Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@heliiosrex

VANCE

 

10 yıl önce

 

Bahçede ki koltuklarda oturmuş, sigaramdan derin bir nefes alıyorum. İçimdeki karmaşayı bastırmaya çalışırken tek bir düşünce zihnimi meşgul ediyordu: Viper'ı buradan uzaklaştırmam gerekiyordu. Düşünceler içinde kaybolmuşken, gözüm bir anda evin ikinci katındaki balkona takıldı.

 

Viper, saçlarını rüzgarın etkisiyle savuruyordu. Bir elinde sigara, diğer kolunda kolluk vardı. Üzerinde sadece uzun, bol bir beyaz tişörtle balkon demirlerine yaslanmış, dalgın bir şekilde sigarasını içiyordu. Onu izlediğimi fark ettiğinde, hızla arkasını döndü ve bakışlarını başka yöne çevirdi.

.

Balkonun altındaki korumaları görünce öfkem tavan yaptı. Birden yerimden fırladım, hızlı adımlarla yanlarına yaklaştım.

 

Yüksek sesle, sinirimi kontrol edemeyerek, "İsterseniz içeri girin, daha rahat görürsünüz!" dedim.

 

Korumalardan biri şaşkın bir şekilde, "Anlamadım abi," dedi.

 

"Siktirtme abini! Evin ön tarafına gidin. Bir kişi burada kalsın!" diye bağırdım, sesimde belirgin bir rahatsızlık vardı. Viper’ın korumaların yanında bu şekilde rahat olması, içimdeki öfkeyi daha da artırmıştı.

 

Korumalar söylediklerimi duyunca dağıldılar, ama içlerinden biri hâlâ tam balkonun altında duruyordu. Bu beni daha da sinirlendirdi; öfkeyle "Oğlum, öteye gitsene! Ne duruyorsun burada?" diye bağırdım. Çocuk başıyla onayladı ve birkaç metre ileri gitti.

 

Balkona baktığımda, Viper’ın çoktan içeri girdiğini gördüm. Sinirle dolu bir şekilde eve girip merdivenleri hızlı adımlarla çıktım, her basamaktan öfkeyle geçerek odasına yöneldim.

 

Kapıyı çalmadan içeri daldım. Viper, yatağın başlığına yaslanmış, bacaklarını karnına doğru çekmiş, sessiz bir şekilde oturuyordu. Girişimi duyduğunda hızla doğrulup, yorganı üzerine çekmeye çalıştı. Sinirimden titreyerek ona yaklaştım, yüzündeki bu savunmasızlık hali, öfkemin biraz dinmesini sağlıyordu ama hala oldukça gergindim.

 

Viper sinirle, "Ne yapıyorsun ya?" dedi, yüzündeki öfke ve şaşkınlık karışımı ifadeyle.

 

Ben de sert bir şekilde yanıtladım: "Asıl sen ne yapıyorsun? Bu evde 50 tane koruma var, bu halde balkona mı çıkılır?" Sinirden sesim sertleşmişti, içimdeki öfke tamamen dışa vurulmuştu.

 

Viper bu tepkiyi karşısında görünce, ayağa kalkıp üzerime yürümeye başladı. Geri adım atmaya niyetim yoktu. Kolumdan tutup beni odadan çıkarmaya çalışırken, yüksek sesle bağırdı: "Bir daha odama kapıyı çalmadan girme!"

 

Yerimden bile kıpırdamadım. Tuttuğu kolumu çekip elimi onun koluna attım. Alaycı bir şekilde, “Çaldıktan sonra girebilir miyim yani?” dedim.

 

Viper şaşkın bir ifadeyle, “Tabii ki hayır, girme benim odama,” dedi. Şapşal bir şekilde görünüyordu, bu hali hoşuma gitti. Elimi çenesine götürüp hafifçe sıkarken, “Bir daha uyarmayacağım,” dedim.

 

Viper elime vurup yüzünden çekti ve yatağa geri yürüyüp oturdu. “Çık odamdan,” derken parmağıyla kapıyı gösteriyordu.

 

Alaycı bir şekilde hafifçe güldüm, ardından arkamı dönüp odadan çıkacaktım. Ama bir an durup Viper’a döndüm. “Üzerindeki güzel, ama ben bir daha görmek isterim,” dedim, gülümseyerek.

 

Yüzünde yine o şapşal gülümseme belirdi. Ağzını açıp bir şey söylemek üzere oldu ama ne söyleyeceğini şaşırmıştı, sonunda sustu.

 

“Tamam, tamam, şaka yaptım. Gidiyorum ben,” diyerek odadan çıkmak için yürüdüm. Arkamdan “gerizekalı” dediğini duydum, ama bunu sadece içimden gülümseyerek geçtim.

 

.....

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde odamda sırt üstü uzanmış, ellerim başımın arkasında tavanı izliyordum. Viper’ı düşünmekten kendimi alamıyordum. Acaba uyudu mu? Gidip baksam ne olur ki? Hiçbir şey olmaz, diye kendi kendime sordum ve ikna oldum. Yataktan kalktım; saat sabaha karşı 3 gibiydi.

 

Sessiz adımlarla odasına yaklaştım. Kapısını hafifçe açıp içeri girdim. Viper’ı uyurken görmek nefesini duymak için odanın karanlığında sessizce dinledim.

 

Viper, deli gibi uyuyordu. Bu halini başkası görse ölmüş zannederdi. Kafası neredeyse yatağın sağından aşağı sarkmış, bacakları bir tarafa dağılmış ve üstü açıktı. Yanına yavaşça yaklaşıp battaniyeyi üzerine örtüm. Hafifçe irkildi ama uyanmadı.

 

Yatağın kenarına eğilip yüzüne baktım; savunmasız ve günahsız görünüyordu. Her detayını bir süre izledikten sonra, sessizce yanından ayrıldım.

 

Tam odadan çıkacakken, telefonundan bir mesaj sesi geldi. Mesajı okumak istemedim, ama merakıma yenik düştüm ve göz ucuyla telefonuna baktım.

___________

Viper’ın telefonundaki mesajı gördüğümde, içimde bir merak uyandı. Bilinmeyen numaradan sadece bir adres gönderilmişti. Viper’ın yanı başında uyuduğu o gece, bu adresin ne anlama gelebileceği hakkında düşündüm ama fazla kurcalamadan, sessizce odadan çıktım ve yatağıma geri döndüm.

 

.....

 

Ertesi sabah, Babam beni yanına çağırdı.

 

“Viper ile şehir dışında bir toplantıya gitmenizi istiyorum hem işleri öğrenmiş olur ,” dedi.

 

Görev, birkaç gün şehir dışında bir otelde kalmayı gerektiriyordu. İçimden, bu fırsatın Viperi göndermek için iyi olabileceğini düşündüm.

 

Babam çoktan vipere söylemişti. İkiletmeden kabul etmişti bile.

 

Evde çalışanlardan birini çağırıp küçük bir çanta hazırlamasını söyledim. Ve bir kahve isteyip bahçede oturdum. Bu aylarda hava çok güzel oluyordu.

 

Viper’a karşı hislerim karmaşıktı; onu masum ve koruma gerektiren biri olarak görüyor, ama aynı zamanda içimde bir şeyler de hissettiğimi kabul ediyordum.

 

......

 

Arabayı alıp evin önünde Viper’ı beklemeye başladım. Telefonumla uğraşırken onun yaklaştığını hissettim ve başımı çevirdim. Viper, spor ve seksi bir görünümle beni şaşırtıyordu; kot pantolon ve beyaz bir tişört giymişti. Saçları açıktı, güneş gözlükleri takmış ve küçük bir çanta kolundaydı.

 

Arabadan inip çantasını taşımak için yardım etmek istedim. Sonuçta, yaralıydı. “Ver bana,” dedim, ama Viper, “Gerek yok,” diyerek arabanın arka kapısına doğru ilerledi. Sol kolundan yaralanmıştı ve çantayı sağ elinde taşıyordu. Kapıyı açmaya çalıştı ama başaramayınca dönüp bana baktı. Ben de onu izliyordum.

 

“Kapıyı açar mısın?” dedi, çaresiz bir ifadeyle.

 

“Tabii ki, hanımefendi,” dedim, gülümseyerek ve çantayı elinden almak için elimi uzattım. Oflayarak çantayı bana verdi.

 

Viper, rahatlayarak ön koltukta oturdu ve ben de direksiyona geçip arabayı hareket ettirmek için hazırlandım.

 

Yol boyunca ağzından tek bir kelime çıkmadı uçağa bindiğimiz de yolculuk boyunca uyudu. Hiç konuşma fırsatım olmadı. Havaalanında indiğimizde şoför karşıladı bizi.

 

Otele vardığımızda, resepsiyona doğru yaklaştık tabi ben önceden arayıp tek oda ayarlanmıştım ve söylemeleri gereken şeyleri tembihlemistim.

 

Resepsiyon da ki kadın "Maalesef efendim tek odamız var" sözümden çıkmadı.

 

Viper "birkaç gün buradayız eğer boş bir oda olursa bizi arayın lütfen " diyip asansöre doğru yöneldi. İlk başta, bu duruma alışmak zor geldi.

 

Her zamanki gibi dikkatli ve soğukkanlıydım, ama viperin gözlerinde derin bir yorgunluk vardı. Odaya girdiğimizde çantasını bırakıp yatağa attı kendini.

 

"Uykunu alamadın herhalde" dedim alaylı bir şekilde

 

"Aynen odamı cinler bastı gece korktum" dedi viper. Laf mı soktu dalga mı geçti pek çözemedim

 

_______

"Akşam yemek yememiz gerekiyor ve toplantıya da katılacaksın," dedim. Viper çantasına yöneldi ve içerisinden bir pantolon çıkardığını gördüm. “Bu gece bunu giymeyi düşünmüyorsun umarım,” dedim, biraz şüpheyle.

 

Viper, elindeki pantolona ve ardından bana baktı. “Ne var ki bunda?” diye sordu.

 

“Önemli bir toplantı ve sen benim korumam olmadığın için, geceye uygun giyinmen gerekiyor,” dedim. Bu, hem toplantının önemini hem de geceye uygun giyinmenin gereklerini vurgulamak için söylediklerimdi.

 

Viper yatağa oturdu, düşünceli bir şekilde bekliyordu. Yanına yaklaşıp, “Çıkalım mı?” dedim.

 

Viper yüzüme masum bir şekilde bakıp kalktı, ve otelden çıkıp arabaya bindik. Ardından birlikte bir mağazanın önünde durduk ve içeri girdik. Mağazadaki görevliler hemen bizi karşıladı. Güzel birkaç elbise göstermelerini söyledim ve oturup beklemeye başladım.

 

Viper ilk olarak beyaz bir elbiseyle çıktı. Elbise, ince askılı ve diz hizasında biten, hafifçe dalgalanan bir eteğe sahipti. Kumaşı zarif, yumuşak dokulu bir saten gibi parlıyordu. Ancak, elbisenin fazlasıyla sade ve ona göre fazla naif durduğunu düşündüm. Viper, benim bu düşüncemi anlamış olacak ki, yüzümdeki ifadeyi görünce elbiseyi çıkarmak için tekrar kabine geri döndü.

 

Bir süre sonra, Viper bu kez kırmızı bir elbiseyle çıktı. Elbise, vücuda tam oturan ve kalça kısmında hafifçe genişleyen, yırtmaçlı bir tasarımdı. Renk, teniyle muhteşem bir kontrast yaratıyor, kırmızının ateşli tonu dikkat çekiyordu. Yine de, elbisenin fazla gösterişli ve biraz iddialı olduğunu düşündüm. Viper, yüzümdeki onayı yine göremeyince, bir şey söylemeden geri dönüp başka bir elbise denemek için kabine girdi.

 

Sonunda, Viper siyah bir elbiseyle kabinden çıktı. Bu elbise, zarif ve sofistike bir kesime sahipti. İnce askıları omuzlarından aşağıya zarifçe düşerken, vücuda oturan silüeti ince belini vurguluyordu. Elbise, dizlerinin hemen altında bitiyordu ve yumuşak kumaşı vücut hatlarını mükemmel bir şekilde sarıyordu. Sırt dekoltesi zarif ve ölçülüydü, bu da ona gizemli ve çekici bir hava katıyordu. Siyahın asaleti ve Viper’ın duruşuyla birleşince, elbise onun üzerinde mükemmel görünüyordu.

 

Bu sefer yüzümde memnuniyetle karışık bir onay belirdi. Viper, elbiseyi beğendiğimi fark etti ve küçük bir gülümsemeyle kabine geri döndü, elbiseyi almak için kasaya yöneldim.

 

Otele döndüğümüzde, ben de üzerimi değiştirdim. Aynada kendime baktığımda, takım elbise, ince kesimiyle vücuduma mükemmel oturuyordu; ceket omuzlarımı geniş gösteriyor ve belime doğru hafifçe daralıyordu. Altındaki siyah gömlek ise karanlık ve etkileyici bir hava katıyordu, gömleğin üst düğmeleri hafifçe açık bırakmıştım. Gömlek, takımın geri kalanıyla uyum içindeydi, bu da güçlü ve otoriter bir görünüm sağlıyordu.

 

________

Vance, dışarıdan bakan biri için soğuk ve mesafeli görünüyordu; ancak bu dış görünüşün altında, zayıf noktasını kimseye belli etmek istemeyen, içten içe kırılgan bir yürek vardı.

 

______

 

Otelin restoranında toplantıyı atlatmış ardından yemek yerken, konuşmalarımız yavaş yavaş daha kişisel bir hal aldı. “Peki sen aslında kimsin,” dedim, bir yudum içki alırken. "İspanya'da mı doğdun mesela”

 

Viper, bir an için gözlerini kaldırıp bana baktı. “Hayir” dedi, ama sesinde hafif bir yumuşaklık vardı. “Turkiye'de doğdum, ailem yok çocuk esirgeme de büyüdüm, daha sonra İspanya'ya gelmek için elime bir fırsat geçti bende kullandim.”

 

Yemekten sonra otelin balkonuna gectik, gece gökyüzü yıldızlarla kaplıydı. Viper, derin bir nefes aldı ve sessizliği bozdu. “kendimden bahsetmeye bu kadar alışık değilim .”

 

“Evet, bu yakınlık biraz ürkütücü olabilir,” dedim, ona daha yakın oturarak. “Ama belki de bazı şeyleri konuşmak zorundayız.”

 

Viper, biraz daha yaklaştı ve bir süre sessiz kaldık. Derin bir bakışma anı yaşadık, gözlerimiz arasında bir bağ kurulduğunu hissettim. “Peki sen kimsin” dedi Viper, gözlerini yere indirerek. “Barda seni sadece bir kaç defa gördüm.”

 

"Belki de görmek için bakman yetmez."

 

Yeterince yakinlastigimizi düşününce

 

"Viper, bu dünya senin düşündüğün gibi değil. Tehlikeler her köşede ve bu işin bedeli ağır olabilir. Uzaklaşmanı istiyorum, burada kalırsan sadece daha fazla acı çekeceğiz."

Viper derin bir nefes alıp konuşmaya basladi

 

“Vance. Bu dünyadan kaçamam. Tehlikelerden korkmuyorum, asıl korkum yalnız kalmak. Beni uzaklaştırmaya çalışsan da gidecek bir yerim yok.”

 

Viper’ın kararlılığını gördükten sonra çaresizlikle

 

“Anladım, seni vazgeçiremem. Ama şunu bil, ne olursa olsun seni korumak için her şeyi yaparım. Senin de aynı şeyi benim için yapmanı istemem, Viper. Eğer bir gün bu yolda bir bedel ödenecekse, o bedeli ben öderim.”

..

Gecenin ilerleyen saatlerinde, odamıza dönerken, Viper’ın gözlerindeki yumuşaklık ve küçük bir gülümseme, aramızdaki duygusal değişimin bir yansımasıydı. Bu gece, ikimizin de hislerini sorgulamasına ve birbirimize daha yakınlaşmasına neden olmuştu.

 

Loading...
0%