Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@heliiosrex

VİPER

 

10 yıl sonra

 

---

 

Artık hiçbir şeye inancım kalmadı. Ne Vance'e, ne Victor'a ne de kendime.

 

Vance çocuğumun babasıysa eğer neden bana Kerem olduğunu söyledi? Eve döndüğümde Victor'un hala eve dönmediğini farkettim. Birkaç parça eşyası vardı zaten, onları kurcaladıktan sonra bir kahve alıp koltuğa oturdum. Sehpanın üzerindeki sigara paketi dikkatimi çekti. Ne tuhaf, daha önce içtiğimi düşünmüyordum. Bir dal sigara çıkarıp dudaklarımın arasında ateşin kırmızı oluşunu seyrettim. İçime bir duman çekince elim ayağım boşaldı ama uzun zaman sonra kavuşulan sevgiliyle giderilen hasret gibiydi.

 

Ben sigaraya aşk dolu şiirler sıralarken zihnimde, Victor evin kapısını ittirip içeri girdi. Saat geç olmuştu ama zaten akşama kadar uyumuştum, sanırım geceleri daha verimli çalışabiliyorduk.

 

Victor yanıma yaklaştı, gözlerinde sinsilik vardı. Ya da ben okuduklarından sonra bunu düşünüyordum. Önümdeki paketi uzattım.

 

"Ben kullanmıyorum."

 

"Neden evinde sigara var?"

 

"Senin için almıştım."

 

"İçiyor muydum?"

 

"Evet"

 

Son 5... kullanmadım hiç. Kahvemi yudumlayıp Victor'un anlamsız hareketlerini seyrediyordum. Annesinin haberi dışında yaramazlık yapan çocuklar gibi kıpırdanıyordu. Bir derdi vardı.

 

"Dökül."

 

"Sana... tam anlamıyla dürüst olmadım."

 

İşte beklediğim itiraf, işte konuşacak, şimdi belki de affetmemi isteyecek.

 

"Seni öldürmek için görevlendirildim. Hatta diğerlerini, hepinizi ama yapmadım."

 

"Yapmadın mı, yapamadın mı? Victor, birbirimizi kandırmayalım. Anlattığına göre senden daha deneyimliyim ve hareketlerine bakılırsa hala acemi sayılırsın. Kaç yıldır görevdesin? 7 mi? 8 mi Peki, kaç yıldır benimle uğraşıyorsun? Hiç bir görevi doğru düzgün yerine getirdin mi? Sonlandırdığın oldu mu? Sen hala çocuksun."

 

Gereğinden fazla sinirlendim durmam gerekiyor yoksa anlayacak ama içimde ki öfkeyi bastıramıyorum.

 

"Sus..."

 

"Kaç yaşındasın, 26 mı? Küçüksün hala."

 

"Sus dedim!"

 

Evet zayıf noktası bu sanırım nefret ettiği belli.

 

"Benden küçüksün Victor, sana aşık olduğumu nereden çıkarıyorsun?"

 

"Kes sesini dedim tamam mı, sus artık, sus!"

 

Üzerime gelip neredeyse ellerini boğazıma atacaktı. Hareket bile etmeden alay eder gibi yüzüne bakıyordum. Geri çekilip hemen yan tarafında bulunan kitaplığı devirdi.

 

"Bana aşıktın. Her zaman aşıktın bunun farkında değilsin ama beni hep sevdin Viper, biz beraber büyüdük. Beraber acı çektik. Sürekli çıkardığım sorunları temizlemek için uğraştın, zarar görmemi istemedin. Bana aşık değilsen neden yaptın bunca şeyi? Neden?"

 

Korkmuyordum, sinirli de değildim, alışmıştım bunlara ama kırgındım. Kime bilmiyorum ama kırgın hissediyordum. Daha fazla belli etmek istemedim defterin devamını okuyabilmek için bana güvenmesi gerekiyordu. Yanına yaklaşıp dolaba vurduğu eline dokundum. Yanıma yaklaşıp koltuğa geçtik beraber. Sonra anlatmaya başladı.

 

"Kampta zayıf çocuklara ne yapıldığını çok iyi biliyordun. Hiçbir şey hissetmemizi istemiyorlardı. Acı, aşk, üzüntü, korku, nefret bile. Ama ben nefret doluyum. Beni korumak için yapmak zorunda kaldıkların için onlara karşı nefret doluyum. Geldiğim gün tanıştık ama iki kişinin çok fazla yakınlaşmasına hep karşı çıktılar, arkadaşlık zayıflıktı. Birini önemsemek. Ama sen önemsiyordun beni. Kampta Kulaksız vardı. Sağdan konuş soldan duymaz derlerdi dalga geçerlerdi. Çok sonraları öğrendim senin yaptığını. Bir gece sana ders vermek için yatağına gelen adamdan bir parça alarak çok büyük ders vermişsin. Ama sadece kendini kurtarmışsın bundan. Ben gelene kadar. Benim gibi zayıf, cılız bir çocuğa ne olurdu orda?

 

Bir keresinde bizi 3 gün aç bıraktıktan sonra ormana saldılar. Ormandan sağ geçen herkesi yol sonunda yemek bekliyor dediler. Bütün gün ormanda koşturdum. 12 yaşında bir çocuk ne kadar hızlı koşabilirse artık. Yemeğe ulaşamadan Kulaksız'ın yanında dolanan biri yakaladı beni ormanda. Onunla ödülü buydu demek ki. Gördüğüm an anladım biliyor musun başıma gelecekleri. Direnmeye gerek yok, bağırmadım bile. Kimden yardım isteyecektim ki? Yere düştüm, geri geri sürünüp bir ağacın dibinde durdum. Küçüğüm diye mi bilmem ama kocaman bir adamdı. İri cüssesiyle yaklaşıyordu bana. O an öleceğim diye düşündüm. Kapattım gözlerimi, bekliyordum ölümü mü? İri cüsseli adamın yere çarpmasıyla çıkan sesi duyunca korkuyla açtım gözlerimi. Sırtında bir ok. Seni gördüm bir ağacın tepesinde. Bitiş yerini işaret ediyordun bana. İşte dedim, benim kurtarıcı meleğim, hayatım boyunca bana kurtuluşu gösterecek tek kişi."

 

"Victor, biz nasıl bu hale geldik?"

 

"Sana bunu onlar yaptı, Vance yaptı. Sen beni seviyordun. Ben gelmeden seninle kurduğu hayallere öyle kaptırmıştı ki kendini. Bana aşık olduğuna inanmadı. Benden kurtulmak istedi."

 

Victor'un anlattıklarıyla hikayeler bir bir gözlerimin önüne geliyordu. Ben mi yapıyordum bunu ya da yaşanmış mıydı bilmiyorum ama anlattıkları gerçek gibi duruyordu. İçimdeki karmaşadan bir türlü kurtulamıyordum. Ama defterin devamını okuyup neler olduğunu anlamaya çalışacaktım. Güvenmem gereken biri olmalı.

 

---

 

"Yeterince deneyimim var, onları da anlatırım bir ara. Yaş konusuna da gelirsek aramızda sadece 3 yaş var Viper. Bu, çocuk yapmamıza engel olmadı."

 

Yüzünde aptal, sinsi bir sırıtmayla söyledi son cümlesini. Midem bulandı, suratımı buruşturdum. Yüzümün halini görmüş olmalı ki, özür diledi. Sanırım Ekin'in öldüğüne inandığımı düşünüyor.

 

"Uykun yok mu? Sabah olmak üzere, yarın biraz erken uyanıp buradan gidelim. Şimdilik bu para bize yeter, burası çok ortada bir yer."

 

Hafifçe kafamı sallayıp onayladım. Adres bendeydi, şehirden uzaklaşmadığımız sürece bulurdum o evi.

 

---

 

O gece uyumak için gözlerimi kapattığımda zihnimde yüzlerce soru dolanıyordu. Victor'un anlattıkları ve kendi iç sesim arasında gidip gelirken derin bir uykuya dalmak zordu.

 

2-3 saat sonra uyandık.

 

Ve şehir merkezinden biraz uzakta, depodan bozma bir eve gittik. Depo, eski olmasına rağmen hala sağlam görünüyordu. Dış cephesi, yılların izini taşıyan soluk boya ve hafif paslanmış metal panellerle kaplıydı. Pencereler küçük ve yüksekteydi, ancak camları sağlamdı ve içeri yeterince ışık sızıyordu. İçeri girdiğimizde, geniş bir açık alan ve birkaç bölmeli oda karşımıza çıktı. Zemin, eski ama temizlenmiş tahta plakalarla kaplıydı ve hafifçe gıcırdıyordu. Tavan yüksek ve ahşap kirişlerle desteklenmişti. Eşyalar, basit ve işlevseldi; birkaç eski ama sağlam mobilya, kullanışlı raflar ve eski bir masa ile sandalyeler vardı. Elektrik olduğu için küçük lambalarla aydınlatmayı sağladık. İçerisi, hafif bir toz kokusu dışında temizdi ve burada bir süre kalmak için uygun bir yerdi.

Loading...
0%