Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm1: Kuklacıya İtaat

@helilith

Bölüm 1

 

Kuklacıya İtaat

 

21 Eylül 2022

612. gün

 

Bir kukla ustasının gösterisinde dikkatleri çeken her zaman kuklalar olur . Kuklacının sadistçe zevkleri olduğunda bile bunu yapan her zaman kukladır.

Kimse kuklacıdan şüphe duymaz . Odaklanılan şey kuklanın yaptığıdır, kuklacının yaptırdıkları değil .

Kuklacı yani babam .

Cahir Miovska .

O benim tanıdığım en iyi kukla ustası . Kuklaları ise biziz , çocukları .

Var olan gücü onun en büyük saltanatı , belki de hayatındaki en önemli olan şey . Bir keresinde bana “ Asalet güçten gelir . “ demişti ve bunu söylerken bana zayıf olduğumu haykıran bakışlarla bakıyordu . Onun için zayıf bir kızdım ve bunu söylemekten asla çekinmiyordu .

İlk zamanlarda onu haklı bulurdum ve bu nedenle her şeyin en iyisi olmaya çalıştım . Sayısız okul birincilikleri ve sürekli ona yaranma çabalarım . Ama şimdi fark ediyorum bahsettiği gücün bu olmadığını .

O yenilmezlik tacını istiyor : herkese diz çöktürmek , yalvarmalarını görmek istiyor . Benim istediğim bu değil , ben yaşamak istiyorum .

Bahsettiğim şey nefes almak değil , gerçekten yaşadığımı hissetmek .

Burası Alavora , Ravenya’nın kuralsız bölgesi . Hakimiyeti güçlü olan ele alır burada ve başa en güçlü olan geçer günün sonunda .

Hayır , babam hiçbirinin başında değil . Dedim ya , kuklacı oyuna girmez , oyuna kuklalarını sokar .

Adım Visha .

Zehir.

Babama göre zehrim insanları yakar , anneme göre ise zehrim insanları kurtaran bir panzehir .

Miovska . Ravenya’nın en köklü ailesi . Dışarıdan görünen şey ailemin başarıları , herkesin yerinde olmak istediği kişi ise benim . Babam sevgi dolu bir adam , beni çok seviyor, güzelim ve en önemlisi zenginim .

Sanırım şımarık bir insan olmalıyım .

“ Seninki gelmiş , kara panter . “

Düşüncelere dalmışken aniden odamda beliren şeyle birlikte yerimden sıçradım . İkiz kardeşim . “ Aptal “ diye söylenerek oturduğum yataktan kalktığımda odaya nasıl girdiğini çözmeye çalışıyordum. “ Nasıl girdin sen buraya ? ”

Odanın içi karanlıktı ,etraf net görünmüyordu bu yüzden . Odanın lambasını açtığımda pencerenin kenarında olduğunu gördüm . Pencereden mi girmişti o ?

“ Ne var ? “ diye pişkince konuşurken aynanın karşısına geçmiş kumral saçlarını düzeltmeye çalışıyordu .Aynadan göz göze geldiğimizde “ Aşağısı akbaba kaynıyordu kızım , nasıl oradan gelebilirdim . En rahat yol burası , evden kaçmak için birebir . “

Bugün evimizde güç gösterisi , davet , vardı . İş ilişkileri kurmak , gizli anlaşmalar yapmak için bundan daha etkili bir gün olamazdı . Her ne kadar aşağı inmek istemesem de buna mecburdum , mutlu bir aile olduğumuzu göstermek için .

Makyaj masasınının üstüne kolunu koyduğunda parfümlerimden bir tanesi yere düşüp kırıldı . “ Bunun burada ne işi var amına koyayım . “ derken ayağıyla cam kırıklarını makyaj masasının altına doğru itip bana döndü . “ Zaten kokusu ölü balık gibiydi . “

“ Emin ol tek isteğim defolup gitmen Luca. “

“ Annem sorarsa ne diyeceksin ? “

“ Evden kaçtığını . “

“ Ne ? “

“ Ne bekliyorsun ki , seni koruyacağımı falan mı ? “

Başını evet der gibi salladığında “ Tam olarak onu bekliyorum ,” dedi , bana inanamıyormuş gibi bakarken. “ Ben senin hiçbir sırrını kimseye anlatmadım . “

Güldüm sinirim bozulmuş gibi . “ Ne ! “

“ Tamam , belki baze- “

“ Bence susmalısın , söylemeyecek olsam bile söyleyesim geldi . Çünkü ben hâlâ sırlarımı para karşılığı babama anlattığını unutamıyorum . “

“ Off , “ dedi sıkılmış gibi . ” Yine mi aynı mevzu ya . 6 yıl geçti üstünden , 18 yaşındaydım . Ayrıca paranın yarısına da sana çanta aldım resmen aramız bozulmasın diye . “

Evet almıştı ama konumuz bu değildi ,konuyu uzatmamak adına aynen der gibi kafamı salladım .

Dolaptan kendime siyah , ince askılı bir elbise çıkardım . Elbise satendendi ve bacağında oldukça derin bir yırtmaç vardı . Luca gelmeden önce saçlarımı ve makyajımı yaptığım için sadece elbiseyi giymem yeterliydi . Fazla zaman harcamayacaktım . Saate baktım , 22.18’i gösteriyordu . İnmem lazımdı .

“ Çık odadan , üstümü değişeceğim . “ derken saçlarımı düzeltiyordum . Göz ucuyla Luca’ya baktığımda ise üstünde siyah eşofman olduğunu gördüm . “ Ve senin de hazırlanman gerekiyor ,hemen . “

“Of “ diye söylendiğinde odadan çıkmak için kapıyı açtı. “ Az önce seninki gelmiş dedin ? “ dedim merakla , aklıma takılmıştı . “ Ne saçmalıyorsun yine . “

“ Ex eniştem , “ diyerek güldü . “ Alastor . “

Kapıyı çekip odadan çıktığında dudaklarım aralanmıştı , burada olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi . Onu en son üç yıl önce görmüştüm , ayrıldığımız günde . Ondan sonra yurt dışına çıktığını biliyordum , ne zaman döneceği ise umrumda olmamıştı açıkçası .

Alastor Evander .

Hayatımda yaptığım en büyük hata onunla sevgili olmak olabilirdi . İyi bir arkadaştı ama iyi bir sevgili değildi. Beni aldatması ilişkimiz için bitiş noktası olmuştu.

O kadar zamandan sonra bugün karşılaşacak olmamız bir his oluşturmuyordu içimde . Mümkünse yan yana bile gelmemeliydik hatta.

Düşünceleri bir kenara atarak kıyafetlerimi çıkarıp elbiseyi üzerime geçirdim . Göğüs kısmı kare geliyordu ve belimi tamamen sarmıştı . Sırtı kalçama kadar açıktı elbisenin . Uzaktan kendime baktığımda güzel durduğunu görebiliyordum . Makyajımı sade tutmuştum ama dudaklarım için aynısını söyleyemezdim . Çünkü kırmızı ruj kendini fazlasıyla gösteriyordu .

Belime kadar gelen uzun siyah saçlarımı düz bir şekilde bırakmıştım . Önceden kestirdiğim kaküller uzadığından hoş bir görüntü oluşmuştu . Elbisenin altına gümüş renginde ince topuk bir ayakkabı giydiğimde tamamen hazırdım .

Yatağın üstünde duran telefonumu alıp odadan çıktığımda aşağıdan gelen müzik seslerini net bir şekilde duyuyordum . Merdivenlerden indiğimde büyük bir kalabalık beni karşıladı . Annemin yanına gitmek için her adım atışımda birisine selam vermek zorunda kalıyordum .

En sonunda annemin yanına ulaştığımda yanındaki kadınla konuşuyordu . Göz ucuyla bana baktığında beni beğeni dolu bakışlarla süzdüğünü gördüm . “ Tabii ki , sonuç olarak yüzlerce çocuğun hayatına dokunuyoruz , dernekte yaptığınız bağışlar bizim için çok önemli Amelia , en çok da çocuklar için . “ dedi sağ tarafında duran kızıl saçlı kadın anneme bakarak .

“ Bir çocuğun bile hayatını kurtarabiliyorsak ne mutlu bize . “ diyerek gülümsedi annem .Sarı saçlarını aşağıda topuz yaptığından pırlanta küpeleri ortaya daha çok çıkmıştı . Üstünde siyah, dizinin biraz altında biten dar bir elbise vardı .

Masadaki iki kadın yanımızdan ayrılırken “ Çok şıksın her zaman ki gibi anneciğim . “ dedim yanına yaklaşarak .

Utangaç bir şekilde gülümsedi . “ Sende benim kızım olmalısın o halde, şık ve güzel . “

İçeriyi güzel bir şarkı kapladığında babamın bizim masaya doğru yaklaştığını gördüm . Dudakları yana doğru kıvrılmıştı ,sadece annemin yanında gerçekten güldüğünü biliyordum . Garipti , hırsı gözünü kör etse de anneme olan aşkı gerçekti .

“ Hanımefendi , “ dedi bana doğru geldiğinde . Bakışları annemi bulduğunda gülümsemesi büyüdü ve elini uzattı . “ Yanınızdaki güzelliği alabilir miyim ?”

Tam cevap vereceğim sırada benden önce annemin babamın avucuna elini koyduğunu gördüm . Bu beni güldürdü . Gözleri ışıldıyordu ve beni gördüklerini bile sanmıyordum . Masadan uzaklaşıp dans pistine ilerlediklerinde bir süre dans edişlerini izledim .

“ Bu gece gözlerimi senden alabilmemi sağlayacak ne olabilir“

Sesin geldiği yöne döndüğümde Alastor’un hemen arkamda olduğunu gördüm . Beni izliyordu . “ Bilmem , “ dedim düşünür gibi yaparken . “ Mesela başka bir kadın . “

Mavi gözleri kısıldı , dudaklarını yaladığında “ Unutmayacaksın değil mi ? “ dedi pişkince . “ İlişkinin başında olan bir şeydi , bir daha hiç olmadı . Ona karşı en ufak bir duygu bile hissetmedim Visha . “ Elimi tuttu birden . “ Ben seni seviyorum .”

Ellerimi çektim . “ Umrumda mı sanıyorsun ? Bu konuşmayı bin kere yaptık neredeyse . Sonuç değişmeyecek Alastor, anla bunu . Bu ikimiz içinde en iyisi olur . “

“ Bu kadar kolay mı senin için ayrılmak . Çocukluktan beri birlikteyiz seninle , bir kerede silip attın beni . “

“ Çok kolaydı açıkçası , bir kere bile aklıma gelmedin . “ dedim düz bir sesle . Aslında bazen aklıma geliyordu ama sevgili olduğumuz zamanlar değil , dost olduğumuz günler .

Her şey ondan sonra boka sarmıştı .

Kafasını iki yana salladı . “ İnanmıyorum , “ dedi inkar ederken . “ Sen benim hiç aklımdan çıkmadın , bir kere bile . “

“ Ve bu üç yıl sonra aklına geldi .” dedim dalga geçiyormuş gibi , sesimdeki ve yüzümdeki o alaycı ifadeyi fark etmiş olmalıydı . Aynı saniyelerde şarkı değişmiş , annem ve babam bizim masamıza doğru geliyordu . Gözlerimi onun mavi gözlerinden çekerek hiçbir şey olmamış gibi önüme döndüm . Masanın üstündeki şarap kadehini alıp dudaklarıma götürürken babam lafa girdi . “ Baban Magnus’ın çıkacağını söyledi ama duyduklarıma göre içeride de rahat durmuyor . “

Alastor’un bakışlarında herhangi bir değişim yaşanmadığından buna şaşırmadığını görebiliyordum . Omzunu silkerek “ Kendi bilir , “ dedi . Masadaki ikramlardan bir tanesini ağzına attı. “ O bok yuvasında rahatsa beni ilgilendirmez .“

Magnus Evander , Alastor’un abisiydi . Dört yıl önce cinayetten içeri girmişti ve diğer suçları yüzünden çıkması kolay değildi . Onun hapse girmesi kimilerine rahat bir nefes aldırmış babamları ise üzmüştü . En iyi askerini kimse kaybetmek istemezdi . Doğrusunu söylemek gerekirse ondan her zaman ürküyordum , bakışları sana değdiğinde sanki bir suç işlemişsin gibi geriliyordun çünkü .

“ Baban çıkacak dediyse bir bildiği vardır . “ dedi babam kendinden emin bir sesle . O sırada Alastor’un babası yanımıza geliyordu . “ Magnus’ı severim , iyi çocuktur . “

Hayır , sen kimseyi sevemezsin baba . O sadece iyi bir kukla .

“ Bugüne kadar çıkmamış olması hataydı . “ dedi Klaus Evander masamıza geldiğinde . “ Oğlumu daha fazla orada tutamam . Aile bağları önemlidir , bilirsin . “ derken bakışlarında başka bir şey vardı ve babam bunu saniyesinde anlamış gibiydi .

Babamla aynı yaşlardaydı ama insanı çeken bir havası vardı . Üstündeki siyah takım elbise onu daha da güçlü gösteriyordu . Lise yıllarından beri babamla arkadaşlıkları hiç bozulmamıştı . İkisinin amacı aynıydı ama tuhaf bir şekilde anlaşıyorlardı .

“ Öyle , “ dedi babam kinayeli bir ifadeyle . “ Bakarsın aile bağlarımız daha da kuvvetlenir , ne dersin ? “

Klaus Evander’in mavi gözleri yüzüme değdiğinde kaşlarım çatıldı. Yüzündeki garip ifadenin nedenini anladığımda farkında olmadan tırnaklarımı ellerime geçirmeye başladım . Annem farketmiş olacak ki ellerini elimin üstüne koydu sakince .

Alastor’un bakışlarının bana döndüğünü fark ettim . Ona döndüğümde elindeki kadehi bana kaldırdı ve aynı zamanda dudakları yukarı kıvrıldı . Bu durumdan zevk alıyor gibiydi .

“ Bu büyük bir onur , Cahir . Ailemize bir yabancının girmesine gerek yok , bundan daha iyi bir seçenek olamaz . “

Tırnaklarımı ellerime daha fazla batırmaya başladığımda annem sessizce bana doğru “ Yapma , “ diye fısıldadı . Ardından masadakilere döndü . “ Bu şimdinin konusu değil Cahir . Bunlar önemli mevzular , burada konuşmaya gerek yok . Kendi içimizde halledebiliriz . “

Nefes almakta zorlandığımı hissettim . Burada biraz daha kalırsam ağlayacağıma neredeyse emindim . Nedeni bununla baş edemeyeceğimden değildi , bu kadar çabuk gözden çıkarılıp söz hakkım olmamasınaydı .

Bir anda masadan ayrıldığımda arkama bile bakmadan evden çıktım . Annemin arkamdan seslendiğini duydum , Alastor’un ise “ Bunların hepsi heyecandan . “ diyen alaycı sesini .

Kapıdan çıktığım an yüzüme vuran sert rüzgar beni biraz kendime getirdiğinde derin bir nefes çektim içime . Hızlı adımlarla evin arka tarafına doğru yürümeye başladım . Nereye gittiğim hakkında bir fikrim yoktu , öylece yürüyordum . Dakikalarca yürüdükten sonra gördüğüm ağacın altına çöküp oturdum .

Fazla uzaklaşmamıştım , burası da bizim evin sınırları içerisindeydi . Evimizin arazisi oldukça genişti , arka tarafı komple ormandı .Bizden başka kimse giremiyordu , etrafı çevriliydi .

Evden çıkamadığım anlarda benim için bir kaçış noktasıydı . Fazla sessizdi ve geceleri ürkütücü bir havası vardı . Korkutmuyordu , aksine bana hep huzur verirdi.

Şimdi ise koca bir hiçlik hissediyorum , neden yaşadığımı sorguluyorum . Herkes bir şekilde uyum sağlıyor doğduğu hayata ama ben neden yapamıyorum ?

Abime bunu bir keresinde sorduğumda “ Hayat kimseye istediğini vermez ,Visha . “ demişti yeşil gözlerime bakarak . “ Sen sana verilen hayatı kendi isteğin doğrultusunda yaşayacaksın . Yönetmesini bilirsen eğer , sana saplanmak için kalkan her bıçak artık senin elindedir. “

Ona doğrultulan bıçak artık onun elindeydi .

Benim bıçaklarım ise sırtımda .

Arka tarafımdan kapı gibi bir şeyin açılma sesini duyduğumda gözlerim şaşkınlıkla aralandı . Etraf karanlıktı ve sesin nereden geldiğini çözemiyordum . Korkuyla ayağa kalkıp bir adım geriye gittiğimde elimdeki telefona sarıldım sıkıca . Ağacın arkasına geçip saklandığımda ses daha da arttı . Ağaçların arasında , çalıların arkasından geliyordu ses .

Sonunda demir bir kapağın açıldığını gördüğümde içeriden babamın adamlarından birinin çıktığını gördüm. Bu da neydi böyle ? Çıktıktan sonra kapağı kapatıp yeşillikleri üstüne koyduğunda eski haline dönmüştü .

Ben daha ne olduğunu anlamazken telefonla birisini aradı ve evin yolundan ilerlemeye başladı . Birkaç dakika o şokla öylece dururken yavaşça olduğum yerden çıktım ve oraya doğru ilerledim .

Dışarıdan görünen şey bir rögar kapağıydı sadece . Tek farkı diğerlerinden biraz daha geniş olmasıydı . Etrafımı kontrol ettim dikkatli bir şekilde . Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra kapağı yavaşça araladım .

Hiçbir ses gelmiyordu , kimse yok gibiydi içeride . Kafamı eğip aşağıya baktığımda karanlıktan başka bir şey göremiyordum . Hemen telefonumun flashını açarak içeriye tuttuğumda aşağıya inen bir merdivenin olduğunu gördüm .

Aşağıda ne vardı ?

Dakikalarca kafamın içinde gelgitler yaşadım . Bir yanım aşağı inmemi ve orada ne olduğunu öğrenmek istiyordu , diğer yanımsa tehlikeli olduğunu ve babama söylemem gerektiğini söylüyordu .

Kimi kandırıyorsun Visha ,dedi içimdeki ses . Burası zaten büyük ihtimalle babamın gizli yeriydi . Ona sormam hiçbir şeyi değiştirmeyecekti .

Ama ya onun değilse ? İşte o zaman mezarımı ziyaret edebilirlerdi .

Çok fazla düşünmeden elbisemi topladım . Ayaklarımdan bir tanesini merdivene koyduğumda içimde garip bir his vardı . Yavaşça aşağıya indiğimde bir elimle aşağıya ışık tutuyordum . Kapağı arkamdan kapatmamıştım belki geri açamam diye .

Işığı ileri tuttuğumda birkaç adım sonrasında ahşap bir kapı olduğunu gördüm . Geri dönüş yoktu , buraya kadar gelmiştim zaten .

Telefonu açıp mesajlara girdim .

 

Visha : Bir saat içinde sana yazmazsam ölmüşümdür bebeğim . Aileme haber verebilirsin .

 

Kapıyı açmaya çalıştığımda korku filmlerindeki gerilim dolu ses ortaya çıktı . Kapı çok eski ve ağırdı . Sonunda tamamen açıldığında birkaç basamak daha gördüm . O sırada telefonuma üst üste bildirimler geldi. Telefonun sesini kıstım hemen .

 

Vera : Neee

Vera: Ne saçmalıyorsun sen

Vera : Neredesin Visha ???

Basamaklardan aşağıya inerken aynı zamanda mesaja cevap vermeye çalışıyordum .

 

Visha: Sanırım cehennemin 7 kat altına iniyorum . Bunun başka açıklaması olamaz .

 

Visha : Telefon çekmeyebilir burada .

 

Vera: Cehennemde mi ?

 

Visha : Öyle :)

 

Vera: Dalga mı geçiyorsun ?

Vera : Babanı arıyorum .

 

Visha : Daha yarım saatim dolmadı .

 

Birden etrafa loş bir ışık hakim olduğunda flashı kapatıp gözlerimi telefondan kaldırdım . Kendimi daha çok gizli evrakları , gizli eşyaları göreceğime falan şartlandırmıştım . Tahmin ettiğim en son şey bile bu değildi .

Burası hapishaneydi .

Duvarlarda yanan meşaleler etrafı aydınlatıyordu sadece . İçeride dört tane bölme vardı . En yakınımda duran bölmeye girdiğimde içeriyi inceledim . Küçücük bir alandı . Birkaç eşya ve sağ tarafta duran klozet haricinde bir şey yoktu. İçeriyi aydınlatan tek şey demir parmaklıktan oluşan kapıydı . Gerisi taş duvardan oluşuyordu .

Ne işler çeviriyorsun baba ?

Şeytanın kapısını ancak ölümü tadacak olan çalar , burası akrep ve yelkovanın durduğu an . Senin için akacak olan şey artık zaman değil , durdurulması mümkün olmayan kirli bir kan .

Gücü elinde tutan herkesin kendini yerine koyduğu kişi şeytandı . Dünyada yaşayan milyonlarca şeytan vardı ve herkes hayatında bir kere bile olsa şeytanla tanışırdı .

Kendi aralarında şeytanı seçmek için dökülür litrelerce kan ve kaybın adı artık ölümden daha ağır .

Gerçek şeytan olanları gülerek izledi , onun savaşı bu hayatta yalnızca Tanrıylaydı .

Peki ya bir savaşta kazananı ne belirlerdi ?

İnsanların zihinlerinde Tanrı’dan daha fazla yer etmiş birisi nasıl kaybedebilir ki ?

Şeytan insana kötülüğün tohumu olan hırsı hediye etti ve ardından arkasına yaslanıp seyretti . İnsanoğlu hırsı kendine silah edindi ve içindeki mermi ise vicdanı temsil etti . Tek bir kurşun bile yeterdi kötülüğü yaymak için . Çünkü silahın ateş aldığı o anda vicdanın seni yavaşça terk ederdi .

Babamın silahında uzun zamandır mermi yoktu . Silahından çıkan bütün mermiler zaten onu başa geçirmişti .

Ne zaman olduğum yerden çıkıp boş bir şekilde yürüdüğümü bilmiyordum , adımlarımın nereye gittiğini de . Koridorun sonuna kavuştuğumda gidecek bir yol kalmadığından mecburen durmak zorunda kaldım .

Kafamı kurcalayan onlarca soru vardı ama cevabını alabileceğim kimse yoktu . Korkuyordum , buradan değil . Babamdan .

Bu korkunun sebebi bana yapacakları falan değildi . Zaten bana bugüne kadar psikolojik zarar vermesi dışında hiçbir şey yapmıyordu .Sanırım babamın bir suçlu oluşuydu beni korkutan . Biri veya birilerini gözünü bile kırpmadan gözden çıkarmasıydı .

Geri dönüp bu hapishane gibi olan yerden çıkacakken ayak bileğimde hissettiğim elle birlikte dudaklarımdan dışarı korku dolu bir çığlık kaçtı . Birisi ayak bileğimden beni çekiyordu ve benim gördüğüm tek şey bir erkek eliydi .

Parmak boğumları yaralarla doluydu ve elinin üstünde kurumuş kan lekeleri vardı . “ Bırak , “ dedim ayağımı geri çekmeye çalışırken . Ama beni güçlü bir şekilde tutuyordu ve ayağımı kıpırdatamıyordum .

Aramızda demir kapının olması içimdeki korkuyu biraz da olsa azaltıyordu çünkü kilitli olan kapıyı açamazdı . Bir kere daha ayağımı ondan kurtarmaya çalışsam da başarılı olamamıştım .

Bileğimi sıkan elin gevşediğini fark ettiğim an ayağımı kendime çektim ama ne yazık ki ellerimi geri çekmeyi başaramamıştım çünkü aynı saniyelerde aynı parmaklar elime dolanmıştı . Elimden yakalamak için ayağımı bıraktığını şimdi anlıyordum . Tırnaklarımı elinin üstüne saplarken yeniden “ Bırak , “ diye bağırmaya başladım .

“ Sakin ol . “ dedi demir parmaklıkların ardındaki kişi. Elimi tuttuğu açıya bakılırsa duvarın dibinde oturuyordu . Bir ayağını yere uzatmıştı ve bulunduğu açıdan dolayı görüş alanımda değildi .

Sesinden kim olduğunu anlamaya çalıştım fakat bu ses bana yabancıydı . Sert bir ses tonu vardı ama sesindeki yorgunluk daha da belirgindi . Sesinden anlaşılan genç birisi oluşuydu . “ Nasıl sakin olmamı bekliyorsun bu haldeyken ? “

Tırnaklarım hâlâ eline saplıydı ve bazı yerlerinden kan akıyordu . Ama inatla elimi bırakmıyordu , kurtulmaya çalıştığım her an elleri daha da sıkılaşıyordu . Uzattığı ayağını kendine çektiğinde ayağa kalkacağını anlayarak nefesimi tuttum .

Bana bu haldeyken bile zarar verebilir miydi ?

Elimi bıraktığı ilk an yapacağım tek şey buradan hemen kaçıp bir daha gelmemek olacaktı ama inatla elimi bırakmıyordu .

Diğer eliyle demiri kavradığında ayağa kalkmakta zorlandığını görebiliyordum . Ne zamandan itibaren buradasın ? Ya da neden buradasın ? Önce kafası görüş alanıma girdi , ardından kendini dikleştirdiğinde ise bütün olarak karşımdaydı .

İlk önce gözleri beni buldu . Yeşil gözleri yüzümün bütün ayrıntısında dolaşırken ne düşündüğünü anlamıyordum . En sonunda gözlerimin içine bakmaya başladığında tuhaf bir şekilde gerilmeye başladım . Yeşilin en koyu tonu olabilirdi gözleri , insanı yakacakmış gibi bakıyordu üstelik . Bakışları çok keskindi , simsiyah uzun

kirpikleri yüzünde gölge oluşturmuştu .

Bu uzun süren bakışmadan rahatsız olduğumda bu sefer onu inceleyen ben olmuştum . Onu incelediğimi anladığını biliyordum , bunu yapmamam gerektiğini de . Ama kendime engel olamamıştım işte . Hem zaten buradan çıktığımda onu bir daha görmeyeceğimi biliyordum .

Önce saçlarına düştü bakışlarım . Çünkü fazlasıyla dağınıktı , buradayken kesildiği belli oluyordu ,bazı yerleri düzgün değildi . Saçlarının gür ve simsiyah oluşu bu düzensizliği gizliyordu ama . Birkaç tutam gözlerinin önüne geliyordu .

Kemikli yüzü ifadesine sert bir hava katmıştı . Sakalları uzundu ama bu öyle yoğun bir uzunluk değildi . En çok dikkatimi çeken şey ise kaşından gözüne doğru gelen yara iziydi . Yeni değildi sadece izi duruyordu . Bakışlarımın orada fazla durduğunu biliyordum ama gözlerimi çekememiştim .

Ne düşündüğünü anlamak için yeniden gözlerine baktığımda hiçbir ifade bulamamıştım yüzüne . Sadece kaşları çatıktı . Bu haline rağmen insanı çeken bir yapısı vardı . Sanırım biraz yakışıklıydı da .

Gözlerim dudaklarına kaydığında “ Yetmez mi ? “ dedi bıkkın bir ses tonuyla . Şu an yer yarılsa içine girmek isterdim ama zaten yerin dibindeydim .

Kaşlarımı çattım ve sanki onu hiç incelememiş gibi “ Anlamadım . “ dedim sorgular bir şekilde .

“ Beni incelemen diyorum , “ dedi kendini beğenmiş bir ifadeyle . “ Yetmedi mi ?”

“ Seni incelemek mi ? “ dedim bilmezden gelerek . “ Sadece kim olduğunu çözmeye çalışıyorum .”

Dudakları yana kıvrıldığında benimle dalga geçtiğini görebiliyordum . Sinirlerim fazlasıyla bozulmuştu . “ Öyledir . “ dedi yapay gülmesiyle . Resmen zevk almıştı bu halimden .

“ Öyle zaten , “ dedim sinirlerime hakim olamayarak . “ Seni beğendiğimi falan mı düşündün yoksa . “

Az önceki alaylı gülüşü şimdi de benim dudaklarımdaydı . Ardından konuşmaya devam ettim . “ Bu zavallı halinle sana bakıyor olsaydım eğer yoklukta olmam gerekirdi herhalde . Ayna getirmemi ister misin sana . Belli ki sen kendi halini görmedin . Eğer görseydin neden sana baktığımı sorguluyor olmazdın çünkü . “

Dudaklarındaki alaycı kıvrılma yavaşça silinirken sert yüz hatlarında bir kırılma olduğunu hissettim . Fakat bu çok kısa sürmüştü , hemen kendini toparladı .

“ Ne istiyorsun benden ? “ dedim aramızdaki anlamsız bakışmayı sonlandırarak .

Kendini toparlayıp bir adım daha öne gelerek bana daha fazla yaklaştı . “ Beni buradan çıkarmanı . “ dedi lafı dolandırmadan .

Kafamı iki yana salladım . “ Bunu neden yapayım ki ? Seni tanımıyorum bile . “

“ Çünkü sende iyi biliyorsun burada olmamam gerektiğini . “ derken kendinden emin bir ifade vardı yüzünde . “ Beni tanıyıp tanımaman önemli değil senin için çünkü babanı tanıyorsun . “

Babam hakkında konuşurken sesinde korkunç bir tını vardı , onu yok etmek ister gibi . Haklıydı , babamı tanıyordum ama babamı tanıyor oluşum ,neden burada olduğunu bilmediğim birisini çıkarmam için yeterli bir sebep değildi .

Bazen yapılmak istenen iyiliğin sonucu durdurulamaz bir yıkım olabiliyordu .

“ Belki kötü bir insansın , belki bir katilsin , belki burada olmanın sebebi gerçektende kendinsin ve burada olmayı hakettin . “

“ Belki de babanın korkuları yüzünden hapsedilmiş birisiyim . “

“ Bunları hiçbir zaman bilemem . “

Bildiğim tek şey burnumu beni ilgilendirmeyen hiçbir şeye sokmamaktı . Özellikle sonucunu bilmediğim bir şey hakkında .

“ Biliyorsun , “ dedi gözlerimin içine bakarken . Nasıl bu kadar emin olabiliyordu ? “ Beni buradan çıkarmak istiyorsun . “ Kafamı inkar ettiğimi belli edercesine sallarken , “Öyle , “ dedi düz bir sesle . “ Eğer beni çıkarmak istemeseydin arkana bakmadan kaçıyor olurdun , sadece masum olduğumu bilmek istiyorsun . “

Masum olup olmaması bir şeyi değiştirir miydi ? Değiştirirdi . Haklıydı , merak ediyordum neden burada olduğunu . Ya suçsuzsa , onu bırakır mıydım burada ?

Bilmiyorum , gerçekten bilmiyorum .

Her ne kadar dik duruyor olsa da kötü bir halde olduğu belliydi . Göz altları uykusuz olduğunu belli edercesine koyulaşmıştı , dudakları kuruydu . Yerdeki su ve yemek tabağı dikkatimi çekti . Beslenmesinin ne kadar kötü ve düzensiz olduğu belliydi vücudundan . Normalde yapılı birisine benziyordu ama şimdi zayıflamıştı .

Bakışlarımı yeniden beni izleyen gözlerine çıkardım . “ Kaçıyordum zaten , beni burada zorla tutan sensin . Seni buradan çıkartmak falan da istemiyorum ayrıca. “

“ İstiyorsun . “ dedi emin bir ifadeyle .

“ Nasıl bu kadar emin olabilirsin ? “ dedim alaycı bir tavırla .

Dudakları yeniden kıvrıldığında anlamsız bakışlarla yüzüne baktım . Ortada komik olan hiçbir şey yoktu . Bakışları yüzümden yavaşça aşağıya inmeye başladığında gerildim . En sonunda gözleriyle elimi işaret ettiğinde kaşlarım çatıldı .

“ Seni zorla tutan ben değilim . “ dediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum . Elimi ne zaman bırakmıştı ve daha da önemlisi ben neden bunun farkında değildim . “ Kendi isteğinle burada duruyorsun . “

Bir adım geriye gittim , bir adım daha ve bir adım daha . Kafamın içinde bir savaş başlamıştı sanki , buraya hiç girmemeliydim . Beni yeniden tutar sandım çünkü son şansıydım . Tutmadı , bir kelime bile etmedi gitmemem için .

Geri geri gittiğinde karşı duvara yaslandı ardından yavaşça yere çöktü . Gözleri hala benim üzerimdeydi ama bu sefer yüzümde değil , vücudumda . Baştan aşağı beni süzüyordu . Zorlukla yutkunduğumda yeşil gözleri gözlerime tutundu yeniden . Farklı bakıyordu . Ne yapacağımı bilemeyerek geriye dönüp arkama bile bakmadan gitmeye başladım .

“ Geri geleceğin anı sabırsızlıkla bekleyeceğim .” diye arkamdan bağırdığında adımlarım durdu .

Tehlikeliydi , aklı olan birinin ona yaklaşmaması gerekirdi . Kararımı vermiştim , buraya asla dönmeyecektim .

“ Asla . “ dediğimde sesimin ona gidip gitmediğinden bile şüpheliydim .

Kafamın içinde zehirli bir sarmaşık vardı sanki ve sessiz kaldığım her an zihnimde daha fazla yer ediniyordu . Düşüncelerim her saniye sekteye uğruyor , yerine bir yenisi ekleniyordu . Babam eli her yere uzanan biriydi ,biliyordum . İhaneti ve ona karşı gelinmesini asla affetmezdi ama bunun sonucunda kimseyi evinin bahçesinde esir tutmuyordu , öldürüyordu .

Birisini esir alacak kadar ne yapmış olabilirdi ?

Ya da bu bir çeşit güç göstergesiydi , belki de kolları babamın kirli dünyasına uzandı ve gerçekten babam için bir sorundu . Onu yalnızca ortadan kaldırmak istedi .

Yürüyerek ahşap kapının önüne geldiğimde hemen buradan çıkmam gerektiğinin farkındaydım ama kendime engel olamıyordum . Kafamı çevirip arkaya baktığımda görüş açımda olmadığı için gördüğüm tek şey bomboş bir koridordu . Bunu yapmamam gerekiyordu ama kendimi ona “ Adın ne ? “ diye sorarken buldum .

Uzakta olduğum için yüksek sesle konuşmam gerekmişti . İlk başta koca bir sessizlik oluştu aramızda , sonrasında ise onun gülüşünü duydum . Kendime lanetler okuyarak dilimi ısırdığımda bunun kötü bir fikir olduğunu anlayıp kapıyı açtım . Tam çıkıp kapıyı kapatacağım anda onun sesini duydum .

“ Veles . “

Veles . Yeraltı krallığının efendisiydi ama yeraltına hapsedildi .

Dengelerin bozulduğu yerde çıkardı en büyük kaoslar . Senin için ileriki hayatında oluşturduğun çatlaklardan akan kanın önlenemez bir düzeni var . Yeraltı ayaklandı şimdi , geride sadece üstte yaşayanların kemiklerinden oluşan altından yapılmış sahte bir mezar var .

Kaos geri geldi . Senin için , benim için . Ama en çok , düzeni bozan bir avuç ahmak için .

 

 

 🪦       

 

X hesabım: heliliith

 

 

         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%