Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24.Bölüm

@heliiosrex

7 yıl sonra

Viper

 

 

Victor’la birlikte, eski bir otel bulmak için yollarda geziniyorduk. Gözlerim Victor’un yüzünde, her detayı inceliyordu. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamak istiyordum, ama her zamanki gibi yüz ifadesi anlaşılmazdı. Birden bana döndü ve şaşkın bir ifadeyle, “Ne oldu?” diye sordu.

 

Hemen toparlanıp önüme döndüm. "Bir şey yok, iyiyim," dedim.

 

ısa bir süre sessizlik oldu, sonra Victor “Tamam,” diye mırıldandı.

 

Arabayla biraz daha ilerleyip nihayet otelin önüne geldik. İçeri girdiğimizde, Victor resepsiyona doğru ilerleyip, “İki oda,” dedi.

 

O an bir refleksle, "Hayır, tek oda," diye atıldım. Onu yalnız bırakmaya hiç niyetim yoktu; masum numaraları ve gizemli tavırları artık sabrımı taşırıyordu.

 

Victor’un dudaklarında hafif bir sırıtış belirdi. Adamın elinden anahtarı alıp odaya doğru yürümeye başladığımda, içimde fırtınalar kopuyordu.

 

Odaya girdiğimizde, Victor yanıma yaklaşıp yarama bakmak istedi. Oteldeki ecza dolabından birkaç malzeme alıp geldi. Yaramı pansuman ederken, nazik davranmaya çalışıyordu. Ancak bu, onun bildiğim tarzı değildi. Sert ve acımasız olan Victor, neden şimdi böyle davranıyordu?

 

"Yorgunum, uyumak istiyorum," dedim.

 

Victor bir an duraksadı, sonra gözlerini bana dikti. “Bugün nereye gittin?” diye sordu.

 

Sessizlik çöktü aramıza. Bir süre düşündüm ama sonunda yavaşça, "Evime," dedim.

 

Victor’un gözleri birden sinirle açıldı, adeta içindeki canavarın uyanışını hissedebiliyordum. Onun gözleri önümde büyürken, hatırladığımı anlamasını istemiyordum.

 

Hemen bir bahaneyle, “Yani, evimize. Ayaklarım beni oraya götürdü. Bizim evimiz sanırım... Eski, yıkık bir yer,” dedim. Yüz ifadesi hemen değişti, gözleri buğulandı. Nasıl da iyi bir oyuncuydu, bu numaralarıyla beni etkilemeye çalışıyordu. Ama artık ona acımıyordum.

 

Bir süre sonra, " uyumak istiyorum," dedim. Çift kişilik yatağa geçip uzandım. Victor da yanıma uzandı. İçimdeki gerilim artıyordu. Onun uyumasını bekledim, her an tetikteydim. Birkaç saat sonra, Victor’un derin nefes alışlarından tamamen uyuduğuna emin oldum. Yavaşça kalktım, yanındaki silahını aldım ve onun başucunda durdum. Silahı kafasına dayadım, parmağım tetiğin üzerindeydi.

 

Bir an için, her şey durmuş gibiydi. İçimde bir savaş vardı: Geçmişin anıları, yaşanan acılar ve bu anın getirdiği özgürlük hissi. Victor'un huzurla uyuyan yüzüne baktım ve nefesimi tuttum, herşey bu tek harekete bağlıydı.

 

Silahı Victor’un kafasına dayamıştım ve tetiği çekmek üzereydim ki Victor’un gözleri aniden aralandı. O an kalbim hızla çarpmaya başladı; bir anlık tereddüt yetmişti. Hızla tetiğe bastım, ama o da aynı hızla doğruldu ve mermi yatak başlığını delip geçti. Şaşkınlığım geçmeden tekrar tetiğe basmak için silahı doğrulttum, ama bu kez Victor üzerime atıldı, silahı elimden almaya çalışıyordu.

 

“Ne yapıyorsun?” diye bağırıyordu, sesi öfke ve hayret doluydu.

 

“Bırak!” diye karşılık verdim.

 

“Kendine gel, ne yapmaya çalışıyorsun?”

 

İkimiz de gücümüzün son sınırlarına kadar mücadele ediyorduk. "Geberteceğim seni!" diye bağırdım. "Hayatımı mahvettin! Ölmemi engelledin ama ben sizin yaşamanıza izin vermeyeceğim!"

 

Sözlerim, içimdeki öfkenin derinliklerinden geliyordu, nefretimin tüm gücünü hissediyordum. Victor’un yüzü bir an durakladı, sanki her şeyi hatırladığımı anlamıştı. Gözlerindeki o anlık şaşkınlık, onun da benimle birlikte bu cehennemi yaşadığını gösteriyordu.

 

Boğuşmamız devam ederken, bir an parmağım tekrar tetiğe bastı. Silah patladı ve Victor'un ayağından vurulduğunu gördüm. Acıyla bağırarak ,titreyerek yere düştü ve yüzünü acı bürüdü.

 

Ama onun acısına aldırış etmedim; derin bir nefes alıp tekrar silahı kafasına doğrulttum. Elim titremeye başlamıştı ama kararlılığım daha güçlüydü. Tetiği yavaşça çekerken, “Geberteceğim seni,” diye fısıldadım, sesim karanlık bir kararlılıkla doluydu.

 

Victor’un gözleri acı ve korkuyla bana bakıyordu. “Konuşalım, lütfen,” dedi, sesi titriyordu.

 

O anda otelin dışından gelen gürültüleri duydum; polislerin sirenleri yankılanıyordu. Bir anlık dikkat dağınıklığıyla kapıya koştum. Birinci kattaydık ve aşağıdaki sesleri net bir şekilde duyabiliyordum. Oteldekiler silah seslerini duymuş olmalıydı. Kapıyı kilitleyip arkamı döndüğümde Victor’un kaçtığını fark ettim. Oda, otelin arka tarafına bakan bir pencereye sahipti. Hemen pencereye koştum, aşağıya baktığımda Victor’un binanın arkasına doğru koştuğunu gördüm.

 

Tereddüt etmeden camdan atlayıp peşinden koştum. Toprak yere düştüğümde ayak bileğim sızladı, ama acıya aldırmadan koştum. Victor benden daha ilerideydi, ayak yarasına rağmen hızla uzaklaşıyordu.

 

Onu kaybetmek istemiyordum. Gözlerimi hedefe kilitledim ve çevremdeki her şeyi görmezden geldim. Kalbim göğsümde gümbür gümbür atıyordu, nefes alışlarım hızlanmıştı, ama bu kovalamaca bitmek zorundaydı.

 

Victor dar bir sokağa saptı ve hızla devam etti. Adımlarımı hızlandırarak peşinden koştum. Bu sokaklar bana yabancıydı; her köşe, her viraj yeni bir tehlike demekti. Ama geri adım atmaya niyetim yoktu. Sokaklar karanlıktı, sokak lambalarının zayıf ışıkları etrafımızdaki gölgeleri daha da derinleştiriyordu. Koşarken nefes nefese kaldığımı hissediyordum, ama durmak istemiyordum. Birkaç adım daha ve Victor’u yakalayacaktım. O an içimdeki öfke ve adrenalin birleşerek beni daha da hızlandırdı.

 

Victor bir binanın yanına geldiğinde duraksadı ve bir an geriye baktı. Göz göze geldik. Onun yüzünde bir çaresizlik vardı, bense sadece bitmeyen bir kararlılık hissediyordum. Bu onun sonu olmalıydı.

 

Victor, binanın yanındaki dar bir geçide daldı. Peşinden koştum ve geçide girdim. Geçit dar ve karanlıktı, her adımda sanki duvarlar üzerime kapanıyordu. Ayak seslerim yankılanıyordu, her yankı Victor’un ne kadar yakın olduğunu hatırlatıyordu. Hızımı artırdım, her nefes alışımda ciğerlerim yanıyordu, ama duramazdım. Victor’un kaçmasına izin veremezdim. Onu durdurmalıydım, bu kaçınılmaz bir sondu.

 

Geçidin sonunda Victor’un bir duvarın önünde durduğunu gördüm. Yüzünde çaresiz bir ifade vardı. Bir çıkmaz sokağa girmişti. Göz göze geldik, nefes nefese kalmıştım ama kazanmanın verdiği bir rahatlama hissettim.

 

“Artık kaçacak bir yerin yok,” dedim, silahı tekrar doğrultarak. Sesim karanlık ve soğuktu. İçimdeki öfke ve acı birleşerek, Victor’a doğrulttuğum silahın namlusunda odaklanmıştı. Victor bir anlık tereddütle gözlerime baktı, yüzündeki gurur ve kararlılık yerini korkuya bırakmıştı.

 

“Lütfen,” dedi, ellerini kaldırarak. “Beni öldürme. Konuşabiliriz. Her şeyi düzeltebiliriz.”

 

Onun yalvarışları içimde bir anlık tereddüt yarattı. Ama hatırladığım her acı, her kayıp, içimdeki kararlılığı yeniden alevlendirdi. Silahı biraz daha doğrulttum, parmağım tetikteydi.

 

Sesimde hiçbir merhamet izi yoktu. “Beni bu hale getirdin, hayatımı mahvettin. Artık bunun hesabını vermelisin.”

 

Victor'un yüzünde bir çaresizlik ifadesi belirdi. “Yalvarırım, Viper. İkimiz de hata yaptık. Ama bu şekilde bitmek zorunda değil. Hâlâ bir çıkış yolu var.”

 

Onun sözleri bir an için aklımı bulandırdı, ama hemen ardından gelen polis sirenlerinin sesi beni kendime getirdi. Bizi bulmuşlardı. Bu sokakta çok uzun süre kalamazdık. Victor'a tekrar baktım, gözlerim kararlıydı. Onu burada, şimdi bitirebilirdim. Ama siren sesleri giderek yaklaşırken, kararımı vermek zorundaydım.

 

Silahı indirdim. “Şimdilik gidiyorsun,” dedim soğuk bir sesle. “Ama seni bir daha gördüğümde, bu iş bitecek.”

 

Victor bir an şaşkınlıkla bana baktı, sonra hızla dönüp kaçmaya başladı. Ben de arkamı döndüm ve polislerin geldiği yönün tersine doğru koşmaya başladım. Bu iş henüz bitmemişti ama bugün burada sona ermesi gerekmiyordu. Bir sonraki karşılaşmamızda, işini bitireceğimden emindim.

 

Şimdi sıra diğerindeydi.

 

Ara sokaklarda yürürken kan kaybının etkisiyle yavaşlamaya başlamıştım. Sonunda köşedeki küçük bir kafeyi fark ettim.

 

Ellerim titreyerek Vance'in numarasını çevirdim. Beklerken nefesim hızlandı, kalbim göğsümde deli gibi çarpıyordu. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra nihayet Vance’in sesi duyuldu. “Alo?”

 

“Ben, Viper,” dedim, sesim neredeyse bir fısıltıydı. Vance birkaç saniye sessiz kaldı, bu sessizlik adeta uzayıp gidiyordu. Sonra, “Viper? Sen misin?” dedi, sesi şaşkın ve endişeliydi.

 

“Evet, benim. Şu an bir kafedeyim. Yanıma gelebilir misin, ya da bana bir adres gönder, ben oraya geleyim,” diye cevap verdim aceleyle.

 

“Bekle. Gelip seni alıyorum, hemen konum gönder,” dedi ve telefonu kapattı.

 

Kafede geçen yarım saat bana bir ömür gibi geldi. Her saniye uzadıkça zihnimde binbir düşünce belirdi. Ardından, hızla yaklaşan bir araba gördüm. Vance arabadan iner inmez yanıma koştu. Hala yüzünde önceki kavgamızın izleri vardı. Bana sarılmak için hamle yaptığında elimi kaldırıp onu durdurdum. Gözlerime bakıp bir şeyler anlamaya çalıştı, ama ben serinkanlıydım.

 

Kolumdaki kanı görünce irkildi, eğilip dikkatle baktı. “İyiyim,” dedim, “Sadece sıyrık, ciddi bir şey yok.” Sesimdeki soğukkanlılık onu şaşırtmıştı.

 

“Gidebilir miyiz?” diye sordum, gözlerimi ondan ayırmadan. Vance, hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, ama başını salladı. “Tabii,” diyerek koluma destek olmak için uzandı.

 

Onun yardımıyla arabaya doğru ilerlerken içimdeki intikam ateşi iyice alevlendi.

 

Victor’u köşeye sıkıştırmıştım, şimdi sıra sende, Vance.

 

Bu defteri kapatma zamanı geldi.

 

 

 

Bölüm sonu.

 

Geçmişte neler olduğuyla ilgili fikri olan varmı ?

 

Victor tamam ama Vance ile derdi ne ?

 

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum.

Loading...
0%