Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@heliiosrex

VİPER

 

10 Yıl Sonra

 

Yıllar önce arkamda bıraktığım hayatın izlerini hâlâ üzerimde taşıyorum. Kendi içimde neye inanacağımı şaşırmış, bir yandan da güven arıyordum.Bu duygularla Victor’un yanına gelmiştim. Ona inanmak istiyordum.

 

Bir hafta boyunca burada, sessiz ve sakin bir ortamda zaman geçirdik. Geçmişim anlatılacak kadar basit değildi.

 

Bir sabah kahvaltı sırasında, Victor sessizce önündeki tabağa bakıyordu. Göz ucuyla onu süzdüm ve sonunda dayanamayarak konuştum.

 

“Bunca zaman nerelerdeydin Victor?” diye sordum, sesim hafifçe titriyordu.

 

Victor, soruyu bekliyormuş gibi derin bir nefes aldı ve yanıt verdi. “Uzakta. Ama bu yol, tahmin ettiğimden çok daha karanlık bir yoldu. Sana dönmek için çok uğraştım”

 

Victor’un sesindeki ağır tonu hissettim. “Neden bana gelmedin? Vance'nin beni bulmasını bekledin ?”

 

Victor, gözlerini Viper’ın gözlerine dikti. “Seni korumak istedim. Hayatımın karanlık tarafı, senin parçası olmaman gereken bir şeydi. Ve ben… Başarısız oldum.”

 

"Hafızamı nasıl kaybettim victor ve neden aslanın yanındaydım."

 

Victor, soğuk bir kararlılıkla ona baktı. "Beş yıl önce hastanede olduğun bir anı hatırlıyor musun?" diye sordu, sesi neredeyse fısıltı kadar alçaktı, ama cümlelerindeki ağırlık hissediliyordu. Gözlerimi hafifçe kısarak düşündüm, hafızasımın derinliklerine inmeye çalıştım. Birkaç saniye sonra, sanki sislerin arasından bir görüntü belirmiş gibi, hafifçe başımı salladı. "Evet," dedim, "bir trafik kazası…"

 

Victor, sarsıcı bir gerçeklikle konuştu: "Hayır," dedi, sesi bu kez daha net ve sertti. "O bir kaza değildi. Sen… intihar ettin." Bu kelimeler odaya ağır bir yük gibi çöktü, sanki nefes almak bile zorlaşmıştı. Şaşkınlıkla gözleri büyüdü, kelimeler zihninde yankılanıyordu. "Sebebini bilmiyorum, ama çok ağır bir kafa travması geçirdin. Ameliyatlar yaptılar ve doktorlar, beyninle ilgili fiziksel bir sorun olmadığını söyledi. Ama uyandığında… hiçbir şey hatırlamıyordun. Ben oradaydım, yanındaydım. Ama beni bile tanımıyordun."

 

Victor'un sesi titredi, geçmişin derin acıları yüzüne yansıyordu. "Vance bu durumu bir fırsat olarak gördü," diye devam etti. "Seni Aslan’ın yanına yerleştirdi, çünkü hiçbir şey hatırlamaman işine geliyordu. Geçmişin, kim olduğun, beni bile… Hepsini unutmuştun." Gözlerini kaçırdı, sanki bu acı gerçeği hatırlamak bile zor geliyordu. "Bu beş yıl boyunca, seninle aramızda kopan bağ her gün aklımdan çıkmadı."

 

"On ay öncesine kadar…" Victor derin bir nefes aldı, geçmişin yaralarını yeniden açmanın acısı yüzüne yansımıştı. "O cehennemden, Vance'in beni esir tuttuğu yerden kaçmayı başardım. Beş yıl süren işkenceler… Bu işkenceler, sadece bedenimi değil, ruhumu da parçalıyordu." Sesi giderek alçaldı, sanki acı hatıralar boğazında düğümlenmişti. "O kaçıştan sonra Vance, seni hemen Aslan’ın yanından aldı. Seni korumak için… ya da başka planları vardı. Ama seni ondan uzaklaştırması gerekiyordu."

 

Victor, derin bir hüzünle dolu gözlerini ona dikti. "Beni hatırlamıyorsun, biliyorum. Ama o gece, o hastane odasında, gözlerimdeki umutsuzluğu görmüştüm. Şimdi, o kaybettiğin parçaları geri alman gerek. Kim olduğunu hatırlaman gerek."

 

Bu sözler, odada yankılanırken, sanki beş yıl boyunca biriken bütün duygular, Victor'un kelimelerinde bir anda patlak vermişti. Anılar, hafızasının derinliklerinde kıpırdanmaya başladı; acı, korku, kaybolmuşluk… Ve belki de en önemlisi, hatırlanması gereken şeyler vardı.

 

Aralarına yeniden sessizlik çöktü. Viper, Victor’un kendini suçladığını görebiliyordu, ama hâlâ tam olarak ne olduğuna dair bir ipucu alamamıştı. O da sessiz kalmayı tercih etti, çünkü ne söylese yetersiz kalacak gibiydi. Bunun yerine sabah sporuna başladılar, her sabah yaptıkları gibi.

 

Depodan çıkıp açık havaya adım attılar. İkisinin de üzerinde sade, siyah spor kıyafetler vardı. Victor, her zamanki gibi güçlü duruşunu koruyordu. Sessizce koşmaya başladılar; yan yana, ama aralarındaki mesafe daha fazla olamazdı.

 

Koşu esnasında Victor aniden durdu ve Viper’a döndü. “Viper, sana yalan söylemek istemiyorum,” dedi, nefesi düzensizdi, “Ama bazı şeyler… Anlatması zor. Seninle olan hiçbir şey yalan değildi, bunu bilmeni istiyorum.”

 

Viper, gözlerinde bir parıltı fark etti. İlk kez Victor’un bu kadar açık olduğunu görüyordu. Yaklaştı, elini Victor’un koluna koydu. “O zaman bana gerçeği anlat, Victor. Bu sefer her şeyi anlat.”

 

Victor derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. “Gerçek şu ki… Kendi hayatımı kontrol edemiyordum. O zamanlar yaptıklarımın bedelini ödemem gerekiyordu ve bunu yalnız yapmalıydım. Seni tehlikeye atamazdım.”

 

Victor’un söylediklerini dinlerken zihnim bulanık, yüreğim ise karmaşık duygularla doluydu. Bana onu öldürmem için görevlendirildiğini, ama bunu yapamadığını söylüyordu. Hala peşimizde olduklarını ve benim çok şey bildiğimi… Ancak hafızamda bu sözlere dair bir yankı bulamıyordum. Bir boşluk vardı içimde, derin, karanlık bir boşluk. Victor, hatırlamadığım anılarımın onların dikkatini çektiğini ama eninde sonunda geri kazanacağımı bildiklerini söyledi. Bu, beni huzursuz etmeye yetmişti.

 

Victor, “Bugün birkaç işim var, burada kalman gerekiyor,” diyerek, hazırlanmaya koyuldu. Kapı arkasından kapanırken evde yalnız kalacağımı bilmenin verdiği tuhaf bir huzur vardı içimde.

 

Yatak odasına çekilip dinlenmek istedim. Yorgundum, zihnimdeki boşluğu dolduracak hiçbir şey bulamıyordum. Geçmişim bulanıktı, her şey gri bir sis perdesinin ardında saklanıyordu. Kafamı yastığa koydum, gözlerimi kapattım, ancak huzur bulamıyordum. İçimde, uykumu kaçıran belirsiz bir rahatsızlık vardı. Kısa süreli bir uykuya dalmışım, fakat bir sesle irkildim.

 

Açtığımda, evde yalnız olmadığımı fark ettim. Ayak sesleri ağır ağır bana yaklaşıyordu. Karanlıkta, gölgeler arasında hareket eden siluetler gördüm. Yavaşça doğruldum, her kasım tetikte, her duyum keskinleşmişti. Bir anda biri beni kolumdan yakaladı, anında bir acı hissettim. Sıcak, yakıcı bir acı. Kolumdan kan sızıyordu.

 

Yaralanmamla birlikte, zihnimde uzun süredir derinlere gömülü olan anılar su yüzüne çıkmaya başladı. Keskin bir bıçak gibi… Bir odada olduğumu hatırladım, karanlık, soğuk bir odada. Çocukken bana yapılan işkenceleri, eğitildikçe vücudumun nasıl darbelere alıştırıldığını… Sesler duydum; emirler, çığlıklar, titreyen sesler… Bunlar geçmişimin karanlık köşelerinden çıkan yankılardı. Ellerim titredi, gözlerim önünde bir film gibi geçip giden anılara odaklanmaya çalıştım.

 

Kamp… Victor… İlk cinayetimi hatırladım. Ellerimdeki kanı… O günün dehşeti tekrar içimde canlandı. Şimdi kan kokusu yeniden burnuma doldu, çocuk yaşta öğrendiğim şiddet tekrar bedenimi sarstı. Kim olduğumu unutmuş olabilirdim, ama içgüdülerim yerli yerindeydi.

 

Saldırganı hızla geri ittim, kolumdaki acıya aldırmadan hamle yaptım. Onu yere serdiğimde, gözlerimdeki soğukluğun ve geçmişimin derin izlerini hissettim. Hafıza geri geliyordu, ağır ağır ama kesinlikle. Geri çekilen adamın yüzündeki korku, beni bir anlığına duraksattı. Bu korkuyu daha önce de görmüştüm—onlarca kez, farklı yüzlerde, farklı zamanlarda.

 

Geçmişimin kilitleri açılıyordu, yavaşça ama kaçınılmaz olarak. Şimdi, kim olduğumu daha net hatırlıyordum. Ama bu, aynı zamanda daha büyük bir tehlikenin kapımı çalması anlamına geliyordu. Hafızam geri gelirken, eski düşmanlarım da geri dönecekti. Gözlerim bir kez daha karardı, eski dünyamın karanlığına çekiliyordum.

 

Adamın cansız bedeni soğuk zeminde yatarken, evde kalmanın artık bir seçenek olmadığını biliyordum. Her şeyi hatırlamıştım. İçimdeki korku yerini soğukkanlı bir kararlılığa bırakmıştı. O an tek bir düşünce vardı zihnimde: buradan kaçmak. Kolumdaki acı zonkluyordu, kan hala damla damla yere düşüyordu. Vakit kaybetmeden evden çıkmalıydım.

 

Kapıyı hızlıca açtım ve sokaklara daldım. Hava soğuktu, caddeler sessizdi. Adımlarım beni karanlıkta ilerletirken, gölgelerin arasında kayboldum. Geçmişten kaçmak zorunda kalmak benim için yeni değildi, ama bu sefer farklıydı. Hafızam geri dönmüştü; her detay, her acı dolu anı yerli yerine oturmuştu. Ama şimdi bu anılarla yüzleşmek zorundaydım.

 

Bir eczane bulmam gerekiyordu. Kolumdaki yarayı daha fazla ihmal edemezdim. Bir süre sokaklarda dolaştıktan sonra köşedeki bir eczanenin ışıklarını gördüm. İçeriye girdim; tezgahın arkasındaki eczacı uyukluyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak raflara yöneldim, bandaj, antiseptik ve birkaç basit ilaç aldım. yaralı kolumu sardım. Her hareketimde acı içimde yankılanıyordu ama bu acı beni daha da ayık tuttu. Sargıyı bitirdiğinde, artık geçmişimle yüzleşmeye hazırdım.

 

Günlüğü bulduğum eve gitmek zorundaydım. Orası, gerçeği bulduğum yerdi; şimdi yeniden oraya dönmem gerekiyordu.

 

Eczanecı aldığım malzemelerle kolumu sardıktan sonra, soğuk sokaklarda ilerledim.Bir süre yürüdükten sonra, eski ve harap olmuş binaya vardım. İçeri girdiğimde, hatıraların ağırlığı omuzlarıma çöktü. Sessizlik boğucuydu, adımlarımın yankısı dört bir yana yayılıyordu.

 

Yaralı kolumun ağrısı hafiflemişti, ama içimdeki huzursuzluk artıyordu. Günlüğü bulduğum bölmeye yaklaştım, parmaklarımın taşlara dokunuşu bana geçmişin izlerini hatırlattı. Taşları yerinden oynattım, hala toz ve kirle kaplı olan günlüğü çıkardım. Sayfalar arasında gezinirken, her şey daha da netleşti.

 

Bu evde, bu günlükte geçmişim saklıydı. Artık kaçmak bir seçenek değildi. Geçmişimle, Victor’la ve en önemlisi Vance’le yüzleşmek zorundaydım. İhanet, aşk, şiddet… Hepsi bu anlara bağlıydı. Şimdi, bu yüzleşme için hazırdım. Ama bunun ne pahasına olacağını bilmiyordum.

Loading...
0%