Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Visha’nın Zehri

@helilith


Visha’nın zehri

 

Visha’nın zehri Veles’i yeniden diriltti.

 

 

18 Ocak 2021

02.48

 

 

Dinle, bu sesler yıkımının habercisi.

 

Biliyorsun haksız bu yenilgi.

 

Seni onlar değil, yalnızca kendi hırsların bitirdi.

 

Şimdi arkana yaslan ve bekle sadece.

 

Kurtuluşunun bileti Visha’nın zehri.

 

 

 

 

 

&

 

 

 

1. Gün

 

 

Miovska Kapanı.

İçine düşeni yavaşça kemiren, ruhunu ele geçiren zehirli bir zincirdi. O yalnızca ona yakalananın gücünden beslendi. En güçlü olan, günün sonunda en aciziydi.

Veles C. Santos.

O bir tutsak değildi, yalnızca içindeki canavar uzun bir süre uykuya çekildi. Orada yavaş yavaş ölmeyi değil de günün sonunda öldürmeyi hedefledi. Bir canavarın ölümü ancak yıkımı gerçekleştirdiğinde gelirdi çünkü canavarı efsanevi yapan şey günün sonunda nasıl öleceği değil, yaşadığı zaman kimleri yok edeceğiydi.

Karanlığa alışıktı ama hiçbir zaman karanlıkta bu kadar kalacağını düşünmemişti.

Yine karanlık bir gecedeydi.

Cahir Miovska, Veles’i kendi inine tutsak etti. Kapanı kendi kanıyla mühürledi. Onun gücü ise hırsından geldi, gözü hiç kimseyi görmedi. Yenilmesi imkansız biriydi. Veles’in en büyük hatası kendine düşman olarak onu seçmesiydi.

Ama Cahir’in bir hatası vardı, bilmeliydi. Savaş kuralları karşındaki kişiye göre değişirdi, onun karşısındaki şeytanın ta kendisiydi.

Savaş kuralı 1: Şeytana asla sana karşı savaşabileceği açık bir kapı bırakma. Yok edebileceğin anda sık kafasına, sakın onunla oynayabileceğinin fikrine kapılma.

Çünkü o bir cambaz, o bir yalancı, o bir sahtekar.

Sen onu yendim sanarsın ama aslında o hala seninle oyunlar oynar.

Eğer kaçmayı başarırsa şeytan senin ininden işte o gün başlar senin korku hikayen.

Sırtını yasladığı soğuk taşa kafasını bastırıyordu genç adam. Öfke doluydu herkese, en çok da kendine. Burada böyle aciz bir şekilde oturuyor olması sinirlerini bozuyordu. Yeşil gözleri içindeki zehri daha da arttırmış gibi daha da koyulaşmıştı. Kaşından aşağıya doğru süzülen kanı elinin tersiyle silerken derin bir sızı duydu. Kaşından çapraz olarak gelen derin bir yaraydı, izi kalacaktı.

Ağrıyan bedenini görmezden gelmeye çalışarak zorlukla ayağa kalktı. Nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Gözünü açtığı an kendini bu çöplükte bulmuştu, en son hatırladığı şey ise onlarca adam tarafından yakalanıp dövülmesiydi.

Bulunduğu yer depo değil de daha çok yeraltında bir mahzeni andırıyordu. İçeriyi aydınlatan tek şey duvarlara asılı olan meşalelerdi. Her yer taştan oluşuyordu, dışarı çıkmasını engelleyen demir bir kapı vardı. Kapının sonunda uzunca bir tünel var gibiydi, onu incelemek için bir adım attığında onu geriye çeken bir şey oldu.

Zincir.

 

Sağ ayak bileğine bağlı yaklaşık iki metre uzunluğunda olan demir bir zincir…

 

Kafasını iki yana sallarken birden gülümsemeye başladı . Ardından gülüşü korkutucu bir kahkahaya dönüştü. Bir dakikanın sonunda ellerini saçına götürüp çekmeye başladığında bu yaşanılanların aslında başlangıç olduğunun farkında değildi.

Ayağındaki zinciri karşısındaki taşa vurmaya çalışırken ayağı parçalanıyordu ama şu an acı hissettiği en son şey bile değildi.

Sessizce intikam yemini etti.

 

 

3. Gün

 

“Uyandırın şunu.” diye bir ses duyduğunda az önce kapanan gözleri hızla açıldı genç adamın. Uyumamıştı, sadece üç günün ardından bedenine yapılan saldırılar ve ağzına bir lokma yemek girmeyişi yüzünden yorgun düşüp bilincini yitirmişti.

Duyduğu tanıdık sesle kaşlarını çatıp yüzünü buruşturdu iğrenir gibi. Aynı saniyeler içinde yüzüne atılan buzlu su yüzünden kafasını aniden geriye attığında duvara çarpmıştı başını.

Bir sandalyenin çekilip sert bir şekilde yere bırakıldığını duyduğunda, suyun etkisiyle kapanan gözlerini yeniden açtı. Tam karşısına geçip oturmuştu, arkasında ise güvendiği dört adamı vardı.

Gülümsedi sanki hiçbir şey olmamış gibi. “Sonunda teşrif edebildin.”

Aynı şekilde karşılık verdi Cahir. Dudaklarına alaycı bir gülümseme yerleştiğinde üstten bir bakış attı. “Bu umursamaz hallerin, her seferinde paçanı boktan kurtarışın… Hepsi,“ dedi büyük bir egoyla. “Hepsi, daha önce gerçek bir rakibinin olmayışındandı. Burası Ravenya, benim krallığım.“

“Ve sen harbiden yanlış adama çattın.“

Veles oturduğu yerden ayağa kalktığında Cahir’de sandalyeden kalktı. Arkadaki adamlar ayaklandığında elini kaldırıp durdurdu onları. Bu güç göstergesiydi, herkes kozlarını paylaşacaktı.

Aralarında bir adım mesafe kaldığında durdu Veles. Önünde duran yaşlı adamın gözlerine baktı uzun bir süre. “Gözlerinden okuyabiliyorum Cahir“ dedi, yüzündeki sakin gülümseme hâlâ yerindeydi. “Bu ifadeyi en son babamın gözlerinden okumuştum.“

“Neyi?“ Cahir’in tek kaşı havalandı. Babası, kadim dostu…

“Ölüm öncesi son çırpınışlar.” dedi kulağına doğru fısıldayarak. “ Bundan sonra korkması gereken sensin. Çünkü artık savaştaki rakibin benim.“

“Savaştık Veles.“ Kahkaha atmaya başladı ve yerdeki zinciri gösterdi gözleriyle. “Anla artık, kaybettin.“

“Asla. Daha yeni başlıyoruz.“

“Çıkacağını mı düşünüyorsun buradan? Kim çıkaracak seni? Kimin hayatında var oldun da yokluğunun peşine düşsünler? “Yüz ifadesi ciddileşti, elini iki kere Veles’in omzuna vurdu. “Ben sana söyleyeyim. Önce yalandan birkaç sızlanma, ardından sanki hiç varolmamışsın gibi hayata devam. Şimdi sana yeniden soruyorum, oğlum. Seni kim kurtaracak?“

Hayatı bir film şeridine bağlandı sanki. Cahir haklıydı, kimse onun için gelmezdi. Sessizleşti, ilk defa verecek bir cevabı yoktu. Geriye doğru giderken gördüğü tek şey Cahir’in yüzündeki zafer ifadesiydi.

Az önce kalktığı yere yeniden oturduğunda Cahir yürümeye başlamıştı. Çıkarken demirleri tutup omzunun üstünden geriye döndü. “Seni yalnızlığınla baş başa bırakıyorum. Bu tarihi yaz bir kenara, kaybını burada kaldığın günlerde hatırla. “Tam gidecekken aklına gelen şeyle birlikte geri döndü. “Yanında kalmak isterdim ama eski bir dostumun oğlunun cenazesine gidiyorum.“

Veles’in kaşları çatıldığında az sonra duyacağı şeyle umutları daha da söndü.

“Mezar taşında adın yazıyor.“

Kaybettiğini hiç bu kadar hissetmemişti.

Artık umut tamamen bitmişti.

Çünkü bir hayaletin yaşama geri dönmesi için kimse çabalamazdı.

Ama yine de Cahir’i mutlu etmek istemedi. “Tanrı’nın kaleme aldığı defterde geleceği görebiliyorum Cahir. Bu saatten sonra olacak bütün sahnelerin kalemini ben ele alıyorum. Mürekkebi senin kanından… O listede de cellatın olarak ben, senin adını yazıyorum.“

Gözlerine büyük bir öfkeyle baktı.

“Sadece bekle, kaybedeceğin günü iple çekiyorum.“

 

X Hesabım: heliliith

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%