz hayatımda figüranlık yapıp korku filmlerindeki o ölen ilk salak olma unvanını alacaktım. Zaten hayatımın da korku filminden pek bir farkı yoktu.
" Bak Renata şuan bunu müsait bir yerde, kafan rahatken yapmayı emin ol her şeyden çok isterim fakat şu anda seni yetiştirmemiz gereken bir gala var ve sırf bu yüzden her şeyi bu lanet arabada anlatmalıyım. Beni iyi dinle küçüğüm."
Sesi fazlasıyla nahif ve savunmasız çıkıyordu, bütün bunlara rağmen bile dim dik ayaktaydı, onunla başka bir evrende belki gerçekten de anlaşabilirdim fakat işin acınası yanı bizim daha bizden bile haberimiz yoktu, bırakın bir de aile olacaktık.
" Sen daha doğmadan önce bizim ortaklarımızdan Halil Konak ve ailesi bize yüklü bir işle gelmiş fakat bu iş kara para aklamak olunca bizim aile kabul etmemiş vo o günden sonra ortak değil, düşman olmuşlar. Sonra ise annem sana hamile kalmış, vitamin ilacı diye de pisikolojik ilaçları ona vermeyi başarmışlar. Zaten sonrası ortada. Sen her şeye rağmen doğmuşsun, sen Renata'sın. Adını ben koydum Küçüğüm... Fakat o ebesini terten tutup önden si- sevdiklerimin puştları seni 2 günlükken elimizden aldılar ve bir daha da göremedik. En sonunda annem seni aradığı evde, doğuduğun evde, ölü bulundu. Babamda ardından intikam yemini etti. Seni bulamadığımız her günümüz zehir oldu. Ama sonunda bulduk Renata'm"
Hayatımın ezeli suçlusu annem olacak kadın derdim fakat o beni ararken öldürülmüş bir faniydi yanlızca... Hayat ilk kumarına böyle galip gelmişti. Fakat eksik bir şeyler vardı hissediyordum! Bizi yıkacak bir şey... İşin garip yanı beni nasıl bulduklarını asla anlatmıyor oluşlarıydı.
Elbet müsait olunca ifadelerini alırdım.
Kaner embriyosu bu sikimsonik ortama yine yeni yeniden dahil oldu, ki olmasaydı şaşardım, sorularla yine gündeme oturduk, kendimi vaatleri dinlenecek olan siyasi parti lideri gibi hissetmeye başladığıma göre devam edebiliriz...
" Bunca laftan sonra hiçbir tepki vermedin, abi çok mu ağır oldu, hem gala da var, kız daha kötü olmasın?"
Evet bir de şu gala çıkmıştı başımıza, ne olacaksa orada olacak gibi hissediyordum.
"Biz neden galaya gidiyoruz, aile trajedilerimizi millete sunmak için mi?"
Kaner yine dahil olmuştu.
" O gala da Halil Konaklar da olacak, seni bulduğumuzu hem medyaya hem de o puştlara göstermeliyiz ki herkes sana karşı ayağını denk alsın. Sen an itibariyle Renata Kunt değil, Renata Karayel'sin. Buna göre yaşamalılar."
Açıkçası o Halil adlı şempazeye haddini bildirmeyi ben de her şeyden çok istiyordum.
" Alaz Abi, geldik az kaldı, şimdi ilk kavşaktan sağa dön, oradaki yeşil mekan."
Yankı sonunda bir işe yaramış ve varmamıza az kaldığını söylemişti. Şükürler olsun!
Yeşil kaplı camları olan ve lüks olduğunu kapıdaki korumaları ile belli eden bir mekan ve dizleri aşınmış bir pijama takımı, saçları kuş yuvası bir Renata! Ne kadar da uyumlu değil mi(?)
Neyseki arsızlık bende mesleki deformasyon olduğundan bunları çok takmadım ve Alazlarla birlikte içeri doğru ilerledim. Kapıdaki korumalar bana tinksinç bir maddeye bakar gibi bakıyorlardı. Abi tayfasının bakışlarını görünce önlerine döndüler ve bizi içeri buyur ettiler. Normalde bende Alazlarla giderdim fakat önemli bir işim vardı.
Yankı'nın koluna yapıştım ve eğilmesini işaret ettim,mübarek 1.90 olduğundan bizi ancak bu paklardı, sonunda o da eğildi.
"Şey lavaboya gitmem lazım da kızsal meseleler"
Yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm ama muhtemelen amipten hallice olduğum bir gülümsemeyle beş saniyenin sonunda bana lovaboyu işaret etti. Benimle gelmesini istemediğim için onu durdurdum ve lovabonun yolunu tuttum.
İçeri girdiğim gibi telefonumu klozetin içine attım ve kabinden çıktığımda rujunu süren bir hanımdan telefonunu rica ettim. İlkin aşağılarcasına beni bir süzdü. Sonraysa acınası bakışlarıma tahammül edemeyip telefonunu elime tutuşturmuştu.
Bende o bilindik numarayı aramaya koyuldum. 4. çalışta açabildi beyefendimiz(!)
"Alo kiminle görüşüyorum?"
" Benimle Çınar, bak oğlum ben fena enselendim. Merak etme karakolda değilim. Ben seni bulurum fakat şunu unutma beni arasanda bulamazsın. Allah'a emanet ol!"
Kabinden çıkıp telefonu o kadına vermeden önce numarayı engelleyip silmiştim. Sonra kadına uzattım. Mecburen telefonu öyle ani bir şekilde kapatmıştım çünkü çok zamanım yoktu.
Ben onlara beni beklememelerini söylerken salonu bulabileceğimi zannederek bu kadar rahattım fakat işler öyle olmadı. Ne kadar arasamda bulamadım. En son bir kapının ardından büyükçe alkış sesleri geliyordu. Yani sonunda salonu buldum. Derken içeriye doğru abanmamla herkesin bana bakması bir olmuştu.
Büyükçe bir sahnenin tam ortasında öylece infazını bekleyen bir mahkum gibi duruyordum. Keşke bu Karayellerden birini kapının önüne dikseydim.
Hiç kimse pijamaları aşınmış, saçı başı dağınık bir Arizona kertenkelesi görmeyi beklemediğinden ağızları bir karış açık bana bakıyorlardı. Tam o anda haberlerden tanıdığım Halil Konak devreye giriyordu. Hani şu hayatımı deyim yerindeyse sikip atan o döl israfı! Etraftaki panolara ve sunucuların ağzındaki isimlere bakarsak sahne sırası onlardaymış. Ama ne yazık ki mikrafon benim önümdeydi.
Korumalar Karayellerden çekindiği için Konakları dinleyipte beni indirmeye gelmiyorlardı. Gala Konakların olabilirdi ama mekanın sahibi yine bizdik!
Evet an itibariyle Karayellerden taraftım, yanlızca bu konuda, bu geceye mahsus!
Evet sayın seyirciler önümdeki bir mikrafon olabilir fakat mikrafonlar daima benim elimin altındaki bir silahtır.
İşte şimdi onları laflarımla, kelimelerimle kurşunlama vaktiydi!
Dikkat edin! İsrafil bu kez de sûrayı üfleyecek, bu kez de Cennet, Cehennem açılacaktı!
________________________________
Sevgili okurlarım , duygu düşünce ve diyecekleriniz için sizi buraya alayım!
Öncelikle bölümler hangi aralıklarda olsun?
Gidişat nasıl?
En sevdiğiniz karakter?
Özellikle burada kestim, gala bizim için önemli!
Sizce Renata bir Karayel olmayı kabul edecek mi?
Kabul ederse nasıl bir Karayel olur?
Diğer bölümde bütün aileyle tanışacaksınız.
Seviliyorsunuz Renata AİLESİ!
|
0% |