Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@heliiosrex

 

Gözlerimi açtığımda etraftaki seslerin kaynağını inceliyordum. Neredeyim ve ne yapıyorum diye düşünürken tepemde duran Victor'u gördüm. Bir şeylerle uğraşıyordu, kahvaltı hazırlıyor olmalı diye düşündüm. Geçen son on ayımı düşündüm. "Mutlu musun?" dedim kendi kendime. Artık istediğin hayata ulaştın. Belki de kızının ölümünden sonra sen istedin unutmayı. Sen kaldıramadın bunca acıyı. Varlığını bile unuttuğum birinin arkasından duyduğum bu derin acı, ızdırap. Belki de hatırlarken beni bu duruma itmiştir. Victor yaklaşıyor bana. Gözlerim bulanık görüyor. Yataktan doğrulup gözlerimi ovaladım.

 

"Günaydın demek isterdim ama akşam yemeği hazırlıyorum. Çok yorgun görünüyordun. İstersen kalk artık, bir şeyler ye. İşimiz var," dedi Victor.

 

Hiçbir şey söylemedim. Sadece yüzüne kısa bir süre bakıp yatakta oturdum. Gerçekten yorulmuştum. Olanlar beni çok yormuştu. Kalkıp duş almak iyi fikir diye düşündüm. Banyo olduğunu düşündüğüm tarafa doğru ilerledim. Victor arkamdan seslendi, "Sıcak su yok ama istersen ısıtabilirim."

 

"Sorun değil," dedim ve kapıyı arkamdan kapatmadan girdim. Üzerimi çıkarıp duş kabinine girdim. Soğuk su vücuduma değdiğinde ilk önce biraz irkildim ama sonra iyi geldi. Giyinip içeri girdiğimde Victor çoktan hazırlamıştı yemeği. Pek aç hissetmiyordum ama yedim. Güçsüz kalmak istemiyordum.

 

Ortamda devam eden uzun bir sessizliği ilk Victor bozdu. "Bu akşam bir iş yapacağız. Biraz para kazanabiliriz."

 

"İş nedir?" dedim. Önüme bir fotoğraf koydu.

 

"Bu gece yarısı bu adam bir barın üst katında olacak. Oraya girip adama bu paketi vereceksin. O da bunu bekliyor. Ben yapamam, seni tanımazlar. Kurye gibi giyineceksin."

 

"Sonra ne yapacağım, öldürecek miyim adamı?"

 

"Hayır, sadece çantayı verip hiçbir şey demeden uzaklaşacaksın. Acele etmen gerekiyor ama unutma, verdikten sonra hemen uzaklaş."

 

" Çantada ne var peki, bomba falan mı?"

 

"Viper, neden bu kadar soru soruyorsun? Sadece bu işi yap."

 

Bıkkın bir şekilde "Tamam," dedim. Vance'den intikam almak istiyordum ve paraya ihtiyacımız vardı. Yemek yedikten sonra bana getirdiği kıyafetleri hızlıca üzerime geçirdim. Evden ayrılıp arabaya bindik. Victor tedirgindi, gözlerimin içine bakıyordu. Korkuyor gibiydi. 25 dakika sonra mekâna ulaştık. Arkadan eğilip çantayı alıp tam inmek üzereyken Victor kolumdan tuttu ve kulağıma bir mikrofon yerleştirdi. "Eğer bir sorun olursa, bana haber ver."

 

Ne sorun olabilirdi ki? Çantayı verip çıkacaktım. Mekâna arka kapıdan girdim. Müzik ve eğlencenin olduğu kısıma yaklaşmadan yangın merdiveninden bana verdiği konuma doğru çıktım. Kapıda korumaya kurye olduğumu söyledim ve içeri girdim. Kocaman bir odanın içerisinde masada oturan 40 yaşlarında adamın dışında etrafta üç koruma vardı. Pencerenin önünde biri ve kapının yanında iki kişi duruyordu. Doğruca adama ilerledim ama penceredeki koruma beni durdurup çantayı elimden aldı.

 

Görevi tamamladığımı düşündüm ve "İyi akşamlar," diyerek kapıya doğru ilerledim.

 

"Bekle," dedi patron olan. "Paketi kontrol etmeden hiçbir yere gidemezsin."

 

"Ben sadece kuryeyim, paketin içeriğini bile bilmiyorum," dedim. Ama yüzündeki ifade itiraz kabul etmeyen cinstendi. Koruması çantayı açıp içerisinden bir pakete sarılmış büyük bir viski şişesi çıkardı. Adama, "Buraya kadar içki siparişini mi getirdim ben?" diye düşündüm. Koruma şişeyi iyice inceledikten sonra kapağı açıp bir bardağa doldurup viskiyi bir dikişte bitirdi. Beğendiğini yüzünden anladım.

 

"Tamamdır o zaman, benim işim bitti sanırım. İyi akşamlar," diyip odadan çıktım, kapıyı da arkamdan kapattım. Asansöre doğru ilerlerken arkamdan birinin, "Yakalayın!" diye bağırdığını duydum. Asansörün düğmesine hızla bastım ama henüz gelmemişti. Merdivenlere doğru koştum ama varamadan biri beni yakaladı. Yere düştüm ve ayağımla suratına sert bir tekme attım. Ayağa kalktığımda biri kolumdan tutup suratıma bir yumruk attı. Şuurumu kaybetmedim ama yumruğun etkisiyle biraz afalladım. Beni odaya geri sürükledi ve az önce girdiğim odada pencere kenarında viskiyi içen korumanın yerde olduğunu gördüm. "Gerizekalı Victor," dedim kendi kendime.

 

"Ne dedin sen? Victor mu? Onun işi mi bu?" dedi.

 

"Evet, onun işi sanırım ve daha yeni tanımama rağmen beceriksiz olduğunu anladım."

 

Adam dalmışken, korumanın belindeki silahı fark ettim. Çaktırmadan ona ulaşmam gerekiyordu.

 

Birden silaha atlayıp elime aldım ve patronun kafasına tuttum.

 

"Tamam, sakin ol," dedi.

 

Sadece güldüm ve patronun arkasına geçtim. Silahı kafasına doğru tutup korumalardan ikisinden silahlarını istedim.

 

"Ne duruyorsunuz gerizekalılar, atın silahları!"

 

"Sende kalsın," dedim korumalardan birine. "Şimdi ikisini vur," "Hadi vursana!"

 

Patron gözüyle onayladı ve koruma bana doğru ateş etti ve patronunu kolundan vurdu. Patron yere düştü, diğer korumalar şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Ben, bu fırsatı değerlendirerek silahımı hızlıca değiştirip önce korumalardan birini, sonra diğerini vurdum. Patron gözlerini dehşetle açmıştı, kanayan kolunu tutarken ayağa kalkmaya çalıştı. Ama ben onu yakaladım ve bir duvara doğru savurdum.

 

Patronun yakasına yapıştım ve silahımı doğrulttum. "Bu kadar kolay olacağını sanmıyordum," dedim. Patronun gözlerinde korku ve şaşkınlık vardı. Silahı kafasına dayayıp tetiği çektim. Silah patladı ve patronun bedeni cansız bir şekilde yere yığıldı. Hemen odadaki silahları topladım ve merdivenlerden hızla aşağıya indim, arkamdan gelen ayak seslerine aldırış etmeden. Mekânın arka kapısından çıkar çıkmaz, Victor'un arabasına atlayıp oradan hızla uzaklaştım. Odadaki herkesi öldürmüştüm. Bu geceyi hiçbir zaman unutmayacaktım.

 

Arabada hızlı ilerlerken Victor üzerimdeki kan lekelerine bakıyordu.

 

"Görevleri bu şekilde mi yapıyorsun? Senden adamı öldürmeni mi istediler, yoksa oyun mu oynamanı?" Yaptığı saçmalığın kendisi de farkındaydı ama sesini çıkarmadı.

 

"Bundan sonra görevleri ben yürüteceğim. Sana kalırsa bizi öldürtebilirsin," dedim

 

Victor arabayı büyük bir binanın önünde durdurdu. "Burada bekle, hemen geliyorum," dedi.

 

Onun emrinde çalışan biri değilim ben. Arkasından hemen arabadan indim. "Sana arabada beklemeni söylemiştim," dedi Victor.

 

Kapüşonumu kafama geçirdim ve yürüdüm. "İstersen sen bekleyebilirsin," dedim. Kafasını sağa sola salladı. Ben de onun önüne geçip yürümeye başladım. Arkamdan gelip, "Bekle, nereye gideceğini bilmiyorsun," dedi.

 

Biliyor gibiydim, daha önce gelmiş gibiydim buraya. Binaya girip asansöre bindik. İçeri girdiğimizden beri herkesin gözü üzerimizdeydi. Asansör büyük bir odada durdu, önden ben yürüdüm. İçeri girer girmez herkes bir anda silahları bana doğrulttu. Hemen silahımı çıkarıp onlara yönelttim. Victor arkamdan gelip elleri havada, "Sakin olun, tamam, sorun yok. Bizden biri," dedi.

 

Kimse sakinleşmemişti, hala silahlar bana doğrultuluyordu. İçeride merdivenlerden genç, yakışıklı bir adamın indiğini gördüm. Göz ucuyla ona bakıyordum. Beni görür görmez o da silahını çıkardı. Victor hemen öne atlayıp elleri havada adama doğru ilerledi. Adam silahını bana doğrultmuşken, Victor kulağına bir şeyler fısıldadı. Adamın çatık kaşları bir anda düzeldi ve hafif sinsi bir gülümseme kapladı yüzünü. Silahı indirip odadakilere, "İndirin silahları," dedi. Herkes bir an tereddüt etti ve daha sonra tek tek indirmeye başladı.

 

Ben hala silahımı tutuyordum. Adam bana doğru yaklaşmaya başladığında yavaşça silahımı indirdim. Yanıma yaklaştı ve bana sarıldı. "Hoş geldin," dedi. Ellerini sağa doğru uzatıp korumasının verdiği bir tomar parayı elime verdi. "Bu paranız," dedi.

 

Parayı aldıktan sonra Victor adama dönüp, Bugün yaşananları anlattı. Adam başını sallayarak dinledi ve ardından bana döndü.

 

"Viper, iyi iş çıkardın," dedi. Kafasını sallayıp bizi gönderdi.

 

Arabada Victor yine sessizdi. Olanları akışına bırakmıştım artık, hiçbir şey öğrenmek istemiyordum. Sadece sessizlik sinirimi bozuyordu. Dayanamayarak sordum, "Patronun.... " dedim "Leon" dedi

 

"Leon'un ayağına ne oldu?"

 

Victor gülmeye başladı.

 

"Komik olan ne?" dedim sinirle.

 

"Sen yaptın," dedi.

 

Şaşkınlıkla ona baktım. Sözlerini sindirmeye çalıştım.

 

"Hala senden korkuyor."

 

Victor'un bakışları ruhuma işliyor; aşk değil, ama derin bir çekim gücü var. Gözlerimiz buluştuğunda, elini kucağımda duran elimle buluşturup nazikçe tutmaya çalışıyor. Artık savaştan yorulmuş durumdayım ve karşılık veriyorum

 

"Bir şeyler içmek ister misin?" diye sordu.

 

"Olabilir," dedim, hafifçe gülümsüyerek.

 

"Sevdiğin bir yere gidelim, güzel bir yer," dedi Victor, arabayı bir marketin önünde durdururken.

 

Kafamı sallayıp, rüzgarın saçlarımın arasından geçmesine izin verdim Victor, hala elimi tutuyor. Marketin önünde durduğunda içimdeki huzur biraz kayboldu.

 

"Başka bir şey ister misin?" diye sordu.

 

"Bilmem, böyle iyiyim,"

 

"Tamam, hemen geliyorum," diyip ve markete yöneldi.

 

Victor, geri dönüp aldıklarını arabaya yerleştirdi

 

Daha sonra direksiyona geçip bana yaklaşmaya başladı. Ellerini saçlarımın arasında gezdiriyor, ensemden tutup yaklaştırıyordu. Kokusu, geçmişi hatırlatan tanıdık bir koku; sarhoş edici, büyüleyici bir koku. Victor yaklaştıkça kendimden geçiyordum. Yanağımla dudağımın arasına küçük bir öpücük konduruyor ve alnımdan öpüyor.

 

"Şimdilik kendini zorlamanı istemem," "Ama bu seni özlemediğim anlamına gelmiyor. Her bir zerrem beş yıldır seni arzuluyor."

 

Victor'ın siyah gözleri, ruhumun derinliklerine bakıyor gibi. Arabayı bir anda hızla sürmeye başladı. Yüksek bir tepeye ulaştığımızda, kapalı örgülerle kaplı bir kapıdan geçiyoruz ve şehir manzarası ayaklarımızın altında yayılıyor. Köşede birkaç kaya var. Arabadan inip bu doğal platforma doğru ilerliyoruz. Victor, aldığı içkileri arabadan çıkarıp yanıma getiriyor.

 

Victor, içki şişelerini yere bırakıyor ve yanımda otururken, sessizlik içinde şehrin ışıklarına bakıyoruz. Manzara, gecenin karanlığında parlayan ışıklarla büyüleyici bir tablo gibi. Rüzgarın hafif esintisi ve Victor'ın yanındaki varlığı, huzur aradığım bu anı daha anlamlı kılıyor.

 

........

 

Yüzünde bir hüzün var. "Seninle buraya sürekli gelirdik. Huzur aradığımızda, yalnız kalmak istediğimizde. Burayı unutmamışsın. İçinde bir yerlerde bana ait duyguların saklı olduğunu biliyorum. Onları açığa çıkarmak için ne gerekiyorsa yapacağım. Yanından asla ayrılmayacağım."

 

"Üzgünüm," dedim, kafamı eğerek.

 

"Ne için?" diye sordu Victor.

 

"Hatırlamadığım için, unuttuğum için."

 

"Hayır, kendini suçlama. Bu senin suçun değil."

 

"Evet, değildi ama kimin suçu? Hayatınızda her şey alışkanlık haline gelmişken, bir şeyleri ezbere yaparken, nasıl olur da aşık olduğunuz kişiyi unutabilirsiniz? Nasıl unutabilirim Victor'u?" diye düşünüyordum kendi kendime

 

Victor, derin bir nefes alıyor. "Yine daldın. Düşünme daha fazla. Üşüdün mü? Arabada bir polar olacaktı. Hemen getiriyorum."

 

Elindeki içkiyi bırakıp arabaya doğru ilerledi. Ben de içkimi bir seferde kafaya dikip bitirdim. Sarhoş olmak istiyorum. Victor geri dönüp poları üzerime sertçe fırlatıp sinirli bir şekilde ayakta volta atmaya başladı.

 

"Biraz olsun... Bir kereliğine... Sadece..."

 

Yüzüne anlamsız bir şekilde bakıyorum, neler olduğunu anlamıyorum.

 

"Bir kere olsun bana güvenemez misin ya? O şerefsize güvendiğin gibi bana güvenemez misin?" dedi Victor

 

Bir Telefon çıkarıp havaya kaldırıyor.

 

"Bir saniye, telefon mu? Benim telefonum yok ki."

 

"Ne diyorsun?" diye sorarak telefonu elinden aldim. Ekranda Vance ile fotoğrafımız var. Bir mesaj: "Hiç merak etme, seni ondan kurtaracağım, senden vazgeçmeyeceğim."

 

"Bu mesajı mı attın? Konum da gönderdin mi? Buraya mı geliyor? Söylediklerime inanmıyor musun?" dedi öfkeyle.

 

"Victor, bu benim telefonum değil."

 

" Arabada yerdeydi ama cebinden düşmüş olabilir. Bana tuzak mı kurdun? O yüzden mi benimle geldin?"

 

Victor, kendine zar zor hakim oluyormuş gibi görünerek telefonu fırlatıp kayalıklara parçaladi ve yanıma yaklaştı.

 

"Bana güvenmiyorsan, şimdi git ona. Kızımızın katiline."

 

"Victor, ben ona inanmıyorum. Ben... telefondan haberim bile yok. Cebime o koymuş olmalı," dedim ama gözlerim yasariyordu

 

"Kalk, gidiyoruz. İzini sürüyor olabilir," Ayağa kalkıp arabaya hızlı adımlarla beni sürüklemeye başladı. Karşı koyabilirdim ama kırıldığını düşündüğüm için sessiz kaldım.

 

Bir anda iki araba hızla gelip önümüzü kesti. Bizim arabamız ile onların arabası arasına sıkıştk. Arabadan Vance ve Azra, diğer arabadan ise Ece, Murat ve Mert indi. Üçü de Victor'a silah doğrulttu.

 

Gereğinden fazla sakindim ve sadece izledim. Vance yaklaşıp elini uzatti.

 

"Hadi V, gidiyoruz."

 

Victor bir anda bir adım ileri atlıyor ve bağırmaya başlıyor. "Orospu çocuğu, sen kimi nereye götürdüğünü sanıyorsun?"

 

"Beni korkutabileceğini mi düşünüyorsun?" dedi, sinirli bir şekilde.

 

"Hadi, Viper, gidiyoruz," dedi Vance, kolumdan tutarak sürükledi. Karşısında dururken, onu kendime doğru çekip suratına sert bir yumruk vurdum Diğerleri bana yaklaşırken Vance, eliyle onları durdurdu.

 

Bir yumruk daha atıyorum ve geriye doğru düştü

 

"İşte benim kadınım," diye bağırdı Victor.

 

Vance, "Şerefsiz!" diyerek yanağını tutup victora doğru ilerlerken, karnına bir yumruk daha attım. İki büklüm olunca sırtına dirseğimle vurdum. Yere düştüğünde üzerine çıkıp durmadan yumruklamaya devam ettim.

 

Vancenin Yüzü gözü kan içinde kalmıştı. İçimdeki nefret ve öfkeyi ondan çıkarıyordum. Bilincini kaybetmek üzere inlerken yumruğum havada kaldı. Onu bu şekilde öldürmeyecektim. Daha acılı bir ölüm düşünüyordum onun için. Kızımın intikamını alacaktım.

 

Ayağa kalkıp diğerlerine geri çekilmelerini söyledim. Victor'un elinden tutup arabaya doğru yürüdüm. Vance'in bize baktığını hissediyordum; zaten amacım onun gözüne sokmaktı. Arabanın önünde durup Victor'a döndüm.

 

"Bir daha bu çocuk katiline güvendiğimi düşünürsen Sonun ondan beter olur," dedim ve ardından arabaya binip hızla Vancenin üzerine sürdüm. Gözünü bile kırpmadan, kanlı yüzüyle bana yalvarıyormuş gibi baktı. Arabayı geri sürüp hızla oradan uzaklaştım.

 

Buraya kadar geldiyseniz oy verip bir kalp bırakabilir misiniz ?

Karakterlere hakkında dikkatinizi çeken noktalara yorum yapmayı unutmayın.

 

Destekleriniz benim için önemli

 

🫀

Loading...
0%